Kayıt Ol

Orta Çağa Dönüş Savaşı

Çevrimdışı Acmert

  • **
  • 268
  • Rom: 24
    • Profili Görüntüle
Orta Çağa Dönüş Savaşı
« : 15 Ekim 2012, 00:02:36 »
GİRİŞ


Yıl 2045… Dünyadaki bilimin gelişmesi ile diğer ırkları ortaya çıkarmak gerektiğini düşünen bir grup Amerikalı bilim insanı, diğer olanları insan kılığından sıyırıp atacak, gizli iksiri geliştirir. İlk önce Birleşik Devletler ’e, daha sonra da tüm dünyaya yayılan iksir bir yıl kadar etki göstermez. İksiri toplatan bilim insanları, yepyeni bir yöntemle dağıtır bu iksiri. Suya karıştırılmış halde.
 
Tüm gezegen bu suyu belirli süre aralıkları ile vücuduna alır. Aylarca etkisini göstermez iksir. Bir süre daha geçer ve Kanada’nın güneyinde bir değişim başlar.  Yeni Zelanda ve Avustralya'da da başlamıştır bu değişim. Yeni Zelanda’daki değişmeyen İnsan ırkı cüceler tarafından, Kanada’nın barışçıl halkı Vampirler tarafından katledilir. Avustralya halkı ise bir kısmı elfler tarafından katledilir fakat elflerin barışçıl kısmı, onlara sahip çıkar ve ülkede onların da yerleri olduğu konusunda hemfikir olurlar. Güney Amerika’nın kuzeyinde ise daha önce görülmemiş, güneş ışığından korkmayan Latin Vampirleri boyu gösterir. Dünya çalkalanmaktadır.

Ekvator etrafındaki Afrika ülkelerinin insanları da, yaratıkları da birbirinin üzerinde baskı kuracak kadar güçlü olmadığından dolayı karma bir koloni ortaya çıkar.

Rusya fırsatlardan istifade ederek, Avrupa’nın içlerine girerek, Slav İmparatorluğunu kurar. İskandinavya’da ise Odin, Thor ve Loki yeniden ortaya çıkmıştır.

Avrupa Birliği bu savaşlara son vermek için birlikte hareket eder ve topraklarını tek devlet olarak kabul eder.

Güney Afrika’nın yerinde bir Ork İmparatorluğu, Kuzey’inde ise Kuzey Afrika Birliği kurulmuştur.

Orta Doğu ise tam bir güç savaşına ev sahipliği yapmaktadır. Suriye, İran ve Arabistan, bir anda tepelerinde İsrail’in kimyasal silahlarını bulur ve tarihin en büyük soykırımı ortaya çıkar. Hindistan, Pakistan dolayları ise tamamen vampirler tarafından yönetilmiştir yıllarca. Ancak sıcaklığın yoğun olduğu bu ülkedeki vampirler güneşin gazabına uğrayarak yok olurlar…

Bu bölgeleri de ele geçiren İsrail Orta Doğu’nun kendine ait olduğunu düşünmektedir. Ancak yanılıyordur. Bu bölgede yaşamış, hayatta kalmayı başarmış ve ayaklanmaya başlayan ırklar kimyasal silahlar tarafından yok edilememektedir.  İsrail ve diğer ülkeler bu ırkların saldırısına karşı koyamazken, Anadolu'daki Türkler bir keşif yapmıştır. Tüfek, Kurşun ya da bomboya dönüştürülemeyen “bor” maddesi, bu ırklara zarar verebilmektedir.

Anadolu’da bulunan bor madenleri sayesinde; kısa süre içinde milyonlarca bor kılıcı, bor hançeri ve bor zırhı üretilir. Amerika, İsrail ve bilinmeyen güçlere verilen silah destekleri ile dünya artık, ateşli ve kimyasal silahların işe yaramadığı bir yer haline gelmiştir. Yakın Çağ bitmiş ve Orta Çağ yeniden başlamıştır.

