Kayıt Ol

Düşveren

Çevrimdışı Loial

  • *
  • 39
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Düşveren
« : 04 Mayıs 2014, 20:06:38 »
                                  
      Daha önce paylaştığım bir öykü.. bir kaç ufak düzeltme ve isimde değişiklik yaparak tekrar paylaşmak istedim... okuyan herkese teşekkürler....

                             

                                      
                                             Düşveren

    
      
       Her şey gecenin bir vakti penceremden içeriye giren o küçük soluk tüylü iblisle tanışmamla başladı. Geçen onca yıla rağmen o anı zihnimde hala canlı bir şekilde hatırlayabiliyor olmam gerçekten çok tuhaf. Adı; Piygmibliss idi.
      
       Piygmibliss, bir keçi yavrusunu andıran siması ve başının iki tarafında minik boynuzları olan küçük bir yaratıktı. Sarıya çalan tekinsiz gözleri iki kara benekle çevrelenmişti. Çenesinde yer yer beyazlaşmış griye çalan sakalları ve minik kulakları vardı. Ayrıca iki ayağı üzerinde de durabiliyordu. Vücudunun bazı kısımlarında ve alnında belirip yok olan tuhaf simgeler taşıyordu. Fakat saydığım tüm bu özelliklerine rağmen, bedeni gözle net olarak seçilemeyen hayaletimsi bir görünüme sahipti. Yine de saydığım bu özelliklerinin tamı tamına doğru olduğuna eminim. Ancak beni en çok tedirgin eden korkutucu yanı konuşabiliyor olmasıydı elbette.
    
     Penceremde yoktan bir şekilde ortaya çıkan bu mistik yaratığı ilk gördüğümde neredeyse düşüp bayılacaktım. Fakat bu olmamış ve tuhaf bir şekilde kendimde onun sözlerine karşılık verme cesaretini bulmuştum.
    
    Bana yazdığım hikayeleri beğendiğini söylemişti. Hatta onlardan (sanki beni uzun zamandır tanıyormuş gibi bir rahatlıkla) kısa kısa bahsetmişti. Bende o an aklıma gelebilen tek şeyle benimle ilgili bu kadar şeyi ve daha kimseye dahi anlatmadığım hikayelerimle ilgili nasıl olurda bu kadar bilgi sahibi olabildiğini sormuştum ona… Çünkü sözünü ettiği bazı şeyler benim hakkımda gerçekten de kimsenin bilemeyeceği ayrıntıları barındırıyordu. Ancak beni bir yandan da ürküten bu sualime verdiği cevabı oldukça garipti.  
 Çünkü yazdıklarımın dışında içimde onlardan daha fazlasını gördüğünü söylemişti. Yalnız hayal ettiklerimi yazma kısmında beceriksiz kaldığımdan ve istersem bana bu konuda yardımcı olabileceğini de dile getirmişti. Fakat bunu eğlentili ve beni küçümser bir tavırla söylemişti.
    
    Ancak sözleri beni hazırlıksız yakalamıştı gerçekten ve bu beni onun varlığından rahatsız olmama rağmen ansızın büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı. Dedikleri son zamanlarda sürekli aklımdan geçen şeylerdi zaten. Çünkü yıllardır yazdığım öykülerin hiç biri şimdiye kadar karşılık dahi bulmamıştı. Yıprattığım onca zaman, hayal ettiklerim… Her şey boşa çıkmıştı. Hiçbir şey düşündüğüm gibi gelişmemişti. Artık bu içsel çabalarımdan vazgeçmeyi dahi düşünmüştüm son zamanlarda. Çünkü insanlar yazdığım şeylere sürekli ilgisiz kalmayı seçiyor ve bu beni büyük bir güçsüzlüğe itip bütün ilham kaynaklarımı git gide harap ediyordu. Ayrıca ‘’yazmak’’ bahsettiğim bütün bu her şeyden sonra artık bir ızdıraba dönüşmeye başlamıştı bende.
      Neyse… Sanırım geçmişte kalan o masum beklentilerimi ve iç çekişmeleri mi bir kenara bırakıp tekrar işin aslına gelmem daha iyi olacak!
    
      İlk olarak şunu kesin olarak söylemeliyim ki; Ona güvenebileceğime inanmam hayatımda yaptığım en ahmakça hataydı. Fakat bana söyledikleri ve gelecekte kazanabileceğim başarılardan bahsetmesi beni ona büyük bir aç gözlülükle çekmişti.
       Çünkü söylediklerini yıllardır gerçekten de büyük bir düşle bekliyordum.
       İnsanlar artık beni fark etmeli ve yazdığım onca şeyden sonra beni övmeleri gerektiğini düşünüyordum. Evet!.. Bunu kesinlikle hak ediyordum ve hak ettiğim bütün bu her şeyi o gece bu küçük mahlukat bana verebileceğini söylemişti.
      
