Kayıt Ol

Gri Gökkuşakları

Çevrimdışı Vega

  • ****
  • 1023
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Gri Gökkuşakları
« : 13 Ocak 2013, 22:22:41 »
  Sanırım Gezginler Kamarası'nın yazısız kurallarından biri de olabildiğince anlamsız veya anlamı gizli veya absürt isimli konular açmak. Acaba becerebildim mi? Sanırım başlangıç için iyi, hem o kadar da umurumda değil aslında. Tek istediğim yazmak. Ve okutmak. Yazmak için yazıyorum klişesini sıçmayacağım, hayatımda duyduğum gördüğüm en ikiyüzlüce en salakça laf.

Buralar şimdi dutluk ama ileride bol bol yazı koyarım ben ya. Herhalde yani.

Çevrimdışı Vega

  • ****
  • 1023
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gri Gökkuşakları
« Yanıtla #1 : 20 Ocak 2013, 17:09:08 »
Hayatın anlamı mutlu olmak olmalı.

Şöyle bir düşünelim, bu soruya pek çok insan farklı cevaplar verir. Başarı. Bilgi. Para. Sağlık. Tanrıya hizmet.

Başarı ve para şimdiye kadar duyduğum en yüzeysel yanıtlardan herhalde. Para huzur getirmez sözü ne kadar klişe olsa da, Blair Waldorf (s.a.v.) kraliçemiz çok afili bir yanıt vermiş olsa da[*]Whoever said that money doesn't buy happiness didn't know where to shop.[/*] biraz olsun haklılık payı var. Yanınızda kız/erkek arkadaşınız, dostlarınız, değer verdiğiniz ve size değer veren insanlar olmadan parayla nasıl mutlu olabilirsiniz ki? Evet paranız olursa sevgiliniz ve sahte dostlarınız olur ama onların da sevgi ihtiyacınızı karşılayacaklarını pek sanmam. Ha aralarında çok iyi oyuncular, vardır, eyvallah. Ama istisnalar kaideyi bozmaz.

Sağlık. Sağlık. Sağlık.  Eh sanırım biraz daha iyi bir cevap. Beden sağlığından çok akıl sağlığına odaklanalım biraz. Eğer psikolojiniz bozuk değilse, akıl sağlınız yerindeyse hiç sorun yoktur değil mi? Açıkçası akıl sağlığı kadar salakça bir şey hayatımda duymadım. Bizi ottan çiçekten ayıran şey farklılıklarımız değil mi? Dikkat ettiyseniz hayvanlardan demedim çünkü;
a. İnsanların da gelişmiş hayvanlar olduklarını düşünüyorum.
b. Şimdiye kadar bir milyon tane kedim olmuştur herhalde. Hepsinin karakterleri farklıydı.
Geçen güne kadar iki haftada bir psikolog seanslarına gidiyordum. Majör depresyondan dolayı. Ama bir şeyi fark ettiğimde antidepresanlarımı bir köşeye attım(çöpe atmaya bi' taraflarım yemedi açıkçası, kutusu on tl haberiniz var mı sizin?) son randevuma gitmedim. Ben birine beni normalleştirsin, diğer insanlara benzetsin diye para ve zaman harcayamam. Çok saçma. Neyse, sağlık konusuna cevabım şu olacak kısaca: Domuz gibi olup da etrafta salak salak yalnız başıma dolaşmaktansa AIDSli bir şekilde ölüm döşeğinde, ama erkek arkadaşımla el ele göz göze oturmayı tercih ederim.

Bilgi? Evet dünyanın en sıkıcı insanı olup da ağaç gibi gelip gitmek istiyorsanız hayatınızın anlamını bilgi yapmak çok iyi bir tercih.

Tanrıya hizmet? Off lütfen, şu an kelimelerle anlatamayacağım kadar saçma bulduğum bir öneri. Yüz bin kere göz devirsem anlarsınız herhalde saçmalığını?

Oysa mutlu olmak bambaşka. Eğer yaşamınızdan zevk alıyorsanız altınızda kaç model bir araba olduğu neden önemli olsun ki? Ya da ne kadar bilgili/cahil olduğunuz? Ya da kaç tane madalyanızın, plaketinizin olduğu?

Tabii bu dünya üzerinde milyonlarca hayat var, hepsinde en önemli kavramın mutluluk olmasını bekleyemeyiz. Ama benim hayatımın -ki en önemli hayat bu oluyor- anlamı mutluluk. Ve ona sahip olmak için elimden geleni yapıyorum, yapacağım.

