Kayıt Ol

Hayalperest Kovboy

Çevrimdışı Arrnek

  • *
  • 15
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Hayalperest Kovboy
« : 18 Mayıs 2014, 19:26:11 »
“Bir yerde küçük insanIarın büyük gölgeleri oIuşuyorsa o yerde güneş batıyor demektir.”

Hayalperest Kovboy

Bölüm 1

     Saat 6:30 civarı, çalar saat görevini yerine getirirken, oda da bir ahenk, bir cümbüş. Yatakta, bugün olacaklardan habersiz hâlâ uyuyan bir çocuk vardı. Çalar saat cılkı çıktığı kadar bağırıyor, çocuk inatla uyumaya devam ediyordu. Ve çalar saat sustu. Çalar saat sustu susmasına, ve bu seferde güneş doğmaya başladığı için, köy hayatına hayat katan horoz ötmeye başladı. Çocuk, buna alışkın olmalı ki, çalar saatin sesi yerine horozun sesine uyandı. Ve ilk sözleri ise “Okul.. Yine okul..” oldu.

     Çocuk, yataktan yavaşça kalkıp, lavaboya doğru ilerledi. Lavaboya girmeden önce, kapıda tertemiz ve katlı bir şekilde duran mavi renkli ve pamuklu yüz havlusunu sol eliyle alıp, sağ omzuna astı. Yüzünü yıkamak için geçen aylardan aldığı ve ebatça gittikçe küçülmüş sabunu alıp, suyu açtı. Yüzünü yıkamayı sevmezdi çocuk ama gerekli olduğununda farkındaydı. Çocuk -adı Javié- iki elinin arasında sabunu git-gel yaptıktan hemen sonra musluğun altına birkaç saniye tutup, elini köpürttükten sonra yüzüne sürmeye başladı ellerini. Köpürmüş sabunu yüzüne iyice yaydıktan sonra tekrardan ellerini musluğa doğru götürdü ve ellerinde ki sabunu su ile temizledi. Ardından iki elini birleştirip anaç yaptıktan sonra, avucuna su doldurup iki-üç defa yüzüne serpti. Kafasını yavaşça kaldırıp aynaya baktı. Yüzünde sabun kalmamıştı. Yüzüne bakarken iç geçirdi Javié. Nedensizce. -Javié, uzun boylu, açık kahverengi gözlü, kalın kemik gözlük takan, boyuna oranla biraz kilolu biridir.- Ardından musluğun kulpundan tutup kapadı Javié. Ve omzunda duran havlu ile önce yüzünü, sonra da havlunun ters tarafıyla da ellerini kuruladı. Havluyu birkaç hamlede katlayıp, lavabodan çıkarken tekrardan aynı yerine koydu. Okul kıyafetlerini giymek üzere kendi odasına doğru yürüdü.

     Okul kıyafetlerini, yaklaşık beş dakikada giydi Javié. Ardından, odasının ışığını kapadı, ardından da kapısını. Annesi ve babası, hâlâ uyuyorlardı. Saat yediye beş kala, evden çıktı Javié. Kahvaltı yapmamıştı çünkü sabahları bir nedeni olmasa bile yemek yiyemiyordu. Aslında Javié, yemek yememeye çok dikkat ediyordu. Ama hâlâ kilolarından kurtulamamıştı. Okulu, evine çok yakındı. Evleri ise iki katlı bir köy eviydi. Çatı katında kendisinin odası vardı. Bir alt katta annesi ile babasının odası, en alt katta salon, mutfak ve misafir odası vardı. Javié kitap okumayı çok severdi ve çantasını toplarken de en sevdiği serinin son kitabını koymayı unutmadı. Bir Kovboy’un Günlüğü 5: İntikam. Dışarısı ne fazla soğuk, ne de çok sıcaktı. Sadece rüzgâr esiyordu. Okula varmasına beş dakika kalmıştı. İlk dersi Matematik’ti Javié’nin. Ve matematiğe ayrı bir sevgisi vardı. Matematik hakkında bir şeyler bulmuş kendi kendine ve bunları kanıtlayacağı zamanı iple çekiyordu. Aynı zamanda Kovboy tarihine de çok ilgiliydi. Javié, okula varmıştı. Kapıdaki güvenlik görevlisinden bile önce gelmişti. Okulun kapıları bile kapalıydı. Çantasını ana kapının üstünden atıp, kendide tırmanmaya başladı. Boyundan dolayı bacağı uzun olduğu için, yaklaşık iki üç adımda kapıyı aştı ve kendini okulun içine attı. Üstünü düzeltip, çantasını yerden aldı Javié. Okulun iç kapıları açık değildi ve bahçede ki alanda boş bir bankın üstüne oturdu. Bugün Tarih ödevleri dağıtılacaktı ve kovboylar ile bildiği tüm herşeyi anlatma vaktinin geldiğini biliyordu. Bunun için kitabın son serisinin kalan birkaç bölümünü bir an önce bitirmeliydi ve çantasını kendi oturduğu yerin sol tarafına koydu. En ön gözdeki sağa doğru çekip, içinden kitabı aldı Javié. Ve aynı adımlarla tekrardan çantasının ön gözünü kapadı. Kaldığı bölümü açtı. Javié birkaç satır okudu ve.. Yine başladı herşey. Bir anda etraf karanlıkalmıştı Javié’nin gözünde. Değişik bir ses çıkardı Javié. Tarifi yoktu. Ve olanlar olmaya başladı…

