Kayıt Ol

En Son İzlediğiniz Anime?

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« Yanıtla #285 : 14 Ocak 2018, 03:38:51 »
Devilman Crybaby (2018, Dizi)

Go Nagai'nin 1972'de yazıp çizdiği ünlü mangası Devilman'in günümüz dünyasına uyarlanıp güncellenmiş versiyonu. Hikayesini bildiğimden, pek heyecanla izlemedim. Anime izleye izleye aşina olunan karakterler ve gelişmeler var. Uyarlama olaraksa tatmin edici buldum. Tv serisindeki gibi, Devilman gelir canavarı döver sığlığı yok. OVAlardaki gibi, hikayeye son noktayı koymamasının yarattığı tatminsizlikte yok.

Olaylara, sosyal medya, aşırı uçlarda gezen gece partileri ve hiphopçular gibi modern şeyler eklenmiş. Süs olsun diye kullanılmamışlar. Olayların 2000lerde geçtiğini anlatmaktan daha fazlasını karşılayarak, hikayeye ve anlatıma hizmet etmekteler. Yan hikaye ve karakterler, ana hikayeye işlevsel biçimde yer almış. Örneğin, önceki OVAlarda ve Tv serisinde sadece Devilman'in üstüne titrediği sevdiği olan Miki, insan erdemlerini ve doğru olanı temsil eden önemli bir karaktere dönüştürülmüş. Hikaye, "Önemli olan, ne olduğun ya da kim olduğun değil, ne yaptığın ve nasıl yaşadığındır." türevi mesajına göre işlenmiş. Yeri gelince bu mesajı sorgulatmasa da, içe bir kurt düşürebilecek çelişkilerde hikaye gidişata serpiştirilmiş.

Yabancı korkusu ve düşmanlığı manga ve ovalarda da vardı. Lakin bu uyarlamaya özgü güncel dokunuşlar, yeni yorumlar, yan karakterler ve küçük hikayeleri, bu temayı daha da zenginleştirmiş.

Şiddet ve cinselliğin sunumu ilk bölümlerde başa baş gideken. Konu açıldıkça ve bölümler ilerledikçe şiddet sahneleri daha fazla yer buluyor. Çizim tarzı ve kan kullanımındaki renk ve dağılma efektindeki tercihlerin basitliği olmasa, çok zor izlenen, hatta izlenemeyen bir anime olabilirdi. Yapımcılar isteseler muhakkak daha sert sahneler sunabilmek için tarz değişikliğine gidebilirlerdi. Ama o zaman da, sadece şiddetin sansasyonel sunumuyla dikkat çeken bir anime olurdu. Hikayesi, şusu busu geri plana atılırdı.

Şiddetten bahsederken aklıma geldi, mangada trajedi dozu ve şok ediciliğiyle yer etmiş bazı durumlar, animede yumuşatılarak sunulmuş. Çizim tarzıyla yumuşatılan şiddetin yanına bir de, durumun şok ediciliğini yumuşatma eklenmiş. Bundan şikayet edip etmeme hususunda kararsızım. Amon: The Apocalypse of Devilman OVAsındaki gibi dehşet anlarıyla karşılaşmadığım için memnunum. Öte yandan, aklıma şu takılıyor; sekansın şok ediciliği düşünce, acaba dramatik etkisi de mi düşürülmüş oldu? Herşeyin 10 bölüme sığdırıldığı ve olayların süratle yaşandığı dikkate alınınca, bu animenin lehine sayılabilir. Her büyük dramatik an, peşinden o dramatik anın özümsenmesi için biraz zaman gerektirir. Bazen bunun için araya filler bölümler eklenir. Anın önemini boşlamadan oldu bittiye getirtmek için bu yolu seçmiş olabilirler. Kim bilir.

Tabii hız ve oldu bittinin getirmiş olduğu, bir şeylerin eksik veya atlanmış olduğu hissi ya da dramatik boşluklar haliyle oluşuyor. Nihayi son dikkate alındığında, "Aman ne önemi var!" diye geçiştirdim.

