Kayıt Ol

Ejderha Mızrağı Tarihçesi

Çevrimdışı Vega

  • ****
  • 1023
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ejderha Mızrağı Tarihçesi
« : 30 Ocak 2011, 18:05:41 »
  DRAGONLANCE — TARİHÇE


Başlangıçta sadece Kaos vardı—biçimsiz ve amaçsız. Sonsuz sis girdabı çıldırtıcı bir sessizliğe sahipti. Kaos düşünmeye başladı ve düşünce kavramı var oldu. Bu düşüncenin içinde Yüksek Tanrı doğdu. Düşünceler çoğaldı, birçok düşünce vardı fakat hepsi birdi. Yüksek Tanrı çıktı boşluğu kaplayan kaosun içinden, sonsuz Kaos boyunca yürüdü ve formlar biçimsizlikten şekil almaya başladı, maksatlar anlamsızlığı doldurdu. Sözcükler ve düşüncelere anlam vererek plan oluşturdu. Yüksek tanrı yapıtının son aşamasını tamamladığında yaradılış için başkalarını çağırdı. Daha sonra çıktığı karanlığa seslendi Yüksek Tanrı ve iki tane farklı ses geldi kendisine, biri gündüzün aydınlığından diğeri geceleri kaplayan karanlığın belirsizliğinden. Bu iki sesin sahibi tanrı da birbirleriyle olan mücadeleye ara vererek Kaos’u takip ettiler ve terk ettiler karanlık boşluğu, daha büyük hedefler peşinde. Paladine ile Takhisis idi bu birbirine zıt iki tanrının adı. Biri ışığın yolunda yürürken diğeri karanlıkta yürümeyi tercih ediyordu. Yüksek Tanrı iki tanrıya baktı, ikisi de sonsuz bir savaş içindeydi. Yüksek Tanrı boşluğu doldurmak için bazı planlar düşünüyordu ama planlarını bu iki tanrıya da söylemiyordu. Yüksek tanrının dengeyi sağlayacak bir başka tanrıya ihtiyacı vardı. Yüksek Tanrı çareyi yine boşluğa seslenmekte buldu ve üçüncü başka bir tanrıyı çağırdı boşluğun içinden, bilge-kişiyi ya da ölümlülerin bildiği adı ile Gilean’ ı. O, dengeye inanmıştı, düşüncelerinde hem gecelerin karanlığı hem de gündüzün ışığı vardı. Böylece düşüncelerini paylaşacak birini bulmuştu Yüksek Tanrı ve Gilean’ a yaradılışın kitabını verip kendisi tekrar karanlık boşluğa çekildi. Yaradılış planlarının sahibi Gilean fikirleri Paladine ve Takhisis ile paylaştı.

Ancak üçünün yalnız başına yapabileceği şeyler değildi bunlar ve yardım aradılar. Onlar da çareyi boşluktan diğer tanrılara seslenmekte buldular. Bu gelen tanrılar içersinde en güçlüsü cücelerin efsanelerinde söylendiği gibi Reorx olmuştu. “Ben Kaos’ u hepimiz adına şekillendirmek istiyorum. Bana özünüzden parça verin” dedi Reorx diğer tanrılara. Böylece onların özünden kudretli bir çekiç yaptı. Reorx Tanrıların özünden yapılmış bu kudretli çekiç ile Kaos’a bir darbe indirdi ve Sirrion’ un ateşiyle bir küre yarattı. Darbenin etkisiyle çekiçten çıkan kıvılcımlar etrafı aydınlattı ve yıldız oldu. Tanrıların evleri olsun diye gezegenleri, takımyıldızlarını yaptı. Böylece Krynn oluştu Reorx’ un küreyi biçimlendirmesiyle. Sonra gökyüzü ile yeryüzünü birbirinden ayırdı. Ardından diğer tanrılar hediyeleriyle bu yeni yaratılan dünyayı kutsadılar birer birer. Kahkahalarla bitkileri, gözyaşlarıyla denizleri verdiler denir elf efsanelerinde. Bütün tanrılar kendi özlerini verdiler bu yenidünyaya. Sirrion ateş gücü ile çeşitliliği, Mishakal güzelliği ve hayatı, Majere is onlara düzeni ve amacı verdi bulundukları yeri zenginleştirsinler diye. Her şey bitince Paladine yaratmış olduğu yerlerden zevk alacak yaratıkların olmasını istedi. Bunun üzerine Chislev, yaratmış oldukları dünyanın çamurundan yeni yaratıklar yarattı toprak ile bir olsunlar diye. Kertenkeleler yılanlar, kaplumbağalar ve Wyrm gibi canlılar oluştu. Sivri dişli, boynuzlu devasa boyuttaki Wyrm ler otlaklara yerleşerek buraya sahip çıktılar.
O süre içinde tanrılar dinlenmeye çekildi.


Ejder Savaşları

Ancak dünyanın liderlere ihtiyacı vardı. Takhisis “İzin verin bizim imgemizi simgeleyen liderler yaratalım ki canlılar yaratıcılarının güçlerini algılasınlar ve bize itaat etsinler.” Dedi. Paladine ile Takhisis kendileri gibi olsun diye kendi görüntülerinden beş tane çocuk yarattılar. Reorx ise bu beş çocuğa Krynn’ ın taşlarını yontarak hepsine ayrı bir renk verdi. Tanrılar bu liderler, ejderhalar kendilerini sevsin ve kendilerine riayet etsin istediler. Ancak yeni doğan çocuklar isyankârdı, bakır renkli olan dışında. Bunun üzerine kertenkeleye benzeyen yaratıklar yarattılar ejderhalara itaat etsin ve tapsınlar diye. Böylece çocukları tanrıya tapmanın ne olduğunu daha iyi anlayacaklardı. Ancak her şey bekledikleri gibi olmadı. Paladine bu duruma çok üzülürken Takhisis çocuklarının ne kadar güçlü olduğunu gördü ve onlara tek başına sahip olmayı istedi. İçinde yatan bu arzusu yüzünden Morgion’ u çağırdı.
“Yardım et bana kardeşim.” Diye tısladı. “Beşinin de tek hâkimi ben olmak için yardım et.”
Karanlık kardeşi başını salladı ve haince gülümsedi. Ve Takhisis planını kendisine anlattı.

