Kayıt Ol

Ruhun gemisi

Çevrimdışı kalemistik

  • *
  • 45
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ruhun gemisi
« : 27 Ağustos 2012, 13:05:14 »
   Bu gemi, ruhların buluştuğu, huzurlarının ebediyete vardığı yegâne yerdi. Büyüklüğü bir transatlantiğin iki katıydı. Görüntüsü soluk bir dumanı andırırdı. Ruhların kendi gibi renksizdi. Gezintiye çıkmış ruhların, sonsuzlukta seyir eden bu gemiyi bulması çok kolaydı. Nede olsa ruhların maneviyatı, topraktan gelmişlere göre daha kuvvetliydi.

   Geminin müdavimlerinden; Havin ve Alp birbirlerine sırılsıklam âşıktı. Fakat bu aşkı, fiziksel dünyadaki yaşantılarına bir türlü aktaramamışlardı…

   Topraktan gelenler, uyuduklarında, ruhlarının ne yaptıklarını bilmiyorlardı. Hafızalarındaki görüntüleri “rüya,”  diye adlandırıyorlardı. Hâlbuki bu koca bir vesveseydi.  Onlar uyuduklarında, ruhları serbest kalır ve gezintiye çıkarlardı. Ruhlarının yaşadıklarının çoğunu hatırlamaz, hatırladıklarını da halisine ederlerdi. Ruhlar, fiziksel dünyadaki, fizyolojik bedenlerine hükmedemezlerdi. Beyin, neyi nasıl algılamak istiyorsa, öyle algılardı.
   Alp, fizyolojik dünyada, Havin’ in bir üst sınıfında okuyordu; ancak sabah olup uyandığında, ruhsal âlemde yaşadıklarını beyni tam olarak kavrayamıyordu. Her şeyi rüya sanıyor, Havin’ in de yüzünü hatırlamıyordu. Bu sebepten dünyevi ortamda Havin ile tanışmışlığı yoktu. İçi çok daralıyordu. Sanki bir şeyleri yanlış yapıyor gibi hissediyordu. Tabi bu daralma ruhunun verdiği bir huzursuzluktu.

   Alp’in ruhu, Havini fizyolojik bedeniyle tanıştırıp, gündüzleri de onunla birlikte olmak istiyordu. Havin’in fiziksel güzelliğinin yanında, ruhunun temizliğini de en iyi o biliyordu. Balın tadı, görüntüsünden güzeldi.

   Alp’in aklına bir fikir geldi. Topraktan gelenler, gece yatmadan kimi çok düşünürse, ruhlar geceyi onunla geçirmek durumunda kalırdı. Bu alp ile Havin arasında çok sıkıntı yaratırdı. Bu yüzden çok ayrı kaldıkları olmuştu. Alp, bunun tam tersini denemek istedi. Geminin kaptanı Koca Timur’a dert yandı. Koca Timur “ruhun gemisinde, her ruhun ilacı vardır,” dedi. Ona Zihin Odası’ndan bahsetti: “Orada, fizyolojik bedeniniz uyanana kadar, beraber oturacaksınız. Hep birbirinizin cemaline bakıp, birbirinizi düşleyeceksiniz. Onunla ne yaşamak istiyorsan, onu hayal et! İyi şeyler düşün! Bedeniniz uyandığında, istemsizce birbirine çekilecek. Şansın da yanındaysa, isteğin olacak.”

   Ertesi gece, bedenlerinin uykuya dalmasıyla, Alp ve Havin ruhun gemisinde buluştular… Planladıkları gibi Zihin Odası’nda el ele bir gece geçirdiler…

   Güneşin merhabasıyla beraber, Alp uyandı. Annesine bir rüya gördüğünden bahsetti. Sarışın, buğday tenli, incecik, şirin bir kızın rüyasında; beyaz bir gelinlikle kendisine doğru koştuğunu söyledi. Annesi gülümsedi ve çok mutlu oldu. Ölmeden, oğlunun mürüvvetini görmek istediği, her halinden belliydi. Yüzünü yıkayıp, üstünü giydi. Her zamanki gibi kahvaltı yapmadan, sokağı adımlamaya başladı. Okulun önüne kadar geldi. Çözülmüş ayakkabı bağcıkları, tozları yalıyordu. Fark eder etmez, eğildi ve bağlamaya koyuldu. Gözünün ölü noktası, bulanık bulanık bir kişinin kendisine yaklaştığını haber etti. Net olarak görebilmek adına, kafasını kaldırdı. Sarışın, buğday tenli, incecik, beyaz elbiseli şirin kız “affedersiniz! Belediye tiyatrosuna nasıl gidebilirim?” diye sordu. Bu Havindi. Havin’in güzelliğinden afallayan Alp, tiyatronun olduğu yere doğru, parmağını kaldırarak adımladı. “işte şu ta…” diyordu ki(!) bağcığına basıp yere kapaklandı. Havin, şaşkınlıkla martı şeklini almış kaşlarının altındaki gözleriyle Alp’e bakakaldı. Hemen “iyi misiniz?” diyerek elini uzattı. Bu nazik yardımı geri çevirmedi Alp ve Havin’in elini kavradı. O an ikisi de hep tuttukları bir eli tutar gibi hissettiler. Sanki bir dejavu yaşıyorlardı. Alp ve Havin, tanışma hikâyelerini, işte bu şekilde anlatacak olsalar da onlar çok daha çılgınca bir hikâyeye sahipti. Şimdi, ruhları daha bir uysaldı. Nedense(!).

