Kayıt Ol

Yarı Fantastik Yarı Realist Öyküm

Çevrimdışı Ryld Argith

  • ****
  • 879
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Yarı Fantastik Yarı Realist Öyküm
« : 26 Aralık 2012, 21:29:06 »
Yaşadığım olayları kendi kalemimle harmanlayarak size sunuyorum. Okulda bu kısa öyküm bayağı tuttu. Öğretmenim bunlardan daha fazla yazabilirsem bunlardan dergi yapabileceğimizi bile söyledi! Lafı daha fazla uzatmadan sizi öykümle başbaşa bırakayım :)

                                   Seyahatname

Havada insanın içine işleyen bir soğuk vardı. Sabah sadece buz tutmakla yetinen yollar günün bu saatinde bembeyaz bir örtü ile kaplanmıştı. Benim ve sınıfın gözü ara ara yağmakta olan kara kayıyordu. Okulun insanların içine mutluluk veren zili çalınca başta olanları kavrayamadık. Sonuçta zilin çalmasına daha on beş dakika vardı. Fakat bunun hoş bir hayalden ziyade gerçek olduğunu anladığımız anda öğretmenimizin izni ile hızlıca montlarımızı giydik, çantalarımızı omzumuza attık ve bizi kendine çeken beyaz örtüye koştuk. Berkay yine temkinli davranıyor çantasının tam olup olmadığını kontrol ediyor ben ise onu hızlandırmak için dil döküyordum. Çok geçmeden iki yoldaş düştük yollara. Kardan örtü beyazdı ama altında kaygan ve pis, içinde çamur barındıran kahverengi buzlar vardı.

Okul yakınındaki yokuşu fazla dik bulduğumuzdan okul yakınındaki otoparktan gitmeye karar verdik. Üstümüzün başımızın çamur olmasını umursamıyor, tek hedefimize bizi bekleyen sıcak evlerimize doğru yol alıyorduk. Ben, Berkay’dan birkaç adım öndeydim. Bir süre sonra Berkay’ı göremez oldum. Tam arkamı dönecekken kafama isabet eden bir kartopu bende bir şok etkisi yarattı. Böyle bir taşkınlığa on misli ile karşılık veren ben ile Berkay bir süreliğine otopark’ı muharebe alanı yaptık. Ne zaman sıkıldık yolumuza geri koyulduk. Birkaç adım atmamıştık ki ayakkabısı zaten sırılsıklam olmuş olan benim ayağım kaydı. Ayağımı yerden bir santim kaldırmamama rağmen birkaç saniyede iki metre ileri kaymıştım. Tutunacak bir yer bulamadım. Otoparkın çıkışına gelmiştim. Oradaki direğe can havli ile tutunmaya çalıştım. Tutundum da ama kısa bir süreliğine. O süre benim kayarak sola doğru dönmeme yetmişti. Berkay arkamdan ilerleyebildiği kadar hızlı ilerledi ama çabaları boşaydı.

Ben kayarak köşeyi döndükten sonra karşımda üstüme doğru gelmekte olan minibüsü görünce kısa süreli bir şok yaşadım. Tutunacak hiçbir yerim yoktu bende kendimi Otoparkın yanındaki küçük çimenlik alana atmıştım. Şoför beni fark etmemişti bile. Gözü müşteri ve dolaylı olarak para hırsından dönmüş olacak ki son gaz devam etti yoluna. Ben bu şoku kendi kendime gülerek atlatmaya çalışırken Berkay yanıma geldi. Hemen yola geri koyulduk. Akbil dolum noktasında öğrenci kartlarımıza vizeleme işlemi yaptırmayı denedik. Son işlem günü 31 Aralık’tı. Bugünse günlerden 20 Aralık. Zaman elimizde olmayan tek şey olduğundan görevli abiden bize bir çözüm yolu önermesini rica ettik. Bize Uzunçayır durağına gitmemizi, oradaki merkezden yardım almamız gerektiğini söyledi. Nasıl bir tesadüftür ki aynı sabah başka bir görevli abiye sorduğumda bize Zincirlikuyu durağına gitmemiz gerektiğini söylemişti.

