Kayıt Ol

Workaholics

Çevrimdışı Elijah

  • ***
  • 627
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Workaholics
« : 15 Kasım 2012, 00:32:12 »

Yapım Yılı: 2011

Oyuncular: Blake Anderson, Adam DeVine, Anders Holm, Jillian Bell, Maribeth Monroe, Kyle Newacheck

Konu: Aynı üniversitede okuyan üç erkek arkadaş, mezun olduktan sonra aynı işyerinde çalışmaya ve aynı evde yaşamaya başlar. Blake, Adam ve Ders adlarındaki bu üç “deli”kanlı, bir telemarket şirketi olan TelAmeriCorp’ta sabah 9’dan akşam 5’e kadar aynı odada çalışmakla kalmıyorlar, akşam 5’ten sabah 9’a kadar da bir partiden diğerine gecelere de hep beraber akıyorlar. Bu ortak yaşamdaki en büyük sorunları; henüz hiçbirinin yeterince olgunlaşmamış olması. Zaten başlarına ne gelirse, karşılaştıkları sorunlara hep çocukça çözümler üretmekten geliyor.

Yorum: Bu diziye televizyonda gezerken şans eseri e2'de denk geldim ve ilk bölümüne yarım yamalak göz gezdirdikten sonra her hafta yayınlanacağı günleri iple çeker oldum. En baştan kafanızda bir fikir oluşturması için, İşler Güçler'in yabancı versiyonu diyebiliriz.

Dizi, diğer Amerikan komedilerine göre oldukça farklı, hatta tüm komedi dizilerinde farklı. Tam olarak komedi dizisi olduğundan bile emin değilim. Aşırı mimiklerle ve yüksek sesle esprilerin patlatılmadığı gibi, yapılan esprinin ardından tiksindirici gülme efektleri de yok. Hatta ortada bunları düzenleyip derleyecek bir yönetmen bile yok. Dizinin yaratıcıları ve yöneticileri başroldeki üç arkadaş, ki bu arkadaşlar dizide de gerçek isimlerini kullanıyorlar, bilmem tanıdık geldi mi?
Kendi isimlerini kullanmalarının yanı sıra oyunculuk yapmaktan çok, üç işkoliğin günlük hayatlarında başlarına gelebilecek olayları konu alarak doğaçlama yapıyorlar. Farklı derken ne demek istediğimi anladınız herhalde.

Farklı olmasının yanı sıra, oldukça da boş bir dizi. Hatta şöyle genel olarak baktığınız zaman, Türkçeyle saçmalık, İngilizceyle de bullshit diyebilirsiniz. Ortada bir senaryo yok, halihazırda diyaloglar yok, güldürürken düşündürme yok, düşündürme yok, mesaj kaygısı yok, güzel kız ya da yakışıklı erkek yok, afedersiniz ama pek bir bok yok yani. Ki bana kalırsa diziyi güzel yapan en büyük etmen de bu kadar boş, bir o kadar da hoş olması. Sadece arkanıza yaslanıp Adam'ın böbürlenişlerini, Anders'ın ipi koparmama çabaları ve Blake'in aşırı saçma konuşmalarını dinliyorsunuz ve dizi bittiği zaman da, elinize hiç bir şey geçmiyor. Bu arada Blake demişken, dünyadaki her insanın Blake gibi bir dostu olsaydı, hayat daha güzel ve katlanılabilir olurdu. O dalgalı saçı, eğreti bıyığı ve embesilce konuşmalarıyla kafa insan tabirinin altına imzasını atıyor.

Sonuç olarak saçmasapan ve güzel bir dizi. İzleyin de demiyorum, izlettirin de demiyorum. Keyfinize kalmış, e2'de denk gelirseniz bir göz atın. Şu sözlerle bitireyim; Şu ana kadar izlediğim tüm dizi ve filmlerin arasında, en çok bu üç işkoliğin hayatına imrendim. Böyle de boş bir insanım.

Planemo Syndrome