“Sizi yaratan babanız sizin gücünüzden korkuyor ve sizin yok olmanızı istiyor” dedi Morgion ejderhalara. “Sizi yaratan babanız sizin görkeminize göz dikti. Sizi kölesi olarak görmeyi istiyor!” . Ejderhaların kalbini böyle zehirledi Takhisis. “Biz ihanet ettik, fakat bizi yaratan babamız asla bizi kölesi yapamayacak!”  dedi ejderhalar. Morgion kara eliyle onların ruhlarını yakaladı ve hepsini kötüleştirdi. Böylece ejderhaları yalanları ile kandıran Takhisis onları kendi yanına çekti birer birer. Sadece bir ejderha bu yalanlara inanmak istemedi, bakır renkli olan. Ancak kardeşlerine olan inancından dolayı o da sonunda Takhisis’ in yanına gitti. Amacına ulaşan Takhisis çocuklarının renklerini değiştirdi. İçlerinden bakır olanı rengi değişmesine rağmen bütün benliğinin hâkimiyetini kaybetmedi ve bu yüzden uzun yıllar sonra ejderhalar arasında en sadık olanı diye bilinecekti mavi ejderhalar. Bu durum karşısında çok üzülen Paladine çaresiz kaldı.

Majere Paladine’ in üzüntüsünü gördü ve onu avutabilmek için Reorx ve Mishakal’ ı gönderdi. “Gel, daha fazla üzülme.” Diye gürledi Reorx, “Kalbindeki üzüntünü atabilmen için senin adına bir yapıt yaratacağım. Kaybettiğin beş çocuğun için bir anıt, o anıta baktığında onların eksikliğini gidereceksin. Kaybettiğin beş çocuğun yerine bir evren kazanacaksın” Reorx, Paladine’ in Mishakal’ a olan sevgisinden beş tane heykel yaptı. Sonra, Mishakal bu yeni yapılan heykellere güzellik verdi. Paladine, Mishakal’ a olan sevgisini bir ateş topu yaparak Reorx’ un kudretli çekicine gönderdi ve Reorx’ ta bu beş heykele çekiciyle şekil ve hayat verdi. Böylece onlar da sevgiyi öğrenmiş oldular ve iyi ejderhalar yaratılmış oldu. Takhisis bu duruma çok sinirlendi ve karanlıklardan intikam, ihanet ve ölümü temsil eden başka tanrıları çağırdı. En sonunda Takhisis’ in intikam duygusuyla kabaran sesinden dolayı ilk gelen tanrılardan daha kuvvetli bir tanrı geldi karanlıktan, intikamın tanrısı Sargonnas. Yeni gelen Sargonnas intikam ateşiyle yanıyordu ve Takhisis ile birlikte iyi tanrılara savaş açtılar. Yaratılan birçok şeyi parçalayan, denizleri bile lav gibi kaynatan bu korkunç savaş çok büyük zararlar verdi Reorx’ un küresine. Sonunda, tanrılar yaptıklarından utandılar ve hepsi kendi köşelerine çekildiler.

Bu süre içerisinde birçok yeni aşklar doğdu. Paladine ile Mishakal birleşip Kiri-Jolith ve Habbakuk ikizlerini yarattılar. Takhisis ise Sargonnas ile birleşip Zeboim’ i yarattı ve ona denizlerin hâkimiyetini verdi. İçlerinden Gilean kendine denk bir eş bulamadı, kimseyi sevemiyordu. Ancak Chislev, Gilean’ a gölgesinden kardeşi Zivilyn’ i yarattı. Tekrar dünyaya baktılar tanrılar ve her şeyi yeniden yarattılar. Sonra yine sessizlik hâkim oldu her yere. Bu sessizlik içerisinde ahenkli can sesine benzer sesler duyulmaya başlandı karanlıkta. Yıldızlar bu yeni yapılanları övmek için şarkılar söylüyordu. Yıldızlar yaşıyordu. İyi tanrılar bu yıldızlara yol göstermek istediler. Kötülük yanlısı tanrılar ise yıldızları kör etmeyi ve kontrol etmeyi umdular. Dengeden yana olan Gri tanrılar ise yıldızları özgür bırakmak istediler. Böylece yine savaş çıktı tanrılar arasında. Savaş sırasında beklenmedik bir şey oldu ve artık dayanamayan Yüksek Tanrı karanlıktan yine çıkagelip “SUSUN!” diye bağırdı. Eşitlikten yana olan Yüksek Tanrı tanrılara bu yıldızlara birer hediye verebileceklerini söyledi ve sonrada yıldızlar özgür bırakılacaktı. İyilik yanlısı olan tanrılar Paladine’ in önderliğinde yıldızlara fiziksel şekil verdiler ki yenidünyaya hüküm edebilsinler diye. Yıldızlara tek başına sahip olamayan Takhisis ve yanındakiler yıldızları lanetledi ve onlara zayıflık, ölüm ve arzulamayı verdi. Belki böylece onlara ileride kolayca sahip olabilirlerdi. Gilean ve yanındakiler ise yıldızlara irade gücü verdiler ki kendi kaderlerini kendilerini çizsinler. Her şeyin sonunda ise tanrılar yıldızlara kendi istedikleri şekilleri verdiler. Taşlar kadar sert her şeyden daha güzel fakat riyakâr Ogre ler, Ağaçlar gibi güzel ve uzun, ormanlar gibi asil Elfler, hem çok hırçın hem de çok sakin olabilen insanlar. Böylece Krynn’ ın çocukları yaratılmış oldu.
Bu sırada Reorx dünyaya indi ve Krynn canlılarına baktı. Ogre ler kural ve disipline sahiptiler fakat yaratıcılıktan yoksundular. Elf ler yaratıcı yeteneğe sahiptiler fakat kural tanımıyorlardı. Ama o yaratıcılık ve disiplin istiyordu. İnsanlar zayıf ama makul bir ırktı.
Reorx bir grup insanı toplayarak onunla gidip bir şeyler öğrenmek isteyenlere bir çağrıda bulundu. Bazıları Reorx ile gitti ve gittikleri yerde çok ağır çalıştıkları için vücutları sertleşip, irileşti. Alçak madenlerde çalıştıkları için boyları da kısaldı ve böylece Reorx’ un çocukları cüceler doğmuş oldu.
Böylece Krynn’ ın çocukları yaratılmış oldu.


Sağlanmış olan bu barışı sembolize etsin diye Paladine ile Mishakal Solinari’ yi, Takhisis ile Sargonnas Nuitari’ yi, Gilean ise Lunitari’ yi yarattı. Bu üç kardeş Krynn adını verdikleri dünyayı çok sevdiler. Bu sırada Krynn’ ın çocukları bir bir uyanmaya başladılar ve kendilerine yaşamak için yerler seçtiler. Ogreler dağları kendilerine ev seçtiler ve buradan aşağılara baktılar. Elfler ise ormanlıklara çekildiler ve burada uyum içinde yaşamaya başladılar. İnsanlara ise ovalar kaldı ve burada rüzgârlar, yağmurlar ile zorluk içinde yaşamaya başladılar. Kendilerini Krynn’ ın efendisi olarak gören Ogreler emirlerinde çalışmaları için insanları köle olarak kullanmaya başladılar. İnsanları zor koşullarda çalıştırarak ve gereğinde öldürerek güçlü bir uygarlık kurdular. Sonra, kahramanlık göstererek bir Ogre kızını kurtaran insan Ogre ların emirlerine uymamasına rağmen öldürülmedi ve özgürlükle ödüllendirildi. Böylece insanlar özgürlüğün anlamını öğrendiler ve sahip olmak için ayaklanıp her yeri yakıp yıkmaya başladılar. Eadamm’ a özgürlüğünü vererek bu ayaklanmanın başlamasına sebep olan Ogre ise diğer arkadaşlarından kaçmak zorunda kaldı. İnsanlar Eadamm’ ın önderliğinde Ogre’ leri öldürmeye başladı.


