Kayıt Ol

Katilin Gözünden

Çevrimdışı Kuzen

  • **
  • 123
  • Rom: 1
  • http://kaldirimfaresi.blog.com/
    • Profili Görüntüle
Katilin Gözünden
« : 04 Kasım 2012, 10:51:16 »
 
 Bölüm I İlk Ölüm

 Sokak, kaldırımlarıyla bir bütün oluşturmuş geceyi seyrediyordu. Sokak çıplaktı ve hep öyle kalacaktı. Var olmak ya da olmamak değildi tüm sebep. Sadece olanı yok etmekti belki de bu sistemde. Arnavut kaldrımlarında oturuyorken birinin sesini duyuyorum. Rahatsız edici sesler sadece. Tek amacı zamanı katletmek olan havalı tiplerden gelen gereksiz gürültüler. Migren ağrılarım artmış ve gerginim. Pahalı giysiler, pahalı ayakkabılar, pahalı saçlar ama kötü bir görünüm. Sahtekarlığın böylesi olamaz. Kendini sahteleştirmek en büyük kumardır. " Ne bakıyon mal!" Bana mı dedi ? Görmezden gel, gel ki değerin katlansın ama hayır bu kadar gereksiz insanlar daha fazla yer kaplamamalı.


 Birkaç sokak daha takip ettikten sonra sonunda biri gruptan ayrılıyor. Farklı yollara geçiyoruz beraber. Sokak hala çıplak ve öyle kalacak. Sokak ne istediğimi biliyor ama yalnızca yalnızken. Üstümde hiçbir silah yok, yerden bir taş alıyorum etrafı süzüyorum. Kimse yok ne bir kamera ne bir insan. Yıkık dökük binalar ve ağzımdaki soğuk nefes. Tereddütsüz bir şekilde atıyorum taşı, tam isabet. Adam yerde. Bir anda yanındayım ve kafasını ezmeye başlamışım. Etrafa kan fışkırıyor, çoktan ölmüş ama ben hıncımı alamıyorum. Neden doğmuştu ki böyle insanlar. Sadece olmayan insanlar. Yalnız ama kalabalık boş bir kuru.
A. Umi

Çevrimdışı Kuzen

  • **
  • 123
  • Rom: 1
  • http://kaldirimfaresi.blog.com/
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katilin Gözünden
« Yanıtla #1 : 07 Kasım 2012, 20:07:34 »
 
 Ellerim, yırtık kotum kanlı ve ölümün kokusu bedenimi sarmış. Gururla yürüyorum yolda, sanki amacıma ermiş gibiyim. Tüm bunalımlar ve yaşadığım iğrençlikler bu yüzden miydi ki? Ölüm arzusunu ben seçmedim ölüm beni seçmiş gibi. Kimsenin üzülmeyeceği işler yapacağım aklımda bu var. Zaten kim üzülür ki bi piçin ölmesine. Telefonum çalıyor annem..

 Eve gel eve gel. Her zaman ki konuşmamızdır bu eve gelmek ama artık ev benim için ev değil. Hiçbirzaman gittiğim hiçbir evi yuva gibi hissedemedim. Yuva hissetmem için evin bir çekiciliği belki de isteği olmalıydı ama sokak çekiciydi ve sokak yuva hissini vermese de sokaktı. Çekici İstanbul sokakları. Ölüm köşebucak kol gezerken kurbanlardan avcılara terfi ediyorum. Ama bu kurban olamayacağım anlamına gelmiyor. Sıkılmış bir canım var kurban gibi gezmekten. Güç tek tutunma yolu ve yine güç tek yaşama yolu. Bu sefer ben öldüreyim siz izleyin.