Çevrimdışı Mr.Sakal

  • **
  • 79
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« Yanıtla #286 : 14 Ocak 2018, 13:10:17 »
Devilman Crybaby (2018, Dizi)

Go Nagai'nin 1972'de yazıp çizdiği ünlü mangası Devilman'in günümüz dünyasına uyarlanıp güncellenmiş versiyonu. Hikayesini bildiğimden, pek heyecanla izlemedim. Anime izleye izleye aşina olunan karakterler ve gelişmeler var. Uyarlama olaraksa tatmin edici buldum. Tv serisindeki gibi, Devilman gelir canavarı döver sığlığı yok. OVAlardaki gibi, hikayeye son noktayı koymamasının yarattığı tatminsizlikte yok.

Olaylara, sosyal medya, aşırı uçlarda gezen gece partileri ve hiphopçular gibi modern şeyler eklenmiş. Süs olsun diye kullanılmamışlar. Olayların 2000lerde geçtiğini anlatmaktan daha fazlasını karşılayarak, hikayeye ve anlatıma hizmet etmekteler. Yan hikaye ve karakterler, ana hikayeye işlevsel biçimde yer almış. Örneğin, önceki OVAlarda ve Tv serisinde sadece Devilman'in üstüne titrediği sevdiği olan Miki, insan erdemlerini ve doğru olanı temsil eden önemli bir karaktere dönüştürülmüş. Hikaye, "Önemli olan, ne olduğun ya da kim olduğun değil, ne yaptığın ve nasıl yaşadığındır." türevi mesajına göre işlenmiş. Yeri gelince bu mesajı sorgulatmasa da, içe bir kurt düşürebilecek çelişkilerde hikaye gidişata serpiştirilmiş.

Yabancı korkusu ve düşmanlığı manga ve ovalarda da vardı. Lakin bu uyarlamaya özgü güncel dokunuşlar, yeni yorumlar, yan karakterler ve küçük hikayeleri, bu temayı daha da zenginleştirmiş.

Şiddet ve cinselliğin sunumu ilk bölümlerde başa baş gideken. Konu açıldıkça ve bölümler ilerledikçe şiddet sahneleri daha fazla yer buluyor. Çizim tarzı ve kan kullanımındaki renk ve dağılma efektindeki tercihlerin basitliği olmasa, çok zor izlenen, hatta izlenemeyen bir anime olabilirdi. Yapımcılar isteseler muhakkak daha sert sahneler sunabilmek için tarz değişikliğine gidebilirlerdi. Ama o zaman da, sadece şiddetin sansasyonel sunumuyla dikkat çeken bir anime olurdu. Hikayesi, şusu busu geri plana atılırdı.

Şiddetten bahsederken aklıma geldi, mangada trajedi dozu ve şok ediciliğiyle yer etmiş bazı durumlar, animede yumuşatılarak sunulmuş. Çizim tarzıyla yumuşatılan şiddetin yanına bir de, durumun şok ediciliğini yumuşatma eklenmiş. Bundan şikayet edip etmeme hususunda kararsızım. Amon: The Apocalypse of Devilman OVAsındaki gibi dehşet anlarıyla karşılaşmadığım için memnunum. Öte yandan, aklıma şu takılıyor; sekansın şok ediciliği düşünce, acaba dramatik etkisi de mi düşürülmüş oldu? Herşeyin 10 bölüme sığdırıldığı ve olayların süratle yaşandığı dikkate alınınca, bu animenin lehine sayılabilir. Her büyük dramatik an, peşinden o dramatik anın özümsenmesi için biraz zaman gerektirir. Bazen bunun için araya filler bölümler eklenir. Anın önemini boşlamadan oldu bittiye getirtmek için bu yolu seçmiş olabilirler. Kim bilir.

Tabii hız ve oldu bittinin getirmiş olduğu, bir şeylerin eksik veya atlanmış olduğu hissi ya da dramatik boşluklar haliyle oluşuyor. Nihayi son dikkate alındığında, "Aman ne önemi var!" diye geçiştirdim.

Spoiler: Göster
Mangasını okumadığım için onun üzerinden yorum yapamam ama bu yeni seride Devilman ve Devil mevzusunun yabancı düşmanlığı olmadığını düşünüyorum açıkçası. Bunun sebebi insanların nefretinin sebebinin hiçbir vakit farklı ırklardan olmaları yüzünden olmadığı, aksine insan öldüren ve yiyen varlıklar olmasından kaynaklanıyor. İnsanların bu varlıkları öldürmek istemelerine sebep olan neden bir iblisin stadyumdaki her oyuncuyu öldürmesinden kaynaklanıyor sonuçta.