                   Işık Çağı

İnsanların barbarca Ogre’ leri katletmesini gören elfler ormanlarının derinliklerine çekildiler. Bu sırada elfler olup bitenden kendilerine ders çıkardılar ve birlikte çalışmanın önemini anladılar. Ormanlarında kendi uygarlıklarını kurarken Takhisis’ in çocuklarıyla karşılaştılar ve ormanlarını bu kötülüğün hakim olduğu ejderhalardan korumak için savaş başlattılar. Böylece Lord Silvanos önderliğinde birleşen bütün elfler ejderhalara karşı savaş açtılar ama karşılarındaki düşmanları çok güçlüydü. Elfler, insanlara göre çok daha uzun yaşıyorlardı ama ölümsüz değillerdi ve çok başarılı savaşmalarına karşın çok fazla kayıp veriyorlardı. Sınırlarını ejderhalara karşı korumak zorunda oldukları için geri adım atmadılar ve savaşmaya devam ettiler.

Sonunda yardım geldi, hiç beklenmedik bir yardım. Kırmızı, Beyaz ve Siyah cüppe giymiş olan 3 kardeş, ejderhaların ruhlarını ele geçirebilecekleri büyü denilen mistik bir güç ile beş tane rün taşı yaptılar. Hapsolmuş ejderha ruhlarını dağların doruklarında dibe gömmek isteyen elfler ilk defa grifinleri evcilleştirip onları yükseklere uçmak için kullandılar. Böylece ejderhalar dağların diplerinde uyuya kaldılar. Bu yardım sayesinde galip gelen elfler yeniden uygarlıklarını kurmaya ve geliştirmeye devam ettiler.

Ancak olup bitenden hoşnut olmayanlar vardı. Diğer tanrılar üç kardeşin Krynn’ da yaşayanların işlerine karışmalarına sinirlendiler ve üç kardeşi bir daha Krynn’ da hiçbir şeye karışmamalarını sağlamak için bulundukları yerden sürdüler ve Krynn’ ın etrafında üç ay olarak kalmaya mahkûm ettiler.
Bu üç kardeşi adı Lunitari, Nuitari ve Solinari’ ydi.


            Gargath’ ın Gri Taşı

Ogre ler savaşı kaybetmişler, Ejderhalar da Ogre ler gibi elflere boyun eğmek zorunda kalmış. Bu durum karşısında sinirlenen Hiddukel Chislev’ in yanına gitti ve Krynn’ da değişen dengelerden bahsetti. Kötülük yanlısı güçlerin bir bir yenilgiye uğraması ikisinin de hoşuna gitmedi ve bir plan yaptılar.

Chislev, Reorx’ un yanına gitti ve  “Sürgüne gönderilen üç kardeş adına çok üzüldüm. Büyülerini kullanmaları senin yarattığın bu eşsiz dünyadan sürgün edilmelerine neden oldu.  Belki sen onların acısının anısına demirhanende bir şeyler dövebilirsin.” Reorx bu duruma üzüldü ve Krynn’ a benzeyen Gri cevher’ i yapıp üç kardeşe hediye olarak verdi. Üçkardeş bu hediyeye çok sevindiler ve Lunitari’ de sakladılar. Ancak fark etmeden güçleri taşa aktı.
Sonra Chislev Reorx’ un yanına gelerek “Ah dostum, yarattığın gri mücevherin güçlerinden korkuyorum. Üç kardeşe hediye ettiğin taşın içinde büyük bir büyü gücü var ve bu tüm tanrıları tehdit ediyor. Taşı onlara vermeden önce hiç bunu düşündün mü?”
“Ne yapabiliriz ki?” Diye sordu çaresizce Reorx.
“Belki de bir yıkımın önüne geçebiliriz.” Diye yanıtladı düzenbaz. “Gri cevheri üç kardeşe isteğinle verdiğin için geri alamazsın. Fakat birisin bu taşı çalarsa böylece Krynn’ ı bu tehlikeden kurtarmış oluruz.”
“Senin aklında bunu yapabilecek bir ölümlün var mı?” Dedi Reorx.
“Olabilir, ama bilirsin. Ben hiçbir şey için bedel ödemem.”
“Eğer bu iş hallolacaksa bedeli neyse senin adına ödeyebilirim.” Dedi Reorx dikkatsizce.
“Pekâlâ. Benim için üç nesne dövmeni istiyorum: Bıçak, kolye ve madeni para. Bunlar işimi görür.”
“Yaparım.” Dedi Reorx.
“Güzel. Benim aklımdan bu işi yapabilecek alternatif olarak senin demircilerin geçiyor. Bu işi yapmaları için senin döveceğin üç nesneyi onlara vereceğim.”
“Peki, Gri cevheri nasıl bulacaklar?”
“Ah, büyük yaratıcı. Gri cevheri bulabilmeleri için yaratıcılarının ayak izlerini takip edecekler. Bu iş için onlara ilham vermen gerekecek.”
“O zaman onlara büyük bir makine yapmaları için ilham vereceğim.” Diye yanıtladı Reorx.
“Fakat bu makine sadece Gri cevher sayesinde çalışabilmeli. Bu sayede demircin Lunitari’ ye çıkarak kardeş tanrılara hediye ettiğin taşı çalacak.”

Konuşma böylece geçti. Hiddukel cüce ırkından birini taşı çalması için kandırdı. Reorx demircisine gri cevherle çalışan büyük makineyi yaratabilmek için yetenek verdi. Sonra Reorx laboratuarında dinlenen Milgas adlı bu demirciye rüyasında gri cevheri gösterdi. Milgas Gri cevherin Lunitari’ de saklı olduğunu gördü.
Milgas merdivenleri üst üste koyarak Lunitari’ ye tırmandı. Milgas Gri cevheri Lunitari’ de buldu ve onu alarak merdivenlerden aşağı indi. Fakat inerken taşı elinden düşürür belki de tanrılar tarafından düşürülür. Taş Krynn’ a düşer ve taşın içerdiği büyü gücü etkisiyle büyü dünyaya geri döner.

