Kayıt Ol

Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« : 25 Haziran 2013, 21:08:42 »
Giriş

Pasif Direniş ve Şiddetsizlik: Gandhi




Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız. Alkışlar önüne kansız elle çıkınız. - Mahatma Gandhi

Mohandas Karamçand Gandhi, Atatürk'ten sonra belki de en saygı duyduğum liderdir. Aslında kendisi "lider" olarak adlandrılmaktan hoşlanmazdı sanırım ama bu konumuzun dışında. Kendisinden Sansritçede "büyük" anlamına gelen "maha" ve "ruh" anlamına gelen "atma-atman" dan türetilmiş "mahatma", yani "ulu ruh" diye bahseder onu sevenler.



Buradan kendisi ile ilgili genel bilgiye sahip olabilirsiniz.

Gandhi neden önemli bir kişidir? Çünkü belki de insanlık tarihinde ilk kez bu adam sayesinde kitleler sömürüden, kölelikten, hayvan yerine konarak aşağılanmaktan tamamen barışçıl yollarla kurtulmuşlardır.

Davasının felsefesini şöyle anlatır:

"Onlara karşı koyacağım, fakat bu öldürerek olmayacak. Kazanayım ya da kaybedeyim, elime kimsenin kanı bulaşmayacak. Ben, onlara itaat etmeyi reddececeğim. Kendilerinde olmadığı için benden zorla almak zorunda oldukları emeğimi onlara sunmayacağım.
Beni dövecekler, bana işkence edecekler, belki de beni öldürecekler. Eğer bunu yaparlarsa ellerine geçen sadece soğuk cesedim olacak. İtaatim ve emeğim değil."

Ona göre kötüler çok güçlü olabilirler, bir an için belki de hiç yenilmeyecekmiş gibi görünebilirler ama dürüstlüğün ve azmin karşısında, sonunda mutlaka yenilirler.

Einstein, Gandhi hakkında şöyle söylemiştir: " Bu ufak-tefek adamın elinde büyük icatlar yoktu, ordular yoktu. O kararlılığı, barışçıllığı ve azmi ile halkını kurtuluşa götürmüştür. Gelecek nesiller, dünya üzerinde böyle yüce birinin yaşamış olduğuna belki de inanamayacaklardır."

Hayatını anlatan bir film çekilmişti. İzlemenizi öneriyorum. Filmde Gandhi'nin düşünceleri ve barışçıl mücadelenin esasları yeterli düzeyde işlenmiş.



Açtığım her başlıkta olduğu gibi buraya da zaman ilerledikçe eklemeler yapacağım. Şimdilik sadece bir genel bilgilendirme idi amacım. Sürecek :)

Spoiler: Göster
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı Brsykt

  • *
  • 47
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Pasif Direniş ve Şiddetsizlik: Gandhi
« Yanıtla #1 : 03 Temmuz 2013, 21:57:40 »
Teorik açıdan örnek alınası düşünceleri var ama şu tüketim çağında sömürgeciliğe sağlam bir başkaldırı bu yollarla olmaz olursa da para sahiplerinin vereceği +100 dolara bir çok köle daha bulunabilir.
Bu dönem de en çok ihtiyacımız olanın direniş olduğu gerçek ancak savaştığı somut bir kavram yok.
Tamam ben direneyim ama neye karşı?

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Pasif Direniş ve Şiddetsizlik: Gandhi
« Yanıtla #2 : 04 Temmuz 2013, 15:20:18 »
Kanımca en iyi başlangıç, tüketim çılgınlığına karşı durmak olacaktır. Nasıl ki geçmişte toprak ağalarının kölelere,serflere ihtiyacı olduysa, şimdinin sermayedarlarının da tüketicilere ihtiyacı var.

Düşünmeden tüketmenize ihtiyaçları var. Tükettiğiniz şeye gerçekten gereksiniminiz olup olmadığını düşünmeden tüketmenize. ne işe yaradığını bile tam anlamadan, size sunulan, reklamı yapılan tüm şeyleri tüketmenize.

Öyle ki sadece o "şeye" sahip olmak doyurmasın sizi. Size herşeyden hızla bıkmayı, sıkılmayı öğretirler, böylece sürekli alınacak yeni "şeyler" olur. Böylece sizler de sürekli tüketen, tüketim bağımlısı zombilere dönüşürsünüz.



"Tüketmiyoruz" kampanyası

Yapılabilecek çok güzel şeyler var :)
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı Brsykt

  • *
  • 47
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Pasif Direniş ve Şiddetsizlik: Gandhi
« Yanıtla #3 : 04 Temmuz 2013, 15:57:46 »
İşte uygulama kısmına gelince gandhi'nin düşünceleri geçerliliğini yitiriyor.
Dediğim gibi ben tüketmeyi bıraksam sen tüketmeyi bıraksan ne değişir?

Spoiler: Göster
Coca Cola İçecek  CEO'su Michael A. O’Neill, şirketin 2009’un dokuz aylık döneminde konsolide satış hacmini bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11,3 artışla 476,7 milyon ünite kasaya, net satışlarını ise yüzde 8,5 artışla 1 milyar 983,7 milyon liraya çıkardıklarını, kârlarının ise 176,5 milyon TL olarak gerçekleştiğini bildirdi.


Kapitalizme karşı böyle bir devrim gerçekleştirmek için öncelikle ihtiyacımız olan kitlelerin bilinçlenmesi ki bu da kimsenin işine gelmez bu değirmenin suyunu döndüren bu fabrikaların sömürgesi.

