Kayıt Ol

Ursula K. LeGuin'in Harry Potter Hakkındaki Düşünceleri

Çevrimdışı Auguste Dupin

  • **
  • 84
  • Rom: 8
  • geceleri esen terör
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ursula K. LeGuin'in Harry Potter Hakkındaki Düşünceleri
« Yanıtla #15 : 07 Nisan 2015, 14:42:55 »
Le Guin'in beklentisinin yüksek olmasını elbette anlayabiliyorum. O, ustalığından beklenen bir şekilde çok teknik bir detayın eleştirisinde bulunmuş, ki bu bile aslında kitabın onun öncesinde kalan başka birçok temel meseleyi halletmiş olduğunu gösteriyor ki eleştiri bu kadar ayrıntıya inmeye kalmış.
Bu kadar yüksek bir beklentiyle yaklaşmadan önce eserin fantastik edebiyat içindeki yerini de değerlendirmeye katmak gerekli bence, ki eleştirinin 2004 yılında yapıldığını ve o yılda serinin tamamlanmadığını, üstelik Le Guin'in de henüz sadece en basit düzeydeki ilk kitabı okuduğunu varsayarsak, ilerleyen dönemde seriyi fantastik edebiyat içindeki gerçek konumuna kendisinin de yerleştirmiş olması muhtemel. Ondan öncesi zaten herkes için muğlaktı. Eğlenceli bir kitaptı sadece.
Serinin orijinal olduğu için övülen kısmı, klasik mitolojiyi modernist bir bakışla yeniden yorumlayarak hikayeye dahil ediş şekli. İnsanın doğaya etkenliğinden büyücülerin tüm insanlara etkenliğine, oradan da safkanların hepsine egemenliğine kadar, hakimiyet kurma yarışının yarattığı sorunlar çevresinde şekilleniyor ana hikaye ve karakter ilişkileri. Bir "At Adam - Umbridge" ilişkisinde bile bunu görürüz.
Eseri anlamlandırırken kullanılacak dışsal bilgiler minimum düzeyde olduğunda bile, yani bir çocuğun bakış açısından bile salt olarak kurgunun kendisi okuru tatmin etmeye yetiyor. Eserin küçük yaştaki hayran kitlesi böylece yakalanıyor. Yaş büyüdükçe, okurun eseri anlamlandırırken kullandığı dışsal bilgiler de artıyor,
böylece esere yüklediği anlam da her yaşta zenginleşiyor, serinin sonraki kitaplarından beklentisi de ona göre tekrar tekrar şekilleniyor. Fakat okurun dışsal bilgi birikimi eserin havuzundaki birikimi aştıktan sonra, eserin artık okuru eskisi kadar tatmin etmez olacağı da açık.
İşte ondan sonra ancak daha yukarılardaki serilere gözünü dikmeye başlıyor insan. 11 yaşındayken fantastik edebiyata Silmarillion ile başlamış olsaydım, bir daha uzun bir süre fantastik edebiyata yaklaşır mıydım, bilmiyorum. Hiçbir şey anlayamazdım ve herhalde bir yaşa kadar içimde bu türe karşı bir önyargı olurdu.

Harry Potter serisi yalnızca bir başlangıç olabilirdi. Rowling bomboş geçirdiği yıllarını, yarattığı kemikleşmeye son derece müsait evreni sağlamlaştırmakla; yeni hikayelerle, tarihi anlatılarla, başka karakterlerle doldurmakla ve daha derin hikayeler yazmakla geçirebilirdi. Ama böyle bir şey yapmadı. Bunu istemedi. Başladığı işe devam etmedi. Evreni Harry Potter gibi kısıtlı bir alanla bırakmayı tercih etti. Serinin bitiminin ardından okurlara verebildiği en iyi şey ise Pottermore gibi saçma sapan, işe yaramaz bir şey oldu. Bazen onun yarattığı şeyden çok sıkıldığını düşünmüşümdür.