 Bir inşaat bulup içine giriyorum karanlık. Ürkütücü ve benim dışımda tecavüze uğrayan bir kadın, tecavüz eden bir adam, bir tinerci var. Herkes kendi işiyle meşgul. Ben ise uyumalıyım. Bana her biri anlık bir bakış atıyor ve her biri anlıyor artık bir kurban değil de avcı olduğumu artık sadece sokağın var olduğunu, kaldırım taşlarına vurulan kafanın benimki olmadığını, benim bir katil olduğumu. Onları korkutmak zorunda değilim çünkü zaten kabul edildim. İlk defa kendimi bir topluma kanıtlama ihtiyacı duymadan kabul ediliyorum. Soğuk kış gecesi, ondan daha soğuk duvarlar.. Çökmüş ve hüzünlü uyuyorum ama biliyorum ki bu benim.
A. Umi

Çevrimdışı Gilderoy

  • ***
  • 416
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
    • Kuyutorman
Ynt: Katilin Gözünden
« Yanıtla #2 : 07 Kasım 2012, 20:41:44 »
Merhaba. Sanırım yazdığınız ikinci mesaj ilk bölümün devamı? Öyle ele alıyorum. Yeni görüp okudum ve bir iki satır yorum yapayım dedim izninizle.

Öncelikle kelimelerin sırasını değiştirerek hikayeyi oluşturmanız etkileyici bir hava katıyor. Ama görebildiğim bazı yerlerdeki noktalama eksikliği bir noksanlık yaratıyor hikayenizde. Mesela, "Bir inşaat bulup içine giriyorum, karanlık." şeklinde olsa daha hoş olabilir. Veya "Telefonum çalıyor... Annem." Bunların dışında başlığa verdiğiniz isim çok uyumlu. Bir adamın, bir katilin kendini arayışı ve katilliğe giden yolu iyi anlatılıyor. Dikkat çekebilecek potansiyele sahip bir konu bence.

İlk mesajda kullandığınız zaman kalıpları birbirine girmiş sanki. Yani, görülen geçmiş zaman ile hikayeye girmiş, arada şimdiki zaman yapısını kullanmış sonra duyulan geçmiş zamanla bitirmişsiniz. Ve tekrar. Bu birden çok zamanı ardarda kullanmak cümlelerin birbirleriyle olan tınısını birazcık bozmuş. Bir iki farklı yapıyı kullansaydınız daha iyi olabilirdi -ki öyle olsaydı daha akıcı olurdu bence.

İlk mesaja nazaran ikinci daha iyiydi çünkü burada cümleler daha uyumlu bir fonetik sağlıyor. Elinize, aklınıza sağlık. Devamını dilerim :)
to see world in a grain of sand
and a heaven in a wild flower
hold infinity in the palm of your hand
and eternity in an hour
-William Blake

Çevrimdışı Kuzen

  • **
  • 123
  • Rom: 1
  • http://kaldirimfaresi.blog.com/
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katilin Gözünden
« Yanıtla #3 : 07 Kasım 2012, 22:52:38 »
 Gilderoy kardeş çok yerinde konuştun ne diyeyim :D noktalamalarım hep berbattı hala daha öyle. En azından başlık sorununu çözmüşüm. Daha dikkatli olacağım devamında ve evet birincinin devamı . Okuduğun ve eleştirdiğin için teşekkürler.
A. Umi

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Katilin Gözünden
« Yanıtla #4 : 08 Kasım 2012, 12:41:49 »
Selamlar. Gilderoy'un yorumuna katılmadan edemeyeceğim. Devrik cümleler kullanarak adamımızın/kadınımızın psikolojik dengesizliğini iyi yansıtmış ve hoş bir anlatım tarzı yakalamışsınız. Bununla birlikte noktalama işaretlerinin çoğunun yerinde yeller esmesi okunuşu biraz baltalamış. Virgül kullanımına dikkat etmenizi tavsiye edeceğim.

Bir de sırf kendisine laf attı diye bir adamı öldüren adamın tecavüze gö yumması pek işten değilmiş gibi geldi. Gerçi karakterin içyüzünü siz herkesten iyi bilirsiniz.

Kaleminize sağlık...
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Kuzen

  • **
  • 123
  • Rom: 1
  • http://kaldirimfaresi.blog.com/
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katilin Gözünden
« Yanıtla #5 : 10 Kasım 2012, 15:04:54 »
 Teşekkürler mit. Karakterin ileride ne için bu şekilde davrandığı ortaya çıkacak.
A. Umi

Çevrimdışı Kuzen

  • **
  • 123
  • Rom: 1
  • http://kaldirimfaresi.blog.com/
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katilin Gözünden
« Yanıtla #6 : 12 Kasım 2012, 17:08:39 »