Çevrimdışı Vega

  • ****
  • 1023
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Fandomlar tıpkı dinler gibidir.

Ne yönden olduğunu açıklayacağım ama bilmeyenleriniz için fandom kelimesininin anlamını vereyim: Bir kişiye, kitaba, filme vs gönülden bağlı kişilerin oluşturduğu grup. Fanboylar fangirller toplanıyor bu fandomları oluşturuyor kısaca. Hatta bu fanboyluk saçmalığın dibine vurdurup bir markanın fanı olan gruplar var. Apple fanboylarını duymuşsunuzdur herhalde?

Fandomlar çoğu zaman kendilerine bir isim alırlar. Harry Potter Fandomının adı Potterheads oluyor mesela. Ki hayatımda duyduğum en salakça isim olabilir. Neyse. Britney Spears fanlarına Fatale Army deniyor son albümü Femme Fatale'dan esinlenerek. Rihanna'nınkiler Navy. Glee dizisinin fanlarına Gleek. Gider bu böyle.

Fandomlar tıpkı dinler gibidir. Hiç bir fan, fanı olduğu kişiye/şeye laf ettirmez mesela. Bir Belieber'ın yanında JB'ye laf yaparsanız kahveden adam toplayıp gelebilir, öyle bir potansiyelleri var. Ayrıca çoğu dindar kişiyle benzer özellikleri var fanların. Çoğu zaman düşünmezler, sorgulamazlar, yargılamazlar. Bir potterheadın yanına gidip deyin ki "R.A.B'ın kim olduğu çok bariz değil miydi? Hatta bence J. K. sırf teoriler öyle diye o yönde ilerletti olayları. Bence kurgu orada bayağı bir zayıflıyor." Potterhead erkişisi muhtemelen sözlerinizdeki mantığa falan odaklanmaz. Direk ana bacı küfreder size. Çünkü o onun kutsalıdır, dokunulmazıdır. Tanıdık geldi mi?

Şu kocaaaa fandom aleminde diyebilirim ki tek kaliteli fandom -benim de dahil olduğum- Little Monsterlardır. (Bak bu bile dindar düşüncesine benziyor. Benim dinim doğru öbürküler kaka) Bir kere Monstarlar okulda zorbalığa karşı durur, nefret suçları hakkında bilinçlidir. Homofobiden ve homofobiklerden tiksinir. Yani bizimki kadar derin bir fandom daha yok sanırsam. Tabii asıl olay Lady Gaga'ya tapmak. Ciddi anlamda. Yani Littlemonsters.com sitesine girerseniz abartmadığımı görürsünüz. Monsterlar Lady Gaga'ya tapıyor resmen.



Ama problem şu ki uzun zamandır kendimi uzaklaşmış hissediyorum Little Monsterlardan. Yani evet, hala Gaga'ya bayılıyorum, müziklerini başarılı buluyorum, kısa film tadındaki kliplerini OHAA nidalarıyla falan izliyorum... Ama müziklerini dinleyesim gelmiyor. Bazen bir tanesi denk geliyor müzikçalardan ve zevkle dinliyorum. Ama yok yani listeden bakıp da hiç seçip dinlemek gelmiyor içimden. Bilmiyorum neden, çünkü hala Monster Code'a tüm kalbimle inanıyorum.

Alıntı
Be brave. Dare to create and share your art with the world.

Be kind. Encourage and support your fellow monsters. We don’t want to put anyone down, be it other Little Monsters or other artists.

Be tolerant. Never make anyone feel unwelcome or judged; treat everyone with respect, love and acceptance.

Be original. Please only upload content you've created or have permission to post.

Be a contributor. Post good content and good discussion will follow. Don’t ask for likes. Up-vote great comments, and down-vote those that take away from to the discussion (there is no room for negativity within LittleMonsters.com).

Be safe. Protect your privacy, and respect the privacy of others.

Be respectful. Keep things appropriate for everyone, including all of the young little monsters out there. Please no nudity or explicit content. If you repeatedly post content that offends the community, we may have to limit your access.

… be yourself.