Ben buradaki Devil ve Devilman kavramlarına insanın içindeki hayvani dürtüler ve o dürtülerden gelen kötülük olarak bakıyorum. Buna serideki ilk bölümdeki Ryo'nun iblisler bu tip seks partilerinde genelde ortaya çıkmaya daha yatkındırlar sözü buna ilk verebileceğimiz örnek iken ilerleyen bölümlerde Akira'nın iblis tarafının özellikle annesi ve babası öldükten sonra bir anda şiddete karşı aşırı bir istek duyup bunu iblisleri öldürerek kendini tatmin etmeye çalışması ya da rüyasında Miki ile hayvani bir şekilde seviştiğini görüp yaşadığı aşırı büyük ereksiyon patlaması olarak göstermesi olduğunu söyleyebilirim. Akira'nın en başından beri mücadele etmeye çalıştığı ve kontrol altına almaya çalıştığı tarafı bu hayvani tarafı idi bana sorarsanız. Kontrol altına aldıkça da bu tarafı onu güçlendiren bir etmen oluyor.

Bu yüzden iblis kavramı insanın içindeki kontrol edemediği ilkel dürtüler ve bunlardan doğan kötülüğe yatkınlığı sembolize ediyor bana kalırsa. İblis dediğimiz varlıklar bu dürtülerden utanç duymayan, o dürtüleri sevgiyle kabul edip onları doğru yol olarak kabul eden insanları temsil ederken Devilmanler ise bu dürtüleri hem istemeyen hem de bunlarla mücadele etmeye çalışan, yeri geldiğinde bunu başaran, yeri geldiğinde bunu başaramayan insanları temsil ediyorlar gözümde. Bir nevi aslında, katiller ya da tecavüzcüler de diyebiliriz. Sonuçta Akira'nın kurtarmaya çalıştığı tüm bu Devilmanlerin iyi işler yapmadıkları da ortada.

Öte yandan diğer Devilman'ler Akira kadar kendini kontrol edebilmede güçlü olmadıkları için ne yapacaklarını bilemeden cinayetler işlemiş varlıklar ve daha da işlemeye devam edebilecek insanlar. Bu açıdan bakarsak insanların neden hepsini öldürmeye çalıştığının asıl sebebi de bu. Bu da serinin bize insanların bu dürtülere sahip insanlarla nasıl mücadeleye girdiklerini ve bunun nelerle sonuçlanabileceği üzerine bir yönü olduğunu da gösterir bana kalırsa.


Mangasında böyle olmaması olası ama bu aynı zamanda auteur bir yönetmen olan Masaaki Yuasa'nın serisi ve onun temayı bu şekilde farklı bir yönden yorum getirebileceğini düşünüyorum.
Hayatta yapılabilecek en ilginç şey ''ben hayali bir adamım'' diyebilmektir.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« Yanıtla #287 : 14 Ocak 2018, 16:06:06 »
@Mr.Sakal,

İşte taze bakış açısı. Günümüze odaklanarak karşılaştırmalar yapıp durduğumdan, böyle incelikli yorumlar getiremezdim. Dikkat çektiğiniz hususlara göre, sıradan insanlarında ne kadar çıldırmaya müsait ve "Devil" olabileceğini temas edilmiş oluyor. İyi-Kötü çatışması yerine, "Eğer..." ile başlayan değişkenlerden türetilmiş olasılıklara ve durumlara daha rafine biçimde değinilmiş. Mangaya sadık kalınmış. Sadece yayınlandığı mecra ve anlatımsal gereklilik olarak, mangada gerekli animede gereksiz olabilecek fazlalıklar atılıp, hikaye yeniden düzenlenmiş. Mangada da doğal bir sürecin sonuçları söz konusuydu. Ama manganın yazılıp-çizildiği döneminde etkisiyle olayın varış noktası, "Bu öfke, bu vahşet niye?!"ye daha yakın duruyordu. Burada Masaaki Yuasa'yı takdir etmeli. Mangayı okurken -ve bu yüzden animeyi izlerken de- farklı yorumladığım yönlerinin öne çıkartılması için yaptığı değişiklikler ve eklemeler olmasa, sonuç, ucuz bir şiddet ve cinsellik gösterisi olurdu.

