Kayıt Ol

Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?

Çevrimdışı Grayswandir

  • ***
  • 815
  • Rom: 14
  • You may have heard of me.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #30 : 20 Şubat 2016, 13:01:17 »
İlkokulda matematik dersinden kalmış bir insanım ve lise ikinci (onuncu) sınıfta da kaldım aynı dersten. Annem hep bana derdi ki "Birinci sınıfa bile giderken arkana bakarak giderdin okula." okuldan ne kadar hoşlandığımı anlatmaya yeter bu cümle. Okul benden ezberlememi ve tekrar etmemi bekliyordu ben ise yıllarca bunu reddettim. Bu reddediş bana ancak vasat ders notları getirdi ve yanında biriken bir nefret. Uzun uzun anlatmak istemiyorum bu matematikten yıllarca kalmış(zar zor geçmiş) insan gittiği mühendislik bölümünde aynı dersi AA ile geçiyor.

Bende ise tam tersi bu durum. Bunu iyi bir şey olarak görüp görmediğinizi tam olarak anlayamadım ama. Fakat şunu söyleyeyim, calculus gibi derslerin içeriği de sınavları da benzerdir, çok değişmez. Asıl farkı yaratan uzmanlık vermesi gereken alan dersleri ki burada patlıyor zaten Türk okulları.
In the beginning the Universe was created.
This has made a lot of people very angry and been widely regarded as a bad move.

#hayır

Çevrimdışı BlackOut

  • **
  • 71
  • Rom: 1
  • Mantık kontrolü eline aldığında insanlık ölür.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #31 : 20 Şubat 2016, 13:40:12 »
Bunu iyi bir şey olarak görmüyorum, burada sistemin çarklarını en sivri uçlu olanları bile yassılaştırdığını anlatmak istemiştim. Haşa kendimi "asi" ve "sivri" olarak değerlendirmiyorum, ben daha sinsi çalışırım :D. Benzerlik olayına tamamen katılıyorum, üniversite sistemine yeni biri olarak yorumum "derste ne varsa aynısı çıkıyor işte sınavda" olmuştu. Alan derslerini henüz almadığım için bir şey söyleyemeyeceğim ancak şunu belirteyim: Hangi üniversite ve bölüm olduğunu söylemediğim için anonimliği kullanarak konuşuyorum. Ders içeriği ile ilgili bölüm başkanıyla konuşuyordum, ben biraz dersin bize ağır verildiğini ima ettiğimde dedi ki "Ben kendi bölümümde olmayan adamlara -dersin adı- dersini tamamen vermiyorum ki zaten, on kere sulandırıp öyle anlatıyoruz, fırsatını bulmuşken makine mühendisliğinden tam anlamıyla öğrenin." gibisinden bir şeyler söyledi. Kendi bölümümde olmayan adama kolayını öğretmek ne demek? Yani gidip okuyoruz ama kimin adam akıllı öğrettiği tartışılır. Böyle olunca eğitim sistemi(sistemleri) şüpheli yani.
Güncel bir örnek vereyim, iki gün önce ablamla konuştuğum konu: Metro inşaatı yapılırken gittiği bölümün dersliklerinin duvarlarının çatladığını eğitim verilemez hale geldiğini söyledi. Bu ülke nasıl mühendis yetiştiriyor ki adam çalışma yaparken çevredeki neredeyse tarihi sayılacak binalara zarar veriyor, nasıl bunu gözden kaçırıyor? (Belki işçilikte bir sıkıntı olmuştur bu kadar yerden yere vurmak istemiyorum. Yine de hata hatadır.). Konuyu dağıtmak istemiyorum. Konu bir şeyleri düzeltip kurtarmak ise ben bunun ancak otodidakt insanlarla olacağına inanıyorum.
“What is history but a fable agreed upon?”
-Napoléon Bonaparte


"He saw it in her eyes. The anguish, the frustration. The terrible nothing that clawed inside and sought to smother her. She knew. It was there, inside. She had been broken.

Then she smiled. Oh, storms. She smiled anyway.

It was the single most beautiful thing he’d seen in his entire life."

Çevrimdışı Grayswandir

  • ***
  • 815
  • Rom: 14
  • You may have heard of me.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #32 : 20 Şubat 2016, 14:20:48 »
Bunun sistemle, en azından Türk sistemiyle çok bir ilgisi olmadığını söylemek istemiştim ben de. Temel matematik dersleri gibi şeyleri Almanya'da da, İngiltere'de de, Türkiye'de de aşağı yukarı aynı şekilde alırsınız. Benzerlikten kastım buydu.
In the beginning the Universe was created.
This has made a lot of people very angry and been widely regarded as a bad move.

#hayır

Çevrimdışı BlackOut

  • **
  • 71
  • Rom: 1
  • Mantık kontrolü eline aldığında insanlık ölür.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #33 : 20 Şubat 2016, 14:36:34 »
Yanlış anlamışım, haklısınız. Bölüm uzmanlık derslerinde okullarımızın patlayıp patlamadığını bilmiyorum. Bekleyip öğreneceğim.
“What is history but a fable agreed upon?”
-Napoléon Bonaparte


"He saw it in her eyes. The anguish, the frustration. The terrible nothing that clawed inside and sought to smother her. She knew. It was there, inside. She had been broken.

Then she smiled. Oh, storms. She smiled anyway.

It was the single most beautiful thing he’d seen in his entire life."

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #34 : 23 Şubat 2016, 21:31:49 »
Çenem düşmüş yine özür dilerim. Önizleme yapınca uzattığımın farkına vardım.

İyi yapmışsınız, hepimizin çenesi düşmeli. Çünkü zamanla anlıyorum ki hepimizin yaşadığı sorunları ve o sorunlar için geliştirdiği çözümleri paylaşmasına ihtiyacı var toplumun. El elden üstündür. Belki de hiçbirimizin aklına gelmeyen güzel bir düşünce, hiç beklemediğimiz birinden çıkacak. O yüzden, konuşmaktan geri durmayın lütfen.

Blackout ve Grayswandir'in üzerinde tartıştığı konuya ilişkin görüşlerim: matematik öğrenirken ezberlenmesi gereken kavramlar, izlenmesi gereken formaliteler olabilir. Fakat Müfredatı ayarlamak bana kalsaydı şimdikinden çok daha farkı bir matematik öğretimi planlardım. Öğrencinin kavramları anlaması, anlamlandırması ve hissedebilmesini, içselleştirebilmesini sağlardım. Çünkü matematik doğayı anlamak için önemlidir.

