Kayıt Ol

Karanlıktan Gelenler

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Karanlıktan Gelenler
« : 07 Eylül 2012, 17:50:58 »
Bu rüyayı daha önce de görmüştüm... 10 yıl önceydi. O zamanlar 9 yaşındaydım heralde... belki de 8 bilmiyorum... Kan ter içinde, çığlık atarak uyanmıştım... Çok korkunçtu... Ama gariptir, ne gördüğümü hatırlamıyordum... Çok korkunç bir kabustu, ama uyanır uyanmaz silinip gitmişti beynimden... Bir dakika kadar beklemiştim, çığlığımı duyan annem, babam koşa koşa yanıma gelecek diye.. Hep öyle yaparlardı çünkü...
Bazen durup dururken çığlığı basardım, gece köründe onları yataklarından fırlattırıp, odama getirirdim... Annem beni bağrına basar, saçlarımı okşardı, öper koklardı. babam yatağın ucuna ilişir, korku ve sevgi dolu bakardı bana... Korkma oğlum derdi, kabus gördün heralde. İçimden gülerdim, niye yapıyordum bunu bilmem ama, hoşuma gidiyordu bu ritüel... Hatta bi keresinde beni doktora bile götürdüler... Kabuslar gördüğümü anlattılar, sonra doktorla başbaşa kaldık..

 Ne gördüğümü sordu bana doktor... Kanatlı devasa çirkin yaratıklar dedim.. Ağızlarından salya kıvamında kan akan, çirkin şeyler.. ama çok çirkinler... hayatımda gördüğüm en çirkin yaratıklar.. Ha bi de, kafası olmayan bişey vardı.. insan gibi değil, hayvan gibi değil... elinde bir sürü çocuk kafası, herbirinin yüzlerinde, ölürken yaşadıkları dehşet kazınmış gibiydi sanki...

Neyse çok uzatmayayım... O gece gerçekten rüyamda bunları gördüm...sırık sıklam uyanıp yaygarayı bastım... Nefessiz kalana kadar ağladım ama ne gelen vardı ne giden.. Annem babam uyanmamıştı heralde... Dehşete kapıldım... Şimdi yataktan kalkıp, karanlık koridoru aşıp onların yanına gitme fikri çok korkutucu geliyordu... tıpkı rüyamda gördüğüm gibi, koridoru geçerken, tavanda o korkunç salyalı yaratık üstüme atlarsa? evet rüyamda böyle olmuştu... sonra beni pençeleriyle kavrayıp havaya kaldırmıştı... Sonra o kafasız iğrenç şey gelip, boynuma kılıç gibi birşeyle vurmuştu... soğuk metali gerçekten boynumda hissetmemle, çığlık atıp uyanmam bir olmuştu...

Peki nası gidicem ben şimdi annemlerin odasına? koşarak gidersem belki bişey olmaz... Sonra kendimden beklemediğim bir olgunlukla, saçmalama yaaaa, rüya gördün sadece, yat uyu dediğimi hatırlıyorum... Rüya olduğunu biliyorum ama korkuyorum... en azından onların yanında uyursam daha iyi olacak... o zaman kalk, erkek gibi git olum, evdesin, o yaratıkların gerçek olmadığını biliyorsun işte...

yatağımdan inip, terliklerimi bi çırpıda ayağıma geçirdim... odamın kapısı açıp koridora çıktım. onların odası öbür uçtaydı. alt kata inen merdivenlerin hemen karşısında. hızlı adımlarla yürüyordum... etrafı kolaçan etmeyi de ihmal etmiyordum... çocukluk işte, korkmuştum, o rüya beni çok korkutmuştu... koridoru yarılayınca, koridordaki tek pencereden içeri süzülen ay ışığı önümü ve duvarları pekala aydınlatmaya başlamıştı.

bir kaç adım daha attım... korkudan, altıma kaçırdığımı hatırlıyorum... sıcak sidik bacaklarımdan aşağı süzülürken, gördüğüm şey karşısında donup kaldım. sağ taraftaki duvarda, badana fırçası ile sürülmüşçesine , koridorun öbür ucuna doğru uzayan bir şerit vardı.

