Kayıt Ol

Katana +18

Çevrimdışı kalemistik

  • *
  • 45
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Katana +18
« : 07 Eylül 2012, 16:07:59 »
   Gözlerini, karanlığın esintisine doğru çevirdi. Rüzgârın, ağaç dallarını üzerine esnetmesinden hoşlanmamıştı. Bir gıdım daha yalnızlık arzulamaktaydı. Bu gece buna ihtiyacı vardı. İhtiyaç, âna ve zamana göre farklılık gösterirdi. Bu an, yalnızlığa meyilliydi.

   İki eliyle Katana’yı siyah tsuka-sından kavradı. Soldan sağa yarım sekiz çizdi ve ani bir hamleyle indirdi.

        Elleri ve ayakları bağlanmış kadın, yaşlı gözlerle Katana’nın ölüm dansını izliyordu. Sanki kılıcın keskin tarafı, ağır ağır geliyordu, kıldan ince boynuna. Ağlamaya fazla vakti de olmadı zaten. Katana, işini çok çabuk halletti. Gövdesini, piknik masasının üstünde bırakırken, kellesini de yamaç aşağı yolculuğa çıkardı. Özgür kelle, toprak ve kandan çamur yaptı kendine; çamurla oynaya oynaya gezdi, eğimli ormanda. Bazen birkaç çam iğnesi de eşlik etti ona. Biraz takılıp, ayrıldılar; fazla kalmadı çam iğneleri. Özgür kelle, dereye kadar yuvarlandı. Çamurdan sıkılmıştı herhalde(!).

   Gövde, öylece piknik masasının üstünde kalmış, artık gerek duymadığı kanı boşaltıyordu. Suyun, kesilmeden bir an önceki hâli gibiydi: İnce ve süreksiz. Katana sahibi, musluğa dayanır gibi dil uzattı bu kan çeşmesine. Kana kana içmek istiyordu; ama akıntı çok tıknazdı. Bütün boğazını doldururcasına kan içmek için, masanın altına oturdu ve iyice uzandı. Gövdeyi gömleğinin yakasından tutup, aşağı sarkıttı. Kan daha bir gürleşti. Katana sahibi, gülümsemeler arasında kafayı buldu. Kan damlaya düştüğünde, sırtını masanın oturaklarına dayadı. Kan sarhoşu olmuşçasına kala kaldı orada. Gülümsemeye devam ediyordu. Kırmızıya boyanmış dişleri, birer nar tanesini andırıyordu.

   Günlerce kuru kalan ağzı, kan görmüştü nihayet! Şimdi biraz yemeklik zamanıydı. Katana ile bedeni parçalara ayırdı. Havada bir sekiz işareti ve hep tek hamle. Katana’nın en sevdiği yanı buydu: Tek hamle! Özenle hazırladığı etleri, el arabasına koyup Etobur çocuklarına götürebilirdi artık.

   Etobur aile için inanılmaz bir ziyafet akşamıydı. Baba, çocuklarının yüzündeki mutluluğu görmek için sabırsızlanıyordu!
   

Çevrimdışı Ejderfelaketi

  • **
  • 359
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katana +18
« Yanıtla #1 : 07 Eylül 2012, 16:43:27 »
Vaybe. O kafanın yolculuğuna hayran kaldım. Devam ettirseydin sıkılmadan okurdum emin ol. O kanı içmesi etleri yemesi olayını pek beğenmediğim fakat beğenmemin sebebi kötü yazman değildi. Sadece irenmemdendi. Çok kısa olmuş ve bir şey eksik sanki devamı? :)
Kumarı sadece oynatanlar kazanır sadece oynatanlar

Çevrimdışı kalemistik

  • *
  • 45
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katana +18
« Yanıtla #2 : 07 Eylül 2012, 16:54:51 »
Vaybe. O kafanın yolculuğuna hayran kaldım. Devam ettirseydin sıkılmadan okurdum emin ol. O kanı içmesi etleri yemesi olayını pek beğenmediğim fakat beğenmemin sebebi kötü yazman değildi. Sadece irenmemdendi. Çok kısa olmuş ve bir şey eksik sanki devamı? :)

Aslında minimal bir öykü yazmak istedim. Biraz kaptırmışım sanırım. Dolayısıyla bir kurgu bekleniyor devamında. Belkide devamı gelir.

