Kayıt Ol

Mete Han // Bölüm VII

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Mete Han // Bölüm VII
« : 23 Temmuz 2012, 13:46:45 »
Mete Han
Başlangıç

Spoiler: Göster
Bu hikaye tamamen kurgusaldır.


Derler ki; tarihe yön verecek, önemli biri doğduğunda bir yıldız ölür ve kalıntıları gökyüzünden dünyamıza düşermiş...

Karanlık gecenin, insanın içine işleyen soğuğu tiz bir çığlıkla aralandı. Güçlü kollarını yüzüne götürüp, gür sakalını okşarken, bir yandan üzerinde duran uçsuz bucaksız koyu lacivert örtüye bakıp Göktanrı’ya dua etti savaşçı. Tanrı ona bir çocuk bahşetmişti sonunda. Öyle olmalıydı. Çünkü Ay Hatun, köyü yağmalandığı sırada kendine saldıran barbarları gördüğünde bile bağırmamıştı, şimdi bağırdığı kadar.

Üzerindeki deriden zırhı bir haftadır çıkartmamıştı. Önemi yoktu… Kana bulanmış güçlü kol kaslarında derman kalmamıştı. Bir ay süren Çin seferinden, daha az önce dönmüştü ama bunların hiçbirinin önemi yoktu. Ebenin itirazlarına aldırmadan çadıra girdi savaşçı ve oğlunu kucağına aldı. Ay Hatun, yüzünde bir tebessümle yatağında hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Gecenin siyahına denk uzun saçları darmadağınıktı. Bayılmıştı belli ki acıdan. Önemi yoktu…

Büyük Hun Hanı Teoman, oğlunu elleri arasına aldı ve yıldızlarla aydınlanmış göklere kaldırdı.

‘Adı Mete olacak!’ diye haykırdı göklere ve bekledi.

Köyün şamanının dediğine göre; önemli bir kişi doğduğunda göklerden bir yıldız düşecekti, düşmesi gerekiyordu, düşmeliydi…

Kanı terine karışmıştı Teoman’ın ve o karışım bile gecenin soğuğunda deri zırhının altında buz gibi olmuştu, ayakları yorgunluktan titriyordu ama bekledi. Saatlerce çırılçıplak, yeni doğmuş oğlunu havaya kaldırıp bekledi Hanlar hanı. Artık kollarında derman kalmadığında, gözleri kararmaya başladığında, son bir kez gökyüzüne baktı ve çocuğu, üzerine çiğ düşmüş gür çimenlerin üzerine bıraktı. Arkasını döndü ve yüzünde sert bir ifade ile savaşçılarının beklediği çadıra doğru hışımla yürüdü.  Yapması gereken bir sürü plan vardı ve bu gece Göktanrı ona gülümsememişti.

Mete doğduğunda ağlamamıştı, nefes almıyordu. Ebe, bunu Hanına söylemek istediyse de hışmından korkmuş, geri durmuştu. Mete, buz gibi havaya çırılçıplak çıktığında tek bir kez bile ağlamadı, nefes almıyordu çünkü ama babası bunu anlamamıştı. O bir türlü düşmeyen yıldızlara o kadar dalmıştı ki fark etmedi oğlunu. Mete, kaderine terk edilip gür çimenlerin üzerinde gözleri kapalı yatarken ağlamadı ve yakınında bunu fark edecek kimsesi yoktu. Sadece bir kişi ağlıyordu hıçkıra hıçkıra o gece. Mete’nin ismini içinden tekrar ederken Göktanrı’ya yalvarıyordu yattığı yataktan. ‘Benim canımı al ve oğluma can ver!’ diye.

ve öyle de oldu...

Hanlar hanı yorgun argın çadırına girdiğinde, Ay Hatun son nefesini verdiğinde, göklerden bir yıldız kaybolup dünyaya düştüğünde avazı çıktığı kadar bağırdı çimlerin üzerinde yatan çocuk. Dünyaya geldim ben! Diyordu adeta.

Dünyaya Geldim!

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Mete Han
« Yanıtla #1 : 23 Temmuz 2012, 13:52:06 »
Teoman, daha ilk günden, kendisini öldürmesi için sebep vermiş oğluna.

Ellerine sağlık.
May the force, be with you.