Kâhinler taşın felaket getireceğini söylerler. Taş gittiği her yerde sel, fırtına ve rüzgâr gibi felaket yaratmaktadır. Bunun için taş cüce ırkı tarafından nefret edilir.

Taş birçok felakete neden olduktan sonra Gargath adlı bir insanın eline düşer. Tanrısına dua ederek taşın dünyada kaos yaratmasını izlemektedir. Zivilyn ona Sirrion’ un dövdüğü iki tanrı taşını verir. Bu taşlar dünyada Gri cevherin yarattığı kaosu engelleyebilecek olan tek nesnelerdir. İlki, yeşil olanın adı Yol bulucu dur. Karanlıkta Gri cevheri deniz fenerine çağırır. İkincisi, kırmızı olanı Büyü bağlayıcısı dır. İkincisi fenerde hazır bulunarak taşın amacı bir daha hareket etmemesi için yeşil taş ile birlikte onu aralarında bağlamaktır. Lord Gargath bir kule yaptırarak buraya bir minber kurar. Minbere iki tanrı taşını yerleştirerek Gri cevheri ikisi arasına hapseder.

Bu arada cüceler yeraltında kara kara düşünürler. Dövdükleri metal güçsüz ve kırılgandır. Gri cevherin onları terk etmesini lanetlenmeleri olarak görürler ve Gri cevheri ele geçirmek isterler. Taşı kendilerine vermesi için Lord Gargath’ a mesaj yollarlar ve istekleri gerçi çevrilince savaş çıkar. Elf ler, insanlar, cüceler ve Ogre lardan oluşan ordular çarpışırlar ve cüceler kaleyi fethederler. Fakat Gri cevher kaçar. Bu arada taşa dokunan herkes içinde gerçekten ne hissediyorsa onu yansıtır. İnatçı Ogre ler öküz boynuzlu Minator lara, bazı elfler deniz elflerine dönüştüler. Bu yöntem ile gnomlar, kenderler ve goblinler oluştular. Gri cevher’ in yarattığı dehşetten kaçan bazı madenciler dağlara saklandılar ve burada ilk uygarlıklarını kurdular. Bu arada Lord Silvanos’ un yakın arkadaşı Balif’ de Kal-Thax’ ta ilk kender krallığı Balifor’ u kurdu.


İkinci Ejder Savaşları

Bu olaydan sonra Ansalon yeniden şekillendi. Cüceler Kal-thax’ taki soğuk mağaralarını terk ederek güneye Khalkist dağlarına seyahat ettiler. Güneyde yeni umut adını çağrıştıran Thoradin krallığını araştırdılar. Balif adlı bir kender tarafından Balifor ülkesi kuruldu. Balifor kender ırkının kurduğu ilk ülkedir. Yine bu asır içersinde birçok şehir kurulmuştur.
Böylece Krynn’ da yepyeni ırklar gezinmeye başladı. Gri cevher’in ve büyünün yarattığı Kaos’ dan kaçan cüceler kendilerini dağların içinde yaptıkları madenciliğe verdiler ve bu sırada birinci ejderha savaşından kalma beş tane rün taşı buldular. Büyü ile alakalı olan her şeyden nefret etmeye başlayan cüceler bu taşlardan kurtulmak için onları tekrar yüzeye çıkardılar ve madenlerinin kapılarını kapadılar. Böylece Krynn tarihinde ikinci ejderha savaşları olarak bilinen dönem başladı.

Güçlü büyücüler ejderhalara karşı savaştılar ve sonunda zafer elde ettiler. Ancak kendi güvenliklerinden korkan büyücüler Krynn’ ın belirli yerlerinde büyücüler için yüksek kuleler inşaa etmeye başladılar. Böylece Yüksek Büyücülük Kuleleri ortaya çıktı. Büyük bir savaşa sebebiyet verdiklerinden dolayı utanan cüceler Thorbadin’ in kapılarını tamamen dış dünyaya kapadı.



Ergoth’ un Yükselişi

Ackal Ergoth önderliğinde savaştan sonra bazı barbarlar etrafı yağmalayarak Ergoth krallığını kurdu. Bu arada diğer ırklarla kimi küçük savaşlar yaşandı. Sınırlarını Silvanesti’ ye kadar taşıyan Ergoth Krallığı Elfler ile ticaret yapmaya başladılar. Yine bu sıralarda kender ırkı Ergoth’ un kuzeyinde ikinci bir şehir olan Hylo’ yu kurdular. Bu sırada elfler ile insanlar arasında bazı istenmeyen yakınlaşmalar yaşandı ve ırklar karıştı. Daha sonra elf klanlarını aynı çatı altında toplayabilen büyük hükümdar Lord Silvanos oldu ve oğlu Sithel onun yerine geçti. Ancak birçok elf için Lord Silvanos’ un ölümü bir çağın bitişiydi. Sonra Sithel’ inde iki tane çocuğu oldu, Sithas ve Kith-Kanan. Elfler ve insanlar arasındaki ilişkiler gittikçe arttı ve Yarı-elf denilen bir ırk ortaya çıktı. Günlerden bir gün Sithel diplomatik bir sebeple insanların krallığı olan Ergoth’ a bir ziyaret için yola çıktı. Ziyaretinin asıl sebebi Yarı-elf sorununu çözmekti. Ziyaretinin diplomatik amaçlı olduğunu göstermek için üzerine zırh giymedi ve yanına hiçbir silah almadı. Ancak ne yazık ki Sithel bu yolculuğundan hiçbir zaman geri dönemedi. İnsanların dediğine göre Sithel yanlışlıkla sınırdaki avcılar tarafından öldürülmüştü. Sithas babalarının bilerek insanlar tarafından öldürüldüğünü söyledi ve elflerin lideri olarak insanlara savaş açıp kardeşi Kith Kanan’ ı da orduların başına verdi. Böylece tam kırk yıl süren Kardeş katili Savaşı başlamış oldu. Bu savaş sırasında Yarı-elflerin bazıları elflerin yanında bazıları ise insanların yanında savaştı ve kardeş kardeşi, karı kocayı kesip biçti. Kith-Kanan’ ın barış isteyen karısı da bu savaş sırasında öldürüldü ve böylece elflerin daha büyük bir öfkeyle savaşmasına sebep oldu.(Kardeş katili Savaşı Krynn tarihinin en önemli savaşlarından biridir ve bu savaş sırasında bazı yeni kahramanlar doğmuştur.) Kırk yıl kadar uzun bir süre sonra Kith-Kanan insanlarla barış yaptı. Savaş sırasında yaşanan gelişmeler yüzünden, Kith-Kanan ve kendisine inananlar göç etti ve Qualinesti’ yi kurdu. Diğer bir elf kahramanı Kargas’ da kendine inananlar ile birlikte batıya göç etti ve liderlerinin öldüğü yerde “ölüm nehri” anlamına gelen Thon-Tsalarian şehrini kurdu Kargas’ ın çocukları. Cücelerin madenlerinden yararlanmayacaklarını söyleyen insanlar ile cüceler arasındaki ilişkiler düzelmeye başladı. Bu sırada Thorbardin’ in derinliklerinde cüceler Reorx’ un kudretli çekicine benzeyen bir çekiç yaptılar ve dostluk duygularını göstersin diye Ergoth insanlarına hediye ettiler. Qualinesti elfleri, insanlar ve cücelerin arası gittikçe iyiye gitmeye başladı ve birlikte Pax-Tharkas kalesini inşa ettiler. Böylece burası dostluklarının bir simgesi oldu.


