Kayıt Ol

NES 6.0 - Oyun Sayfası

Çevrimdışı Lordmuti

  • ****
  • 1123
  • Rom: 35
  • Time is a drug. Too much of it kills you.
    • Profili Görüntüle
NES 6.0 - Oyun Sayfası
« : 27 Haziran 2014, 15:51:49 »
Oyun hamleleri dışında bu başlığa mesaj atmayın, RP Dışı başlığını kullanın.

HARİTA
-Harita siz etrafı keşfettikçe büyüyecek, zamanla kocaman tek bir parça haline gelecek.
Spoiler: Göster


GÖREVLER
-NES 6.0 - Görevler belgesinde seçtiğiniz politikalara göre çeşitli görevler yer alıyor. Bu görevleri yaparak çeşitli bonuslar kazanabilirsiniz. Ne kazanacağınız sürpriz olsun.
-Her politika için verilen görevler, o politikayı seçen devletin kendini geliştirmesine yardımcı olacağı için nasıl hamleler yapacağınızı bilmiyorsanız görevlerden örnek alarak hamlelerinizi yazabilirsiniz.


OYUNCULAR
Fiddler - Ardiyar, Lider Ekki Mukk
KoyuBeyaz - Zâlonya, Lider Alledis Eden
LegalMc - Waalkia, Lider Vahnis
Muaet - Meayun, Lider Aldrich Colan
Quid Rides - Kızıl Yaprak, Lider Em


-Herkese özel ülke kartlarını yolladım. Ülke kartını kaybeden bana mesaj yollasın. Ülke kartınızı başkalarıyla paylaşmazsanız sadece siz göreceksiniz.
-İki ülke birbirini keşfettiğinde ilk olarak nötr durumda olacaklar. İsterlerse birbirleriyle diplomatik aksiyonlar yapabilir hale gelecekler.
-İki ülke birbirini keşfettiğinde, birbirlerinin seçtiği politikaları ve o politikalardan hangi poliçelere sahip olduklarını görecekler.
-Tüm ülkeler birbirini keşfedince herkesin seçtiği politikalar ve poliçeleri liste halinde bir yerde göreceksiniz.



İmparator olmayı canım kolay mı sandın?
Dünyaya kazık çaktım duyulsun adım.

Çevrimdışı Lordmuti

  • ****
  • 1123
  • Rom: 35
  • Time is a drug. Too much of it kills you.
    • Profili Görüntüle
Ynt: NES 6.0 - Oyun Sayfası
« Yanıtla #1 : 27 Haziran 2014, 15:54:27 »
İkinci Tur
Başlangıç: 5 Temmuz Cumartesi
Bitiş: 11 Temmuz Cuma, 20.00

Mevsim: Yaz
Yıl: 2 GS (Göçten Sonra)
-Hamlelerinizi bu mevsime göre yazmanız gerekiyor.

Özel Olaylar
Spoiler: Göster
Muaet - Meayun
-Batıya yaptığınız keşifler sonucunda büyük bir orman buldunuz.
-Kaşifleriniz geri gelirken yanlarında dualarını yazabilecekleri yeni bir tür tahta bulup getirdiler. (+2 Kültür)
-Bu yeni ormanda şarap yapmaya müsait üzüm yetişen bir sürü alan da bulmuşlar.
-Şarap üretebileceğinizi duyan halk şimdiden sevindi.(+2 Mutluluk)
-Eğer etraftaki şarap üretimine müsait alanları sınırlarınıza katarsanız halkın mutluluğu daha da artacak.
-Acank Vakanüvis Rowxell sizi bir konuda uyarıyor: Halk çok fazla şarap içip düzgün çalışamaz duruma gelirse üretim kapasiteniz düşebilir.
-Halkın hem şarap içip hem de düzgün çalışması için bir şeyler yapmanız gerekebilir.

LegalMc - Waalkia
-İki kabile ortaklaşa çalışarak emrettiğiniz gibi pek çok toprağı keşfetti.
-Bir sürü demirin ve geyiğin yanı sıra, batı grubu şehirden uzakta işlenebilecek yeni madenler bulurken (+2 Üretim) güney grubu binek olarak kullanılabilecek güzel bir at sürüsü ve dokununca bile insanın elini boyayan bitki kökleri keşfetti. (+2 Üretim, +2 Kültür)
-Kuzey ve doğu kabilelerinin reisleri, Merken ve Heppia’nın bulduklarını görünce kıskanmadan duramadılar.
-Bir sonraki keşfin onurunun kendilerine verilmesi dört uç kabile reisi adeta birbirleriyle yarışıyorlar.
-Bir sonraki seferde tüm kabileleri keşfe yollamaz ya da duruma başka bir çözüm bulmazsanız, başkaları giderken geride kalan kabileler mutsuz olacak.

Quid Rides - Kızıl Yaprak
-Kuzey batıya giden kaşifler, kısa süre ilerledikten sonra karanın sonuna ulaştı.
-Daha fazla ilerlemeden önce hayatlarında gördükleri en büyük balığı(aslında balina) gördüler, bu balık öyle büyüktü ki yüzlerce insanı aynı anda doyurabilir ve hala geriye et kalabilirdi. (+1 Yemek, +2 Kültür)
-Kaşifler kuzeye ve batıya daha fazla ilerleyemeyeceklerini görünce, güneye yöneldiler ve oradaki kıyı şeridini keşfettiler.
-Ülkedeki savaşçılardan bazıları, bu büyük balığı avlamak için bir av partisi oluşturmaları gerektiğini söylüyor. Başka bir grup ise aptal hayvanları bırakıp kendilerine savaşacak düzgün bir düşman bulmaları gerektiğini.
-Eğer büyük balığın peşine düşecekseniz en az bir gemi üretmeniz lazım, av başarılı olursa büyük miktarda yemek ve mutluluk kazanacaksınız; ancak savaşçıların yarısı durumdan rahatsız olacak.
-Kısa sürede savaşacak bir düşman bulursanız ve savaşırsanız sonucun ne olacağı belli değil; ancak bir savaş tüm halkı gaza getirip çok daha sıkı çalışmalarını sağlayabilir.

KoyuBeyaz - Zâlonya
-Zolanlar bu yabancı topraklara uyum sağlamakta pek zorluk çekmediler; ama kuzeye yaptıkları keşiflerde ne Behemothları ne de Ruh taşlarını bulamamışlardı.
-Bunun yerine geniş düzlükler ve etrafında bol bol şeker yetişen bir nehir vardı ellerinde. Keşif kollarından biri, bu nehrin içinde güneş ışığı altında parlayan altın parçacıkları bulup getirdi.(+3 Altın)
-Bir gece, Kızıl Zolanlardan biri rüyasında Ruh Taşlarını gördüğünü söyleyerek ortalığı ayağa kaldırdı.
-Rüya gören Zolan'nın söylediğine göre, bu yeni dünyada Ruh taşlarıyla dolu bir maden varmış.
-Rüyayı gören Zolan bir erkek olduğu için, dişilerin bazıları sözüne güvenip araştırma başlatmak konusunda kararsız.
-Eğer rüyaları doğru çıkar da Ruh taşlarını bulursanız, tüm halkın mutluluğu artacak. Arayışın sonucunda eli boş dönerseniz tam tersi olacak.