Hayatın bize oynadığı bir oyun olacak ki ondan önce sorduğumuzda da ya Söğütlüçeşme ya da Fikirtepe cevabı ile karşılaşıyorduk. İyice tepemiz atmıştı. Durağa giriş yaptıktan sonra gördüğüm ilk metrobüsün arkasındaki telefon numarasını tuşladım. Amacı bana yardımcı olmak olan bir abla açtı telefonu. Ona derdimi elimden gelebildiğince yumuşak bir biçimde anlattım. Bizimde insan olduğumuzu, öğrenci olduğumuz için zaten bir sürü işle uğraştığımızı ve bu tip işlere zaman ayıramayacağımızı mümkün olduğunca güzel bir dille anlattım. Bize ilgileneceklerini söyledi. Biz buna tabii ki de inanmamıştık. Ama yapacak başka bir şeyimiz olmadığından bu konuyu boş verip metrobüse bindik. Her zamanki gibi kalabalık olan metrobüsün camları buğulanma yüzünden dışarıyı göstermiyordu. Fakat bize bilgi vermeyi seven abla durak adlarını söyleyerek bize yardımcı oluyordu. Boğaziçi Köprüsü’nü on dakikada geçmiştik. İkimizin de içine bir kuşku düşmüştü. Sanki on dakika bir köprü geçişi için birazcık uzundu. Zincirlikuyu durağında aktarma yapmak üzere indiğimizde başta yağan kar yüzünden hiçbir şey göremedik. Sonrasında ise şüphelerimizin doğru çıktığını fark ettik üzüntüyle.
Durak dopdoluydu. Hatta bu sıfat bile az kalırdı durağın durumunu nitelemeye. İnsanlar yollara dökülmüş metrobüslerin geçişlerini engelliyordu. Ortama bir kargaşa hâkimdi. Biz insanların içinden zar zor ilerlerken bir yandan da metrobüsün uzunluğunu hesaplamaya çalışıyorduk.
Ortalama uzunluk konusunda bir hükme varınca metrobüsün arka kapısının açılacağını hesapladığımız yere doğru yol aldık. Berkay’a bu kalabalığın fotoğrafını çekmesini söyledim.

Çünkü Berkay’la beraber bir buçuk senedir metrobüsle okula gidip geliyorduk ve ikimizde böyle bir şeyi daha önce görmemiştik. Büyük ihtimal bir daha göremeyecektikte. Halk şeritleri tamamen kapayınca duraktaki hoparlör açıldı ve bir adam konuşmaya başladı ‘Sayın yolcular, muhalefet hava koşulları sebebiyle metrobüslerimiz biraz gecikmiştir. Eğer siz şeritleri açmazsanız metrobüslerin gelmeleri mümkün olmayacaktır.’. Fakat bu konuşmanın insanların üzerinde hiçbir tesiri olmadı. Bunun üzerine birkaç tane metrobüs geldi. Normalde o duraktaki insanları götürmek için en az on tane metrobüs gerektiğini Berkay’da bende tecrübelerimizden biliyorduk. Fakat insanlar o kadar çok beklemişlerdi ki ne yaptılar ne ettiler dört metrobüse küçük bir azınlık dışındaki herkesi aldılar. Berkay’la ben daha fazla bekleyemeyip katıldık önümüzdeki kalabalığa. Metrobüsler hareket etti. Ne zaman yeni durağa doğru ilerlemeye başladık, metrobüs kaplumbağa ile yarışır cinste yavaşladı.

Normalde üç dakikada varacağımız durağa yirmi dakika geçmesine rağmen varamamıştık. Herkes pimi çekilmiş bomba gibi patlayacak yer arıyordu. Ben sıkıntıdan rehberimdeki kişileri sırayla aramaya başladım. İçlerinden biri okulların kar nedeniyle 21 Aralık 2012 tarihinde tatil edildiğini söyledi. Başta Berkay’la ben bu haberi kahkahalarla karşıladık. Ama çok geçmeden bir şey fark ettik: Ne pazartesiye ödevi olan kitaplar ne de sınavı olan ders defterlerinden biri yanımızdaydı. İkimizde çok sinirlendik çünkü zorluklarla aştığımız yolu geri tepmek zorunda kalacaktık. İkimizi de bir karamsarlıktır kapladı. Bu duruma bir çözüm ararken gözüm yola takıldı. İnsanlar şeritte ikişer üçer yürüyor, normalde metrobüsün ilerlemesi gereken yolda şemsiyeleriyle gidiyorlardı. Acaba eve bugün varabilir miyim diye geçirdim içimden. Zaman akmak bilmiyordu. O kadar yavaş ilerliyorlardı ki sonraki durağı haber veren abla bile konuşmaz oldu. Araçtaki tek ses insanların oflamalarıydı. Ayağımı hissetmez olmuştum. Zaten bu ülkede bir kişi bile kalkayım da bu ülkenin genç beyinleri olan öğrencilere yer vereyim demez! Canımız sıkkın bekliyorduk durakların geçmesini, hiç geçmeyeceğini bilebile. Bu sıkıntılı anımıza yaşlı bir amca isyan ederek son verdi.

