Kayıt Ol

Drow Kraliçenin Hazinesi

Çevrimdışı Daarlan Gardan

  • ***
  • 722
  • Rom: -1
  • to hell with gatech
    • Profili Görüntüle
Drow Kraliçenin Hazinesi
« : 03 Ağustos 2012, 13:54:31 »
                                                         
   Drow Kraliçenin Hazinesi

Kıvrımlı palası yaratığın sol ayak eklem kemiğini biçti. Ağlak ve yalvarır ortası bir ses çıkaran düşman sallanarak toprak zemine düştü ve toprak uzun diline yapıştı.

"Arkadaş fazla zorladı sanırım," diye söylendi gülümserken mavi büyücü Jomberd.

"Biraz fazla kilolu. Buna rağmen çok kıvrak. Onu arkadan yakalayıp kesmeseydim; şu an onu büyülemekle meşgul olacaktın." Bunu söylerken yanakları genişlemişti, bakımlı dişleri büyücüyü etkilemişti. Büyücünün arkasına baktı.
Manas'ın dalgın bakışları büyücüyü tedirgin etmişti. Jomberd arkasına baktı, fakat ağaçın iç kısımlarına ve diğer bölgelerine doğru ilerleyen oyuk-tünellerden başka bir şey göremedi.

Kolcu halen tedirgin bakışlar atmaktaydı. "Diğerleri nerede?" diye sordu büyücüye.

"Arkadaşlar ile ilgileniyorlar."

"Bizimkiler? Obad, Zavnuben, Catnoses ve Freedey."

"Evet işte, onlar. Arkadaşlar ile ilgileniyor," yerde boylu boyunca yatak ve sineklerin etrafını sardığı leşe bir bakış attı.

"Bunlardan onlarca var."

 "Neredeler?" diye sordu nefesini düzene sokmaya çalışırken Manas.

Büyücü en yakındaki oyuğu baş parmağı ile işaret etti. Mavi cübbesinin etekleri çamura ve yeşile boyanmıştı. "Büyü gücüm hepsini buradan silmeye yetmeyebilir. Bu yüzden biz onları oyalarken sen ve Catnoses, Kraliçenin çalınan hazinesini en derinlerden, Ağaç Efendisi'nden çalmalısınız."

"Hazine kara elflere ait. Çalınan mal tekrar sahipleri tarafından çalınmaz."

"Çalınan mal, mal değildir," diye karşılık verdi orta yaşlı sakalsız büyücü.

"Drow hazinelerine, kara elfler dokunamaz. Lanetlenirler veya hemen o an hazinenin koruma büyüsü yüzünden efsunlanırlar," dedi Manas.

"Evet," dedi büyücü. "İşte bu yüzden hazineye elini sürmesi gereken kişi insan kolcu Catnoses."

Manas kadın kolcuya arkadaşlıktan daha yakın duygular beslemekteydi. Büyücünün sözleri ona ağaçtan içeriye girerken göğüslerini çarpan esnek ve yakıcı dallar kadar zarar vermişe benziyordu. "Peki," dedi Manas ve uçarcasına sarı ışıklar ile süslenmiş -lanetlenmiş- oyuğa koştu. Jomberg sinsi bir sırıtış sergiledi ardından. Kel kafasının altında ve mor gözlerinin üzerinde kalan boyalı kaşlarının arasındaki Büyücülük Loncası armasını cübbesinden kopardığı kumaş ile gizledi. "Böylesi daha iyi," diye fısıldadı.

Büyücünün cübbesi ışık yardımıyla renk değiştirdi. Asa kullanmayı sevmezdi. Büyülü maddelerin gücü emdiğini ve kullanıcıları kuvvetsiz bıraktığını düşünmekteydi. Manas'ın palasının başka bir palayla yaptığı dansın sesini duymaktaydı. Geride kalması en iyisiydi. Manas sol elindeki palasını yaratağın boynuzlarının uç kısmının biraz altından geçirdi. Pala boynuzları yarım bıraktı, kopan boynuzlar zemine dik olarak saplandı. Kara elf karşısındaki boynuzsuz kalan canavarın paladan oluşan kollarına bakış attı.