Yapabileceğiniz Hamleler
Spoiler: Göster
-Her şey NES 6.0 - Kurallar adlı belgede yazıyor ama bir kere özet geçeyim.

-Dünya Keşfi: Hangi yöne yapmak istediğinizi yazmanız gerekiyor. Daha da iyisi ilk mesajda bulunan haritada böyle kabaca çizip bana yollarsanız tam istediğiniz gibi keşfetmiş olursunuz.

-Sınır Genişletme: Her bir genişleme size 1 altıgenlik alan kazandırır. Alacağınız yeni altıgenler, asıl sınırlarınıza temas etmek zorundadır. (Yani birbirinden bağlantısız sınırlara sahip olamazsınız.)
Sınır genişletmelerinde hangi altıgenleri alacağınızı yazmanız gerekiyor. Daha da iyisi ilk mesajda bulunan haritada böyle kabaca çizip bana yollarsanız tam istediğiniz gibi sınır genişletmiş olursunuz.
Mümkün olduğunca özel kaynakları içeren altıgenlere doğru genişletme yapmaya çalışın ki geliriniz hızlıca artsın.

-Şehir Kurma: İlk turda şehir kuracak kadar kaynağınız olsa bile bunu yapmanızı tavsiye etmem. Önce etrafı keşfedip güzel bir yer bulun derim.

-Nüfus Arttırma: Ne kadar çok nüfus, o kadar çok bina kurma ve asker üretme imkanı. Başbakanımızın dediği gibi en az üç çocuk!

-Bina Kurma: Nüfus arttırdıktan sonra yapmanızı tavsiye ederim çünkü yeni binaları çalıştıracak nüfusunuz yoksa onlardan gelir kazanamazsınız.
Binaları yapabilmeniz için gereken ön koşulları dikkatli okuyun. İlk turda size kurma imkanı verdiğim Kütüphane ve Taverna, normalde İdea araştırmasını yapana kadar inşa edilemiyor.

-Asker Üretme: Bina kurmada olduğu gibi, önce nüfusunuzu arttırın.

-Araştırma Yapma: Yeterli kültürünüz varsa yapabilirsiniz; ancak dikkat etmeniz gereken bir nokta var. İlk turlarda sınır genişleten ya da bina kuran oyunculara göre geride kalma ihtimaliniz çok yüksek.

-Poliçe Alma: Yeterli kültürünüz varsa yapabilirsiniz; ancak dikkat etmeniz gereken bir nokta var. İlk turlarda sınır genişleten ya da bina kuran oyunculara göre geride kalma ihtimaliniz çok yüksek

-Tapma & Büyü: Şu anda gerekli ön koşulları sağlama imkanınız yok, tapma ve büyü daha sonraki turlarda işlevsel hale gelecek.


Hamlemi Nasıl Yazayım?
Spoiler: Göster
-Hamle yazmak iki kısımdan oluşuyor. İlki hikayesel, ikincisi ise matematiksel. Ülkenizde kurulacak binalar, yapılan araştırmalar, sınır genişletmeler, keşifler vs. işin matematiksel kısmı. Bunları hamlenizin tercihen en sonuna birer birer yazmalısınız ki oyun yöneticisi bunlara bakıp ülke kartınızı düzenlesin.

-Hikayesel kısma gelince, o yıl ülkenizde yaşanan olayları istediğiniz gibi yazıyorsunuz. Bunun örnekleri önceki NES oyunlarında(ÖRNEK) mevcut, onları okuyup fikir edinebilirsiniz.

-İlk turda dikkat etmeniz gereken şey şu an için sadece mevsim. Özel Olaylar ikinci tur başladığında ilk turdaki hamlelerinize göre belirlenecek.

-Hamlelerinizi buraya normal mesaj olarak atabilirsiniz ya da Google Docs'tan yazıp herkesle paylaşıma açtıktan sonra buraya link olarak atabilirsiniz.



İmparator olmayı canım kolay mı sandın?
Dünyaya kazık çaktım duyulsun adım.

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
Ynt: NES 6.0 - Oyun Sayfası
« Yanıtla #2 : 27 Haziran 2014, 18:49:00 »
 Baharın meltemleri tüm kainatı usul usul okşarken, İnanç'ın merkezinde büyük bir ziyafet vardı. Eh, sadece geyik eti, ekmek ve sudan oluşsa da bir ziyafetti işte. Kjaleed El'darra, nam-ı değer Koca Kaplan bu sabah tam beş adet geyik avlayıp getirmişti. Tam beş tane! Çevresinde özellikle genç erkeklerden oluşan bir topluluk -ki bunlarn hepsi göğüslerini şişire şişire adamın dikkatini çekmeye çalışan genç oğlanlardan ibaretti- huşuyla adamın avladığı geyiklerden birini tek başına yemesini izliyordu.

 Bu sırada "Lider" Aldrich Colan, elindeki geyik buduyla kara kara düşünmekteydi. Bu görevi hiç istememişti, böylesi sorumluluklar altında bir adamın ezilmesi o kadar kolaydı ki! Özellikle onun gibi orta yaşlarının sonundaki bir adam için. Ancak buna mecburdu, biliyordu. Tüm bu olaylar başladığında aklını başında tutabilen bir avuç insan vardı ve onlara da bu görevi emanet edebileceğinden emin değildi. İşte bu nedenle dizginleri eline almaya karar vermişti.

 Çevresine ilk baktığında bir şey fark etmişti. Topluluğun büyük bölümünü yeni yetme oğlanlar, yaşlılar, kadınlar ve ne yazık ki kendisini büyüye, duaya ve Tanrı'ya adamış insanlar oluşturmaktaydı. Aldrich Colan hiç bir zaman insancıl birisi olarak anılmamıştı, özellikle son gruba karşı. Büyüden nefret ediyordu, Tanrı'dan, Tanrı'ya yakarmaktan tiksiniyordu. Ama elindeki kumaş buydu ve bu kahrolası mekanda kıçını örtmesi gerekiyordu. Eh, o zaman onları kullanacaktı, o kadar.

 Sağında oturan adama baktı. Adam her zamanki sakin tavrıyla bir elinde tuttuğu budu kemiriyor, diğer eliyle de yanıbaşındaki kağıda bir şeyler karalıyordu. İlk bakışta insana 'aptal' kelimesini çağırıştıran yusyuvarlak bir suratı vardı ancak Colan onunla ilk göz teması kurduğundan beri gerçeğin farkındaydı. Bu adamın kafası zehir gibiydi, biliyordu. Çaktırmadan bakabildiği sırada adamın sürekli not aldığı şeyin bir tarihçe olduğunu fark etmişti. Adam tüm bu lanet karmaşanın ortasında tarihi notlar alıyordu! Görevi kabul ettiği andan itibaren yaptığı ilk iş bu adamla konuşup kendisini yardımcısı olarak atamak olmuştu. Vakanüvis ünvanıyla.

