Kayıt Ol

Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?

Çevrimdışı Ozymandias

  • **
  • 200
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #45 : 27 Eylül 2016, 10:30:43 »
Teorik açıdan örnek alınası düşünceleri var ama şu tüketim çağında sömürgeciliğe sağlam bir başkaldırı bu yollarla olmaz olursa da para sahiplerinin vereceği +100 dolara bir çok köle daha bulunabilir.
Bu dönem de en çok ihtiyacımız olanın direniş olduğu gerçek ancak savaştığı somut bir kavram yok.
Tamam ben direneyim ama neye karşı?

Arkadaş doğru demiş. Başlık çok güzelmiş ryuk teşekkürler

Çevrimdışı Celebhol

  • **
  • 215
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #46 : 27 Eylül 2016, 18:42:41 »
@ryuk

Russell'ın çaydanlığını biliyor musun? "Uzayının boşluğunun içinde yol alan bir çaydanlık olduğunu ama bunun teknolojik yöntemlerle tespit etmek için çok küçük olduğu," örneğini verir, Russell. Russell'ın çaydanlığı, kanıt eksikliğinde bir iddianın absürtlüğünü gösteren güzel bir analojidir. İddiayı ortaya atanın görevidir onu kanıtlamak, bunu yapmadan önce karşıtlarının karşı-kanıt getirmesini beklememek gerek. Bu yüzden, insanlığın bugüne kadar bu şekilde olan davranışının değişeceği konusundaki iddianı ciddiye almıyorum çünkü arkasında herhangi bir kanıt yok. Sadece, bir anekdot var ki, kanıt yerine asla geçemez. Söylediklerin mantık değil, inançtan oluşuyor ve inanç, kişisel olarak sahip olma özgürlüğüne sahip olsan da, tartışmalarda yeri olmayan bir şeydir.
Öne sürdüğüm sebep ve kanıtları çürütmek için hiç uğraşmadığını da eklemem gerek.

Vazgeçelim demiyorum ama çabalarımız asla bu küçük çapları geçemeyecek.

@Şenaydın

İnsan diye bir kavram olduğu sürece, insanlık da olacak. İnsan tanımı, her elde beş parmağı, iki bacağı, belli bir neurocranium şeklini vb. içerdiğine göre, insanın belli bir karakteristiği var demektir. Örneğin, doğadaki en iyi taklitçi hayvan insandır. Bir insanın öğrenme şekli -konuşmayı öğrenmekten tut zararlı bir durumu anlamaya kadar- yoğun şekilde taklide dayanır. Ne kadar sosyoekonomik ve kültürel koşullar, insanı değiştirirse değiştirsin, insan yine insandır.

Ancak, insan doğası var mıdır yok mudur tartışmaları konuyu saptırır ve konumuz bu değil. Şu anki haliyle dünyanın ekonomik durumu hakkında dediklerine katılıyorum. 44 milyar taşıma kapasitesi hariç; bu bilgiyi nereden gördün ve kaynağını atar mısın?

Sadece 1. Dünya Savaşı ya da kapitalizm değil, bu ekonomik farkı ve ondan doğan fakirliği oluşturan. Şu belgeseli önereceğim; http://www.imdb.com/title/tt2507488/
Burada da belirttiği gibi, insanlık kapitalizm-öncesi (çok çok öncesi hatta!) dünyada bile her zaman bariz bir zengin-fakir ayrımına ve benzer yüzdelerle sahipti.

Sosyal adalet kavramının kilit bir noktaya sahip olduğu kesin, ancak şu anki sistemde sosyal adalet oturaklı bir konuma gelemez. İyinin ancak en ekonomik seçenek olduğunda gerçekleştiği bir sistemde (bir önceki mesajımın son kısmında bu konuyu görebilirsin) sosyal adalet yaygın halde oturamaz, ki otursa bile demokrasi denilen sistemin bile kötünün iyisi olduğu gerçeği hala önümüzde. Bir önceki mesajımdaki diğer konular da hala yerli yerinde duruyor.

Türklük hakkındaki yorumunaysa, şu anki Türkiye insanı dünyada hiç var olmasa daha iyi olurdu, diye cevap vermek istiyorum. Vahşiler ve cahillerden oluşan bir toplumuz, sebebi ne olursa olsun.

Son olarak, evrim, iyiye ve gelişmişe gitmek demek değildir. Ortama daha iyi uyum sağlamış değişikliklerin bir sonraki nesile aktarılmasından oluşur özünde. Yani, sosyal evrim diye tabir edilen kavram sonucu, bir gün ABD'li kötü, Türk iyi olsa, bu gerçeğin gözü önünde bir şeyi değiştirmez. Ezilen ve ezenin yer değiştirmesi, A yerine, B'nin A'yı ezmesi, kötülüğü değiştirmez. Sadece oyuncuların pozisyonları değişmiştir.