Manas iki adım geriledi. Düşman zehirli dilini ağacın her bir bölüme dokunduruyordu. Gözleri kara elfi göremediği için onu bu yöntem ile bulmayı ve zehirlemeyi düşündüğü elfin bildiği bir gerçekti. "Biraz sakin olsana arkadaşım," dedi gülümseyerek. Canavarın parçalanan ve zemine saplanan boynuzlarının içerisinden böcekler dışarıya çıkmaktaydı. "İğrenç," dedi yüzünü ekşirtirken. "Eğil," diye bir bağırış duydu arka tarafından gelen. Büyücü elindeki alev topunu elinden eline dolaştırmaktaydı.

Manas arkasına döndü. Ateş onu ürkütmüştü. Canavar ateşi görünce iştahla dilini aleve doğru salladı. Yaratığın çürük dişlerinin arasındaki farklı farklı haşaratlar göze çarpmaktaydı. Manas'ı iğrendiren sadece solucanlar olmuştu.

"Aç hayvan," dedi Jomberg. "Bunu mu istiyorsun? Buyur o halde," sesi giderek güçlenmişti. Sesinden etkilenen elinde duran alev topu büyümüştü. Alevleri yaratığın ağzına savurdu. Yanan dilinden çıkan kötü koku, berbattı.

Dilin bazı kısımlarında kabarmaları ve oralardan akan salyaları görebiliyordu Manas. Düşman sendelendi, yanan dilini pervane gibi döndürmekteydi. Sağa sola çarpıyordu. Bir süre sonra yere büyük bir şiddetle düştü.

"Öldü," dedi sakinlikle kara elf.

"Evet," diye karşılık verdi büyücü. Yaratığın kokan bedenine yaklaştı, koktuğu kadar da yanıktı. Büyücü yüzüklerle dolu olan elini ölü yaratığın kabuklu göğsünde dolaştırdı. "Dönüşmüş," dedi. Yerden aldığı sopayla yanmış olan ağzını araladı.

"Obad'ın kaç dişi sağlamdı?" diye sordu sopa ölü düşmanın dişlerinin arasındayken. Jomberg, Manas'ın mor gözlerine kilitlenmişti.

"Dönüşmüş," diye söylendi canavara yaklaşırken Manas. Palaları halen Obad olduğunu düşündükleri canavarın kanıyla yıkanmış duruyordu. Kara kan zemine damlıyor ve kandan yere düştüğü an kara böceklere dönüşüyor, yine kanın sahibinin bedenine doğru ilerliyorlardı. Jomberg küçük bir ateş topuyla böcek sürüsünü kızarttı. Böcekler ters dönmüş biçimde can verdiler. Obad'ın bedenine girip onu tekrar canlandırmalarına imkan vermemişti büyücü. "Ölümlerin en karmaşık ve garip olanını yaşadı," dedi ardından.

"Ateşli şeyleri severdi," diye geveledi Manas. Sağ ve sol elindeki palalarını ağaç içinde bulunan koyu yeşil yapraklarla temizlerken. "Ağzını açması ve alev topunu yalamasının nedeni belli oldu." Bunu söylerken yerdeki leşin gövdesini tekmeledi Jomberg. "Şşşt!" Sol elini yumruk yapıp havaya kaldırdı. Uzaklardan bir böğürme duyuldu.

"Zavnuben!" diye atıldı Manas. Kadın sesi böğürmenin ardından geldi, onu takip eden metal şıngırtılarıda. "Catnoses hepsini halleder," diye düşünüyordu Manas Manasis.

Derinlerden tiz kadın sesi duyuldu ve metal şıngırtaları kesildi.

"Sanırım bizlere ihtiyaçları var. Zavnuben'in böğürmesi sinirlerimi bozuyor ve Catnoses'a ihtiyacımız olduğunu biliyorsun. Ama ilk önce onların benim palalarıma seninde büyülerine hasret kaldıklarını düşünüyorum."

Büyücü leş kokusunun sardığı, dayanılmaz hale gelen, ruhunu, bedenini, en fazla da büyü gücünü emdiğini düşündüğü oyuğa göz gezdirdi.

"Freedey," diye girdi konuşmasına

"Hayır, onun sesini duymadım. Dilsiz olduğunu ve ona işaret fişegi silahı verdiğimizi unuttum sanırım."

