Kayıt Ol

Lanetli Yaratığın Aşkı

Çevrimdışı Ceren Oktay

  • *
  • 15
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Lanetli Yaratığın Aşkı
« : 02 Kasım 2011, 13:55:34 »

Yazar : Ceren Oktay
Sayfa Sayısı : Kısmet
Türü : Roman

Konusu : Mitsa adındaki genç bir kız, on sekiz yaşına gelene kadar hep fantastik kitaplar okumuş ve oradaki erkek karakterlere acayip bir şekilde bağlanmıştır. On sekiz yaşına gireceği doğum gününden bir gün önce, yakın arkadaşı Eleni ile gökyüzündeki ayı seyrederken, "Keşke benim de fantastik kitaplardaki gibi bir erkek arkadaşım olsa," demiş ve derin bir iç geçirmiştir.
Eleni, arkadaşının ne kadar dürüst olduğunu *yani bunu ne kadar çok istediğini* bildiğinden ötürü gülümsemiş, ertesi günuyanır uyanmaz dışarı çıkmıştır.
Eleni, Mialy isimli kentin en karanlık ve kasvetli olan ormanına girdikten sonra insan formundan sıyrılıp bir periye dönüşmüştür. "Sana istediğini vereceğim kardeşim," diye bir yemin ettikten sonra hızla uçmuş ve kandan yapılmışa benzeyen bir evin önüne gelince durmuştur. Bu evin içinde vampir topluluğu yaşamaktadır ve Eleni, onun hayalini gerçekleştirebilmek için kendisini yem olarak sunmalıdır.
Mialy, Eleni öldükten sonra onun ölümüne sebep olan Fielj ile tanışmış ve gerçekten hayalindeki erkeği bulduğuna inanmıştır. Oysa gerçek daha farklıdır.
Mialy, gerçeği öğrenip Fielj'i sevmeye devam edecek midir yoksa gerçek ebediyen saklı mı kalacaktır?

Çevrimdışı Ceren Oktay

  • *
  • 15
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Lanetli Yaratığın Aşkı
« Yanıtla #1 : 02 Kasım 2011, 13:56:10 »
Giriş

1556

"Hadi ama Eleni. Beni sevdiğini ikimiz de biliyoruz."
"Defol Fielj!"
"Neden bu kadar zorsun tatlım? Bu sayede ne kadar çekici göründüğünün farkında mısın?" Fielj, arkadan Eleni'yi sarıp dudaklarını boynundan gezdirmeye başlamıştı. Eleni, sert bir şekilde Fielj'in bedenini itip vücudunu duvara yapıştırdığında periye dönüşmüş ve kanatlarındaki zehirli tohumları her an fırlatmaya hazır hale gelmişti.
Fielj, öfkeden deliye dönmüştü ve her an Eleni'ye saldırabilir gibi görünüyordu. Ama bunu yapamayacağını biliyordu. Yasal olarak bir doğaüstü varlığın bir diğerini öldürmesi yasaktı ve eğer ki ona zarar verirse gün ışığında cayır cayır yanmaya mahkum edilecekti.
"İkimiz de birbirimize zarar veremeyiz Fielj. Bunu gayet iyi biliyorsun. Yalnız bana bir daha dokunmaya kalkarsan yemin ederim ölümüm pahasına seni mahvederim."
Fielj, kırmızı pelerinini savurarak kapıya doğru ilerledi ve arkasına bakmadan dışarı çıktı. Eleni odada yalnız kalmıştı.
Fielj, Eleni'nin duyamayacağı bir sesle, "Yıl 2011 olduğu zaman sen bana gelip yalvaracaksın. İşte o zaman senden canını isteyeceğim. O gün, benim zafer kazandığım gün olacak. Herkes önümde diz çökecek."

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Lanetli Yaratığın Aşkı
« Yanıtla #2 : 02 Kasım 2011, 14:15:19 »
ve Fielj meğersem Edwırtmış şok şok şok...

Çevrimdışı Ceren Oktay

  • *
  • 15
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Lanetli Yaratığın Aşkı
« Yanıtla #3 : 02 Kasım 2011, 14:18:27 »
ve Fielj meğersem Edwırtmış şok şok şok...
Edward Cullen'ı severim ama malesef hikayenin onlarla alakası yoktur.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Lanetli Yaratığın Aşkı
« Yanıtla #4 : 02 Kasım 2011, 16:00:31 »
Keşke yazı ortalı yazılmasa, konusu da ergen aşkı olmasa. Aynı yaratıklar binbir çeşit cenavarlar ecayip ecayip mahlukatlar gezinse lakin edebi değeri olan bir şeyler yazılsa. İki süper güç fırlatan adamlara aşık olunması, destansı bir olaymış gibi anlatılmaya çalışılarak batırılmasa keşke.

Elin ecnebisi ufak bir yüzük parçasından harika bir destan çıkarırken, bizim Türk kızları "Edward bu bölüm mercimeği fırına verecek mi acaba lan ne dersin?" konulu şeylere özenip bir şeyler yazmak yerine, sadece aşkın ne olduğuna dair oturup bir düşünse.
May the force, be with you.

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Lanetli Yaratığın Aşkı
« Yanıtla #5 : 02 Kasım 2011, 16:17:19 »
Yazarların daha hikayelerini sunmadan "Mükemmel bir konu buldum, mükemmel de bir seri yazdım." gibi kendi kendine övgülerde bulunması beni direk olarak yazıdan soğutuyor, okuma şevkimi kırıyor.