 "Rowxell," dedi Colan, "baharın tam olarak neresinde olduğumuzu bilmiyorum. Yazın ve kışın ne kadar sert yaşanacağını da. Fikrin nedir?"

 Adam burnunu kaşıdı, ağzındaki lokmayı yuttu. "En yakın su kaynağına, bir karıncanın göğe olduğu kadar yakınız ancak." dedi. "Arkamızda büyük dağlar uzanıyor, orada ne kadar vahşi hayvan vardır ancak Tanrı bilir. Kaynaklarımız kısıtlı, nüfusumuz az, araç gereçlerimizin seviyesi yüz yıl geride. Savunmamız çok, çok zayıf."

 Adam hep böyleydi. En ufak öneri de bulunmaz, sağlıklı bir durum değerlendirmesi yapardı ancak. Colan, adamın hiçbir karara doğrudan etkide bulunmamaya çalıştığını düşünüyordu. Başını salladı. Koca Boğa'ya da fikrini sormuştu. Onunsa yüklem dağarcığı müthiş kısıtlıydı.

"İnsan. Demir. Yemek."

 Adam öylesi bir görünüşe, hal ve tavırlara sahipti ki, Colan bir anlığına adamın önerisinin, tüm topluluğa demir yedirmek olup olmadığını düşünmüştü. Değişik bir adamdı. Ancak biliyordu ki eğer Roxwell onun eli kolu olacaksa, bu adam da kılıcı olacaktı. Bu ikisiyle bol bol görüşeceğini biliyordu, bu nedenle Kjaleed El'darra'ya Koca Kaplan lakabını da bizzat kendisi takmıştı. Başka türlü, öylesi saçma bir ismi nasıl aklında tutabilirdi ki!

Hamleler:

Sınır Genişletme: Domuz ve Demir Kaynağı
Nüfus Arttırma: 2 defa
Keşif:
“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”

Çevrimdışı LegalMc

  • ****
  • 1215
  • Rom: 33
  • Unimpressed was his default state.
    • Profili Görüntüle
Ynt: NES 6.0 - Oyun Sayfası
« Yanıtla #3 : 04 Temmuz 2014, 04:22:35 »
Vahnis kalın deriden yapılmış yorganının altında, kendisinden başka iki sıcak vücutla uyandı. Gözleri odasına giren ışığa iyice alışınca sağ yanındakinin bir senedir birlikte olduğu yeni kadını olduğunu gördü. Gerçek kadını ve 13 çocuğu kendi dünyalarında kalmışlardı, en azından öyle umuyordu Vahnis. İlk uyandıkları gün herkesi teker teker incelemiş ve sorgulamıştı, altıncı oğlu Klaark dışında ailesinden kimseyi bulamamıştı. Başka bir dünyada ailesinin hayatta olduğu fikri içini rahatlatıyordu Vahnis’in, ama rahatlaması gereken başka yerleri de vardı ve bu yüzden yeni bir kadın bulmak zorunda kalmıştı. Emrindeki her kabileye haber salmış, kendisine birer kadın sundurtmuştu. Poloja kabilesinin reisinin kızı Jaheria’yı kendisine layık bulmuştu ve hiç görkemli olmayan küçük bir törenle evlenmişlerdi.

Sol yanına baktığında başka bir kadının yattığını gördü. Tabii kı o da kızıl saçlıydı, bütün Waalkia vatandaşları gibi. Ama yüzüne dikkatlice incelediğinde tanımadığını fark etti. Bir önceki gece içkiyi fazla kaçırdığını yerdeki kadehlerden ve yatağındaki +1’den anlayabiliyordu. Yorganın altından çırılçıplak bir şekilde çıktı, herhangi bir şey giyme gereği bile duymadan yerden bir kadehi kaldırıp kendisine içki doldurdu. Balkona çıkıp şehrini izlemeye başladı. Evi bütün şehirden yüksekteydi, bu da ona iyi bir gözlem şansı sunuyordu. Kabileler kendilerine emir verildiği gibi yerleşmelilerdi, ne daha geniş, ne daha sıkışık. Balkondan baktığında her şeyin yolunda olduğunu gördü. Tarlada çalışması için görevlendirdiği kişiler tarlada çalışıyorlardı. İyi yapıyorlardı.

Kuş tüylerinden yapılma açık renkli tuniğini giyip odasından çıktı. Güneşin konumuna bakılırsa biraz geç kalkmıştı, çoktan Kabul Odası’nın önünde birkaç kişi birikmiş olmalıydı. Üç günde bir kabile reislerini ve  ricacıları istişareye kabul ediyordu. Bugün de o günlerden biriydi.

Odaya girdiğinde kabile reislerinin eksiksiz bir şekilde odada bulunduğunu ve elinde içkilerle hararetli bir şekilde bir şeyler tartıştıklarını gördü. Vahnis’in içeri girdiğini görünce hepsi önce durakladı, sonra kadehlerini haykırarak yukarı kaldırıp liderlerini selamladılar. Vahnis yan yana dizilmiş bütün reislerinin ayağının dibine tükürdükten sonra  makamına geçti. Oturduğu şeye taht denemezdi, gereksiz harcamalar yapmadan etrafta buldukları birkaç kurumaya yüz tutmuş ağaçtan küçük ve rahatsız bir koltuk yapmışlardı. Koltuk yer hizasındaydı, karşısına gelenlerle aynı seviyede konuşuyordu. Vahnis halk arasında uçurum olsun istemiyordu, kabile reislerine de, çiftçiye de, madenciye de eşit davranmaya çalışıyordu.

“Hadi, bir an önce bitirelim şu işi.” dedi Vahnis ve en kuzeydeki kabile olan Poloja’nın reisi öne çıktı.

“Dediğin gibi ufak bir kaşif grubunu yakındaki kaynakları araştırmaya göndermiştim. Sonunda geri geldiler, işe yarar bir şeyler var. Bunu görmek istersin.” deyip elindeki rulo halindeki kağıdı fırlattı. Vahnis ruloyu havada yakalayıp yanındaki masaya bıraktı. Doğudan, batıdan ve güneyden sorumlu kabilelerin reisleri de gelip raporlarını sundular. En dışta kalan dört kabile şehrin savunmasından ve keşif işlerinden sorumluyken, içerideki dört kabile üretimle uğraşıyordu. İş planlaması şehrin temellerine atılan tükürükler henüz kurumadan yapılmıştı. Şimdiye kadar bir sorun çıkmamıştı.

Vahnis yakınlardaki kaynakları inceledi. Gür, kızıl sakalını sıvazlayarak biraz düşündü. Doğru seçimi yapmak önemliydi. Poloja reisini çağırdı.

“Yukarıda bulduklarınız kayda değer şeyler. Onları istiyorum. Ne yapacağını biliyorsun, her şeyi açıklamama gerek yok. Ama güvenlik önemli, oraya gidin be Waalkia topraklarına dahil olduğundan emin olun.”