"Freedey," diye devam etti, ağzından kanlar boşalırken büyücü. Manas ona şaşkın bakış gönderdi. Jomberg leşin üzerisine düştüğünde arkasında değişim geçirmeye çalışan ve bir elinde işaret fişeği ateşleyicisi olan Freedey'i gördü. Jomberg'in sırtından ve ağzından akan kan, zemine süzülüyor, bazısı ise Obad'ın yeni ve ölü bedeninin üzerinde dolaşıyordu.

"Fişeğini becereyim," diye atıldı Manas.

Buçukluk değişim geçirmeye çalışıyordu. Fakat bedenini işgal etmek isteyen yaratık onun bedenine pek giriş yapamıyor gibiydi. Freedey'in gözleri ışıldadı, alaşım gibiydi, altın alaşımı, daha sonradan cehennemi temsil eden en vahşi renge dönüştü; şeytan kırmızısı. Kara elfin mor gözleriyle buçukluğun yakıcı değişim geçirmiş gözleri birleşti. Manas gözlerini önünde kavuşturduğu palalarına çevirdi. Tekrar karşıya baktığında, buçukluk kurtulmaya çalışıyordu, başarması zordu, acı çektiği her halinden belliydi.

Manas, buçukluğun burnunun bir kurt burnuna dönüştüğü fark edebiliyordu.

"Onu kurtalmalıyım," diye düşündü. "Onu bu acıdan çekip almalıyım. Bana saldırmasına ve beni öldürmesine engel olmalıyım. Ama yine de en çok acı çekmesini yarıda kesmeliyim."

Manas palasını toprak zeminde sürterek koşmaya başladı. Sol elindeki pala toprağa her temas edişinde Manas'a huzur veren fakat düşmanın dikkatini dağıtan bir ses yayılmaktaydı.

Freedey elindeki silahı ateşledi, fişek mavi ışıklar saçarak ilerliyordu.

Manas'ın şaşkın bakışları arasında fişek sağ elindeki palanın biraz yanında geçti. Kara elf elindeki yanmanın bundan kaynaklandığını düşünüyordu. Değişim geçirmeye çalışan Freedey, palanın yer ile sürtüşmesinde oldukça rahatsız olmaktaydı. Bunu rastgele her yöne gönderdiği fişeklerle önlemey çalışıyordu. Manas havalandı ve Obad'ın ölü bedeninin ve onun üzerine kıvrılmış olan Jomberg'in üzerinden atladı. Ayakları yere bastığı anda, saldırıya devam etti. Sol palasını kaldırdı, Freedey'e hamle yaptı.

Freedey artık tam anlamıyla, yerde yatmakta olan Obad'ın yeni bedenine bürünmüştü. "Biraz fazla küçük," diye düşünmeden edemedi Manas. Sol palasını yaratığın kollarına keskince yerleştirilmiş olan geniş ve büyük olan palalardan biri karşıladı. Pala ile palanın dansı rahatsız edici bir ses çıkarıyordu. Bundan ikiside etkilenmekteydi. Manas sağ palasınıda üstünlük sağlamak için sol palasının yanında birleştirdi. Üç silahın birleşimiyle, yaratığın kolunu oluşturan paladan kıvılcımlar yükselmeye başlamıştı.

Kıvılcımlar Manas'ın mor gözlerini alıyordu ve daha güçlü hamle yapmasını engelliyordu. Freedey sağ elinde beliren gürzü, Manas'ın başına doğru salladı. Tam zamanında gürzü fark eden Manas eğildi ve yaratığın kabuklu bacaklarına palalarını sapladı, çıkardı. Freedey bundan etkilenmemişe benziyordu, gürzü tekrar havalandırdı ve Manas'ın ayaklarının bastığı konuma salladı. Manas saldırıdan ayaklarının üstünde zıplayarak kurtuldu. Freedey sinirlendi ve fişeklerden yeşil olanı Manas'ın sol göğsüne nişanladı.

Göğsüne saplanan fişeği ancak gözlerinin kararması ve başının dönmesiyle fark etti. Kara elfin bedenine yeşil fişek girmiş ve sol göğsüne aynı renkte bir renge bürümüştü. Freedey, baygın ama bir kaç saat sonra ölecek olan kara elfin yanına doğru sürünmeye başladı. Buçukluktan geriye hiçbir iz kalmamıştı, tamamen bir canavardı.

"Ondan uzak dur!" diye inledi oyuğun içi bir kadın sesiyle. Catnoses'in sarı saçları yaratığın iştahını kabartmışa benziyordu. Bakışları bu yöndeydi.