Tamam ben direneyim ama neye karşı?
Arkadaş doğru demiş. Başlık çok güzelmiş ryuk teşekkürler
Kendisine karşı direnecek birisi mi arıyorsunuz? Etrafınıza bakmanız ve adaletsizlikleri görmeniz yeterli.

Çevrimdışı

  • **
  • 82
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #47 : 28 Eylül 2016, 11:37:14 »
Sevgili Celebhol, mesajındaki pek çok noktaya katılmadığımı ifade etmem gerek. "İnsanlık" diye bir üst çerçevenin, etik ya da felsefik temelde dahi var olduğuna inanmıyorum. Bunu iddia etmek, şuna benziyor; "Elementler var olduğu sürece element kavramı da var olacaktır ve elementlerin belirli bir karakteristiği vardır." sanki ikisinin de etrafında elektronlar dönüyor diye uranyum ile hidrojen aynı kefeye konulabilirmiş gibi. İnsanın bir hayvan türü olduğu fikrine de katılmıyorum. Bence insan insandır, hayvan da hayvan. İnsanı, var olduğu bilinen bütün hayvan türlerinden ayıran belli başlı özellikleri vardır, bu bakımdan hayvanlarla aynı kefeye konulamayacağımızı düşünüyorum. 44 milyar taşıma kapasitesi bilgisini -hafızam beni yanıltmıyorsa- REC Türkiye Ofisinden Rıfat Sayman'ın bir iki ay önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yaptığı bir sunuşta dinledim, yanlış hatırlamıyorsam o da o bilgiyi BM'in yaptırdığı bir çalışmadan almıştı ama toplantıdan sonra sunuşu edinmediğim için şu anda sana malesef kaynak gösteremiyorum.

Sosyal adalet kavramının esas eksiklik olduğu noktasında hemfikir olduğumuza sevindim ve mevcut düzen içinde bunun çözülemeyeceği kanaatine de sonuna kadar katılıyorum. Düzenin kesinlikle değişmesi gerekiyor.

Dilini konuştuğun bu topluluğa aidiyet hissetmiyor olman ise beni üzdü. Tabii ki böyle bir aidiyet hissetme zorunluluğun yok ama topluluğumuzun "hiç var olmaması dilenecek" kadar kötü olduğu savına katılmıyorum. Türkler tarihte pek çok önemli işi başarmıştır ve bunlar hem bilimsel hem sosyal gelişime önemli katkılarda bulunmuştur. Vahşiler ehilleşebilir ve cahiller eğitilebilir, ancak bu aşağılık kopmleksiyle çözülebilecek bir mesele değildir, olsa olsa idealizm ve adanmışlık ile aşılabilir. Sana nacizane tavsiyem "vahşi ve cahil" olarak nitelediğin toplumdan kendini soyutlamak yerine onları biraz daha yakından tanımaya çalışman. Bunu tanımıyorsundur diye söylemiyorum, bilakis bazen içimizden en iyi tanıdığımızı sandıklarımızın bile bilmediğimiz bir yönünü keşfedebildiğimize göre bu zengin çok-kültürlü topluluğun seni -olumlu anlamda- şaşırtacak yönleri olabilir.

Cüretimi mazur görürsen tamamen iyi niyetli olarak bir tavsiyem daha olacak, kronik kötümserlikten kaçınmaya çalış. Hayatı, en başta ve en çok senin için, çekilmez hale getirebilir. Eskiden, ben de belki senin kadar kötümserdim, hayattan ve insanlardan hiç bir beklentim yoktu. Hele de zamanla, yıllar geçtikçe insanın daha da -hayatın gerçeklerinin farkına vardıkça- kötümserleştiği ve idealizmini kaybettiği söylenip durdu bana. Ama nedense ve her nasılsa, ben yıllar geçtikçe daha ümitvar ve idealist bir insan olup çıktım. Belki de bu benim şahsımla alakalı bir meseledir, o yüzden bu son paragrafta yazdığım her şeyi subjektif şahsi kanaatim olarak gör lütfen. Daha iyi bir düzenin ve daha iyi bir dünyanın var olabileceğine inanıyorum ve bu kuru bir inançtan ibaret de değil üstelik, bunun mümkün olabileceğini aklımla da hesap edebiliyorum. Bu yüzden ümidimi kaybetmeden yola devam edebiliyorum sanırım. Dünya'yı bir çırpıda değiştirmek için belki elimde sihirli değnek yok ama elimden geleni yapıyorum, yani sanat icra etmeye çalışıyorum -az ya da çok, kabiliyetli ya da kabiliyetsizce ama elimden geldiğince işte. Neil Gaiman'ın dediği gibi, işler kötüye gidiyorsa, sen iyi sanat yap. (Şurada güzel bir karikatür eşliğinde işlenmiş sözü var http://zenpencils.com/comic/50-neil-gaiman-make-good-art/ Beğenirsen sayfadaki diğer çalışmalara da göz atmanı öneririm, çok güzel şeyler var.).