Serin o kadar 'mükemmel'se zaten okuyucular da bunu fark edip söyleyeceklerdir. Ne diye daha baştan falso veriyorsun ki?

Ayrıca bir yazının sunumu da en az yazının kendisi kadar önemlidir. Bir hikayeyi, hatta bir romanı bile sadece sunumu itibariyle -kaba tabirle- satabilirsiniz. Daha 3 - 5 tane kelam edilmeden cinselliğin ön plana çıkarılması da inanın gerçek okuyucuya hikayenizi 'satmıyor'. İlerleyen bölümlerde olabilirdi tabi, buna karşı değilim ben. Ancak ilk cümle, ilk paragrafta; hayır.

Bu yüzdendir ki kendimi kullanılmaya çalışılmış gibi hissediyorum.

Çevrimdışı Ceren Oktay

  • *
  • 15
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Lanetli Yaratığın Aşkı
« Yanıtla #6 : 02 Kasım 2011, 16:51:52 »
Keşke yazı ortalı yazılmasa, konusu da ergen aşkı olmasa. Aynı yaratıklar binbir çeşit cenavarlar ecayip ecayip mahlukatlar gezinse lakin edebi değeri olan bir şeyler yazılsa. İki süper güç fırlatan adamlara aşık olunması, destansı bir olaymış gibi anlatılmaya çalışılarak batırılmasa keşke.

Elin ecnebisi ufak bir yüzük parçasından harika bir destan çıkarırken, bizim Türk kızları "Edward bu bölüm mercimeği fırına verecek mi acaba lan ne dersin?" konulu şeylere özenip bir şeyler yazmak yerine, sadece aşkın ne olduğuna dair oturup bir düşünse.


Aslında ne yazacağı insana kalmış bir şeydir ve bazen aradığınız şeyi bulamaya bilirsiniz. Her daim bulacaksınız diye birşey de yoktur. Belki benim yazdığım eserde de açık açık öne serilmese de c*nsellikle ilgili terimler olacaktır ama bu asla içeriği köreltecek türden değildir.
Yorumunuz için teşekkür ederim.

Yazarların daha hikayelerini sunmadan "Mükemmel bir konu buldum, mükemmel de bir seri yazdım." gibi kendi kendine övgülerde bulunması beni direk olarak yazıdan soğutuyor, okuma şevkimi kırıyor.

Serin o kadar 'mükemmel'se zaten okuyucular da bunu fark edip söyleyeceklerdir. Ne diye daha baştan falso veriyorsun ki?

Ayrıca bir yazının sunumu da en az yazının kendisi kadar önemlidir. Bir hikayeyi, hatta bir romanı bile sadece sunumu itibariyle -kaba tabirle- satabilirsiniz. Daha 3 - 5 tane kelam edilmeden cinselliğin ön plana çıkarılması da inanın gerçek okuyucuya hikayenizi 'satmıyor'. İlerleyen bölümlerde olabilirdi tabi, buna karşı değilim ben. Ancak ilk cümle, ilk paragrafta; hayır.

Bu yüzdendir ki kendimi kullanılmaya çalışılmış gibi hissediyorum.

Kişisel yorumunuzdur. Sonuna kadar saygı duyuyorum.

Çevrimdışı Lordmuti

  • ****
  • 1123
  • Rom: 35
  • Time is a drug. Too much of it kills you.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Lanetli Yaratığın Aşkı
« Yanıtla #7 : 02 Kasım 2011, 17:00:51 »
c*nsellikle ilgili terimler olacaktır ama bu asla içeriği köreltecek türden değildir.

"Cinsellik" kelimesini sansürleyip, ilk paragrafta "dudaklarını boynundan gezdiren" karakterler kullanmak. Wat?



İmparator olmayı canım kolay mı sandın?
Dünyaya kazık çaktım duyulsun adım.

Çevrimdışı Ceren Oktay

  • *
  • 15
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Lanetli Yaratığın Aşkı
« Yanıtla #8 : 02 Kasım 2011, 17:11:21 »
1. Bölüm

En yakın arkadaşı Eleni ile barışmıştı Mialy bugün. Eleni, Mialy’den çok daha fazla memnundu bu durumdan. Küs kaldıkları bir buçuk ay boyunca ikisinin de yüzünün güldüğü pek söylenemezdi. Birbirlerine öyle bir bağla bağlıydılar ki, küslük ikisine de yaramıyordu.
“Beni bir daha kızdırma olur mu Mialy?” dedi Eleni kıkırdayarak. Arkadaşına uzanıp sıkıca sarıldı ve boynunu sıkmayı bıraktıktan sonra yanağına bir öpücük kondurdu. O gün, tuttukları takımın basketbol maçı vardı ve heyecanla maçın başlayacağı saatin gelmesini bekliyorlardı. Bu maç, o denli önemliydi ki kazanan şampiyon olacaktı.
“Esas sen beni kızdırma,” dedi Mialy dilini çıkararak. Ardından heyecanla, “Sence bu maçı alır mıyız?” diye sordu televizyonu göstererek.
Eleni dudağını büktü. Cıkladı. “Bence alamayacağız,” dedi. “Karşı takım çok güçlü. Ama alsalar da almasalar da onları hala seviyor olacağım. Çünkü, biliyorsun ki içlerinde biri var ve o benim erkek arkadaşım.”
“Bilmem mi?” dedi Mialy gülerek. “Sahi bunu şaka amaçlı söyledin değil mi? Alamayacağımızı?”
Eleni ofladı ve koltuğa daha da yayıldı. “Elbette şaka amaçlı söyledim. Alacaklarına inanıyorum can-ı gönülden.”
“Güzel o zaman. Ben mısır patlatmaya gidiyorum. Sen de ister misin? Maçın başlamasına on dakika kaldı. O saate bırakmayalım.”
“Mısır mı?” Eleni’nin az kalsın ağzının suyu akacaktı. Mısır, en çok sevdiği abur cuburlar arasında yer alıyordu.
Eleni, sarışın bir kızdı. Beyaz tenliydi. Gözleri maviydi. Boyu bir seksenlerin-deydi. Mialy’den uzundu.
Mialy, Eleni’nin aksine buğday tenliydi. Gözleri yeşildi ve gün ışığına çıktığı zaman ela gibi oluyordu. Saçları, siyaha dönüktü. Boyu, bir altmışlarındaydı. Çok uzun olmanın iyi olduğunu düşünmediğinden dolayı boyundan gayet memnundu. Bu zamana kadar hiç sevgilisi olmamıştı. Olmasına da izin verecek gibi görünmüyordu. Hep, fantastik kitaplardaki gibi sevgililer düşlemişti ve yeryüzünde onlardan hiç bulamamıştı. Hayali olduklarına inanıyordu ve bu onu kahrediyordu.
“İstiyor musun istemiyor musun?” dedi Mialy mutfağa gitmeden önce son kez.
“İstiyorum. İstiyorum” dedi Eleni ve maç kanalını çevirdi. Mialy, çoktan mutfağa girmişti…