Gül Ayaklanması

Barış içinde geçen yıllardan sonra Ergoth Krallığında bazı değişiklikler yaşandı ve yeni kralın ağır vergilerinden dolayı halk ayaklanmaya başladı. Yeni kral aynı zamanda sınırlarını da genişletmek istiyordu. Doğuda bazı küçük çaplı fakat çok kanlı savaşlar yaşandı ayaklanan halka karşı. Bu arada Vinas Solamnus adlı savaşçı İmparatorluk ordularının başına getirildi ve büyük bir orduyla Vingaard taraflarında çıkan bir isyanı bastırmakla görevlendirildi. Ancak gelişmeler Ergoth Kralının istediği gibi olmadı. Durumu tekrar gözden geçiren ordu komutanı Vinas Solamnus ayaklanan insanların haklı olduğu kanaatine vardı ve kendisi de ordusunun büyük bir kısmıyla beraber onların saflarına katıldı. Oradaki halkı savaş taktikleri konusunda eğitti ve gelen yeni imparatorluk ordularını bozguna uğrattı. Daha sonra da ordusu ile birlikte başkente saldırdı. Çaresiz kalan kral barış istedi ve doğu şehirlerine özgürlüğünü verdi. Doğu halkı tarafından kahraman ilan edilen Vinas Solamnus, Paladine tarafından kutsanan Solamniya Şövalyeleri birliğini kurdu. Bu şövalyeler iyiliği temsil etti ve adalet için savaştılar, hala savaşıyorlar. Özgürlüğünü kazanan yerlerde Istar, Sancrist ve Solamniya şehirleri kuruldu ve bu arada Ergoth’ un gücü gittikçe azaldı. Istar bir ticaret şehri haline gelirken Solamniya şövalyelerin ve şövalyeliğin merkezi haline geldi.


Üçüncü Ejder Savaşları

Barış dolu günler yine uzun sürmedi. Takhisis sürekli savaş için sürtüşme ortamı hazırlıyor ve Krynn’ ın kötücülleşmesini istiyordu. Takhisis çocuklarını yeniden diriltmek istedi. Bunun için yumurtalara değerli bir kristal görünümü vererek ejderha yumurtalarını Thorbardin’ deki maden yataklarına bıraktı. Bunları bulan cüceler paha biçilmez taşlar bulduklarını sandılar. Herkes inanmıştı bunların çok değerli olduğuna ve bazı kişiler bunları cücelerden satın aldı. Böylece ejderhalar yeniden özgür oldu ve böylece üçüncü ejderha savaşları başlamıştır.

Savaş kısa ve kesin oldu. Takhisis ejderhaları, köleleri, büyücüler ve minatorlardan oluşan güçlü ordusunu ileri sürdü. Ordunun odak merkezi olan Palanthus-Solamniya şehrine saldırdılar. Takhisis şövalyelerin çocuklarını yenemeyeceği düşüncesindeydi. Fakat şövalyeler ve müttefikleri disiplinli ve örgütlenmeleri ile Takhisis ordusunun yoksun olduğu bir güce sahipti.
Güç ve azim iki tarafa da korkunç kayıplar verdi. Sonunda yüksek büyücülük kulesi insanların yardımına geldi. Palanthus kulesinde beş ejderha küresi hazırladılar. Siyah cüppeliler dahi bu çabaya dahildi çünkü Takhisis kazanırsa dünya kaosa hakim olacaktı. Ejder küreleri yapılarak kullanıldı. Bu birçok ejderhanın ölümüne neden olmuştur. Fakat ikinci bir dalga insanların gücünü bastırmıştır.

Bu sefer de ejderhaların karşısına genç bir Solamniya şövalyesi olan Huma Ejderfelaketi ve arkadaşı minator Kaz çıktı. Paladine’ nin rehberliğinde Paladine tarafından kutsanmış olan efsanevi ejderha mızraklarını dövüldü. Gümüş ejderhasının sırtında Takhisis’ in kendisine karşı savaştı. Ejder mızraklarıyla saldırdılar kalpleri zehirlenmiş olan Takhisis’ in komutasındaki ejderhalara karşı ve zaferi kazandılar, ancak savaşın büyük kahramanı Huma savaş alanında öldü. Üçüncü Ejderha savaşlarından sonra her yer yıkılmış olmasına rağmen Krynn altın çağına girdi ve Ergoth gücünü tamamen kaybederken yeni oluşan şehir devletleri Krynn’ daki yaşamı yeniden biçimlendirdiler. Oluşan barış ortamından dolayı bazı Solamniya şövalyeleri bile görevlerini bırakarak kendi topraklarını kurmak için ordudan ayrıldı. Takhisis’ in ejderhaları Krynn’ ı terk etmişti ve Krynn barış dolu altın çağına girdi.


                   Güç Çağı

Güç çağı Krynn’ ın aynı zamanda altın çağıdır. Neredeyse bin yıl boyunca süren bu çağ Krynn’ a güç, şeref ve barış sağlamıştır. Ejderhaların sürgünü ile Ogre ler güçlerini topladılar ve cücelerin Kal-thax üstüne saldırdılar. OgreWars dediğimiz bu olay yüz yıla yakın süregelmiştir ve verdikleri birçok kayıp ile bitmiştir. Buna karşın vahşi Ogre ırkı zaman zaman dağlardan yakındaki kasabalara saldırmayı ihmal etmemiştir. Ogre ırkı neredeyse yok olma düzeyine inmiştir. Ergoth halkı kendi aralarında bağımsız devletler kurarak toprağın bütünlüğünü güçsüzleştirmiş, Istar halkı ise Ansalon kıtasında üstün derecede politik bir güç edinmiştir. Bağımsız kender halkı Istar ile anlaşma imzalayarak birleşmiştir. Silvanesti elfleri ve cüce imparatoru Kal-thax Istar halkıyla anlaşarak bütünleştiler. Sonunda Solamniya ve Ergothlularda Istar halkıyla birleştiler. Sonundan Istar imparatorluğu Ansalon üzerinde olağanüstü bir yönetime sahip oldu. Istarın şanı şimdi, zafer kazanmıştı. Barışın, sınırlı olmayan bir geleceğin yakınındaydı. Zamanla Istar, iyi ve kötülük arasında dengenin görüşünü kaybetmeye başlar ve dünyadaki kötülüğü kökünden bitirmek ister. Büyücüler, Istar tarafından dışlanır ve Wayreth kulesine çekilmek için zorlanır. Kral rahip, büyücüleri ve diğer bütün kötü ırkları yok etmek amacıyla tanrılardan Huma Dragonbane' ye verdiği gücü talep eder.
Ve Afet meydana gelir…