Bir grup bilim adamı tarafından başlatılmıştır bu savaş; Orta Çağa Dönüş Savaşı…  

Çevrimdışı Scyther

  • **
  • 160
  • Rom: 4
  • "Zira yürümeye değer bir yolum var!"
    • Profili Görüntüle
Ynt: Orta Çağa Dönüş Savaşı
« Yanıtla #1 : 15 Ekim 2012, 07:38:44 »
Bir zamanlar aynı bu şekilde farklı kategorideki ırkları tek bir yazıda toplamayı düşünüyordum, benden önce davranmışsın tebrikler. :)

Lütfen yanlış anlama ama kurgu bana biraz zayıf geldi. "...gizli iksiri","...Odin, Thor ve Loki yeniden ortaya çıkmıştır.", "ırklar (Goblinler, Vampirler, Orklar, Elfler, Cüceler)kimyasal silahlar tarafından yok edilememektedir." bunlar bana çok zorlama gibi geldi (fikriniz çok güzel ona bir şey diyemem.).

Ama kimyasal silahların, kurşunların,bombaların etki edememesi ve sırf Türkiye üzerine dönebilmek için bor kullanılması beni üzdü. Yazılarınızı okudum ve güzellerdi bu kadar aceleci bir yazı beklemezdim pek sizden. Keşke Bilim adamlarının deneylerinden bir bölümde, değişimlerden bir bölümde, ve oluşan taraflardan bir bölümde bahsetseydiniz.

Birde şu suya karıştırılan iksirden (bence kimyasal ya da ilaç deseydiniz daha etkili olurdu) her bölgede ayrı etkiler beklemek biraz daha zorlama yapıyor yazıyı. Odin,Thor ve Loki nerede cüce,elf,ork nerede.

Kusuruma bakmayın eleştiriyorum ama tek isteğim bizim gibi amatör yazarların yanlışlarını gidermesi. Bana yapılmasını istediğim gibi eleştiri yapıyorum malesef. :)

Edit: Bu arada Orta Çağ yerine Orta Dünya desen daha inandırıcı olurdu.
Hayalince oku. Hayalinle yaz.

Çevrimdışı Acmert

  • **
  • 268
  • Rom: 24
    • Profili Görüntüle
Ynt: Orta Çağa Dönüş Savaşı
« Yanıtla #2 : 15 Ekim 2012, 08:14:59 »
Orta Dünya ayrı, Orta Çağ ayrı. Yani Orta Dünya ile bir benzerliği yok. Odin, Loki, Thor'la fantastik ırkları aynı dünyaya kapatmak hoş geldi, kapattım. Türkiye'ye dönüşle de alakası yok zaten, bor aklıma geldi boru kullandım. Eleştiriniz için teşekkürler fakat bu öyküden bir bölüm değil, bu olayın geçtiği yer hakkında bir durum yazısı.

Çevrimdışı Scyther

  • **
  • 160
  • Rom: 4
  • "Zira yürümeye değer bir yolum var!"
    • Profili Görüntüle
Ynt: Orta Çağa Dönüş Savaşı
« Yanıtla #3 : 15 Ekim 2012, 08:20:22 »
Elf,cüce,goblin,ork görünce ve çoğunlukta bunlar olunca bana ortadünya ya adapte edilmiş bir yazı gibi geldi. Yanlış yorumlamışım demekki özür dilerim.
Bor konusunda fikrimi hala savunuyorum fakat sizin açınızdan doğru olmadığınıda söyleyemem.

Teşekkür ederim devamını bekliyorum.
Hayalince oku. Hayalinle yaz.