     Issız bucaksız bir kasabadaydı Moonlight. Kurak. Akbabaların genellikle konakladıkları yer. Rich, kasabanın tam ortasında atıyla öylece duruyordu. Şerif, kasabanın en uç köşesindeki polis binasının içinde, içe göçen koltuğunda poposunu büyütüyor ve silahının ucunu yağlamakla meşguldü. Rich, Şerif’in yanına gitmek istiyordu. Rich’in paraya ihtiyacı vardı. Rich aynı zamanda Ödül Avcısı’ydı. Ve şu son günlerde kasabada bir dedikodu vardı. Kara Kasaba’lı Jack, tekrardan Moonlight Kasaba’sına geri dönmüştü. Ama Rich yıllar önce onu öldü.. “Javié.. Javié.. Hey!”

     Javié’nin karşısında okulun güvenlik görevlisi duruyordu. Javié hayal kurarken gelmiş olmalıydı. Javié’de bir hastalık mıydı neydi bu o da bilmiyordu ama bazen şuan ki durumu gibi kötü sonuçlara da yol açıyordu bu olay. Javié, bilmemezlikten gelip “Özür dilerim.. İzinsiz girdim” dedi güvenlik görevlisine doğru. Güvenlik görevlisi gülüp “Evlat, bu olayın ne olacak? Kendine dikkat et, okula bir daha izinsiz girme!” diye son sözünün üzerinde ağırlıklı durdu ve ekledi. “Bir daha olmasın”. Javié, yaşadığı hayal olayını güvenlik görevlisi fark edemediği için şanslıydı. Kitabını çantasının ön gözüne koydu ve yavaşça ayağa kalktı. Çantasının bir kolundan tutup tek omzuna astı ve okulun giriş kapısına doğru ilerlemeye başladı. Kendi sınıfı hemen giriş kattaydı, sırası ise sınıfın en arkasında. Sıralar tekli tekli şekildeydi. Ve Öğretmenin Javié’nin yanına gelmesi için, yarım saat geçmesi gerekirdi derslerde. Ki Hiçbir öğretmen Javié’yi sevmezdi. Arkadaşı da yoktu. Sadece merhaba dediği birileri vardı. Onlarda başka sınıftaydılar. Nedir, necidir bilmezdi. Javié sınıfa girdi. Kapıyı sessizce açıp, sessizce kapadı. Çantasını omzundan düşürüp eliyle tuttu ve sınıfın en arkasına doğru ilerlemeye başladı. Sınıfta hiç kimse yoktu. Ve Javié, sıralarda sınıftakileri görüyordu. Gözünü, çantasını tutmadığı elinin işaret parmağıyla ovuşturdu ve sırasına geldiğinde çantasını sırasının yanına öylece bırakıp, sırasına oturdu. Mont giymemişti. Yola da biraz üşümüştü, rüzgâr sebebiyle. Buna aldırış etmedi ve kafasını kaldırıp saate doğru baktı. Saat, sınıf tahtasının sol üstündeydi. Saat 7:45 olmuştu çoktan. Sınıftakiler birazdan gelmeye başlarlardı bir çığ gibi. Birkaç dakika da tüm sıralar dolar, ders başlardı. Sessizce bekledi Javié. Hâlâ olacaklardan haberi yoktu.