***

Maç çoktan başlamış ve bitmişti. Maçı almışlardı ama nasıl alabildiklerine bir türlü inanamıyordu Mialy.
“Of Mialy,” dedi Eleny ve suratını büzdü. “Saçmalama. Doğaüstü varlık diye bir şey yoktur. Hiç kimse büyü falan yapmadı.”
“Sen ne dersen de,” dedi Mialy mısır tabaklarını toplarken. “Ben buna inanıyo-rum ve inanmaya devam edeceğim.”
Eleny, tekrardan ofladı. Mialy, kaplarla birlikte mutfağa gitti ve kirli kapları yıkamaya başladı. Teni, sürekli bulaşık yıkamasına rağmen pürüzsüzdü.
Eleny, Mialy bulaşık yıkarken garip bir yaratığa dönüşmüştü ve ışıl ışıl parlıyordu. Kanatları çıkmıştı. Kanatlarının üstünde daireler vardı ve her bir daire birbirinin içinden geçmekteydi. Sanki hareket ediyorlardı. Mialy elini kanadına uzattı ve kenarını yavaşça okşadı. O kanadına dokundukça kanadı yavaşça hareket ediyor, nefes alıyormuşçasına sesler çıkarıyordu. “Az kaldı,” dedi Eleni.  “Gece olunca yani Mialy uyuyunca dışarı çıkacağız. Uçacağız. Tamam mı?”
Kanatlar kıkırdayarak, “Tamam,” dedi.
Mialy’nin geleceğini hisseden Eleni, bu garip halinden sıyrıldı ve insan formu-na döndü. Eline cep telefonunu hızla alıp kulağına götürdü. Birisiyle konuşuyormuş gibi görünüyordu.
Mialy, elindeki havlu ile salona girerken, “Kiminle konuşuyorsun?” dedi.
“Bir dakika,” dedi Eleni telefondaki kişiye ve telefonun ses çıkışını kapattı. “Bana biraz izin verebilir misin?” diye sordu Mialy’ye. Mialy, kaşlarını kaldırdı ve neden diye sorarcasına baktı Eleni’ye.
“Sana sonra anlatırım,” dedi Eleni Mialy’ye. Mialy, başını salladı ve ardından odadan dışarı çıktı…

***

Gece yarısı olup Mialy uykuya daldığında, Eleni doğruldu ve ses çıkarmamaya çalışarak terliklerini giydi. Mialy’nin uyanması tüm sırrının ortaya çıkması demek olduğundan ötürü kesinlikle ses çıkaramazdı.
Ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledi. Kapı kolunu tutup yavaşça bastırdıktan sonra, “fenilasa apanis,” dedi. Kapıyı çekerken en ufak bir gıcırtı dahi duyulmuyordu.
Periler, büyü yapabilen yaratıklardı. Bir nevi büyücü de diyebilirdiniz. O kadar çok büyü bilir ve o kadar çok büyü geliştirirlerdi ki, bazen büyücüler bile onlarla savaşmakta zorluk çekerdi doğrusu.
Eleni’nin yaptığı büyü, yüksek sesi –kapı gıcırtısı gibi- ortadan kaldırırdı. Derin bir nefes alıp odadan çıktı ve kapıyı arkasından kapattı. Parmağını şaklatarak üstündeki kıyafetleri değiştirdikten sonra, dönüşümünü geçirdi. Salona gidip kendisini açık olan pencereden dışarı attı.
Uçuyordu. Kanatları, büyük bir heyecanla çırpmaya devam ederken nereye gidebileceğini düşündü. “En iyisi Ancı’ya uğramak,” dedi seslice. Yönünü değiştirdi ve ters yönde uçmaya başladı.