En nihayetinde değişimi getirecek olanlar sürekli şikayet edenler değil değişimi teşvik edenlerdir. Çabalarımızın küçük çapta kalacak olmasından çekincen olmasın, Cicero'nun dediği gibi "Herşeyin başlangıcı küçüktür.".
"Demire şeklini veren demircinin iradesidir, çekicin darbesi değil." - Turram oğlu Kopram, Hakon'un demircisi

Çevrimdışı Grayswandir

  • ***
  • 815
  • Rom: 14
  • You may have heard of me.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #48 : 29 Eylül 2016, 04:30:45 »
Celebhol insanlık diye bir tanım olduğunu söylerken felsefi ya da etik bir çerçeveye değil, safi empirik veriye dayalı konuşmuş. Dolayısıyla öznel fikir belirtmeye açık bir sav ortaya koymuyor. İnsan diye bir canlı ve bu canlının her bireyinin sahip olduğu(anomaliler bu duruma antitez oluşturmaz), insandan ayrılamayacak özellikler vardır. İnsan doğasının nitelikleri ayrı bir mesele, ve yine kendisinin belirttiği gibi başka bir tartışmanın konusu.

İnsanın bir hayvan türü olduğu yine aynı şekilde bilimsel bir sonuçtur ve "bence öyle değildir" denmeye açık olmayan bir gerçektir. Tartışmaya da açık olduğu söylenemez hani, epey açık ve net bildiğimiz bir gerçek. İfade özgürlüğünüzü kısıtlamaya çalıştığımı falan düşünmeyin, yalnızca bilim söz konusu olduğunda "bence" ile başlayan herhangi bir ifade bir anlam ifade etmez. İnsanı diğer hayvan türlerinden neyin ayırdığı ya da böyle bir ayrımın var olup olmadığı ise yine başka bir tartışmanın konusu. İnsanın özel olmadığını- ya da böyle demeyelim, örneğin bir karınca ne kadar özelse o kadar özel olduğunu söylemek bu noktada yeterli olacaktır. Felsefe faydalıdır, fakat doğa gerçeklerini görmezden gelemez.

Asıl konuya gelirsek... Açıkçası Celebhol'un insanlığın bir bütün halinde iyi olamayacağı düşüncesini gerçekten uzak bulduğumu söyleyemem. Çoğu insanın burada bahsettiğimiz anlamda "iyi" olduğundan epeyce eminim. En azından iyiye kötüden daha yakın yaşıyor çoğunluk hayatını. Fakat ne yazık ki bu iyiliğin insanlığın bir bütün halindeki eylemlerine etkisi, baskın olmaktan çok uzak gibi görünüyor. Bunu sağlayan mekanizmalara dair fikirlerim olsa da tartışacak kadar bilgi sahibi olmadığımı söylemem gerek.

Kanıt sahibi olmadan kesin yargılarda bulunmayı sevmediğimden (bugüne kadar böyle olmuş olması bilimsel kanıt teşkil etmez) pek de Celebhol kadar kötümser değilim. Bir zerre de olsa "benefit of the doubt"(mazur görün fakat Türkçesi ne olabilir hiçbir fikrim yok) hak ediyor olabilir insanlık. Ne yazık ki sizin kadar iyimser de değilim, diğer uca daha yakınım hatta. Dediğim gibi, her ne kadar kesin bir kanıt teşkil etmese de şimdiye kadar yaptıklarımız geleceğe dair epey makul bir fikir edinmemizi sağlıyor bana kalırsa. Fakat bu insanlığın yok olmasını istememe sebep olmuyor. Niçin? İnsanım çünkü. İnsanlık bir hastalıksa virüslerden biri benim, dolayısıyla kendi varlığımı bu şekilde hiçe saymak her türlü içgüdüme aykırı.

İnsanın fıtratında "kötülük" olduğunu düşünmüyorum, zira insan doğanın bir uzantısı ve doğa iyi ve kötü kavramlarıyla işlemez. İnsan bu anlamda çok açık arayla bildiğimiz en başarılı türdür. Doğa ne bir bilince sahiptir ne de canlılığın dengesini umursar. Evrimin yegane amacı türün devamlılığıdır, ve bu süreç her bir tür için diğer türlerden bağımsız işler. Aslında bağımsız demek doğru değil, fakat bir türün hayatta kalması için başka binlerce canlının yok olması doğanın umurunda değildir. Zira söylediğim gibi, doğa bir bilinç değildir. Fakat şayet ki olsaydı, bizden nefret etmek yerine gurur bile duyabilirdi.

