Kayıt Ol

Küçük bir istek

Çevrimdışı Kuzen

  • **
  • 123
  • Rom: 1
  • http://kaldirimfaresi.blog.com/
    • Profili Görüntüle
Küçük bir istek
« : 04 Eylül 2012, 23:01:31 »
 

 Günlerden cumartesiydi. Cumartesileri sokaklarda dolaşmayı severdi. Saçları biraz uzun ama dağınıktı. Pasaklı bir görünümü vardı ve yine bir önceki gece içmişti. Çünkü dün cumaydı. Cuma geceleri içilirdi hep, cuma geceleri kutsaldır hep ve yine cuma geceleri güzel insanlar doğar kötüleri ise ölür diye düşündü içinden. Biraz da dışından.  Kafası hoş bir şekilde yürürken İlerden makyajsız, kalçaları ve göğüsleri biraz dolgun, üstünde mavi bir kazak altında ise fırfırlı kısa bir etek olan bir kız gördü. Sarhoşluğun etkisiyle onu Afrodit kendini ise Ares yapmıştı bir anda. Kız gitgide yaklaşıyordu ve diyecek hiçbirşeyi yoktu onun. Elini cebine ya da cebini eline attı. Son bir dal sigarası kalmıştı. Hızlıca yaktı hemen iki seferde. Kız tam yanındaydı. Çok hoş bir koku bırakmıştı etrafta, tanıdık bir koku. Sanki bir insanı daha önce görmüş ve çok sevmişsiniz gibi bir koku. Biraz düşündü adam, yapacak bir şeyi yoktu. Takibe başladı...

 Kız sokak sokak geziyor bazen bir yerlere oturuyordu. Oturdukları yerlerin hiçbirini kıza yakıştıramamıştı adam. Hepsinde yavşak manken tipli ve kendilerini karizmatik zanneden garip saçlı herifler ve kadınlar vardı. Doğuştan orospulardı onlar. Doğuştan şerefsizliği ve yapmacıklığı hissedip de ona göre doğmuşlardı zaten. Onlar doğarken ağlamak yerine dudaklarını büzüp fotoğraflarının çekilmesini beklemişlerdi. Ve yine onlar sadece  sahipti bu saçma semte. Ama o kız öyle değildi. Bunlar üzerine düşünürken sigarası bitmişti adamın. Baş parmağı ile orta parmağının arasına sıkıştırıp ilerde gördüğü bir deliğe atmaya çalıştı. Tutturamadı tabii.. Kız saçma arkadaşlarından ayrılıp tekrar yola koyuldu. Rıhtıma doğru gidiyordu bu sefer. Adam kendi kendine düşündü " ne kadar da görünmez silik birisiymişim ben, kimse umursamıyor." Kız Kadıköy-Karaköy iskelesine gitti ve perona girdi. Haliyle adam da o tarafa yöneldi. Arka cebinden akbilini çıkardı ve bastı." DIT Yetersiz Bakiye". Ne saçma bir işti bu, yaşamak kadar saçmaydı neredeyse. Bir yerlere gitmek ve hatta birini takip etmek için bile para ödüyorduk. Adam elini sol cebine attı. 25, 50 , 10 kuruş gibi komik paraları toparlayıp bir şekilde iki lira çıkardı buradan. Vapur kalkmak üzereydi ve kız Karaköy'e gidiyordu. Hızlı hareketlerle perondan geçti ve vapura koştu.


 Kız yan balkona oturmuştu ve hoşuna gitmişti adamın bu farklılık. Belki herkes fark edemezdi ama o farketmişti işte. Kızın elinde o küçük servetlerin yattığı telefonlardan yoktu. Saate bakmak için dandik telefonunu utanmadan çıkarıp saatine bakıp tekrar cebine koymuştu. Kız yine küçük bir servet değerinde olan markalı çantalar da taşımıyordu bunu da yeni farketmişti aslında. Hatta yeşil bir sırt çantası olduğunu yeni farketmişti. Yavaşça kızın yanına oturdu. Kız dönüp bir an baktı. Gözleri güzeldi kızın. Kahverengi renki ve uzun kirpikli, doğal uzun kirpikler. Adamın başağrısı gitmiş ve yine çakırkeyif olmuştu. Kız önüne döndü. Sanki tanrıların selamı üstlerindeymiş gibi o ikisi dışında kimse yoktu o tarafta. Adam Poseidona baktı bir süre ve şans dilemesini istedi ondan.


 Biraz cesaret ve sarhoşlukla kıza dönüp, " Gözlerin çok hoş, çok gerçek ve güzel bakıyorsun. Kedi gibi aynı."
Kız bir an afallamıştı ne diyeceğini şaşırmıştı. Sadece tek bir kelime söylese herife yeterdi ama söyleyemiyordu işte. " Sağol. Adın neydi?" Adam belli etmeden korkmuştu, adı neydi gerçekten de. Kendine bir isim koymamıştı  ama insanlar genelde ona "umut, umi, ümittin" gibi şeyler derdi. Sanırım umuttu adı. " Umut ben sen?" Kızın hoşuna gitmişti bu sohbet, " Özgür." Ne kadar da güzel bir isimdi Özgür...

 Bir süre sohbet edip istiklale doğru yürümeye başladılar. Sonra düşündü umut bu kız yaşamayı hak edecek ne yapmıştı. Bu garip kentte yaşamayı hak edecek. Ona sorular sorup canını sıkmak istemiyordu. Bu şekilde dolaşmak güzeldi aslında. İstiklal caddesine gelene kadar pek konuşmadılar. Sonra umut, " Bana gerçek bir his ver" dedi. Neydi ki bu , gerçek bir his. Nereden geliyordu bu hayata karşı olan güvensizlik ve yıkılış. Belki de mühendis yıkılıp içinde tinerciler barındıran bir ev yapmak istemişti kim bilir , ama o böyleydi işte. Sadece güvensiz ama güçlü. " ne gibi?" "bilmem ne istersen."
Bu konuşmanın bir yere varmayacağını anlayan umut onu ara sokaklardan birine sokup öpmeye başladı. Bir süre devam eden bu temas bitti. Sonra anladı ki umut insanlar ne güzeldi ne iyiydi ne de hoştu. Onlar sadece ikiyüzlü şeytanlardı. Hatta şeytan değildi onlar. Çünkü şeytan en azından bir sıfatı hak ediyordu. Ama insanlar hak etmiyordu. Cebinden çakısını çıkarıp açtı fark ettirmeden. Seri bir şekilde kızın boynuna dayadı. Gerçek bir korku görmüştü kızın gözlerinde. Öleceğini bildiğin bir anda oluşan bir korku. O an yok mudur zaten sizi ileden çıkaran. Son nefeslerin mide bulandırıcı tadı. umut bıçak tek seferde kesti kızın boynunu. İstediğini almıştı. Gerçek bir histi kızdaki korku. Hem yaşamayı hak edecek bir şey de yapmamıştı. " sadece bir his istemiştim, özür dilerim..."


 Yeşil çantayı alıp kadıköye döndü. Kırmızı küçük bara oturup bira içerken yaşadıklarını yazdı bir yandan da.

A. Umi