Afetin gerçek nedeni tanrıların Kral rahibin kendini beğenmişliğine kızgınlığını belirtmeleri amacıydı, tıpkı bir babanın çocuğuna karşı sinirlenmesi gibi. Tanrılar Kral rahibin kendini beğenmişliğine karşılık başlangıçta alçakgönüllülükle karşıladılar. Bu yanıtlara karşılık vermeyen Kral rahibe karşı tanrılar onlara Krynn üzerindeki sorumluluklarını ve görevlerini öğretmek amacıyla cezalandırma kararı aldı. Yanan dağ, Istar şehrini yıkmak üzere tanrılar tarafından hazırlandı. Bu gelecekte Istar’ ın kıta yerindeki konumunu etkileyecekti. Yanan dağ Istar’ı suyun altına gömmek için hazırlanmıştı. Tanrılar çocuklarını bu şekilde cezalandırarak tekrar onların yollarına döneceklerini umuyorlardı. Fakat insanlar yaptıklarının bedelinin bir felakete neden olacağını göremiyorlardı. Bazıları gerçek tanrılar yerine başka tanrıların arayışı içersine girmişti. Hala tanrıların yolunda olan gerçek rahipler bu tehlikeyi sezdiler ve felaketten önce Istar’ ı terk ettiler.

On üç Uyarı:

Afetten otuz gün önce tanrılar her gün afetin uyarısı için Kral rahip ve onun bağnazlarına işaretler gönderdi fakat hepsi önemsiz sayılarak ihmal edildi. Belirtilen otuz ilke:

•   Gerçek rahipler Istar’ dan göç etmişlerdir.
•   Kral rahibin tapınağının bir kulesi Kiri-Jolith tarafından kasırga ile yıkılmıştır.
•   Balifor ve Hylo üzerine karanlık sisler yerleşmiştir.
•   Nuitari, Solinari ve Lunitari’ nin önünü kapatarak gece boyunca güneş tutulmasına yol açmıştır.
•   Thorbardin cüceleri çok eski bir karanlık yaratığı bulmuştur.
•   Solamniya’ nın ateşi sönmüştür.
•   Abanasinia’ da ortaya çıkan alevler her şeyi küle çevirmiştir.
•   Dargaard Kalesinden Lord Soth kendi gücünü oluşturarak Solamniya Şövalyelerine karşı tehdit oluşturmuştur.
•   Palanthas sisler altında kaldı. Hava bunaltıcı derecede sıcaklaşmış, deniz mide bulandıran bir hal aldı. Büyük kütüphane sisin etkisiyle çalışmayı durdurmuştur.
•   Qualinesti’ deki orman hayvanları beklenmedik şekilde yabanileşmiştir.
•   Silvanesti krallığında ağaçlar kan gözyaşları dökmüştür.
•   Kuzey denizinde balıklar ortadan kaybolmuştur. Denizin rengi kırmızıya dönüşür.
•   Hareketsiz olan Khalkist Volkanik Dağı aktif hale geçmiştir.

Temsilci Quarath, uyarıların anlamını bilmesine rağmen Kral rahibe onların gerçek anlamlarını söylemedi.


 


Otuz gün sonra Kral rahip isteğini yerine getirebilmek için Tanrılarda talepte bulundu ve Yanan Dağ Istar’ a çarptı. Yanan dağ Istar’ ı olduğu gibi denizin altına gömdü. Koyu kırmızıya bürünmüş toprak denizi kendi rengiyle boyadı. Artık Istar şehrinden eser yoktu. İnsanlar şehri “Istar’ ın Kanlı Denizi” olarak anmaya başladılar. Kral rahibin tapınağı Kan Denizinin tam ortasında, hortumun içindedir ve her zaman orda kalacaktır. Ergoth krallığı anakarasından koparak iki parçaya ayrılmıştır. Şehrin çöküşüyle oluşan su baskını yeni bir deniz oluşturdu. Çiftçilik yapan bir şehir olan Caergoth şehri aniden, okyanusun eşiğinde buldu kendini. Afetin etkileri, Krynn 'de bugüne kadar hissedilmeye devam eder.
Xak Tsaroth dahil birkaç şehir afetin etkisiyle yıkıma uğradı.
Afet, Krynn’ da zaman kavramını da etkiledi. İleriki yıllarda insanlar tarihi “Afetten Sonra” diye ayırdılar.


                   Umutsuzluk Çağı

Umutsuzluk Çağı Krynn’ ın gölge yıllarıdır. Krynn üzerindeki uluslar harap olmuş, yönetimler ağır darbeler alarak parçalanmıştır. Ayakta duran Solamniya yönetimi de insanlar tarafından afetin sorumlusu olarak görülerek parçalanmıştır. İnsanlar büyü kullanıcılarını meydanda bağlayarak yakıyorlardı. Thorbardin ve Kayolin (elf toprakları) Afetten zarar görmeyen tek ülkelerdir.

Solamniya şövalyeleri şereflerini kaybederek bölünmüştür. Birçoğu çetelerle birleşip haydut olmuştur. Rahipler tanrılar tarafından güçleri alındıktan dolayı birçok bulaşıcı hastalığa yol açılmıştır. İnsanların açlık, sefalet ve hastalıklarından dolayı birçok ölüm meydana gelmiştir.
Kıtlıktan ve barbarlardan kaçan tepe cüceleri ve insanlar Thorbardin’ e kaçtılar. Fakat Thorbardin’ in binlerce mülteciyi besleyecek kadar gücü yoktu bu yüzden kapılarını onlara açmadı. Lidersiz olan mülteciler Thorbardin kapılarında durdular.