Yani açıkçası düşünüyorum neden Gaga'yı bu kadar çok seviyorum diye. Cinsel yönelimimi keşfederken bana büyük güç vermiş olduğu için belki. Belki de din olayı hayatımdan tamamen çıkmışken bağlanacak bir şey arıyordum? Bilmiyorum. Sadece artık kendimi yeterince güçlü hissederken ve herhangi bir şeye bağlanma ihtiyacı duymazken Monsterlık olayını terk etmek nankörce geliyor gibi. Yani ben ihtiyaç duyduğumda onlar bana kucak açmıştı, şimdi kendimi daha iyi hissediyorken terk edip gitmek? Bu çok... yanlış geliyor.

Hatta şu an yaşadığım duyguları teizmden agnostisizme geçerken hissettiklerime benzetiyorum. Dediğim gibi. Fandom-din benzerliği.

Neyse, kafam karışık.
Hayatınızdan muhtemelen üç-beş dakika çalmanın mutluluğu içinde yazımı şu şarkıyla bitireyim o zaman.
http://www.youtube.com/watch?v=FQ2yXWi0ppw

Çevrimdışı Vega

  • ****
  • 1023
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gri Gökkuşakları
« Yanıtla #3 : 02 Nisan 2013, 17:19:35 »
Batar batmaz güneş, aydınlığın nişanesi;
Ayın hükümranlığı başlar, gizemlerin annesi.
Sarar bulutlarla bezeli kara pelerinini gökyüzüne,
Defeder, sürer semalardan maviyi.
 
İyilik dolu sanılan yıldızlar çıkar ortaya,
Kimse bilmez ki onlar şeytanın gözleri.
Gölgenin tohumları birer birer çıkar karanlığa,
Şerlerini yaymaya, zavallı fanilere musallat olmaya.
 
Umutsuzluklar, karabasanlar, talihsizlikler...
Cadıların kazanlarında pişer birer birer.
Mutsuzluktan beslenen iblis tohumu kocakarılar,
Zevkle, hazla ölümlülere işkence eder.
 
Dolanırlar sihirbazlar lanetli ateşlerinin başında
Okurlar irin ve pislik odlu ilahilerini Anne Ay'a
Gümüş ışığından aldıkları güçlerle
Vahşi varlıkları ortak ederler planlarına
 
Belki az önce çığlık atan karga
Belki de haykıran kedi, günah kadar kara
Kim koşmaz ki mavi alevlerin arasına
Güçlü kelimeleri söylemek yeter kararlılıkla
 
Ağza alınmayacak faaliyetlerden sonra
Güneşin ışıklaır birer birer saplanır toprağa
Çember oluşturmuş cadılar, onların emellerine alet olmuş iblisler
Kaçıp saklanırlar küf kokulu yuvalarına.


Eskilerden yazdığım bir şiir. Sanırım çok fazla The Secret Circle ve The Craft yüklemesi yapmıştım vücuduma.

Çevrimdışı Vega

  • ****
  • 1023
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gri Gökkuşakları
« Yanıtla #4 : 02 Nisan 2013, 17:32:49 »
Sanırım tüm zamanların en saçma şeyini yapıp en yakın arkadaşımdan ayrıldım.

Yani çok saçma değil mi? Sevgili mi bu sanki nasıl ayrılıyorsun? Bu neyin kafası???

Öyle değil ama, bence bir en yakın arkadaş insanın özel hayatında sevgili kadar yer kaplıyor. Hatta bazen daha bile fazla. Sonuçta sevgililer gidip geliyor, en yakın arkadaş her zaman yanında kalıyor. Sevgiliyi her zaman bulabilirsin. Onu bulamazsan da fakbadi bulursun. Bulursun yani işte romantik bir şeyler yaşayabileceğin birini. Ama tüm sırlarını anlatabileceğin, en ufak bir terslikte kollarının arasına saklanabileceğin, omzuna yaslanıp sessizce durabileceğin birisini çok da bulamazsın. OHA DUR Bİ SANİYE BEN RESMEN SEVGİLİ TARİFİ YAPTIM.

Şu an bunu size yazarken farkettim. Öehh aslında kız niye uzaklaşmış anlayabiliyorum ben buna sümük gibi yapışmışım!!!! Şöyle bir bakıyorum da geç mesaj atınca tripler, can sıkıntısı tripler, istediğimi neden yapmıyorsun tripler... Biz bildiğin içinde cinsellik olmayan aşk yaşamışız ya la.

Ama ne bileyim, böyle aşk maşk yoktu ki. Ben en basitinden şu an okuldan bir bebenin stalkerlığını yapıyorum mesela. O zaman ne oluyor? Sahip olamadığım bir ilişkinin öfkesini ondan mı çıkardım?