Catnoses uzunkılıcına sarıldığında, nehirde mahsur kaldığı gün ona yardım eden Manas'ın tutunması için fırlattığı kütüğü hatırlamıştı. Yaratık kadını süzüyor ve aç akbabalara gibi imalı bakışlar atıyordu. Ona doğru döndü, Catnoses'in eli titremekteydi. "Sakin ol, sakin!" diye bağırdı kendisine. Bedenine doğru yaklaşan varlığa hamle yaptı, kola bir hamle olduğu için yaratık zorlanmadı. Catnoses'i oyuğun girişinden kaçırmaya ve girişi kapamaya yönelik saldırılar yapmaktaydı.

Catnoses kılıcını yaratığın kalbi olduğunu düşündü kırmızı kabuğun üstüne doğru sapladı. Kılıç kabuğa takıldı, kadın kolcu kılıcı geri çekmesine rağmen çıkmıyordu. Yaratığın sol kolunu oluşturan palası, kılıcın üstüne indi ve ikiye yardı. Catnoses'in yüzünde korku, şaşkınlık ve telaş hallerini çağrıştıran, hızla değişim geçiren bir yüz ifadesi oluşmuştu. Düşmanın bacaklarının oluşturduğu köprünün altından kaydı ve kara elfin iki palasını sağ ve sol eliyle kavradı.

Kendi kılıcının ön ve keskin kısmı canavarın kırmızı kabuğunda saplı durmaktaydı, diğer yarısı ise yine yaratığın ayağının altında teneke parçası kadar kolaylıkla dağılmış ve şeklini kaybetmişti. Sağ palayı çok hızlı bir şekilde yaratığın sol koluna salladı ve karşılık aldı. "İşte tam zamanı," diye sayıkladı ve sol palası yaratığın korumasız kalan gövdesini ikiye yardı. Catnoses'in yüzüne fışkıran kara kan bir süre sonra böceklere dönüştü, elinin tersiyle hepsini toprağa yapıştırdı.

Böcekler yerde oynaşıyor ve içinden çıktıkları canavarın içine girmeye çalışıyorlardı. Catnoses hepsini ezdi ve onların kabuklarından çıkan sesin keyfine baktı. Kara elfin yanına gitti ve sol göğsüne saplanan fişeği çıkardı. Yeşil fişeği yaladı ve az önce ikiye böldüğü canavarın içersine fırlattı. Manas gözlerini açtı ve Catnoses'i gördü. Fişeğin ağırlığı üstünden kalktığı için kolaylıkla ayaklarının üzerine kalktı. Manas, Freedey'in bedenine göz attı ve gülümsedi. "Palalarım büyülü sanırım."

"Hazineyi alabildin mi?" diye sordu Manas.

Catnoses üstündeki yeşil kıyafeti yırttı altından çıkan ve parlayan, altın, elmas, zümrütten oluşan zırh, Manas'ın gözlerini almıştı.

"Böyle birşey olabileceğini düşünmemiştim," dedi gözleri zırhın tam ortasındaki göz şeklindeki zümrütte bakarken.

"Evet, ben de," diye karşılık verdi.

Kara elfin koluna dolandı insan kadın kolcu ve oyuğun sonuna doğru ilerlemeye başladılar. Oyuğun girişinde onları oraya gönderen Drow Kraliçesini gördüler.

"Kraliçem," dediler ikisi birden. "Kraliçe!" diye bağırdı drow kraliçe. Elindeki bıçağı Catnoses'in üstüne doğru fırlattı, bıçağı fark etmeyen insan kolcu boğazından sızan kanlar içinde yere yapıştı. "Neden?!" diye bağırdı Manas.

"Neden?!" diye bağırdı Manas.

Kraliçe, drow kolcuya doğru adımlarını hızlandırarak ilerliyordu. "Çünkü Drow Krallığı için tehtid oluşturanları ortadan kaldırmam gerek," diye söylendi. "Sen ve Catnoses," dedi kadının ölü bedenine bakarken. "Efsanelerde ve kehanetlerde geçen çiftlersiniz."

