12 Nisan 1576
İnanamıyorum. Olan biteni olduğu gibi aktaracağıma dair kendime söz vermiştim halbuki. İki gündür kalemi elime almak alımın ucundan bile geçmedi bu kadar yoğunluktan. Handaki hesap güverteye uymaza benzer bir atasözünü hatırlar gibiyim. Her neyse, laf salatasını bırakayım da esas amacıma geleyim: İki gün önce, batıda yeni diyarlar keşfetme tutkusuyla, çok da kalabalık olmayan bir mürettebatla Londra’dan yola koyulan maceracılardan biri olarak yaşadıklarımı kağıda aktarmak niyetindeyim. Henüz her zamanki gemi işlerinden başka bir şeyle karşılaşmadığımdan yazıya dökebileceğim bir olay yok, ancak yine de en ufak ayrıntıları bile deftere nakletmeye kararlıyım. Kim bilir, bakarsın bir gün seyahatimde aldığım notlar sayesinde bir kitap yazabilir, Tanrı’ya kavuşmadan önce insanlık adına bir şey daha bırakabilirim. Ah, bir de yaşlanıp torunlarıma şömine karşısında maceralarımı anlatabilirsem benden daha mutlu bir kul olamaz herhalde.
13 Nisan 1576
Tanrım sana şükürler olsun! Dün geceki fırtınadan sen olmadan hiçbir şekilde kurtulamazdık. Ah, o sesleri bir duysaydınız! Gök gürlüyor, çığlıklar duyuluyor, dalgalar bir canavar gibi üstümüze atlıyordu. Şiddetli rüzgardan ana direğimiz bile kırıldı. Kaptan Martin yola kürek çekerek devam etmek yerine ana direği onarma kararı aldı. Şimdi birkaç kişi direği tamir etmeye çalışıyor, umarım işlerini bir an önce bitirirler de tekrar yola koyuluruz. Ne olursa olsun kitabıma ekleyebileceğim etkileyici bir anı oldu bu. İşte, çağırıyorlar beni. Yapılacak çok iş var.
14 Nisan 1576
Bu sabah masmavi bir gökyüzü karşıladı bizi, hava gerçekten çok güzel. Dünkü fırtınanın yerinde şimdi yüzümüze hafifçe yalayan yeller esiyor.
Bugün Theo adında Sussexli biriyle tanıştım. Yolculuğa katılma amacı benimkinden tamamen farklıymış: yeni dönemin Odysseus’u olmak istiyor. Durup durup Sirenlere rastladığımızda neleri yapmamam gerektiğini, Kirke’nin adasına düştüğümüzde bizi nasıl kurtaracağını anlattı. Mitolojiye olan bu merakını gençliğine veriyorum. Kutsal Kitap’tan anlattığım bazı olayları kafasını sallayarak geçiştirse de özünde iyi bir Hristiyan olduğunu biliyorum.
19 Nisan 1576
Birkaç gündür kayda değer bir vaka olmadığından günlüğümü boş geçtim. Gerçi bugün de bir şey yoktu ancak belki yazma alışkanlığımı geri kazanırım diye kalemimden çıkıyor bu kelimeler. Gemide de bir sessizlik var zaten. Keşif gezimiz sıkıcı bir yolculuğa dönüşüyor gibi. Umarım en kısa sürede heyecan verici şeylere tesadüf ederiz.
29 Ağustos 2047
Eh, bu kadar kaşiflik yeter. 16. yüzyılda yaşamış birinin anılarını yazma fikri kulağıma çok da matah gelmiyor artık. En iyisi gidip çay demleyeyim de öyle intergalaktik seyahatime hazırlanayım. Gemideki çay zehir gibi mübarek. Çaymatikten çıkıyor diye canımıza çektikleri şeyi bir içseniz...