Kayıt Ol

9 Mühür | TANITIM

Çevrimdışı çikolatayazar

  • *
  • 1
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
9 Mühür | TANITIM
« : 03 Aralık 2011, 16:47:45 »
"Nereye ?” diye sordum çantasını alıp koşar adım uzaklaşmaya çalışan Melisa’nın arkasından.Beni hiç duymamış gibi devam etti yoluna,sanki ona bağırmamışım gibi.

Onun arkasından hareketlenen Mustafa’ya döndüm ve ‘Neler oluyor ?’ bakışımı attım ellerim göğsümün üstünde kavuşmuştu.O ise anlamayan gözler ile bana bakıyordu.Elimi Melisa’nın gittiği yola doğru uzattım ve diğer elimle ‘Yani ?’ işareti yaptım çünkü ancak o zaman anlamıştı ne demek istediğimi…
Sabahtan beri aniden gidip gelmeler,kavgalar,ayrılıklar ve ani telefonlar.Kıvrak bir hareket ile telefonunu çıkardı ve gelen bir mesajını gösterdi.İsimsizdi ama yazan kişi baya tehditkardı.Yanına Su’nun resmi olan bu mesajda, ‘Gün mutlu batmadan iskelede.’ diye yazmıştı.Su fena halde dayak yemiş gibiydi ve bu da ilk önce Harun’un koşarak sınıftan gitmesini açıklıyordu.Hangi kaçıktı bu ? Peki bütün arkadaşlarıma gelmiş iken bana neden gelmemişti mesaj ?Bana mesajı gösterdikten sonra gitmeye çalışmıştı ama parmağımı pantolonunun halkasına takıp onu durdurdum.Bana hiçbir şey açıklamadan hepsi gidiyordu.

“Nereye ?” diye sertçe sordum. O ise bana delirmişim gibi bakıyordu.İlk önce Harun, sırasıyla Nil,Sırma,Cenk ve Melisa.Şimdi de Mustafa.

“Su’nun olduğu fotoğrafta iskeleye gitmem söyleniyor.” dedi  elimi üstünden çekerken, “Acele etmeliyim yolda polisleri arayacağım.” diye ekledi. Bense hala olayları anlamaya çalışıyordum.

“Herkese bu fotoğraf geldiyse hepimizin gitmesine gerek yok. Harun ve Nil bu işi hallederler.” dedim.O ise hala gitmeye çalışıyordu.Akşamları okulda kimse yoktu ve birkaç hafta önce bir kız tecavüze uğramıştı bu yüzden yalnız kalmak istemiyordum… Üstelik Japon Dili ve Edebiyatı okuyan benim,Gramer dersini ekmek mümkün değildi. Zaten ek ders alan topu topu 15 kişiydik. Onların beş kişisi grup,beş kişi desen gelip gelmedikleri belli değildi. Diğer 7 kişi ise zengin aile çocuklarıydı ve yanlarında şoförleri oluyordu.Zaten benimle aynı derste olanlarda Su için gitmişlerdi.Ben tek kalamazdım.

“Hayır.” dedi  Mustafa. "Melisa’nın konuşmasının yarısını dinledim,Harun’a gelen mesaj farklıymış.Melisa’ya da farklı geldi.Bak konuşamam gitmeliyim.” diye ekledi koşar adım uzaklaşırken.
Arkasından bağırsam da beni duymamıştı,zaten geri de dönecek gibi değildi.Yalnız kaldığım sınıfta iyice kendime dolandım.Çantamın olduğu yere vardım ve telefonumu çıkardım.Mesajlara baktım ama hiç mesaj gelmemişti. Gerçekten tuhaftı,sanki biri benim gidemeyeceğimi bilerek bütün arkadaşlarımı uzaklaştırmıştı.Ay,düşünmesi bile ürkütücü. Hava hafifçe siyahlara bürünmeye ve soğumaya başlamıştı.Üzerime soğuk nefesi üflüyor ve şakıyordu ama korkunç bir biçimde. Uzakta temizlik yapan Hayyar Ağabeyin sesini duyuyordum ama eminim Tarih Bölümündeydi  yani 1 blok ötede.Sesini eğer buradan duyuyorsam,gerçekten okulda kimse kalmamış demekti.Okulun futbol sahasının yanan spot ışıkları sayesine 45 metre ötemi görebilmiştim.Işığa alışmak için gözlerimi kırpıştırdım birkaç saniye. Saat kaçtı ? Öğrencilerin çoktan gelmesi gerekmiyordu ? Ya  öğretmen ? Neler oluyor ?! Tekrar telefonumu açıp baktığımda saati görmem ile az kalsın krizlere giriyordum.