Konudan sapıyorum. Elbette doğa zalim olsa da insanlar değil ve olmaları gerektiğini de savunuyor değilim. Her eylem iki kategoriden birine alınamayacak olsa da doğru ve yanlışın var olduğunu düşünüyorum. Fakat bizden bağımsız değiller. Ahlak dediğimiz şeyin özellikleri ve orijini hala kısmen tartışmalı olsa da bir şekilde bilincin (insan bilinci veya daha ilkel) bir uzantısı olduğuna pek şüphe yok. Olasılıkla da sosyokültürel evrimin bir sonucu. Bir canlının doğasının karanlık olduğu iddiasının canlıdan önce, dolayısıyla da canlıdan bağımsız var olan bir kötülük kavramına işaret ettiğini düşünüyorum ki bunu destekleyecek hiçbir kanıtın varlığından haberdar değilim.

Doğanın yaratımı olan varlıklar olarak eylemlerimizin, aynı yaratımın bir parçası olan ahlakla çatışması da nereden baksanız ironiktir.
In the beginning the Universe was created.
This has made a lot of people very angry and been widely regarded as a bad move.

#hayır

Çevrimdışı Celebhol

  • **
  • 215
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #49 : 29 Eylül 2016, 19:33:05 »
@şenaydın

Grayswandir'in de belirttiği gibi, felsefi boyuttan öte bir bilimsel gerçekten bahsediyordum "insan" kavramından bahsederken. Doğadaki en iyi taklitçi hayvan olmamız (ve bağlantılı olarak, ayna nöronlarımızın çok gelişmiş olması), bir kişi için optimum toplumsal etkileşimlerin 150 kişilik gruplarda gerçekleşmesi, beynimizin üç evrimsel katmanının en içindeki sürüngen beyni* denilen tabakanın varlığı da bir gerçek.

İnsan bir hayvandır. Yığınlarla evrimsel kanıtlarla oturtulmuş bir durumdur bu ve tartışmaya açık, felsefi bir bilgi değildir. Bazı özelliklerimiz diğer memelilerle, omurgalılarla, omurgasızlarla, hatta bakterilerle ve arkelerle bile aynıdır. Bazı özelliklerimiz ise bizi diğer türlerden ayırır. Çok yüksek derecede, hatta en başarılı, doğa mühendisi bir tür olmamız gibi. Tam açıklama, bu konuya girmediği için daha fazla detaya girmiyorum, ancak, beyin de insanın bir parçası. Hatta türsel farklılığımız açısından büyük bir role sahip. Yapılan nörolojik çalışmalar, insanın beyninden bağımsız bir zihin varlığı olduğuna dair hiç bir kanıt içermiyor. Hatta, daha da ötesinde, nörolojik bulgular özgür irade kavramının bir yalan olduğu ihtimaline bile daha yatkın.

Bu yüzden, insan diye bir şey vardır. Bir hayvandır, beyni vardır ve bu beyin, çevresel koşullardan ve kişinin ailesinden aldığı kalıtımsal özelliklerden etkilense de, belli başlı özelliklere sahiptir. Örneğin, doğumu izleyen ilk günler ve anne ilgisi, çocuk açısından çok önemlidir ve burada bir eksiklik olursa, kişi ömür boyu bundan etkilenecektir. Aynı şekilde, bir bebek, belli aylar içinde yeterince insan yüzü görmezse, ileride ne kadar çok ve sık insan yüzü görürse görsün, asla onları doğru düzgün ayırt edemeyecektir. Bağlantılı olarak, doğada insan yüzüne benzer şekilleri ayırt etmeye çok meyilliyiz çünkü hayatımızın ilk ayları boyunca bir tanesini izliyoruz sürekli; annemizinkini. İnsan yüzündeki gerek fiziksel, gerek duygusal farklılıkları ayırt etmede de, bundan dolayı iyiyiz. Aynı şekilde, diğer ırkların yüzlerini daha zor ayırt ediyoruz çünkü bebeklikteki öğrenme aralığında, bu ırkların yüzlerine maruz kalmadık. İki farklı ırktan ebeveyni olan çocukların, bahsedilen ırklar için, bu sorunu çekmediği bilinmektedir.

Nörolojik ve genetik temelden başka bir örnek, prefrontal korteksi (PK) az aktivite gösteren kişilerin psikopat olmaya meyilli olmasıdır. PK'daki aktiviteyi pek çok molekül etkilemektedir ve bunlardan birisi de MAOA denilen bir moleküldür. Aynı isimli bir gen tarafından kodlanmaktadır ve MAOA genindeki bir anormallik, anormal bir ürüne yol açmakta ve bu da PK'daki sinyalizasyonu bozmaktadır. Sonuç olarak, PK aktivitesi azalmaktadır.