***

Bölüm 2

     Sınıf sanki stadyum gibiydi. Ve bu her matematik dersinde olurdu. Bu dersi seven sadece Javié olamazdı ama bu okulda ve özellikle kendi sınıfında tek seven ve ilgilenen Javié’ydi. Matematik dersinin bitmesine beş dakika kala, öğretmen sınav sonuçlarını okumak için masasına yöneldi ve kocaman iş çantasının içinden küçük birkaç içi dolu şeffaf dosya çıkardı. Masasının üstüne koydu. Sınıfın sınav kağıtlarının olduğu dosyayı bulunca yüzünde hafif bir tebessüm oldu. Ve şeffaf dosya içerisinde ki sınav kağıtlarını çıkardı. Akciğerlerini bayram ettirecek kadar derin bir nefes aldı Bayan Shelia. Okumaya başladı.

     “Marry: B, Smao: C, Frank: C, Ashley: B…” Javié, bu isimlere hiç dikkat etmiyordu. Yine kağıdının en sonda olduğunu biliyordu ve bu durumu yine önemsemedi. Bayan Shelia’nın elinde son kağıt kalana kadar sınıfı okudu. Tüm herkes notlarından memnundu. Kimisi hayatı boyunca C notunu geçememişti. Onlara göre bu harika bir nottu. Ama Javié’nin sınav sonucu okunmamıştı. Bayan Shelia, elindeki kağıt ile Javié’nin yanına doğru ilerledi ve Javié’nin sınav kağıdını masasının üstüne koydu. Javié, Bayan Shelia’ya baktıktan sonra gözlerini sınav kağıdına çevirdi. Şaşırmamıştı. Yine A almıştı. Gülümsedi. Ağzını tam açıcaktı ki Bayan Shelia lafını kesip, sınıfın duyacağı şekilde ses tonunu yükselterek: “Javié yine en yüksek notu aldı. Onu tebrik ediyorum.” dedi. Javié’nin sınav kağıdını masasından aldı ve tahtaya doğru yürüdü. Javié şaşırmıştı. Neden öğretmeni onu tebrik etmişti ki? Evet, bu doğal bir şeydi ama okulun, Javié’ye karşı aldığı tavrı göz önünde bulundurunca bu çok saçma geliyordu kulağa. Javié üstelemedi. Birkaç dakikaya unuttu bile Bayan Shelia’nın sözlerini. Ve tenefüs zili çoktan çalmıştı bile.

     Ders Tarih dersiydi. Ve bu derste ilk performans ödevi verilecekti. Javié, tenefüs boyunca sevdiği bulmaca türü olan Sudoku çözdü. Sudoku onun zihnini açıyor, ve kolay düşünmesine vesile oluyordu. Zaten bulmacaların amacıda budur. Beyin egzersizi. Tenefüs bitti ve tenefüs bittikten hemen sonra tarih öğretmeni Bay Henry sınıfa hızlı adımlarla girdi. Sınıftakiler yine bağıra bağıra konuşuyordu. Ne olduğunu anlamadan bir anda sınıftaki ses kesildi, herkes yerine oturdu. Bay Henry, garip birisiydi. Bazı derslerinde anlatacağı konu üzerinde uygun kostümler giyip gelirdi. Bugün üzerinde kovboylara has bir kıyafet vardı. Ayakkabılarının çıkardığı ses, bu ambiansı yaratmaya yeterdi. Bay Henry, kafasında ki şapkayı çıkarıp göğsüne koydu ve sınıfa selam verdi. Ardından doğrulup, şapkayı yine taktıktan sonra tebeşiri alıp tahtaya koca harflerle:

     “Eski Amerika Tarihi’nden Kesitler: Kovboy” yazdı. Herkes bu haftaki ödevini anlamış olmalıydı. Javié, ne olduğunu hala anlamamıştı. Bay Henry, yazıyı yazdıktan sonra tebeşiri yere bırakıp, çantasını alıp dışarı çıktı. Belli ki kıyafetler içinde pek rahat değildi. Javié ise sevincinden ellerini birleştirip kafasını sıraya koydu. Ve yine oldu. Gözleri bir anda kapkaranlı kesildi. Bay Henry, kapıdan çıkmıştı ve o bu değişik hastalığında Bay Henry’i görüyordu. Sınıf tekrar bağıra bağıra konuşmaya başladı. Javié ise bu değişik hayallerin içinde kaybolmuştu:

