Kayıt Ol

Vincent Spinetti'nin Tuhaf Kariyeri || İnceleme

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Vincent Spinetti'nin Tuhaf Kariyeri || İnceleme
« : 25 Ağustos 2011, 15:33:13 »
Joey  Goebel’in Tuhaf Kitabı

Bunu sana söyleyen kişi ben olduğum için üzgünüm ama sen hiçbir zaman mutlu olmayacaksın... Dünyayı asla kurtaramayacaksın... Gerçek aşkı asla bulamayacaksın... Gündüzlerin uzun ve eğlencesiz olacak. Gecelerinse yalnızlıktan ibaret... Olur da mutluluğu andıran bir duygu hissedersen, kesinlikle sonuna kadar yaşa... Çünkü sürmesine izin vermeyeceğiz.

Bir ürünün kendisini satması için güzel bir pakete ve güvenilir yorumlara ihtiyacı vardır. Gerçek değerini ürünün içeriği oluştursa da, bunu paketi açmadan bilemezsiniz. Vincent Spinetti’nin Tuhaf Kariyeri, adı ve bir çift sulu gözden oluşan sade kapağıyla paket konusunda neredeyse kusursuzdu. Arka kapağındaki yazı ve yorumların yardımıyla kitabı almamak için hiç bir sebebim yoktu.

Sıcak bir yaz günü, kahvaltıdan sonra başladığınız kitabı bir buçuk günde bitirdiğinizde anlıyorsunuz ki, içerik en az paketi kadar iyi.

Konu

“Sanat, kişinin insanlara olan sevgisini onları rahatsız etmeden ifade etmesi için iyi bir yoldur.”
~ 20. Yüzyıl sanatçısı Ernst Ludwig Kirchner

“Dans pistindeyken vücudumla gurur duyuyorum. Neyin varsa göster bana. Bir tanga.”
~ 21. Yüzyıl sanatçısı Chad

Görsel ve işitsel medyanın kralı Foster Lipowitz, kendi yarattığı ve böylesine yükselmesine sebep olan dünyasının ne kadar kalitesiz ve boş olduğunu, ölümü ensesinde hissedince anlar. Üzerine düşünülmeyecek, tuvalette yazılmış ve bilgisayar ortamında kolaylıkla oluşturulmuş anlamsız şarkılar, sadece aksiyon ve cinsellik içeren boş filmler, gizli kameralarla ünlülerin özel hayatının görüntülendiği cinsellik üzerine oluşturulmuş televizyon programları, radyodan yükselen birbirlerinin taklidi olan sesler, reklamlar ve daha niceleri. Lipowitz bu çirkin ve anlamsız olan sözde sanatın gerçek sanata dönüşmesi için tamamen kendi imkanlarıyla New Renaissance (Yeni Rönesans) adında bir şirket kurar. Bu şirketin amacı yetenekli gençlere dış dünyaya kapalı, bir çöplüğe dönüşmüş olan medyadan uzakta bir yatılı okulda, yoğun bir sanat eğitimi vermek ve geleceğin müzisyenlerini, ressamlarını ve yazarlarını yaratmak olsa da Lipowitz gerçek sanatı ortaya çıkartmak için eğitim dışında etkenlere da başvurur.

- Sanat var olduğundan beri, acı ilham vazifesi görür.
- Kurt Cobain gibi mi?
- Aynen

Acının ve mutsuzluğun ilhamı kamçıladığına ve yaratıcılığı beslediğine; mutluluk, komfor, eğlence ve sevginin ise yaratıcılığı körelttiğine inanan Lipowitz’in kusursuz sanatçıyı yaratmak için oluşturduğu plan şudur; Okulda eğitim alan ve sanat konusunda sıradışı yeteneğe sahip çocuklar arasında potansiyeli en yüksek olan özenle seçilmiş bir çocuğa tüm hayatı boyunca yanında olacak bir menajer atamak. Bu menajer, çocuğu yaşadıkları çöplükte koruyup kollayacak ve kariyerini şekillendirmesinde yardım edecek ama bir taraftan da ona zihinsel acılar ve travmalar yaşatacak ve böylece sanatı acı ve mutsuzlukla beslenmiş, günümüzün tartışmasız en büyük sanatçısı oluşacaktır.