 Soğuk iliğime kadar işlemiş ve donuyorum. Muhtemelen hasta da olmuştum. Tinerci hala uyuyor, tecavüzcü gitmiş. Kadın yerde baygın ya da ölü. Umurumda değil ama benim de ihtiyaçlarım var. Kadına yaklaşıyorum kararlı ve sert. Sert ki sertleşiyorum. Kadın ile beraber olmaya başlıyorum. Kokum iğrenç, ben çirkini ve pisim. Kimsenin ne umrundayım hatta umurunda olmamaya tenezzül bile edilmiyorum. Kadından inlemeler geliyor. Hiçbir suçu olmayan rastgele seçilmiş kadından. Duruma alışmış ama hala yaşadığının psikolojik baskısı onu kör ediyor. Acı yok, sevişmek acı vermiyor ama tecavüz sadece korku salıyor. Engellenemez bir bütünleşme. Hayvani ve kötü. Hiç desteklemediğim iğrendiğim eylemi yapıyorum ama önemsemiyorum. Sadece ben varım gerisi ise bana oynanan bir oyun. "LAN!" Bir adamın kükreyişi. Kaçıyorum hızlıca adam peşimde..

 Dediğim gibi avcı olmam kurban olmadığım anlamına gelmiyor ve bu sefer bırakın takibi kovalanıyorum. Adam peşimde elinde sağlam bir sopa. Delikanlı ve doğru tamamen haklı ve benden güçlü. Kabul edilmiş mahalle dayısı. Sokaklarda koşarken farkına bile varmadan modaya giriyorum. Bildiğim sokaklar bir zamanlar mekandılar.  Hala devam eden inşaatlardan birine dalıyorum saklanıyorum. Adrenalin sonsuz, sanki hiç bitmeyecek, sanki yüksekten denize atlıyorum kızlara hava atmak için, küfrederek. Adam bulunduğum kata çıkıyor beni farketmiyor. Belki de doğru andır. Koşuyorum üstüne ve aşağı düşüyor haklı cesur delikanlı. Yanlış bir cinayetti belki ama yine de zevki inanılmaz. Bir can almak bu kadar güzelse diktatörlere şaşmamalı. Bir süre aşağı bakıyorum ta ki omzuma bir el değene kadar.
A. Umi

Çevrimdışı

  • *
  • 3
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katilin Gözünden
« Yanıtla #7 : 22 Kasım 2012, 05:30:51 »
Harika gidiyor. Merakla bekliyorum diğer bölümlerini. Beni fazla bekletme lütfen :)

Çevrimdışı Kuzen

  • **
  • 123
  • Rom: 1
  • http://kaldirimfaresi.blog.com/
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katilin Gözünden
« Yanıtla #8 : 24 Kasım 2012, 20:05:12 »

 Bölüm II Sıradanlık

rehber

 " Yeninin hiç eskimeyeceği, eskimeye vakti olamayacağı ve onların herhangi bir değer kazanamayacağı bir dünya bu. Trafik polislerinin ellerinde telsizlere ile olay beklediği gibi bekliyoruz onu. Onun adı ise hayat. Biz onu beklerken yanımızdan geçip, yitip giden hayat.YENİ DÜNYA hayatı filmlerden öğreniyor. Şiddeti aksiyondan aşkı ise romantik-komediden. Ama gerçeklerle yüzleşen onlar, işte o zaman çuvallıyorlar ama bunu da görmezden geliyorlar. Kabullenemezler onlar hayatlarının sıkıcı ve sıradan olduğunu. Yok yere yaşadıklarını kabullenemezler. Ölmeye ne cesaretleri ne de vakitleri vardır. Sistemin küçük köpeğinin ishal bokları.." dedi bana. Onu anlıyordum ama benim dışımda kimse anlamıyordu. Çünkü benim dışımda onu gören yoktu. Biliyordum kendimin yarattığını onu. O benim güçlü abimdi. O benim sığınacak yuvam ve beni terk etmeyecek yegane kişiydi. O benim vahşi kişiliğim ve idi baskın gelen entellektüelimdi.

"Excuse me.."
 
"Yes please."

"We are ready."

