Kayıt Ol

Hazzın Kaynağı

Çevrimdışı

  • ***
  • 581
  • Rom: 47
  • Hayvan Yemeyelim!
    • Profili Görüntüle
    • http://bulentozgun.blogspot.com/
Hazzın Kaynağı
« : 28 Ocak 2014, 20:39:58 »
Uyarı: Bazı ifadeler rahatsız edici olabilir. Bunun için özür dilerim ama öykünün amacına yönelik olduğu için değiştiremiyorum.



Hazzın Kaynağı

Kadını hem ellerinden hem de ayaklarından bağlamıştı. Böylesi daha rahat. Boyası aşınmış çelik bir karyolanın üzerindeki kadının kolları açıktı. Zoraki bir sarılmanın eşiğinde gibi. Çıplaktı. Adam onu bağladıktan sonra da soyabilirdi ama o zaman elbiselerini yırtması gerekirdi. Böylesi daha tutkulu olurdu belki; lakin adam her şeyin kusursuz bir sadelikte işlemesini diliyordu.

Oturma odasına gidip kazağını ve gömleğini çıkardı, cerrah hassasiyetiyle katlayıp dolabına yerleştirdi. Güzel. Şimdi belden yukarısı çıplaktı: Oldukça geniş bir göğüs kafesi, adaleli kolları vardı; elleri ince ve şekilliydi. İki metreye yakın boyu ve görkemli vücuduna rağmen yüzünde her zaman çocuksu bir ifade taşırdı. Gözleri açık kahverengi ve iriydi. Şimdi sıcak nefesiyle kuruttuğu dudakları ince ve güzeldi. Bıyığı yoktu, sadece kirli sakal. Sakalını kestikten sonra pürüzsüz yüzüne dokunur annesinin sıcak öpüşlerini hatırlardı. Güçlü çenesinde küçük bir gamze taşırdı.

Kıza doğru attığı her adım onu daha da heyecanlandırıyordu. Az sonra yapacaklarını hayal ettikçe içi şehvetle doluyor, gözbebekleri parlıyordu. Karyolanın dibine geldiği an soğuk metal yüzeye dokunarak dakikalarca bekledi; göğsündeki, nefesiyle körüklediği ateşi azaltmak istiyordu sanki. Kadının ne kadar kusursuz olduğunu; kendisinin ne kadar şanslı olduğunu düşündü. Sevgilim seni öyle çok seviyorum ki.

Kadının saçları siyahtı. Uzun. Çok az dalgalı. Parlak. Saçlarının bir kısmı sağ göğsünün üzerine dökülmüş, onu tanrıçalara benzetmişti. Gerilmiş çıplak bedenindeki en yüksek çıkıntılar, birer kubbe gibi dikilmiş göğüsleriydi. Göğüs uçları heyecandan sertleşmişti. Sırtüstü yatıyor olmasına rağmen kalçalarının yuvarlaklığı belirgindi; kadın sanki iki camdan kürenin üzerinde kıvranıyordu. Yukarı kavislenmiş beli, beyaz bir köprüydü. Sürtünen ipler yüzünden ayak bilekleri kızarmıştı ama büyülü ayakları hala bembeyazdı. Bembeyazlar.

Adam birkaç adım daha yaklaştı ve yatağın kenarına ilişti. Kadını baştan ayağa hayranlık ve tutkuyla süzdü. Sol elini kadının yüzüne yaklaştırdı ve serçe parmağına taktığı gümüş yüzüğün çıkıntılı yüzeyini kadının dudaklarına dokundurdu. Çenesine, boynuna ve sonra gerdanına. Kadın titredi.  Şehvetin çizgisi aşağı doğru ilerlemeye devam etti. Adam, kadının saçlarını yüzüğün yolundan çekti. Göğüs ucunda soğuk metali hissettiği an kadın inlemeye ve yalvarmaya başladı: “Korkuyorum.” Gözlerinden süzülen damlalar biraz rimelle karışıp gözlerinden kulaklarına doğru ilerleyen ve saçlarda son bulan kara bir yol oluşturdu.

Adam daha fazla dayanamayacağını hissetti. Pantolonun içindeyken de ne kadar büyük olduğu anlaşılan aletini dışarıya çıkardı, en gözü kara kadının bile kalbini korkuyla doldurabilecek kadar büyüktü. Gevşekçe sallamaya başladı. Ona alet diyordu çünkü kendini işinde uzman bir zanaatkâr gibi hissediyordu. İşimi seviyorum. Aletinin ucunu kadının göbek deliğine bastırdı, kadın zayıf, yorgun bir çığlık attı. Korkuyor. Kadının inlemeleri ve çığlıkları yükseldi, fondaki Bizet’in L'arlésienne süitiyle çapraşık bir uyum sağladı. Yalvar.