Kan!!!!! Kan!!!!

bir an kendime mi geldim yoksa korkudan mı bilmem ama ileri doğru bir iki adım daha attığımda, aslında bastığım zeminin de kanla kaplı olduğunu farkettim. sanki inek boğzalamışlar da, sürüyerek burdan geçirmişlerdi. kan izleri onu anımsatıyordu.. bir çığlık saha atıp, annemlerin odasına koştum.... içeri girdim, elektrik lambasını, duvarı avuç içimle kolaçan ederek bir kaç saniye sonra bulabildim. bulmaz olaydım... oda aydınlanınca yatakta göğsünde kocaman bir bıçak saplı şekilde yatan babamı gördüm...

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıktan Gelenler
« Yanıtla #1 : 07 Eylül 2012, 18:10:40 »
Ruhum çekilmişti sanki... Aklım gitmişti... Korkmuyordum sanki... Belki de şoktaydım, ama o yaşta hangisi olduğunu bilmek imkansız. Şok ne demek onu bile bildiğimden emin değilim... yatağa doğru yaklaştım... korkunçtu manzara... Babamın boynu kesikti... hala kan sızıyordu usul usul... göğsü... evet göğsü param parçaydı, abartmış gibi olmayayım ama belki de 100 lerce kez göğsüne girip çıkmıştı sanki o bıçak... organlarından bazıları dışarı taşmıştı... kan gölünün ortasında hareketsiz yatıyordu... birden başını bana doğru çevirdi... kanla kaplı yüzünün ortasında bembeyaz göz aklarını görünce çığlık çığlığa odadan kaçıp, merdivenlerden alt kata koştum... Anneeeeee!!!!!

fayda etmedi tabi. Annem beni duymuyordu... Annem nerdeydi ? çığlık atarak onu arıyordum... tekrar merdivenlere yöneldim, ama babam aklıma geldi vazgeçtim. bu arada, merdivenlerden aşağı inen kan izlerini farkettim, içeri dolan zayıf ay ışığında simsiyah görünüyordu... salonun ışığını açmayı akıl ettiğimde, garip şekilde korkumu yendiğimi farkettim. sanki nabzım atmıyordu. heycanlı değildim. bilmiyorum, sanırım şok ve adrenalin bileşince böyle oluyordu insan.

şimdi salonu bütünüyle görebiliyordum. heryrde kan vardı. duvarlarda, masada, mutfak kapısında kanlı el izi olduğunu farkettiğimde annemin orda olabileceğini düşündüm. zaten yerdeki kandan yolda, mutfağa gidiyordu, mutfak kapısında son bulduğuna göre annem ordaydı. umarsızca yürüdüm, mutfak kapısını araladım, sonra içeri girdim. hemen ardımda kalan elektrik düğmesini ilk hamlede bulup ışığı açtım. annem boylu boyunca yerde yatıyordu. beyaz geceliği kırmızıya dönmüştü. kollarında ve bacaklarında, derin, uzun ve geniş kesikler vardı.. göğsü elbisenin diğer yerlerine göre daha bi koyu kırmızıydı. yaklaştım, güzel annemin, yüzü gözü kan içindeydi, kan gölünün ortasında yatıyordu. onunda göğsü deşilmişti... ona sarılmak. öpmek istedim.. belki ben onu öpünce uanırdı... yanına diz çöküp, usulca yanağına bi öpücük kondurdum. her yerim kan içinde kaldı..ama o hiç tepki vermiyordu. bir kez daha denedim, öpmemle, gözlerini açıp bana bakması bir oldu. korkudan ölecektim nerdeyse.. geri geri kaçmaya çalışırken, kıç üstü yere düştüm.. annem başını bana doğru çevirdi. o kadar yavaş hareket ediyorduki, sanırım son enerjisini kullanıyordu. göz göze geldik.. elini kaldırdı yavaşça, sanki birşeyler anlatmak istiyordu ama gücü tükendi, kolu kan gölünün içine düştü, üstüme başıma kan sıçradı. Sonra yavaşça gözlerini kapattı.

Sonrasını hatırlamıyorum. uyandığımda karakoldaydım. bi kanepenin üzerindeydim. dedem ve büyükannem kapının önünde polislerle konuşuyordu. sonra öğrendimki, polisler beni bulduğunda odamda, yatağın altında baygınmışım.

Çevrimdışı Thomasward

  • **
  • 352
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıktan Gelenler
« Yanıtla #2 : 09 Eylül 2012, 00:41:27 »
Argoya kaçmasını istemiyorum ma bu kadar  saf korku olursa ''oha'' derim.Kullandığın dile diyecek birşey yok ve açıkcası acayip derece gerçekçi olmuş .GErçek mi ?