Manas şaşkınlıkla kraliçenin sinirli yüzüne odaklamıştı. "Krallığı ele geçirmenize, halkı ayaklandırmanıza ve insanlar ile kara elflerin evlenmesine izin veremezdim! Özellikle oturduğum tahta oturmanıza," diye bağırınıyordu. "Jomberg, Zavnuben ve Freedey bendim! Elimde tuttuğum üç ruhtan onları var ettim, buraya gelip her yöne dağıldığınızda herbirinin içersine girdim ve sizi yok etmeye çalıştım!"

Manas'ın mor gözlerinde yaşlar dökülüyordu. "Hazine işi de sizi yok etmem için bir oyundu," dedi.Kahkaha güçlü ve ölümcül silahların en kuvvetlisiydi.

Kahkahası Manas'ın kulaklarının içinde çınlıyordu. "Şimdi öl," diye bağırdı. Drow Kraliçe elini havaya kaldırdı ve sertçe indirdi. Oyukta bulunan ışık kaynakları birbir yok olurken Manas'ın yüzü kan ve böcekler tarafından işgal edilmişti.
''Civilizations have the morality and ethics they can afford.''

 — Larry Niven & Jerry Pournelle, ''Lucifer's Hammer''

''These colonies in nature can reach at least two million individuals at a time, last for decades, and occupy a hundred cubic meters of space. It was a wonderful achievement to see a fragment of this world captured all around you, so that you almost had the experience of being inside the ant colony when you were in that room.''

 — Robert Trivers, ''Natural Selection and Social Theory'', p. 162

''... Bu amaç doğrultusunda nükleer santraller hedeflenecekse, yapılması gereken şeyler vardır. Çünkü nükleer elektriğe geçiş bir hobi değil, bir akademik egzersiz hiç değil, temel bilimlerden yaygın endüstriyel alt yapıya açılacak bir uygulamadır.''

Ömer Faruk Ağa Yarman 1993

Çevrimdışı TheSpell

  • ***
  • 826
  • Rom: 16
  • Dovie'andi se tovya sagain.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Drow Kraliçenin Hazinesi
« Yanıtla #1 : 03 Ağustos 2012, 22:39:29 »
Her zamanki gibi çok iyi iş çıkarmışsın Midkema. Diğer forumlarda ve paylaşım sitelerinde de hikayelerini okuyup çok beğenmiştim. Bu da çok güzeldi. Pek eleştiri yazacak zamanım yok, o yüzden kısa tuttum kusura bakma :)

Eline, kalemine sağlık.

Çevrimdışı Althar

  • **
  • 70
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
    • http://grimaden.blogspot.com/
Ynt: Drow Kraliçenin Hazinesi
« Yanıtla #2 : 04 Ağustos 2012, 12:19:41 »
Selamlar

Kılıç&Büyü öykülerini diğer bütün öykülerden daha çok "kelimelerle resim yapmaya" benzetiyorum. Çünkü kılıç&büyü yazarken yaptığımız şey aklımızdaki resmi kelimelerle ifade etmek. Okumayı ve yazmayı sevdiğim tarz bu olduğu için özellikle öykün kakkında fikirlerimi yazmak istedim.
Hangi yazarları ve kitapları okuyorsun, kimlerden etkilendin bilmiyorum ama burada gördüğüm kadarıyla aksiyon yönü ağır basan satırlara imza atmışsın. Aksiyon yönünün ağır basmasında bir sıkıntı yok eğer bunu dengeleyecek kadar bilgiyi ve örgüyü satırlara yedirip büyük resmi iyi çizebiliyorsan.
Benim eleştirim burada büyük resmin biraz zayıf kalması olacak. Karakterler kim kimdir, necidir bunlar, neredeler, ne yapıyorlar, ortam nasıl, buraya nasıl neden geldiler? Gibi soruların bence havada kalmaması lazım ki aksiyon yerine otursun.
Resmin arkaplanına biraz daha zaman ayırıp öykünü destekleyecek kadarını çizmen gerektiğini düşünüyorum. Benim söyleyeceklerim bu kadar.

Saygılarımla.
"Hayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya hafızalardaki hatıra ya hayallerdeki ümittir. Hüsranı ise birtek yerde kabul ediyorum. Yaşamak varken yaşayamamış olmakta."