Güzel bir kitap: Ali Törün - Matematiğin Mizahı

Spoiler: Göster



Mevcut sistem, kişileri eğitmek ve yetiştirmekte başarısız. Fakat bu eli-kolu bağlı oturmak için bahane değil. Acemiler İçin Bilim Rehberi'nde, matematik ve pozitif bilimlere ilişkin paylaşım yapmaktayım. En azında bu şekilde üstüme düşeni yapmaya çalışıyorum :)

 

Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #35 : 14 Mart 2016, 20:07:53 »
Ankaralıyım ben efendiler.

Ve dün, şimdiye kadar binlerce, milyonlarca kez geçtiğim, sayamadığım kadar çok anımın olduğu yerde yüzlerce insan öldü.

Bunu düşünürken aniden fark ettim. Her an ölebilirim, hepimiz ölebiliriz.

Dünya yıldıramazsın beni ne yapsan
Ölümden de korkmam, er geç ölür insan
Ölmemek elimizde değil ki bizim
İyi yaşamamak, beni tek korkutan
- Hayyam


Ölümden korkmayacak kadar cesur değilim. Ama beni asıl üzen, söylemek istediklerimi söyleyemeden ölmek olur sanırım. Bu güne kadar düşündüğümüz her şeyin manyağın biri tarafından hiçliğe gönderilebilecek olması sinir bozucu.

Yazacak çok şey var, ama kafamı toplayamıyorum. Fakat bir süredir yaptığım bir kitap listesi var.

Dünyayı kurtarmak mı istiyorsunuz? Önce onu anlamalısınız.

Bu listedeki kitapları tekrar tekrar okumuşumdur. Hepsinin ortak özelliği, hakkında yazıldıkları konuya ilişkin olmazsa olmaz bilgileri içermeleridir.

Her konu için geçerli olan bir gerçek var: o konuyla ilgili olmazsa olmaz bilgiler, o konuyla ilgili ikinci derece önemli bilgiler, konuyla ilgili özel (uzmanlık gerektiren) bilgiler ve son olarak olmasa da olur türünden bilgiler mevcuttur. Önceliğiniz, olmazsa olmaz türü bilgileri öğrenmek olmalı.

1- Olmazsa Olmaz Kitaplar

İlk olarak bu kitabı okumalısınız: Müslüman toplumlardaki (ve elbette bizim toplumumuzdaki) gerilemenin tarihsel kökenlerini tarafsız bir şekilde anlatır bu kitap: Cengiz Özakıncı - İslamda Bilimin Yükselişi ve Çöküşü.

Not: Bu dini bir kitap değildir, tarih kitabıdır. Ortadoğu insanının neden bu kadar cahil ve vahşi olduğunu merak ediyorsanız, okumalısınız.

Spoiler: Göster


İkinci olarak okunacak kitap: Evrim sadece biyolojik bir olgu değildir. Biyolojik evrimin ilkeleri aynı şekilde sosjolojik olarak da geçerlidir. İnsanlığın sadece biyolojik olarak değil; tarihsel, toplumsal olarak da nereden gelip nereye gittiğini anlamak için evrimi anlamak zorundasınız.

Richard Dawkins - Gen Bencildir

Spoiler: Göster


Ek olarak: Paul Lafargue - Tembellik Hakkı


Aşağıdaki iki kitap, roman gibi başlayıp bitirilecek eserler değildir. Baş ucunuzda durmalı, sindire sindire okumalısınız.

Orhan Hançerlioğlu - Düşünce Tarihi

Spoiler: Göster


Server Tanilli - Uygarlık Tarihi

Türkiye'de ortaöğretimi, özellikle de liselerin, 1950'lerle beraber gelip girdiği ve bugün de süren bir çıkmazı da şudur: Tarih, felsefe, sosyoloji, edebiyat ve sanat gibi kültürün temel konularında, gençlere -hemen hemen- hiçbir şey verilmiyor; öğrencilerin kafalarına yalan yanlış, abuk sabuk, ipe sapa gelmez birtakım şeyler tıkıştırılıyor. Ne gerçekçi ve bilimsel bir yaklaşım, ne de bir bütün olarak kucaklayış kültürü. Bir bölük pörçüklük, bir derme çatmalık, bir keşmekeş kısacası.

Egemen sınıfların bir oyunudur bu!

Amaç da ne yapıp edip gençlerin uyanmasını engellemektir.

İşler öylesine tezgahlanıyor ki, daha liseden başlayarak gençlerin gözlerinin önüne bir "duman perdesi" çekiliyor; içinde yaşadıkları çağa ve topluma yabancılaştırılıyorlar. Liselerden üniversite ya da yüksekokullara bu durumda gelen öğrenciler de, ne kendi aralarında ne de öğreticilerle bir "kültürel diyalog" kurabiliyor ve bir "kör dövüşü"dür gidiyor. Bu kitap işte bu oyunu bozmak için yazıldı.


Spoiler: Göster



2- Filmler - Kitapları hemen alıp okuyamasanız da, bunları şimdi izleyerek başlayabilirsiniz işe

Egemen sınıfın bizleri nasıl uyuttuğunu 80'lerin geyik havasıyla anlatır: They Live

Spoiler: Göster


İslamda Bilimin Yükselişi ve Çöküşü'nü okumadan önce izleyin. Üretici, aydın, özel insanların; cahil kalabalıkların zulmüne nasıl uğradığını görmek için:

İstanbul Kanatlarımın altında

Spoiler: Göster


Agora

Spoiler: Göster


Acilen önlem almazsak evrimin bizi nasıl kayalıklara çarpacağını anlatır: Idiocracy
Spoiler: Göster



Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı Kitap Adam

  • **
  • 141
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #36 : 14 Mart 2016, 21:02:02 »
Ankaralıyım ben efendiler.

Ve dün, şimdiye kadar binlerce, milyonlarca kez geçtiğim, sayamadığım kadar çok anımın olduğu yerde yüzlerce insan öldü.

Bunu düşünürken aniden fark ettim. Her an ölebilirim, hepimiz ölebiliriz.


Hepimize çok geçmiş olsun ama geçmiyor bir türlü. Ne geçiyor, ne de bitiyor!
"Zekâ, zulümle baş ettiği kadar kurnazlıkla baş edemez; kurnazlık vasatın zekâsıdır."

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #37 : 07 Nisan 2016, 22:00:51 »
Hepimize çok geçmiş olsun ama geçmiyor bir türlü. Ne geçiyor, ne de bitiyor!

Ne diyeceğimi bilmiyorum böyle zamanlarda. Umarım daha güzel günler görebiliriz.

Ya da biz göremesek bile, umarım bir gün iyi insanlar güzel günler görebilirler.


Efsaneler, Toplum, Beğeni, Takdir

"80l'ler efsaneydi". Ya da "90'lar efsaneydi" gibi ifadeleri sıkça duyuyorsunuz. Neden?

"Herkes kendi çocukluğunun geçtiği zamanları efsane olarak hatırlar." diyeceksiniz. Ben de uzun süre böyle düşündüm. İnsanın genel bir özelliğidir geçmişi olduğundan daha iyi hatırlamak.

