Kayıt Ol

Ölü Aşk

Çevrimdışı Bars Elsa

  • **
  • 318
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ölü Aşk
« : 08 Mayıs 2013, 01:20:35 »
UYARI:Öykü aşırı derecede cinsel ögeler içermektedir, bundan rahatsızlık duyacakların öyküyü okumamasını rica ediyorum.

   Ölü Aşk

    Sıkıcı bir günün ardından deşarj olmak, rahatlamak için Burdur Gölü kenarındaki kafelerden birine gitmişti Lale. Batmak üzere olan güneş çarşaf gibi dalgalanan suyla buluşurken bütün dertlerini, sıkıntılarını unutur bu eşsiz manzaranın keyfini çıkarırdı. Ancak o akşam öyle olmadı… Şiddetli baş ağrılarından birinin daha başladığını hissettiğinde durumun daha kötüye gideceğinden emindi; çünkü her zaman aynı şey olurdu. Ensesinden saplanan ağrı şakaklarına ulaşır, şiddetin dozu arttıkça beynine balyoz yiyormuş gibi hisseder ve kulakları çınlardı. Ağrıyı hisseder hissetmez eve gitmeye karar verdi. Yatağına uzanacak, gerekirse birkaç uyku ilacı alacak ve ağrı geçene kadar uyuyacaktı.
    İçtiği çayların parasını ödedikten sonra Corsa’sının anahtarını çevirdi, direksiyonu şehre yöneltti, ağrı saplanalı henüz on beş dakika bile olmamıştı ancak şimdiden bütün beynini sarmıştı. Belki de bu yüzden bir an önce evine yetişebilmek için gaz pedalına biraz fazla yüklendi.
    Binbaşı Maruf Kışlası’ndan bir kilometre uzaktaki kavşağın sağındaki yoldan, hızla ana caddeye çıkan sarhoş bir sürücü kendi yolunda ilerleyen Corsa’yı fark ettiğinde artık çok geçti. Sarhoş şoförün ve Lale’nin araçları çarpışarak gecenin sessizliğini bozdu.

    Karanlığı yaran mavi ışıklar saçarak hastaneye yetişmeye çalışan ambulanslardan birinin içindeki genç kadın daha fazla dayanamadı ve kan kaybından hayatını kaybetti. Çarpışmanın etkisiyle hava yastıkları açılmışsa da araçlardan kopan parçalar kadının sağ göğsünü ikiye yarmış, karın bölgesine gelen başka bir parça ciğerlerini parçalamıştı. Ex olan hasta için geçiş üstünlüğünü kullanmaya gerek görmeyen ambulans sirenlerini kapattı. Geceye tekrar karanlık hâkim oldu.
    Cansız bedeni hastanede sadece doktorlar değil, polisler de bekliyordu. Olay yerindeyken üzerinden kimlikten başka bir şey çıkmayan kadının yakınlarına ulaşabilmek için bir ipucuna ihtiyaçları vardı ancak ve cep telefonu ne de bilgisayarı vardı kadının. Telefon numaralarının yazılı olduğu bir cep defteri bile bulamamışlardı…
    Elbiselerinden ve kanlarından temizlenen cesedi morga götüren Hamdi, morgun önünde konuşan polislere kulak misafiri oldu. Polisler, iki gün içinde herhangi bir akrabasına ulaşılamazsa cesedin belediye tarafından defnedileceğini konuşuyorlardı. Bir tanesinin “Kütük kayıtlarında bütün akrabalarının ölü olduğu yazıyor,” dediğine yemin edebilirdi.
    Sedyeyi polislerin yanında itip morga götüren Hamdi cesedi dolaplardan birine yerleştirmeden önce kısa bir süreliğine kadının üzerindeki beyaz örtüyü açtı. Dalgalı kahverengi saçlara sahip minyon yüzlü kadını görünce vücuduna ani ve kısa süreli bir titreme oturdu. Kadının yüzünü hemen kapatarak dolaba yerleştirdikten sonra morgdan çıkıp polislere selam vererek oradan uzaklaştı.
   
