Kayıt Ol

Yedi Eşli Kumap

Çevrimdışı

  • ***
  • 581
  • Rom: 47
  • Hayvan Yemeyelim!
    • Profili Görüntüle
    • http://bulentozgun.blogspot.com/
Yedi Eşli Kumap
« : 10 Ağustos 2013, 23:43:11 »

Size, yaşadığınız dünyaya yaraşır bir masal anlatacağım.
Beni çok iyi dinleyeceksiniz çünkü bir gün gelecek bu anlattığım masalın hayaliyle mutlu olmayı hatırlayacaksınız.


Bir zaman sonra, yeryüzünün unutulmuş bir köşesinde, kimsenin bilmediği, bilse de unutmak istediği kara bir diyar var olacak. Hükümdarı Kara Kral olan Karadiyar’ın bir de prensi olacak: Prens Kumap. Bu prens, halkını öyle büyük bir zulümle yönetecek ki halkın kötülüğe alışıp onu sevmesine bile izin vermeyecek.
Karadiyar’ın tüm ışığı sönünce Prens, Kara Kral’ın hükümdarlığını tüm dünyaya yaymak isteyecek; lakin böyle bir kudrete erişmesi için yerin altından, ta derinlerden karanlığın sırlarını toplaya toplaya uzun bir yol kat etmesi ve sonunda yerin yedi kat altına inerek siyahın özü Amle’yi bulup yemesi gerekecek. Bu ölüm karası yemişe erişebilmesi içinse yerin katlarını koruması için görevlendirilmiş yedi dev Ecüc’le çiftleşmesi ve onları kendine eş etmesi gerekecek.

Kötülüğün ve karanlığın evrene hâkim olmaması için Amle’yi koruyan Ecüc’ler, binyıllar boyunca bu kutsal görevle onurlandırılsalar da ışıktan ve birbirlerinden bu kadar uzak olmaları onların kalbinde karanlığın kardeşi yalnızlığın doğmasına sebep olacak.
Her canlının en zayıf yanı olan yalnızlıktan vuracak Prens Kumap onları.
Dev Ecüc’lere sevgi göstermek, daha önce sevgiyi hiç bilmemiş olan Kumap için her şeyden zor olacak ama buna katlanması gerektiğini bilecek.

Yedi yüzyıl sürecek olan bu seyahat sırasında Karadiyar aydınlanıp güzelleşecek, ışıktan doğan tüm renkler her yanı saracak. Kara Kral da içine çekilip oğlunun gelmesini bekleyecek. Sonsuz karanlığa erişmesi için bu küçük aydınlığa izin vermesi onu hiç üzmeyecek, her şeyin bir bedeli olduğunu bilecek.

Bu, yaşamın görüp göreceği son huzurlu yüzyıllar boyunca dünyanın kuzey tepesinde Kral Karbeyaz önderliğinde bir ülke doğup büyüyecek: Akdiyar.
Akdiyar yeryüzünün en aydınlık yeri olacak, yılın yarısında Gün hiç batmayacak, diğer yarısında ise aydınlığın onuru, milyonlarca ışıkla kutsanacak. Kral Karbeyaz’ın içi öyle duru, öyle nur dolu olacak ki bu güzelliğin tüm dünyada da var olmasını arzulayacak ve her gün Nurözlü Ölümdeğmez Kâhin Anya’ya soracak:
“Anya, akyüzlü güzel Anya, söyle bana, huzura muhtaç bir yer var mı dünyada?”

Ve Kral, okuyacak cevabı Anya’nın su damlası gözlerinden:
“İçiniz refah olsun Kralım, yeryüzünde hiçbir kuş acıya yakmıyor ağıdını ve hiçbir şair, gözyaşıyla ıslatmıyor kâğıdını.”

Böylece geçecek yüzyıllar, Akdiyar’a hizmet eden her Kral Karbeyaz, kendisine bırakılan mirası katlayacak; kalpler birbirine mutluluk, refah ve aydınlıkla perçinlenecek.

Yerin yüzeyi böyleyken altında Prens Kumap dört yüz yıl boyunca uğraşacak ve yerin ilk katına ulaşacak. Burada yaşayan ve kalbi yalnızlıkla narinleşen ilk Ecüc’le karşılaştığında, Prens Kumap ona bembeyaz bir kurdele sunup şimdiye kadar hiç çekmediği büyüklükte acıları göze alarak güzel sözler söyleyecek:
“Güzelliğinizi söndüren bu zindanda binyıllar kalmış olmanızı saygıyla karşılıyorum. Bu mukaddes göreve gösterdiğiniz sadakati tadabilmek arzusuyla size eşim olmanız için yalvarıyorum.
Elimdeki bu ak kurdeleyi, hasret kaldığınız aydınlığın ve sizi bu kara yalnızlıktan kurtaracak bir izdivacın nişanı olarak kabul edin.“

Yalan koktuğunu bilse de koca yüreğini bir anda huzur ve neşeyle dolduran bu sözlerin güzelliği karşısında bir kat daha kırılganlaşacak olan Ecüc, eğilip Ak Kurdele’yi alacak ve boynuna takacak. Çünkü her canlı, sevilmek ve kabullenilmek için yalanlara katlanır. Taktığı anda kurdele Ecüc’ün boynunu sıkmaya başlayacak, Prens Kumap acıyla yere yığılan Ecüc’le çiftleşecek ve kötülüğün tohumlarını onun rahmine serpecek. Ecüc Kumap’a eş olunca, kalbi de Kumap’ın kalbine eş olup kapkara kesilecek. Zorla karısı yaptığı dev Ecüc’ün gücüyle Kumap yerin ikinci katına daha çabuk ulaşacak.