İnsanın, özellikle beyninin, belli karakteristikleri olduğunu ve bunların bizi şekillendirdiğini oturttuğumuza göre asıl konuya geçebiliriz. İnsanın kötüye ne kadar meyilli olduğuna dair, ünlü Milgram deneylerinden bir tanesinin sonuçlarına bakmak ilginç olacaktır.

Deneyin sonucuna göre, insanların çoğunluğunun, nasıl da, karşılarındaki kişiyi acı içinde kıvrandıracak, hatta hayati tehlike teşkil edecek derecede yüksek elektrik şoku vermeyi kabullendiğini görmek şaşırtıcıdır; sırf otoriter bir figür öyle diyor diye bir de. Tabii, karşı tarafta acı içinde kıvranan kişi aslında bir oyuncuydu ve elektrik şoku almıyordu fakat deneklerin bundan haberi yoktu. Bu deneyin benzerleri, insanlar ve hayvanlar üstünde tekrarlanmıştır, ve sonuçlar benzer çıkmıştır. Yalnız, hayvanlar üstünde yapılanda gerçekten şok veriliyordu. Neyse ki, şu anki etik kurallar böyle bir deneyi kesinlikle yasaklıyor.

Son olarak, lafların için teşekkür ederim, amacının iyi olduğunun farkındayım fakat gerçeklerden gözünü çevirecek bir insan değilim. Ne kadar kötü olursa olsun, yalandan daha iyidir. İnsanlık elbette değişecek, daha az kötüleşeceğiz kendimizi yok etmediğimiz sürece fakat büyük çapta her zaman kötü olacağız. "Uzaylı" filmlerimizdeki, başka canlıları esir eden ve kullanan, vahşi ve kana susamış tür aslında biziz.

* Sürüngen beyni; bölgesel ve saldırgan davranışlardan sorumlu beyin kısmı. Sürüngenlerin davrandığı gibi. Evrimsel olarak, Homo sapiens'in sürüngen olan çok eski atalarından kalmış bir kısım.

@Grayswandir

Belli başlı konularda anlaştığımıza sevindim.

Bir cezalandırma sistemi bütün sosyal canlılarda mevcuttur. İnsandaki ahlakın, kısmen, buradan kaynaklandığını düşünüyorum. Sonuçta, adaletin ve ahlakın amacı toplumsa düzeni sağlamak. Yani, ahlakın insan yaratımı değil, insan aracılığıyla yine evrim sonucu oluşmuş bir doğal fenomen olduğu fikrindeyim. İşin ironik yanı, yine bu evrimsel fenomene göre aslında kötü olmamız. Çoğu kişinin bunu fark etmemesi ise, insanın kendini kandırması -ve yine bunu sağlayan evrim- açısından bir başarı fakat gerçek açısından kayıp.

"Kanıt sahibi olmadan..." kısmı için; tarih boyunca hep belli neden-sonuç ilişkileri olmuş ve bunların sonucunda şu an olduğumuz yerdeyiz. Bunun aksini gösteren yeterli bir kanıt görmediğim için sahip olduğum fikirlere sahibim. Tabii, bu bilimsel değil. Zira bilimsel metodun dışında kalıyor ve benim şahsi fikrim fakat gerçekten çok da uzak olmadığını düşünüyorum.

Bu arada, karamsarlığın gerçekliğin doğasında olduğu düşüncesindeyim. Örneğin, adalet hiç bir zaman doğanın bir parçası olmadı. Milyarlarca yıl boyunca, sadece Yerküre'de, evrenin bir kırıntısı bile değil, yok olan on milyonlarca canlı türü ve doğanın tarafsız vahşeti buna yeterli kanıttır. Doğada hak, adalet ve eşitlik yoktur; koşullar ve onlara uyum sağlama dereceleri vardır. Doğanın olağan hali adaletsizliktir yani (en azından insan türünün adalet anlayışına göre). İnsan, doğada var olmayan bir şeyi kendi elleriyle oluşturmaya çalışıyor ve çok da güzel başarısız oluyoruz.

Bütün bunlara rağmen, dediğim gibi, denemeyi kestiğimiz an her şey çok daha kötü olacak. Küçük zaferler ve mutluluklardır bizim ruhumuzu kurtaracak olan. İnsanlık zaten kaybolmuş.

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #50 : 29 Eylül 2016, 19:58:43 »
Bir fikrim var!

Bu konuyla ilgili bir radyo yayını yapalım mı :)
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı Grayswandir

  • ***
  • 815
  • Rom: 14
  • You may have heard of me.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #51 : 29 Eylül 2016, 21:45:01 »
Bir fikrim var!

Bu konuyla ilgili bir radyo yayını yapalım mı :)


Ben beğendim bu fikri. :)

In the beginning the Universe was created.
This has made a lot of people very angry and been widely regarded as a bad move.