Kitap, bu özel göreve atanmış olan menajerin, Harlan Eiffler’in ağzından anlatılıyor. Harlan Eiffler üniversiteden derse alkollü geldiği için atılan, sonrasında amatör olarak müzikle uğraşan fakat başarılı olmayan,  eleştirmen olarak çalıştığı müzik dergisinden, derginin sponsoru olan firmaların çıkartmış olduğu gerçekten berbat albümleri sert bir dille eleştirmesi üzerine kovulan, açık sözlü ve insanlardan tiksinen bir yetişkin.

Vincent Spinetti ise bu sanat deneyinin kobayı ve kitabımızın başkahramanı. Fiziksel olarak oldukça hoş ancak kafa olarak boş bir anne ve zorba kardeşler sayesinde zaten hayatı acılarla dolu olan Vincent’in hayatı menajeri olan Harlan’la tanışmasıyla tamamen değişiyor. Sanatsal olarak sürekli bir tırmanışa ve sınırsız bir yaratıcılığa ulaşan Vincent, sosyal açıdan yaşadığı travmalar yüzünden gittikçe içine kapanık birisi oluyor ve tüm bunların tek suçlusu menajeri ve yaptıkları. Harlan, Vincent’ın çok sevdiği köpeği zehirlemek, aşk yaşadığı kızları onu terketmesine zorlamak, fiziksel olarak onu gittikçe çirkinleştirmek, ona tedavi edilemez bir hastalığı olduğuna inandırmak gibi bir sürü olayla Vincent’ı yıpratsa da; muhteşem bir albüm, senelerce yayınlanan bir dizi, yeni bir tv kanalı, sinema dünyasında çığır açtığı düşünülen bir sinema filmi yaratmasına önayak oluyor.

Bu noktada kitabı ikiye bölmek istiyorum; Vincent’ın sanatsal açıdan yükselişi(psikolojik açıdan çöküşü) ve olgunluk dönemi.

İlk bölümde Harlan’ın sürekli olarak kendisini sorgulaması ve yaptıklarından dolayı kendini berbat hissetmesini görüyoruz. Fakat yaptıklarının işe yaradığını görmesiyle kendini sorgulamayı bir kenara bırakıyor ve görevini yapıyor. Vincent ise perdenin arkasında gizlenmiş olan büyücüden habersiz bir şekilde şarkılar yazıyor, senaryolar oluşturuyor, anlaşmalar yapıyor, bocalıyor, içine kapanıyor ve daimi bir mutsuzluk içinde kalıyor. Kulağa gerçekten acımasız gelebilir ancak bu artiste yapılan eziyet, işe yarıyor.

Kitabın ikinci bölümünde ise, sonlara yaklaştıkça kitabı okumak zorlaşıyor.  Yazar ne yazık ki kitabın başlarındaki, okuyana “Evet evet evet. Gerçekten de öyle. Bu medya berbat.” Dedirten tutumunu geride bırakıp işin politik kısmına dalıyor. Lipowitz’in ölümüyle beraber yöneticisi ve planları değişen New Renaissance şirketinde olan bitenler ve bunların Harlan-Vincent ikilisinin ilişkileri ve karakterleri üzerindeki etkileri anlatılmaya başlayınca, kitap büyüsünü biraz kaybediyor açıkcası.

Konusu itibariyle okurken zevk alanların çoğunun düşündüklerini taşıyan bir kitap Vincent Spinetti’nin Tuhaf Kariyeri.  Gerçekten de bugün televizyonu açtığımızda reklamlardan, çalıntı komedilerden, reklamlardan, kurmaca reality showlarından, reklamlardan, çöpçatanlık programlarından, seneler önce yayından kalkmış dizilerin tekrarlarından, reklamlardan, hiç merak etmediğimiz ünlülerin hayatından ve reklamlardan başka bir şey görmüyoruz. Radyoyu açtığımızda ki artık pek açmıyoruz, komik olduklarını sanan djlerden, birbirleriyle aynı notalara sahip tempoları farklı sürüsüne bereket yaz şarkılarından, rock olduğu iddia edilen zırvalıklardan, ağızlarındaki gümüş kaşıkla sisteme isyan eden sözde şarkıcılardan, reklamlardan ve yıllar önce yapılmış kaliteli şarkıların beceriksiz coverlarından başka bir şey duymuyoruz. Belli ki bizi tamamiyle irrite etmiyorlar ve bu yüzden halen varlıklarını sürdürüyorlar. Ancak Vincent’ın da dediği gibi, “Bizi öldürmeyen şey sadece ölmemizi istettirir.” Ki bu yüzden, ben ve benim gibiler televizyon karşısında suratlarını buruşturmadan oturamıyorlar.