       İstediği tek şey vardı. ''Onu da yazdığım bütün hikayelerime katmasını istiyordu.'' Bunu ilk duyduğunda o kadar şaşırmıştım ki, hiçbir şey demeden ona belki dakikalarca boş boş baktığımı çok iyi hatırlıyorum. Ama isteğinin ne kadar saçma bir istek olduğunu kendisi de sonradan fark etmiş olmalı ki, daha sonra bana belki arada birkaç istisna olabileceğini söylemişti. Bu kesinlikle diğerinden daha iyi bir öneriydi. Fakat hala saçma ve garip bir istek olduğu kısmı tartışılmazdı.
      
       O gece ona karşılık olarak söylediğim sözlerimi bir paçavra olarak kenara atıp kısaca geçiştirmek istiyorum. Çünkü nihayetinde ona güvenmiş ve söylediği her şeyi kabul etmiştim. Bu ikimizin arsında ki bozulmaz bir anlaşmaydı. Başka tercihler için artık geriye dönüş yoktu.
  
       Piygmibliss yanıma yaklaşarak, adını üç kez fısıldadı o gece ve bana onunla ilgili hayal etmeye başladığımda her şeyin kendiliğinden var olacağını söyledi. Söylediği her şey gerçekti. Çünkü onunla ilgili yazdığım karanlıkla kaplı bütün öykülerim insanlar tarafından sevilmişti. Bu yüzden başarılı olmam için çok uzun yıllar gerekmedi. Yayın evleri artık kendiliğinden kapımı çalar olmuştu. Aradan geçen şimdiye  kadar ki yıllardan sonra ise gelmiş geçmiş en büyük öykü yazarlarından biri, hatta beklide en iyisi olmuştum!
      
        Hayatımın iyiye gittiğini düşündüğüm zamanlar olsa da, Piygmibliss ‘in sanki gerçekten ona ait olan içsel dünyasını hayal etmeye kendimi iyice kaptırmam, her şeyi tam tersine dönüştürmeye ve hayatımın yavaş yavaş eskisinden daha berbat bir görünüme bürünmesine sebep olmuştu. Çok az uyumamın yanında kendimi sürekli işime veriyor ve çok az zaman yemek yiyordum. Tabii işin sonunda yazdığım her öykü büyük bir üne kavuşmayı başarıyordu . Zamanla Piygmibliss’i insanların zihnine iyice kazımıştım. Ya da belki de O kendisiyle ilgili olan bütün karanlık sırlarını benim zihnimden faydalanarak insanlara aktarmayı başarmıştı. Hatta çoğu kişi onun gerçekten var olduğuna dahi inanmıştı. Yazdıklarım onlara büyüleyici geliyordu. Tabii bende olduğu gibi Piygmibliss’ten korkmayı da öğretmiştim onlara.
  
     Piygmibliss ile ilgili söylemem gereken en önemli kısım ise yaptığım derin araştırmalar sonucunda onunla ilgili fikirlerimde ne kadar haklı olduğumu keşfetmemdir. Çünkü bu dünya dışı yaratığın geçmişine dair bir takım yazılı kaynaklar buldum. Oldukça eski olan bu yazıtların ne zaman ve kim tarafından yazıldığıyla ilgili kesin bir bilgi OLMASA DA bu yazıtların birkaç yüz yıl öncesinde yazıldığı su götürmez bir gerçekti. Bahsettiğim yazıtlarda bahsi geçen dünya dışı yaratığın tarifi Piygmibliss’e tıpa tıp uyuyordu. Yazar onun bir Düşveren olduğunu söylüyordu ve Düşverenlerle ilgili korkutucu bilgiler ortaya koymuştu.
    
      Yazara göre Düşverenler insanlarla bağ kuran ve bağ kurduğu kişinin hayal gücünü muazzam bir farklılığa dönüştürerek bundan beslenen bir yaratıktı. Yazar doğruluğundan pek emin olmasa da bu yaratığın gerçek iblisten sonra ortaya çıktığını savunuyordu.
       Bu benim için gerçekten korkutucu bir ayrıntı olmuştu. İblise hizmet eden bir yaratığın kuklası olmaktan daha kötü ne olabilirdi bilmiyorum. Tabi bizzat iblisle olabileceklerini saymazsak.
      İkinci kısımda ise kurulan bağın sonuçlarından bahsediyordu. Yazara göre Düşverenle kurulan bağ ilk başlarda sorunsuz görünürdü. Öyle ki bu bağı kuran kişi etrafında yer alan insanları da etkileyerek hayal ettiklerini bir nevi gerçekliğe dönüştürür ve ölümünden sonra bile insanların bunların gerçekliğine inanmasını sağlardı.
      