    Kadının yüzü gözlerinin önünden bir türlü gitmiyordu Hamdi’nin. Teninin pürüzsüzlüğü, saçlarının parlaklığı, dudağındaki ince kıvrımlar aklını başından almıştı adamın. Hastaneden ayrılıp evine gidince hemen banyoya girip mastürbasyon yaptı ve yatağına süzüldü. Uykuya dalarken dudaklarından bir tek cümle dökülüyordu sürekli. “Hiç akrabası yok!”
    Sabaha karşı rüyasında kadını gördü. Adı Lale’ydi kadının. Onunla lüks bir kafede buluşuyorlar, daha sonra eve geçerek deli gibi sevişiyorlardı adamın kirden yağ bağlamış kanepesi üzerinde. Hamdi organına hakim olamıyor kadının en derinlerine girmek istiyordu. Kadının içinde gidip geldikçe penisi daha büyüyor, büyüdükçe daha sert darbeler indirerek zevkin doruklarına çıkıyordu. Penisinin kadının midesine kadar ulaştığını hissettiğinde, Hamdi’nin tanrısal gücü kadına zevki ve acıyı bir arada tattırdı. Bir an sonra Lale’nin zevk çığlıkları acıyla karıştı ve kan kusmaya başladı kadın. Zarif dudaklarının kenarından sızan kan oluklarını gördükçe adam daha da zevke geliyor ve darbelerini daha da sert indiriyordu. Organının, kadının göğüs kafesine kadar ilerlediğini hissetti. Kadının tiz çığlıkları evin duvarlarını aştı ve gecenin karanlığında kayboldu. Hamdi böğürerek boşaldı. Adamın menileri kadının kan kusan boğazından şelale gibi fışkırdı. Kadının içinden çıktığında,bütün iç organları vajinasından dışarı döküldü. Lale’nin cansız bedeni yere yığıldı. Rehavete uğrayan adamın gözleri, yere saçılan organları görünce büyüdü, adam tekrar sertleşti ve bir an Lale’yi unutup yeni sevgililerine, solgun halıyı kırmızıya bulayan organlara yöneldi ve onlarla oynaşmaya başladı.
    Kan ter içinde uyandı Hamdi. Soluk soluğa kalmıştı. Çamaşırının ıslandığını hissetti. Gördüğü rüyayı hatırlayınca pantolonunun önü yine kabardı. Yüzünü yıkayıp kendine gelmeye çalıştı. Akşamdan kalma bayat çayı ısıtıp alelacele bir kahvaltı yaptı ve hastaneye, işe gitti. Kapıdan girerken bile hala aklında rüyası vardı. Bütün gün gitmedi aslında gözlerinin önünden o görüntüler. Morgun yanından geçerken gassal ile selamlaştı.
    “Dün geceki kadın cesedine sahip çıkan olmadı mı abi?” diye sordu.
    “Valla kimsesini bulamamışlar Hamdi’m, Allah rızasına biz gömecez artık,” diyerek adamın duymak istediği sözcükleri söyledi gassal.
    Planı oldukça basitti. Nöbet listesinde adını görmüştü ve bütün gece zemin katın nöbeti ona emanetti. Herkes el etek çekince koridorun bütün ışıklarını söndürecek ve işini görecekti.