Şu anki ekonomik sistemi kökten değiştirmek pasif direnişle olmaz bence.
Dediğim gibi teorikte güzel ama uygulanası değil.

Açıkçası Gandhi nasıl başardı bunu onuda anlayamadım.

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Pasif Direniş ve Şiddetsizlik: Gandhi
« Yanıtla #4 : 10 Temmuz 2013, 11:54:24 »
Yaptıklarımızın birşeyleri değiştirmeyeceği inancıdır kendimize olan güvenimizi kıran. Birdenbire kocaman bir değişim olmasa dahi bir şekilde başlamak fena olmaz değil mi :)

Hem Gandhi'nin düşüncesi uygulamada başarısız olsaydı bu gün Hindistan hala İngiliz sömürgesi olurdu.

Büyük ya da küçük. Daha iyi olmak için, daha "insan" olmak için çabalamayı sürdürmeliyiz.

Spoiler: Göster


"Tüketmiyoruz" kapmanyası için örnek olabilecek görüşleri ekliyorum yazıma:

İşin özünü anlatan bir ifade

örnek 1

örnek 2

örnek 3

örnek 4 - o kadar da etkisiz değilmişiz :)

örnek 5 - aynı zamanda tasarruf demek

örnek 6

Bu gerçekten iyi :)

Argo ve aşağılama içermesine karşın, tepkinin nasıl işlediğini, nasıl sonuç vereceğini anlatan bir görüş

Daha fazla örnek de verilebilir. Bunlar sadece küçük bir kısım.


Kitlelerin bilinçlenmesi için öncelikle kişilerin bilinçlenmesinin gerektiğine inanıyorum. Birilerinin işine gelse de gelmese de, yavaş yavaş da olsa bu gerçekleşiyor. Kendi adıma bunun için üstüme düşeni yapıyorum - yapmaya çalışıyorum.

Birşeylerden rahatsız olan, birşeylerin eksik-yanlış olduğunu hissedenler şiddete başvurmak ve nefret söylemleri gerçekleştirmek yerine bu yolu izlerse; hemen olmasa da bir gün dünyanın daha güzel, daha yaşanılır bir yer olacağına inanıyorum.

Çok meşgul olduğum için daha detaylı bir yazıyı şimdilik yazamıyorum fakat zamanım olduğunda yapacağım. Fikirlerinizi iyi-kötü paylaştığınız için teşekkür ederim :)


John lennon demiş ki:

“Şiddet kullanmak zorunda kalmaya gelirse iş, sistemin oyununu oynuyorsunuz demektir. Kurulu düzen seni tahrik edecektir, sakalını çekecek, yüzünü dürtüp seni kavga etmeye zorlayacak. Çünkü seni şiddete bir yöneltince nasıl başa çıkacaklarını bilirler. Başa çıkmayı bilmedikleri tek şey pasif direniş ve mizahtır.”




Güzel bir şiddetsiz mücadele örneği. üstelik eğlenceli  ;D
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Sürdürülebilir Yaşam
« Yanıtla #5 : 25 Temmuz 2013, 19:42:56 »
Çok güzel bir kitap önereceğim size. Sadece düşünmekle kalmayıp; uğraşmak, denemek, üretmek istiyorsanız yararını görceksiniz: Şehirdekiler için sürdürülebilir yaşam rehberi!

Spoiler: Göster
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #6 : 13 Ekim 2013, 02:38:55 »
Her görüşüne katıldığımı söyleyemesem de güzel yazmış michael kişisi.

Uyarı: Biraz küfürlü bir yazıdır.

Okumak için tıklayın.
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #7 : 06 Aralık 2013, 23:21:23 »
Burası için bir sürü taslak yazı yazmıştım. Fakat bu gün elime aldığım bir kitap, yazılarımın çoğunu boşa çıkardı.


Usta karikatürist ve düşünce adamı Memo Tembelçizer, yeni kitabı "Fak" ta anlatmak istediklerimin çoğunu benden çok daha başarılı bir şekilde anlatmış. Alınız, okuyunuz efendiler.

Kendisinin bir çalışmasını da örnek olarak ekleyeyim ki nasıl bir üsluba sahip olduğunu görebilin.

Not: Kitap çizimlerden değil yazılardan oluşmaktadır. Karikatürü örnek olması için koydum.

Spoiler: Göster



Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #8 : 16 Aralık 2013, 22:43:55 »
Ömer Hayyam'ın dediği gibi:
"Bir sır daha var, bütün çözdüklerimizden başka
Bir ışık daha var, gördüğümüz ışıklardan başka
Hiçbir yaptığınla kifayet etme, geç öteye
Bir şey daha var, bütün yapılanlardan başka"


Dünyayı kurtarmaktan bahsediyorum. Peki kendi coğrafyamız?

Bu topraklardaki sorunlardan biri de farklı insanlara olan olumsuz tavırlar. Fakat cahil kalabalık bilmez ki toplumları ilerletenler hep farklı insanlar olmuştur.

Hımbıllar ister ki herkes onlar gibi olsun. Onların sevdiği müziği sevsin, onların okuduklarını okusun (gazete, kitap vb), onlar gibi eğlensin, hedefleri onlarınkine benzesin, onlar gibi yaşasın.

