Buz gibi bir aralık gecesinde,ateş ile odunun seviştiği şöminenin önünde kana bulanmış kılıcını temizliyordu Mac.Şömineden gelen Sıcacık hava hafifçe yüzüne çarptı ve tüm alana yayıldı.Ama bu bile Mac’i rahatlatmaya yetmedi.Kılıcını sertçe yere atıp pencereye yöneldi.Dışarıda ölüleri taşıyan aile yakınlarının feryatları kulak tırmalıyor ve yürek parçalıyordu.Bağırışlar içinde yaşayan herkesin evlerine veya yatakhanelerine dönmelerini istiyorlardı.Mac daha fazla dayanamayarak tekrar sandalyesine oturdu.Beynini yakan görüntüler bir türlü aklından çıkmıyordu.Çok değil,2 saat önceydi.
Kılıçların çarpışma sesleri senfoni haline gelmişti adeta.Bir grup adam ,isyan çıkartmak istemişti.Ejderha Yuvası Loerd Krallığı’na baskın yapmak o kadar kolay değildi.Birileri belli ki heriflere emir vermişti.Çok az farkla Loerd Krallığı galip gelmişti.Ama Loerd Kralı Mac’in kız kardeşine mal olmuştu.Kimsenin 14 yaşındaki kızla ilgilenmediği sırada bir isyancı elindeki kılıcı kızın omurgasına saplayıp kaçmıştı.Ve en kötü tarafı Mac tam kız kardeşinin güvende olmadığını düşündüğünde gerçekleşmişti bu berbat olay.Bu dünyadaki tek varlığı tek sorumluluğuda buz gibi bir metal parçası yüzünden toz olmuş kar tanelerine karışmıştı.Mac daha fazla dayanamadı ve gözlerindeki yaşlar art arda boşaldı.Yanaklarından ve sonra uzun sakallarından süzülen her damla kız kardeşinin yüreğini ıslatıyordu sanki.
Birden kapı çaldı.Mac irkildi ve hemen göz yaşlarını silip kendini toparlamaya çalıştı.
Kapı açıldı.İçeri giren Mac’in en iyi arkadaşı ve Baş Muhafızı’ydı.
‘’Size kötü bir haberim var lordum’’ dedi iç çekerek.
‘’Bazen kötü haberler insanı dahada güçlendirir.Söyle !’’ Diye emretti lord.
‘’Ama bu sizin bahsettiğiniz şekilde değil lordum.Kansöken Hançer….
‘’Çalınmış.’’