Batı ve Güney koruyucuları Merken ve Heppia kabilelerinin reislerini de çağırdı. “Artık nasıl bir bok çukurunda olduğumuzu öğrenmemiz gerek. Birlikte çalışacaksınız. En hızlı, en hafif adamlarınızla küçük iki kaşif grup oluşturun ve,” şehrin haritasını açarak eliyle rotayı gösterdi, “şuralarda kemirilecek butlar, harcanacak altınlar, yatılacak kadınlar, kısa kesmek gerekirse işimize yarayacak ne varsa bulmalarını istiyorum.”

Doğu koruyucusu Komsh reisi de yanına geldi. Vahnis’in ona verecek görevi kalmamıştı şimdilik. “Siz de denizden gelen bir tehlike olmadığına emin olun. Fazla işeyip de balıkları kaçırmayın. Çok fazla işiyorsunuz.” dedi gülerek.

Sonra ayağa kalktı, kollarını onları kucaklamak istercesine açtı. “Büyüyeceğiz beyler. Büyüyeceğiz, çoğalacağız, gerekirse çoğaltacağız. Anlarsınız ya.” bardağındaki içkisini tek dikişte bitirdi. “O kadar büyüyeceğiz ki, Güneş’in doğuşunu da ilk biz göreceğiz, Güneş’in batışını da. Hatta gerekirse, Güneş’i de çoğaltacağız. Anlarsınız ya!” Bunları söylerken boştaki eliyle havayı yumrukluyordu. Bir anda kabul salonu savaş meydanına döndü. Herkes gülerek, naralar atarak içkilerini dikmeye başladı.

Spoiler: Göster
Hamleler:
Sınır Genişletme x2: -4 Altın, -4 Kültür
Dünya Keşfi x2: -4 Altın, -4 Üretim
Nüfus Arttırma x1: -4 Yemek, -2 Üretim

Toplam:-8 Altın, -6 Üretim, -4 Kültür, -4 Yemek
Yaşasın!
Ne kadar da ideolojik yaklaşıyoruz birbirimize.

Çevrimdışı Lordmuti

  • ****
  • 1123
  • Rom: 35
  • Time is a drug. Too much of it kills you.
    • Profili Görüntüle
Ynt: NES 6.0 - Oyun Sayfası
« Yanıtla #4 : 04 Temmuz 2014, 20:11:32 »
Fiddler'ın hastası varmış, ilk turda yazamıyor. Geçmiş olsun tekrardan.

KoyuBeyaz ve Quid Rides haber verdiler biraz geç kalacaklarmış, onlar bu gece yazdıktan sonra yeni tura başlayacağız.



İmparator olmayı canım kolay mı sandın?
Dünyaya kazık çaktım duyulsun adım.

Çevrimdışı Quid Rides

  • **
  • 399
  • Rom: 17
  • #800000
    • Profili Görüntüle
Ynt: NES 6.0 - Oyun Sayfası
« Yanıtla #5 : 05 Temmuz 2014, 00:21:05 »
Kızıl Yaprak, hem onları bildikleri topraklardan koparıp bilinmeze sürükleyen nesnenin hem de geldikleri topraklarda kurdukları ülkenin ismiydi. Rüzgârın nefesleriyle bir oyana bir bu yana savrulup durmuşlardı tıpkı bir yaprak gibi. Rüzgârın onlar için seçtiği alanı bulana kadar koca bir altı ay geçmişti. “Şimdi orada kış olmalı.” Diye düşündü Em. Halkını düşündü Nintaglar ile savaşmak uğruna birleştirdiği ve binlerce yıl boyunca da korkusuzca savaşan halkını. Doğan güneş yüzünü yalamaya başlamıştı. Bu garip dünyanın daha nice acayipliklerine şahit olacaktı kim bilir. Buraya ayak basışlarının üstünden bir yıl geçmesine karşı hava daha yeni yaza hazırlanıyor gibiydi. Arkasından usulca beline dolanan karısının ellerini, ondan güç aldığını belli ederek, sıktı. Kadın Em’ in kulağına eğilip fısıldadı: Canını neyin sıktığını biliyorum ama daha fazla onları düşünüp senin peşinden gelen ailenin sıkıntılarını bir kenara atamazsın. Şehrin sınırları artık nüfusumuzu kaldıramıyor genişletmemiz lazım. Em kadının haklı olduğunu biliyordu ama bir yıldır Yolcuyu görmemişti. Ne yapacağını bilemez bir halde dolanırken yardım eden rüzgârda durulmuştu elinde tek kalan üzerinde isminin yazılı olduğu kızılyapraktı. Umutsuzluğa düştüğü her an ona bakıp Yolcunun dediklerini tekrarlıyordu. “Bundan sonra artık seni koruyamam çünkü artık sende yavaş yavaş bir arayışa doğru sürükleneceksin.” Arayıştan kastı bu muydu? Hayatta kalmak için Nintaglara karşı verdiği savaşlardan sonra tekrar bir hayatta kalma mücadelesi mi? Karısının kollarından kendini kurtarıp üzerini giyinmeye başladı Em. Ağır ağır hareket ediyordu.

Şehrin göbeğine diktikleri ve devleti yönettikleri yer olan Kızıl Konak bütün sadeliğiyle içindeki toplantı odasında bekleyen savaşçılarda aç gözlülükleriyle bekliyorlardı. Aralarında Em kadar uzun süre yaşamış ve onun kadar bilge biri olmadığı için ayrıca Yolcunun son uğradığı rüya onun olduğu için söylediği sözlere karşı çıkamıyorlardı ama zaten Em’ den memnundular.

“Geldi bizim sarı.” Dedi torunun torunun bilmem kaçıncı torunu. Hakikaten artık kimin nereden hangi torun silsilesinden geldiğini kestiremiyordu artık. Yanında bir ağaç gibi heybetiyle dikilen Akın hemen vurdu kafasına “Reis Em ile düzgün konuş.” Kimse Em’ i Akından daha çok sevemez ve onun kadar Em’ e saygı gösteremezdi. İkisinin yüzlerine bakıp kocaman bir kahkaha patlattı Em. Böyle biriydi işte aklı geride bıraktıklarında olmadığında ölüme kadar neşeli. “Akın bırak oğlum çocuğu yapsın eğlensin. Bizde erkekler olarak neler yapacağımızı bir gözden geçirelim.”  Aslan bu söze tıpkı çocuklar gibi dudak bükünce herkes Em’ in kahkahasına katıldı.