Yine de Harry Potter serisi bugün hala açıp rastgele bir bölümünü zevkle okuyabildiğim, eserin kendi mantık kuralları üzerine düşünebildiğim ve "Ya o değil de, ben Muggle'ın tekiyken çocuğum Muggle doğumlu büyücü filan çıksa kıskançlıktan nasıl çatlardım haa, nefret ederdim çocuktan resmen." diye düşünerek eğlenebildiğim bir seri. Keşke daha fazlası olsa. Anlam olarak fazlası da aslında. Bir neslin büyürken korktuğu, üzüldüğü tüm şeylerden saklanmak, sakinleşmek, moral toplamak için başvurduğu, ortak ilgi alanları etrafında kendisi gibi arkadaşlar bulduğu en değerli sığınak oldu senelerce.

https://youtu.be/zYCx_7J1MDk

“House”
Sometimes I think it’s like I live in a big giant head on a hilltop
made of papier mache, a big giant head of my own head.
I polish the eyes which would be windows, or
mow the lawn, I mean this is my house we’re talking about here
even if it is a big giant papier mache head that looks just like mine.
And people who go past
in cars or buses or see the house the head on the hill from trains
they think the house is me.
I’ll be sleeping there, or polishing the eyes, or weeding the lawn,
but no-one will see me, no-one would look.
And no-one would ever come. And if I waved no-one even knows it was me waving.
They’d all be looking in the wrong place, at the head on the hill.
I can see your house from here.
-Neil Gaiman

Çevrimdışı virolen

  • *
  • 3
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ursula K. LeGuin'in Harry Potter Hakkındaki Düşünceleri
« Yanıtla #16 : 14 Mayıs 2015, 09:18:45 »
Auguste Dupin'in söylediği çoğu şeye katılıyorum.

LeGuin'in yaptığı şey aslında çok temel ve aslında çok teknik (edebi teknik) bir şeyin eleştirisi. Daha iyisi yazılana kadar her zaman fantastik/bilim kurgu hep benzer şeyleri anlatır. Bizlerse farklı olanları bu şekilde ayırt eder ve üzerine konuşuruz.

LeGuin'in söyledikleri teknik bakımdan doğru bir noktada duruyor. Konu içinde şöyle bir parantez açalım bu noktada. Daha önce okuduklarınızı aklınıza getirin bir. Karakterlerde şunlar hiç mi yoktu?
- Normal çevresinde işe yaramaz, ahmak, beceriksiz vb görünen biri, ortam değiştirdiğinde aslında çok yetenekli, cesur, muhteşem vb özellikleri olduğunu fark eder.
- Karakter yeteneklerine ve gücüne sırt çevirip "sürgünü tercih eder" ya da geride durmayı, normal bir hayat vb sürmeyi ister
- Ortada yok edilmesi gereken bir şey muhakkak vardır ve bu kötü bir şeydir. Yüzük, hortkuluk, madalyon, gölge vb vb bunlara örnektir.
- İyi olan başlangıçta muhakkak naiftir. Tüm olan bitene rağmen kibardır, herkese zarif davranır ve olabildiğince kendi halinde kalmaya çalışır ama şartlar onu muhakkak zorlar.

Yukarıda yazdıklarım, oyun motoru gibi düşünülebilir. Kurgu bunların üstüne inşa edilir. Farklı olan nedir peki bu durumda? Örneğin her şeye rağmen gölgeni kucaklayabilmektir (Ged). Bir daha huzurla geri dönemeyeceğini bildiğin köyünü, beklenmedik bir macerayla terk edebilmektir (Bilbo, Frodo). Farklı olanı koruyabilmek için kendini feda edebilmektir (Lord Rem İr Estraven). Bir şeylerin "üstün" olduğunu kabul edip taraf seçmek yerine, çoğunluk tarafından "altta" görüleni koruyabilmek için cesaretini toplamaya çalışmaktır (Harry). Çok istesen de sana sonsuz gücü bahşedecek olana dokunmama iradesini gösterebilmektir (Galadriel).