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıktan Gelenler
« Yanıtla #3 : 10 Eylül 2012, 10:27:42 »
Argoya kaçmasını istemiyorum ma bu kadar  saf korku olursa ''oha'' derim.Kullandığın dile diyecek birşey yok ve açıkcası acayip derece gerçekçi olmuş .GErçek mi ?

gerçek değil, yani ben görmedim, bi yerlerde yaşanmış mıdır ( umarım yaşanmamıştır) bilmiyorum. henüz bitmedi hikaye. devamı var.  7 yaşındaydım ilk korku filmi izlediğimde. çok korktum ama garip bi şekilde izlemek istedim hep. izlediğim bi filmin etkisinden günlerce çıkamazdım, evin içinde korkudan ölürdüm geceleri ama benden 6 yaş büyük bi abim var, o zamanlar vhs kasetler çok meşhurdu, kiralardı ve genelde korku filmi olurdu, oturup onunla birlikte izlemeye devam ettim hep. sonuç : iflah olmaz bir korku filmi müptelası oldum. ama malesef gerçekten korkutan bi film izlemeyeli çok uzun zaman oldu. ben de kendi kendimi korkutumaya çalışıyorum, hikayelerde, kendimi karakterin yerine koyarak :)

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıktan Gelenler
« Yanıtla #4 : 10 Eylül 2012, 11:06:39 »
  10 yıl sonra... evet 10 yıl sonra yani 3 gün önce. yine aynı rüyayı gördüm. Kan ter içinde, parkenin üstünde buldum kendimi. Kanepeden düşüp, kalçamı kırıyordum nerdeyse. Çok gerçekçiydi... Hatta 10 yıl önce gördüğümden daha gerçekçi. Televizyon açıktı uyandğımda. Sanırım karşısında uyuya kalmışım. Ekran masmavi, uyuya kalmadan önce DVD izliyordum sanırım, film bitince kapanmış olmalı dvd kendiliğinden.

  Dilim damağım kurumuştu. kolumdaki saati, alacakaranlıkta zar zor seçebildim. 3 ü geçiyordu. Mutfaktan su içip, yatağıma dönmekti fikrim. usulca kalktım, boynum tutulmuştu, kalçamda hala ağrıyordu. ayaklarımı sürüye sürüye mutfağa doğru giderken, sanki ayağımın altndan, çekilivermişti zemin. nerdeyse düşüyordum. olduğum yerde güçlükle ayakta durmya çalışıp, bu yerdeki kaygan şeyin ne olduğunu görmeye çalıştım ama nafile. içerisi, zemindeki bir şeyi seçebilmek için oldukça karanlıktı. parmak uçlarıma basarak, elektrik düğmesine doğru gidip, ışığı açtım. ilk gördüğüm şey, kendi ayak izlerim oldu. kırmızı ayak izleri. bacaklarından sırtıma yayılan bir ürperme hissettim. vücudumdaki tüm kıllar, elektriğe kapılmışçasına dikilmişti. başımı kaldırıp baktığımda, mideme kramp girdi..

   De ja Vu mu yoksa gerçek mi? hala uyuyor olabilir miyim diye düşündüm ama uyanıktım. salonun heryeri kanla kaplanmıştı yine. masa, sandalyeler, gümüşlük ve duvarlar. her yer kan içindeydi. yerde yine, kandan bir yol mutfağa doğru gidiyordu. gözüm kararıp, başım döndüğünde, düşecek gibi oldum. uzun sürmedi, adrenalin ve korkuyu iliklerime kadar ihssediyordum. kalbim ağzımdan çıkacak gibiydi. hemen arkamda, eski bir komidin vardı. büyükannemin  gençliğinden kalma, ceviz kakma. çekmeceyi açıp, dedeme , babasından kalan, osmanlı hançerini kavrayıp, kınından sökercesine çıkardım, ellerim titriyordu, hançeri düşürdüm.. eğilip almak istedim, başım döndü, dizlerimin üstüne çöküp kaldım. bir kaç saniye sonra kendime geldim. cesaretimi toplayıp, mutfağa yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. yerdeki kan dikkatimi dağıtıyordu, gözüm takılıyordu sürekli, mutfak kapısına yaklaşınca, kendi kendime konuşmaya başladım. 10 yıl önce yaşadıklarım gözümün önüne gelince, içerde beni neyin beklediğini az çok biliyordum.