Çıkardıkları haritaları görünce Em onların, Aslan ve Akın’ın kendi saflarında olduğu için ne kadar şanslı olduğunu anladı yerleştikleri arazinin ve çevresinin ayrıntılı bir haritasını çıkarmıştı bu kardeşler, yoksa kardeş değiller miydi? “Yaptığınız haritaya göre kuzey batı yönünde işimize yarayacak kaynaklar var. O bölgeye doğru sınırlarımızı genişletmeliyiz. Ayrıca çocuklar sizi daha geniş bir harita çıkarmanız amacıyla tekrar keşfe gönderiyorum. İtirazı olan var mı?” Yine aynı hatayı yapmıştı işte. Kendisinin ardından ölüme gözü kapalı girebilecek olan bu insanların fikirlerini sormadan kendininkini söylemişti. Onlar için reislerinin her ricası bir emirdi. Aslan ve Akın baş kesip hızlıca yeni keşiflere doğru yola çıkarken uzun zamandır ilk defa rüzgarın fısıltısını duydu Em. “Çok yakında Em, bekle çok yakında…”

Spoiler: Göster

Hamleler
1xNüfus artırma - 4 Yemek 2 Üretim
2xSınır genişletme - 4 Altın 4 Kültür
1xDünya Keşfi - 2 Altın 2 Üretim

Toplam: 4 Yemek 4 Üretim 6 Altın 4 Kültür





http://turanmemre.wordpress.com/
Bana dönek demiş itin birisi
Açığım ne imiş sor hele hele

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: NES 6.0 - Oyun Sayfası
« Yanıtla #6 : 05 Temmuz 2014, 01:49:59 »
Gridenas başlangıç demektir.

Zolanlar için önemli olan yoldur ve başlangıcın önemi yolun gidişatını belirleyecek kadar büyüktür. Önlerindeki tamamen yeni, belirsiz topraklarda, kafaları karışık olsa ve neden orada olduklarını bilmeseler dahi hepsinin ortak bir kararla seçtikleri bir isimdi Gridenas. 3 ayrı etnik ırktan geliyorlardı ve tenlerinin rengi tıpkı boynuzlarının şekli gibi farklıydı; buna rağmen birlikte yaşamaları gerektiğinde hemfikir olmaları sadece bir gece sürdü. Dişiler oylamıştı ve erkekler kabul etmişti. Sistem böyle işlerdi.

Başlangıçta sadece kendi ülkelerinden uzağa sürüldüklerini düşünmüşlerdi. Zolanlar için sürgün yeni bir şey değildi ama kendilerini bir anda her şeyden kopartılmış bir halde bilmedikleri topraklarda bulacaklarını tahmin edemezlerdi. Üstelik üç ırkın özellikleri de dolaşıyordu tam 200 kişilik grubun arasında. Bordo-kızıl renkli kalın derileri, tüysüz vücutları, spiral, ince boynuzları ve açık renkli gözleriyle Kızıl Zolanlardan 64 kişi vardı grupta. Ağaç kabuğu ya da siyah renkli ve küçük gözenekli yapılarıyla ince derili, kalın ve düz boynuzları parlayan, koyu renk gözlerinde asalet okunan 51 Kara Zolan da diğerleri arasında kolayca göze batıyordu. Grubun kalanını ise beyaz derileri ve vücutlarını kaplayan ayva tüyleri ile ışıkta neredeyse parıldayan, zarif, bükümlü boynuzları ve süt beyazı gözleriyle İrid Zolanları, diğer adlarıyla İlk Zolanlar oluşturuyordu. Ama sayı çok kesindi. 200. Ne bir eksik, ne bir fazla.

Başlangıçta kendi topraklarından uzak olsalar da aynı evrende olduklarını düşündü şaşkın gruplar. Toprak aynıydı, gökyüzü aynıydı ve güneşin parlaklığı da aynıydı. Fakat ne zaman ki güneş battı ve yıldızlar çıktı ortaya, Üç Ay'ı göremediklerinde bir şeylerin yanlış olduğunu anladılar. Burası onların evi değildi. Sürgünlerin en büyüğüne çarptırılmışlardı ve bunun nedenini sorabilecekleri hiçbir Vrien yoktu. Belki de daha ileri bakmaları gerekiyordu onları bulmak için ama ellerinde hiçbir şeyleri yoktu, ne silahları ne de önlerine çıkabilecek tehlikeler hakkında bilgileri. Ağaçlar ve hayvanlar tanıdıkdı ama bazısı eksik, bazısı fazlaydı adeta. Binek hayvanları ve en sadık dostları olan Behemothlar'a bakındılar çevrede. Ruh taşları aradılar, en azından öldüklerinde ruhlarının güvenliğinden emin olmak istediler. Burada onlar için hiçbir şeyin garantisi yoktu.

Birlikte yaşamak zorundalardı. Ayrılamazlardı. Irklarının, derilerinin renginin ya da geleneklerinin önemi kalmamıştı; hayatta kalmak önce geliyordu. Dualar ettiler; Kara Zolanlar burada olmalarının sebebinin Dans Eden Çılgın Tanrı'ları, diğer adıyla Dokuyucu olduğuna emindiler. Ama Çılgın Tanrı cevap vermedi ve ona ulaşmalarını sağlayacak hiçbir elçi, hiçbir Vrien bulamadılar. Diğerleri kendi tanrılarına yakardılar; Kızıl Zolanlar ateş iblisi Shineal'e ve İlk Zolanlar İlk tanrıçaları İngredia'ya. Hiçbiri cevap vermedi.

Kendi başlarının çaresine bakmaları gerekiyordu. Tüm dişiler toplandı; 46 İrid, 40 Kızıl ve 19 Kara Zolan. Bir lidere ihtiyaçları vardı. Ruhu daha önce böyle bir sorumluluğu alan bir bedenden gelen, genç bir dişiye. Adaylar ortaya çıktığında seçimin sonucu çabuk belirlenecekti: Alledis Eden, İrid Zolanlarının ilk meclisinden Hemâr'in ruhunu taşıdığı iddia edilen bu genç ve kararlı İrid dişisi lider seçildi. Herkes karardan memnun kaldı.

Alledis Eden'in duruşu tamamen iç huzur üzerine kuruluydu. Üç ırkın kendi aralarında yaşamasına sıcak bakılmayacağını kesin bir dille anlattı ve tüm zolanların tek bir soydan geliyormuş gibi yaşamasının tek kurtuluş yolları olduğunu belirtti. Pek çok dişi ona katılacaktı ve erkeklerin seçme şansı yoktu. Denizin yanına, kendilerini en güvende hissettikleri noktaya yerleştiler. Binalar kuruldu, küçük bir köy haline geldi ve karışık bir düzen içinde ilk yerleşimleri, başlangıç noktaları oldu: Gridenas.

Behemothları aradılar. Ruh taşlarını aradılar. Çevrelerini araştırdılar ve tanrılarına ulaşabilecekleri elçilere, Vrien'lere bakındılar. Buldukları her şeyi araştırdılar ama bu sürede hep yaptıkları gibi doğaya karşı saygılı davrandılar. Tanrılarına yakardılar ve her şeyden önemlisi, kendileri gibi başka kimsenin olup olmadığını araştırdılar. Dişi zolanların bilgiye olan açlığı değişmemişti, etraflarını kurcaladılar ve gidemedikleri noktalara erkekleri yollayarak çevrelerini öğrenmeye çalıştılar. Madem buradalardı, yaşamlarının geri kalanına yeni bir başlangıç noktası koyduklarını kabul etmelilerdi.