     Ayrıca yazara göre Mitolojik figürlerin hepsi (Tanrılar,kahramanlar ve onlarla ilgili yazılan her şey) abartılı bir Düşveren ürünüydü. Hatta bu konuyla ilgili yazıtlarda ilginç bir bilgi yer alıyordu. Bu bilgi beni ilk başta her ne kadar şaşkınlığa uğratmış olsa da doğruluğuna kesinlikle inanmıştım. Yazar  yazıtlarında Düşverenle bağ kuran kör bir adamdan bahsetmişti. Adamın kör olması her ne kadar ironik görünsede bu kişinin Düşvereni görmüş olduğundan şüphe duymuyordu. Ve bu kişi; Antik Çağ'da yaşamış olan İyonyalı büyük ozan Homeros’tan başkası değildi. İnsanların hayranlıkla bahsettiği ve eserleri yüz yıllar öncesine ait olan bu büyük ozanın batı dünyasını nasıl olurda bu kadar derinden etkilemiş olduğunu anlamak benim için şuan oldukça basit görünüyordu.
    
      Ancak son zamanlarda kendimle ilgili olan bu durumdan nasıl kurtulabileceğimi kavramaya çalışmam gerçekten beni yiyip bitiriyordu. Öyle ki, Düşverenlerle ilgili okuduğum bu yazıtları ilk bulduğumda; içinde en çok olmasını istediğim ve bulmayı arzuladığım tek şey kurulan bağın nasıl bozulabileceğiydi.
    
      Ancak bununla ilgili hayallerim her şeyi okuduktan sonra tamamen suya düşmüştü. Çünkü yazılanlara göre bağı bozmanın tek yolu ancak ölümle gerçekleşebiliyordu.
      Eğer bağ kurulan kişi kendi isteğiyle ölmeyi seçerse bağ bozulur ve Düşverende kendisiyle beraber yok edilirdi. Yazar bundan büyük bir ciddiyetle bahsetmişti. Öyle ki durumun ciddiyetinin kavranması için bağ kurulan kişinin geç kalınmadan kendi hayatına son vermesini belirtmişti. Yoksa sonuçları delilik gibi çok daha kötü şeyler doğurabilirdi. Tabi yazarın bu görüşlerinin doğruluğu su götürmez bir gerçekti.
      
       Ancak kendimi böyle bir şeye hazırlamam gerçekten de çok zordu. Ama günlerdir bunu düşünmeden edemiyordum.
       Fakat gerçek göz ardı edilmeden söylemem gerekir ki, insanlardan uzak kalmayı seçen ve onun aklıma girmesini seçen bendim. Tabi onun bana böylesine zarar verebileceğini hiç düşünmemiştim. Bu yüzden geldiğim son tamamen benim hatamdan kaynaklanıyordu. Çok ama çok yanlış bir seçim yapmıştım.
       Fakat kendimi sürekli korkan, savunmasız, küçük bir çocuk gibi hissetmekten yeterince yoruldum ve kazandığım onca başarıya ve üne rağmen artık buna dayanmakta fazlasıyla zorlanıyorum. Sanırım artık her şeye bir son vermenin zamanı geldi.
    
        

       Aleister Yelworc kalemini her zamankinden biraz daha zorlukla yazmış olduğu ve son kez karaladığı iki sayfalık kağıt parçasıyla beraber masasında bırakarak ayağa doğruldu. Yüzü çok solgundu. Çökük suratı ve son zamanlarda iyice zayıflayan bedeniyle her an düşüp bayılacakmış gibi bitkin duruyordu. Ama buna rağmen yapmaya karar verdiği şeyden hiçte vazgeçecekmiş gibi görünmüyordu. Adam sandalyeye üç adımla yaklaştı ve sol ayağını kaldırarak hemen üzerine çıktı. Tavandan sarkan ipin sağlam oduğunu denemesine hiç gerek olmadığını biliyordu. Bu yüzden ilmiği hemen boynuna geçirerek yapması gereken son işe odakladı kendini.
        