  - hadi topla cesaretini, kapıyı aç, belki hala yaşıyordur, kaybettiğin her saniye onu ölüme itiyorsun
  - hayır hayır...şimdi çk git burdan... arkana bile bakma... ya içerdeyse... kapıyı açar açmaz üstüne atlarsa o şeyler
  - saçmalama...
  - elinde ki ne senin? bunula mı öldürdün onları?
 
   korkudan kendi kendimle kavga ediyordum adeta. cesaretimi toplayıp kapıyı hızlıca açtım. ışığı açmama gerek kalmadı keza ışık zaten açıktı. gözlerim yuvalarından fırladı bunu hissedebiliyordum. içerde yoğun bir kan kokusu vardı.. nasıl olmasında ki? 2 metre önümde, yerde gölet gibi kan birikintisi, doku parçaları, elbise parçaları ve ne olduğunu bilmediğim, et yada kemik benzeri bi dünya kırıntı duruyordu. aklımı nasıl kaçırmadım bilmiyorum... ama ortada ceset falan yoktu... acaba büyük annem mi? yoksa dedem mi? bilmeme imkan yok... sadece küçük parçalar var.. ama sonra, uzunca bir bez parçası gözüme ilişti. bu büyükannemin geceliğinin kuşağı olmalı... peki cesedi nerde ?

  polisi aramalıyım... telefon nerdeydi ? hatırladım, televizyonun yanında, sehpanın üzerinde. koşarak çıktım, mutfaktan, salonu geçerken, ayağım kaydı bir kaç kez. telefon nerde? nerde bu? allah'ım deliriyorum sanırım diye feryat ediyordum ama telefonu geri getirmiyordu bu. bu s..ktiğim aleti burda duruyordu yıllardır ama şimdi yoktu. sanırım onlar yaptı. evet evet.. onlar alıp belki de camdan dışarı fırlattılar. kim bilir belki de, yemiştir o salyalı yaratık... o iğrenç ağzı buna uygun... tüm bunları  düşünürken, dedem aklıma geldi. onu unutmuştum. o nerdeydi peki? muhtemelen odasındaydı. ve yine büyük ihtimal, yatağında cansız yatıyordu. evden çıkmalıyım... çıkmam lazım...

 kapıya koştum.. kiltilydi.. gece yatarken kiltlerdik ama anahtar üstünde olurdu... camdan çıkmam imkansızdı çünkü, tüm pencerelerde demir korkuluklar vardı.. anca açıp yardım isteyebilirdim. saloun camını açıp, avazım çıktığı kadar bağırdım... hiç bi hareket yoktu sokakta, sesimi duyan olmuş muydu acaba? evleri gözledim bir kaç saniye, ışığı yanan yada balkona çıkan, camdan kafasını uzatan kimseler göremedim.. Sonra cep telefonum aklıma geldi... yukarda odamdaydı... polisi aramak en iyisiydi. gelip beni bulurlardı onlar. koşarak merdivenleri tırmanmaya çalıştım, yine kaydım... merdivenler kan içindeydi... hep aynı şeyler... ikişer üçer, atladım merdivenleri, sağa dönüp kendi odama yöneldim, göz ucuyla dedemlerin odasına da baktım istemeden de olsa. içerde ne olduğunu biliyordum çünkü. kapı hafif aralıktı ve ışık açıktı. belki de bundan cesaret alıp, geri döndüm, yavaşça kapıyı biraz daha araladım... yatak odası kan içindeydi, özellikle yatak... çarşaftan zemine kan damlıyordu hala ama dedem yoktu yatakta... yatağın üstünde, tıpkı mutfaktaki gibi, doku parçaları ve irice et parçaları vardı... sanki bir korku filminin içindeydim ve bunun farkındaymışım gibi davranıyordum. kalbim normal atıyordu, tedirgindim ama korkudan ölecek gibi de değildim. kendi odama koştum. çekmeceleri talan ettim, çantamı yere boşalttım ama telefonum yoktu. sonra bir an düşündüm.... benim hiç cep telefonum olmamıştı ki... hiç kullanmamıştım... kapı kiltli, pencereler demirli, telefon yok.... kan var, her yerde kan var... tavandan kan damlıyor yüzüme... koşarak kaçmaya çalışıyorum ama sürekli kan damlıyor elime yüzüme. o yaratığı göreceğimden eminim, o yüzden başımı kaldırıp tavana bakmıyorum... bir o odaya bir bu odaya koşuyorum... kaçış yok... en son salona geri döndüm ordan sonrasını hatırlamıyorum...