Fakat gerçek hiç de öyle değil.

80'ler ve 90'lar, ya da daha eski zamanlar neden efsaneydi biliyor musunuz?

Çünkü o zamanlar bir insanın ya da eserin (ya da her ne ise) efsane olabilmesi, takdir görebilmesi için gerçekten kayda değer bir başarısı, özelliği olması gerekiyordu. O dönemler yapılan işler ne olursa olsun (sinema, müzik, edebiyat vb.) her birinin özgünlüğü vardı. Aynı kişinin elinden çıkan iki eser bile birbirinden farklı ve özgündü.

Günümüzde ise tüm işler aşağı yukarı aynı. Popüler çoğunluğun gölgesinde kalan istisnalar dışında her şey birbirine benziyor.

Yapılan işlerin hiçbirinde beceri, ince zevk, birikim ve emeğin izlerini göremiyorsunuz.

Peki bu "işler" ve onları yapanlar nasıl piyasada tutuluyor ve insanlar tarafından beğeniliyor?

Çünkü reklamcılık daha önce hiç şimdiki kadar ustaca, profesyonelce yapılmamıştı:

İlkokulda mutlaka sınıf başkanlığı, okul başkanlığı vb. için yapılan bir yarışı görmüşsünüzdür. Kimin seçildiğini hatırlıyor musunuz? Projeleri en iyi olan mı? En parlak fikirli olan mı? En çalışkan olan mı? En zeki olan mı? Elbette hayır. Böyle seçimleri her zaman en çok tanıdığı olan kazanır.

Konuya dönelim. Kitleler kendilerine sunulanlar içinde (bu herhangi bir şey olabilir. müzik, oyun, kitap vb.) hangisini seçer? En zekice tasarlanmış olanını mı? En sanatsal olanı mı? En Sade olanı mı? En öğretici olanı mı?

Hayır. Kitleler, kendilerine en çok reklamı yapılanı seçerler.

İnsanlar bu tercihi bilinçli olarak yapmazlar. Ortalama insan ezberci yaşar. Kendinden öncekilerin yaptıklarını yapar, keşfetmek ve daha iyisine ulaşmak için çaba harcamaz. Çünkü değerli olana ulaşma çabası, kararlılık ve birikim gerektirir; ortalama insan bu niteliklere sahip değildir.

Tekrar ediyorum: Ortalama insan ezbere yaşar ve neye alıştıysa, neye alıştırıldıysa onu tekrar eder.

"Ama insanlar bunu istiyor işte, insanlar ne istiyorsa onu veriyorlar." mı diyorsunuz? Zamanında Yaşar Kemal çok güzel bir laf söylemişti:

"Halkı neye alıştırırsanız, onu ister. Halkı uyuşturucuya alıştırırsanız, halk sizden uyuşturucu ister."

"Biz böyle gördük", "bize böyle öğretildi", "bunu yapamayız çünkü bizim geleneklerimizde yeri yok" gibi  sözler sarfeden insan aslında şunu söylüyordur:

"Ben, bana gösterilenler, öğretilenler dışında hiçbir şey bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum. Bir birey olarak, kendi başıma bir arayışa girmek ve bir şeyler öğrenmek gibi yeteneklerden yoksunum.  Kendi başıma bir şey öğrenemiyorum, ancak başka biri bana zorla bir şeyler öğretebilir."

Egemen zümre ise söz konusu kendi başına bir şey öğrenemeyen kitleyi yönlendirmek konusunda ustadır. Söz konusu kitleye bir şeyi her gün, her yerde, sürekli tekrarlayın. Sonunda mutlaka size inanacaklardır.

Sürekli gözlerine sokarsanız, tüm ilan panolarına yerleştirirseniz, sürekli reklamını yaparsanız; ortalama insan sonunda mutlaka sizin ona yaptırmak istediğiniz şeyi yapacaktır. Aslında hiç ihtiyaçları olmayan şeyleri, gözlerine soktuğunuz için (fiyatı maaşlarından fazla da olsa) sonunda gidip alacaklardır.




Not: They Live'i izleyenler yukarıdaki görseli anlayacaktır. Eğer şimdiye kadar izlemediyseniz: İzleyin.


Aynı şekilde, aslında hiçbir vasıfları olmasa bile sahte "efsaneler" yaratan egemen zümre, o sahte efsaneleri ortalama insanın gözüne soka soka, sonunda ortalama insanı o sahte efsaneye hayran edecektir.


Spoiler: Göster


Spoiler: Göster


Spoiler: Göster


Bu sayede egemen zümre, emek gerektiren değer yaratma çabasına hiç girmeden, seçtiği sıradan birini reklam ve pazarlama projeleriyle idol haline getirerek büyük bir masraftan kurtulmaktadır.

Yaratılan sahte efsaneler, ortalama insanın gözünde kaymak tabakayı oluştururlar. Çünkü onlar topulmun idolleri, ünlüleridir. Hayranlık duyulan şöhretleridir. Ve her toplum, kendi kaymak tabakasına imrenme ve onu taklit etme eğilimindedir.

Özünde vasıfsız insanlardan oluşan, becerikli olduğundan değil; reklam ve pazarlama sektörü sayesinde efsaneleşmiş bu sahte idollere hayranlık duyan toplumun, gerçekten değerli olan şeyleri görmesi ve onların hakkını vermesi mümkün değildir.


Beethoven günümüzde yaşasaydı belki de kimse yaptıklarına değer vermeyecekti. Müzik dehası sayesinde sağır olmasına rağmen gösterdiği başarı, ortalama insan tarafından değersiz görülecekti, hatta "Şuna bak sağır haliyle beste yapmaya kalkmış bir de." diye eleştirilecekti. O sırada ortalama insan, "Elbette tüm şarkılarım birbirine benzeyecek. Yedi tane notayla kaç beste yapılabilir ki?" diyen büyük sanatçı(!) Serdar Ortaç'ı dinliyor olacaktı.


O yüzden efendiler, yaptıklarınızın değerinin toplum tarafından anlaşılmasını beklemeyin. Değer arama ve değer üretme çabanızı sadece "değeri" sevdiğiniz için yapın. Ortalama insan değil, değerli insan olabilmek için yapın.


Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #38 : 13 Nisan 2016, 19:25:37 »
Bu yazı tamamlanmış, oturmuş bir yazı olmayacak. Şimdi aklıma gelenleri hızla yazmalıyım yoksa unutacağım:

Anti Hımbılizm vol2

Hımbılların belli davranış kalıpları vardır. Örneğin her şeyin topluca, bir arada yapılması gerektiğine inanırlar. Bir insanın tek başına bir işe kalkışması anlamsızdır. Kendi başına spor yapılmaz, mutlaka takım sporları yapılmalıdır, kendi kendine gülen delidir vb.