Çevrimdışı Acmert

  • **
  • 268
  • Rom: 24
    • Profili Görüntüle
Ynt: Orta Çağa Dönüş Savaşı
« Yanıtla #4 : 15 Ekim 2012, 21:34:32 »
Bölüm 1

Tanrıların Kanı

Kıpkızıl gökyüzü, Päijänne gölünde müthiş bir görüntü ortaya çıkarıyordu. Bembeyaz saçlı ve sakallı, uzun burunlu yaşlı bir adam, pencereden, güneşin doğuşunu izliyordu. Geniş omuzlarının arkasından dönerek baktı. Orada ise, yeşil kıyafetli, sarı saçlı genç bir adam vardı.

“Sizi görmek isteyenler var, efendim,” dedi Uşak. “Biri kırmızı biri mavi elbiseli.”

“Gelsinler,” diye mırıldandı, yaşlı adam.

Uşak reverans yaparak arkasını döndü. Bir kaç saniye sonra bir silah sesi duyuldu. Susturulmaya çalışılmıştı, ancak başarısız olmuştu bu girişim. Hemen ardından içeri iki adam girdi. Kırmızı elbiseli adamın kıpkırmızı gözleri vardı. Teni bile kırmızıydı. Geldiği yerde hafif bir ısı bırakıyordu.

Mavi elbiseli ise buz rengi gözlere aitti. Yanındaki adama göre biraz daha normal görünüyordu. Onun da diğeri gibi upuzun burnu vardı. Geniş bir ağza ve belli belirsiz, birleşik kaşa sahipti.  İlk konuşanda o oldu.

“Ennilangr, tarafından en bilge Asagrim’e gönderildik. Saygıyla önünüzde eğilmemiz emrolundu,” dedi mavili adam. Ve ardından ikisi de eğilebildikleri kadar eğildi. Daha sonra tekrar doğruldular ve bu sefer kırmızılı konuştu. “Kendisi de buraya teşrif etmek üzere. Biz onun elçileriyiz. Geliş amacımız, Ennilangr’ın geliş amacını bildirmektir. Ennilangr sizle savaşıp, tahtınıza oturmayı planlıyor.”

Yaşlı adam onları sakince dinliyordu fakat önünü bile dönmemişti. Uşağının öldürülmesi pek umurunda değildi. “Son zamanlarda haberleri izledin mi Hatingres?” dedi. Bu sözü kırmızılı adama demişti. Adam bu sözü garip bulmuş görünüyordu.

“Bunun konumuzla alak…” cümlesini bitiremeden adamın başı, bembeyaz, parlak bir kılıç tarafından bedeninden ayrılmıştı. Baş bulunması yerden odanın tavanına kadar kan fışkırıyor, değdiği yeri hafifçe aşındırıyordu.  Kılıcı tutan el, hemen mavili adamın yanına gelmişti. Adam itiraz edecekti ki, kılıcın sahibi tarafından susturuldu.  Asagrim tekrar konuştu.

“Uşağımın insan olduğunu mu düşünüyordun? Hayır, Koldingres. O Hermod. İnsan bedeni onu biraz bodurlaştırsa da, o hala kendisi.” Adam şimdi onun yüzüne bakarak konuşuyordu. “Söyle bana, Thor çekicini bulabildi mi?”

Adam ondan gözlerini kaçırdı. Buna cevap vermek istemiyor gibiydi. Ancak, Odin onun yanına gitti ve yakasından tutarak onu gözlerine bakmaya zorladı. Adam daha fazla dayanamadı.

“Hayır,” dedi. Sanki hayatının en büyük hatasıymış gibi davranıyordu. “Ancak çekice ihtiyacı yok.”

“Ne demek istiyorsun?” diye sordu Hermod.

“Evet, açıkla,” diyerek destek verdi Odin ona.

“Thor, diğerlerine reddedemeyecekleri bir teklif sundu,” adam bunları istemsiz oalrak söylüyordu. Odin’e yalan söylemek, mümkün değildi. “Vampirlere.”

Hermod’un yüzü öfkeyle kasıldı. Odin’in üzerinde de hiçbir etki bırakmamıştı. “Bunu yapmaya nasıl cüret eder?” diye sordu Hermod.