Yine bu hımbılların şikayetleri de hep aynıdır. Ülkenin ilerlememesi, insanların tembel oluşu (kendileri de tembeldir bu arada), çeşitli alanlarda başarı gösteremeyişimiz, mucit çıkaramıyor olmamız, kısaca bizden bir şey olmaması.

Hımbılların hep beraber düşünemedikleri şey ise, hep aynı olan insanların hep aynı şeyleri yaptıkları ve bu yüzden de hep aynı sonuçlarla karşılaştıklarıdır.

Elinizde hep aynı malzemeler varsa ve sürekli aynı pişirme metotlarını uyguluyorsanız hep aynı yemeği yersiniz.  Hımbıllar ister ki tavadaki sucuğa kırdıkları yumurtadan iskender kebap çıksın.

'Muayyen işler başarabilmek için muayyen bir insan olmak gerektiğini' düşünmezler (zaten genel olarak düşünememektedirler). Kendilerinin muayyen bir insan olamamasını geçelim, zaten olamayacaklar; hımbılları gıcık yapan, muayyen insanları hımbıllaştırma çabaları ve muayyen olma potansiyeli gösterenlerin bu potansiyellerini de baltalamalarıdır.

Örneğin spor deyince hep futbol gelir hımbılların aklına. Futbol dışındaki sporları spor olarak görmezler, bir nebze geniş görüşlü olan hımbıllar basketbol, voleybol’a  (onu da voleybolcu kızların kalçalarına hürmeten) haklarını teslim etmeye ucundan kıyısından yaklaşmaya başlamış dahi olsalar; içinde top olmayan bir spor, onlar için spor değildir. Eskrim yaptığınızı duyduklarında (böyle bir sporun varlığından haberleri varsa) söyleyecekleri “o ne öyle, ben seni eskrim hehehe”, "tığ gibi kılıçlarla çıt çıt o ne öyle spor mu olurmuş” ve buna benzer şeyler olacaktır. Zaten bunun gibi heves baltalamalarını takip eden desteksizlikler nedeniyle eskrimde(ve “o ne öyle” diye eleştirilen diğer spor dallarında) ciddi bir başarı gösterebildiğimiz de yoktur.

Kaldı ki her sokak başında oynanan futbolda bile başarılı değiliz. Takımlarımız devşirme oyunculardan oluşmakta.


Sanattan konuşmak isterdim ama Serdar Ortaç gibi “yedi tane notayla kaç beste yapılabilir ki; tabi birbirine benzeyecek şarkılarımın hepsi” diye konuşan birini  “başarılı, büyük bir sanatçı” olarak gören bir toplumun zaten sanat üretmesi beklenemez.


Hımbıl insanımız, herkesin kendi gibi olmasını ister, bunu zaten hepiniz benim gibi biliyorsunuz. Şimdi düşünün efendiler. Tarihteki büyük bilim insanlarından, mucitlerden, sanatçılardan, sporculardan hangileri hımbıldı?

Yaşamlarını inceleyin. Lafın gelişi söylemiyorum. Hemen şimdi google’da, vikipedya’da  arayın Kafka’yı, Einstein’ı, Dostoyevski’yi, Dali’yi,  Bethoven’ı, Tesla’yı, Van Gogh’u. Hiçbirinin “standart” kişiler olmadığını, bizim toplumumuzda yaşamış olsalar hepsinin “marjinal” damgası yiyeceğini , mahalle baskısının alasını göreceğini fark edeceksiniz(Kafka ve Einstein, Yahudi oldukları için can güvenlikleri bile olmayacaktı muhtemelen).

Yakın zamanlardan örnekler isterseniz Bobby Fischer (en büyük satranççı kabul edilir, son derece geçimsiz, asosyal, huysuz biri, ayrıca Yahudi; yani onun da can güvenliği tehlikede), Muhammed Ali(Müslüman olduktan sonra bile hayat kadınlarından vazgeçememiş, egosu çok yüksek,  geçimsiz  ve şımarık biri; boksör olmasa sağlam bir mahalle dayağı yerdi büyük ihtimalle),  Steven Spielberg (bir Yahudi daha)

Türklerden örnek isterseniz Ahmet Haşim’i(çokça esrar kullanırmış),  ille de Osmanlı ya da geçmiş dönem İslam bilginlerinden ararsanız Ömer Hayyam’ı(“ayyaş” yaftası yemesi işten bile değil), Lagari Hasan Çelebi’yi(Şeyhülislamın ısrarı ile Kırım’a sürgün edilmiştir), Hezarfen Ahmet Çelebi’yi (Şeyhülislamın ısrarı ile Cezayir’e sürgün edilmiştir) arayabilirsiniz.

Efendiler, muayyen işler yapabilmek için muayyen insan olmak gerekir ve olağandışı fikirleri ortaya atan, olağandışı işleri yapan insanlar da hep “olağandışı” insanlardır. ( bkz: yukarıdaki sucuklu yumurta-iskender örneği)

Olağan yaşayan, olağan şeyler yapan, olağan şeylerle vakit öldüren insanlar, yani “standart” insanlar; yalnız “olağan ve standart” düşünceler üretebilir, olağan ve standart işler yapabilirler.

Göbeğini kaşıyarak dizi izlemeyi, kahvede saatlerini okey-tavla oynayarak geçirmeyi hobi edinmiş düşünürler, mucitler, sanatçılar bulamazsınız.  Fakat gelin görün ki hımbıllarımız, bunları isterler. Farklı ve üretici zihinlere getirdikleri eleştirilerde sık sık şunlara rastlarsınız: “halktan kopuk”,  “marjinal”, “hayal dünyasında yaşayan”,  “bir alem-cins” vb… Hımbıllara kalsa Macellan'a "otur la oturduğun yerde ne gidiyon öyle uzaklara deli mi şeyetti seni" derlerdi.