***
Eleni, Ancı’ya uğradığı sırada Mialy su içmek için uyanmıştı. Arkadaşını göremeyince bir an için telaşlandı. Kendisine kızdı. Telaşlanacak ne vardı ki? Herhalde tuvalete gitmiş falan olmalıydı.
Mialy, odadan çıkıp mutfağa girdi. Dolaptan bir bardak aldıktan sonra sürahideki suyun bir kısmını bardağa doldurdu. Bardağı dudaklarına götürdü ve bardaktaki suyu yavaşça yudumlamaya başladı.
Mialy’nin tırnaklarına sürdüğü turuncu renkteki fosforlu oje karanlıkta parlıyordu.
Nihayet suyunu içmeyi bitirdiğinde “ELeni,” diye seslendi. Bardağı tezgahın üstüne bıraktı ve mutfaktan çıkıp tuvalete doğru ilerledi. Kapıyı tıklattı. “Eleni, iyi misin?”
Ses gelmedi. Mialy, kapıyı tekrardan tıklattı ama yine ses gelmedi. Telaşlanan Mialy, hemen kapı koluna bastırdı ve kapıyı itti. İçeriye bakmaya çekiniyor olsa da kendisini zorladı ve boş alana bakmayı başarabildi. İçeride kimse yoktu.
“Nasıl ya?” dedi Mialy suratını ekşiterek. “Nereye gider bu kız?”
Tuvaletin kapısını kapatıp odasına gitmeden önce tüm odaları kontrol etti. Eleni, yoktu. Tek kalan oda uyudukları odaydı. Eğer orada yoksa… Ne yapacağını gerçekten bilemiyor ve bu ihtimali düşünmek istemiyordu.
Yatak odasına geldiğinde odanın boş olduğunu görüp dehşete düştü. Hızla çıkış kapısına doğru koştu ve kapının kilitli olup olmadığını kontrol etti. Kilitliydi.
Bu durum gerçekten çok feci bir şeydi. Fantastik yaratıklara olan inancı da onu daha da fazla dehşete sokuyordu. “Onu siz aldınız değil mi?” diye sordu kendisi dışında kimsenin olmadığı eve seslenerek. Yanıt veren olmadı. Üstüne basa basa tekrardan konuştu boş eve. “Eleni’yi çabuk serbest bırakın!”
Eğer bir başkası olsaydı Mialy’nin bu halini görüp deli olduğunu düşünürdü. Vampirler ve diğer doğaüstü varlıklarla iç içe yaşayan birileri vardı ama asla onların varlığına inanmazlardı. Tamam, belki hepsi inanmıyor değildi ama yine de inanmak saçmaydı işte.
           
***

Eleni ile Ancı’nın sohbeti, Eleni’nin kulağına gelen titreşimlerle yarım kesildi. Eleni, elektrik çarpmışçasına oturduğu boşluktan kalktı ve, “Üzgünüm, gitmem gerek. Tehlikede olabiliriz,” dedikten sonra Ancı’nın konuşmasına fırsat bırakmadan uçmaya başladı.
“Sana bir insan ile yaşaman çok tehlikeli demiştim binlerce kez,” diyerek Eleni’nin beynine seslendi Ancı.
“Umurumda değil,” dedi Eleni ve çoktan karanlığın içinde gözden kaybolmuştu.
           
***

Mialy, çaresiz bir şekilde salondaki kanepenin üstünde oturuyordu. Ondan ne istediklerini bir türlü anlayamıyordu. Neden onu kaçırdıklarına bir anlam veremi-yordu. Acaba yakışıklı bir erkek mi kaçırmıştı? Sonuçta kendisinden kat kat güzeldi. Girdiği her ortamda dikkatleri üzerine çekmeyi başarırdı. Mialy’ye gelince fos! Bir kez olsun onunla ilgilenen erkek olmamıştı.
Aslında Mialy, kendisine haksızlık ediyordu. Güzeldi. Hem de fazlasıyla güzel. Erkeklerin dikkatini çekmemesinin sebebi Eleni’nin yaptığı büyüydü. Genelde ona asılan erkekler kötü erkekler olduğundan dolayı Mialy’ye zarar gelsin istemiyordu.
Erkekler, genelde yatağa atabilecekleri yada uyuşturucu gibi zararlı maddelere alıştırabilecekleri kızlar ararlardı. Amaçlarının ne olduğunu bilen bir doğaüstü varlık da elbet en yakın arkadaşını tehlikeye atamazdı.
Eleni, odalarının olduğu kısımdan salona geldiğinde, Mialy onu görüp endişeyle çığlık attı. “Tanrı aşkına! Hangi cehennemdeydin?”
Mialy, hızla ayağa fırlayıp arkadaşının boynuna sıkıca sarıldı ve ağlamaya başladı. “Sana bir şey oldu diye o kadar çok korktum ki.”
Burnuna garip bir koku gelmişçesine geri çekildi ve Eleni’nin yüzüne baktı. “Yeni parfüm mü aldın sen?”
Kahretsin! Dedi Eleni içinden. Neden biraz daha dikkatli olmuyorum ki? Az kalsın peri kokuma daha da kapılıp baygınlık geçirecekti.   
“Sana öyle gelmiş olmalı tatlım. Çünkü parfümümü değiştirmedim.”
Bir an için Mialy’nin donmasını sağlayıp kokusunu ortadan kaldırdı. Şimdi tamamen insan gibi kokuyordu.
Mialy’yi tekrardan çözdüğünde Maily hemen ona doğru uzandı ve tekrardan kokladı.  “Haklısın. Galiba bana öyle gelmiş.” Duraksadı. “Sahi neredeydin sen? Tüm evi talan ettim ama bulamadım.”
“Uyuyordum.”
“Uyuyor muydun? Hadi canım!”
“Evet. Yorganın altına girmiştim üşüyünce.”
“Hala benim inanasım gelmiyor.  Aman neyse. Hadi gidip yatalım.”
Eleni, birden odaya gidecek olan Mialy’nin kolunu tuttu. “Bu hikayeleri okuya okuya yakında aklını kaybedeceksin. Buna bir son versen iyi olacak.”
“Hayır asla! Onları asla bırakmam ve inanmaya devam edeceğim!”
“Çok inatçısın. Biliyorsun değil mi?”
“Sen de çok güzelsin. Hadi yatalım artık uykusuzluktan öleceğim yoksa.”
“Peki, peki,” dedi Eleni uzatma dercesine. Beraber odaya gittiler ve yataklarına yatar yatmaz uykuya daldılar.
           