    Saatler aktı, insanlar koridorlarda koşuşturdu, güneş batıya yöneldi ve başka memleketlerde doğdu. Hastane personeli, temizlikçiler ve nöbetçi hemşireler, morgun olduğu zemin katı terk etti. Artık orada sadece Hamdi ve dindiremediği şehveti vardı. Koridorun yanan tek ışığını kapattı, cep telefonu ekranının ışığına gerek duymadı yolunu bulmak için. Apış arası ter ve prostat sıvısıyla sırılsıklam olmuştu. Bir an göğsünün sıkıştığını hissetti ancak bunu yıllardır özlemini duyduğu ana çok yaklaşmış olmasının verdiği heyecana yordu ve üzerinde durmadı. Yanında sabah işe giderken bir süpermarketten aldığı prezervatifler ve kayganlaştırıcı vardı. İşini bitirdiğinde geride iz bırakmaması gerektiğinin farkındaydı. Doktorlar bir otopsiye ihtiyaç duyabilir ya da üniversiteye eğitim kadavrası olarak gönderilebilirdi ceset ve birisi mutlaka ona ait bir sperm damlası ya da başka bir iz bulabilirdi.
    Aklındaki bu düşünceler ve tedbir planlarıyla morgun önüne kadar geldiğini sonunda fark etti. Elini yavaşça uzattı kapıya, anahtarı iki defa çevirdi ve gıcırtılı sesi duydu. 5 numaralı dolaba yöneldi, kapağı açtı. Buzdolabının çekmecesini kendine çekti. Kadının üzerini örten örtüyü kaldırdı, soğukla bembeyaz kesilmiş tenini görünce sırıttı. Parmaklarıyla kadının vücudunda bir süre gezindi ve bedeni kucaklayarak gasil masasına yatırdı.
    Karşısında yatan güzelliğe bakmaya doyamıyordu. Kadının üzerine çıktı, dudaklarını öpmeye koyuldu. Diğer yandan elleri kadının ikiye ayrılmış göğsünü okşuyordu. Daha fazla dayanamadı ve pantolonunu çıkardı, sertleşen penisine prezervatiflerden birini geçirdi, yavaş hareketlerle kadının içine girerken beyninin kafasının içinden çıkıp beş metre havada asılı kaldığını hissetti. Tıpkı 100’lük bir votkayı sek içmek gibiydi. Boşalacağını hissettiğinde kadının vajinasından çıktı ve bir süre bekledi, bu anı olabildiğince uzatmak istiyordu. Menileri geri çekilince kendini tekrar kadının üzerinde buldu. Artık vajinasıyla değil, bağırsakları dışarı çıkmış batındaki yarayla ilgileniyordu. Seksin sarhoş ediciliğiyle temizlenmiş yaranın içinde gidip gelirken bir an kadının hareket ettiğini sandı ve aynı anda aptallığına güldü.
    Gözleri kapalı, kafası yukarıda kadını becerirken boğazının yandığını hissetti. Gözlerini açtığında delirdiğini düşündü. Kadının ince, narin parmakları boğazını sarmalamıştı. Korkuyu hissetti. Bir süre sonra nefes almaya çalışırken hırıltılı sesler çıkarmaya başladı, gözlerinden akan yaşlar yanaklarını ıslattı ve masadan yere düştü. Direnecek, kendini kurtaracak gücü bulamamıştı adam.

    Lale gözlerini açtığında nerede olduğunu farkındaydı. Kısa süreli ölüm halindeyken, etrafında olup biten her şeyi duyumsayabiliyordu. Üzerine binmiş sapığı görünce korku, şaşkınlık ya da benzeri duygulara kapılmadı. Adamı bir çırpıda öldürdü, yere yığılan cesedin üzerinden atlayarak ayağa kalktı. Giyebileceği bir şeyler aramak üzere koridorda sıralanan odaları dolaşmaya başladı.

    12.03.2013
    Burdur - Adil Öztürk
    adilozturk@mail.com

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölü Aşk
« Yanıtla #1 : 08 Mayıs 2013, 10:34:00 »
Aşk tan çok nekrofil hikayesi olmuş. Ab-ı Memat hikayenizde olduğu gibi yine zaman karmaşası dikkatimi çekti. Güneş batmaya başladıktan, 15 dakika kadar sonra trafik kazası meydana geliyor ve kaza gecenin  sessizliğini bozuyor demişsiniz ama güneş batmaya başladıktan 15 dakika sonra gece olmaz, hatta karanlığın çöktüğünü bile söyleyemeyiz.

Ayrıca kütük kayıtlarından tüm akrabalara ulaşmak mümkün değildir. sadece aile bilgilerine ulaşılır.( anne baba çocuk kardeş ve eş) Akrabalarının bilgilerini kütük kayıtlarına bakarak alamazsınız. Bunlar teknik detaylar elbette, çok mühim değil ama, hikaye sanki sırf şu seks sekansını anlatmak için yazılmış hissiyatı gösteriyor.

Kadının araç içindeki durumun anlattığınız, göğüs ve ciğer parçalanmasının akabinde, ambulansın içinde ex olduğunu anlıyoruz ki, olay yeri tasviri olmadığı bütünlük bozuluyor ve hikayeye girmemize mani oluyor.

Ve son olarak, kadın uyandıktan sonra ne oluyor? kadın yarı ölüm halinde miydi yoksa hortladı mı? ciğeri olmadığına göre hortlamış olmalı, bu hortlama işi de bi yere bağlanmadığı için havada kaldı benim için. Yani kadın niye hortladı?