#hayır

Çevrimdışı Tenekeci

  • **
  • 79
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #52 : 30 Eylül 2016, 01:23:44 »
Bir fikrim var!

Bu konuyla ilgili bir radyo yayını yapalım mı :)


Destekliyorum... :)

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #53 : 30 Eylül 2016, 11:53:27 »
Destekliyorum! Uzun zamandır pek ileti gelmiyordu bu konuya. Son birkaç gündür dönen bu tartışmayı zevkle takip ediyorum :)
“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”

Çevrimdışı

  • **
  • 82
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #54 : 30 Eylül 2016, 12:34:15 »
Değerli arkadaşlar, konuyu rayından saptırmak niyetinde değilim, lütfen yanlış anlaşılmasın, ancak bir hatayı düzeltmek adına tekrar söz alıyorum. İnsanın hayvan olduğu bilimsel olarak ispatlanmış bir şey değildir. Bu konuda öyle yığınla delil falan da yoktur. Bu noktada ufak bir fark var, gözden kaçtığını düşünüyorum. İnsanın bir hayvan türünden evrimleşmiş olduğu ile ilgili bulgular vardır, ve genel kanaat bu yöndedir (bu bile %100 kesin değil yani ama genel geçer kabul görür o yüzden doğrudur diyebiliriz), ancak bir hayvan türünden evrimleşmiş olmak insanı hayvan yapmaz. Bu, tıpkı bir bakteriden evrimleştiği için bitkilere "bunlar bakteridir" demek gibi bir şey. Evet, bitkiler tek hücrelilerden evrimleşmiştir, en büyük ağaçlar bile tek hücreli bir alg gibi fotosentez yapar, doğru, ama bu o ağacı alg yapmaz. Ağaç bitkidir, alg de alg. Çünkü ikisi arasında türsel sınıflandırmaya esas alınacak belirgin farklar vardır. İnsanı hayvan türlerinin tamamından ayıran karakteristik bir özelliği vardır ki ona şuur ya da bilinç (conciousness) deniyor ve evrim teorisinin bir parçası olarak insanın hayvanlardan evrimleştiğini en sıkı şekilde savunan eserlerde dahi bu gerçeğin altı çizilmekte ve henüz insanın bu özelliği nasıl kazandığı tespit edilemediği açık bir dille ifade edilmektedir. Bu bakımdan insanın bir hayvan türü olduğunu iddia etmek, taksonomi bilimine göre hatalıdır çünkü türler arası sınıflandırma yapılırken temel esas benzerlikler değil farklılıkları baz almaktır. Ortada devasa bir fark dururken, ve bunun doğada insan ile hayvan arasında nasıl bir pergel gibi açıldığı bir vakıa iken, insanı hayvan olarak sınıflandırmak hatalıdır ve malesef arkasında bilimsel bir akıl değil ideolojik bir saplantı vardır. Gün gelir, insanın maymundan ya da sürüngenlerden ya da herhangi bir türden hiç ama hiç bir farkının olmadığı bilimsel olarak kanıtlanır ise (yani bizi farklı kılan özellik başka canlılarda da tespit edilebilirse) işte o zaman yaptığınız sınıflandırma doğru olur. O zamana kadar, insan insandır, hayvan da hayvan.
"Demire şeklini veren demircinin iradesidir, çekicin darbesi değil." - Turram oğlu Kopram, Hakon'un demircisi

Çevrimdışı salvorhardin

  • **
  • 121
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #55 : 30 Eylül 2016, 13:14:41 »
Bir fikrim var!

Bu konuyla ilgili bir radyo yayını yapalım mı :)

Bekliyorduk döneceğini yayınlara, ama böyle bir konuyla hayatta tahmin etmezdim :) Belki cesaret bulupta izleyici kısmından (bu konu için diyorum) çıkarım yayın zamanı :D
Bir şey daha diyeceğim. Tek yayıncı olarak değil de, şu an ki konudaki muhattaplardan biriyle gerçekleştirebilme gibi bir durum olabilir mi? Bunu şunun için söylüyorum, yayın sırasında sen bir yandan konuşurken yorum olarak argüman yetiştirmek zor olabilir :)
P.S. Her defa yorum yazdıktan sonra TDK' tan bakarak yazım hatalarını gidermeye çalışma alışkanlığını kazanıyorum yavaştan. Daha çok acemiyim tabii ki :)