Aslında ayrılma olayımız da saçma. Bak şimdi yaklaşık bir hafta önce ben gereksiz, nedensiz, saçma bir yalnızlık hissine kapıldım. [*]TİPİK UMUT[/*] Melisa'yı da aradım aradım aradıııımmm... Yok açmıyor salak. İlk işim feysten online olur olmaz trip atmak oldu. Ama öyle böyle trip değil bildiğin köpek çektim. O da sanki hiç bir şey olmamış gibi "sana yeni bi çevre edinmen gerektiğini ben söylemiştim" dedi. Ayy çak ağzına iki tane şıllığın otursun öyle. Yani hiç umursamıyor beni olay bu aslında.

Bir saniye, ben peki bunu size niye anlatıyorum? Teşhirci olduğum için herhalde. Özel hayat teşhircisi. Peki bu yazıyı buraya kadar okuduysanız siz ne oluyorsunuz?

Edit: Eneem Ogre olmuşum an itibariyle. Yaklaşık 1000 kadar boş mesaj atmışım bu foruma yani.

Edit2: http://www.youtube.com/watch?v=8wCzoJkmMBU şöyle de bir şarkı ekleyeyim dedim yazıya.

Çevrimdışı Vega

  • ****
  • 1023
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gri Gökkuşakları
« Yanıtla #5 : 25 Mayıs 2013, 17:16:46 »
Hayatımın kısımlarını şu forumda yayınlamak kadar saçma bir şey olamaz. Ama nitekim ben saçma bir insanım.

Şu aralar gündemimdeki bir problem kimsenin ne istediğimi takmaması. Annem, babam, arkadaşlarım, kardeşlerim, sokaktan geçen insanlar. Benmerkezci bir insan olduğum doğrudur ama kimseyi benim kurallarımla ve benim hayat anlayışımla yaşamaya zorlamadım, elimden geldiğince kimseyi yargılamadım kimseyi yadırgamadım. Tabii insan köpeğine tecavüz edip sonra sevk için döverek öldüren birini görünce küfretmiyor değil. Eh, o kadar yargılama da olsun bir zahmet.

Gelecekten neler beklediğim sadece beni ilgilendirir. Hayır anne, mühendis veya avukat veya yargıç veya diplomat olmayacağım. Zaten artık tanıyorsun beni sevsen mühendis olamam. Ha diğerlerini olabilir miyim? Zorlasam olur da hayatımda istemediğim hiçbir şey için zorlamadım. Veya az istediğim. Motivasyonum ne kadar kuvvetliyse o kadar fazla çabalarım, ama problem şu ki insanlar motivasyonumu değiştirmek yerine (ki bu da anlamsız, boş, saçma ve kötü niyetli bir uğraş olurdu) daha çok çabalamak için zorlamayı deniyorlar. Yani ne diyebilirim ki, bence orta derece insan psikolojisi ve pedagoji(google'a bakarak yazdım bir an unutmuşum) bilmeden ebeveyn olmamak gerekiyor. Ebeveynlik ehliyeti diye bir şey olsun hatta, insanlar tavşan gibi üremesin. Zaten çoğala çoğala dünyanın içine sıçtık.

İleride düzgün masabaşı bir iş istemiyorsam ne istiyorum? Ehh, siz bile saçma bulabilirsiniz hayallerimi, ki çoğunuz hayatı kitaplardan ve video oyunlarından ibaret geekler olduğunuz için takmam, sahne sanatlarıyla ilgili bir iş istiyorum. Tepemde beyni var mı yok mu belli olmayan bir şefle kağıt dosyalayacağıma, her gün onlarca, belki yüzlerce idiot ve embesille uğraşıp onlara laf anlatacağıma iki yüz sayfalık senaryoyu ezberleyip yüzlerce insanın önünde onu oynamak daha kolay ve mutluluk verici geliyor. Siz mesainizi bitirip şirketten çıkarken kimse alkışlamaz ama sahneye çıktığınızda en ufak bir rolde bile bir sürü insanın saygısını, beğenisini görürsünüz. Evet bir kaç sanatsever entel dantelin ellerini birbirine vurması sonucu çıkan ses beni öylesine tatmin ediyor ki. Tanrım, nasıl bir onaylanma ve sevgi arzum var belli değil.