‘Cankurtaran yok mu?’ diye isyan etti yaşlı amca. Bu söyledikleri kısık olduğundan ciddi bir sorun var sandık ama sonra amca konuşmaya devam etti.
‘Boğuluyoruz burada!’
Amca susmuyordu. İçinde biriktirdiği tüm öfkeyi taşıyamayacak hale gelmiş olacak ki uzun süre konuştu.
‘Bu şoförü dövmek lazım!’
Bu cümleyi duyduktan sonra ben direk şoförü gösteren aynaya baktım. Şoför aynaya öyle sert baktı ki başlarda kavga edecekler sandım. Acaba metrobüste levye bulunuyor mu diye düşünüyordum ki amca yine nutuğuna başladı:
‘Edirnekapı’da ineceğim Edirne’ye de gelemedik kapıda açılmıyor!’
Berkay’la ben sesli olarak gülüyorduk. Etrafımızdakiler kimsenin bize kızmadığını gördüklerinden dolayı onlarda gülmeye başladı. Halk amcayı destekliyordu. Fakat kimse ona katıldığını açıkça beyan etmiyordu. Hepsi korkuyordu. İtiraz etmelerinin başlarına dert açacağından korktuklarından hiçbiri sesini çıkarmıyordu. Yanındaki adam amcaya Edirnekapı’ya yaklaşmakta olduklarını söyledi. Amca lafını esirgemedi yine konuştu.
‘Bu şoför kapıyı açabilirse ineceğiz.’
Amca gözümde tam bir halk kahramanı olmuştu. Korkacak hiçbir şeyi yoktu ya da o diğerleri gibi hakkını aramaktan çekinmiyordu. Bunun üzerine hiç düşünmeden bende bağırdım.
‘Amca sen gidersen kim bizim hakkımızı arayacak?’

Şoför Amca olayların büyüyeceğini düşünmüş olacak ki yolu hızlıca kat etmiş kapıyı hemen açmıştı. Amcanın beni duyduğuna eminim ama cevap vermeye zamanı olmadı ve araçtan indi. Yolumuza devam ederken metrobüs duraklarında tepkilerini metrobüslerine kartopu atarak gösteren insanlar gördük. Yaptıklarına grupça (evet grupça çünkü birlikte o kadar zaman geçirmiştik ki aramızda bir sinerji oluşmuştu.) anlam veremedik. İneceğimiz duraklara yaklaştığımızda metrobüsün gerçekten kalabalık olduğunu gördüm. Berkay’a döndüm ve ‘Berkay biz metrobüse bindik ama nasıl ineceğimizi hiç düşünmedik.’ dedim. İkimizin de aklını bir süre bu soru kurcaladı. Fakat ikimizde o kadar yorulmuştuk ki hiçbir şey evlerimize varmamıza engel olmadı. Ne yaptık ne ettik oradan kurtulmayı başardık.


                                                                                                     -Ryld Argith (Şahin) -

Not eserime isim bulmakta zorlandığım için seyehatname olarak bıraktım.

                                                                                            
"Ben neysem oyum Regene. Sen nasıl ışığın bir parçasıysan, ben de karanlığın bir parçasıyım. Bence biri diğerinden daha iyi veya daha kötü değil"
Kara Dalamar

Çevrimdışı

  • *
  • 27
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yarı Fantastik Yarı Realist Öyküm
« Yanıtla #1 : 29 Aralık 2012, 13:05:52 »
Bir an önce yazıp bitirmeyi düşünmüşsünüz gibi hissettim okurken, aklınızdakileri bir an önce sıralamak ister gibi olmuş yazınız. Güzel bir yerden anlatmaya başlamışsınız ama ilerledikçe karmaşıklığın içinde boğulmuş.
Yaşadığınız heyecanı yazıya dökmekte zorlanmışsınız. Duygularınızı ele alırken o anı yaşadığınızı tekrar tekrar zihninizde canlandırmanız yararınıza olacaktır diye düşünüyorum.
Yaşlı amcanın konuşmalarını sevdim "Edirne ve kapı" :D
Kaleminize sağlık, tebrikler..
bir fincan fala kimse hayır diyemez.. :)
meraklısın meraklıyız---da.. bilirsin! fazla merak iyi değildir.
bazen meraktan değil de merak edilenden gelir iyi olmayan şeyler, sen sen ol fazla merak edip kurcalama benden sana söylemesi...

Çevrimdışı Ryld Argith

  • ****
  • 879
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yarı Fantastik Yarı Realist Öyküm
« Yanıtla #2 : 29 Aralık 2012, 13:16:17 »
Haksız sayılmazsınız. :) Olaylar birebir yaşandığı için acele ile yazdım. Sonrakilerde daha ağırdan alacağım. Okuduğunuz ve yorum yaptığınız için teşekkürler :)
"Ben neysem oyum Regene. Sen nasıl ışığın bir parçasıysan, ben de karanlığın bir parçasıyım. Bence biri diğerinden daha iyi veya daha kötü değil"
Kara Dalamar