***

Ertesi gün, uykuya dalmış gibi rol yapan Eleni, kalkmış ve mutfağa girmişti. Kahvaltı hazırlıyordu. Mikserin sesinden dolayı uykusu bölünen Mialy, yatağından kalkıp mutfağa, Eleni’nin yanına gitti.
Eleni, Mialy’nin mutfağa girdiğini görünce, “Günaydın uykucu,” dedi. Mialy, esnedi. “Günaydın.”
Eleni, çırptığı yumurtayı tavaya akıtırken, “İyi uyuyabildin mi?” diye sordu. Mialy, sandalyeyi çekip oturduktan sonra, “Hayır,” dedi. “Gecem hep kabus doluydu.”
Eleni, bilindik, kızgın ses tonuyla, “Nedense hiç şaşırmadım,” dedi.
Mialy, sinirle ayaklarını yere vururken, “Lütfen yine başlama,” diyerek bir uyarıda bulundu.
“Bir çocuk gibi davranıyorsun Mialy.” Eleni, o sırada yumurtaya tuz dökmüş ve iyice pişmesi için tavanın kapağını kapatmıştı. Mialy’nin karşısına oturduktan sonra, “Gerçekten kendini önemsemiyor musun yoksa bunu yapmak zorunda mı hissediyorsun?” diye sordu.
“Neyi?” dedi Mialy anlamazlıktan gelerek.
“Bunu. Kendine acı çektiriyorsun o varlıklara inanarak. Aslında gerçekte olmayan şeylerin..”
“Yeter!” dedi Mialy yumruğunu masaya vururken. “Sakın, hayatıma karışmaya kalkma!”
Eleni, uzanıp Mialy’nin elini tutmak istedi. Mialy, elini hemen geri çekti. “Sakın bana dokunma!” diye bağırdı ve sandalyeyi iterek hışımla ayağa kalktı. “Benim deli olduğumu düşünüyorsun ama ben deli değilim!”
“Sana deli olduğunu söylemedim,” dedi Eleni. Mialy’yi durdurmak istedi ama Mialy Eleni’yi itti.
“Sakın peşimden gelme!” dedikten sonra arkasını döndü ve mutfaktan çıktı. Yatak odasına gidip kapıyı çarptı ve kilitledi.
Eleni, aslında Mialy’nin doğru söylediğini biliyordu ama onu bu tehlikeli dünyanın içine sokamazdı. Bunu yapmaya hakkı yoktu.

***

Aradan bir hafta geçmişti ama hiç konuşmamışlardı. Eleni, Mialy'yi kırdığının farkındaydı ama gidip ondan özür dileyemezdi.
Mialy'nin doğum gününe iki hafta kalmıştı ve Eleni, doğum günü için herhangi bir hazırlık yapmamıştı. Oysa geçen sene bir ay öncesinden hazırlığa başlamıştı. Bu küslük araya girmeseydi muhtemelen bu sene de öyle olacaktı.
Mialy, odadan çıkıp Eleni'ye hiçbir şey söylemedi. Kornequn adındaki yeni tanıştığı genç ile buluşacaktı.
Eleni, Mialy'nin tanıştığı gençten haberdardı. Aslında herşeyden haberdardı. Mialy'nin ne yaptığını, nereye gittiğini, kısacası herşeyi biliyordu.
Kornequn, serseri tipli bir gençti. Üstelik vampirdi. Mialy'nin peşine düşmesinin sebebi, Eleni'ye ulaşmaktı. Mialy, onun için bir anlam ifade etmiyordu.
Eleni, Kornequn'un eski kız arkadaşıydı. İkisi bir kaç defa yatakta bir araya gelmiş, ardından da anlaşamadıklarını bahane ederek ayrılmışlardı.
Eleni, Mialy için korkuyordu. Ya onu dönüştürürse? Ya onu kendisini yatağa attığı gibi atarsa ne yapacaktı? Buna izin vereceğine ölmeyi tercih ederdi.
Eleni, Mialy dışarı çıkmadan önce önünü kesip, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Mialy, soğuk bir bakış attıktan sonra dişlerini sıkıp, "Seni ilgilendirmez," dedi.
"Hayır," dedi Eleni. "İlgilendirir. Sana bir zarar gelsin istemiyorum."
"Ben bebek değilim ve senin korumacılığına ihtiyacım yok."
"Sana koruman olacağımı söylemedim." Eleni, kalp atışının hızlandığını hissetmişti. Vücut ısısı artıyordu. Eğer bu biraz daha artacak olursa istemsiz bir şekilde önüşüm geçirecekti. Derin derin nefes almaya başladı ve elini Mialy'nin omzuna koydu. Mialy, Eleni'nin elini omzundan çekti hışımla ve azı çıktığı kadar bağırdı.
"Sakın dokunma bana!"
"Peki, peki," dedi Eleni. "Ne halin varsa gör. Ama o p*ç, inan senin canını çok yakacak."
"Onun hakkında ne bilirsin ki sen?" dedi Mialy neredeyse tükürürcesine. Kavga git gide daha şiddetli bir hal almıştı.
"Ne mi bilirim?" dedi Eleni yüzü bembeyaz olurken. "Onun amacı seni yatağa atmak. O benim eski sevgilimdi!"
Mialy, kahkaha attı. "Öyle mi? Ciddi misin? Lütfen beni yeme nolursun."
"Artık sana söyleyecek hiç sözüm kalmadı," dedi Eleni. Neredeyse sesi hiç duyulmuyordu. Mialy'yi ittikten sonra kapıyı açtı ve çarparak evi terketti.
 