Hımbıl ister ki mucit efendi akşam göbeğini kaşıyarak onunla birlikte dizi izlesin, onunla  saatlerce çay içip tavla atsın( eğer böyle yapıp halkla zaman geçirmezse halktan kopuk olur çünkü), kahvede maç izlesin, ankaranın bağlarını dinlesin… Fakat bu tür şeylerin çoğunlukla o özgün, kendine has bünyeyi sıkıp boğacağını düşünmez. O bünye zaten bunlarla zaman kaybetmediği, bunlara prim vermediği için enerjisini farklı alanlara yöneltmiş, hımbılın düşünemediği şeyleri düşünür hale gelmiştir.

Bunu üzerine basarak, tekrar ifade etmeliyim; olağandışı işler ve fikirler, zaten olağan ve sıradan düşünmeyen kişilerin aklına gelir.

Fakat ne acıdır ki sıradışı zekalar, sıradan zihinlerin şiddetli muhalefetiyle karşılaşırlar(Einstein).

Not: Burada  "farklı" diye tanmladıklarım, gerçekten farklı olan insanlardır. Dikkat çekmek için şekilden şekile girenler, hımbıllara dahil.


İstanbul kanatlarımın altında diye bir film var. Burada anlattıklarım sizde azıcık bir etki yarattıysa lütfen açıp izleyin. Böylece tam olarak anlayacaksınız beni.
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #9 : 18 Mart 2014, 21:19:49 »
Bu gün size birini tanıtmak istiyorum (yazı bir arkadaşımın yaptığı paylaşımdan alıntıdır):

Spoiler: Göster



"Yacouba Sawadogo, Afrika'nın sıradışı kişiliklerinden biri. Bilimadamlarının ve çevre kuruluşularının bile çaresiz kaldığı çevre sorunlarına geleneksel yöntemlerle çözüm üretmeyi başaran bir kahraman. İhtiyar çiftçi, Burkino Faso'nun kuzeyindeki tarım arazilerinde uzun süredir devam eden çölleşmeyi durdurabilen kişi olarak biliniyor. Bölgedeki toprak, uzun yıllar içinde aşırı ekim, aşırı otlatma ve aşırı nüfus yoğunluğu nedeniyle giderek sertleşmeye, verimsizleşmeye ve sonunda çölleşmeye başlamıştı. Ulusal ve uluslararası araştırmacılar tarafından uzun yıllardır devam eden çalışmalar ise, toprağı kurtarmak için yeterli olmuyordu. Umutlar giderek tükenmekteydi. Ta ki Yacouba Sawadogo adlı bir adam, 1980'li yıllarda ortaya çıkıp da, çölleşmeye karşı kendi geleneksel yöntemleriyle savaşmaya karar verene kadar.

Yacouba'nın kullandığı teknikler oldukça eski ve garipti; bu yüzden bölgedeki çiftçiler tarafından alay konusu oldu. Fakat yıllar içinde ferk edildi ki, Yacouba'nın inatla uyguladığı teknikler, ormanı yeniden var etmeyi, toprağı yeniden zenginleştirmeyi başarmıştı. Yacouba tek başına çölü durdurmuştu. Yöntemi ise oldukça basitti. Eski Afrika tarım pratiği olan "Zai" tekniğine göre, önce sertleşmiş zemine büyük bir çukur açılıyor, sonra içine bitki artıkları ve gübreden oluşan bir karışım yerleştiriyordu. İçine ise bölge şartlarına uygun, dayanıklı ağaç türlerinin tohumlarını koyuyordu. Yağmurlu mevsimlerde suyu emen ve muhafaza eden delikler, kurak dönemlerde bitki için gereken nem ve besini sağlıyordu. Zai tekniğine göre, zeminin 'kurak mevsimde' hazırlanması gerekiyordu. Ki bu da, bölgede uygulanan tekniğin tam tersiydi. Hiç kimse inanmasa da, o inatla çalışmayı sürdürdü.

Spoiler: Göster


 20 yıl içinde kuraklıktan zarar görmüş 120 dönümlük kurak araziyi, 60 ayrı tür ağaçtan oluşan yeşil bir alana dönüştürmeyi başardı. Bir adamın tek başına yarattığı bu mucize bilimadamlarını da şaşırtmıştı. Doğal Kaynaklar Uzmanı Chris Reji, süreci şöyle özetledi: "Bölgede, binlerce hektarlık alan tamamen verimsiz halde. Ama Yacouba'nın teknikleri uygulanırsa, bu topraklar yeniden canlanabilecek" Bu durum uluslararası kuruluşları da harekete geçirdi. Mark Dodd imzalı bir belgesele de konu olan Yacouba ise, ziyaretçilere kendi özel tekniklerini öğretmeyi sürdürüyor!"


Bu adam bir kahraman. Ve dünyayı kurtarmak için böyle kahramanlara ihtiyacımız var.

Spoiler: Göster


Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #10 : 30 Mayıs 2014, 22:47:41 »
Kahramanlığı tekrar hatırlatmalıyız insanlara. Öncelikle buradaki çizgi-denemede anlatılanlara göz atmanızı rica ediyorum.