Umarım şevkinizi kırmamışımdır. Keyifli yazılar dilerim.

Çevrimdışı Bars Elsa

  • **
  • 318
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölü Aşk
« Yanıtla #2 : 08 Mayıs 2013, 16:26:14 »
duhan;

Estafurullah, bu tür yorumlar şevkimi kırmaz.. :) Zaman karmaşası olabilir doğrudur; ama kaza olduktan sonra ambulansın ne zaman geldiğini bilemiyoruz mesela. Bir de ağrının saplandığı andan itibaren on beş dakika demişim; buradan da güneşin ne zaman battığını pek anlayamıyoruz. Şu saat ve dakikada masaya oturdu, çayını şu kadar dakikada bitirdi, şu saatte ağrı saplanmaya başladı gibi, yazsam dediğiniz zamansal mantıksızlık olabilirdi; ama bunu yazarken o şekilde yazmadım.

Aile kayıtlarına vs. belki de sahte isim ve kimlik kullandığı için ulaşılamamıştır? ;)

Bu öyküyü olabildiğince kısa tutmak ve sadece nekrofili olayına yoğunlaşmak istedim, o yüzden mekan ve kişi tasvirlerini pek göremezsiniz. Sadece nekrofilin ve gördüğü rüyadaki mekan ve kişi tasvirlerini biraz detaylıca yazdım. Öykünün ilk ismi aslında "Ölüsevici" idi ama burada paylaşmaya karar verdiğimde daha cezp edici bir isim olsun istedim, o yüzden "Ölü Aşk" dedim.

Söylediğim gibi bu öyküyü sadece; nekrofil öyküsü yazmak istediğim için yazdım. Ama devamını yazabilirim daha sonra. Öykünün sonunda kadını canlandırmam, klasik bir son yapmak istemediğim içindi. Devam öyküsü yazarsam neden canlandığını vs. anlatırım. 

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölü Aşk
« Yanıtla #3 : 08 Mayıs 2013, 16:29:49 »
duhan;

Estafurullah, bu tür yorumlar şevkimi kırmaz.. :) Zaman karmaşası olabilir doğrudur; ama kaza olduktan sonra ambulansın ne zaman geldiğini bilemiyoruz mesela. Bir de ağrının saplandığı andan itibaren on beş dakika demişim; buradan da güneşin ne zaman battığını pek anlayamıyoruz. Şu saat ve dakikada masaya oturdu, çayını şu kadar dakikada bitirdi, şu saatte ağrı saplanmaya başladı gibi, yazsam dediğiniz zamansal mantıksızlık olabilirdi; ama bunu yazarken o şekilde yazmadım.

Aile kayıtlarına vs. belki de sahte isim ve kimlik kullandığı için ulaşılamamıştır? ;)

Bu öyküyü olabildiğince kısa tutmak ve sadece nekrofili olayına yoğunlaşmak istedim, o yüzden mekan ve kişi tasvirlerini pek göremezsiniz. Sadece nekrofilin ve gördüğü rüyadaki mekan ve kişi tasvirlerini biraz detaylıca yazdım. Öykünün ilk ismi aslında "Ölüsevici" idi ama burada paylaşmaya karar verdiğimde daha cezp edici bir isim olsun istedim, o yüzden "Ölü Aşk" dedim.

Söylediğim gibi bu öyküyü sadece; nekrofil öyküsü yazmak istediğim için yazdım. Ama devamını yazabilirim daha sonra. Öykünün sonunda kadını canlandırmam, klasik bir son yapmak istemediğim içindi. Devam öyküsü yazarsam neden canlandığını vs. anlatırım. 

bu kadar kısa bi öyküde herşeyi okuyucuya bırakırsan istediğin dönüşleri alamazsın. sahte kimlik kullandığını anlamak çok zor hiç ip ucu yada ima yok. hikaye devam edecek gibi bitiyor, final havada kaldı o yüzden, demek ki devam etmen gerekiyor :D

yada sen haklısın ben kafamı toplayamadığım için detayları göremedim.