***
 
Mialy, Eleni'nin ardından evden dışarı çıktı ve buluşacakları bar olan Aıy'ye doğru ilerledi (harfleri olduğu gibi okuyun). Aıy, en kopuk insanların takıldığı, uğuşturucu bağımlılarının uğramayı bırakmadığı bir yerdi.
Mialy'nin buluşacağı genç, siyah saçlıydı. Beyaz tenliydi. Gözleri maviydi ve kirli bir sakalı vardı. Üzerinde deri mont, altında da deri pantolon hiç eksilmezdi. Hatta, sadece su ile çalışan bir motosikleti bile vardı.
Mialy, mekana girip çevresine göz attığı sırada barın önünde oturan Kornequn'u gördü. Kornequn, başını çevirip şöyle bir çevresine baktığında kendisine doğru ilerlemekte olan Eleni'yi fark etti. Mialy, önüne geçip duran insanlardan ötürü zar zor ilerliyordu.
Eleni, barın önüne geldiğinde, "Benimle gel," dedi Kornequn'a. Kornekun, sırıtarak, "Neden?" diye sordu.
Eleni, açıklama yapma gereği duymuyordu. "Ya benimle gelirsin ya da seni mahvederim. Beni anlıyor musun? Neyi kastettiğimi gayet iyi anladığını biliyorum."
Kornequn, ofladı ve, "Tamam," dedi. Barmene parayı verdikten sonra, Eleni'nin arkasından tuvalete doğru ilerlemeye başladı.
Eleni, tuvalete girdikten sonra, tuvalette bulunan kızların hepsinin zihnine girip acilen burayı terketmelerini söyledi. Kızlar, lavobodan çıkarken, kontrol dışı hareket ediyorlarmış gibi görünüyorlardı.
Tuvalet boşaldığında Eleni kapıyı kapattı ve kilitledi. Kornequn'un bedenini duvara yapıştırdıktan sonra sıcak nefesini yüzüne üfleyerek konuşmaya başladı.
"Mialy'dan uzak duracaksın. Beni anladın mı? Eğer onun kılına zarar verirsen seni öldürürüm."
"Ona zarar vermek isteyen kim?" dedi Kornequn elini Eleni'nin bedeninde gezdirirken. Dudaklarını Eleni'nin dudaklarına bastırdıktan sonra tutkuyla öpmeye başladı. Bundan sonra ne olacağını anlamak zor değildi. İkisi, kendilerini yatakta bulmuşlar ve deli gibi sevişiyorlardı...
 
***
 
Mialy, Kornequn'u barın önünde gördüğünden emindi. Hatta önündeki bardak bile durmaktaydı orada.
"Pardon," dedi Mialy barmene. "Burada oturan gencin nereye gittiğini biliyor musunuz acaba?"
Barmen başını salladı. "Yanına gelen sarışın bir kız ile birlikte tuvaletlerin bulunduğu alana doğru gitti."
Tuvalet mi? Sarışın kız denince aklına ilk gelen Eleni'ydi ama hayır. Bunun olmasına imkan yoktu. O evdeydi.
Barmen'e teşekkür edip tuvaletlere doğru ilerledi. Tuvalete girdiği zaman içerisinin boş olduğunu gördü. Erkekler tuvaletine de gidecekti ama kendisinde bu cesareti bulamadı. Öfkeyle dolup taşmış bir şekilde eve gitme kararı aldı. Eğer Eleni evde değilse bu onun için hiç iyi olmayacaktı...
 
***
 
Eve vardığı zaman salonda kitap okumakta olan Eleni'yi gördü. "Sen ne halt ettiğini sanıyorsun?" diye sordu çantasını yere fırlatırken.
Eleni, a*tal gözlerle baktı Mialy'ye. "Ne yapmışım?" dedi.
Mialy, hala numara yaptığına inanamıyordu.
"Ne mi yapmışsın? Ne mi yapmışsın? Kornequn'u alıp gittiğini bilmiyorum sanki. Onu oradan alıp gittin!"
"Bak Mialy, akıl sağlığını git gide kaybediyorsun. Ben, bu zamana kadar hiç çıkmadım evden."
"Barmen öyle demiyor ama."
"Ne diyor?"
"Sarışın bir kızın onu alıp tuvalete gittiğini söylüyor."
"Peki beni tuvalette gördün mü?"
"Hayır. Ben..." Mialy, duraksadı. "Ben, senden tiksiniyorum. Sana tek söyleyebileceğim bu..."
 