Not: Çizimler, Memo Tembelçizer'in "İddia Ediyorum" adlı çalışmalarının toplandığı, aynı adı taşıyan kitabından alınmıştır.

 (Ayıp sözlerin geçtiği yerler tarafımdan paintte sansürlenmiştir, gözümden kaçanlar olmuş ise affınıza sığınıyorum.)




1
Spoiler: Göster


2
Spoiler: Göster


3
Spoiler: Göster




Aslında antikahramanların hikayelerini okumayı severim, kibar hırsızlarınkileri de severim. Sorun bu değil. Çünkü bilinçli insanlar bu tür hikayeleri ancak zevk almak için okuyacak-izleyeceklerdir. Endişe verici olan, bazı insanların bunlara saygı duymaya başlaması, imrenmesi.

Kurtlar vadisine özenerek; asık bir suratla "asarım,keserim" edasıyla gezmeyi mertlik, "delikanlılık" sayanlar var. (azalarak bittiklerini sanıyordum fakat ne yazık ki bitmemişler)

Zafere giden her yolu mübah gören, amacına ulaşmak için insanların yaşam haklarını hiçe sayanları "amacına adanmış idealistler" olarak görenler var.

"Adam çaldı çırptı ama çok da çalıştı" gibi ifadeler ile, büyük sahtekarları kendilerince aklayıverenler ne kadar çok değil mi? "Bal tutan parmağını yalar" sözü de bunlar tarafından uydurulmuş sanki.

Sahtekarlar, gücünün yettiğine kabadayı olanlar,zalimler ve arsızlar ne kadar da çok, ne kadar gerçek, ne kadar olağanlar değil mi?

İnsanlar onların varlığını kabullenmişler, onların taraftarı olmuşlar, onlara imreniyor, hatta onları idolleri olarak görüyorlar. Apaçık bir şekilde "kötü" olan bu insanlara saygı duyuluyor.


"Tüm bu anlattıklarının kahramanlar ile ne ilgisi var?" diyor olabilirsiniz. Açıklayayım:

Kahramanlar (özellikle çoğu kişinin bayıldığı o süper kahramanlar) artık sadece sahip olduğu  doğa üstü güçlerle ya da normal insanlardan üstün olan nitelikleri sayesinde kötüye karşı savaşan kurgusal, uçuk karakterler olarak görülüyor. Öyle ki, kahramanların hikayeleri hep birbirine benziyor artık ve bayık geliyor insanlara.

Kim bilir? Belki insanlar kahramanlardan sıkılsın diye bilerek yapılmıştır bu.

Artık normal insanların kötüyle savaşabileceğine, kötüye karşı koyabileceğine inananlar çok az. Çünkü ancak üstün özellikleri olan kahramanların kötüye karşı koyabildiğini görüyorlar hikayelerde. Kahraman, doğuştan yetenekli, iyi dövüşçü, karizmatik, zeki, süper vb. olmalı.


Hem iyi olmak çok sıkıcı artık. Ne yazık ki iyileri anlatan eserler (özellikle son dönemin edebiyatında ve filmlerinde) o kadar klişe, o kadar başarısız ki son dönemlerde; onlar yüzünden "iyi adam" olmak da sıkıcı gelmeye başladı insanlara.

Dünyayı kurtarmak istiyor musunuz efendiler? Öyle hikayeler yazın ki, kahramanlara tekrar inansın insanlar. Ama öyle uçuk-imkansız karakterler olmasın bu kahramanlar. Öyle ki insanlar iyilerin kazanabilmesi için süper kahramanlara gerek olmadığını görsünler tekrar.

Radyoaktif uğurböceği tarafından ısırılıp "uğurböceği adam" oluvermesin kahramanınız; doğaüstü başka güçler bahşedilmiş deolmasın. Ya da doğuştan çok zeki, çok yetenekli olmasın. Karizmatik bir silüeti olmasın. İnsanların ona bakıp "ben de böyle biri olabilirim" diyebilecekleri, onlara model oluşturacak biri olsun (bkz: çizgi-denemenin 2. kısmındaki ifade).

Perg Efsaneleri'nde Nume adlı karakterin çok beğendiğim bir ifadesi vardı (birebir hatırlamıyorum ama şöyle bir şeydi): "Bir kahramanı özel yapan, tek vuruşta on tane adamı yere sermesi değildir. Bunu sıradan bir ayı da yapabilir. Kahramanı özel ve değerli yapan; verdiği haklı mücadele ve bu yolda çektiği sıkıntılar, katlandığı zorluklar ve bu zorlukların üstesinden gelmekteki kararlılığıdır."

İlgi çekici kahramanlar yaratın, insanların heyecanla takip edecekleri, merakla ilgilenecekleri. Böylece insanlar kendilerinin de kahraman olabileceklerine inanırlar belki.






Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı BerkeB

  • ***
  • 494
  • Rom: 7
  • Onu bulan herşey'i bulur
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #11 : 31 Mayıs 2014, 01:33:11 »
Kanımca en iyi başlangıç, tüketim çılgınlığına karşı durmak olacaktır. Nasıl ki geçmişte toprak ağalarının kölelere,serflere ihtiyacı olduysa, şimdinin sermayedarlarının da tüketicilere ihtiyacı var.

Düşünmeden tüketmenize ihtiyaçları var. Tükettiğiniz şeye gerçekten gereksiniminiz olup olmadığını düşünmeden tüketmenize. ne işe yaradığını bile tam anlamadan, size sunulan, reklamı yapılan tüm şeyleri tüketmenize.