Adam doğruldu. Şiir. Ayağa kalktı ve bir hayvan, güçlü bir hayvan gibi solumaya başladı. Kadın nefretle karışık yoğun bir arzuyla adamın yerinde olmayı diledi: Önce sessiz, içinden; sonra yüksek sesle, dışına: “Seni geberteceğim!”

Adam o an, ondan beklenmeyen çevik bir hareketle yatağın üzerine sıçradı ve sıkıca kavradığı aletini tek hamleyle kadına soktu. Mükemmel. Dibe erişinceye dek. Çıkar. Alet ıslaktı. Tekrar, daha doyumsuz bir istekle soktu. Çıkardı. Sok! Çıkardı. Sok! Çıkardı. Kadın aletin girdiği her seferde sonsuz çığlıklar atıyordu. Ciğerlerinden gelen çığlıklar. Adam soktu, çıkardı. Yeter. Adam soktu ve öylece bıraktı. “Ne büyük haz!” diye inledi. Bütün soluğuyla: “Ben O’yum, efendiyim, Tanrı’yım ben!” Ve sustu. Kadın da son kez haykırdı ve adamın doygun sessizliğine katıldı.

Adam kadınının bir parçasıymış gibi görünen aletini ondan çıkardı ve ucunda yoğunlaşan sıvıyı kadının çoktan açılmış ağzına damlattı. Yaşamın kaynağı. Yüzüne, göğüslerine, bacaklarına, parmak uçlarına sürdü. Adam çok mutluydu o an, çünkü yaşadığı en soylu zevk bu edimden doğuyordu.

Her zamanki gibi hemen banyoya girdi. Büyük hazlarının kaynağı da olsa yaptığından hep utanırdı adam ve kendini kirli hissederdi. Günahkar. Pantolonunu çıkardı, duşun altına girdi. Sıcak. Duş kabinini dolduran yoğun buhar, adamın siluetini silikleştiriyor, onu bir ruha, arınmış bir ruha dönüştürüyordu ama yüzündeki zevk ifadesi canlı ve belirgindi. Aleti hala elindeydi. Onu yıkamaya başladı. Sevgiyle. Her noktasına hassasiyetle dokunuyordu. Onu hem çok seviyor hem de ona saygı duyuyordu. Aletini bir nesne değil, kişilikli bir canlı olarak görüyordu. Sert ve parlak yüzeyine, kusursuz ucuna hayranlıkla dokundu; sonra sıkıca kavradı. Onu böyle kavradığı anlarda kendini güvende ve güçlü hissediyordu. Ah, güzelim benim. Birlikte başardıkları ve başaracakları, içerideki gibi, mükemmel işleri düşündü, düşledi. Gururla sırıttı.

Aleti tertemizdi artık.
Pırıl pırıl.
Banyonun beyaz fayans zemininde kandan bir spiral dönüyordu.
Kabinden çıktı, üzerine siyah bir bornoz aldı.
Aletini kuruladı.
Kılıfına sokup çekmeceye yerleştirdi.
Ve cesedi bodruma indirmek için yatak odasına geçti.

-

2005 - Kütahya

Çevrimdışı emuk

  • **
  • 226
  • Rom: 3
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hazzın Kaynağı
« Yanıtla #1 : 28 Ocak 2014, 22:47:52 »
Dışsallaştırmaya gayet açık olan bir öyküydü. Çok güzel düşünülmüş. Son birkaç satırda saniyelerce ekrana baktım ve sonrasında yüzümde bir gülümseme oluştu. Şimdi baştaki tasvirlerin daha açık olması için tekrar okuyorum hikayeyi.

Ellerinize sağlık.
"A.Ö. 352 yılında, Mishamont ayının yirmi altıncı günü, Neraka şehrindeki Takhisis tapınağı yıkıldı. Ejderha kraliçe dünyadan sürüldü, orduları yenilgiye uğratıldı.

Bu zaferin onurunun büyük bir kısmı, ışığın güçleri için cesurca savaşmış olan mızrak kahramanlarına verildi. Ancak tarih kaydetmelidir ki; karanlıkta yürümeyi seçmiş bir adam olmasaydı, ışık kaybetmeye mahkum olurdu."

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Hazzın Kaynağı
« Yanıtla #2 : 31 Ocak 2014, 16:24:48 »
Fesat biriyim aklıma kötü şeyler geldi. Finalde, hafiften kendimden utandım ne fesatsın diye :) tebrikler.