O sırada kara büyücü Fistandantilus beliriverdi, Ansalon’ un en güçlü büyücüsü olma planlarıyla beraber. Amacı Thorbardin’ in içinde bulunan karanlık kraliçenin düzlemine açılan kapıdan girerek onu dünya boyutuna çekmektir. Diğer tanrılarında müdahalesi ile kraliçeyi öldürerek yerini almayı planlamaktadır. Fistandantilus büyülü istihkâmlar yaratarak Zhaman ve Thorbardin mültecilerini bir arada toplayarak ani bir hücum başlattı. Savaş haftalarca sürdü ve Fistandantilus Thorbardin’ e büyüler yağdırdı. Nihayet Fistandantilus boyut kapısına ulaşır ve büyüsünü yapar. Bu sırada bir gnomun çalıştırdığı büyülü alet Fistandantilus’ un büyüsünün etkisini bozar ve oluşan patlamada Thorbardin patlar. Patlama o kadar büyüktür ki patlamanın boyutları Dergoth ovası dahi harap olur. Efsanelere göre yıkıntılar arasında derinliklerde—bir yerlere bir takke olduğu söylenir. Bu takkede Fistandantilus’ un sırlarının ve gücünün yattığı söylenir.

Diğer yandan Krynn gün geçtikçe kendini toparlıyordu. Madeni para ve çelik basit ticaret materyalleri haline gelmişti. Ejderhalar artık efsanelere dönüşmüştü sadece çocukları korkutmak için kullanılıyordu. Krynn Afetin aldıklarını ağır ağır yerine koymaya başlamıştı fakat fazla geçmeden kötüler tekrar harekete geçmişlerdi. Kuzeyin komutanları Istar şehrini fethettiler ve yürüyüşlerini sürdürdüler. Önlerine çıkan tüm direnişçileri dağıtarak ilerliyorlardı. Bu tuhaf ordu “yüce lord” adında bir kuvvetti. Bir süre sonra Krynn korkunç gerçeğin farkına vardı. Yüce Lord kabus ordusunun müttefikleridir.
Ejderhalar Krynn’ a geri dönmüştür!


Mızrak Savaşları

Mızrak Savaşları Takhisis’ in düzleminde bulunan kuruluş taşının Kan Denizinin ortasındaki Istar tapınağında keşfedilmesiyle başlar. Takhisis dünyaya açılan boyut kapılarından biriyle taşı dünyaya yollamıştır. Taşı Neraka ovasına yerleştirerek Neraka tapınağındakileri baştan çıkarır.
Taşı Berem adında genç bir insan ile kız kardeşi bulur. Taş adamı cezp ederek kendine başlar. Kız kardeşi ise taşın büyüleyici etkisinden korkmaktadır. Berem taşa tek başına sahip olmak için kız kardeşini öldürür. Kız kardeşinin ruhu taşın içine hapsolur. Berem sonradan yaptığı bu işten pişman olur ve Ansalon’ da kız kardeşinin ruhunu serbest bırakacak bilgiler arar.

Takhisis boyut kapısından geçmeye kalkışır fakat Berem’ in kız kardeşinin saf ruhu onu engeller. Takhisis’ in emrinde Metalik ejderhaların yumurtaları, kötü ejderhalar tarafından çalınır. Metalik ejderhalar çalınan çocuklarına karşılık tarafsızlık yemini ederler.
Takhisis inananları çalınan iyi ejderha yumurtalarına değişik büyüler yaparak draconian ırkını yaratırlar.
Ejder ordusu Neraka’ da toplanır. Nordmaar ve Goodlund düşer. Takhisis ejderhaları Silvanesti üzerine gönderir. Ormanları yakıp yıkan ejderhalar elf lerin ana yurtlarını terk etmesine neden olur. Elf ler güney Ergoth’ a sığınırlar.
Umutsuzluk Kral Lorac tarafından durdurulur. Yüksek Büyücülük Kulesinde ejder kürelerini kullanır fakat bunun yerine Kâbus’un gelmesine neden olur. Bu arada Takhisis orduları doğudan Solamniya’ yı işgal ederler. İnsanlar ve elf ler bir araya gelerek ejderha ordularına karşı Ak taş Konseyini oluştururlar. Mavi ejderhalar Palanthas’ taki Yüce Ermiş Kulesine saldırırlar. Umutsuzluğa kapılan Solamniya şövalyeleri geri çekilirler. Bu sırada Huma döneminden kalma ejderha mızrakları bulunur.
Dönemin bir grup kahramanı Sanction’ daki Ejderha Yüce Efendisi Tapınağına girerler. Burada iyi ejderhaların yumurtalarının nasıl draconian lara dönüştüklerini görürler ve iyi ejderhaların savaşa katılmasını sağlarlar.
Ejderhaların yardımıyla Ak taş konseyi saldırıya geçer. Lord Gunthar Uth Wistan ve Laurana’ nın önderliğinde Solamniya kurtarılır. Kalaman’ daki kötülük güçleri yenilir. Fakat Takhisis henüz yenilgiyi kabul etmemiştir. Takhisis inananları cehennem ordularını savaşa katmak için Berem’i bulurlar fakat çok geçtir.
Ak taş konseyi Neraka tapınağının girişini kapatmıştır. Ejder orduları Neraka yıkıntıları arasında yok edilirler. Kalanlarda Ak taş meclisi tarafından dağıtılır. Böylece Mızrak savaşları sona erer.


Kaos Savaşı

Gittiği her yerde belaya sebep olan Gri cevher bu sefer İrda adasında belirivermiştir. Takhisis devasa bir orduyla tüm Krynn’ ı ele geçirmeyi planlamaktadır—gizemli İrda adası dahil tüm kıtaya ayak basarlar. İrdalar savaştan kaçınmak için Gri cevheri kırarak içindeki büyü gücüyle kendilerini koruma altına almak isterler.

İşin özü, Reorx cevheri yaratırken içinde nötrlüğü belirtsin diye Kaos’ tan bir parça koymuştur ve bilmeden de olsa Hiçbir Şeyin Babasını taşın içine girmesine sebep olmuştur. Kaos yaratımdan nefret eder. Çocuklarının yaptığı bu dünyayı mahvetmek için kendisini taşın içine koyar. Ve sonunda Krynn üzerinde onu serbest bırakabilecek büyü gücüne sahip olan İrdalara rastlar. Kısacası İrdalar taşı parçalarlar ve bundan nasibini alırlar.

Kaos Turbidus okyanusunda cehenneme koca bir yarık açar ve iki düzleme de ordularını salar. Takhisis orduları önderliğinde Krynn güçleri dünyada savaşırken tanrılar ve düzlem orduları cehennemde savaş verir.
İkinci nesil kahramanları İrda adasından gri cevheri alarak cehenneme girerler ve Kaos ile savaşırlar. Kender Tasslehof Burfoot “Tavşankatili” adlı bir bıçakla Kaos’tan bir damla kan alır ve bunu gri cevhere koyarlar. Kaos böylece Krynn’ dan gitmeye zorlanır fakat tanrılarında dünyayı terk etmesi şartıyla. Tanrılar ve yıldızlar dünyayı terk ederken büyü gücü (arcane) yok olur. Diğer yıldızlar yerine gökte kırmızı bir yıldız oluşur.
Ve Krynn’ da Ölümlüler Çağı olarak bilinen çağ başlar…


                   Ölümlüler Çağı

Kaos Savaşı ardından dünya oldukça etkilenmiştir. İnsanlar yeni tanrılar aradılar, büyü gücü yok olduktan sonra yeni büyüler keşfettiler. Bunlar mistik doğa güçleriydi. Palanthas' taki Yüksek Büyücülük Kulesi yok edildi ve Kütüphane'nin içindeki tüm bilgiler kayboldu.
Ansalon’da Beşinci Çağ işte böyle başladı.