       Ne kadar da tuhaftı… Uzun zamandır kendini hiç bu kadar korkudan uzak hissetmemişti. Gerçekten de korkmuyordu… Bu onu kısa bir an için de olsa mutlu etmişti.
      Ardından sandalyesini hiç tereddüt etmeden yana itti. Ama bu onu beklediğinden biraz daha fazla bir acıyla karşı karşıya bırakmıştı.
      
      Evet! Nefes alamıyordu. Ama buna direnmedi. Saniyeler yavaş yavaş geçerken o seçtiği sona artık daha da yaklaştı. Beyninde çektiği acıya karşı tepki vermesi yönünde düşünceler belirse de her şey için artık çok geçti. Çünkü güçsüz kollarının o andan sonra yapabileceği hiçbir şey yoktu. Gözleri yavaş yavaş sönmeye başladı. Fakat tamamen kapanmadan önce pencerede duran bir şeyi fark etmiş ve acıyla can çekişen göz bebekleriyle oraya odaklanmaya çalışmıştı..
        
      Evet! Bu oydu ve elinde az önce yazdığı kağıt parçalarını tutuyordu. Daha sonra bakışlarını büyülenmişçesine incelediği kağıt parçasından alarak mutlulukla ona dikti. Aleister Yelworc o an bir şeyi fark etti. Piygmibliss karşısında o kadar net görülebiliyordu ki, onu ilk ve son kez gördüğü o eski soluk görüntüsünden en ufak iz kalmamıştı. Bu yaratık kesinlikle onun eseriydi.
      Bakışlarını pişmanlıkla son kez yaratığa dikerken, Pygmybliss ona sinsi bir eğlentiyle gülümsedi ve ona duyabileceği net bir berraklıkla; bu yazdıklarının en güzeliydi Aleister... Dedi.    
    


Çevrimdışı inanakmugan

  • *
  • 8
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: PYGMYBLİSS
« Yanıtla #1 : 04 Mayıs 2014, 22:11:02 »
Ben çok beğendim. Anlatım çok akıcı ve sade. Bence bu üslup bir eser basmak için yeterli. Başarılar dilerim.
Hikaye denemelerim için :

inansworld.blogspot.com.tr

Çevrimdışı Loial

  • *
  • 39
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: PYGMYBLİSS
« Yanıtla #2 : 06 Mayıs 2014, 19:14:49 »
Ben çok beğendim. Anlatım çok akıcı ve sade. Bence bu üslup bir eser basmak için yeterli. Başarılar dilerim.
   
   Bana sorarsan daha yolun çok çok başındayım inanakmugan... Ayrıca ben öyle çokta yazan biride değilim. Yorumun için teşekkürler... 

Çevrimdışı BerkeB

  • ***
  • 494
  • Rom: 7
  • Onu bulan herşey'i bulur
    • Profili Görüntüle
Ynt: PYGMYBLİSS
« Yanıtla #3 : 06 Mayıs 2014, 19:28:18 »
Daha okuyamadım ama başkası sormadan ben sorayım nedir bu PYGMYBLİSS?
Bakmayın şiir yazdığıma romantik değilim :).

Çevrimdışı Light

  • **
  • 359
  • Rom: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: PYGMYBLİSS
« Yanıtla #4 : 06 Mayıs 2014, 20:55:26 »
                                                     
         Saniyeler geçti ve seçtiği sona artık daha da yaklaştı. Beyninde çektiği acıya karşı tepki vermesi yönünde düşünceler belirse de her şey için artık çok geçti. Çünkü güçsüz kollarının o andan sonra yapabileceği hiçbir şey yoktu. Gözleri yavaş yavaş sönmeye başladı. Fakat tamamen kapanmadan önce pencerede duran bir şeyi fark etmiş ve acıyla can çekişen göz bebekleri korkuyla ona odaklanmıştı.
        
         Bu oydu ve elinde az önce yazdığı kağıt parçalarını tutuyordu. Daha sonra bakışlarını büyülenmişçesine diktiği kağıt parçasından alarak mutlulukla ona dikti. Aleister Yelworc o an bir şeyi fark etti. Pygmybliss karşısında o kadar net görülebiliyordu ki, onu ilk ve son kez gördüğü o eski soluk görüntüsünden en ufak iz yoktu. Bu kesinlikle onun eseriydi. Bakışlarını pişmanlıkla son kez yaratığa dikerken, Pygmybliss ona eğlentiyle gülümsedi ve ona duyabileceği net bir berraklıkla; bu yazdıklarının en güzeliydi Aleister... Dedi.    
    