Hamleler
Spoiler: Göster
Sınır genişletme x2 - 4 Altın + 4 Kültür
Dünya keşfi x1 - 2 Altın + 2 Üretim
Nüfus Arttırma x1 - 4 Yiyecek + 2 Üretim

Toplam harcama: 6 Altın + 4 Kültür + 4 Üretim + 4 Yiyecek

Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Lordmuti

  • ****
  • 1123
  • Rom: 35
  • Time is a drug. Too much of it kills you.
    • Profili Görüntüle
Ynt: NES 6.0 - Oyun Sayfası
« Yanıtla #7 : 05 Temmuz 2014, 12:31:49 »
İkinci tur başladı!

Yeni haritayı ilk mesajda, özel olayları ise ikinci mesajda bulabilirsiniz. Özel olaylardan hamlelerinizde bahsetmeniz zorunludur. Bahsetmeyenlerin ülkesine meteor düşebilir, karşılarına kocaman bir ejderha çıkabilir. Özel olaylara bulduğunuz çözümlere göre alacağınız sonuçlar değişecek, en iyi olduğunu düşündüğünüz şeyleri yapmaya çalışın.



İmparator olmayı canım kolay mı sandın?
Dünyaya kazık çaktım duyulsun adım.

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
Ynt: NES 6.0 - Oyun Sayfası
« Yanıtla #8 : 05 Temmuz 2014, 17:18:41 »
 "Güzel gözlü çocuklar görüyorum; güzel yüzlü genç kızlar, çalışmaktan eli nasır tutmuş aile reisleri, yiğit delikanlılar, anaç anneler görüyorum. Evet, belki hiçbirinizi tanımıyorum ama biliyorum. Bu yerden sağ çıkacağız, biliyorum! Her kim ya da her ne bizi buraya atmış olursa olsun fark etmez. Tanrı'nın varlığına inandığım kadar, sizlere de inanıyorum! Burası, bu yıkılmaz İnanç'ın temeli olacak!"

 Aldrich Colan kumların sıcağı çarığının tabanından ayağına saldırırken, ilk gün yaptığı konuşmayı düşünüyordu. Hepsi fasafisoydu. Ne nerede olduğunu biliyordu, ne ne yapacağını, ne de karşısındaki o korkudan aklı çıkmış insanların bir şeyler başaracağına inanıyordu. Ancak şu an, o upuzun ilkbahardan sonra toparlanmış halka bakıp gurur duyuyordu. İyi iş başarmışlardı. Hala bir su kıyısı bulamamış olsalar da...

 Aldrich Colan ilk gün çıktığı taşın oraya yollandı. Gerçi artık orada bir kaya yerine kürsü vardı. Colan, her gelişmede halkını bilgilendirmeye özen gösteriyordu. Ne kadar çok bilirlerse o kadar endişeleneceklerine ancak kendisine o denli saygı duyacaklarına inanıyordu. En azından kendisi üstlerinden bunu beklemişti her zaman. Hiçbir zaman bu karşılığı bulamasa da.

"Bundan bir yıl önce, harap haldeydik!"  dedi Colan, yüzlerce insana bakıp. "Ne yapması gerektiğini bilmeyen kargaşalar yumağıydık. Ancak şimdi bakıyorum ve 'Gurur' duyuyorum. Hepimizle."

"Bugün keşif kollarımız geri döndü. Ve iyi haberler var!" Halk arasında müthiş bir uğultu aldı başını gitti. Acaba ne bulmuşlardı? Bir gölet mi, bir deniz mi, yoksa başka bir medeniyet mi? Colan fısıltıların artmasını ve kesilmesini bekledi. Bu işi seviyordu.

 "Büyük ormanlar keşfettik, üzülerek söylemeliyim ki bu çok sevdiğimiz çadırlarımızdan kurtulacağız! Ve anlaşılan artık akşam yemeklerimizde sudan başka şeyler de içebileceğiz! Bu lanet yer üzüm kaynıyor. Koca bir şarap fıçısına düşmüşüz dostlarım!"

 Bu sefer halk fısıltıyla değil, kahkahalarla, çığlıklarla, hayret nidalarıyla dolmuştu. Aldrich Colan sırıtarak orada beklemeye devam etti. Diyecekleri henüz bitmemişti. İnsanların kucaklaşmalarını, omuzlara atılan şaplakları izleyerek bir süre bekledi. Liderin inmediğini gören halk bir süre sonra duruldu. Kim bilir başka nasıl harika şey bulmuşlardı da lider müjde vermeyi bekliyordu acaba!

 "Güzel haberler değil mi? Ancak bir de kötü haberim var dostlarım. Bildiğiniz üzere şarap yapmak oldukça eziyet bir iş. Ve şimdilik tüm iş gücümüzü bu yönde harcayamayacağımızı sizler de biliyorsunuz. Bu nedenle geçici bir süreliğine herkes günde ancak bir bardak şarap içebilecek. Kimsenin kimseye şarabını vermesini ya da takas etmesini de yasaklıyorum. Böyle bir durum tespit edilirse..." Duraklayıp Koca Kaplandan tarafa bir bakış attı, "-ki Tanrı şahidim bunu hiç istemem- buna pişman olacağınıza yemin ederim. İstemeyen hakkını toprağa dökebilir. Teşekkürler!"

  Tehdit tamamen balondu. Şu raddede ne kimseyi sürebilir, ne kimseyi öldürebilirdi. Bir avuç insan vardı zaten, hepsine de muhtaçtı. Ancak kimse sarhoş olup insanların huzurunu da kaçırmamlıydı. Buna kesinlikle engel olacaktı Colan. Kürsüden inip çadırına yollanırken Roxwell'e eliyle işaret etti. Yazın çok hararetli geçebilirdi, sıcaklar bastırmadan işe koyulmalılardı.

Hamleler:
Sınır Genişletme: 3 defa
Bina yapımı: 2 defa tarla
Nüfus arttırma: 1 defa

“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”

Çevrimdışı LegalMc

  • ****
  • 1215
  • Rom: 33
  • Unimpressed was his default state.
    • Profili Görüntüle
Ynt: NES 6.0 - Oyun Sayfası
« Yanıtla #9 : 11 Temmuz 2014, 18:46:21 »
Soğuk bir yaz gecesi, Vahnis balkonunda oturmuş denizden esen ılık rüzgarlarla serinlemeye çalışıyordu. Polma yanında oturuyordu ve bir şeyler anlatıyordu, Vahnis ise sürekli kafa sallayıp dinliyormuş gibi yapıyordu. İçkiyi yine fazla kaçırdığı için eşi ne kadar önemli meselelerden bahsederse bahsetsin dediklerini anlayacak kadar kafasının parçaları bir araya gelmiyordu. Karnında bir gaz sıkışması hissedince uzunca ve güçlü bir şekilde geğirdi, ama bu bile kadını susturamamıştı. Başının dönmeye başladığını hissedince kalktı ve balkonun trabzanlarına yaslanıp şehrinden yükselen ışıkları inceledi. İç kabilelerin ateşlerinin etrafında hareket eden küçük siluetleri az çok seçebiliyordu. Deniz havası Vahnis’i biraz daha kendine getirmişti. Polma tam konuşmayı bırakıp Vahnis’in yanına gelip koluna girmişti ki uzaklardan kaşif borusunun tiz sesi duyuldu. Ellerinde meşalelerle otuz, belki kırk adam şehir merkezine doğru yürümeye başladı. Vahnis geldiklerini görünce gülümsedi ve uzunca bir süre gerindi. Neler bulduklarını çok merak ediyordu, sonunda gelebilmişlerdi.