Oysa insanın kendini keşfedebilmek için yalnız kalabilmeye ihtiyacı vardır. Deşarj olabilmek için de yalnız olmaya ihtiyacı vardır. Tuvaletini yapmak gibi, mahrem bir şeydir bazen deşarj olmak. Belki de insanımız hiç yalnız kalamadığı için böylesine şiddete meyilli ve mutsuzdur. Bastırılmış, deşarj edilememiş duygular insanı hırçın ve mutsuz yapar çünkü.


"Hobi" denen şeye değer vermezler. Toplumumuz için hobi, boş uğraştır. Toplumumuzdaki insanların da hobileri yoktur zaten (bunun nedenlerini başka bir zaman anlatacağım). Oysa hobi aslında kişinin para kazanabilmek için mecburen yaptığı mesleği dışında, zevk almak ve yaşamını anlamlandırmak için yaptığı uğraştır. Gelişmiş ve refah seviyesi yüksek ülkelerde herkesin bir hobisi olduğunu (hatta iki) ve hobi olarak seçtikleri uğraşları ciddiye aldıklarını ve bu uğraşlarda başarılı olduklarını görürsünüz.

Örneğin bizde gitar çalmayı hobi edinmiş genç; iki akor basabilir seviyeye varıp kızları kendine baktırır hale gelmek dışında bir şeyi pek amaçlamaz. Ama Norveç'deki bir genç zevk alarak yapabildiği sürece gitar becerisini geliştirir, hobisini insanlara hava atma aracı olarak değil; kendini gerçekleştirme aracı olarak görür. Belki de o yüzden kuzey ülkelerinden çıkan metal grupları sağlamdır ;D

Genel olarak bizde hobi başkalarına sergilenmek için yapılır. Gitar kursuna yazılan insanlar hemen sosyal medyada gitarlı fotoğraflarını paylaşırlar. Zaten yaptığı hiçbir şeyi kendisi için değil, başkaları için yapar bizim insanlarımız. Neden?

Çünkü bizde yalnızlık ve kişinin bireysel mutluluğu denen kavramlar yoktur. Yapılan her şey toplum tarafından onaylanmalıdır. Yapılan her şey toplumun beğenisini kazanmak için yapılır.

Bizde insanlar yaptıkları şeyle "kendileri" mutlu olmak için uğraşmazlar. Onunla topluma gösteriş yapıp, toplumun takdirini kazanarak mutlu olurlar. Neden biliyor musunuz?

Toplumlar, kendi kaymak tabakalarına imrenme ve onları taklit etme eğilimindedir.

Türkiye, parlak fikirler ve buluşlarla zengin olunacak bir yer değildir. Kafası ticarete çalışmayanların okutulduğu bir ülkeyiz biz. Toplumumuzun zenginlerine bakın: İlkokul mezunu müteahhitler, aşiret ağaları, üçe alıp beşe satarak zengin olan kabzımallardır buranın zenginleri. Fırsatçılar ve vurguncuların oluşturduğu bir kaymak tabaka için kültür pek değerli değildir. Bu nedenle, o kaymak tabakaya özenen halk için de okumak boş bir iştir.

Toplumumuzda sanatın gelişmemesi, tam da yukarıdaki nedenden kaynaklıdır. Çünkü ilkokul mezunu müteahhitler, aşiret ağaları, üçe alıp beşe satarak zengin olan kabzımallar sanattan, bilimden, insani değerlerden anlamazlar, onlar sadece gösterişten anlarlar. Bu yüzden bilgi ve ince zevk gerektiren, değer taşıyan şeyleri değil, gösterişli şeyleri talep ederler. Bu yüzden toplumumuzda alınıp satılabilirliği en fazla olan şey, gösteriştir.


Hımbıllar, toplum tarafından takdir edilmek istedikleri için ve toplum da farklı, özgün olan şeylerden ölümüne nefret ettiği için; toplumdan ne gördülerse onu tekrarlama eğilimindedir. Yalnızca toplum tarafından kabul görmüş şeyleri yapar, yaptıklarını da sık sık etraflarına teyit ettirirler.


Tüm bu nedenlerden dolayı, hımbılları asla böyle göremezsiniz:



Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #39 : 15 Nisan 2016, 19:53:02 »
Bir önceki yazıdan devam:

Hımbıllar için söylediklerimden dolayı onları aşağılama eğilimine kapılmayın, böyle olmak onların suçu değil.

Fakat "böyle olmak onların suçu değil" dedim diye de tatlı su hümanistleri gibi "haydi o zaman hepimiz hımbılları bağrımıza basalım ve onları aydınlatalım" dediğimi zannetmeyin ve asla böyle düşünmeyin.

Hımbılları kurtarmak imkansızdır.

Alıntı
"Bu insanların çoğu serbest bırakılmaya hazır değil. Ve büyük bir kısmı o kadar içine girmişler, sisteme o kadar bağımlı hale gelmişler ki, onu korumak için savaşacaklar." -Morpheus (Matrix)

Yapacağınız, yaşayacağınız ne varsa, hımbıllara rağmen yapacak ve yaşayacaksınız.  "Ama bu insanların yardıma ihtiyacı var." diyebilir vicdanınız. Evet, yardıma ihtiyaçları var; ama onlardan önce sizin kendinize yardım etmeye ihtiyacınız var.

Böyle bir zamanda, böyle bir yerde yaşamak zaten çok zor. Kendinizi kurtaracak, kendinizi mutlu ve kuvvetli kılacak gücünüzü; onlara yaptığınız iyiliği anlamayarak murdar edecek insanlar için harcamayın.

Evet; kötü olmak kötülerin, cahil olmak cahillerin suçu değildir belki. Ama bu durum, kötü ve cahil olanların bana zarar vermesine, hayatımı zorlaştırmasına ve beni aşağı çekmesine izin vereceğim anlamına gelmez.


Zamanında Ekşi Sözlük'de görüp beğendiğim bir yazı vardı ve bir word dosyasına kopyalamıştım (Ekşi Sözlük yönetiminin yaptıklarından dolayı onlara tıklama kazandırmamak adına link paylaşmayacağım, isteyen yazıyı arayıp bulabilir):

Alıntı

Bir Ülkenin Geri Kalmış Olduğunu Anlama Yolları:

Yüzbinlerce insanın sabah erken saatlerden akşam geç saatlere kadar evi dışında çalıştırılıyor olması, geri kalmışlığı anlama yollarından biridir.

Bu zavallı ülkenin insanlarının yaşam amacı, değmeyecek meblağlar karşılığında "çalışmak", ömrünü çalışarak tüketmek ve bir türlü gelişemeyen ülkesinin "ayak işleri" için tüm zamanını sarf etmektir.