Çevrimdışı LegalMc

  • ****
  • 1215
  • Rom: 33
  • Unimpressed was his default state.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mete Han
« Yanıtla #2 : 23 Temmuz 2012, 14:07:34 »
Yine güzel bir Malkavian hikayesiyle karşı karşıyayız sanırım. Etkileyici bir giriş olmuş. Tarih ve fantastik aynı anda her zaman ilgi çekici olmuştur. Tamamen kurgsaldır demişsin ama spoilera koymuşsun, onu görmeyenler gelip burayı Muhteşem Yüzyıl konusuna çevirmez umarım :P Merakla bekliyorum devamını.
Yaşasın!
Ne kadar da ideolojik yaklaşıyoruz birbirimize.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mete Han
« Yanıtla #3 : 23 Temmuz 2012, 14:18:55 »
Bu kadar çabuk okunmasını beklemiyordum açıkçası. Evet tamamen kurgusal olacak çünkü Milattan Önceki yıllara ait bu öykülerin bile zaten doğruluğu hala tartışılıyor. Yani umarım tartışma çıkmaz bu konuda :) Ben ise bu öyküleri kafamda canlandırdığım şekliyle sizlere aktaracağım bir terslik olmassa.

İkinize de teşekkür ederim okuyup yorumladığınız için.

Çevrimdışı Berre

  • ****
  • 1340
  • Rom: 34
  • Güle güle fermuar!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mete Han
« Yanıtla #4 : 23 Temmuz 2012, 14:41:26 »
Farklı farklı alanlarda birçok güzel öykün olduğunu biliyordum ama sanırım bu benim de okumuş olacağım en farklı öykün olacak. Gayet güzel ve kendini okutturan bir giriş bölümü... Diğer bölümlerinde en az bunun kadar güzel olacağına inanıyorum. :)

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mete Han
« Yanıtla #5 : 23 Temmuz 2012, 14:56:01 »
Sanırım bu yazacağım en değişik ve beni en çok zorlayacak öykü olacak. Bu fikir ilk aklıma geldiğinden beri yaklaşık 3 ay oluyor. Araştırma ve mevcut kaynakları okuma süreci 1 hafta kadar sürdüyse de işlerin yoğunluğu nedeniyle bir türlü yazamıyordum. Artık vakit bulabildiğim için yavaştan büyük bir açlıkla yazıyorum ama uzun zaman ara verdiğim için de bir acemilik var. Hadi hayırlısı bakalım. Yorumun için teşekkür ederim.

Çevrimdışı TheSpell

  • ***
  • 826
  • Rom: 16
  • Dovie'andi se tovya sagain.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mete Han
« Yanıtla #6 : 23 Temmuz 2012, 15:00:54 »
Etkileyici bir giriş olmuş gerçekten. Çok beğendim. Tarih ve fantastik bir arada olunca hep zevkli olmuştur kannımca. Devamını merakla bekleyeceğim. Eline, kalemine sağlık.

Çevrimdışı beerold

  • **
  • 173
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mete Han
« Yanıtla #7 : 23 Temmuz 2012, 16:22:21 »
 Kayıp Rıhtım'da hikayelerini devamlı olarak takip ettiğim kişilerden birisi de Malkavian'dır. Mete karakterini çok sevdiğim için bu hikayenin devamını sabırsızlıkla bekleyeceğim. Giriş başarılıydı. Eline sağlık...

Çevrimdışı Gilderoy

  • ***
  • 416
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
    • Kuyutorman
Ynt: Mete Han
« Yanıtla #8 : 23 Temmuz 2012, 16:46:41 »
Mete Han'ın ve Teoman'ın hikayelerini pek bilmediğimden ötürü fazla yorum yapamıyorum. Güzel bir giriş olmuş, devamını dört gözle bekliyorum.
to see world in a grain of sand
and a heaven in a wild flower
hold infinity in the palm of your hand
and eternity in an hour
-William Blake

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mete Han
« Yanıtla #9 : 23 Temmuz 2012, 16:50:15 »
Yeni proje dediğinde bu kadar hızlı geleceğini tahmin etmemiştim. Ne yalan söyleyeyim görünce çok mutlu oldum. İşlerinde vakit buldukça koyacağın bölümleri merakla bekliyoruz efendim.
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mete Han
« Yanıtla #10 : 23 Temmuz 2012, 17:11:36 »
@ TheSpell: Girişi etkileyici bulmana sevindim. Son zamanlarda tarihle iç içe olan fantastik kurgu eserlerine bir merakım var. Umarım bu o merakımı giderecek. Yorumun için teşekkür ederim.

@beerold: ilk geldiğinde nickini değiştirme çabalarıma rağemn beni takip ettiğine sevindim :) Mete karakterini ayrı bir severim ben de, o yüzden çocuğum gibi bakacağım ona hikaye boyunca.