Bu arada midenin kalkmasına sevindim! :)

Çevrimdışı Galaxie

  • **
  • 375
  • Rom: 17
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katana +18
« Yanıtla #3 : 07 Eylül 2012, 17:50:45 »
Çok kısa ve detaylı bir kurgudan yoksun olmasına rağmen ifade edişiniz, benzetmeleriniz çok hoşuma gitti. Daha uzun kurgularda da başarılı olursunuz bence. Ellerinize sağlık.

Çevrimdışı Ejderfelaketi

  • **
  • 359
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katana +18
« Yanıtla #4 : 07 Eylül 2012, 18:35:41 »
Bence de. O kafanın yuvarlanışı çok beğendim. Usta işi tasvir olmuş ve anlatımda şairanelik var.
Kumarı sadece oynatanlar kazanır sadece oynatanlar

Çevrimdışı kalemistik

  • *
  • 45
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katana +18
« Yanıtla #5 : 07 Eylül 2012, 19:39:31 »
Eleştirileriniz için teşekkür ediyorum. Eksik olmayınız!

Çevrimdışı kalemistik

  • *
  • 45
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katana +18
« Yanıtla #6 : 09 Eylül 2012, 01:04:22 »
Şömine, doğanın soğuk direncini kırmaya çalışıyordu. Biraz odun biraz ısı, biraz daha odun ve biraz daha ısı…

Kafatası, çocuklarına Katana eşliğinde organ pay etmekteydi. Tezgâhın üstü kadavra parçacıklarıyla doluydu; odaya ağır bir kan kokusu yayıyordu. Oğlu Çakıl’ın gözleri fıldır fıldırdı da kızı Yosun gene sakilliğini koruyordu. Çakıl, “Baba, bana en güzel yerinden ver! Ciğere bayılırım; bilirsin!” dedi. Kafatası severdi oğlunu. Her zaman kendi yemez, ciğeri oğluna ayırırdı. “Yürekte kızıma…” dedi. Kuruttuğu derilerden yaptığı sigarasından, boğazı kanser olmuşçasına bir ses çıkarırdı: Kalın ama acı çekercesine konuşurdu. Bu ses tonuyla: “Birde babanı beğenmezsin kızım. Şu kendime aldığım parçaya bak: Bir tutam bağırsak!” diye serzenişte bulundu.

Yosun, hep normal birisi olmak istemişti. Normal bir isim, normal bir yemek, normal bir hayat… Olağan bir okul hayatını çok isterdi. Hiç olmayan bir okul hayatından katbekat yeğdi.

Kafatası, kızının önüne yüreği, bakır bir kabın içinde koydu ve çekildi. Şömineye birkaç odun salladıktan sonra, bağırsakları sosis edasıyla yemeye koyuldu.

Şöminenin ateşi, Yosun’un porselen beyazlığındaki yüzüne sarı gölgeler indirdi. Soluk siyah renkteki saçlarına, can katmak ister gibiydi. Yosun ise ela gözleriyle yüreği süzdü. Hâlâ üzerinde annesinin kanı vardı. Annesinin kanı, annesinin yüreği…

Yosun, anarşist ruhunu annesinden almıştı. Annesi de yıllar sonra ilk defa Kafatasının düzenini bozmaya çalıştığında, bir piknik masası üstünde veda etmişti hayata. Kellesi de ormanda bir yerlerde olmalıydı hâlâ. Annesi gibi o da Etobur ailenin bir ferdi olmaktan kaçınıyordu. Kafasına koymuştu artık: Bu evden, bu adamdan kaçacaktı.

Daha önceden cebine koyduğu minik çöp torbası parçacığını çıkardı. Yüreğin üstündeki kandan bir parmak çalarak, ağzına buladı. Yüreği, bu çöp torbası parçacığına sardı ve cebine koydu. Daha sonra “Afiyet olsun!” diyerek odasına çekildi.

Bu kan mezrasından kaçabilmek için, her şeyi olağan yapması gerekiyordu. Annesine yapılana sessiz kalışı bundandı.

Annesinin yüreğini, komodinin üstüne bıraktı. Ahşap evin duvarına vurarak esaslı bir ses çıkarttı. Hemzemin odasının penceresini açtı ve dışarı atladı. Daha sonra da pencereyi arkasından çekip kapattı.