Bu ülkenin insanları alelade robotlardır, harcanmak üzere üretilmiş malzemelerdir.

Hayatlarında kültürel-sanatsal faaliyetler ya yoktur, ya da zorla ve ite-kaka edinilen minimum düzeyde olan şekliyledir.

Sağlık, eğitim, vs yine ölmeyecek düzeydedir. İnsanlar çalışma savaşının yanısıra insani ihtiyaçlarını karşılamak için de savaşır.

Eğlence, gezi, seyahat, vs, yine savaşarak elde edilen asgari düzeyde ve çoğu zaman niteliksiz türde ve çabalamadan sahip olunmayan nimetlerdir.

Bu ülkenin en belirgin özelliği "fakir" olmasıdır. Paçalarından akar fakirlik ve sefillik.

Ölürken geriye baktığında bu ülkelerin insanları, sadece "çalışmak"la geçen boş ve zevksiz bir ömür görürler. Kahırlarından ölürler.

-why not before

Burada yaşamak gerçekten de alıntıda anlatıldığı kadar zor. Tüm bu zorluk sırasında, bir kırıntı kadar enerjiniz kalacak kullanmak için.

Dünyayı kurtarmak mı istiyorsunuz? O zaman o kırıntı kadar kalan enerjinizi de önce kendinizi geliştirmek, sonra da ancak sizi ve anlattıklarınızı anlayabilecek; uyanmaya hazır insanlara yardım etmek için harcayın.

Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı Celebhol

  • **
  • 215
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #40 : 21 Eylül 2016, 20:13:59 »
Dünya kurtarılamaz. Ruhu karanlıktan oluşan bir varlık olan insanın oluşturduğu bir düzen, asla iyi olamaz. Sadece, daha az kötü olabilir. Barış adına insanların birbirini katlettiği, demokrasi adına kan döktüğü ve bunların hepsininin kocaman bir beyin yıkama ve dezenformasyon perdesinin arkasından gerçekleştiği bir dünyadayız. Perdenin diğer yanındaysa, "ortak iyi" adına olduğunu iddia ettikleri bu katliamlardan çıkar sağlayan bir avuç güçlü vahşi oturuyor. Gizemli bir örgüt ya da benzeri bir konsey gibi bir şey değil; dünyanın en politik ve ekonomik açıdan en güçlü kişileri sadece.

Bin yıl önce, krallar adına savaşıyorduk. Bugün demokrasi adına savaşıyoruz. Kaybeden insanlık, kazanan bir avuç CEO, başbakan, cumhurbaşkanı vb. kişiler; var olmaması gereken konumlara sahip mahluklar. Wikileaks'e, Panama Belgelerine bakın; en az kötü sistem demokraside bile yozlaşmanın yaygınlığını göreceksiniz. CIA'in Phoenix Programı ve devamına, Batı'nın orta-doğuda çıkardığı proxy savaşlara bakın; medeni batının kan ve vahşet üstüne kurulu, yalandan barışını göreceksiniz. Orta-doğuya, yaşadığımız çöplüğe bakın; insanlığın en aşağılık varlıklarından kimilerini göreceksiniz.

Arada bir, şans eseri iyi bir şey olduğundaysa, çarptırılıp, kirletiliyor. Gandhi'nin adını ağzına alan liderlere ve onun adını kullanarak iğrenç politikalarını ilerletenlere bakın. Hindistan'ın geldiği duruma, Gandhi simgesinin şu an geldiği yozlaştırılmış hale bakın. İyi, bu dünyada tutunamıyor. İnsanlık iyi değildir, olamaz. En azından büyük, kurumsal, sistemsel bir çapta. İyi olabileceğiniz tek sosyal halka aileniz ve arkadaşlarınız arasında, küçük bir çaptadır. Bir insan, iyi olabilir. İnsanlık, olamaz.

Soruya cevabım; hayır, bu dünyayı -yani insanlığı- kurtarmak istemiyorum. İnsanlığın hiç var olmamış olmasını istiyorum.

Çevrimdışı BlackOut

  • **
  • 71
  • Rom: 1
  • Mantık kontrolü eline aldığında insanlık ölür.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #41 : 21 Eylül 2016, 23:42:38 »
Bu yazınızın karamsarlığından yola çıkarak bir şey söyleyerek başlayacağım: Çevrenizde iyiye çabalayan ve ilham veren insanlar bulmanız dileğiyle. Burada oturup insanlığı aklamaya çalışmayacağım zira suçumuzu kabul etmek gerekir. Ancak bir gerçek var -bundan o kadar memnunum ki anlatamam- her gün "iyi" insanlar görüyorum ve bu "iyi" insanlar yalnızca kendi dünyalarını düzeltmeye uğraşıyor. Bunun bencilce olduğunu düşünüyorsanız, tekrar düşünmenizi istiyorum. Kimse elinde sihirli değneği ile gelip insanlığa yön göstermeyecek, büyük çapta değişimler böyle küçük toplumsal grupların(Aile ve arkadaş grubunuz gibi küçük gruplar da dahil.) değişmesiyle olacaktır. (Gençliğin -daha doğrusu, doğruyu öğrenmeye çalışan herkesin- bu "iyi" yöndeki değişime özenmesi durumu hızlandırır. Özellikle özenme dedim zira elimizde bulunan reklam organları ile pek basit.)

Şunu söyleyerek devam edeyim: İnsanlık kavramı yakın gelecekte o ütopik hayallerimize ulaşmayacak. Ben insanlığın bu bahsettiğim hayallerdeki gibi muazzam bir birlik içinde olamayacağını düşünsem de bir gün birleşeceğimize eminim. Bu başlık politik ve siyasi saçmalıklardan uzak ele alınmış olmasıyla benim kalbimi kazanmış yazılarla dolu, aynı şekilde Dünya'nın kurtuluşunun politik ve siyasi olayları değerlendirerek olacağına inanmıyorum. Şu an hızla değişen "şeyler" var ve insanlar bunun sancısını yaşıyor. Bu sancı ya ölü bir gezegenin ya da yeni bir doğumun habercisidir benim gözümde.

"Var olmaması gereken konumlar" durduk yere oluşmuş şeyler değil. İnsanların en büyük korkusunun kaos olduğuna inanıyorum ve insanlar devletleri ve kurumlarını -haliyle bunların başındaki insanları- kaosu sonlandırmak, düzeni sağlamak için kurmuştur. Sosyal birer varlık olan insanlar her zaman bu tip liderlere ihtiyaç duyacaktır. Zira büyük gruplar düzen olmadan hiçbir şey başaramaz. Bu düzeni de ya bir zümre ya da bir lider sağlamıştır bugüne kadar, belki ileride insanlar daha farklı sistemlerle bu lider ve zümrelere ihtiyaç duymayacak ama ben bunu yakın ihtimal görmüyorum. Ayrıca bunun doğanın da bir kanunu olduğuna inanmaktayım. Birçok hayvan bu yönde evrilmiştir. (Alfalar, baskın olan bireyler vb.). Yani bir gün benim inandığım insanlığın birleşmesi geçekleşir ise, bu işin de başında birileri olacak.