Eşine hızlı bir öpücük kondurduktan sonra hızlı adımlarla Kabul Salonu’na indi. Kaşiflerden önce oğlu Klaark’ın salona gelmiş olduğunu ve masada tek başına oturmakta olduğunu gördü. Klaark da babasını görünce ayağa kalktı ve kısaca sarıldılar. Vahnis oğlunu dört gündür göremiyordu, ne yaptığı hakkında da hiçbir fikri yoktu ama o artık bir yetişkindi ve yapacaklarını önceden haber vermek zorunda değildi.

“Ortalarda yoktun kaç gündür. Başını belaya sokmamışsındır umarım. Biliyorsun babalar kızları hakkında pek bir hassas. Anlarsın ya.” dedi ve göz kırptı. Klaark da gülerek karşılık verdi.

“Şimdilik suçsuzum denebilir.” dedi oğlu.

Tam Vahnis tekrar konuşmaya başlayacaktı ki gönderilen kaşiflerin lideri odaya girdi. Vahnis adamı kucakladı. “Umarım güzel haberler getirmişsindir.” Dedi tehditkar bir bakışla. “Diğer türlüsü pek hoşuma gitmez. Anlarsın ya.”

Kaşif başıyla sertçe onayladı ve makine gibi görevdeyken gördükleri her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattı. Daha fazla geyik, daha fazla demir, biraz da taş bulunmuştu. Onlardan daha önemlisi de attı. Daha askerlik eğitimlerine başlamamışlardı ama at süvari yetiştirmek için lazımdı, süvari ise kendi dünyalarından hatırladığı kadarıyla bir çok savaşın kilit noktasıydı.

“At murattır.” diye sesli düşündü. Kaşif onu da başıyla onayladı. Sonra da dokunduğu şeyleri boyayan bitkiden bahsetti. Vahnis’in hoşuna gitmişti, böylece daha renkli zırhlar, daha renkli silahlar, daha renkli yapılar yapabilirlerdi. At kadar acil ihtiyaç olan bir kaynak değildi, ama eninde sonunda elde etmek isteyeceği bir kaynaktı.

Adamı alnından öptü. “Ulu Tora formunuzu korusun. Beni mutlu ettiğiniz için mutlu olmayı da hak ettiniz. Bütün ekibini alıp sofraya geçin. Yeterince geyik etimiz var, sayenizde daha da çok olacak.”

Adamlarını yemekle baş başa bıraktıktan sonra girişini ve çıkışını kimsenin bilmediği, hatta görevi olmayan kimsenin varlığından haberi bile olmadığı bir odaya gitti. Odaya girmeden birkaç saat önce duvardan iki tuğla çıkartılıp içeri hava girmesi sağlanıyordu. Duvarlarda iki tane meşale vardı ve tek ışık kaynağı oydu. İçeri girdiğinde dört kişinin kendisini beklediğini gördü. Çok dikkat çekecek kadar iyi giyimli ya da kötü giyimli değillerdi. Halktan normal insanlar olarak görünüyorlardı. Hepsi hangi kabilelerde görevliyse onun rengini giymişti.

“Hatırlatın da bu odanın bir tuğlasını daha çıkartalım yoksa bu sıcakta entrika çevirmeyi bırakın geyik çevirme oluruz. Anlarsınız ya.” Casusların hepsi olabilecek en ciddi şekilde güldü. “Sorun çıkaran var mı, anlatın.”

Doğudaki Komsh kabilesindeki casus öne çıktı. Sakince anlatmaya başladı. “Son yapılan keşif çalışmalarında yer alamadıkları için alınmış durumdalar. Görev vermenizi umuyorlar. Reisin torunu oldu, kabile içi bir yemek vermeyi düşünüyor.”

Sonra kuzeydeki Poloja’nın casusu konuşmaya başladı. “Aynı şeyler Poloja için de geçerli. Görev bekliyorlar. Sadakatleri sarsılmış değil.”

Odanın desturu hızlı ve sade konuşmaktı. Herkesten gizli toplantı ne kadar çabuk biterse o kadar az dikkat çekerdi. Batı ve güney kabilelerinden sorun yaratacak herhangi bir haber gelmemesi Vahnis’i sevindirdi. Kabilelerin en azından yarısının sorgulamaksızın kendisine güvenmesi gerekiyordu. Daha yeni kurulmuş sayılırlardı o yüzden henüz korkulacak bir şey yoktu. Her toplantı bitiminde yaptıkları gibi casuslar teker teker asli görevlerini hiçbir koşul altında açık etmeyeceklerine Ulu Tora üzerine yemin ettiler, Vahnis hepsine teker teker teşekkür etti ve odadan çıktı. Tekrar kabul salonuna indiğinde oğlunun da kaşiflerle birlikte yemek yediğini gördü. Eliyle yanına çağırdı.

“Yarın Komsh’a gidiyorsun. Reisi benim adıma torunu için tebrik et, doğumu şereflendirmek için orada bulunduğunu söyle. Seni güzel karşılayacaklardır. Sonuçta benim oğlumsun.” Klaark soru sormadan görevi kabul etti. Kendi dünyalarında da bu tarz olayları çokça yaparlardı. Ama o zaman 14 kişi oldukları için daha önemsiz geliyordu göze. Şimdi ise Lider Vahnis size tek ve biricik oğlunu gönderiyorsa kendinizi önemli hissetmelisiniz demekti.

Odasına döndüğünde Polma’yı yatakta uyumak üzere buldu. Üstünü çıkartıp yanına yattı ve boynuna bir öpücük kondurdu. “Sabah hazırlan, birkaç günlüğüne Poloja’ya gidiyoruz. Bakalım baban ne yapıyormuş ve bizi ne kadar iyi ağırlayabilirmiş. Konsey bizsiz birkaç gün idare edebilir.” Duydukları Polma’nın hoşuna gitmişti. Yatakta yavaşça dönüp kocasına baktı.

“Ne fark ettim biliyor musun? Aslında o kadar da uyumak istemiyormuşum."

Spoiler: Göster
Hamleler:

Sınır Genişletme x3: -6 Altın, -6 Kültür
Maden x1: -4 Üretim
Tarla x1: -4 Üretim

Toplam: -8 Üretim, -6 Altın, -6 Kültür

Yaşasın!
Ne kadar da ideolojik yaklaşıyoruz birbirimize.

Çevrimdışı Quid Rides

  • **
  • 399
  • Rom: 17
  • #800000
    • Profili Görüntüle
Ynt: NES 6.0 - Oyun Sayfası
« Yanıtla #10 : 12 Temmuz 2014, 01:50:15 »
Spoiler: Göster
Arkadaşlar bu hafta tercih dönemim olduğu İcin hikaye yazamadim en kısa zamanda yazacağım ama oyunun devam etmesi gerektiği İcin sizlerinde affına sığınacak şimdilik sadece hamleleri yazacağım bir iki gün sonrada inşallah hikayeyi yazacağım.