"Şiddet, beceriksizlerin başvurduğu son çaredir." -Isaac Asimov

Çevrimdışı Grayswandir

  • ***
  • 815
  • Rom: 14
  • You may have heard of me.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #56 : 30 Eylül 2016, 13:50:13 »
Efendim, insanın bir hayvan türü olduğu kesin ve açık bir bilimsel gerçektir. Taksonomik bir hata bulunmuyor burada. Şayet aksini destekleyen bir bilimsel kaynak biliyorsanız bizimle de paylaşın lütfen. Buna dair kaynak sunayım diyeceğim ama hangi birini koyayım bilmiyorum. 1-2 dakikalık bir araştırma onlarca kaynağa ulaşmak için yeterli aslında. Burayı okumak bile yeterli aslında, tek tek yazmanın gereği yok (wikipedia'nın akademik kaynak olmadığını söyleyip eçmeyin rica ediyorum, bu baştan savma tavır ülkemizdeki üniversitelerde uygulanıyor artık sadece. 230 tane referans var, isterseniz incelersiniz). Birden çok alandan o kadar fazla kanıt var ki bu konuda, saymakla bitecek şeyler değil.

İnsan, büyük insansı maymunlar(hominidler) familyasına dahil bir memelidir. Türkiye'deki liselerde bile bu bilgiyi verebiliyorlar artık. Burada da tam olarak nasıl sınıflandırıldığı görülebilir. Bunlarda bir hata olduğunu iddia ediyorsanız, söylediğim gibi, bunu ispat yükü sizdedir ve o zamana kadar söylediklerinizin maalesef bir değeri yok. Zira bu aşağı yukarı son yüz yıldır kabul gören bir iddia değil. Yazdıklarınızın neredeyse tamamı hatalı, bilimsel geçerliliği olan hiçbir kaynakta böyle bilgilere ulaşamazsınız. Yani abartı olmasın ama "dünya düzdür" diyen dayıdan daha bilimsel değil bunlar. Bilmiyorsak ya da eksik biliyorsak iddiada bulunmak yerine öğrenmeye çaba göstermek herkes için faydalı olacaktır.
In the beginning the Universe was created.
This has made a lot of people very angry and been widely regarded as a bad move.

#hayır

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #57 : 01 Ekim 2016, 20:23:12 »
Hepinize teşekkür ederim :)

Muhtemelen konuyu tek bir yayında değil, bir yayınlar dizisi halinde inceleyeceğiz.

Burada sizlerden bir talebim olacak: konuya ilişkin değinilmesini istediğiniz noktaları, sormak istediklerinizi, eklemek istediklerinizi lütfen bu başlık altında ya da bana özel mesaj göndererek belirtiniz ki dolu dolu ve hepimiz için yararlı yayınlar yapabilelim :)

Salvorhardin'in sorusuna yanıt olarak: ilk birkaç yayını yapıp düzenimizi oturttuktan sonra neden olmasın :)
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı Celebhol

  • **
  • 215
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #58 : 02 Ekim 2016, 00:13:36 »
@Şenaydın

Bir şeyler biliyorsunuz ama yeterli olmadığı belli. Konuya daha tarafsız ve bilimsel literatüre uygun kaynaklardan bakmanızı tavsiye ederim. Popüler bilim olarak, Türkçe kaynaklardan Evrim Ağacı ve İngilizce olanlardan IFL (I Fucking Love Science) bu konularda iyidir. Aynı zamanda, Kozmos adlı belgeselin Neil deGrasse Tyson tarafından çekilmiş yeni versiyonunu -bu ve daha çok astronomik ağırlık konularda bilgi edinmek için- izleyebilirsiniz.
Stephen Jay Gould'un yazdığı Darwin ve Sonrası isimli kitap ise, kafanızdaki soru işaretlerinin giderilmesinde en çok yardımcı olacak kaynaklardan birisidir. Dilinin, bir popüler bilim kitabına uygun şekilde akıcı fakat aynı zamanda çok da bilgilendirici olduğunu söylemeliyim.

Taksonomi konusunda tamamen yanıldığınızı da eklemem gerekli, bunu taksonomi ve sınıflandırma konusunda da dersler almış birisi olarak söylüyorum. Evrim, taksonlar arası ayrımların neye dayandırıldığı ya da, en basitinden, bir taksonun ne olduğu oturmamış.

Konusu açılmışken, günümüzde, bilim topluluğunda Homo sapiens'in bir hayvan türü olduğunun aksini iddia etmek bile absürttür çünkü yer çekiminin var olmadığını iddia etmekten bile daha temelsiz bir iddiadır. Malesef, bilgi eksikliğinden dolayı, dediğiniz ideolojik tuzağa düşen siz olmuşsunuz fakat insanlığın iyileşebileceğine inanıyordunuz. Eğer bu dediğinizde içtenseniz, kendiniz daha iyiye adım atarak ve bu konuyu daha iyi araştırarak başlayabilirsiniz. Zira, bilgisizlik ve ondan doğan fikirler, dünyayı kötüleştiren ana unsurlardan birisidir. Özellikle de ideolojikse.