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıktan Gelenler
« Yanıtla #5 : 10 Eylül 2012, 11:50:50 »
    Bundan sonrasını ben anlatayım dedi cinayet masası komiseri Fuat... nerdeyse 2 saattir, bu çocuğun anlattıklarını dinliyordu es çıkarmadan ve yarım paket sigara içmişti. izole sorgu odası duman altı olmuştu, içeri sigara içmeyen biri girse heralde, 10 saniye içinde düşüp bayılabilirdi. Çocuğun anlattıkları, tüyler ürperticiydi ama araya karışan fantastik yaratıklar inandırıcı olmasını engelliyordu. Kayıprıhtım da yayınlanabilecek bir hikaye diye düşündü içinden. Çünkü orda okuyordu böyle şeyleri, fırsat buldukça, siteye girer, koyulan hikayeleri okurdu, en büyük zevklerinden biriydi bu. Ama rıhtımda değildi şimdi, gerçek olamayacak kadar canice işlenmiş cinayetler soruşturmasının tam ortasındaydı.

      Kalanını ben anlatayım dedi tekrar. sigarasından bir fırt daha çekip, kültablasına bastıktan sonra, sandalyesini biraz daha yaklaştırdı masaya, öne doğru eğilip, kollarını masanın üzerinde kenetledi. Çocuğu süzdü hızlıca, anlamsız bakan bir çift göz görüyordu sadece. Sonra ellerine dikkat kesildi çocuğun. kurumuş kan lekeleri tırnaklarının içinde duruyordu hala. boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.

  " Sen camdan bağırdıktan sonra tüm mahalle ayağa kalmış Ferhat. Sen kimseyi görmemiş olabilirsin sanırım, gerçekle bağlantın kesikti hala. Sonra polisi aramışlar, 10 dakika kadar sonra, bizim arkadaşlar, kapıyı kırıp içeri girdiklerinde, anlattığın şeylerle uyumlu bir manzarayla karşılaşmışlar ve sen kanlari  içinde, kanepe baygınmışsın. seni de ölü zannetmişler ama yaşadığını anladıklarında hemen hastaneye göndermişler. 3 gündür uyuyordun. doktorlar bunun yarı ölüm hali olduğunu söylüyorlar. Sonra biz evde biraz araştırma yaptık. Delil diyoruz biz buna. deliller topladık birkaç şey bulduk."

   Sağ tarafında bulunan küçük kumandayı alıp, sandalyesinin üstünde biraz yön değiştirerek kumandayı uzattı. az sonra, odanın diğer köşesinde, Fuat ın yönünü çevirdiği yerde küçük bir televizyon çalışmaya başladı. televizyonun yanında, uydu alıcısı yada dvd oynatıcısı olabilecek bir kutu duruyordu. çok net olmayan bir görüntü belirdi ekranda. yeşlimsi görüntü, eski model bir cep telefonuyla çekilmiş gibi görünüyordu, çözünürlüğü kötüydü ama arabalar, yoldan geçen bir sarhoş, onu takip eden bir köpek seçilebiliyordu. sokak boştu, ekranın üstünde boydan boya sabit duran bir takım harf ve rakamlar vardı. tarihi gösteriyordu bunlar. 3 gün öncenin tarihini. sağ tarafa doğru da saat vardı. görüntü epey yüksek bir yerden kaydedilmişti, bu da demek oluyordu ki bu bir modese kamerası görüntüsüydü. ikili hiç ses çıkarmadan görüntüleri izlemeye devam etti. bir kaç dakika boş sokak vardı ekranda sadece. sağ taraftaki saatin sonunda işleyewn saniye hanesi olmasa, ekranın donduğu zannedilebilirdi. ve bir kaç dakika sonra elinde iki büyük poşetle biri girdi kadraja. kameranın olduğu yer sokağı oldukça geniş bir açıdan gördüğü için, kadraja giren kişi uzunca bir süre ekranda kaldı, sonra kayboldu, 30 saniye kadar sonra, geri dönüyordu bu adam ve az önceki poşetler elinde yoktu. gayet sakin görünüyordu. Komiser Fuat kumandanın bir tuşuna bastı ve ekran dondu, ardından tekrar başka bir tuşa bastı ve ekran bir kaç kez büyüyü. şu an sadece o kişinin belden yukarısı görünüyordu ekranda. üstü başı leke içersindeydi ancak bu çözünürlükte bunların ne lekesi olduğunu kestirmek pek mümkün değildi. adamın yüzüde zoom lamadan dolayı mozaiklenmişti ve teşhis edilmesi oldukça güçtü bu halde.