Arada bir olan "iyi" şeyler şans eseri değil, "iyi" insanların gece gündüz yılmadan çalışmasıyla olmakta. Bu kelimeyi özellikle tırnak içinde yazıyorum ki burada kavramsal olarak anlaşmazlıklar oluyor. Eğer bu kavram üzerinde ortak bir anlaşma sağlanacak olursa eğitim sistemleri -kökten değişmesi gerektiğine inandığım sistem- de bu "iyiyi" insanlığa tanıtabilir. Ancak bu üzerinde saatlerce konuşulup tartışılacak kavramsal konuyu burada uzatmamayı öneriyorum. Yalnızca neden özellikle işaretlediğimi söylemek istedim.

Daha önce söylediğim kimsenin sihirli değnekle bize yardım etmeyeceği konusunu son kez konuşmak istiyorum: Burada insanlığı kökten değiştireceğimizi iddia etmiyoruz. Burada fikir alışverişinde bulunup, doğru bildiğimizi test etmekteyiz ki henüz ortaya ne çıkaracağı belli olmayan fikirler doğru yolda ilerlesin. Bu fikirlerin ürününü büyük bir ihtimalle ömrümüz yetmez ve göremeyiz ama bu gerçek bizi alıkoymamalı. Bizden sonraki evlatlarımıza mirasımız bu çalışmalar olabilir. Bunları beyhude çabalar olarak görecek birçok insanı hiç de zorlanmadan bulursunuz. Ben onların gerçeklikle boğulduğuna inanıyorum, onlar da benim hayaller ile boğulduğuma inanıyordur büyük ihtimalle ama bir şeyler hayal edilip tasarlanmadan gerçekleşmeyecektir de. Bu yüzden yılmadan bu iş için çalışmalıyız; evet, somut sonuçlar almak neredeyse imkansız. Yanlış hatırlamıyorsam Ryuk daha önce birçok iyi insanın örselenerek veya farklı nedenlerle mücadeleci ruhunu kaybettiğini söylemişti ve ben de bu fikre katılmıştım. Mücadele etmekten vazgeçmeyin iyiyi isteyen insanlar çünkü savaşmaya değer. (Evet, farkındayım Sam'in Yüzüklerin Efendisi'ndeki konuşmasına benzer bir cümle oldu.)

Son olarak ben çevremdekileri bile etkileyip değiştirmeyi başaramazken bunları yazabiliyorum çünkü Dünya için çalışan insanlar olduğuna eminim. Yaşayan ve son zamanlarda etkin bir örneğini de size söylemek istiyorum, zira hayatını ve çalışmalarını okuyup biraz inanç bulabilirsiniz: Elon Musk
İngilizce kaynaklarda hakkında çok daha detaylı bilgiler var. Bundan yalnızca birkaç ay önce ise büyük projelerinden birini açıklamıştı. Ben özellikle enerji kaynakları, doğanın tahribatı ve korunması konularıyla ilgilendiğim için biliyorum kendisini. Şu resim de bugüne kadar yaptığı şeylerin kısa bir listesi bulunmakta:
Spoiler: Göster

Bu bir girişimcilik örneği olsa da benim buradan anladığım şudur: Dünyayı kurtarmak mı istiyorsunuz, ilk önce başarılı ve güçlü olun.

Not: Yazılış tarzı size hitap ediyormuş gibi olsa da ilk cümle haricindekileri genel olarak söyledim.
“What is history but a fable agreed upon?”
-Napoléon Bonaparte


"He saw it in her eyes. The anguish, the frustration. The terrible nothing that clawed inside and sought to smother her. She knew. It was there, inside. She had been broken.

Then she smiled. Oh, storms. She smiled anyway.

It was the single most beautiful thing he’d seen in his entire life."

Çevrimdışı Celebhol

  • **
  • 215
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #42 : 22 Eylül 2016, 00:56:11 »
@Blackout

Tabii ki de, insanlar kaostan korktuğu için liderler seçiyor. Diktatörlerin yükselme sebeplerinden birisi de budur. Pek övülen 1789 devrimi ve Paris Komünü girişimi sonrası öyle bir kaos çıkmıştır ki, insanlar Napoleon gibi bir diktatöre razı olmuştur. Ancak, güç yozlaştırır ve mutlak güç, mutlak yozlaştırır. Bir organizasyon ve düzen olması gerekiyor. İnsanlar aptal ve vahşi oldukları için, devlet gibi zor kullanan bir organizasyon olmayınca birbirlerini yemeye başlıyor.

Devletin var olmasının zorunlu olması bile, insanlığın nasıl bir tür olduğunu gösterir. Devletin koyduğu yasalar zor yoluyla uygulanır. Bunu korumaya adanmış bir organizasyon vardır ve zorlama, bir kötülüktür. Kötülüktür çünkü şiddet içerir. Bu şiddet illa fiziksel değildir ama her zorlama, bir şiddet eylemidir. Buradan şu sonuca varıyoruz.

İnsanlar devlet olmadan var olamaz.
Devlet zorlama kullanarak yasaları uygular.
Zorlama, şiddettir ve şiddet kötüdür.
O zaman devlet, kötüdür.

Ancak, devlet olmazsa da, kaos çıkar ve kaos, zaman zaman zorunlu bir kötü olabilse de, insanlığın olağan durumu olarak süremez. Bu yüzden, devlet zorunlu bir kötülüktür. Elimizde ne sonucu var o zaman?

"İnsan, daha kötü olmamak için, kötülüğe ihtiyaç duyan bir yaratıktır."

Böyle bir türün üyesiyiz. Şiddet ya da şiddet tehdidi olmadan, daha fazla şiddeti bile önleyemiyoruz.

Gelelim devletlerin yapısına. Monarşiler, aristokrasiler ve demokrasiler arasında bir sınıflandırılma yapıldığında, yozlaşmanın en kötü olanının önce monarşi, sonra aristokrasi, en son demokrasi olduğunu görüyoruz. Neden? Çünkü devletin güce en çok sahip olduğu sistem monarşi, en az güce sahip olduğuysa demokrasidir. Buna rağmen, Wikileaks ve Panama Belgelerinden -ayrıca kendi ülkemizden de- görüyoruz ki, demokrasiler bile çok yaygın bir şekilde yozlaşmış durumda. Çünkü yine bir güç var, yine hiyerarşi var. Gücün olduğu her yerde, insanın içindeki kötülük kendisini dışa vurur.