"Okay I'm listening"

 Restoran işi zordu. Sabahtan akşama kadar ya köleydin ya da jigolo. Sabahtan akşama kadar bir komi olarak sadece güleryüz ve çalışkanlık istendi. Sigara molası uzasın diye "uzun LM" içmeye razıydım.
A. Umi

Çevrimdışı Kuzen

  • **
  • 123
  • Rom: 1
  • http://kaldirimfaresi.blog.com/
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katilin Gözünden
« Yanıtla #9 : 27 Kasım 2012, 23:22:34 »
 

 Elimdeki tepside ona yakın tabak vardı tanesi 80 lira olan. Birini bile düşürsem zaten bahşişimi unutmuş olurdum. Ben titreyerek zayıf kollarımla onları taşımaya çalışırken abim bana gülüyordu. Restoranın bir koltuğuna oturmuş birasını yudumluyordu, kızları keserken. O çok yakışıklı bir adamdı. 22 yaşındaydı, hafif kaslı üçgen bir vücudu vardı. Sigara içmek ona çok yakışırdı. Siyah biraz uzun saçlarını geriye tarar, uzun favoriler bırakırdı. Teni ise bembeyazdı. Olağan dışı bir beyazlık vardı onda. Yaz kış deri ceketini üstünden hiç çıkarmaz, hiç bakkala gitmemesine rağmen sigarası da bitmezdi. Bazen benim yerime konuşurdu kavga ederdi. Ama onlar hiçbirzaman bana ona baktıkları gibi bakmadılar, pis insanlar. Onu kıskanıyordum, sanki kontrolünü yitiriyormuşçasına. sevgilim ona aşıktı, bana değil. Kızlar onu görünce külotları yere düşerdi sanki. Ama ben pısırık ve sünepeydim. Bir sokağın tenha yerinden geçemezken abim o tenhanın kendisiydi. O yüzleşmekten korktuğum karanlık taraftı sokaktaki. O serseriydi. İnsanları döver, kavgadan zevk alır ve yediği her yumruk suratında bir sırıtmaya neden olurdu ne kadar sert olursa olsun. Bense sadece "doğru" olanı yapardım. Olgun olur ve hiç o işlere bulaşmazdım. Sadece sakindim, umursanmazdım kimse de benden korkmazdı. Kolay hedef olmak zordur bu hayatta. İnsanlar güçlerini sizin üzerinizde dener. Baskı siz yersiniz ama aileniz ve belirleyiciler tarafından hep haklısınızdır, ne kadar acı çekerseniz ne kadar olgun olursanız haklısınızdır. Ama serseri abim sadece zevkleri uğruna yaşayan bir anarşist, Panın dünyadaki yüzüydü.


 Birden gülümsemeyi unuttum restoranda. Suratımdaki asık ifade kürek mahkumlarındakini andırıyordu. Nihat abi bana yaklaştı ve " Eğer burada çalışmak istiyorsan, güleceksin ya seve seve ya da sike sike." Kocaman sırıttım sonra. Tepsiyi koşarak bıraktım ve yemek dolu tepsiyi çektim mutfak tezgahından. Aynı hızla koşarak üst üste bonfileleri devirmeden ki bu çok zordur, ani manevralarla masa 20'ye koştum. Fırat yemekleri en nazik haliyle aldı ve tanıtarak büyük bir ustalıkla yarrak kafalı kıpkırmızı ingilizlerin önüne koydu. Tepkileri hep aynıdır yeter ki sen mutlu gözük. " Lovely ! "

 Kız arkadaşım ile yaklaşık 3 aydır görüşemiyordum. Bazen telefon eder konuşurduk. Hayır ben telefon eder ve ben konuşurdum o ise abimin aşırı gelişmiş libidosunu özlerdi. Abim ise onu hiç umursamazdı ona kalsa etraftaki ingiliz kızları becerecekti ama bu sadece beynimizde kaldı ve mastürbasyonlarda. Yapabileceği son nokta buydu sadece hayal. Bu konuda ona izin vermeyecektim...