-Bu herif de kim?
-Frank Black.
-Hiç duymadım.
-Şaşırmadım. Radyoda veya MTV’de çalmazlar.
-Berbat da ondan. Radyoda çalmıyorlar çünkü yeterince iyi değiller.
-Hayır tam tersi. O fazla iyi. Radyoda çalmıyor çünkü yeterince kötü değil.

Kitaba dönersek, bazen gerilim bazen de mizahi yönü olan bir kitap olması ve savunduğu fikirleri kitabın en büyük artılarından. Kitapta eleştirilen ya da övülen öğeler yerinde ve genel olarak bilinen kişiler/kurumlar –ki eleştiri ve övgülerin çoğuna katılmamak elde değil-. Ayrıca kitapta çok güzel bir ayrıntı var ki değinmeden edemeyeceğim. Kitapta tanıtılan her yeni karakter, karakterin en sevdiği dizi,grup ve film ile tanıtılmaya başlıyor. Bu da okuyucuya karşılaştığı karakterin nasıl birisi olduğu hakkında biraz da olsa fikir edinmesini sağlıyor. Yazar Joel Goebel’in ikinci kitabı olmasına rağmen böyle oturaklı bir kitap yazması hem şaşırtıcı hem de umutlandırıcı. Aslında yazarın tek ve en kötü yanı eleştirilerinde orjinalliğini kaybetmesi, kendisini sürekli tekrar etmesi ve bir süre sonra bunların mızmızlanmaya dönüşmesi, hem de haklı olmasına rağmen. Yani yazar,  Courier-Journal’ın dediği gibi Franz Kafka-Jon Stewart karışımı değil ancak bu olamayacak anlamına gelmez. Şundan eminim ki, bir sonraki kitabını dört gözle bekliyorum.

Kitap ve Yazar Hakkında

İthaki Yayınları’ndan çıkan Vincent Spinetti’nin Tuhaf Kariyeri (orjinali: Torture The Artist), dilimize Berna Biçen tarafından çevirilmiş. Çeviri konusunda bir iki yerdeki birebir çevirilerin eğreti durması dışında kötü yönde bir eleştirim yok, kaldı ki bazı durumları açıklamalarıyla gerçekten güzel kurtarmış, hakkını vermek lazım. (Bkz: Yazıyorum çünkü... kısımlarındaki açıklamalar)

Amerikalı yazar Joey Goebel, 1980 doğumlu. Mullets ve Novembrists gruplarının gitaristliğini ve solistliğini yaptığı düşünülürse, kitapta geçen Harlan karakterinin kimden esinlenerek ortaya çıktığını tahmin etmek pek zor değil.

Sonuç

Kitabı ilk okuduğumda aklımdaki puanı 10 üzerinden 9’du. Tekrar göz gezdirdiğimde puanı 8’e düştü. Bunun nedeni, kitabın sonlara doğru yazarın kendini tekrar etmesi ve kitabın başında bize verdiği fikrin vaadettiklerini tam anlamıyla kullanamamış olması. Kitaba katılmamak elde değil fakat bir süre sonra sıkıyor, ne yazık ki. Yine de alın ve okuyun derim. Zaman zaman komik zaman zaman can sıkıcı ancak eğlenceli, o kesin.

~Laughing Madcap, En sevdiği grup Pixies, en sevdiği dizi Freaks and Geeks ve en sevdiği film Back To The Future.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Vincent Spinetti'nin Tuhaf Kariyeri || İnceleme
« Yanıtla #1 : 25 Ağustos 2011, 16:00:15 »
İlk çıktığından beri merak ettiğim, ancak bir türlü yeterince bilgi alamadığımı bir kitaptı ve bu inceleme bende "alıyorum!" etkisi yaratmış oldu.