Öyle ki sadece o "şeye" sahip olmak doyurmasın sizi. Size herşeyden hızla bıkmayı, sıkılmayı öğretirler, böylece sürekli alınacak yeni "şeyler" olur. Böylece sizler de sürekli tüketen, tüketim bağımlısı zombilere dönüşürsünüz.

Spoiler: Göster


"Tüketmiyoruz" kampanyası

Yapılabilecek çok güzel şeyler var :)

Yapacak az kişi var. Yapması gereken çok kişi...
Bakmayın şiir yazdığıma romantik değilim :).

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #12 : 03 Kasım 2015, 00:09:23 »
Not: Bunları yazarken herhangi bir siyasi, ekonomik görüş ya da ideolojinin propagandasını asla yapmamaktayım. Bir görüşten söz etmem, o görüşü benimsediğim veya savunduğum anlamına gelmez.

Çok heyecanlı, hevesli insanlarla karşılaştım. Bir şeyler yapmak niyetindeydiler, fakat pek şansları yoktu.

Neden? Çünkü yeterli bilgileri yoktu. Yaşadıkları dünyanın gerçeklerinden ve koşullarından habersiz oluşlarıydı şanstan yoksun olmalarının nedeni.

Berbat bir eğitimden geçiyoruz. "Almanlar yenildiği için biz de yenilmiş sayıldık." diyen tarih öğretmenlerimiz, "Socrates şunu demiş, Arsito da bunu demiş, falan filan..." diyen felsefe öğretmenlerimiz vardı. Coğrafya dersleri, nehirlerin uzunluklarını, sıradağ isimlerini ezberlemekle geçti. Kısaca eğitim yaşamımızda gerçek anlamda bir şey öğrenemedik.


Ezberlemeyi bilmek sanarak yetiştirildik. Bilmediğimiz yabancı dildeki bir şarkının sözlerini söyler gibi hafızadan cümleler saymayı öğrenmek sandık. Aslında hiçbir şey öğrenmemiştik.

Çoğumuz, bildiğini sanan yarı cahiller olarak yetiştik.

Öğrenmeyi bilmiyorduk. Bilginin izini sürme ve onu elde etme becerisinden yoksun olduğumuz için yalnızca bize hazır olarak sunulanları alabiliyorduk. "Bize öğretilen bu." ya da "Biz böyle gördük" diyorduk çünkü bize öğretilenlerden (daha doğrusu öğrenmemiz uygun görülenden) başkasını kendi başımıza öğrenme becerimiz yoktu. Bize gösterilenden başkasına bakmaya cesaretimiz yoktu.

Kendimizi ifade etmeyi bilmiyorduk. Bilsek bile anlatamadık, tartışamadık. Tartışmayı da bilmiyorduk çünkü.

Beceriksiz yığınlar olarak yetiştik. Bilsek bile, bildiğimizi kullanarak "yapmayı", inşa etmeyi ve eser üretmeyi beceremedik.


Tüm bunlardan dolayı, olayları yorumlayamıyoruz. Neden öyle olageldiklerini bilmiyoruz ve anlayamıyoruz çünkü. Bilmediğimiz için de olaylara karşı nasıl bir tepki verebileceğimize dair hiçbir fikrimiz yok. Nehre düşmüş yüzme bilmeyen adam gibi debeleniyoruz: boğulacağız.


Dünyayı kurtarmak mı istiyorsunuz? Önce onu anlamalısınız.

Özellikle tarih, felsefe ve ekonomi konusunda bilgili olmanız gerek.

Kapitalizm ne demek? Peki sosyalizm? Feodalizm, burjuvazi ne demek? Tüm bunların üretim şekliyle olan ilişkisi nedir?

"Sosyalizm başarılı olsaydı sovyetler yıkılmazdı zaten" gibi sığ ise düşünceleriniz, işin özünü kavramaktan çok uzaktasınız demektir.

"Kapitalizm çok kötü, çok vahşi. İnsanlar birbirinin üzerine basarak yükselmek zorunda bırakılıyor. Böyle yaşamak ve çalışmak insanlığa, doğamıza aykırı" şeklinde düşünüyorsanız da işin özünü kavramaktan uzaksınız demektir.

Felsefe yapmanın; felsefe tarihini bilmekten ve filozofların sözleri hakkında bir bakıma dedikodu yapmaktan farklı olduğunu, aslında doğru yapıldığında sorunlara çözüm üretebildiğini görmek gerek. "Felsefe cevap verme değil, soru sorma sanatıdır." diyenleri duyar gibiyim. Sorunları çözebilmek için doğru soruları sorabilmek gerek.

Okumak, düşünmek, gözlemlemek, tartışmak gerek. Ve dünyayı kurtaracak iyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerek.


Zaman içinde daha uzun yazılarla devam edeceğim. Şimdi ise film ve kitap önerisinde bulunacağım:

izleyin: They Live

Spoiler: Göster



Kitaplar:

Başlangıç için: Bertrand Russel - Sorgulayan Denemeler

Spoiler: Göster



Bu iki kitap, tek seferde okuyup bitirilecek kitaplar değil. Zamana yayarak, sindirerek, tekrar tekrar okunmalılar.