@ Gilderoy: Eh bunu yazmamın bir amacı da gerçek ile çok alakalı olmasa da tarihimizin bir parçasını okurlara sevdirebilmek. Umarım başarırım.

@ Koyubeyaz: O beklenti karşılıklı Koyubeyaz cığım. İhsan ile ben tependeyiz haberin olsun :)


Çevrimdışı Buzmavisi

  • **
  • 136
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mete Han
« Yanıtla #11 : 23 Temmuz 2012, 17:46:54 »
Güzel başlangıç olmuş. Yalnız keşke "şaman" yerine eski bir Türkçe sözcük olan "Kam" ı kullansaydınız. Onun dışında tam benim sevdiğim tarz. Hem akıcı, hem efsane tadında. Devamını mutlaka beklerim...
Yepyeni bir fantastik serüvene hazır mısınız?
Anatolya Efsaneleri İlk iki bölüm pdf:http://www.mediafire.com/?uadhvz1vcgmqkct

Yeni Töre'nin ikinci yasası:
Umutlar, inançlar ve dilekler içlerinde bir parça mantık barındırmıyorlarsa hayatları kolayca mahveden boş yalanlara dönüşürler.

Çevrimdışı Fëanor

  • *
  • 24
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mete Han
« Yanıtla #12 : 23 Temmuz 2012, 18:20:43 »
  Beklentileri çok yükselten bir giriş olmuş. Çok güzel bir konu. Yazım tarzının da konuyla çok uyumlu olduğunu düşünüyorum. Şahsen çok hoşuma gitti ve devamını sabırsızlıkla bekliyorum.
Ash nazg durbatulûk, ash nazg gimbatul,
Ash nazg thrakatulûk agh burzum-ishi krimpatul.

Çevrimdışı Rüzgar Adam

  • **
  • 54
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mete Han
« Yanıtla #13 : 24 Temmuz 2012, 17:42:13 »
Bu tarz konuları seviyorum çok farklı bir giriş olmuş umarım arayı fazla açmadan yayınlarsın sonraki bölümü.
Ölürken bile beni göremeyeceksin Rüzgar Adam Görülemeyen Adam

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mete Han // Bölüm I
« Yanıtla #14 : 27 Temmuz 2012, 11:56:29 »
Mete Han
Bölüm I


Yiğitler kılıçlarını sallar, bilgeler sözlerini… Savaşçılar öldürür, bilgeler hatırlar...
Söyle bana ey hanlar hanı; kazandığın muharebeleri ben hatırlayıp yeni nesillere aktarmasam nereden bulacaktın bu şanı?



Küçük bir çocuk çadırların arasında kalan işlek patikada koşuştururken geceye aldırmadan avazı çıktığı kadar bağırıyordu; ‘Hanımız zaferle döndü! Hanımız zaferle döndü!’

Yattığı ayı postunun sıcak tüylerinden istemeyerek de olsa kalktı Ulu Bilge. Teoman onun hanı, aynı zamanda da en yakın arkadaşlarından biriydi. Birlikte büyümüşlerdi fakat yolları başkaydı. Teoman cenk ederdi ve bu uğraşta oldukça iyiydi de. Fakat iş lafa söze geldi mi Ulu Bilge’nin sözünün üzerine söz söyleyecek yiğit yoktu ataların diyarı Ötüken’de. Sırtına cüppesini geçirdiği gibi çıktı çadırından ve ince uzun bacaklarıyla hızla adımladı Teoman’ın çadırına giden yolu.

Yolu anca yarılamıştı ki bir çığlık duydu Ay Hatun’un çadırından. Gökten bir yıldız kaydı doğudan batıya doğru. Hemen ardından çimlerden gür bir bebek ağlaması duyuldu ve tüm ovada yankılandı. Dünyaya geldim! Diyordu adeta… *

Bu çocuğun yüzü gök gibi temiz; ağzı ateş gibi kızıl; gözleri ela, saçları ve kaşları kara idi. Perilerden daha güzeldi. Kucağına aldığı gibi ağlaması kesildi bebeğin. Fakat çadıra girince fark etti ki Ulu Bilge, o gece kesilen tek ses çocuğunki değildi. Ay Hatun’un nur yüzü bir örtüyle örtülmüştü ve şifacı başucunda hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Sormadı soruyu gözyaşlarına boğulmuş kadına. Cevabını çoktan biliyordu. Boşuna Bilge demiyorlardı ona. Bir yıldız düşmüştü göklerden ve bir can alınmıştı. Belli ki cihana hükmedecek bir yiğit peydah olmuştu.