Size tamı tamına katılamadığım nokta, yorumunuzdan çıkartılabilecek "insanlar, canavarlara/kötü tercihler yapanlara karşı" iması.
Spoiler: Göster
Mangada, canavarların yemek için insanlara saldırmasından açıkça bahsediliyordu. Bu durum animedeyse, -haliyle- görsel anlatıya kaydırılarak sunulmuş. Bence animenin -ve manganın- vardığı nokta, insan veya iblis fark etmez, hayatta kalma itkisi ve doğal süreçte herkes bir şekilde canavardır, sadece kullandıkları silahlar ve sebepleri farklıdır, iması çıkartılabilir. İnsanlar, suç işlemeye eğilimli varlıklara karşı dirlik ve düzenlerini koruma mücadelesine girişmiyorlar; evrimsel olarak insanlığı yeryüzüden silebilecek rakiplikte bir başka türe karşı var oluş mücadelesi veriyorlar. Hayvanlar, nasıl insanlar için besin kaynağıysa, insanlarda iblisler için besin kaynağı olabilecek türe indirgenebiliyor; iki tarafta birbirinin doğal düşmanı. Devilman'lık, bu çatışmaya vicdan ve mantığı katıyor. "Hayatta kalma ve bunun için yok etme içgüdülerimize karşı gelip, birlikte yaşayabilir miyiz?" gibi sorunsallar ekleniyor. İşin içinde üstün ırk olma ya da hangisi üstün ırk olacak mücadelesi de var. Hikaye ilerledikçe, ne olduğun değil, hangi safta yer alınacağı önem kazanıyor. Deviman olarak cinayet işleyen de var. Devilman'liğinin farkındalığıyla bir köşede, öylece yaşayıp gidenler de var (Tekerlekli sandalyedeki şu öğretmen gibi). Kim kazanırsa ondan tarafım diyerek tercihte bulunan da var. Arada gidip gelenler de var. Bir süre sonra iş, içgüdüleri kontrol edip edememenin ötesine geçip, kişisel tercihlerin ne olacağında düğümleniyor. İnsanlarda benzer durumları yaşayıp tercihlerde bulunuyor. Lakin insanları daha fazla olumsuz seçimler yaparken izlediğimizden ve hikaye ilerledikçe iblisler arasındaki meselelere daha fazla odaklandığından, seyir biraz biraz, iblislerin mücadelesinde hangi taraf galip geleceğe kayıyor. İnsanlığa bakış açısı baştan olumsuz; "İnsanın doğası bu. Aramızdan erdemliler çıkması bunu değiştirmez. Gerçekten canavarlara dönüşmesek de türümüzden hayır gelmez." iması taşınıyor. Bu imayı pek benimseyebildiğimi söyleyemeyeceğim. Ha tabii, insan doğasının böyle olduğu baştan kabul edilmiş bir yapımda, buna uygun söylemlere yer verilmesini hatalı bulmuyorum.

DC bir bakıma, Zootopia gibi Amerikan yapımlarında değinilen bir konuyu işliyor. Elbette oradakinin aksine, daha sert ve uyarıcı bir dil kullanılmış, daha kuşkuya düşürücü yönlere dikkat çekilmiş ve ne kadar hayat memak meselesi olduğunun altı kalınca çizerek konu edinilmiş. Manga, döneminin paronayalarını da yansıtarak, bir tür Üçüncü Dünya Savaşı korkusunu da hikayesine katmıştı. Animede de global çapta bir savaş var. Fakat zamanında endişe duyulan o savaşın ismiyle anılmıyor. Sizin ve benim dikkat çektiğimiz konular harmanında, animenin -ve manganın- daha girift bir yapıya sahip olduğu sonucu çıkartılabilir. Doğrusu, mangayı okuduğum zaman hiç bu kadar derinlemesine düşünmemiştim. Eh, o zamanlar bu konuları o kadar kafaya takmıyordum; belki o sebeplen şimdi böyle düşünüyorum.

Çevrimdışı Mr.Sakal

  • **
  • 79
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« Yanıtla #288 : 14 Ocak 2018, 19:55:01 »
@Mr.Sakal,