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dünyayı Kurtarmak İsteyen Var Mı?
« Yanıtla #59 : 02 Ekim 2016, 21:27:14 »
Sevgili Celebhol, aşağıdaki yazınıza cevap vermeyi unuttuğumu fark ettim. Kusuruma bakmayın.

@ryuk

Russell'ın çaydanlığını biliyor musun? "Uzayının boşluğunun içinde yol alan bir çaydanlık olduğunu ama bunun teknolojik yöntemlerle tespit etmek için çok küçük olduğu," örneğini verir, Russell. Russell'ın çaydanlığı, kanıt eksikliğinde bir iddianın absürtlüğünü gösteren güzel bir analojidir. İddiayı ortaya atanın görevidir onu kanıtlamak, bunu yapmadan önce karşıtlarının karşı-kanıt getirmesini beklememek gerek. Bu yüzden, insanlığın bugüne kadar bu şekilde olan davranışının değişeceği konusundaki iddianı ciddiye almıyorum çünkü arkasında herhangi bir kanıt yok. Sadece, bir anekdot var ki, kanıt yerine asla geçemez. Söylediklerin mantık değil, inançtan oluşuyor ve inanç, kişisel olarak sahip olma özgürlüğüne sahip olsan da, tartışmalarda yeri olmayan bir şeydir.
Öne sürdüğüm sebep ve kanıtları çürütmek için hiç uğraşmadığını da eklemem gerek.

Vazgeçelim demiyorum ama çabalarımız asla bu küçük çapları geçemeyecek.

Russel'ın çaydanlığı ile yargılanmayı haketmediğimi düşünüyorum :)

Çünkü bu benzetmenin muhattabı olacak şekilde bir tezim hiç olmadı. İnsanları dogmatik bir düşünceye inanmaya davet etmedim, onlardan benim sözlerime inanıp "müritlerim" olmalarını beklemedim, onlardan düşüncelerimi savunmak ya da gerçekleştirmek için fedakarlıkta bulunmalarını istemedim.

Kısaca, kendimi ve düşüncelerimi asla şu şekilde savunmadım:



Özellikle üzerinde durmak istediğim bir ifadeniz var

insanlığın bugüne kadar bu şekilde olan davranışının değişeceği konusundaki iddianı ciddiye almıyorum çünkü arkasında herhangi bir kanıt yok.

İnsanlığın bu güne kadarki davranışlarının kesin bir şekilde değişeceiğini iddia etmemekteyim.

İddiam şu: Söz konusu davranışlar değişebilir de, değişmeyebilir de. Eğer gelecekte daha iyi bir dünya olmasını istiyorsak, söz konusu davranışların iyi yönde değişmesini sağlamalıyız.

Yapmamız gereken, bu "iyi yönde değişimin" nasıl gerçekleşeceğini bulmak olmalı.

Eğer insanlığın bugüne kadar bu şekilde olan davranışının kesinlikle değişmeyeceğini, bu nedenle çabalamanın yersiz olduğunu iddia ediyorsanız, o zaman Russel'ın çaydanlığı benzetmesi benim için değil, sizin için geçerli olacaktır.

Öne sürdüğüm sebep ve kanıtları çürütmek için hiç uğraşmadığını da eklemem gerek.

Durumun ne kadar kötü olduğunun farkındayım. Bu başlıktaki yazılarımın bazılarında bundan çok kez söz ettim, özellikle kitlelerin ne kadar bilinçsiz ve "hımbıl" olduğunu, bu halleriyle "kötü olanlara" farkında olmadan nasıl hizmet ettiklerini üzerine basa basa anlattım. Sanırım siz henüz o yazıları okumadınız.

Vazgeçelim demiyorum ama çabalarımız asla bu küçük çapları geçemeyecek.

Büyük yolculuklar küçük adımlarla başlar. Çabalarımızın şimdilik büyük bir etki yaratmayacağı düşüncesine ben de katılsam da bir yerden başlamak gerek.

Sevgili Celebhol, farkındayım ki bilgili ve zeki bir insansınız. Sizin durumunuzdaki biri bu kadar karamsar olmamalı. Çünkü zeki birinin, adeta kaldıraç etkisi yaparak kötü giden dengeleri alt üst edecek fikirler üretme becerisi vardır.

"Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır." Der Russel. Aptallar böyle küstahça kendinden emin bir şekilde dünyaya zarar verirken, sizin gibi akıllı insanların kuşku içinde karamsarlığa gömülmesi durumu daha da kötüleştirir sadece. Bana inanmayabilirsiniz, ama kendinize ve yapabileceklerinize inanın.


Ek: Karamsar görüşlerimizi burada paylaşabiliriz.


Radyo Yayını Hakkında:

Arkadaşlar, yayın hakkındaki konuşmalarımıza buradan devam edebiliriz.

Yayınların hangi gün ve saatte yapılacağını kararlaştırarak başlayabiliriz :)
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index