Ayrıca, en medeni ülkelerin demokrasilerinde bile seçimlerdeki adaylar, büyük çoğunlukla, en zenginler ve nüfuz sahibi olanlar arasından çıkıyor. Bu politikacıların hepsinin yalancı ve güç tutkunu olduğu gerçeği de var. Yine, önümüze zorunlu olarak getirilen iki kötüden birisini seçiyoruz. Zaten, sistemlerde de "daha az kötü" olanı seçmiştik. İnsanlığın büyük güzelliği burada yatıyor işte.

Denirse ki, "daha az kötü" ile iyi arasında ne fark var? Daha az kötü olan, öldürülmek yerine işkence görmektir. İyi olan, hiç birisine uğramamaktır.

Gel gelelim, "iyi"lerin eserlerine. Tarihte bize iyi diye aktarılanların aslında iki kötü taraf arasındaki savaşın kazananları tarafından yazıldığını unutmayalım. Ve her ülke, kendi tarihinin kahramanıdır. Kaybedenler, neredeyse istisnasız şekilde, kötülerdir hep. Peki, günümüzde yaptığımız gözlemlerle uyuşuyor mu bu? Çoğunlukla iyiler mi kazanıyor? Madem tarih böyle örneklerle dolu, neredeler onlar? Yoklar, çünkü bunlar kazananlar tarafından uydurulmuş yalanlar. Okullarda beyin yıkama, farklı toplumlar ve gruplar arasındaki echo chamber'larda tekrarlanarak uydurulmuş yalanlar ve dezenformasyonlar.

Ek olarak, yine, Paris Komünü'ne ve Fransız Devrimi'ne bakmanı öneririm bu konuda. Şu anki medeniyetin ve düzenin beşiği sayılan şeylerden birisi olan yerde, nasıl politik oyunlar, katliamlar ve kan banyoları gerçekleşmiş. Şiddet nasıl hüküm sürmüş bir görmeli.

İyilerin çabalamaları genellikle başarısızlığa uğrasa da (çünkü çabalama tek başına yeterli değildir), bir şans eseri, yani bir şekilde başarıya ulaştıklarındaysa çarptırılıyorlar. Demokrasi çarptırıldı. Demokrasi diyerek, medeni ülkeler onlarca ülkede savaş çıkardı. Demokrasi diyerek, bizim ülkenin kendi insanları yine kendi insanlarını katletti. Barış adına, insan öldürdüler. Nefreti her yere saçtılar. Kan ve kaos içinde yaşıyoruz. 15 Temmuz öncesinde de demiştim, tekrar diyorum; önümüzde sadece yıkım, cesetler, kan ve kül var. Bu ülke, sadece, daha da kötüye gidecek. Yine, iki kötüden birisini seçmek zorunda kalacağız.

Her şeye rağmen, internette herkesin bahsetmeyi sevdiği ve senin gösterdiğin resim gibi bir formatta, ünlü bir bilgi var. Şu an, dünya en barışçıl dönemini yaşıyormuş bir araştırmaya göre. Araştırmanın kendisini arayıp bulmuştum zamanında. Makaleyi yazan bilim adamlarının buna sunduğu açıklamaysa, "Barışın, savaştan daha karlı hale gelmiş olması çünkü uluslararası ticari ilişkilerin gelişmiş olması." Bu ne demektir, biliyor musun? Şu an, dünya, geçmişine göre daha az savaşıyor çünkü daha çok para getiriyor. İyi bir sonuca ulaşabilmemiz için, onun en ekonomik yol olması gerekiyor. Bilim alanında uğraşan bir kişi olarak bunu gayet iyi biliyorum. Projenin ya da araştırmanın ne kadar iyi olduğu tek başına yetersizdir. Bu kapitalistik dünyada, en karlı yöntem olması gerekir.

Demokrasi, özgürlük demek değildir. Demokrasi, ticari özgürlüğün zaferidir. Kapitalizmle kol kola gider.

Bunlara rağmen, denemekten vazgeçmemizi söyleyen, dünyayı çözmüş olduğunu zanneden basit insanlara kulak vermemek gerek. Dünyanın bu halde olmasının en büyük sebeplerinden birisi onlar. Doğaları gereği böyleler, sosyoekonomik koşullar vs. vs. fakat bir sülük, doğası gereği öyle olsa da, yine de ondan iğrenirim. İşe yaramayacağını bilsek de, devam etmeli. Sisifos olmalı ve kayanın tekrar aşağı yuvarlanacağını bilerek, onu yukarı çıkarmalı. Bu şekilde, dünyayı kurtaramayabiliriz ama kendi ruhumuzu kurtarabiliriz.

Not: İngilizcen iyiyse, en medeni ve demokratik ülkelerin pisliklerini göstermek için şu linklere bakmanı tavsiye ederim.

http://www.globalresearch.ca/plans-for-redrawing-the-middle-east-the-project-for-a-new-middle-east/3882
https://youtu.be/f5CDJm0Edh8
http://www.globalresearch.ca/the-phoenix-program/5506322

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #43 : 26 Eylül 2016, 21:55:14 »
Sevgili Celebhol:

Ben daha iyimserim.

İnsanlık bu güne kadar kötü olmaya daha yatkın gibi davranmışsa da, bu durumun değişmeyeceğine ve insanlığın hep kötü olacağına ilişkin bir kanıt yok. Şimdiye kadar böyle olması, bundan sonra da böyle olacağı anlamına gelmez.

İnsanlık değişebilir ve gelecekte bu gün olduğundan daha iyi olabilir.

Örneğin bir zamanlar arıların tümü avcı (hatta böcek dünyasının barbarları) iken, içlerinden bir kısmı evrimleşerek bu gün bal arısı dediğimiz; üretken olan ve zehirli iğnesini ancak kendini korumak için kullanan ırklara dönüşmüştür. Benzeri insanlık için de mümkündür.

Karanlığa lanet etmek yerine bir mum yakmayı deneyebiliriz. Evet, karanlık büyük ve yaktığımız mum henüz onun çok küçük bir kısmını aydınlatacak. Fakat zamanla yakılan mumların sayısı arttıkça, karanlık da dağılacak.


Evet, dünyadaki en "medeni" ülkeler bile gereçekte o kadar da medeni değiller. Ben de zaten ülkeleri değiştirmek amacında değilim. Birey olarak yapabileceğim ve yapamayacağım şeyler olduğunu biliyorum. Politikadan yana hiç bir iddiam yok, kendi başıma savaşları ve işgalleri önleyemem, küresel şirketlerin ekosisteme zarar vermesini engelleyemem. Fakat bir insan olarak hala yapabileceğim şeyler var.


Tek başımıza dünyayı kurtaramayız, fakat en azından kendimizi kurtarabiliriz.

