GİRİŞ
Halkım bilir ki, beyaz ejderhalar göklerde yükseldiğinde toprağın halkının yüreği umutla dolar. Devasa bedenler kuş ayaklarını karınlarında topladığında altlarında kalanlar onların parıltıları altında şans tomurcuklarıyla yıkanırlar. Onlar kutsaldır. Bilge öğütleriyle biz ölümlülerin değersiz yaşamlarına yön verirken imparatorlarımız onların yol göstericiliğinde tebaalarını yönetir. Gecelerin kendine göre bir güzelliği, kiraz çiçeklerinin masum güzelliğini seyreden gençlerin dudaklarında aşk vardır. Kıvrımlı çatılarımız ve sürgülü kapılarımızın ardında erdem, ocaklarımızda tüten dumanda onur vardır.
Oysa Avrupalı adamların ejderhalarının hepsi kara kalpliydi. Onların yüksek surlarının ardında zina, aşksızlıktan kurumuş dudaklarında sadece şehvet vardı. İmparatorlarının içi zehir dolu danışmanları, halklarının kalbinde korku, midelerindeyse açlık vardı. Lanetliydiler ve bunu farkında da değildiler. İşte o Avrupalılar bir gün sapkın toplumlarının lanetini bizim el değmemiş, bakir fakat onurlu ulusumuza bulaştırmak istedi. İstediler ki bizler de onlar gibi kirlenelim. İstediler ki ejderlerimizin bilgeliği deliliğe dönüşsün, halkımızın merhamet eden, kanaat eden elleri kana susamış canavarların av aracı olsun. Onlar istedi ki, benim halkımın insanları kan emen ucubeler olsun.
Ben, Amaterasu, güneş göklerde parıldadığı, geceleri ay göklerde yükseldiği sürece halkıma bulaşan laneti temizlemek için tanrılarıma yemin ettim. Aydınlık yüreğimi doldurduğu sürece geceler beyaz postumun ışığıyla yıkanacak. Karanlığın her tür kötücül varlığı benim ölümlü bedenim var olduğu sürece uluyan beyaz kurdun sesiyle titreyecek. Ve sen, kardeşim Susanoo, halkımıza yapılan bu zulüm devrinde bana dönüp bu uğurda tek destekçim olacaksın.
*Amaterasu: Japon mitolojisinde güneş tanrıçası.