İşte taze bakış açısı. Günümüze odaklanarak karşılaştırmalar yapıp durduğumdan, böyle incelikli yorumlar getiremezdim. Dikkat çektiğiniz hususlara göre, sıradan insanlarında ne kadar çıldırmaya müsait ve "Devil" olabileceğini temas edilmiş oluyor. İyi-Kötü çatışması yerine, "Eğer..." ile başlayan değişkenlerden türetilmiş olasılıklara ve durumlara daha rafine biçimde değinilmiş. Mangaya sadık kalınmış. Sadece yayınlandığı mecra ve anlatımsal gereklilik olarak, mangada gerekli animede gereksiz olabilecek fazlalıklar atılıp, hikaye yeniden düzenlenmiş. Mangada da doğal bir sürecin sonuçları söz konusuydu. Ama manganın yazılıp-çizildiği döneminde etkisiyle olayın varış noktası, "Bu öfke, bu vahşet niye?!"ye daha yakın duruyordu. Burada Masaaki Yuasa'yı takdir etmeli. Mangayı okurken -ve bu yüzden animeyi izlerken de- farklı yorumladığım yönlerinin öne çıkartılması için yaptığı değişiklikler ve eklemeler olmasa, sonuç, ucuz bir şiddet ve cinsellik gösterisi olurdu.

Size tamı tamına katılamadığım nokta, yorumunuzdan çıkartılabilecek "insanlar, canavarlara/kötü tercihler yapanlara karşı" iması.
Spoiler: Göster
Mangada, canavarların yemek için insanlara saldırmasından açıkça bahsediliyordu. Bu durum animedeyse, -haliyle- görsel anlatıya kaydırılarak sunulmuş. Bence animenin -ve manganın- vardığı nokta, insan veya iblis fark etmez, hayatta kalma itkisi ve doğal süreçte herkes bir şekilde canavardır, sadece kullandıkları silahlar ve sebepleri farklıdır, iması çıkartılabilir. İnsanlar, suç işlemeye eğilimli varlıklara karşı dirlik ve düzenlerini koruma mücadelesine girişmiyorlar; evrimsel olarak insanlığı yeryüzüden silebilecek rakiplikte bir başka türe karşı var oluş mücadelesi veriyorlar. Hayvanlar, nasıl insanlar için besin kaynağıysa, insanlarda iblisler için besin kaynağı olabilecek türe indirgenebiliyor; iki tarafta birbirinin doğal düşmanı. Devilman'lık, bu çatışmaya vicdan ve mantığı katıyor. "Hayatta kalma ve bunun için yok etme içgüdülerimize karşı gelip, birlikte yaşayabilir miyiz?" gibi sorunsallar ekleniyor. İşin içinde üstün ırk olma ya da hangisi üstün ırk olacak mücadelesi de var. Hikaye ilerledikçe, ne olduğun değil, hangi safta yer alınacağı önem kazanıyor. Deviman olarak cinayet işleyen de var. Devilman'liğinin farkındalığıyla bir köşede, öylece yaşayıp gidenler de var (Tekerlekli sandalyedeki şu öğretmen gibi). Kim kazanırsa ondan tarafım diyerek tercihte bulunan da var. Arada gidip gelenler de var. Bir süre sonra iş, içgüdüleri kontrol edip edememenin ötesine geçip, kişisel tercihlerin ne olacağında düğümleniyor. İnsanlarda benzer durumları yaşayıp tercihlerde bulunuyor. Lakin insanları daha fazla olumsuz seçimler yaparken izlediğimizden ve hikaye ilerledikçe iblisler arasındaki meselelere daha fazla odaklandığından, seyir biraz biraz, iblislerin mücadelesinde hangi taraf galip geleceğe kayıyor. İnsanlığa bakış açısı baştan olumsuz; "İnsanın doğası bu. Aramızdan erdemliler çıkması bunu değiştirmez. Gerçekten canavarlara dönüşmesek de türümüzden hayır gelmez." iması taşınıyor. Bu imayı pek benimseyebildiğimi söyleyemeyeceğim. Ha tabii, insan doğasının böyle olduğu baştan kabul edilmiş bir yapımda, buna uygun söylemlere yer verilmesini hatalı bulmuyorum.

DC bir bakıma, Zootopia gibi Amerikan yapımlarında değinilen bir konuyu işliyor. Elbette oradakinin aksine, daha sert ve uyarıcı bir dil kullanılmış, daha kuşkuya düşürücü yönlere dikkat çekilmiş ve ne kadar hayat memak meselesi olduğunun altı kalınca çizerek konu edinilmiş. Manga, döneminin paronayalarını da yansıtarak, bir tür Üçüncü Dünya Savaşı korkusunu da hikayesine katmıştı. Animede de global çapta bir savaş var. Fakat zamanında endişe duyulan o savaşın ismiyle anılmıyor. Sizin ve benim dikkat çektiğimiz konular harmanında, animenin -ve manganın- daha girift bir yapıya sahip olduğu sonucu çıkartılabilir. Doğrusu, mangayı okuduğum zaman hiç bu kadar derinlemesine düşünmemiştim. Eh, o zamanlar bu konuları o kadar kafaya takmıyordum; belki o sebeplen şimdi böyle düşünüyorum.


