Hiçlik yoktur. Yokluk vardır. Var olmayanı yaşayamayız. Yok olduğundan ona hiç deriz.
*Bilir misin? Yokluk iki var arasındadır. Varlık da iki yokluk arasında..
Nasıl ki içinde olmayan bir duyguyu anlayamadığın, acıyı yalnızca taklit edebildiğin, görmeden renklere dalamadığın gibi..
Şimdi, yok olan ne olursa, hissedilen, hiç olur? bunu düşünmeli.. Aranan mutluluksa kalbin anahtarı çevrilmeli.. Aranan haz ise fiziki hazzı mı manevi hazzı mı kovaladığını anlamalı insan. Ama anlayamaz. Çünkü yokluğu yaşar.
Yokluk ademoğlunu köreltir.. Gülümsememek yokluktur, neşeyi unutursun. ama içten.. Ya da yemeği. Kaşıkla lokma yutmayı değil, tabağı sıyırmayı.. Doymayı unutursun, renklere, müziğe, harmoniye. Akan hayata.. Aslında herşey tek kelime kadar kısa. Anlatmak için yaşamak gerek yalnızca. Lakin, hepimiz yokluğun içindeyken anlamak yada anlatmak bile bir kaygı değil. İnsan nasıl mı mutlu olur? yanıtı çoğunun hoşuna gitmeyen fakat kesin ve tek doğru olan Yaratıcının varlığıyla mümkün..
İnsan İlahını ve yarattıklarını sevgiyle ve ondan geldiğini düşünerek bile huzura erer. Bunu anlaması çok uzun sürse bile.. ya da son nefese dek inkar etse bile. Aciz gözlerimize inmiş perde kaldırıldığı anda her an bizimle olan İlahın kucaklayışına şahit olacağız. Nefis, arzular, insanlar ihtiyacımız olanın her ne kadar bu olmadığı söylese bile..
Düşünsene.. "Sevmek ve sevilmek üzere doğrulmuş olmak"tır varlığımızın sebebi..
Sorunlar, sıkıntılar hatta yokluk her insana uğrar.. Onlara ne diyebildiğimizdir hayat. Hayat dersi değil yanlış anlamayın. Herkes kadar yokluğu yaşayan birinin sözleri yazdıklarım. Benim, benim yokluklarımın ve aydınlığı bilsem de onu henüz sevebilmeyi başaramayışımın..
Çünkü insanın bir "eyvallah"ı kadardır onunla olan imtihanı..