Ama hayır. Ders çalışmayacağım. Sınıfımı geçecek kadar yüksek not alsam yeter. Barajı geçip yetenek sınavlarına girmeme neden olacak kadar net yapsam yeter. Daha fazlasında gözüm yok. Her konuda en iyi olamam. Ben bile. Ve bunun için uğraşacak da değilim. Eğer hoşlanmıyorsanız kendi işinize bakabilirsiniz.

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gri Gökkuşakları
« Yanıtla #6 : 16 Ekim 2013, 03:06:14 »
Şu aralar gündemimdeki bir problem kimsenin ne istediğimi takmaması. Annem, babam, arkadaşlarım, kardeşlerim, sokaktan geçen insanlar.

Takmamak değil de, benzer bir durum var hayatımda. Ben de şu sıralar Samsung Galaxy Note 3 istiyorum. Ama herkes "Manyak mısın, git diz üstü al kendine. Para verme o alete," diyor. Karamsar yanım günyüzüne çıktı bu sebeple. Ne yapsam, nasıl etsem, kimlere gitsem bilemiyorum.

Kısacası hayat bu. Yaşayacağız. Başka şansımız yok. Konunun istediğim cep telefonu modeliyle de hiçbir alakası yok.
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı Quid Rides

  • **
  • 399
  • Rom: 17
  • #800000
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gri Gökkuşakları
« Yanıtla #7 : 16 Ekim 2013, 11:33:15 »
Ben de şu sıralar Samsung Galaxy Note 3 istiyorum. Ama herkes "Manyak mısın, git diz üstü al kendine. Para verme o alete," diyor. Karamsar yanım günyüzüne çıktı bu sebeple. Ne yapsam, nasıl etsem, kimlere gitsem bilemiyorum.

Tek sıkıntın bu olsun macigicalbronze.
http://turanmemre.wordpress.com/
Bana dönek demiş itin birisi
Açığım ne imiş sor hele hele

Çevrimdışı TerreneWorld

  • *
  • 19
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gri Gökkuşakları
« Yanıtla #8 : 16 Ekim 2013, 15:05:43 »
Batar batmaz güneş, aydınlığın nişanesi;
Ayın hükümranlığı başlar, gizemlerin annesi.
Sarar bulutlarla bezeli kara pelerinini gökyüzüne,
Defeder, sürer semalardan maviyi.
 
İyilik dolu sanılan yıldızlar çıkar ortaya,
Kimse bilmez ki onlar şeytanın gözleri.
Gölgenin tohumları birer birer çıkar karanlığa,
Şerlerini yaymaya, zavallı fanilere musallat olmaya.
 
Umutsuzluklar, karabasanlar, talihsizlikler...
Cadıların kazanlarında pişer birer birer.
Mutsuzluktan beslenen iblis tohumu kocakarılar,
Zevkle, hazla ölümlülere işkence eder.
 
Dolanırlar sihirbazlar lanetli ateşlerinin başında
Okurlar irin ve pislik odlu ilahilerini Anne Ay'a
Gümüş ışığından aldıkları güçlerle
Vahşi varlıkları ortak ederler planlarına
 
Belki az önce çığlık atan karga
Belki de haykıran kedi, günah kadar kara
Kim koşmaz ki mavi alevlerin arasına
Güçlü kelimeleri söylemek yeter kararlılıkla
 
Ağza alınmayacak faaliyetlerden sonra
Güneşin ışıklaır birer birer saplanır toprağa
Çember oluşturmuş cadılar, onların emellerine alet olmuş iblisler
Kaçıp saklanırlar küf kokulu yuvalarına.


Eskilerden yazdığım bir şiir. Sanırım çok fazla The Secret Circle ve The Craft yüklemesi yapmıştım vücuduma.

Faust...

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gri Gökkuşakları
« Yanıtla #9 : 16 Ekim 2013, 23:49:28 »
Ben de şu sıralar Samsung Galaxy Note 3 istiyorum. Ama herkes "Manyak mısın, git diz üstü al kendine. Para verme o alete," diyor. Karamsar yanım günyüzüne çıktı bu sebeple. Ne yapsam, nasıl etsem, kimlere gitsem bilemiyorum.

Tek sıkıntın bu olsun macigicalbronze.

Daha ne sıkıntılar var da, bahsi açılmışken en masum olanı yazayım dedim.

