Kayıt Ol

Hanedan Savaşları

Çevrimdışı Himfëa

  • *
  • 7
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Hanedan Savaşları
« : 26 Mayıs 2014, 21:15:20 »


Hanedan Savaşları


Ens Hanedanlığı

Aes üzerinden tüm kaos yükünü atmış yeryüzüne inen Tanrılar, Aes'i huzura kavuşturmuştu. Ayakta kalan sayılı hanedanlardan olan Ens Hanedanlığı, Orta Aes'te yer alıyordu. Aile lideri Holeson Ens, Tanrılar tarafından pek sevilmezdi. Savaştan önce müttefik olduğu hanedanlar ile bir muhabbetinde Tanrılara küfür etmiş, onları kızdırmıştı. Aes'e uzun zaman önce hakim olan kaosa ortaklık etmişti. Bu yüzden hanedanlık çok eskiden Orta Aes'te yaşamasına rağmen savaştan hemen önce Kuzey Aes'e sürülmüştü. Savaş başladığı zaman tüm Aes ne yapacağını bilmezken, Ens Hanedanlığı lideri Holeson, ailesini kurtarmak adına herkese görev verdi. Aileyi ayakta tutmak için, kadınlara ailenin yeni kalacağı yeri bulma görevi, gençlerin bazılarına ve çocuklara birlikte savaşmayı ve yaşlılara ise diğer hanedanlarla dost antlaşması imzalaması için görevlendirdi.  
Misog Hanedanlığı

Uzun zaman önce, Misog Hanedan'ı yegane lideri Deinxam Misog, diyar diyar kendi ailesi için uzun süreyle kalacak bir yer arıyordu. Dünya'ya kaos hakimdi. Her gün ayrı bir savaş oluyor, ve tüm hanedanlar yok oluyordu. Durumdan endişelenen Deinxam Misog, Güney Aes'e yerleşmeyi uygun gördü. Bir çok savaş geçirdiler. Büyük babasına yemini olan Deinxam, hiç bir zaman yılmadı ve ailesi için canını vermeye her zaman hazırdı. Deinxam'ın boy boy çocukları oldu, çocuklarının çocukları, ve torunları. Hanedanlık yeniden canlanıyordu. Savaş bitmek üzereydi. Ama Misog Hanedanlığı'nın kaderini etkileyen tek bir hadise kalmıştı. Tanrılar yeryüzüne inmiş ve Aes'e vakti zamanında hakim olan kaosun sorumlusunu arıyordu. Deinxam, her ne kadar savaşa katılmasa da, Güney Aes'te ayakta kalan tek hanedanlık olduğu için, Tanrıların dikkatini çeken bu olay yüzünden Deinxam, hayatının geri kalanını tek başına geçirmek için dipsiz kuyuya atıldı. Ailenin genç ve güzel kızı Mi tahtın başına geçmişti. Henüz 16 yaşındaydı. Ne yapacağı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Çok büyük görevleri, istemese de üstlenmişti...


Bölüm 1: İlk Görev

    "Sanırım ne yapacağımızı biliyorsunuz." dedi Holeson Ens. Kocaman bir vadinin ortasında, karşısında Ens Hanedanlığının en genç üyesi, kendi öz oğlu Muvio Ens ve hemen yanında ailenin hizmetkârı Bomo duruyordu. Bomo, Aes dilini bilmez, kendince el hareketleriyle ve mimikleriyle kendini anlatırdı. Muvio Ens ise hanedanlıkta çocuk yaşında sivri diliyle ve zekasıyla kendinden söz ettirirdi.

     "Ölmemiz dışında mı baba?" dedi Muvio. Holeson Ens, elinde vadiye gelmeden önce bileylediği baltayla son bir defa daha ağaca vurdu. Muvio'yu duymazdan geliyordu. Alnındaki yer toprağa akıyor, ve her aktığında "cıs" diye bir ses çıkarıyordu sanki. Güneş o kadar tepedeydi ki, altında zincir zırhlarla boncuk boncuk terliyorlardı. Kuzeyde olmalarına rağmen kış çoktan Aes'ten gitmişti. Umut gibi.

     Bomo, yılların yorgunluğuyla nasır tutmuş elleriyle Holeson Ens'i omuzlarından sarstı. Konuşamıyordu, ama telaşla bir şeyler anlatmak istiyor gibiydi. Holeson Ens, sarsıntıdan dolayı elindeki baltayı yere düşürdü, ve baltanın sopa kısmı kırıldı. Holeson Ens kaşlarını çattı.

     "Ne demeye sarstın beni Bomo?"