Server Tanilli - Uygarlık Tarihi

Spoiler: Göster



Orhan Hançerlioğlu - Düşünce Tarihi

Spoiler: Göster



Az ve öz olmak adına kitap sayısı sınırlı tutulmuştur. Özellikle Sorgulayan Denemeler'de yazanların tamamına katılmamakta olsam da, bu onun çok güzel ve yararlı bir kitap olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #13 : 23 Aralık 2015, 21:22:37 »
Önemli olduğunu düşündüğüm bir konuda kendi fikirlerimi açıklamadan önce, sizinkileri merak ettim.

Kimleri, eğitim sisteminin rezalet olduğunu düşünürken, diğerleri "başka türlü ne olacaktı peki?" Şeklinde cevap veriyor. Kimilerine göre, sistem nasıl olursa olsun, her şey bireyde bitiyor.



Burada söylenenler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı Tenekeci

  • **
  • 79
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #14 : 23 Aralık 2015, 22:59:15 »
Eğitim konusunda çok doluyum, ülke dışını geçtim, ülkemizde daha çarpık ve yararsız bir sistem var.

Öncelikle video başlığı ve içeriği hakkında yorum yapayım. Okullar kesinlikle yaratıcılığın geliştirilebileceği yerler değildir, ülkemizde okullar sonsuzluğu, sınırsızlığı bir kalıba sokmaya çalışır. Uzayı bir varile sığdırmaya çalışmak veyahutta uzayın bir varilde kapladığı yeri kadarını göstermekten başka yaptıkları hiçbir iş yoktur.

Senelerdir devam eden bu politikanın zararlarını şu senelerde fazlasıyla gören yüz binlerce öğrenci vardır, yüz binlerce öğrenci de böyle giderse görecektir.

Bizim klişe bir müdür tiplememiz vardır veyahutta öğretmen, müfettiş olabilir, bu sahne zihnimizde kolayca canlanabilir. Kırmızı burunlu, kalın kaşlı, gözlüklü, gömleği pantolonunun içinde şişman bir adam, "Aman efendim, burası ilim, bilim yuvası" diye serzenişte bulunuyor kendine karşı gelen kişiye...

Değildir efendim. Siz inanıyor musunuz liseye kadar verilen matematik, fenni bilimler veya sosyal bilimler derslerinin birer bilim edasında geçtiğini? Sonsuz matematik dünyasında farklı ufuklara açılmak yerine belli şablonların aşılamadığı bir müfredatın bilim yaptığına inanıyor musunuz?

Matematik bilimi yapmak, altıncı sınıfta matematik derslerini can kulağı ile dinleyip devamını getirip, yarıştan kopan insanlardan ayrılıp mühendis olmak mıdır? Bu konuya birazdan değineceğim. Soruya benim cevabım ise "değildir" olur. Kız arkadaşım öğretmen, üniversite, lise sıralarında yıllarca öğrenci davranışlarını gözlemledim. Öğrencilerin nelerle uğraştıklarına aşinayım.

Verilen müfredatın öğrenilip öğrenilmemesi kesinlikle şansa bağlı, çocuk şanslıysa öğrenir onu. Zeka veya kapasiteyle alakalı değildir. Birbirinden farklı zihinsel yapıya sahip, farklı öğrenme metotlarıyla eğitim görmeyen bir sürü yaratıcı zihin yok olup gidiyor her an bu ülkede. Yerine ise sanayi kalıplarından çıkmış iki üç prototipten başka bir şey kalmıyor.

Aslında pek yabancı değilsiniz, kimdir bunlar; Gözlüklü, gömlekli asosyal mühendis çocuk, sayısal bilmeyen, barajı geçerek sözel bölüme girmiş, geleceğin işsizi donanımsız sözelci, "takım elbise ve masam olsa yeter abi ya" düsturuyla iibf bölümlerine kaydolmuş trilyarıncı ekonomi öğrencisi ve benzerleri.

Bunun sonucu ne oldu peki? Her sene on binlerce mezun veren mühendislik fakülteleri var. Peki sektörün bu kadar mühendise, bu kadar kalitesizliğe ihtiyacı var mı? Herkes biliyor bizim kalitesiz mühendislerimizin kalkülüsü görünce tokat yemiş gibi sarsılıp okulu ancak beş senede bitirdiğini.

Yapılan şeyi sadece bir meslek olarak gören, mezun dahi zor olmuş, iki sene önce gördüğü şeyi unutmuş mühendisten beklentimiz nedir? Hadi onu geçtim, kendi üretim faktörlerini kullanıp bir çıktı yaratamayan ülkede mühendis ne halta yarar?

Bin liraya işe girip yok olan beş senesine acımakla geçen bir ömre yelken açmaktan başka bir işe yaramaz. İstanbul Ahmet Mehmet Üniversitesi, Niğde Domates Üniversitesi, Kapadokya Balon Üniversitesi, Biruni Üniversitesi ve benzeri üniversiteler açarsan oradan çıkan elemandan da bir şey beklememen gerekir. Herifler o kadar ilerletmiş ki işi, artık üniversiteye koyacak bilgin ismi kalmadı, hepsi kapılmış vaziyette. :D

Bu politika yüzünden, son yıllarda akademiden çıkan mühendislerin maalesef %90'ı vasıfsızdır, fabrikada çalışan amelenin o işten anladığından daha fazlasını maalesef anlamaz. Boş beleş ve kendilerini bir ilim biliyormuş zanneden ama hayatın tokadını bu saçma politika yüzünden son yıllarda yemeye başlamış kişilerdir.