Spoiler: Göster
Bu seçimler noktasına bende katılıyorum ama yine de tam olarak işin içindeki noktanın bir ırk çatışması olduğu noktasına tamamen katılamıyorum. Bunu iki farklı sebepten diyorum. İlki Ryo'nun insanların birbirine düşmesi için şeytanları pazarlamasında şeytanların topluma dair huzursuzluk duyan veya farklı davranan kimseler olduğu yalanını satarken iblislerin insan olduğunu söylemesi ve onlar dönüşmeden siz onları öldürün demesi. Bu bahsettiği insan tiplemesi bana ''asosyal insanlar genelde seri katile dönüşür sosyal yönü güçlü insanların aksine'' gibi genelleşmiş kalıpların yanında burada asıl sunulan sebebin yine iblislerin cinayet işleme potansiyeli olması ile insanlarda yaratılan korku. İnsanların böyle insanlara karşı tamamiyle yok edici bir tavır takınmalarının hem yaratacağı manasız yıkımı, hem de hiçbirşeyi çözemeyeceği noktasına bir atıf olarak görmüştüm ben çünkü mevzunun ırk mevzusu olduğuna dair hiçbir atıf hatırlayamıyorum.

İkinci değinmek istediğim nokta ise Akira'nın iblislere karşı olan sonsuz nefreti ve onların ne olursa olsun öldürülmelerini istemesi. Mevzunun iki ırkın bir arada yaşayıp yaşayamayacağı mevzusu olsaydı böyle bir tavır ya da iblislerin saf kötü varlıklar olarak sunulup Devilmanlerden ayrı bir noktaya koyulması biraz anlamsızlaşırdı. Keza anime birçok noktada Akira'nın ''bedenim iblis ama kalbim insan'' demesiyle asıl meselenin bedenden bağımsız bir akıl ile yapılan seçim olduğunu gösteriyor. Bence olay senin bahsettiğin seçimler ile benim bahsettiğim suça yatkınlık noktasıyla burada birleşiyor. Kimisi bu ilkel yönünü kabullenip, aksine bunu doğru olarak benimserken kimisi bunu istemediği halde bunu yenemediği için üzüntü ve mutlulukla karmakarışık bir hayat yaşıyor ve zamanı geldiğinde ya tamamen yeniliyor ve kendine yol olarak ilkel yönünü seçiyor ya da tamamen kazanıyor.

Akira ise seçimini kötü olma yolunda yapanlara karşı bir nefret duyanlara karşı şiddet uygularken böyle bir seçim yapmayanları kurtarmaya ve kendisi gibi olabilmeleri için bir çaba harcıyor. İblisler et yemek zorunda olsa bile insan eti yemek zorunda değiller. Yaptıkları seçim ise asıl burada işliyor bana göre. Akira hiçbir vakit insan eti yemezken iblisler zorunda olmadıkları halde yiyorlar.

Öte yandan burada ikinci bir seçim olan çıkarcı seçimler giriyor. Kendi ilkel güdülerinden bağımsız olarak ya korkuyla ya nefretle ya da çıkar amaçlı yapılan seçimler. Ben burada insanların böyle bir yönü olmasa bile seçimleri ile nasıl bu yöne kayabileceklerini, erdemlere hiçbir vakit sahip olmayışlarının ve seçimlerin insanları yok oluşa götüreceğini görüyoruz. Sporcu devilmanin devilman olmasına rağmen çıkarcı bir tavırla iblislerin tarafına geçmesi ve iblislerin bu hareketi insanca olarak adlandırmaları, insanların bu varlıklarla mücadele etme amaçlı aldıkları kararların insanları yok oluşa götürmesi gibi. Bu açıdan finali seçimlerin dünyayı kaçınılmaz olarak yok edeceği gerçeği olarak yorumlayabiliriz finali.