***
 
Mialy'nin doğum gününden bir gün önce annesi gelmişti. Kızına sıkıca sarılıp doğum günü hediyesini verdikten sonra, "Seni ne kadar özlemişim," dedi.
"Ben de seni özlemişim annecim," dedi Mialy hediyesini açmaya çalışırken. Hediyesini açıp kutunun içinden çıkarmayı başardığında, "Tanrı'm!" diye haykırdı. "Anne bu Anbeli'nin üç ay sonra satışa sunulacak kitabı! Bunu nasıl alabildin?"
Annesi güldü. "Benim için sorun değildi. Genel yayın yönetmeni sağolsun kırmayıp verdi. İçine bir bak istersen."
Mialy, sayfayı çevirince kitabın yazarı Bay Ral Ünfli'nin imzasıyla karşı karşıya kaldı. "Aman Tanrı'm!" dedi bir kez daha. "Üstelik imzalı!"
Kitabı masanın üstüne bırakıp annesine sıkıca sarıldıktan sonra, "Çok ama çok teşekkür ederim," dedi. "İki yıldır bu kitabı bekliyordum."
"Erken okumanın keyfini çıkar ve ona çok iyi bak."
"Bakacağımdan emin olabilirsin."
Eleni, yatak odasından çıkıp salona gittiğinde Mialy'nin annesini gördü. "Hoşgeldiniz Bayan Cial," dedi.
"Hoşbulduk güzelim," diyerek yanıt verdi Bayan Cial.
Cial, Mialy'nin annesinin adının kısaltmasıydı aslında. Kendisine Cial denmesini tercih ederdi. Uzun ismi olan Cialina hoşuna gitmiyordu.
Bayan Cial, Eleni'ye daha dikkatli baktığında, aralarındaki soğukluğu seziverdi. "Bir sorun mu var?" diye sordu. Eleni, ağzını açıyordu ki, Mialy sözünü kesti. "Boşver anne. Önemli birşey değil."
"Önemli birşey değil? Emin misiniz? Küs gibi duruyorsunuz."
"Öyleyiz," dedi Eleni üstüne basarak. "Ama siz bu konuya karışmazsanız sevinirim."
"Olur mu öyle şey?" dedi Bayan Cial. "Kaç senelik arkadaşsınız. Çok ayıp."
"Of," dedi Mialy sen neden daha gitmiyorsun dercesine Eleni'ye bakarken.
"Tekrardan hoşgeldiniz," dedikten sonra Eleni, arkasına döndü ve odaya gidip kendisini kapattı...


c*nsellikle ilgili terimler olacaktır ama bu asla içeriği köreltecek türden değildir.

"Cinsellik" kelimesini sansürleyip, ilk paragrafta "dudaklarını boynundan gezdiren" karakterler kullanmak. Wat?
Bakın, kimseyle yazım tarzım hakkında tartışmak istemiyorum. Cinsellik kelimesini sansürledim çünkü bazı yerlerde bu konuda uyarı yapabiliyorlar.

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Lanetli Yaratığın Aşkı
« Yanıtla #9 : 02 Kasım 2011, 18:00:47 »
Öncelikle ben her şeyi bir kenara atarak sizi bir konuda kutlamak isterim. Burada size yapılan eleştirilere rağmen siz yazmaya devam ediyorsunuz. Bu güzel bir şeydir. Alınganlık gösterip yazıdan vazgeçmek bir yazar için hoş olmaz.

Bir hikayenin cinsel içerikli bir sahne ile başlamasının yasa dışı olduğu nerede görülmüş? Bu tarz sahnelerle başlayan film ve senaryolar gördüm, okudum ki bunlardan bazıları ödül dahi almışlardı. Bu yazarın şahsı fikrine bağlıdır. Eğer yazar cinsel bir sahne ile oyununa / senaryosuna başlamak istiyorsa, bu onun tercihi olduğu içindir. Zevkler ve renkler tartışılmaz diyorum sadece.

İkinci konu ise şu, ben yazarın kendini övdüğü bir nokta göremedim. Bilmiyorum, gözden kaçırmış olabillrim, o bölümü biri alıntılarsa sevinirim.

Haaa, gelin gelelim yazı tarzınıza. "Yazı tarzım ile ilgili tartışılmasın" dediniz ama bence tartışılmalı ki siz hatalarınızı görerek onları düzeltebilesiniz. İlk olarak paragraf arası bir boşluk bırakırsanız, daha düzgün olur yazınız. Göze daha fazla hitap eder. İkinci olarak, virgül kullanmaktan sakınıp çok fazla nokta kullandığınızı görüyorum, ki bu da göze batabiliyor. Ayrıca bazı küçük anlatım bozuklukları ve yinelemeler var yazıda. Örnek vermek gerekirse:


Eleni dudağını büktü. Cıkladı. “Bence alamayacağız,” dedi. “Karşı takım çok güçlü. Ama alsalar da almasalar da onları hala seviyor olacağım. Çünkü, biliyorsun ki içlerinde biri var ve o benim erkek arkadaşım.”
“Bilmem mi?” dedi Mialy gülerek. “Sahi bunu şaka amaçlı söyledin değil mi? Alamayacağımızı?”


Eğer bu paragraf şöyle yazılsaydı:

Alıntı

Eleni, dudağını büküp cıkladı. "Bence alamayacağız" dedi ve ekledi "Karşı takım çok güçlü, ama alıp almamaları önemli değil. Biliyorsun ki erkek arkadaşım o takımda oynuyor."

"Bilmez miyim?" diye cevap verdi Mialy gülerek. "Gerçekten de alamazlar mı dersin?"


daha hoş olabilirdi.

Bunun dışında yan kurgulara ve olaylara önem verdiğinizi görüyorum. Bu da fazlaca kitap okuduğunuzu gösterir. Sabırla anlatıyorsunuz ve ben bütün anlatım bozuklukları ve noktalama yanlışlarına rağmen, sonuna kadar okudum. Karşınızdakine merak duygusunu verebiliyorsunuz. Bence yazıya devam edin.