Savaş çadırı kalabalıktı o gece. Herkesin elinde birer içki kadehi, zaferi kutluyorlardı doyasıya. Tek bir kişi düşüncelere dalmış, etrafındakilere aldırmadan somurtuyordu. Sanki az evvel seferden zaferle dönen kendisi değilmiş gibi. Kucağında çocuk hanının yanına vardı bilge.

‘Duyarım ki zaferler kazanmış Hanımız ama en yakın arkadaşlarına haber vermez imiş. Duyarım ki bir oğlu olmuş Hanımızın dostları bilmez imiş.’

‘Gel yamacıma otur Bilge, sanma ki bu küçük zaferle işimiz bitti. Asıl şimdi başlıyor herşey. Gel de bana akıl ver, ne yöne gidelim.’ Teoman konuşurken Ulu Bilge’nin kucağındaki çocuktan gözlerini kaçırmıştı.

‘Bugün savaş konuşulmayacak Teoman.’ dedi ciddiyetle Bilge ve tüm Ötüken’de ona ismiyle hitap edebilecek tek kişiydi. ‘Bugün dualar edilecek Göktanrı’ya Ay Hatun ve çocuğun için’

‘Adını Mete koydum Bilge. Çocuk için edilecek dualar acelesi yok da, Ay Hatun için ne demeye dua ediyoruz?’ Teoman’ın şaşkın bakışlarından sonra anca anlamıştı Ulu Bilge durumu. Bilmiyordu kadınının öldüğünü Hanlar hanı. Sorusuna cevap vermek için ağzını açtıysa da başarılı olamadı. Hışımla kalktı tahtından Teoman, çocuğu da kucağından koparırcasına alarak. Mete tekrar ağlamaya başladıysa da umurunda değildi savaşçının.

Kısa bir süre sonra bir kükreme duyuldu Ay Hatun’un çadırından. Teoman şu dünyada en sevdiği şeyi kaybetmişti o gece. Göktanrı’ya açtı kollarını ve tek bir soru sordu saatlerce dizlerinin üzerine ama cevap gelmedi.

‘Neden?!’

‘Bazen sormamak en iyisidir Teoman. Göktanrı’nın elbet bir bildiği vardır. Boşuna kimseye zulmetmez o. Belli ki cihana hükmedecek bir yiğit dünyaya geldi.’ Dediyese de dinletemedi hanına.

Ulu Bilge’nin aceleyle sarmaladığı bez parçasının içinde kayıtsızca uyuyan çocuğa baktı hanlar hanı.

‘Madem Göktanrı bana sırt çevirdi, madem bana layık bir çocuk vermedi, maden hatunumu benden aldı, görelim bakalım bu çocuğu da büyük canavarın elinden kendi eliyle kurtarabilecek mi?!’ Hışımla kalktı diz çöktüğü çayırdan ve Ötüken'in Kuzeyinde kalan sık ormanlığa attı kendini. Arkasında onunla birlikte her yere gelen korumaları hemen atıldı ama hepsini durdurdu.

Orman sık ve ürkütücüydü. Gecenin karanlığında yolunu bile zor görüyordu fakat hiçbir şeyden korkmazdı hanlar hanı. Ayakları samaşıklara takıldı ama aldırmadı. Her düştüğünde yeniden kalktı ayağa. Seferden yeni gelmiş ve kadınını kaybetmişti, dünyada en çok sevdiği kişiyi. Dizlerinde derman yoktu Teoman’ın ama aldırmadı, yoluna devam etti. En sonunda ormanın sık örtüsü aralanıp, hiddetle akan bir şelaleye geldiğinde durdu. Gürleyerek akan suların ardında kimsenin bilmediği bir mağara vardı ve o mağarada yaşayan dev bir canavar. Ekinleri yer, atları kaçırırdı. Cüssesi en az dört ata denkti ve burnunda da yanına yaklaşanlara unutamayacakları izler bırakmak için kocaman sivri bir boynuzu var idi.

Vardı şelalenin yanına hanlar hanı. Hiçbir şeyden korkmazdı ama o bile tedirgindi mağaraya girdiğinde. Bez parçalarına sarılı Mete’yi mağaranın zeminine bıraktı ve fısıldayarak şöyle dedi:

‘Tam üç gün sonra seni almaya geleceğim kadınımın katili. Bakalım Göktanrı seni canavarın elinden kurtaracak kadar çok mu seviyor.’

---o---

*Hunlar Göktanrı'ya inanırdı ve Doğu'nun onlar için vazgeçilmez bir önemi vardı. Ülke bile kardeşler arasında ikiye bölündüğünde Batıdaki han, Doğudaki toprakların hanına bağlıydı ve ondan emir alırdı.