Ancak her hikaye ilerledikçe kendini belli eder. Harry Potter yedi kitaba yayılmış bir metin (Örneğin LeGuin'in Karanlığın Sol Eli adlı kitabı gibi tek cilt değil (bu noktada da kabul edelim, Harry Potter pazarlamanın kurbanı olan bir metin. Çoğu insan "hayran" olmanın ötesine geçip metnin alt katmanına inemedi). Bu nedenle anlatmak istediği konuyu çooook sonra söylüyor. İlk kitapsa, diğerlerinin yanında, kendini kanıtlamaya çalışan bir çocuğun pervasızca işlere bulaşmasını anlatan bir metin olarak kalıyor. Pazarlama faktörüyle fenomen haline getirilmesi ve olayın (aynı kendinin yıllar önce yazdığı gibi) bir sihir okulunda, yatılı okul hikayesi şeklinde geçiyor olması, Ursula ablamızın gözünde Joanne ablanın işini değersiz kılmış durumda. Olay da bundan ibaret.

Tabi bir de Ursula ablamızın hayata bakış açısıyla Joanne ablamızınki çok farklı ve bunlar her ikisinin de metinlerine yansımış durumda. Joanne ablanın daha liberal bir kafa yapısı var (Hermione örneğin yasayla "EvCinleri'nin refahını ilerletmek" ister. Daha köklü bir çözüm bulmak (sihir toplumunu değiştirmek mesela) aklına gelmez. Ev cinleri neden köledir ve Ev cinleri köleliklerinden neden hoşnuttur, asıl sebep nedir araştırmak yerine sadece "iyi şeyler yapmak" isteğiyle ayağa kalkar. Ki bu laf daha da uzar). Ursula abla ise anarşisttir ve bir bakıma, özellikle son dönemlerde, kafası biraz karışıktır. Metinlerinde çoğunlukla var olan sıkıntıları aktarır aktarmasına ama onun da daha köklü çözüm arayışı (aynı Hermione örneğindeki gibi) sınırlıdır. Birbirlerine eleştirilerini sunarlarken bunun da önemli bir faktör olduğunu söyleyeyim.

O haklı bu haklı diye bir yorum yapmayacağım, eleştiri denen şey çok katmanlı bir çözümleme yapma işidir ve yukarıda yazdıklarım bu noktadan hareketle yazıldılar. Her iki yazar da farklı olan bir şeyler söyleyebildiler ancak, bunu hatırlamakta her zaman fayda var.
Derken ayın önünden bir bulut geçti. Gitmişlerdi.

Çevrimdışı maviadige

  • **
  • 161
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Ursula K. LeGuin'in Harry Potter Hakkındaki Düşünceleri
« Yanıtla #17 : 09 Mart 2016, 19:55:40 »
Doğru ya da yanlış kendi görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Yazdıklarımı (bir Harry Potter hayranı olarak) eleştirilere kuru, yersiz bir karşı çıkma olarak görmeyin. Kimsenin düşüncesini değiştirme gibi derdim yok sadece kendimce doğru olanı söylemek istiyorum.

Bir kitabı iyi yapan şey bence okurda bıraktığı etki ile doğru orantılı olarak artar. Harry Potter en sevdiğim fantastik seri. Ondan başka ne okuduysam da o kadar tat alamadım. Belki başka kitaplar mükemmel ve ağdalı bir dille yazılmış, savaş vb. durumlar çok iyi tasvir edilmiş, kurgu şimdiye dek görülmemiş bir şey üzerine kurulmuş olabilir. Ama bu benim için önemli değil. Hislerime en fazla etki eden kitap/yazar benim gözümde daha başarılıdır.

Harry Potter serisinin eleştirildiği bu noktaya katılmıyorum. Bence J.K.R gayet de günümüz dünyasından yansımalar sunmuş okuyucuya. Gerçek hayatta nelerle karşılaşıyor insan. Seri hakkında "birileri sıradan olduğu için aşağılandı, üstün olduğunu iddia eden büyücü topluluğu şunları yapıyordu" diye olumsuz düşünmek ne kadar doğru bilemedim. Çünkü ben yazarın kesinlikle çocukları "özel olmak ayrıcalıktır ve özelsen kötü davranabilirsin" gibi bir düşünceye yönelttiğini sanmıyorum. Romanda insan ilişkileri üzerinde de çok durulup gerekli mesajlar verilmiştir zaten. Gerçeklerin dışına çıkıp da farklı şeyler yazsaydı bu kez de yapmacıklıkla mı suçlanacaktı J.K.R merak ediyorum.
Yakından bakarsan güzelleşecek.
Uzun süre bakarsan sevimli olacak.
Sen de aynısın...

-School 2013-