Uzun Yol - Susayanın Uyanışı (https://rapidshare.com/files/2985198102/Susayanin_Uyanisi.pdf)

Çevrimdışı Daarlan Gardan

  • ***
  • 722
  • Rom: -1
  • to hell with gatech
    • Profili Görüntüle
Ynt: Drow Kraliçenin Hazinesi
« Yanıtla #3 : 05 Ağustos 2012, 01:57:51 »
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim. Bunu gerçekten kısa bir öykü olarak yazmıştım zaten, internete erişimim olmadığı bir zamanda can sıkıntımı ve kendimi rahatlatmak adına yazdığım bir öyküydü. Unutulmuş Diyarlara hayran hikayesi olarak düşünmüştüm, böyle bir şey yapsam nasıl olur diye. Bazı yerlerde (özellikle sona yaklaştığım da) işleri biraz aceleye getirdim, normal de bu kadar kısa yazmazdım, bütün karakterlerin iskeletini bile çıkarırdım. Yorumunuz ve eleştiriniz için tekrar teşekkür ederim, haklı olduğunuzu söylemek isterim.
''Civilizations have the morality and ethics they can afford.''

 — Larry Niven & Jerry Pournelle, ''Lucifer's Hammer''

''These colonies in nature can reach at least two million individuals at a time, last for decades, and occupy a hundred cubic meters of space. It was a wonderful achievement to see a fragment of this world captured all around you, so that you almost had the experience of being inside the ant colony when you were in that room.''

 — Robert Trivers, ''Natural Selection and Social Theory'', p. 162

''... Bu amaç doğrultusunda nükleer santraller hedeflenecekse, yapılması gereken şeyler vardır. Çünkü nükleer elektriğe geçiş bir hobi değil, bir akademik egzersiz hiç değil, temel bilimlerden yaygın endüstriyel alt yapıya açılacak bir uygulamadır.''

Ömer Faruk Ağa Yarman 1993

Çevrimdışı Thomasward

  • **
  • 352
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Drow Kraliçenin Hazinesi
« Yanıtla #4 : 06 Ağustos 2012, 23:34:33 »
Harika aksiyon sahneleri hikayeni bir solukta okumamı sağladı  dostum.Fakat sonunda Freegley bendim derken yani aslında Freegley Freegley değil miydi?Freegley kılık değiştirmiş Kraliçe Drow muydu?Yaratıklar çok güzel ölüyor bu arada  yani alev topunu yalayan canavara bayıldım.

Çevrimdışı Daarlan Gardan

  • ***
  • 722
  • Rom: -1
  • to hell with gatech
    • Profili Görüntüle
Ynt: Drow Kraliçenin Hazinesi
« Yanıtla #5 : 06 Ağustos 2012, 23:44:49 »
Harika aksiyon sahneleri hikayeni bir solukta okumamı sağladı  dostum.Fakat sonunda Freegley bendim derken yani aslında Freegley Freegley değil miydi?Freegley kılık değiştirmiş Kraliçe Drow muydu?Yaratıklar çok güzel ölüyor bu arada  yani alev topunu yalayan canavara bayıldım.


Son kısımlar --hadi hemen bitireyim-- dediğim için çok ani gelişen olaylara sahne oldu. Hepsi Drow Kraliçenin oluşturduğu bedenler sadece Manas ve Catnoses canlı/kanlı şahıslar, diğerleri de Drow'ın oyununun parçası.
''Civilizations have the morality and ethics they can afford.''

 — Larry Niven & Jerry Pournelle, ''Lucifer's Hammer''

''These colonies in nature can reach at least two million individuals at a time, last for decades, and occupy a hundred cubic meters of space. It was a wonderful achievement to see a fragment of this world captured all around you, so that you almost had the experience of being inside the ant colony when you were in that room.''

 — Robert Trivers, ''Natural Selection and Social Theory'', p. 162

''... Bu amaç doğrultusunda nükleer santraller hedeflenecekse, yapılması gereken şeyler vardır. Çünkü nükleer elektriğe geçiş bir hobi değil, bir akademik egzersiz hiç değil, temel bilimlerden yaygın endüstriyel alt yapıya açılacak bir uygulamadır.''

Ömer Faruk Ağa Yarman 1993

Çevrimdışı Thomasward

  • **
  • 352
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Drow Kraliçenin Hazinesi
« Yanıtla #6 : 07 Ağustos 2012, 20:35:33 »
Anladım güzel komploymuş.Hikayedeki ateş topu fırlatanda  oyunun parçası demekki.