“Teklifi neydi?” Hermod’un sorusu ona mantıksız gelmişti.

“Kuzey Amerika,” dedi adam. “Alaska. Onların en sevdiği bölge… ve elbette Kanada. Birleşik Devletler, Latin Vampirleri ile onlar arasında sıkışıp kalacak.”

“Peki, ne yapmaları gerekiyor?” dedi Hermod.

Adam sırıttı. “Seni öldürmek,” diye fısıldadı.

Odin onun boynunu bıraktı ve kitaplığın önündeki masaya gitti. Masanın gözünden bir kağıt çıkarttı ve kurşun kalemle kağıda bir şeyler yazdı.

“Ayağa kalk, Koldingres,” dedi Odin. Kâğıdı eline tutuşturdu. “Bunu Thor’a ver. Sadece ona. Başka biri okursa, bunun cezasını görürsün.”

Adam arkasını döndü ve kapıdan dışarı çıktı. Merdivenlerden iniş sesi duyulmadı.

Hermod’un öfkesi hala geçmemiş görünüyordu. “Bunu yapmamalıydı,” dedi Odin’e. “Bunun cezasını görecek. Hem de benim elimden.”

“Bu dünyada Thor’u öldürebilecek iki şey var, Hermod. Birincisi ben, ikincisi kibri… Eğer çekici bulabilirse, bizi mahveder,” suskunlaştı. Ardından yeniden başladı konuşmaya. “Ne kadar zamanda burada olurlar?”

“Birkaç dakika, efendim,” dedi Hermod. “Zırhınızı getireyim mi?”

Odin tekrar penceresinin önüne dönmüştü. “Hayır,” dedi. “Thor’la savaşmayacağım. Thor’la savaşmadığım sürece, zırha ihtiyacım olmayacak.”

Hermod başını salladı. Kendi hazırlanmak için izin istedi ve odasına gitti. Birkaç dakika sonra geri dönmüştü. Pencerenin önüne geldi.

“Gelen karartı, onlar mı?” dedi. Sesinde hafif bir endişe vardı. “Vampirlerle ben ilgilenirim, efendim. Siz gücünüzü Thor’u yıkmaya harcayın.”

Birkaç dakika sonra ikisi de kapıdan çıktılar. Thor’un Vampir Ordusu, gölü aşmak üzereydi. Odin orada sessizce durdu ve bekledi. Birkaç saniye sonra, vampir ordusu ile Odin ve Hermod karşılaşmıştı.
Kalabalık vampir ordusu, hırlamaya yakın sesler çıkarıyordu.

“Ortaya çık, Thor!” diye haykırdı, Odin.

“Hislerin, zayıflamış ihtiyar!” dedi bir ses. Odin bunu duyduğunda şoka uğramıştı.

“Loki!” diye fısıldadı.

“Evet, ben.” Dedi Loki.

“Ragna…” diye geveledi  Hermod.

“Ah! Evet, evet… Ragnarok. Aptal mısın Hermi?” dedi adam bıkkınlıkla. “Hepiniz canlanmışken ben orada kalır mıydım?”

“Thor nerede?” dedi Odin.

“Dünyanın kaderini belirleyecek savaş başladı, ihtiyar, ” dedi Loki sırıtarak. “ve Thor bu savaştan en üstün çıkmak istiyor. Nedense ilginç bir şekilde ilk savaşını seninle yapmaya karar verdi… Sence, çekici olmadan senin karşına çıkar mıydı? Birkaç dakika içinde Myinfield’a ulaşmış olur. Çekici oradaymış duyduğum kadarıyla.”

Hermod bir çığlık koyuverdi. Loki birden aklına bir şey gelmiş gibi konuşmaya başladı. “Hey, Odin,”  dedi dalga geçercesine. “Aptal Türklere sen mi söyledin, Bor’u? Thor’un çekicinin bordan yapıldığını bir tek sen biliyordun.”