20:30

Saat nasıl ilerlemişti birkaç dakika da ? En son saat yedi civarındaydı. Biraz daha kalmalıydım berki öğretmen gelirdi. Telefonumu tekrar çantama soktum ve montumu üzerime giydim.Anlaşılan doğal gazı kapatmışlardı. Üşüyordum ve bunun etkisiyle kollarımı daha da doluyordum kendime. Hava aniden soğumuştu al sana bir gariplik daha ! ‘Yeter !’ dedim en sonunda ve sıradan kalkıp çıkışa doğru ilerledim.Bu saatte artık öğretmen gelmezdi zaten okulda kapanma başlamıştı. Her yerden ‘Haydi Cevriye Hanım !’ diye bağıran görevlileri duyar gibiydim. Bana doğru esen soğuk rüzgarın etkisiyle daha da hızlı yürümeye başladım.Soğuk rüzgar adeta tenimi yalıyor,yutuyordu.Tenim buz kesilecek kadar üşümüştü,hissediyordum.Lanet olsun Deniz’i dinlemeliydim… Oysa bana ‘Atkı ve eldiven al.’ diye sürekli nasihat  etmişti. Ah,benim aptal kafam ! Kendime doladığım kollarımı biraz daha kendime dolarken artık kangren olacağımı düşünmeye başlamıştım. Kollarım zonkluyordu ve burnumun kızardığına kalıbımı basabilirdim. Okulun tuvaletlerini geçmiştim ve çıkışı hafiften görebiliyordum. Bu iyi haberdi. Hızlı adımları hafif koşmaya çevirirken etrafın kırmızıya bürünmesi bana garip gelmişti.Ne oluyordu ? Okulun meraklı öğretmenleri kırmızı ışıklara mı merak salmıştı yoksa ? Merakıma yenik düşmüş ,kafamı yukarıya  çevirmiş ve o koca kırmızı Ay’ı görmem ile küçük bir çığlık süzülmüştü ağzımdan.Bu bir şaka olmalıydı ! Ay tamamen kırmızıya bürünmüştü ! Başımı yola çevirdim ve az önce ki yerinde bulunması gereken güvenlik görevlisinin kulübesine baktım.Görevli orada yoktu ! Aman Alah’ım bu ne biçim bir şakaydı ! Yoksa rüyada mıydım ? Çantamı yere atmak ile karışık bir hareketle bırakıp kendimi cimcikledim.Kollarım morarma düzeyine gelmişti ama etraf hala kırmızı korkunç ve insansızdı ! ‘Hemen buradan git !’ diyen iç sesime güvenerek,çantamı kapıp boş Üniversiteden çıktım ve aynı boş caddelerde koşmaya başladım. Kimse yok… Nereye gitti bu insanlar ! Deli gibi koşmamı, bir kızın bağırması kesti.
   
“Hey bekle !”

İnsan yok,Ay ve etraf kırmızı ve her yerden korkunç sesler gelmeye başladı.Tamam bunlar korkmama için yeterli hatta fazla ! Biraz korktum ama bana yardım edebileceğini düşünerek yavaş adımlarla ona doğru döndüm. Uzaktan gelen korkunç seslerin artmasıyla bu hızım artmış ve daha kısa sürede kendimi kızın masmavi gözleri karşısında bulmuştum.Simsiyah saçları vardı ve bir okul üniforması giyiyordu.Oda korkmuş gibiydi. Onun arkasından çıkan çocuk ise o anda kaçıp gitme isteğimi arttırmıştı. Her tarafı kanlar içindeydi ve elinde bir kılıç vardı.

Allah’ım nasıl bir Cehennem düştüm ben böyle ?

-Sena Yağmur Yalçın. <3 Umarım beğenirsiniz. :)
" Ve yazarsan,kağıdın mürekkebi emmesi gibi tutkulu yazmalısın..."