   " Bu sen misin ? "
 
Yine anlamsız gözlerle baktı genç adam Fuat ın yüzüne. Robot gibiydi adeta. Ne mimikleri vardı ne de jestleri. sanki kontrol odasından joystick le yönetilen bir robotu andırıyordu çocuk. yüzünü buruşturdu ve başını salladı. bilmiyorum anlamında.

" Bunun sen olduğundan eminiz. Ailenin katledildiği gün çekildi bu görüntüler. sokak kamerası tarafından. seni bulduğumuzda üzerinde bu görüntülerde gördüğün t-shirt ve short vardı "

Çocuk birden üstüne başına bakma ihtiyacı hissetti. şu an üzerinde, mavi bir takım eşofman vardı.

" Hastanede giydirdiler sana bunları " dedi Fuat.

Çocuk hala tepki vermiyordu. az önce 2 saat bülbül gibi şakıyan insan gitmiş, sağır dilsiz biri gelmişti yerine sanki.

" Çöp konteynırında, iki poşet insan parçası da bulduk. Babaannen ve dedene aitler. babaanneni birleştirmek imkansız ama deden daha büyük parçalar ayrılmış. ayrıca cinayet aleti satırı da senin odanda bulduk ve üzerinde parmak izlerin var. Odan çok dağınıktı, biraz da biz dağıttık, boş bir cd kabı vardı , oldukça eskiydi, içindekini de, dvdplayer in içinde bulduk, sanırım son izlediğin şey buydu, keza tv açıktı biz geldiğimizde"

"şimdi sana bu cd yi izleticem, gördüklerin hoşuna gitmeyebilir, bana yada kendine zarar vermemen için, küçük bir önlem almamız gerekiyor"

Ayağa kalktı Fuat, çocuğa doğru yürüdü, belinden çıkardığı kelepçeleri bir çırpıda bileğine yerleştiriverdi çocuğun ve kollarını arkasına çevirerek, sandalyenin sırt boşluğundan geçirip, kilitledi, çocuk kalkmaya çalışırsa nsadalye ile birlikte kalkabilirdi bu durumda.

Çevrimdışı Thomasward

  • **
  • 352
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıktan Gelenler
« Yanıtla #6 : 10 Eylül 2012, 13:14:58 »
Yazdıklarından belli oluyor küçükken kabuslarda benzer şeyler  yaşadığın.
Eğer korku gilmi seyretmek istiyorsan paranormal activity 2 yi seyredebilirsin ama önerim türk yapımı korku filmi syretme bence çok korkunç.

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıktan Gelenler
« Yanıtla #7 : 10 Eylül 2012, 13:39:27 »
Yazdıklarından belli oluyor küçükken kabuslarda benzer şeyler  yaşadığın.
Eğer korku gilmi seyretmek istiyorsan paranormal activity 2 yi seyredebilirsin ama önerim türk yapımı korku filmi syretme bence çok korkunç.


sıkı bir sinema severim. film izlemeyi ve üstünde düşünmeyi severim. film izlemek için kendime zaman yaratırım seçiciyimdir ama paranormal activity ve benzeri filmler ( cinler periler hayaletler) sadece ve sadece insanların korkuları ve inançları üzerinden para kazanmayı hedefleyen yapımlar olduğunu düşünürüm. inançlı biriysen, bu tip filmlerin insanı etkilemsi korkutması oldukça kolaydır. kendiliğinden kapanan kapılar, ışıklar, gölgeler vs vs ucuz şeyler gibi gelir bana. o yüzden mesafeliyim böyle filmlere. yaratıcılıktan yanayım.

küçükken kabus görmedim. sadece filmlerde gördüklerimden etkilenirdim. misal 13. cuma ve freddy serileri çok popülerdi o vakitler. evin içinde bi freddy le karşılaşmaktan korkardım sadece bilmem anlatabildim mi?