 Her sabah saat yedide kalkardım. Hızlıca restorana doğru yürürdüm. Ayılmak için bir dal sigara içerdim yolda. Çalıştığım yer çok hoş bir yerdi tatil yapmak için. Biraz dağlık ve yeşil. Güzel sakin bir denizi bulunan bir yaşlı mekanı da denilebilir. Pataraya çok yakındık Kalkan olarak. Kaşın minik köyü de diyebiliriz. Derken işe gelirdim. Ramazan Abi ile birlikte restoranı açar temizler yıkardık. Tuvaletleri ben temizlerdim çünkü ben tuvaletleri halledene kadar o diğer işleri bitirirdi. Sonra ellerimizi yıkayıp kahvaltıya otururduk eğer mutfak erken gelirse.. Kahvaltıdan sonra antreye çıkardım saat 11 gibi. 3 saat sonra antrem biter restoranı akşam servisine hazırlardık Fırat ile. Ramazan Abi ise Fırat ile ben geldiğimde antresini yapardı. Antre geç olduğundan akşam telaşı da olmazdı Ramazan Abimde. Hızlıca servisleri masalara attıktan sonra eşek gibi koltukları dışarı taşırdık. Sonra onları tek tek siler sofalarını da ayrıca temizlerdik. Etrafı kolaçan edip her eksik tamamlanınca heryeri süpürürdük. En son da gidip tuvaletleri akşam için temizler eve giderdim temizlenmeye. Bu dediklerimi soğuk bir havada yaparsanız ter içinde kalacağınızı garanti ederim. Ama Kalkanda hava genelde 40 derece oluyordu. Halimi siz düşünün. Eve çoğunlukla yürüyerek çıkardım telaşla. Hızlıca duş olur saçımı yapar ütülü gömleğimi giyerdim eğer ütülüyse. Ütülü değilse onu ütüler, ütülerken yine terlerdim. Sonra binbir teleaşla aşağı inip Mazlum Abiye telefon ederdim. O da babamın motorunu ödünç alır beni de restorana götürürdü. Yol üstünde de pazar alışverişini yapardık bazen. Akşam servisine hazır olunca yarım saat etrafta dolanırdım en fazla sonra illa bir grup gelirdi içeri. Yüzümde yavşak bir gülümsemeyle onların sandalyelerini çeker oturtur iltifatlar ederim. Bazı kızlar bunları onlara özel yaptığımı sanırdı ama 7'den 70'e değişmezdi bu benim için çünkü aşıktım. Su servislerini yaptıktan sonra içecek siparişlerini alır Mazlum Abi'ye verirdim. O onları hallederken yemek siparişleri de alınırdı. Yaklaşık 120 defa tekrarlanan bu monoton ve durmadan koşturmaca gece iki gibi biterdi. Biz de restoranı ışık hızıyla kapatırdık.


 Geçen aylar beni fiziksel olarak güçlendirmişti ama depresyondaydım. Sevgilimle hep kavga ederdik ben Kalkana gelince değişmeyen süreç devamını getiriyordu. Stresimi bahşişlerimle harcardım. Maaşı direk babama verirdim, haftasonu aldığım bahşişi ise o gün harcardım. Gece 2'de kapattıktan sonra sabahın 5'ine kadar içer dans ederdim. Hiç yorulmazdım midem bulanana kadar. Ki bir süre sonra midem de bulanmıyordu artık. Sadece içiyordum ve ağlıyordum bazen. Okulu bunun için mi bırakmıştım? Kendini paraya satan bir köle miydim ben? Ve evet sonuç yine sevgilimden geliyordu ayrılıp barışıyorduk. Beni aldattığına emindim ama konduramıyordum da bir yandan. Abimin tavsiyeleri bana mantıklı geliyordu ama yapamıyordum işte. Stresimi bu şekilde atamazdım. Ben de ot içmeye başladım. Daha önce de bir iki defa kullanmışlığım vardı ama bu sefer bu zevkten öte bir "çare" haline gelmişti dalgaları taşlara ulaşamayan küçük sahilimde..
A. Umi

Çevrimdışı Kuzen

  • **
  • 123
  • Rom: 1
  • http://kaldirimfaresi.blog.com/
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katilin Gözünden
« Yanıtla #10 : 15 Aralık 2012, 20:48:19 »



 " Anlayamadığın bir şey var koçum. Sen çok iyi birisin, yakışıklısın içinde kötülük yok. İnsanlara olan yardımın onların hoşuna gidiyor ama. evet bunun da bir aması var. Bu dünyaya uygun değilsin. Uygun değilsin. UYGUN DEĞİLSİN! uygun... uygun.. değil!"