Kendimizi kurtardıktan sonra diğer iyi insanlara kendilerini nasıl kurtarabileceklerini anlatabiliriz. En azından onlara, kayboldukları karanlık labirentten çıkabilmeleri için yakacakları bir mum verebiliriz.

Dünyayı  ve tüm insanlığı kurtaramasak bile, iyi insanları kurtarabiliriz.  "İyi insanlar çok az" diye düşünüyor olabilirsiniz, bence o kadar az değiller. Sadece güçsüzler ve sindirilmişler, bu yüzden de kendilerini gösteremiyorlar.

Bugün bize sıradan gelen şeylerin çoğunun bir zamanlar hayal olduğunu hatırlayın.  Bir hayalim var: İyi insanların aynı zamanda güçlü ve cesur olduğu bir dünya.





Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı

  • **
  • 82
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #44 : 27 Eylül 2016, 10:07:36 »
Bence fazlaca genelleme yaparak bolca yanlışa düşülüyor. İnsanlar, "insanlık" denilerek tek bir çerçevede dile getirilemeyecek kadar farklı ve çeşitliler. Bu, "hayvanlar kan dökücüdür" demek gibi bir şey, bırakın kan dökmeyi, hayatı boyunca ottan başka bir şey tüketmeyen hayvanlar var. "Dünya" ya da "insanlık" diye genellediğiniz olgular çok büyük, derin ve karmaşık ilişkiler ağıyla birbirine bağlı. Bunların oluşturduğu denklemi böyle genellemelerle aşırı basite indirgeyerek çözmek mümkün değil. Her problem, kaynağı ve ilintili olduğu diğer değişkenler ile beraber ele alınıp değerlendirilmeli.

Bu bakımdan, önce problem tespiti yapılarak işe başlanmalı. "İnsanlık" kurtarılmaya muhtaç bir şey mi, önce ona bakmak gerekmez mi? Böyle bir ihtiyaç varsa dahi, bu, sizin ya da benim gücümüz ve kapasitemiz dahilinde yapılabilecek bir şey midir? Bunu da düşünmek gerek.

Mevcut sosyo-ekonomik modelin sürdürülemez olduğu ve sürekli sonsuza doğru artan borç tavanlarına ve ortalama değeri sürekli düşen karşılıksız banka notlarına (yaygın bilinen adıyla kağıt para) dayandığı hepimizin malumu. Bu şartlar altında, gezegenin toplam kaldırma kapasitesi yaklaşık 44 milyar nüfus olarak hesaplanmasına rağmen, 7 milyarlık nüfusun yarısından fazlası açlık sınırında yaşıyor, üstelik üretilen gıda miktarı yaklaşık 10-12 milyar kişiyi doyuracak seviyede olmasına rağmen. Yani bu açlık meselesi bir irrigasyon problemi değil. Üretilen kapitalin %90'ından fazlası ise toplam gezegen nüfusunun %1'den daha azının elinde toplanmış vaziyette. Yani yaklaşık 70 milyon kişi, 44 milyar insana yetecek kaynakları tüketip, bu arada gezegeni paylaştığı 4 milyar insanı aç bırakmayı başarıyor. Arada kalan diğer 2,5 milyar vatandaş da şu veya bu şekilde günü kurtarıyor ki onlar da biz oluyoruz herhalde. Karnı doyan, kafası gezegenin problemlerine basan ancak bir türlü çözüm üretecek "egemen" katmanına geçemeyen tabaka. Durumun kabaca bir özeti oldu diyebiliriz sanırım.

Bu verilere şöyle kısaca bakıldığında bile sorunumuzun adının "sosyal adalet" olduğu anlaşılıyor. Ancak bu bile fazlaca kaba bir genelleme olabilir. Çünkü sosyal adaletsizlikten söz etmek için (literatüre göre) görece homojen bir toplumu çerçeve almanız gerekir. Halbuki biz inatla gezegenin tamamı üzerine bir çerçeve çiziyoruz. Halbuki bahsi geçen bu 70 milyonluk zümre gezegenin her yerine dağılmış vaziyette değil, kabaca 4-5 ülkede yoğunlaşmış vaziyette (Geldiniz mi Dünya 5'ten büyüktür sözüne :) ). Demek ki sadece insanlar arasında değil, coğrafyalar arasında da bir dengesizlik söz konusu. Bu da bizi ülkeler arası siyasi dengeler karmaşasına sokuyor ki oradan çıkmak zaten mümkün değil.

Bütün bu sistematiğe bakıldığında, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra galiplerin kurduğu bir sosyal düzenin içinde yaşadığımızı anlamak mümkün. Tabii ki bu düzen adil değil, kendi taraflarına doğru 1/100.000 yontacak şekilde dengesiz. Biz, bu paylaşımın daha Birinci Dünya Savaşı safhasında kaybedeni olduğumuz için toplum olarak elbette ki geri bırakıldık ve hala geriyiz.

Yalnız benim hatırlatmak istediğim bir husus var ki o da tarihi veri incelendiğinde benzer dönemlerden daha önce geçildiği görülebilir. Yani meşhur "tarihin tahtırevallisi"nde aşağı inmek kalıcı bir durum olmayabilir. Türk tarihi incelendiğinde benzer durumları muhtelif kereler yaşadığımız görülebilir. Her seferinde bir öncekinden daha iyi ve daha güçlü bir devletle geri döndüğümüz tecrübeyle sabittir. Haçlı ve Moğol işgali gibi herhangi bir topluluğu yok etmeye birinin dahi yeteceği iki felaketi aynı anda yaşayıp yıkımı atlatmış bir 1300'ler coğrafyasından Osmanlı gibi bir devleti, Osmanlı'nın yıkıntısından çok kısa bir sürede modern bir cumhuriyeti çıkarabildiğine göre bu topluluğun dinamiklerine de biraz güvenmek gerektiğine inanıyorum.

İşimiz kahinlik değil, geleceğin ne getireceğini bilemeyiz. Ama tarih ve kültür, sosyal düzen ve adalet gibi kavramlar yeniden yorumlanabilir, eksikleri varsa giderilebilir ve toplumlar iyiye ya da kötüye doğru değişebilir ve gelişebilir. Sosyal evrimleşme dediğimiz bu değil mi zaten? Hakim düzen şu anda bu diye her zaman böyle kalacak diye bir kaide yok. Gün gelir Amerikalılar kötü adam olur, Dünya'yı kurtardıkları hayali kurgular yerine Irak'ta ırzına geçtikleri 400.000 kadın ve çocuk ile ilgili filmler çevirilir, bakarsınız düzen değişir. Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli. Bize düşen, çokça çalışmaktır.
"Demire şeklini veren demircinin iradesidir, çekicin darbesi değil." - Turram oğlu Kopram, Hakon'un demircisi