Şöyle diyelim madem: Keşke hepimizin derdi bu ve benzerleri olsa.
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı Vega

  • ****
  • 1023
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gri Gökkuşakları
« Yanıtla #10 : 23 Ekim 2013, 22:50:33 »
Neden günah kadar kara derler ki? Neden günah kadar çirkin derler? Günah göze güzel görünür, bu yüzden ona günah deriz. Günahlar rengarenktir, günahlar insanları mutlu eder. Günahlar siyah olamaz, hayır, bu asla kabul edemeyeceğim bir şey. Eğer bedelleri bu kadar ağır olacaksa, en azından cehennemin karşılığını almalıyız.

Gecenin-bir-yarısı-kalkıp-yazılan-bir-hikayede-kullanılmak-için-bekleyen-paragraflar

Çevrimdışı Vega

  • ****
  • 1023
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gri Gökkuşakları - Pek Bir Ateşli Yazı
« Yanıtla #11 : 28 Kasım 2013, 22:52:10 »
Ateş hep üşür.

Hiç düşündünüz mü aslında ateşin aslında neler hissettiğini? Ateş çevresindekilerden hep daha sıcak, hep daha aydınlıktır. Bunun bedelini de hep öder. Çevresindekilere ısı verirken o da ısı kaybeder. Isı kaybeden insan üşür. Isı kaybeden ateş neden üşümesin?

Bir çakmağın ateşinin ne kadar hüzünlü olduğunu fark ettiniz mi? Tek başına hiçbir işe yaramaz. Onu yararlı kılan mumdur, ocaktır, sigaradır. Bir kaç saniyeliğine, başka bir ateşe can vermek için yaşar ve yok olur. Tıpkı bir anne gibi. Üstelik yaşam verdiği şeyin kendinden daha büyük, daha parlak, daha uzun ömürlü olduğunu bilerek. Çıraya verdiği ateşin insanları kendisinden daha sıcak tutacağını, yaktığı mumun uzun uzun insanları aydınlatacağını bile bile feda eder kendini.

Bundan ki, ateş hep üşür.

Çevrimdışı Thomasward

  • **
  • 352
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gri Gökkuşakları
« Yanıtla #12 : 17 Mayıs 2014, 20:21:53 »
Yazını okurken gülüsemeye alışkın olmayan yüz kaslarıma kramp girecek gibi oldu. Sen , sanırım dediğin üzere teşhirci oluyorsun :/ ben de burnunu bu işe sokarak bunları okuyan biri oluyorum . Ne olur ne olmaz sana bir şey söyleyeceğim . Umarım yetenek sınavların falan iyi gider ancak azıcık ve boktan da olsa bir kavga ile sonlanmış tiyatro yaşamımda  , sakalları çıkmış on sekiz - on dokuz yaşlarında saf biriyle arkadaş oldum. Ailesinin pek iplemediği , oyunculuk hedefi olduğu için dersleri takmayan  , tüm kalbiyle tiyatroya  çalışan biriydi.

    Tüm oyunu ruhuyla da oynasa vasatın üstüne çıkamadı. (Şansa bak ki benim gibi tiyatroya zorla giden birinde ise yetenek vardı , keşke o yeteneği ona verebilseydim.) Her şeyi bırakıp tiyatroyu düşündü.Bu gerçek  , kıssa çıkarman için masal falan anlatmıyorum , yanlış anlama ama beni pek ipleyeceğini :D de düşünmüyorum. Olmadık hayaller sana yalan söyler , mitolojideki sirenler gibi seni kandırır ve güzel , tatlı , karanlık sularda seni boğarlar. Sen Odisius (yanlış yazdım gülmeyin :D) ol ve boğulma. Hayallerin , sana gerçekleri vaat eden ideallere dönüşmedikçe dinleme onları . En yeni yetmelerin en yetmesi olarak öğüt verdim ama olsun şu an o çocuğa akıl verememenin vicdansızlığını yaşıyorum.


     Akıl versem dahi bir şey değişmezdi , diğerleri ile aynı şeyi söylemiş ve sakallı saf dostumu kaybetmiş olacaktım. Onun , uzun bir mutluluk yaşama ihtimali yoktu, onu  üzüp kısa mutluluğunu elinden almak gibi bir denyoluk yapamazdım. Şu an boş , avare, mutsuz biri olarak yaşıyor sanırım, iletişim yok. Bu da böyle bir anım . Neyse sen hayallerine dikkat et seni boğmasınlar :) ( Bana ne lan ! Burnumu sokuyorum her işe ... :/)