Kayıt Ol

Gölgedekiler

Çevrimdışı Bars Elsa

  • **
  • 318
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Gölgedekiler
« : 26 Nisan 2014, 02:06:59 »
GÖLGEDEKİLER
     Yirmi metre kare odada iki kişi vardı. Yaşlı adam ve genç kadın. Yaşlı adam, ekose gömleğini son düğmesine kadar iliklemiş kemerle iyice sıktığı pantolonunu içine sokmuştu. Başında sekiz köşe bir kasket, elinde asası vardı. Sakalları özenle düzeltilmiş, köprücük kemiğine dek uzuyordu. Genç kız ise dalgalı ve siyah saçlıydı. Kısacık boyu ve pürüzsüz teni güzelliğini gözler önüne seriyordu. Kat kat dökülen kıyafeti dar pantolonuyla uyum içindeydi.
     Yaşlı adam, vasat bir marangozun elinden çıkmış sandalyede dimdik oturmakta, asasını yılların ona kazandırdığı asaletle tutmaktaydı. Gözlerinin ışığı sönmüş olmasına rağmen dolgun elmacık kemikleri yüzüne vakur bir ifade oturtuyordu. Asası, sandalyenin aksine ucuz bir işçilik ürünü değildi. Değiştirilen iklim yüzünden artık yetişmeyen, kolayca işlenebildiği halde bin yıllara boyun eğmeyecek kadar dayanıklı bir ağaçtan oyulmuştu. İnce işçiliği uzaktan görüldüğü vakit hayran bırakır, büyüteçle incelendiğinde ise adeta kişiyi büyülerdi.
     Genç kız yaşlı adamın bir metre önünde, iki kişilik koltukta oturmaktaydı. Kahverengi gözlerinin etrafını siyah kalemle boyamış, güzelliğine güzellik katmıştı. Yaşlı adam onu izlerken huzur buluyordu. Genç kız ise ne şikayetçiydi yaşıtlarının aksine bir ihtiyarla aynı odayı paylaşmaktan ne modern dünyanın nimetleriyle kendini oyalayamadığı için iç bunalımı geçiriyordu. Sadece kitap okuyordu küçücük parmaklarıyla sayfaları zarifçe çevirerek. Arada bir başını kaldırıp yaşlı adama bakmalarının ise açık bir nedeni yoktu.
     Yaşlı adam, derin bir iç geçirişin ardından kırışmış yanaklarına düşen birkaç damla yaşı titrek parmaklarıyla sildi ve asasını iki eliyle kavrayıp dudaklarını büklümlendirdi. Yıllar evvel ölen eşinin hatırası yine doldurmuştu dimağını. Artık elinde tek kalan, asası ve karısından yadigâr bir kolye idi. Onu yeleğinin iç cebinden hiç çıkarmazdı başına bir iş gelmesin diye. Zamanın kendisine adil davranmadığını düşünürdü. Herkes gibi onlar da ölüp toprağa karışacaktı ancak bunun her zaman karısıyla aynı anda olacağını düşünmüştü. İşte hayatın adaletsizliğine de bu noktada inanmıştı yaşlı adam.
     Tek tesellisi ise bazı zamanlar odasına gelip karşısında kitap okuyan genç kız idi. Kız, ona eski anılardan bir hediye, bir hatıra idi. Ne zaman hasrete düşse çıkıp gelirdi genç kız, yaşlı adamın yanına. Bunu zihnindeki görüntüler kadar iki kalbin damarlarından akan kanın birleşimiyle harmanlanmış asasına da borçluydu. Yaşlı adamın elinden eksik etmediği asa, o daha genç bir delikanlı iken yağmurlu bir gecede çıkagelen gizemli genç hanımın ona bir hediyesiydi. Ona ve biricik eşine…
     Yaşlı adamın yaşadığı diyar, gizemli öğretilerin, sihrin ve simyanın vücut bulduğu topraklardı. Her genç adamın ve hanımın asası, kader ortaklarının ruhlarının ete kemiğe bürünmüş evlatları tarafından işlenir ve çifte emanet edilirdi. Asa onların elinde gece kadar karanlık işlerde de kullanılabilirdi aydınlığı taşımak için de. Bazısı ise gölge gibiydi çiftlerin. Güneşin sıcağını da geçirmezdi gecenin zifirini de tam anlamıyla taşımazdı içinde. Yaşlı adam ve karısı da gölgedeydiler.
     Aşk gibiydi onların gölgesi ve aşk ile serinletirdi onları. İkisinin de tek umurunda olan birbirleri idi. Ne bitip tükenmek bilmeyen açgözlülükleri vardı ne de zaman kadar eski savaşların bir tarafında saf tutuyordu onlar. Sadece aşk için vardılar ve sihirlerini sadece bunun için kullanırdılar. Hayatlarını aşk olarak tanımladıkları her şeye adamışlardı. Sadece iki insanın birbirini sevmesi değildi onlara göre aşk. Birçok şeydi. Tanımlanamayacak kadar yoğun ve anlatılamayacak kadar fazla. Doğaydı aşk; yer, gök, ay, güneş, ağaç, nehir, kadın, erkek ve hayvanlar…
     Zamanın tozları kadının üzerine konduğunda yalnız kaldı yaşlı adam ve kendini yirmi metrekare odaya kapattı. Burası onun son nefesini vereceği yerdi. Asası ise ona hediye verirdi bazı zamanlar. Dimağında saklı kalan görüntüler asanın sihriyle karısını kapıdan içeri buyur eder, sessizce hasret gidermesine izin verirdi.

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölgedekiler
« Yanıtla #1 : 26 Nisan 2014, 08:23:00 »
Sıcak ve dokunaklı bir hikaye olmuş. Etliye sütlüye karışmadan, canavarlar makinalar, savaşlar, kurtadamlar da olmadan fantastik hikaye yazılabileceğini göstermişsin. Aşk en büyük fantazya değil midir zaten?
Teknik detaylar biraz aromayı bozmuş ama bir kaç dokunuşla hallolacak şeyler. Bazen arka arkaya gelen kısa cümleler ve "-idi" ekiyle bitenler ahengi bozmuş ama dediğim gibi birkaç dokunuşla kolayca hallolur. Elinize ve yüreğinize sağlık.

Çevrimdışı Bars Elsa

  • **
  • 318
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölgedekiler
« Yanıtla #2 : 26 Nisan 2014, 20:01:01 »
Eyvallah duhan, teşekkürler. :)

Çevrimdışı M.K.Immortal

  • **
  • 290
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölgedekiler
« Yanıtla #3 : 02 Mayıs 2014, 01:37:38 »
Acaba "Asa" seçkisi için yazılmış ama yerine daha iyisi düşünüldüğü için buraya koyulmuş bir öykü mü diye düşündüm açıkçası. Eğer öyleyse bu ayki seçkide şahane bir öykü bizi bekliyor olacak demektir :)

Cümleler zaten Bars Elsa kalitesinde :D Bir durum öyküsü için de gayet güzeldi. Ellerinize sağlık.

Çevrimdışı Bars Elsa

  • **
  • 318
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölgedekiler
« Yanıtla #4 : 02 Mayıs 2014, 22:26:22 »
Asa seçkisi için bir öykü yazacağım ama hala bir kurgu yapabilmiş değiim M.K. Bunu sadece pratik olsun diye, öylesine bir iki saat içinde yazdım. Beğendiğin için teşekkürler. Cümlelerim kendini belli ediyorsa, bir tarz oluşturabildiysem ne mutlu. :)

Okuduğun için teşekkürler. Eyvallah. :)