Kafatası, hemen odaya damlamıştı bile. Şöyle bir göz gezdirdi odada. Komodinin üstündeki yüreği gördü; eline almak için yanaştı. Yosun’un yüreğin içine sakladığı neşteri fark etmedi ve acı nidalarıyla yüreği alışıyla fırlatışı bir oldu. Bağırıyor ve küfürler savuruyordu. Çakıl, hemen odaya koştu ve parmaktan sızan kızıl kanı gördü. Kan, coşkuyla terk ediyordu bedeni: Hiç orada var olmak istememişçesine.

Yosun, memnun bir gülümseme çaktı pencerenin köşesinden. Selam etti coşkulu kana. Akan kan gibi aktı özgürlüğüne. Hiç orada var olmak istememişçesine.

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Ynt: Katana +18
« Yanıtla #7 : 09 Eylül 2012, 15:00:00 »
Kelime seçişinizi gerçekten beğendim. Konuyu arka plana atıp dile odaklayabilmişsiniz okuyucuyu. Ben bunu ciddi bir başarı olarak görüyorum. Ayrıca okurken sürekli Oliver de Sagazan'ın Performans gösterileri aklıma geldi.

Çevrimdışı kalemistik

  • *
  • 45
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katana +18
« Yanıtla #8 : 09 Eylül 2012, 21:18:33 »
Kelime seçişinizi gerçekten beğendim. Konuyu arka plana atıp dile odaklayabilmişsiniz okuyucuyu. Ben bunu ciddi bir başarı olarak görüyorum. Ayrıca okurken sürekli Oliver de Sagazan'ın Performans gösterileri aklıma geldi.

Dile bir parça önem vermek istiyorum. Bu fark ediliyorsa güzel.

Zaman ayırdığınız için teşekkür ediyorum.

Çevrimdışı GM

  • *
  • 9
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katana +18
« Yanıtla #9 : 11 Eylül 2012, 10:54:20 »


Kaç yaşında ya da ne işle meşgul olduğunuzu bilmiyorum.
Fakat şiire ve kelime oyunlarına fazlasıyla ilgili olduğunuzu düşünüyorum. Ya da bu sadece yansıyandır, bilmiyorum.

Henüz yeni yeni forumda gezinme fırsatı bulmuş biri olarak hikayenizdeki şairselliği -Bkz: kelime uydurabilme konusunda abartıya kaçmak- ve akıcılığı oldukça etkileyici buldum. Zira çoğu hikaye kelimelerin gizeminden çok olayların gizemi üzerinde ilerler ki bu son zamanlarda başkalarını bilmem ama benim fazlaca canımı sıkmaya başladı. Kullandığınız dil cidden hoş, okunası... Sadece bazı yerlerde dikkat edilmesi gereken zaman kavramları üzerinde biraz daha durursanız hikaye seyrini yakalar.
Emeğinize sağlık.



Çevrimdışı kalemistik

  • *
  • 45
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katana +18
« Yanıtla #10 : 11 Eylül 2012, 11:20:37 »


Kaç yaşında ya da ne işle meşgul olduğunuzu bilmiyorum.
Fakat şiire ve kelime oyunlarına fazlasıyla ilgili olduğunuzu düşünüyorum. Ya da bu sadece yansıyandır, bilmiyorum.

Henüz yeni yeni forumda gezinme fırsatı bulmuş biri olarak hikayenizdeki şairselliği -Bkz: kelime uydurabilme konusunda abartıya kaçmak- ve akıcılığı oldukça etkileyici buldum. Zira çoğu hikaye kelimelerin gizeminden çok olayların gizemi üzerinde ilerler ki bu son zamanlarda başkalarını bilmem ama benim fazlaca canımı sıkmaya başladı. Kullandığınız dil cidden hoş, okunası... Sadece bazı yerlerde dikkat edilmesi gereken zaman kavramları üzerinde biraz daha durursanız hikaye seyrini yakalar.
Emeğinize sağlık.




Değerli yorumunuzdan dolayı teşekkür ederim. Gurur duydum!

Bu arada yaşım: 23. Belirteyim... :)

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katana +18
« Yanıtla #11 : 11 Eylül 2012, 11:34:30 »
yorumlarda belirtildiği gibi diliniz gerçekten şairane. tebrik etmek boynumuzun borcu lakin, dile odaklanırken, kurguyu da unutmamak lazım. öykünüzün devamını sabırsızlıkla bekliyorum.