Çevrimdışı Thomasward

  • **
  • 352
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıktan Gelenler
« Yanıtla #8 : 10 Eylül 2012, 13:54:09 »
Bende tam aksineyim :D bende Freddy severim ama korkmam ondan bende işte o kapanan kapılar uyurken dibinde beliren suretler daha çok korkutur.Göz gibi haylgücü ürünleri değilde işte beni bahsettiğim gizemli  gölgelr korkutur.Onun dışında basit makyaj olsun falan filan bana hepsi hikaye.Bu bahsettiğim şeyler dışında başka etkenlerden korkmam.

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıktan Gelenler
« Yanıtla #9 : 11 Eylül 2012, 13:20:47 »
.....

CD yi player a taktı Fuat ve yerine geçti. kumandanın play tuşuna bastı, bir kaç saniyelik bekleme süresinin ardından ekran karardı. bi an bir çocuk yüzü belirdi ekranda ve anında kayboldu. anlaşılamayan bazı sesler duyuluyordu ama görüntü yoktu. sonra ses takıldı, muhtemelen yıpranmış cd den kaynaklanıyordu. müdahale etmedi Fuat. biraz sonra tekrar oynatmaya başladı player cd yi. alet sanki mücadele ediyordu cd yi oynatabilmek için.

   Önce bir el kapladı kadrajı. kamera bi sağa bi sola yatıyordu. arada bir tavan görünüyordu. sonra sabitlendi, el çıktı kadrajdan. 8-9 yaşlarında bir çocuk vardı ekranda. omuzlarından yukarısı görünüyordu. Görünmeyen bir erkek çocuğa müdahale etti. geri gitmesini söyledi. mahsun bakışlı çocuk gözlerini devirdi ve söyleneni yaptı. geri geri gittikçe, omuzlarından aşağısı da girmeye başladı kadraja. kadraja giren vücudu çıplaktı. bir kaç adım daha attı geriye doğru ve ekranda anadan üryan bir çocuk duruyordu şimdi. küçücük elleriyle önünü kapatmaya çalışıyordu... yine adamın sesi duyuldu, ellerini indirmesini söylüyordu. önce denileni yapmadı, ardından adamın  hiddetli sesi duyulud ve çocuk istemeye istemeye indirdi. mahsun yüzünden yaşadığı keder açık seçik belli oluyordu. hem korku hem utanç vardı minik yüzünde. gözleri dolu doluydu, dokunsalar ağlayacakmış gibi. sonra bir kadın sesi duyuldu, başka birine emir veriyordu. oğlan çocuğunun yanına bir de kız çocuğu giriverdi kadraja. o da aynıydı. refleks olarak örtmeye çalışıtığı önüne ellerini siper etmişti. indirmesi söylendi ama o dinlemedi. ardından arkası dönük bir kadın girdi kadraja ve okkalı bir tokat patlattı minik kızın yüzüne. sonra çıktı yine kadrajdan. minik kızın gözlerinden yaşlar süzülüyordu yanaklarına.

birileri bir şeyler söylüyordu ama ses boğuk ve cızırtılıydı. anlamak imkansz gibiydi. çocuklara komut veriliyordu sanki. küçüklerin hareketlerinden bunu çıkarmak mümkündü. ardından kamera yine hareketlendi, önce yeri sonra, odanın başka bir yerini gösterdi. işte o ara, bi adam girdi kadraja kısa süreli olarak...


Fuat kumandayı kullanarak görüntüyü durdurup, biraz geri sardı. adamın kadraja geldi ana geri döndü. karşısında tepkisiz duran çocuğa baktı. gözlerini ekrana dikmiş ses çıkarmadan bakıyordu. görüntünün durması onu bu durumdan kurtarmamıştı. hala donuk gözlerle ekrana bakıyordu. o donuk gözlerde, bir şey daha vardı; dehşet.....

Fuat tekrar ekrana döndü. görüntüyü zomm ladı. hafiften mozaiklenen  görüntüdeki şey insana benzemiyordu aslında. yaratık gibi birşeydi. tıpkı çocuğun rüyalarında gördüğü, ailesini katleden yaratığa benziyordu. tek eksiği ağzından akan kanlı salyasıydı.