İki yüz yıl sonra ikinci kata erişmeyi başaracak olan Kumap, Ecüc karısını kullanarak ikinci Ecüc’ü kandıracak, çünkü bir kez daha sevgi gösterecek ne tahammülü ne de gücü kalacak.
Ecüc, ikinci katın koruyucusu olan kardeşine sahte mi sahte sözler söyleyecek:
“Güzel kardeşim, ben geldim bak yanına, yalnızlığın sona erdi artık ve bu zor görev de bitti. Binyıllardır özlemini duyduğun yeryüzüne ve aydınlığa kavuşacaksın. Bak! İşte bu Ak Prens, bize bu kutlu haberi vermeye geldi, sana da bir hediye getirmiş, karanlığın soldurduğu saçlarını apak yapacak bembeyaz bir tarak. Al tara saçlarını ve layık olduğun mutluluk aksın içine.”

Yalan olduğunu bilse de dev yüreğini şeffaf bir mutlulukla dolduran bu hoş sözlerin verdiği güven sayesinde Ecüc, bir kat daha hassaslaşacak; ak tarağı alıp okyanus boyu saçlarını taramaya başlayacak. Çünkü her canlı, sevilmek ve güven duymak için yalanlara katlanır. İlk darbeyle birlikte saçlar kendi iradelerini bulacaklar ve devin tüm bedenini saracaklar. Kumap yerde çaresizce yatan devin rahmine kapkara tohumlar serpecek ve böylece ikinci eşine sahip olacak.

Prens Kumap iki sadık Ecüc’le devam ettiği bu habis yolculuğu sırasında eşlerine eş, gücüne güç katacak ve yüzyıl içinde geri kalan beş Ecüc’e de koca olacak.

Prens Kumap, dünyanın merkezi, siyahın özü Amle’ye ulaştığında nefretinin ve kötülüğünün coşkusu, huzuryırtıcı bir kahkahayla yeryüzüne değin çınlayacak.
Amle, Kumap’ın boğazından inip özüne ulaştığı an güç, bir daha el değiştirmemek üzere kötüye geçecek.

Yedi güzel yüzyılın sonunda, hasret ve nefretle beklediği o günün geldiğini hisseden Kara Kral, içine derin bir ışık çekip uykusundan uyanacak; bir yanardağ ağzına tüneyip oğlunu ve özlediği karanlığı bekleyecek.
Prens Kumap kalbine zincirli yedi dev gebe Ecüc’le yerin yüzüne çıktığında beyaz gökyüzü, prensin babasını bile ölüme sürükleyecek bir gücün azametiyle titreyecek.
Kumap, içinde olgunlaşan Amle’yi yeni doğan yedi erkek Ecüc’ün ağzına kusacak ve o an Sonsuz Üreyiş Efsanesi gerçekleşmeye başlayacak:
Her yeni doğan erkek Ecüc anasıyla çiftleşecek, her birleşmeden yedi Ecüc doğacak, doğacak olan Ecüc’ler de analarıyla çiftleşecek ve yine her birleşmeden yedi Ecüc doğacak. Yavrulardan yavrular, onlardan da onlar olacak; bu sonsuza dek sürüp gidecek. Ecüc’lerin savaşması gerekmeyecek, var olmaları yetecek.

Bilirsiniz, güzel olan her şey kısa sürer ya da bize öyle gelir.
İşte bu yüzden, Üreyiş’in başladığı gün Kral 7. Karbeyaz, her şeyden habersiz saf yüreğiyle Kâhin’in yanına gidip sadece ananeye uymak adına soracak o Diyar Tarihi kadar kıdemli soruyu:
“Anya, akyüzlü güzel Anya, söyle bana, huzura muhtaç bir yer var mı dünyada?”

İşte o an, Anya’nın gözlerindeki iki su damlası düşecek, geriye umutsuz, karanlık sözler bırakarak:
“Ah! Ne yana baksam, kapkara bir acının izlerinin biriktiğini görüyorum Ak Kralım. Her kula keşke doğmasaydım dedirtecek denli korkunç bir zulüm saracak dünyayı. Yedi yüzyıl, yedi kat dipte, yedi cellâdın nefesiyle biriken bir husumet geliyor, her güzelliği kendine benzetmeye.”

Her şeyi bilen ve bu yüzden sonsuz bir acıyla inleyen Anya’nın gözleri doğruyu söyleyecek.

Kral Karbeyaz hiçbir şeyin çare olmadığını bileceği için ağlayıp sızlamayacak, yenileceğini bildiği bir savaşa girerek barışla yıkanmış ruhunu kirletmeyecek. Dünyaya yakışmayan bir mutluluğu yedi yüz yıl sürdürebildikleri için atalarını saygıyla anıp tevazu dolu bir kabullenmişlikle son kez bakacak aydınlık gökyüzüne.
Sonra diyarında nurla yapılmamış tek nesne olan Kara Hançeri göğsüne saplayıp, kankarası bir karanlığın ülkesini ve tüm evreni sarmasına boyun eğecek.

Bu masal da burada bitecek; güzel değil ama olması gerektiği gibi.

Çevrimdışı milena

  • *
  • 42
  • Rom: 0
  • kafka'nın milenası
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yedi Eşli Kumap
« Yanıtla #1 : 11 Eylül 2013, 00:14:57 »
bunu kardeşlerime sesli bir şekilde okudum,çocuklarım olduğunda onlara da okumak için bir yere not etmeyi düşünmedim değil,klasik mutlu sonla biten masal anlayışının aksine bambaşka dünyaları seriyor okuyanın önüne,sizin de belirttiğiniz gibi "güzel değil ama olması gerektiği gibi" :)
yağmura aşık.