Ejderhalar dâhil tüm Krynn, büyü gücünden yoksun kalmıştır. Malystryx adlı bir ejderha ilk defa bir ritüel sayesinde diğer ejderhalar\ öldürerek sahip oldukları güçleri emer. Ejder Katliamı böylece başlar.

Takhisis şövalyeleri Neraka’da tekrar örgütlenir. Sara Dunstan tarafından genel kavramı tarafsız adalet olanÇelik Lejyonu kurulur. Altınay kalbindeki gücü ile iyileştirme gücünü keşfeder ve Jasper Fireforge adında bir cüceyle Schallsea adasında Işığın Kalesini kurarak Kalbin Gücünü başkalarına da öğretir. Ejderhaların yıktığı Solace’tan kurtulan cüce savaşçıları bu güç ile iyileştirilirler. Neraka şövalyeleri Neraka’nın dışına yayılırlar. Ejderan ırkı Neraka şövalyeleriyle birleşme teklifini reddeder ve kendi şehirlerini kurmaya çalışırlar.

Bir süre sonra Krynn ırkı yeni bir tehdit ile karşılaşırlar. Ejderha derebeyleri Krynn’ı ele geçirmek için insanlara zulüm uygularlar. Malystryx, Kendermore şehrini talan eder ve binlerce kenderi öldürür. Yeşil bir ejderha olan Beryl Silvanesti ormanlarını işgal eder.



Bu sırada Malys, Khellendros ve Onysablet adlı üç güçlü ejderha göz önüne çıkar. Khellendros bir zamanlar Kitiara Uth Majere’nin mavi ejderhası olan Skie’dır. Sahibine olan bağlılığından dolayı onu diyara geri getirebilmek için uğraşlar içersindedir. Onysablet
Blödehelm bataklıklarında ikamet eder. Malys açgözlü kırmızı bir ejderhadır. Büyük hırsı nedeniyle Krynn’ı tek başına yönetmek ister ve bu yüzden de tanrı olmaya çalışır. Bu üç ejderha, ejder katliamına devam ederek gittikçe güçlenirler.

Bu arada ejderha derebeylerinden kurtulmak için Silvanesti elfleri içlerinde güçlü bir büyü gücü oluşturarak topraklarının etrafını büyülü bir bariyerle sararlar.

Faniler Çağı artık Ejderhalar Çağı olarak değişir. Kimse bu kıyımlara dur diyemez çünkü ejderhalar devasa büyüklükte ve güçtedirler. İyi ejderhalar ise hiç bir şey yapamamakta ve insanların yok oluşunu seyretmektedir.
Altınay, ejderhalara karşı direnişçi birgrup oluşturur. Bu grubun amacı Ansalon’u ejderha derebeylerinden kurtarmaktır. Takhisis şövalyeleri ejderha saflarına katılır. Ejderhalar Ogre, Goblin, Dev gibi ırkları da kendi boyundurukları altına alarak güçlerini genişletirler.

Uzun süredir Khellendros ile işbirliği yapan Malys birlikte Ansalon’daki değerli büyülü eşyaları toplayarak bu eşyaların gücüyle daha çok yükselmeyi—hatta tanrı olmayı amaçlarlar. Fakat Khellendros farklı bir amaç içersindedir. Büyülü ziynetler yardımıyla efendisini diyara döndürmeyi amaçlar. Malys’in amaçları Altınay’ın oluşturduğu direnişçi grubu tarafından bozulur. Khellendros, Malys’i Istar’ın Kan Denizi’ ne uçurur. Khellendros ziynetlerin gücüyle Kitiara’nın ruhunu bulmak için ebediyet denizine girer. Altınay sadık arkadaşının fedakârlığı sayesinde dünyaya geri döner.




Ruhlar Savaşı

Bitmek bilmez savaşlarla örselenmiş, büyük ejderhaların gölgesinde sinmiş Krynn halkının yazgısı, bir gece patlayan ve Ansalon’u yıkıp geçen muazzam fırtınayla birlikte yeni bir dönemece girer. Fırtınanın yüreğinde, lanetli Neraka Vadisi'nde Mina adında genç bir kız ortaya çıkar ve kendisini Tek Olan’ ın peygamberi olarak tanıtır.

Takhisis Krynn’a geri dönmüştür!

Büyük güçlere sahip olan Mina, Neraka’ nın gücünü kontrolüne alarak tanrısı adına şehirlere, ırklara ve ejderha derebeylerine savaş açar. Savaş Sanction’da sona erer.

Takhisis ejderha derebeylerinin gücünü emerek dünyaya girmeye çalışır.
Dünyanın kahramanları karanlık kraliçenin bu planını engeller ve onun kimliğini açığa çıkarır.

Dünya tüm gerçeği Mina’nın ağzından duyar. Kaos yenilmiştir ve Takhisis dünyayı çalarak evrenin farklı bir parçasına koymuştur. Güneşin, tek ayın ve farklı yıldızların oluşma sebebi budur.

Ruhlar Savaşı’nın bitmesiyle Krynn tanrılar tarafından, her ne kadar ışık ve karanlık panteonunun yitik olmasına rağmen yeniden şekillenir. Büyücülerin ve rahiplerin büyüleri Kaos Savaşından kırk yıl sonra tekrar çalışır. Diğer düzlemlere seyahat eden ruhlar seyahatlerini sürdürürken büyü güçleri tekrar işleve girer.

Olanlar muhtemelen Ansalon’daki çoğu canlının hayatlarını değiştirmiştir. Altıncı çağda kötülük güçlerinin birçoğu yok edilmiştir fakat yeni kötülük güçleri de doğmaktadır. Şimdi Krynn, yeni kahramanların dünyanın geleceğini belirlemek için onu şekillendirecekleri bir çağa girer...


deufbkt.com'dan alıntıdır.

Çevrimdışı Fizban

  • **
  • 64
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ejderha Mızrağı Tarihçesi
« Yanıtla #1 : 16 Şubat 2011, 23:21:27 »
Çok güzel bir paylaşım olmuş, sonuna kadar senin yazdığını düşünerek okudum ve sürekli helal olsun diye kulağını çınlattım. Sen yazmamış olsanda paylaşım çok iyi olmuş, gözümden kaçan, atladığım bazı boşlukları tamamlamış oldum teşekkürler ^^