Öncelikle incelemenin geneli için "leziz" tanımını kullanmam yerinde olacaktır. Akıllardaki her türlü soruyu cevaplayan, gayet ayrıntılı ve kesinlikle doyurucu bir incelemeydi. Ellerine sağlık ve iyi ki yazmışsın. Eminim benim gibi bu kitabı merak edip tereddüt eden pek çok kişi için oldukça faydalı olacaktır.

Kitaba gelecek olursak, medyanın şu anki boş/korkunç/insanları sömüren yapısını konu alan bir kitap görmek beni hayli umutlandırdı. Birilerinin çıkıp da bunun üzerine bir kitap yazması ve hele ki bu kitabın dünya çapında övgüler alması beni çok mutlu etti. Sanırım buradaki herkes kitapta eleştirilen şeylerden şikayetçi. Hiçbirimiz "salak" yerine konduğumuz bir medyanın hedefi olmak ve onun köreltici ürünlerine maruz kalmak istemiyoruz. Ancak yazar bir de buna "acıyla gelen yaratıcılık" kavramını eklemesiyle gözümde daha da yükseklere ulaştı, kalbimi de fethetti. Bu düşünceye de kesinlikle katılıyorum, hatta şöyle de bir örnek vermek istiyorum: Fazıl Say ile yapılan bir röportajda, en verimli olduğu zamanların aşk acısı çektiği ya da herhangi bir duygusal hezeyan yaşadığı anlar olduğunu ifade etmişti. Elbette örnekler saymakla bitmez.

Son olarak, yazarın 1980 doğumlu olmasına çok şaşırdım. Genç bir yazar var karşımızda, bu da taze kan olarak görünüyor bana.

İnceleme şahane, kitap beklentimi karşılayacak düzeyde görünüyor. Tekrardan ellerine sağlık derken, sipariş vermek için ilknokta'ya doğru seğirtiyorum.

Çevrimdışı dekadans

  • **
  • 261
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Vincent Spinetti'nin Tuhaf Kariyeri || İnceleme
« Yanıtla #2 : 25 Ağustos 2011, 22:25:47 »
Çok güzel bir inceleme. Ve dediklerine tamamen olmasa da katılıyorum. Benim nezdimde final puanı 9/10'dur bu kitabın. Çünkü ben son sayfasına kadar büyük bir zevkle okudum.
Kitabı almamda etkili olan şey, arka kapaktaki o alıntıydı. O paragraf o kadar etkiledi ki beni, kitabın içeriğini hiç merak etmeden gidip satın aldım. Şanslıyım ki oldukça değerli bir deneyim elde etmiş oldum.
Zaman Çarkı döner, Çağlar gelir ve geçer, efsaneleşen anılar bırakır. Efsaneler solarak mit olur ve onları doğuran çağ yeniden geldiğinde mitler bile unutulur. Bir Çağ’da, kimilerine göre Üçüncü Çağ’da, henüz gelmemiş, çoktan geçip gitmiş bir Çağ’da, Puslu Dağlar’da bir rüzgar yükseldi. Rüzgar başlangıç değildi. Zaman Çarkı dönerken ne başlangıçlar, ne de bitişler vardır…

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Vincent Spinetti'nin Tuhaf Kariyeri || İnceleme
« Yanıtla #3 : 26 Ağustos 2011, 18:05:22 »
Çok güzel ve doyurucu bir inceleme olmuş. Ellerine sağlık sevgili Madcap. Uzun zamandır merak ettiğim bir kitaptı. Öyle ki kapaktaki o bir çift gözü olup olmadık yerlerde görmeye başlamıştım nedense. Konusu gayet güzel ama kendini tekrarlama durumu biraz canımı sıktı açıkçası. Yine de yazarın henüz ikinci kitabı olduğu düşünülürse bu o kadar da büyütülecek bir şey değil sanırım. ( bu arada 80 doğumlu olduğu için yazara genç diyenler olmuş, yuppi!) Okuma listeme ekliyorum hemen, kalemine sağlık...
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.