    Beğendim ama bir mantık hatasına değinmeden geçemeyeceğim.Öncelikle bir insan boğulurken göz bebeklerini hiçbir insan sabitleyemez ve bu göz bebekleri sönmeye başladıktan sonra oluyor.İnsanlar oksijensizlikten tepkiler vermeye başlarlar, havaya tekme atmak gibi ve bu istemsizce olur, insan kontrol edemez.Oksijen gitmeyen beyin de düzgün çalışmaz.Ayrıca sadece tepki acıya verilmez, burada boğulmayı biraz küçümsenmiş bir şekilde anlatmışsınız bana kalırsa.
    Pyg-my-bliss ismini nasıl buldunuz merak ettim.Açılımı bu şekildeyse tabii. :)
Alıntı yapılan: W.S.
Yet do thy worst, old Time; despite thy wrong
My love shall in my verse ever live young.

Çevrimdışı Loial

  • *
  • 39
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: PYGMYBLİSS
« Yanıtla #5 : 06 Mayıs 2014, 23:29:38 »
 
     

[/quote]
    Beğendim ama bir mantık hatasına değinmeden geçemeyeceğim.Öncelikle bir insan boğulurken göz bebeklerini hiçbir insan sabitleyemez ve bu göz bebekleri sönmeye başladıktan sonra oluyor.İnsanlar oksijensizlikten tepkiler vermeye başlarlar, havaya tekme atmak gibi ve bu istemsizce olur, insan kontrol edemez.Oksijen gitmeyen beyin de düzgün çalışmaz.Ayrıca sadece tepki acıya verilmez, burada boğulmayı biraz küçümsenmiş bir şekilde anlatmışsınız bana kalırsa.
    Pyg-my-bliss ismini nasıl buldunuz merak ettim.Açılımı bu şekildeyse tabii. :)
[/quote]

       
Daha okuyamadım ama başkası sormadan ben sorayım nedir bu PYGMYBLİSS?
     
         Söylediğin mantık hatası kısmında haklı olabilirsin Clurke... O gün aklıma ne geldiyse yazıvermişim. :D Boğulma kısmı daha iyi olabilirdi. PYGMYBLİSS isminin nereden geldiğine gelirsek oda biraz tuhaf oldu aslına bakarsanız... O gün internette keçilerle ilgili bir habere denk gelmiştim. :D PYGMY afrika familyasından olan bir keçi. Cüce keçide deniliyor galiba.
         Öykümde Mistik bir yaratık yaratmam gerektiğini düşünürken o an bu çıktı ortaya. PYGMY'e karanlık bir hava katsın diyede Bliss'i ekledim.       
         

Çevrimdışı M.K.Immortal

  • **
  • 290
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: PYGMYBLİSS
« Yanıtla #6 : 10 Mayıs 2014, 17:35:45 »
Güzel bir öyküydü. Özellikle ilk paragrafta son bir-iki aydır kendi içimde yaşadığım karmaşayı gördüm :D Sonlara doğru daha detaylı bilgiler bekledim açıkçası. Daha doğrusu vurucu bir son istedim. Belki şizofren hikayesine döner diye düşündüm mesela. Ama bu haliyle de güzeldi.

Ellerinize sağlık.

Çevrimdışı Loial

  • *
  • 39
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: PYGMYBLİSS
« Yanıtla #7 : 10 Mayıs 2014, 19:08:01 »
Güzel bir öyküydü. Özellikle ilk paragrafta son bir-iki aydır kendi içimde yaşadığım karmaşayı gördüm :D Sonlara doğru daha detaylı bilgiler bekledim açıkçası. Daha doğrusu vurucu bir son istedim. Belki şizofren hikayesine döner diye düşündüm mesela. Ama bu haliyle de güzeldi.

Ellerinize sağlık.

         Okuduğun için saaol IMMORTAL...
         Aslına bakarsan öyküyü yazarken daha derinlere inme isteğine kapılmıştım. Belki daha detaylı bir öykü çıkarabilirdim ortaya. Fakat zora girmeyip kısa ve öz olmasından yana kullandım tercihimi. Şuan için kısa ve sade bir öykü var ortada... Belki yazarın  PYGMYBLİSS hakkında yazdığı bir kaç öyküsünü yazmaya kalkışabilir ve yazarın geçmiş yaşantısını konu alan bir şeyler yazmaya yeltenebilirim. Bilemiyorum... Ama benimde içime sinmedi... :D Bu arada kendi içinde yaşadığın karmaşayla ilgili hislerini çoğu kişi yaşıyor zannedersem. Ama her şeye rağmen yazmak yine de güzel :D :D

Çevrimdışı Loial

  • *
  • 39
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Piygmibliss
« Yanıtla #8 : 23 Ekim 2016, 19:41:30 »
..