"" kim olduğunu biliyor musun? " dedi Fuat. aslında her ikisi de kim olduğunu çok iyi biliyordu. Kasedi daha önce izlemişti Fuat. cevap vermedi çocuk. olduğu yerde sallanmaya başladı. bir an tedirgin oldu Fuat. Çocuk gözlerini ekrana sabitlemiş, giderek artan bir ritimde sallanıyordu. yardım çağırmayı düşündü önce, sonra vazgeçti. Çocuk anlaşılmaz birşeyler söylüyordu. ağzından tükürükler saçıyor, aynı zaman da ağlıyordu.


Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Karanlıktan Gelenler
« Yanıtla #10 : 17 Eylül 2012, 11:20:29 »
bu arada görüntüler, bir insanoğlu için dehşet verici hale dönüşüyordu. çocuk istismarı zaten korkunç birşey di ancak, insanın kendi öz çocuğuna bunları yapabilmesi tarifsiz bir şeydi. Fuat çocuğu sakinleştrimek için, videoyu durdurdu, kapının önünde bekleyen nöbetçi memura su getirmesi için seslendi, az sonra elinde bir bardak suyla içeri giren memur, tv deki dondurulmuş görüntüyü görünce yüzünü buruşturdu...

  Çocuk sakinleşmiş sık sık burnunu çekiyordu şimdi. Fuat tekrar Play tuşuna bastı, iğrenç görüntüler akmaya devam devam etti ve birden kesildi, ekran karardı.. bir kaç saniye sonra tekrar aydınlandı. bu yeni bir kaydın başlangıcıydı.
 
Kamera hareketliydi. Bir çocuğun odası olması kuvvetle muhtemel bir odanın içinde bir sağa bir sola dönüyordu kamera. Sonra hareket geçti, kamerayı tutan herkimse ayağa kalkıp yürümeye başlamıştı. karanlık bir koridora açılan kapıdan çıktı. loş bir ışık dolduruyordu biraz ilerisini. ordan geçti, yürümeye devam etti, sağ tarafta kapalı bir kapının önünde durdu. sonra bir el girdi kadraja. minik bir el. kapının kolunu yavaşça aşağıya doğru bastırcı, ince bir gıcırdama sesi geldi ama çok uzun bir ses olmadı bu. ardından yürümeye devam etti. Bir kaç adım sonra, büyük bir yatakta uyumakta olan bir kadınla bir adam göründü. Çocuğun annesiyle babası...

   Sonra geri döndü kamera, bir iki adım geride duran sehpanın üstüne sabitlendi, ve 3 saniye sonra, sırtı kameraya dönük bir çocuk girdi kadraja elinde tuttuğu devasa bir bıçakla.  odayı aydınlatan cılız gece lambalarının ışığıyla parlıyordu soğuk metal. Bütün gücüyle kaldırabildiği kadar havaya kaldırıp, aynı hızla indirdi çocuk bıçağı. ardından, boğuk bir inleme sesiyle, adam çekirge gibi sıçradı ve yine yattığı pozisyona geir döndü, boğazlanmış bir kurbanlıktan gelen hırlama sesi gibi sesler doldurdu odayı. sese uyanan kadın, kanlari çinde yatan kocasını ve yanıbaşında elinde kocaman bir bıçakla kendine bakmakta olan oğlunu görünce, avazı çıktğı kadar bağırdı ancak, bağırışı yarım kaldı, çocuk kendinden beklenmeyecek bir atiklikle annesinin boğazına çalıverdi bıçağı.

 Kadın yataktan yuvarlanıp yere düştü ve kameranın kadrajından o an için çıktı. çocuk nerdeyse göbek hizasına gelen yüksek karyolanın üstüne çıkmaya çalıştı ve başardı. babasının hareket ettiği görülebiliyordu ama bunlar son çırpınışlar gibiydi sanki. çocuk babasının göğsüne atar biner gibi bindi. iki eliyle kavradığı bıçağı defalarca kaldırırp indirdi. her defasında etrafa kan ve doku parçaları saçılıyordu... Bu dehşet verici manzara 2-3 dakika kadar devam etti. sonra çocuk yoruldu, soluk soluğa kaldı ve az önce parçaladığı babasının cesedinin üstüne kapanıp  öylece kaldı...