     “Demek, Müdire hanımı kaçıracaksınız ha! Diye bağırdı Rich. Karşısında kasaba da ki okulda görevli bir öğretmen vardı. Kötü Adam Henry. İkisi de silahlı, ikisi de birbirlerini alt etmek için canlarını feda edecek kadar yürekliydiler. Ama Moonlight kasabasında bu yetmezdi. Cesur olmak kadar, hızlı ve atik olmakta gerekliydi. İkisi de ellerini havaya kaldırdı. Kocaman kasabanın tam ortasındaydılar. İkisi de parmaklarını oynatmaya başladı. Ve aynı anda ellerini silahlarına götürdü. Büyük bir silah sesi duyuldu. Kasaba da ne kadar kuş varsa ses çıkarıp uçmaya başladılar. Sesten rahatsız olmuş olmalıydılar. Öğleye yakın bir saatte bir düello yaşanmıştı. Kötü Adam Henry, olduğu yerde yığılmış, silahı eline mıh gibi yapışmış haldeydi. Rich ise gülümseyerek: “Bir yerde küçük insanIarın büyük gölgeleri oIuşuyorsa o yerde güneş batıyor demektir.” dedi…

(Not: Aylık öykü seçkisinde zamanında paylaşmıştım. Yorum atan kimse olmamıştı. Bende burada paylaşayım dedim. 2 bölümlük kısa bir hikaye..)

Çevrimdışı Thomasward

  • **
  • 352
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayalperest Kovboy
« Yanıtla #1 : 18 Mayıs 2014, 20:14:56 »
Gayet iyi anlıyorum. Hikayene yorum yapılmaması , en ağır eleştirileri almaktan daha kötüdür.  Beklerken insanın içinden " Acaba çok mu kötü yazdım?" diye geçer. Kötü bir his. :D

Hikayedeki sıkıntıya gelince :" O bu "diyerek cümlede bozukluk yaratmışsınız . Bir yerde virgül gereksiz kullanılmış bir iki yerde de virgül eksikliği olmuş. Bir klavye hatası daha vardı ama bunlar küçük detaylar bence. Yazım olarak benim son yazdığımla kıyasladım ve bu hikayenin yazım bakımından  benim hikayeden daha iyi olduğuna kanaat getirdim. Yazım eleştirisini yapacak son kişiydim ancak bulduklarını söyleyeyim dedim.


Aylık öykü seçkisinde neden sönük kaldığına gelecek olursak, durum biraz değişik.  İki bölümlük bir hikayeden  daha çok on beş bölümlük hikaye hızındaydı ve sunduğu fantastik ögeler fark edilemeyecek kadar azdı ya da yoktu. Hikayenin can alıcı bir noktası yoktu , sıkıntı buydu. Durum hikayesi olsaydı daha iyi bir sonuç çıkardı. Üslup hoşuma gitti.
Eline sağlık.

Çevrimdışı M.K.Immortal

  • **
  • 290
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hayalperest Kovboy
« Yanıtla #2 : 21 Mayıs 2014, 02:25:14 »
Ben de aşırı virgül kullanıldığını düşünüyorum. Okuma hızını baya düşürüyor virgüller. Çok fazla da Javie ismi geçiyor. Sonuçta öykünün onun hakkında anlatıldığını biliyoruz, sürekli Javie'yi hatırlatmasanız daha iyi olurdu. Bu tip sorunları aradan zaman geçtikten sonra tekrar yazdıklarınızı okuyarak siz de görebilirsiniz.

Konu veya kurgu hakkında yorum yapmayacağım. Anlatımınız güzel, detaylı, ama bazen biraz fazla detaylı olabiliyor. Sonuçta fantastik ve bilimkurgu okuyucuları için önemli faktör olayın kurgusudur. Haliyle kurguya yönelik detaylar okumak ve konuya bir an önce girmek isterler (hiç olmazsa ben öyleyim :D )

Aylık öykü seçkisi ile kurgu iskelesi arasında nedense öyle bir fark var. Burada genelde yardımlaşma adına paylaşımlar yapılıyor. Yorumlar da bu yönde oluyor. Eksiklikler veya güzel yanlardan bahsediliyor ki yazara yardımcı olsun. Ama öykü seçkisinin biraz daha farklı bir havası var. Nedenini ben de çözemedim :D

Merak edip öykünüze orada da baktım. Yorum alamamaktan dem vurmuşsunuz ama bırakın yorum almayı facebook beğenisi almaya bile hasret olanlar var :D Yine 5 beğeni almışsınız ki bu güzel bir rakam. Orada bolca yorum ve beğeni almak istiyorsanız ve Twitter hesabınız varsa ve hesabınızda takipçiniz bolsa orada paylaşın öykünüzü :D Tabi bu sizi ne kadar tatmin eder orasını bilemem. Yorumsuzluk gerçekten kötüdür.

Neyse, özetle öykünüz benim adıma güzel zaman geçrimeme neden oldu. Eksiklikler giderilir sonuçta, onları çok fazla gözünüzde büyütmeyin. Elinize sağlık.