Bu kişilerin durumu herkesin fırıncı olduğu bir ülkede ekmek satmaya benzer. Halbuki fırın için odunu kesen kişi olsa ona getirisi daha fazla olacak üretimin ve emeğin. Bunun suçunu doğruca insanlara atmak pek mantıklı değil tabii ki, ancak üniversiteye giriş çağı insanların aklı başında olduğu bir çağdır. Hiç kimse mi göremiyor, bu kadar insanın mühendis olması durumunda oluşabilecek krizi. Bu kadar mı körüz, ailemiz bu kadar mı kör, yanlış yönlendirmelere nasıl bu kadar kolay düşebiliyoruz?

Bir insan marangoz, tornacı veya inşaatçı olunca fahişe olmuş kadar neden utanıyor? Aileler neden zorla çocuklarını okutmak istiyor? Yahu ara işleri yapmak utanılacak bir şey midir, marangoz olmak kötü müdür veya bu ülkenin o işleri yapacak insana ihtiyacı yok mudur?

Bu soruların cevabı soruların içinde gizli. Lakin kurnazlık ve üst zümreye, a ve b sınıfına geçme hayali o kadar köreltmiş ki toplumumuzu, aslında gerisin geri daha alt sınıflara düşmekteler.

Öncelikle şunun farkına varmalı, her şehirde üniversite açmak o şehri ve bölgeyi ilerletmez. İkincisi, üniversiteye gitmek kimseyi meslek sahibi yapmaz. Herkesin burun kıvırdığı felsefe, edebiyat, tarih gibi bölümler üniversitenin köklerinden gelen, ana bölümlerindendir. Ancak bizde akademi kültürü olmadığından bunu takmayı bırakın, bilen bile yok.

Üniversite meslek edindirme yeri olmaktan çıkarılmalı, başlı başına bir bilim alanı olmalı. Akademi bilim yapma yeridir çünkü, birileri meslekte ilerlesin diye kendinden veren bir yer değildir.

Üniversiteye girmek maddi veya manevi şartlarla zorlaştırılmalı. Sınavları daha zor hale getirilebilinir. Ayriyeten aileler artık okumaya niyeti olmayan, afedersiniz salak evlatlarını ısrarla liseye, üniversiteye yollamayı bırakmalı.

Aklı bilime ve öğrenmeye çalışmayan insanlar ilköğretimden sonra mesleki okullara yollanmalı. Meslek lisesi değil bakın, mesleki okul. Çıraklık sistemine benzer ama köhne değil, bilimsel metotlara sahip ve mesleği tam manasıyla öğretip kişiyi iyi bir meslek erbabı yapan okullardan bahsediyorum. Türkçe, matematik öğrenmesine gerek yoktur mesleğin ara elemanı olacak kişinin.

İnsanlarında artık marangozluğu, tornacılığı şerefsizlikten farksız bir şey olarak düşünmesi gerekir. O kadar korkunç ki, evladı tornacı olsa üzüntüden kafasını duvardan duvara vuracak evlat sahibi!

Bu insanların kültürsüz bırakılması tamamen kendi eşeklikleri ve kendi önem vermezliklerinden kaynaklanır. Bu zümrenin aklı paradan başka bir şey değildir ama doğrudan doğruya haksız da sayılmazlar. Karnını zor doyuran, okuma yazma bilmeyen adamın kafasını da kırsanız, o gidip tiyatro izlemez, kitap okumaz.

Bu durum şu şekilde çözülür, üretim faaliyetini dengeli şekilde oluşturmanız gerek. Üreten, üretim esnasında çalışan ve onları denetleyen insan sayısı dengeli olursa üretim hızlanır, getirisi de fazla olur. Bu şekilde alt zümrenin sosyo ekonomik durumu da belli bir ölçüde artar.

Başka ülkelerde gayet kültürlü ve sanatkar marangozlar, torna ustaları, demirciler, tırcılar falan var. Hiçbir yerde görmesek, kitaplarda okumasak, belgesellerde bile görebilirsiniz bunları... Bunun sebebi o ülkelerde sınıfsız bir toplum veya kişilerin babadan kalma mirasları değildir. Yukarıda bahsettiğim dengenin oluşmuş olmasıdır.

Hem bu şekilde üreten sınıf kendini, "şerefsiz", "dışlanmış", "alt insan" gibi hissetmez.

Bir diğer sorun ise liselerdir. Liselerde vatandaşlık, dil anlatımı, albayların girdiği garabet ders gibi derslerin kaldırılması gerekmektedir. Bunlar boşuna zaman kaybıdır. Evvela dilinin kurallarını sekiz senede öğrenememiş öğrenci girmesin liseye, ne işi var ki, gitsin meslek öğrensin üretime katılsın. Vatandaşlık, milli güvenlik gibi dersler yerine modern hayata, bilgi çağına yaraşır, moderniteye uygun, "bugünün kavramlarını" nı anlatan dersler eklenmelidir.

İletişim bilimleri veya yönetim bilimlerine bu nedenle ekstra özen gösterilebilir. Yahutta İngilizce haricinde, Almanca, İspanyolca, Arapça veya diğer dillerde seçmeli, kayda değecek bir eğitim politikası gözlenmelidir.

Eğitim politikasında yapılacak değişiklikler, maddi israfı, zaman israfını, kişilerin emekleri ve yıllarının yok olmasına karşı yapılacak değişiklikler olmalıdır. Göz göre göre işe yaramayacağı veya hak etmeyen birisinin üniversite okuması israftan başka bir şey değildir çünkü.