Not: Türkçe'de "Bilmemmi?" diye bir kelime yoktur. "Bilmez miyim?" demeniz daha hoş olabilirdi
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Ceren Oktay

  • *
  • 15
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Lanetli Yaratığın Aşkı
« Yanıtla #10 : 02 Kasım 2011, 19:03:50 »
Öncelikle ben her şeyi bir kenara atarak sizi bir konuda kutlamak isterim. Burada size yapılan eleştirilere rağmen siz yazmaya devam ediyorsunuz. Bu güzel bir şeydir. Alınganlık gösterip yazıdan vazgeçmek bir yazar için hoş olmaz.

Bir hikayenin cinsel içerikli bir sahne ile başlamasının yasa dışı olduğu nerede görülmüş? Bu tarz sahnelerle başlayan film ve senaryolar gördüm, okudum ki bunlardan bazıları ödül dahi almışlardı. Bu yazarın şahsı fikrine bağlıdır. Eğer yazar cinsel bir sahne ile oyununa / senaryosuna başlamak istiyorsa, bu onun tercihi olduğu içindir. Zevkler ve renkler tartışılmaz diyorum sadece.

İkinci konu ise şu, ben yazarın kendini övdüğü bir nokta göremedim. Bilmiyorum, gözden kaçırmış olabillrim, o bölümü biri alıntılarsa sevinirim.

Haaa, gelin gelelim yazı tarzınıza. "Yazı tarzım ile ilgili tartışılmasın" dediniz ama bence tartışılmalı ki siz hatalarınızı görerek onları düzeltebilesiniz. İlk olarak paragraf arası bir boşluk bırakırsanız, daha düzgün olur yazınız. Göze daha fazla hitap eder. İkinci olarak, virgül kullanmaktan sakınıp çok fazla nokta kullandığınızı görüyorum, ki bu da göze batabiliyor. Ayrıca bazı küçük anlatım bozuklukları ve yinelemeler var yazıda. Örnek vermek gerekirse:


Eleni dudağını büktü. Cıkladı. “Bence alamayacağız,” dedi. “Karşı takım çok güçlü. Ama alsalar da almasalar da onları hala seviyor olacağım. Çünkü, biliyorsun ki içlerinde biri var ve o benim erkek arkadaşım.”
“Bilmem mi?” dedi Mialy gülerek. “Sahi bunu şaka amaçlı söyledin değil mi? Alamayacağımızı?”


Eğer bu paragraf şöyle yazılsaydı:

Alıntı

Eleni, dudağını büküp cıkladı. "Bence alamayacağız" dedi ve ekledi "Karşı takım çok güçlü, ama alıp almamaları önemli değil. Biliyorsun ki erkek arkadaşım o takımda oynuyor."

"Bilmez miyim?" diye cevap verdi Mialy gülerek. "Gerçekten de alamazlar mı dersin?"


daha hoş olabilirdi.

Bunun dışında yan kurgulara ve olaylara önem verdiğinizi görüyorum. Bu da fazlaca kitap okuduğunuzu gösterir. Sabırla anlatıyorsunuz ve ben bütün anlatım bozuklukları ve noktalama yanlışlarına rağmen, sonuna kadar okudum. Karşınızdakine merak duygusunu verebiliyorsunuz. Bence yazıya devam edin.

Not: Türkçe'de "Bilmemmi?" diye bir kelime yoktur. "Bilmez miyim?" demeniz daha hoş olabilirdi
Merhaba.
Ben daha önce bundan sert tepkiler de gördüm yani yazmaya başladığım ilk zamanlarda ve buna rağmen yazmaya devam edip kendimi geliştirmeye çalıştım. Bu, gördüğünüz benim şu anda ulaştığım en üst noktadır.
Evet, sizin dediğiniz gibi cinsellikle başlayan filmler ve kitaplar çoktur. Aslında benim düşüncem, cinselliğe girmek değildi. Girişi hazırlarken şöyle bir düşündüm nasıl bir başlangıç yapabilirim diye ve tercihlerim arasında en iyisi bu gibi geldi.
Yazım tarzım ile tartışılmasın derken içerik –cinsellik şudur budur konularda- demek istemiştim.

O bölümü aslında kaldıracaktım. Çünkü, o bölümü sitemde beni daha önce takip eden ve  romanım hakkında bilgi sahibi olanlara hitaben yazmıştım. Kendi sitemde de yayınlamıştım bu şekilde.

Efendimmmm, öncelikle size mükemmel bir seri yazacağımı umuyorum ve ilk kitabı beğenmenizi diliyorum. Uzun zamandan beri fantastik eserlerle iç içeyim ve bastıracağım seri dışında neden bir seri daha yazmayım diye düşündüm. Düşüne düşüne mükemmel bir konu da buldum. İçinde bol bol aşk bulacaksınız daha nolsunnn  :-*

Onlar bunu beğenmişlik olarak algılamadılar, tam tersine kendime güvendiğim için kutladılar. Bu beğenmişlikse bir şey diyemeyeceğim… Belki de kendime çok hem de fazlasıyla çok güveniyorumdur.

Evet, bazen yenilemeler ve cümle kuruş bozuklukları da olabilir ama napalım her insan hata yapar.

Noktaları çok kullandığım doğrudur. Nedendir bilmiyorum.

Evet, çok kitap okuyorum. Kitaplar benim hayatım diyebilirim. Kitaplara fazlasıyla bağlıyımdır.

Ağız alışkanlığından ötürü konuşma tarzındaki gibi yazdığım sözcükler olabilir. Affola…

Uzun ve güzel yorumunuz için teşekkür ederim.