 Sesi duyamıyordum sadece hissediyordum. Siyah beyazdı etraf, her seferinde bu numaraya kanıyordum ve yine kanıyorum. Eğer hep siyah beyaz rüyalar görürseniz bir süre sonra anlar ama kabullenemezsiniz. Abim çıldırmış gibi konuşmuştu benimle. Elimde paspas yerleri siliyordum ve çok terliydim. Sol ayağım çok çalışmaktan şişmişti. Ağustos ayı bok gibiydi. Herkes aynı anda bir şeyler söylüyordu. Stres beni benden almıştı ve abim bağırmaya devam ediyordu. Tek farkı sesinin daha çok çıkmasıydı. Onun sesinin yüksekliği hep böyle değildi. Ama şu an sadece onu duyuyordum. Paspası sinirle yere fırlattım. Önüme gelene yumruk sallıyor ve nefes alamıyordum. Abim kahkahalara boğulmuştu. Olması gereken onun için buydu. Saf şiddet ve kusmuk. Ayağa kalktı, bana doğru yürüdü herzamanki dik duruşuyla. Kafamı şefkatle tutup sakinleşmemi söyledi. İstediğini zaten almıştı, ufak bir öfke krizi sadece. Sıcaklık artık dayanılacak gibi değildi, nefes alamıyordum. Tek bir soluk için tüm sigaralarımı verirdim ama olmuyordu işte. Bana bakan şefkatli abim bir anda kafamı sıkmaya başladı. Bir anda başlyana bir anda da bitmiş oldu çünkü dizini suratıma geçirmişti. Artık nefes almaya ihtiyaç duymuyordum, sinir sistemini kaybetmiş biriydim. Öylece kızgın kumlarda yatıyordum. Çölde bir restorantda yatıyordum. Sadece ufak bir uyku..




 Bölüm II Rehber

 dönüşüm


 Kan ter içinde uyandım, ayağımın ağrısı çok şiddetliydi. Acı çekiyordum ve saat sabahın dördüydü. Üç saat sonra işe gidecektim ve bırakın üç saati benim kaybedecek bir dakikam bile yoktu. Ama korkunç ağrı sadece inlememe neden oluyordu. Ama geriden bir nokia sesi duydum. Telefonum çalıyordu. Hızlıca alıp açtım.

 " Alo Umut.."

 " He"

 " Akşam beni aramıştın ama anlamadın ne demek istediğimi."

 " Ne demek istedin?"

 " Yani kusura bakma ama ben sıcağa dayanamıyorum, sen gelirsen gemliğe gelemem yol çok uzun."

 Tam bu sırada kendimden geçtim ikinci defa. Ama bu sefer rüya değildi ve kendimden geçen de aslında ben değildim. Yavaş yavaş içimi kemiren, ben olmaya başlıyordu.

 " Lan sikik! Ben burada günde on altı saat çalışıyorum, ve sıcaklık kırk derece. Çalışmaktan ayağım şişti! Tüm ben dört ay bunun için mi senden uzak kaldım ? Amacın ne amacın ! Yeter anladın mı yeter. O kadar sıkıldım ki senin gelgitlerinden! On beş dakikalık yol için mi bu sefer ekiyorsun beni. Buradan bursa kaç saat haberin var mı? "

 " Umut özür dilerim ama gelmeyeceğim!"

 " Ne bok yersen ye bas git!"
 
 " Artık istemiyorum , sevmiyorum seni!"

 " Hade hade! kapa siktirgit!"

Telefonun kapanış sesiyle kendime geldim. Kısmen de olsa geldim. Ama o kadar çok baskı ve acı vardı ki.. Bu sefer ben aradım.

 " Bak güzelim şimdi çık dışarı bi herif bul sonra sabaha kadar ata binin. Çünkü sen ne değerden ne de sevgiden anlayabilecek bir insansın. Ve siktirgit sürtük!"

 " Sen ne zamandan beri bu kadar çirkin bir insansın?" ağlamaklı

 " Seni gördüğüm günden beri, siktirgit şimdi!"