Hamleler
Spoiler: Göster

Dünya keşfiX2  4 altın 4 üretim (Güneydogu yönünde olacak)
Poliçe alacağım bir tane (hangisi olduğunu yazmıyorum söylememem gerekiyordur belki diye)
Sınır genişletmE 2altin 2kultur (geyik)

Toplam: 6 altın 4 üretim 12 Kultur

http://turanmemre.wordpress.com/
Bana dönek demiş itin birisi
Açığım ne imiş sor hele hele

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: NES 6.0 - Oyun Sayfası
« Yanıtla #11 : 14 Temmuz 2014, 17:39:40 »
Havalar uzun süredir sıcaktı. Ama daha da sıcak olacağa benziyordu.

Başlangıçta uzun süre sabit gibi görünen havalar, dişileri bu topraklarda tek bir mevsimin hakim olduğuna inandırmaya başlamıştı. Ama şimdi İrid Zolanlarının küçük tüycükleri ter damlalarıyla kaplandıkça bu fikir değişmeye başlamıştı. Hava ısınıyordu. Mevsim değişiyordu. Döngüleri bilmiyorlardı ama öğrenmelilerdi. Dişilerin bilgiye olan açlığı dinmemişti.

Bir takvim çıkarmaya karar verdiler. Döngü tamamlanana dek her günü kayıt altına alacaklardı. Sıcaklığı ölçmek için önceki hayatlarından hatırladıkları kadarıyla bir hirn, yani hava ölçücü yapmaya çalıştılar. Gözlemler yapmak üzere üç kişi gönüllü oldu ve bu yeni diyarın takvimi onlara emanet edildi. Ama çok fazla bilinmeyen vardı. Gökyüzünün kapandığı ve göğün ağladığı günlerin sırrı hala çözülmemişti. Pek çok dişi bunun su döngüsünün bir ayağı olduğunda hemfikirdi ama hala bu doğa olayı Zolanlar için bir gizem olarak kalmış haldeydi. Bu zamana kadar hiçbir gök gayzeri görmemişlerdi ve suyun nasıl dönüştüğünden emin değillerdi. Bunu da araştıracaklardı, bu süre zarfında da göğün gözyaşlarından korunmak için evlerinin üzerlerini kapatmaya başlamışlardı.

Öte yandan köy büyüyordu. Zolanların sayısı artıyordu ve etnik ırklar tam da istendiği gibi yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlamıştı. Her bireyin ilk tercihi kendini daha yakın hissettiği kendi renginden birine yaklaşmak olsa da aralarında bir güvensizlik yoktu. İlk Zolanlar ve Kara Zolanlar birlikte çalışıyor, Kızıl Zolanlar diğerlerleriyle yan yana yaşayabiliyordu. Bu tarz bir barış ortamı önceki dünyalarında çok görmedikleri bir şeydi ama yapısal olarak barışçıl bir millet için en uygunu zaten buydu. Alledis Eden bu yeni başlangıcın geçmişin hatalarıyla kirlenmemesine çok dikkat ediyordu.

İlk melezler doğdu. Beyaz ama tüysüz vücutlarıyla, ince ve spiral boynuzlarıyla ve güneşte beyaza dönen kahve gözleriyle Kızıl-İrid melezi bebekler geldi dünyaya. Kara derilerinin üzerinde işaretler olan, incecik düz boynuzları herkesinkinden daha uzun olarak doğan Kara-Kızıl melezler de görülüyordu artık. Halk birbirine karışıyor ve yeni bir topluluk oluşturuyordu; yeni bir dünyaya uyum sağlayan yeni bir toplum...

Ama eksikler çok göze batıyordu. Behemothların eksikliği tarımda Zolanları çok zorluyordu. Arama kollarının genişletilmesini istiyordu herkes, Behemothların bu dünyada olmadığına inanmak istemiyorlardı. Ruhtaşları için de durum benzerdi; özellikle o rüyanın söylentileri dolaştıkça halkın umutları ve hayal kırıklıkları artıyordu. Alledis de bunların içindeydi, belli etmese de hayatlarının en önemli bu iki parçasını bu yabancı diyarda da bulabileceklerini ümit ediyordu. Bu yüzden keşif kollarını genişletme fikrini ilk günde dahi yanında olan dişilerden oluşan konseyine sundu ve tek bir olumsuz yanıt dahi almadı. Zolan ırkının önceliği artık buydu.

Öte yandan aramaya devam ederken ellerindekileri de değerlendirmeleri gerekiyordu. Şeker tarlaları Zolanları memnun etmişti, oraya doğru genişlemek ve tarlalarda çalışmak isteyen pek çok erkek vardı. Alledis özellikle ilk zamanlar geçene kadar halkının isteklerini geri çevirmek niyetinde değildi. Şeker tarlalarına doğru yayılmaya izin verdi ve çevrelerindeki her kaynağı kullandıkları sürecede yayılmalarında şimdilik bir sorun olmadığının güvencesini verdi. Aynı zamanda sıcakların devam etme ihtimaline karşı sudan uzaklaşmamaları gerektiğini düşünüyordu, bu yüzden yanlarındaki denize daha çok önem vermeleri ve onunla iyi geçinmeleri gerektiğini aktardı halkına. Yüzmeyi bilen İrid erkekleri bu işe gönüllü oldu ve kıyı şeridini gezerek balık bolluğunu gördüler. Alledis onların kıyıdan faydalanmasına izin verdi.

Bir başka sorun ise halkın tanrılarına yapılan duaların karşılıksız kalmasıydı. Vrien'lerin yokluğu tanrılara ulaşmak için gerekli bir basamağın da eksikliği anlamına geliyordu ve bu boşluk doldurulmak isteniyordu. Alledis halkın bu konuda huzursuz olduğundan ve lanetlenmiş olabileceklerini düşünmeye başladıklarından korkuyordu. Bir çözüm bulunması gerektiğine inanıyordu, bu yüzden konuyla ilgili daha derin ve profesyonel bir şekilde çalışmak üzere kadın ve erkeklerden oluşan bir grup kurulmasını ve Vrien'lere dair her izi arayıp tanrılara ulaşma yolunda atılması gereken adımları atmalarını istedi.

Aklı bir yandan da bu sıcakların ne adaar devam edeceğinde ve sonrasında nelerin geleceğindeydi.


Spoiler: Göster
Hamleler
Dünya Keşfi x2 - 4 Altın + 4 Üretim
Sınır Genişletme x1 - 2 Altın + 2 Kültür
Nüfus Arttırma x1 - 4 Yiyecek + 2 Üretim
Araştırma: Teoloji 1. Seviye - 10 Kültür

Toplam 6 Altın + 6 Üretim + 4 Yiyecek + 12 Kültür

Uzay elbisemle kavgaya hazırım.