Çevrimdışı kalemistik

  • *
  • 45
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katana +18
« Yanıtla #12 : 11 Eylül 2012, 15:48:25 »
yorumlarda belirtildiği gibi diliniz gerçekten şairane. tebrik etmek boynumuzun borcu lakin, dile odaklanırken, kurguyu da unutmamak lazım. öykünüzün devamını sabırsızlıkla bekliyorum.

Doğru söylüyorsunuz. Amacım kurguyu yalın bırakmamak. Başarabilirsem ne ala...

İlginize teşekkür ederim.

Çevrimdışı Buzmavisi

  • **
  • 136
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katana +18
« Yanıtla #13 : 11 Eylül 2012, 16:33:06 »
Anlatımınız çok güzel. Öyküyü güzel tasvirlere bölüştürmüşsünüz gibi. Devamını görmeden başka bir şey söylemek istemiyorum çünkü çok kısa.
Yepyeni bir fantastik serüvene hazır mısınız?
Anatolya Efsaneleri İlk iki bölüm pdf:http://www.mediafire.com/?uadhvz1vcgmqkct

Yeni Töre'nin ikinci yasası:
Umutlar, inançlar ve dilekler içlerinde bir parça mantık barındırmıyorlarsa hayatları kolayca mahveden boş yalanlara dönüşürler.

Çevrimdışı kalemistik

  • *
  • 45
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katana +18
« Yanıtla #14 : 15 Eylül 2012, 00:15:42 »
   Kafatası, alelacele sardığı parmağına göz iliştirdi. Yara bandının altından sızmaktaydı kanı. Bir dil attı; ancak beğenmedi kendi kanının kekremsi tadını. Yağmur damlalarının omuzuna çarpışlarıyla, tepenin yukarısına doğru yol alıyordu; kuzgunları, kızı Yosun’un peşinden gitmeye ikna etmeliydi. O an, aklının kıvrımlarına yerleşen tek mantıklı düşünce buydu. Karadan, fazlaca zaman kaybetmeye gerek yok, diye düşünmüştü.

Kuzgunların bulunduğu tepeye vardığında, Leş Mağarası’ndan çıkageldi Kral kuzgun. Kral Kuzgun, simsiyah tüyleri, tehditkâr gözleri ve heybetiyle korku salardı insanlara.

Kafatası, başına gelenleri anlattı hemen. Yosun’u bulup, kendi ellerine getirmelerini istedi. Daha önceki anlaşmalarında olduğu gibi, bolca leş vadetti. Kral Kuzgun sorun çıkarmadı. Tabi, bu yağmurda uçamayacaklarını söyledi. Yağmurun, öfkesinin bitişini bekleyeceklerdi. Bir süre konuk ettiler, saçları dökülmüş, yaşlı Kafatasını. Fazla sürmeden, bulutlar ayrıldılar birbirlerinden. Kral Kuzgun, kargalarını her bir yana payladı. Kafatası, tarif etti Yosun’u: Porselen yüzlü, siyah saçlı, ela gözlü şeytanın ta kendisi!

Kargalar, ormanın üstünde Yosun avına çıkarken, Kafatası evine geri döndü. Kapıyı araladığında, Çakıl’ın gözleri açık, hareketsizce yerde yatışını izledi. Şaşkınlıkla yanına koşarken, alnındaki not kâğıdı dikkatini çekti. Hafif pembe tonunda, ortasında küçük bir kurbağa resmi yer alan kâğıtta şöyle yazıyordu: “Merhaba, ben GÖRÜNMEZ!”

Kafatası, öfkeden deliye döndü! Önüne geleni alıp duvara fırlattı. Çakıl, Kafatasına en sadık olandı. Katana’yı çıkarttı ve hınçla vurdu Çakıl’ın cansız bedenine. Öfkeyle vurdu, zevkle yedi! Nereden bilebilirdi ki: Yosun, bir seri katile âşık olmuştu. Normalliği arzulayan kalbi, anormalliğe vurulmuştu sebepsiz. O seri katil de gelip, Yosun’un intikamını almıştı; minik bir Zehirli Ok Kurbağası ile.

Kafatası, Çakıl’ın cesedinin altından çıkıp, zıplayarak kapıya yönelen bu kurbağayı fark etti. Ne olduğunu anlamak için kurbağayı eline aldığı anda, saniyeler içinde kasılarak can verdi. Aklın ölüme sevdasını anlamak oldukça güçtü!