 Öfkem durmak bilmiyordu , bir karadelik gibiydi. Sadece yutan bir karadelik. Duracağa benzemiyordu ama acı çekiyordum. Pişmandım ve sıcak tuzlu yaşlar gözümden, kısık sesler ise boğazımdan akıyordu. Dilediğim özürler ve bahaneler işe yaramazken yanımda abim yoktu. Ama o gün tamamen benim yerime konuşmuştu, kontrolsüz bir isyan gibiydi.


yakarış

 İçimi açtım bağırarak
 Sadece bağırdım gözlerine
 Sadece vardık
 Sen ben

 Sarıldım sımsıkı, sana
 Sadece sana
 Zaman içinde zaman mıydık
 Sonsuzda var olan

 Ağladım umutsuzca
 Sadece ben sadece o
 Duyabilir misin peki neden
 Ben var mıydım

 Dudaklarımdan döküldü kanlı
 Korkunç kelimeler
 Gözyaşları vardı tek
 Kanlı sözler devam etti hep

 Notalarda hissettim seni
 Bir de kollarında
 Bırakacak mısın beni
 Yamaçlarda
 

NOT: Şiir bana ait olan başka bir bölümden alıntıdır,

BKZ:http://www.kayiprihtim.org/forum/thithedeki-mysralar/ynt-asylsyz-athk-t13332.0.html;msg126586
 
A. Umi

Çevrimdışı Kuzen

  • **
  • 123
  • Rom: 1
  • http://kaldirimfaresi.blog.com/
    • Profili Görüntüle
Ynt: Katilin Gözünden
« Yanıtla #11 : 24 Aralık 2012, 20:56:55 »
 

 Ayak ağrım çok şiddetlenmiş, durmak bilmiyordu. Ne yürüyebiliyor ne de yatabiliyordum. Babam beni doktora götürde ve bir sürü teste maruz kaldım. Sonuç olarak çalışamıyordum ve işi bıraktım. İstanbul'a bir bilet aldım ve kara bahtıma her alet edavatı bozuk olan tek koltuk çıktı. On altı saatlik işkencem başlamıştı.


 Yol boyunca geride bıraktıklarımı düşündüm. Bıraktığım liseyi, sevgiliyi ve işi... İnsan dört dörtlük doğar aslında. Yani doğduğumuzda elimizde bir bardak su vardır. Kiminde bir kova kiminde bir okyanus ama bu limit hiç değişmez. Bardaksa bardak ve kovaysa kova olarak kalır o kapasite. Zaman içinde o bardağa bir şeyler katarız ve su taşar. Saf güzel su gider ve yerine binbir türlü karışımlar girer. Kısacası eğer bir şeyler kazanacaksak bir şeyler de vermemiz gerekir. Burada hayatın gerçek yüzünü ve sahte yüzünü gördüm. Bunları kazandım, hayatı ve mücadele edebilme yeteneğini kazandım ama hislerimi kaybettim. Değersizlik artık yoktu, var olan ise benim kendime bahşettiğim değerdi bundan sonra. Ne masumdum bir insan olarak ne de dürüst. Tiksinerek yaşadığımız hayatın bağımlılarıyız terk edemeyecek kadar zayıf. Chuck Palahnıuk'ın dediği gibi " Hepimiz aynı bokun lacivertleriyiz." Ve emin olun o kadar da özel değilsiniz dostlarım.

 
 Yol gerçekten de uzundu. Sabah saat beş sularında Susurluk Dinlenme Tesisleri'ne geldik. Susurluk'ta, ağustosta saat beşse yılın en güzel zamanı ve yeridir. Üfleyen serin rüzgar bana yaratanı hatırlatır ne kadar sevmesem de onu. Topallayarak indiğim otobüs geride, yaktığım sigaralar, attığım yarım adımlar ve gerisi, geride. Şu an ise yüzümü yıkıyorum tuvalette, ne zaman geldim ki ben buraya. Geç uyanma yaşıyor gibiyim.
Evimde hissettiğim bir iki yerden birisidir burası. Kendime geldiğimde sigara içiyorum gerisi silinmiş. " Hoşbulduk " diyorum boş araziye, kedi ve köpeklerine. Otobüs camına baktığımda farklı birini görüyorum, biraz daha huzurlu sanki. Kızarmış gözleri ağlamaktan değil çalışmaktan kızarmış bir adamın gözleri gibi. Ağzımdan çıkan dumanı burnumdan çekiyorum tekrar içmek için, hava aydınlanırken.
A. Umi