Öte yandan insan türüne karşı tümden '' asla değişmez'' bakış açısına sahip olduğunu düşünmüyorum yönetmenin. Akira'nın insanlar taşlanırken onların karşısında kendini siper etmesi ve bu inatçılığı ile taşlamayı yapan halkı değiştirebilmesini ve onları Akira'nın bakış açısı ile kurtarabilmesi insanların böyle inatçı şahıslar tarafından değiştirebileceğini, ama böyle şahısların devasa insan nüfusunun yanında çok çok ufak kaldığını ve değişme potansiyelimiz olsa da yokoluşun kaçınılmaz sonumuz olduğu olarak yorumlamıştım ben.

Şu nokta ise yine ilginç bulduğum bir nokta. Akira birçok kişi acımasızca öldürülmesine rağmen bu cinayetleri işleyen insanlardan vazgeçmiyor ve o taşlama sahnesinde de bu kötü insanları vereceği çaba ile değiştirebileceğini kendisi de görürken arkadaşlarının ve Miki'nin cesetleriyle karşılaşan Akira'nın insanlıktan vazgeçmesi bence yine üzerine düşünülmesi gereken bir nokta. Başka insanların öldürülmesi onu yolundan saptırmaz iken öldürülenlerin sevdikleri olması onu saptırabiliyor. Halbuki sevdiklerinin diğer öldürülen insanlardan daha değerli olduğunu ve onlar adına intikam almaya değmeyip sevdikleri adına alması gerektiği gibi bir kararı Akira bile iddia edemez. O yüzden sevginin insanlığı kurtarabileceği kadar insanlığı yok oluşa da götürebileceği gibi bir noktada mevcut bence seride.
Hayatta yapılabilecek en ilginç şey ''ben hayali bir adamım'' diyebilmektir.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« Yanıtla #289 : 15 Ocak 2018, 17:13:27 »
@Mr.Sakal,

Harika tespitler :) Keşke, animeye özel başlık açsaymışım :-[

Çevrimdışı Mr.Sakal

  • **
  • 79
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« Yanıtla #290 : 15 Ocak 2018, 20:41:03 »
@Mr.Sakal,

Harika tespitler :) Keşke, animeye özel başlık açsaymışım :-[

Yuasa benim için en iyi anime yönetmenidir. O yüzden onun serilerine de özel olarak yaklaşıyorum ve daha çok titiz davranıyorum.
Hayatta yapılabilecek en ilginç şey ''ben hayali bir adamım'' diyebilmektir.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: En Son İzlediğiniz Anime?
« Yanıtla #291 : 19 Ocak 2018, 01:14:16 »
@Mr.Sakal,

Yönetmen Yuasa'ya nazar değmesin :)

Godzilla: Monster Planet (2017, Film)

Tek film diye başlayacaktım; meğersem üç filmlik bir projenin ilk ayağıymış. Birinci bölüm adı altında, üçe ayrılmış bir filmin giriş kısmını izledim.

En sevdiğim Godzilla temasına odaklanılmış: Godzilla vs İnsanlık. İyi ile kötünün değil, doğa ile insanoğlunun mücadelesi. Tabii film sonundan anlaşılan o ki, sonraki iki filmle hikayenin gidişatı ve sonucu başlangıçtakinden farklı olacağa benziyor.

Spoiler: Göster
Filmde kötü olmayacağını düşünüyordum. Genel gidişatta, Godzilla’nın iyilik ve kötülükten sıyrılmış bir karakter olduğu belli oluyor. Uzaylılarında olduğunu öğrenene kadar, kötü yok diye düşünüyordum. İki farklı uzaylı türünün üyeleri arasındaki konuşmada, fırsatları olsa Dünya’yı nasıl istila edeceklerini konuşuncaysa, bunu şüpheli bulmamıştım. Uzaylıda olsa insan insandır hesabıyla değerlendirmiştim. Ama uzaylı türler arasından bir çeşit misyonerlik faaliyeti yürütenine hep şüpheyle baktım. Dünyaya dönüp savaşmak isteyen kahramanın projesine gizliden destek vermesinin ardında başka bir şey olduğunu düşündüm.

Filmin sonundaya, düşüncemde yanılmadığımı anladım. Bu üçlemenin asıl kötüsü o uzaylı ırk. Muhtemelen, filmin başlarındaki sabotajda onların parmağı var. Üçüncü filmdeki son savaş, muhtemelen o uzaylı türe karşı verilecek. İnsanlar Godzilla’yı ya bir şekilde dondurmayı başaracak ya da onunla uyumlu biçimde yaşamayı öğrenecekler. Ya da canavarımız kahramanca ölür. Alternatif hikaye sonuçta.