Çevrimdışı inankose

  • *
  • 5
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölü Aşk
« Yanıtla #4 : 24 Haziran 2013, 13:51:26 »
hayvan gibi bir şey anlatılıyor; adam kadının üstüne binmiş yok efendim boğazına abanmış diye ve orada tıp litarerüründe geçen "penis" sözcüğü yazılmış :D penis narin bir sözcük. Onun yerine alet kelimesi seçilebilir, daha sert ve daha bizden olur. Devrik cümlelerine zaten artık bir şey demiyorum, onları geçersek kadın alien mı çok güçlü geldi de bana...

Adamın rüyasını anlattığın kısım harikulade olmuş, hayal gücü ve yaptıkları güzel. Öykü de kurgusal manada iş çıkar vaziyette ama yeniden kaleme alınması şart. Saygılar...

Çevrimdışı Bars Elsa

  • **
  • 318
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölü Aşk
« Yanıtla #5 : 24 Haziran 2013, 14:09:25 »
     E kahramanım da bir çeşit hayvan zaten. 13 yaşındaki kızlara tecavüz edenlere insan demiyoruz da cesede tecavüz edene mi insan diyeceğiz?
     Haklısın, malum organı niteleyen tonlarca sözcük var ve gidip en naifini seçmişim. Sade'ın "alete" verdiği isimleri pek severim aslında, o versiyonlarını kullansam iyi olurmuş. Neyse, bir zaman tekrar kaleme alacağım. Abi, devrik cümle işini halletmem gerektiğini biliyorum. Öykümü düzeltmek için tekrar okuduğumda da harf ve yazım hatalarına yoğunlaştığım için devrik cümleleri düzeltmiyor, daha sonra 2. ve 3. kez aynı öyküyü okumaya kalkınca da bir noktadan sonra yazılanlara duyarsızlaşabiliyorum, o yüzden bu işi daha yazarken halletmem gerek... Artık sonraki öykülerde daha bir dikkatli davranmaya çalışacağım.
     Eyvallah... :)

Çevrimdışı M.K.Immortal

  • **
  • 290
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölü Aşk
« Yanıtla #6 : 01 Şubat 2014, 01:00:55 »
Sonunun bir anda oldu bittiye gelmesi dışında rahatsız eden yer olmadı beni. Elbette yazım olarak tabi, yoksa ruh hastası manyak değilim :D

İşin kötü yanı bu tip insanların gerçekten de var olduğu. Hatta okurken, çok eskiden okuduğum bir haber geldi aklıma. Mezar bekçisinin sevdiği kız evlenip öldükten sonra gömülmüş, ardından akşam olunca bekçi kızın mezarını açıp cesedi evine taşımış ve sıcak su ile yıkayıp gevşetmesinin ardından işini görmüş. Polis baskınında kadının cesedi yatağın altında bulunmuştu. Hala unutamamışım :blink

Anlatım ve ilerleyiş gayet güzeldi. Elinize sağlık.

Çevrimdışı Bars Elsa

  • **
  • 318
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölü Aşk
« Yanıtla #7 : 01 Şubat 2014, 01:56:45 »
Okuduğun için teşekkürler M.K.Immortal, haklısın, sonunu oldu bittiye getirerek yazmıştım. Paylaşalı neredeyse bir yıl olmuş; sanırım bunu yazarken sadece nekrofiliye odaklanmak istemiştim, ama fantastikçi ruhum illa fantastik bir son olsun diye tutturmuş olmalı.. :)

Bahsettiğin gibi sapıklıklar bizim ülkede maalesef gerçekten var. Hatta bak senin anlattığın haberden de güzel bir kurgu çıkabilirmiş (burada kendimden utanarak böyle bir hayvanlıktan bile öykü çıkarmaya çalışmama küfür ediyorum)

Umalım da ülke gittikçe daha da bok çukuruna batmasın, insanlarımız eğitilebilsin. Gerçi sapıklıkların da eğitimle pek alakası olmuyor, ama söyleyecek de başka bir  şey bulamıyorum..

Tekrar teşekkür ettim hacım, eyvallah! ;)

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ölü Aşk
« Yanıtla #8 : 01 Şubat 2014, 12:51:57 »
Damacanaya tecavüz eden mühendisler var :) eğitimle önüne geçilmez bunun. Bunlar hasta insanlar tedavi edilmeleri gerek ama uğraşmaya gerek yok, kellerini vurmak lazım :)