Kayıt Ol

Orkun Uçar - Derzulya Serisi (Asi - Sin)

Çevrimdışı Ira Arel

  • **
  • 198
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Orkun Uçar - Derzulya Serisi (Asi - Sin)
« : 01 Kasım 2013, 12:50:11 »
“En büyük ego bile fark edilmeyi ister.”

SAVAŞ, DEHŞET VE KORKU…

DERZULYA’DA GÜÇSÜZLERE YER YOK!!!



Sarp alaylı bir ifadeyle güldü. "Anlamıyorsun değil mi? Milyarlarca insanın ölümünden bahsediyorsun. Öyle bir düzenden bahsediyorsun ki, insanların zalim yöneticilere ve korkunç, küçük tanrılara taparak yaşayacağı dehşet çağı... Sürgündeki var veya yok, kendi kafandaki çarpık bir fantezi dünyası oluşturuyorsun. İyi ama benim farkım ne olacak o zaman John. Herkes avcı olacak. Kötülük sıradan olacak. Oysa biliyor musun belki de ben kötülüğü, avcılığı farklı olmak için seçmişimdir. Çoğunluk olan şey sıradandır John. Ben şu anda farklıyım, olağanüstüyüm, hâkim olan ahlakın, iyi ve kötü kavramlarının dışındayım. Bu dünyanın kendi yarattığı yaşam stilinin tek temsilcisi olan bir türüm. Asiyim. Oysa senin düzenin beni sıradan yapacak. Dejenere olmaya, çürümeye ve çürütmeye mahkûm iktidar yapacak.
Ben bu olamam.

"Ben sıradan olamam."

Yeni basımdan sonra kapak değişiyor.






Mabedin derinliklerindeki daire şeklindeki bir odada Sin’in gördüğü en şaşırtıcı yaratık vardı. Cavlaklar onu insan sanıyordu, çünkü tıpkı robot gibi gerçeğinin üzeri örtülmüştü. Sin’in gördüğü ise bütün vücudunu kaplayan dövmelerinden alevler çıkan canlı bir ateşti.

“Sen ve ben”, diye fısıldadı… “Levh-i Mahfuz.”

Bedenindeki dövme harfler yavaş yavaş ortaya çıkmıştı. Hepsi mora yakın alevler içindeydi.

Bir şarkı mırıldanıyordu. Odadaki meşaleler sönmüştü, tek ışık kaynağı onun bedeniydi. Sin Sufi adına büyü denen bir gücün harekete geçtiğini anlamıştı.

“Ağır bir yüküm var,” dedi. “Binlerce yıldır taşıyorum onu. Paylaşmam gerekiyor. Heykel kadar hareketsiz ve bebek kadar çaresiz görünsen de çok güçlüsün. Sin, binlerce yıldır beklediği ilahım. Sende onun damgası var.” Yakıcı parmakları, derisinin üzerindeki Sin yazısı üzerinde geziyordu. Bu harfleri tanıyordu.

“Ama önce sana bir hikâye anlatmalıyım.”



Asi hakkındaki eskimiş düşüncelerim.
2005 yılında çıkan bir kitap Asi, o zaman Sarı İstila'nın çıkış tarihi 2007 olarak ilan edilmiş ama yıllardır sürekli ertelenmenin sonucunda nihayet 2013 yılında Sin : Sarı İstila adıyla bize bağışlandı. O yüzden kitap içeriğine pek giremeyeceğim, çünkü birkaç kez okumama rağmen içeriği unuttum ve kitabı da verdiğim arkadaşım kaybetti.
Şuan için söyleyeceğim, pek Türk Romanı okumayan ben, o zamanlar tesadüf eseri aldığım bu kitabı çok ama çok beğenmiştim ki okuyan nadir kişiler de benimle aynı görüşü paylaşmışlardır hep. Bir Türk yazardan Fantastik bir kitap olması da cabası. Kısaca yeni bir dünya yaratılıyor ve bu dünyayı yaratanlardan biri, onlara karşı çıkıyor, dünya geriye gidiyor, büyü, daha önce hiçbir romanda bahsi geçmeyen yaratıklar, kılıçlar, oklar... Lotr kadar olmasa da anlatımı o şekilde ve Orta Dünya kadar olmasa da, geniş bir dünyası ve farklı ırkları var. Umalım ki, Sin de bize o tadı versin.

Not: Bu iki kitap Derzulya Serisi Habis Üçlemesi'ne aittir. Diğer üçlemelerden iki kitap çıkmıştı ve isimleri Kızıl Vaiz ve Zifir'dir ki onların okumaya değer bir yanı yoktur.
"Bize aslında kim olduğumuzu göstren şey yeteneklerimizden çok SEÇİMLERİMİZ'dir."

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
“Sin -Sarı İstilâ” Raflarda
« Yanıtla #1 : 13 Kasım 2013, 12:55:31 »

Orkun Uçar’ın yıllardır merakla beklenen Derzulya serisinden Habis Üçlemesi’nin ikinci kitabı "Sin (Sarı İstila)" raflardaki yerini aldı!

Mabedin derinliklerindeki daire şeklindeki bir odada Sin’in gördüğü en şaşırtıcı yaratık vardı. Cavlaklar onu insan sanıyordu, çünkü tıpkı robot gibi gerçeğinin üzeri örtülmüştü. Sin’in gördüğü ise bütün vücudunu kaplayan dövmelerinden alevler çıkan canlı bir ateşti.

“Sen ve ben”, diye fısıldadı… “Levh-i Mahfuz.”

Bedenindeki dövme harfler yavaş yavaş ortaya çıkmıştı. Hepsi mora yakın alevler içindeydi.

Bir şarkı mırıldanıyordu. Odadaki meşaleler sönmüştü, tek ışık kaynağı onun bedeniydi. Sin Sufi adına büyü denen bir gücün harekete geçtiğini anlamıştı.

“Ağır bir yüküm var,” dedi. “Binlerce yıldır taşıyorum onu. Paylaşmam gerekiyor. Heykel kadar hareketsiz ve bebek kadar çaresiz görünsen de çok güçlüsün. Sin, binlerce yıldır beklediği ilahım. Sende onun damgası var.” Yakıcı parmakları, derisinin üzerindeki Sin yazısı üzerinde geziyordu. Bu harfleri tanıyordu.

“Ama önce sana bir hikâye anlatmalıyım.”

Alıntı
Derzulya’da kutsal kötülerin savaşı hız kesmeden devam ediyor.

Yayına hazırlığını Ayşegül Dursun ve Devrim Yalkut’un beraber üstlendikleri kitabın kapak tasarımı ise O. Selçuk Özdoğan’a ait. Tanıtım ve künye bilgileri için buraya tıklayabilirsiniz