Hermod buna da çok şaşırmıştı. Ağzı açık, Odin’e bakıyordu. “Tüm ırkları yok edebilme gücünün sadece Thor’a ait olması, pek haklı gelmedi,” dedi Odin. Daha sonra Vampirlere dönüp, Loki’ye cevap vermeye devam etti. “Hermod’un kılıcı senin vampirlerinle ilgilenecek.”

Vampirler bundan ürkmüş görünüyorlardı, çoğu bir adım geriledi. “Thor’un sırrını kimseyle paylaşmamalıydın,” dedi Loki. Bundan rahatsız olduğu apaçık ortadaydı. “bu ihanettir.” 

Bunun üzerine arkasındaki iki tane adam da Loki’ye destek verircesine hırladı.

“Ah!” dedi, Hermod. “Tanngniost ve  Tanngrisnir   de buradaymış!”

İki adam da ona cevap vermediler.

Odin arkasını döndü ve eve doğru geri yürümeye başladı.

“Seninle dövüşmeyeceğim, Loki.”

“Ben de pek meraklı değildim, ihtiyar.”  Adam gülerek arkasını döndü. “Hadi dağılın. Bizimle dövüşmeyece…”

Loki sözünü tamamlayamadan, sırtına, Hermod’un bor kılıcı saplandı. Kılıç, adamın karnından çıkmıştı. Ardından kulağına fısıldadı. “O dövüşmeyecek, Loki. Ben değil.”

Loki’nin karnından yemyeşil bir sıvı akıyordu. Tanrıların kanı bu renk olmalıydı herhalde.

Ardından Hermod ayağa kalktı ve konuşmaya başladı. “Dağılın, Thor’un ordusu. Thor’un size ihtiyacı olacak.” dedi ve efendisinin peşinden gitti.


 

Çevrimdışı TheSpell

  • ***
  • 826
  • Rom: 16
  • Dovie'andi se tovya sagain.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Orta Çağa Dönüş Savaşı
« Yanıtla #5 : 15 Ekim 2012, 22:03:10 »
Öncelikle daha önceden yalnızca bir hikayeni okumuştum ve ona göre bu bir kademe daha iyi diyebilirim az da olsa.

Fakat şöyle bir şey var, senin hikayelerini okurken hızlandırılmış bir konuşmayı dinliyormuşum gibi oluyor. Hikayeni okuduktan sonra aklımda yalnızca "fılıfınıfıhanıfıhıfıhf" kalıyor. Bence olayları biraz daha yavaşlatmalısın. Mesela daha uzun paragraflar kullanıp etrafı daha çok betimleseydin ve bölüm Thor'un değil de Loki'nin geldiğinin anlaşılmasıyla bitseydi, daha iyi olabilirdi.

İkinci olarak da anlatımın biraz karışık. Bazen "Allah Allah, konuşan şu değil miydi yahu?" falan dediğim oldu. Kim ne yapıyor, kimi kesiyor anlayamadım. Galiba bu da biraz aceleciliğe giriyor.

Birkaç yazı ve noktalama hatası da vardı, ayrıyeten pek bir hata göremedim. Eline, kalemine sağlık.


Çevrimdışı KingKiller

  • ***
  • 519
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Orta Çağa Dönüş Savaşı
« Yanıtla #6 : 14 Kasım 2012, 16:59:38 »
Az önce bir yazını okumuştum. Şimdi de bir öykünü okudum. Açıkçası 'Yalanların Tanrısı' adlı yazını daha çok beğenmiştim. Bu öykün de kötü değildi. Yalnız bende TheSpell'e katılıyorum. Anlatımının biraz karışık  olduğunu ve betimlemelerinin daha sık olması gerektiğinin düşünüyorum. Onun dışında Giriş kısmını çok beğendim. Ellerine sağlık.
“Ona reddedemeyeceği bir teklif sunacağım” ( Don Vito Carleone)