     Bomo eliyle Holeson Ens'in arkasını işaret etti. Muvio, Bomo'nun gösterdiği yere baktı ve ağzı açık bir şekilde kaldı. Holeson Ens, sol tarafından arkasına döndü ve döndüğü gibi gözleri faltaşı gibi açıldı. Karşsında Aes'in en büyük Tanrısı Wozhut vardı. (Wozhut, Aes'i yaratan Tanrı) Wozhut devasa boyuttaydı. Diğer tüm Tanrılar birleşse, büyüklük olarak Wozhut'u geçemezlerdi. Güç olarak ve bilgelik olarak ta. Wozhut, kocaman elleriyle Holeson Ens'i kavradı ve yukarı kaldırdı. Holeson Ens, debeleniyor, aşağıya inmek için elinden geleni yapıyordu.

     "Bırak beni seni koca..."

     Tüm hava bir anda karardı. Tüm doğa olayları aynı anda oluyordu. Vadi ortadan ikiye yarılmıştı. Şiddetli yağmur yağıyor, vadinin üst kısmında heyelan gerçekleşiyordu. Art arda bir şimşekler çakıyor ve gök gürültüsü vadiyi inletiyordu.

     "Bir daha küfür etmeden önce iyi düşün derim Holeson!" Wozhut'un sesi aşırı kalın ve toktu. Tehditkar bir biçimde konuşuyordu. Holeson iki eliyle de ağzını kapadı. Aşağıda Bomo, Wozhut'un ayaklarına sarılmış, uykuya dalmıştı. Horlama sesi, gök gürültüsüyle kapışacak düzeydeydi. Muvio ilk defa bir Tanrı gördüğü için şaşkındı ve olduğu yerde öylece hareketsiz duruyordu.

     "Senin yüzünden Aes'e kaos hakim oldu. Neredeyse tüm hanedanlıklar yok oldu. Ens Hanedanlığı ve güneyde yer alan Misog Hanedanlığı dışında. Eğer sen ve ailen hayatta kalmak istiyorsanız, Ens Hanedanlığını ortadan kaldırın... Yoksa..."

     "Yoksa, biz mi yok olacağız?"

     "Oğlunun zekasını kimden aldığı belli oluyor."

     Holeson Ens, hiç bir şeyi anlamıyordu. Neden... Neden bir Tanrı ondan yardım istiyordu? Kendisinin gücü yetmiyor muydu? Hayır... Hayır bunu yapamazdı. Yılların dostluğuna bu ihaneti edemezdi. Peki ya ailesi ne olacaktı... Bunu yapmak zorunda olup kendi ailesini kurtarsa bile bir aile yok olacaktı. Dili kurumuştu. Wuzhot onu sıktığı için karın bölgesi ağrıyordu. Derin bir nefes alma ihtiyacı duydu ve yutkundu.

    "Deinxam benim dostum... Onun kızına bunu nasıl yapa.."

     "Öyle bir yapacaksın ki..."


***

    (O sırada Misog Hanedanlığında...)

     "Sol kolunu fazla sıkma kızım. Evet, şimdi yavaşça yayı ger. Ve oku tam göz hizanda tut. Evet. Şimdi yavaşça bırak."

     "Yine ıskaladım. Bay Simolka, sizin kadar usta olamayacağım. Babam benimle gurur duyamayacak."

     "Baban seninle gurur duyuyor Mi, şuan seni görse kim bilir neler söylerdi."
Gülümsedi okçu ustası Simolka. Simolka'nın saçları seyrelmişti. Kambur duruyor ve yüzünde kocaman bir çizgi vardı. Kaostan ona bir hediyeydi. Mi'nin suratına baktı. Yüzü ay kadar parlıyordu sanki. Kaostan sonra hanedanlığın başına geçmişti. O 16 yaşında genç bir kızdı. Onu ne hayaller beklerken, o şu sıralar okçuluk eğitimi alıyordu. Simolka, yavaşça tabureyi altına çekti ve elindeki baston yardımıyla oturdu. Mi, arkasındaki çantadan bir ok daha aldı ve yayı gerdi. Oku göz hizasına getirdi. "Fişşt!" (Ok sesi :D)

     "Bu sefer başarabildim bay Simolka! Başarabildim!" Hedefi tam on ikiden vurmuştu Mi. Bay Simolka sadece sırıtabildi. Kafasında binbir türlü soru vardı. Mi'ye gerçeği nasıl anlatacaktı...

(Not: İlk hikayem, okuyup yorumlarsanız sevinirim.. :))