Çevrimdışı Althar

  • **
  • 70
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
    • http://grimaden.blogspot.com/
Ynt: Ruhun gemisi
« Yanıtla #1 : 28 Ağustos 2012, 18:41:45 »
Resimlerde belli yerlerde renk geçişlerinin sert olması normaldir de bazı yerlerde de geçişleri yumuşatman gerekir hani. Hani bir de bazen dizilerin özetleri yayınlanır ve sen bunun özet olduğunu önceden bilmesen bile ekranda gördüğünde hemen bunun özet olduğunu anlarsın, arada bir şeyler yoktur, eksiklik hissedersin. Bu öykünde bence geçilerin sert. Yani arada anlatılması gereken şeyler vardı da sen bunları hızlı geçtin diye düşünüyorum. Mesela bu aşka daha çok zaman ayırmalıydın ve iki kişinin duygularını ve durumunu biraz daha bilmeli, yaşadıkları duygulara biraz daha yaklaşabilmeliydik. Yani kahramanlar bize iyikötü-azçok bir şey ifade etseydi çok daha iyi olurdu. Hikayelerini yazdıktan sonra dinlendiriyor musun bilmiyorum, belki gerek duymuyorsun ama ben genelde ilk yazımın sonrasında baştan hızlı bir okuyup hem genelde nasıl olmuş hem de yazım hataları var mı diye bakarım. Sonra bir iki gün ara verip geri döner tekrar okurum. Böylece ilk anda göremediğim bazı şeyleri görme şansım artıyor, araya bazı cümleler ya da paragraflar sıkıştırıyorum, mantık hataları varsa yeniden yazıyorum vs.
Uzun lafın kısası biraz hızlı gittin gibi geldi. İlginç bir konuydu, eline sağlık. Yazmaya devam et.
"Hayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya hafızalardaki hatıra ya hayallerdeki ümittir. Hüsranı ise birtek yerde kabul ediyorum. Yaşamak varken yaşayamamış olmakta."

Uzun Yol - Susayanın Uyanışı (https://rapidshare.com/files/2985198102/Susayanin_Uyanisi.pdf)

Çevrimdışı kalemistik

  • *
  • 45
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun gemisi
« Yanıtla #2 : 28 Ağustos 2012, 20:15:24 »
Resimlerde belli yerlerde renk geçişlerinin sert olması normaldir de bazı yerlerde de geçişleri yumuşatman gerekir hani. Hani bir de bazen dizilerin özetleri yayınlanır ve sen bunun özet olduğunu önceden bilmesen bile ekranda gördüğünde hemen bunun özet olduğunu anlarsın, arada bir şeyler yoktur, eksiklik hissedersin. Bu öykünde bence geçilerin sert. Yani arada anlatılması gereken şeyler vardı da sen bunları hızlı geçtin diye düşünüyorum. Mesela bu aşka daha çok zaman ayırmalıydın ve iki kişinin duygularını ve durumunu biraz daha bilmeli, yaşadıkları duygulara biraz daha yaklaşabilmeliydik. Yani kahramanlar bize iyikötü-azçok bir şey ifade etseydi çok daha iyi olurdu. Hikayelerini yazdıktan sonra dinlendiriyor musun bilmiyorum, belki gerek duymuyorsun ama ben genelde ilk yazımın sonrasında baştan hızlı bir okuyup hem genelde nasıl olmuş hem de yazım hataları var mı diye bakarım. Sonra bir iki gün ara verip geri döner tekrar okurum. Böylece ilk anda göremediğim bazı şeyleri görme şansım artıyor, araya bazı cümleler ya da paragraflar sıkıştırıyorum, mantık hataları varsa yeniden yazıyorum vs.
Uzun lafın kısası biraz hızlı gittin gibi geldi. İlginç bir konuydu, eline sağlık. Yazmaya devam et.

Bende aceleciliğimle, fikirlerimi harcadığımı düşünüyorum. Biraz önce kafamdaki konuyu anlatıp, bitirmek istiyorum. Dediğin gibi daha yumuşak yazmayı becerebilmeliyim.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Ruhun gemisi
« Yanıtla #3 : 29 Ağustos 2012, 14:00:28 »
Selamlar,

Güzel ve orijinal fikirlerle dolu kısa bir öykü olmuş. Ruh gemisi fikrini ve olayı rüyalarda dolanan ruhlara bağlamanızı sevdim.

Bununla birlikte Althar'ın yorumuna katılmadan da edemeyeceğim. Koşa koşa giden bir hikaye olmuş öykünüz. Bir bakıyoruz Timur adından bir kaptanla karşı karşıyayız. Sonra birdenbire Zihin Odası denilen bir yerdeyiz İşin kötü tarafı ise haklarında hiçbir bilgiye sahip olmayışımız. Bir de üç nokta işaretini çoğu yerde gereksiz kullanmışsınız, ona da dikkat ederseniz iyi olur.

Elinize sağlık...
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı kalemistik

  • *
  • 45
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ruhun gemisi
« Yanıtla #4 : 29 Ağustos 2012, 18:57:48 »
Selamlar,

Güzel ve orijinal fikirlerle dolu kısa bir öykü olmuş. Ruh gemisi fikrini ve olayı rüyalarda dolanan ruhlara bağlamanızı sevdim.

Bununla birlikte Althar'ın yorumuna katılmadan da edemeyeceğim. Koşa koşa giden bir hikaye olmuş öykünüz. Bir bakıyoruz Timur adından bir kaptanla karşı karşıyayız. Sonra birdenbire Zihin Odası denilen bir yerdeyiz İşin kötü tarafı ise haklarında hiçbir bilgiye sahip olmayışımız. Bir de üç nokta işaretini çoğu yerde gereksiz kullanmışsınız, ona da dikkat ederseniz iyi olur.

Elinize sağlık...

Eleştirilerinize teşekkür ederim.