Kayıt Ol

Büyükbabamın El Yazmaları

Çevrimdışı u.aslan

  • **
  • 101
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Büyükbabamın El Yazmaları
« : 15 Ekim 2014, 16:29:51 »

Büyük büyük dedemden gurur duyuyordum. Üşenmeden yazmış, çizmiş, karalamıştı hayatı boyunca. O zamanlarda okuma yazma bilen yok denecek kadar azken, böyle farklı bir kişiliğinin bizim aileden çıkması beni gururlandırıyordu.

Geçen kış, amcamların evinde bir çuval dolusu eski kitabın ateşi tutuşturmak amacıyla kullanıldığını gördüğümde şoke olmuştum. Öğrendiğimde şaşkınlığım öfke nöbetlerine bıraktı kendini. Dedemin cânım el yazmalarını bir çuvala tıkıştırmışlar ve yakmak için istiflemişlerdi. Çoğu nemden küflenmiş, parçalanmış vaziyetteydi. Ellerinden kurtardığım için hala şükrediyorum Allah’a.

Kurtardığım el yazmalarının birisi ilgimi aşırı derecede çekmeyi başarmıştı. Defterin kapağındaki zarafet, sayfalarındaki tarih kokusu, mürekkebin muhteşem rengi, okuyamasam da yazının göz alıcı güzelliği etkilemişti açıkçası beni. Farklıydı o, yazarın kullanmış olduğu alfabe dahi diğerlerinden ayrıydı… Büyükbabamın el yazısı değildi, ama okumayı istediğim ilk kitaptı o.

Meraklar içinde çevirmen aradım geçen hafta. İnanır mısınız koskoca üniversitedeki tarih hocalarım kitabı okuyamıyor hatta ne olduğu hakkında fikir bile beyan edemiyordu. En sonunda çözümü kapalı çarşıdaki antikacıda bulabilmiştim. Yarım aylık bursuma mâl olacaksa da gözümü dahi kırpmadım. Kitabın bir kaç sayfa fotokopisini çekip tercümana götürdüm. Adını dahi duymadığım bu dili çözebilen birini bulduğum için çok şanslıydım.

Ve dahası, tercüme edilmiş halini okuyunca ortaya çıktı. Tercüman, fotokopideki çok eski yazıların kime ait olduğunu sorunca bir şey dememiştim. Okul ödevim diye geçiştirdiğimde fazla kurcalamadı.

Her neyse günlerdir okuyorum, düşünüyorum, kafamdan kurup yazıyorum. Ama cevabını bulamıyorum. Kim ne maksatla yazmıştı bunu acaba? Bir delinin hatıra defteri miydi bu, yoksa edebi eser ortaya koymak için kurgulanmış bir öykü müydü? Yoksa?

Karar verememiştim.

En iyisi bir daha en baştan dikkatlice okumak:


“Tabiatın kanunlarını kendi üzerinde test etmek dünyayı yaşanılmaz bir hale getiriyor. İnsanoğlunun bitmek tükenmez bilmeyen merak duygusu neler açıyor böyle başımıza? Her zaman daha fazlasını istemek, daha güçlü, daha zeki, evrene daha da hâkim olabilme gayreti neden bu kadar yüksek? Doyumsuzluk, doyumsuzluk, doyumsuzluk… Tüm sorun buradan başlıyor.

Öğrencilik hayatımın bitmesine sadece 3 yıl kalmıştı. 28 yaşından sonra istesem de istemesem de öğrenim sürecim tamamlanıyordu. En parlak çağını atlatan bir insanın öğrenme sisteminde etkisiz bir elaman olarak kaldığı gerçeği artık yasalarımıza da işlenmişti. Ama benim bu sistemden atılmam tabi ki 28 yaşına kadar sürmedi.

Yıllarca gece gündüz demeden okuyor, araştırıyor, laboratuvarımda saatlerce deneyler peşinde koşuyordum. Öyle ki bir gün çılgın teorimin çılgın güçlerin eline geçene kadar bu hep devam etti. Dayanamıyordum…

Sırf dünyadaki gücü ellerinde tutmak için çılgın silah icatlarını mı dersiniz, insan ömrünü uzatmak uğruna yapılan garip deneyler sonucu sürüngene benzer görüntülerle doğan, zavallı bebekler mi dersiniz. Hangisini anlatayım? Her geçen gün insanlardaki sevgi, aşk,  merhamet, karşılıksız paylaşma gibi birçok duygunun günden güne eridiğini gözlemleyebiliyordum. Oysaki bitirdiğimiz okullarda her seferinde insanlık için, daha yaşanılabilir bir dünya için çalışacağımıza yemin ediyorduk.


Verdiğim sözü tutmalıydım. Sorunu kökünden halletmeliydim. İnsanlık için yapacağım şeyin ne kadar önemli olacağını düşünüyordum. En sonunda kafaya koyduğum şeyi denekler üzerinde başarabilmiştim. Hazırladığım toz tanecikleri ile insanlardaki merak duygusunu körelterek tüm bu olanların önüne geçebileceğimi düşünmüştüm. Hayal gücünden ve merak duygusundan yoksun bir insanlık,  daha fazlasını isteyemeyecek ve dünyayı ve kendisini daha fazla yıpratamayacaktı.

Ancak bu başarımın başarısızlıkları da beraberinde getireceğini nereden bilebilirdim. Teorimi hayranlıkla izleyen profesör meslektaşım, sırf kendi çalışmalarına fon kazanabilmek için üniversite yönetimine icadımı sızdırmış. Bu da yetmezmiş gibi yönetimdekiler de para hırsı yüzünden her şeyi götürüp zengin iş adamlarına pazarlamışlar.

Sahibi olduğum bu teori, gidebilecek en kötü ellere sırasıyla ulaştı diye düşünüyordum. Amaçlarının çok daha sonra; mutlu insanlar, az ile yetinen fazlasını düşünemeyen koyun sürüleri yetiştirmek olduğunu anlamıştım. Kolay yönetilebilen, kendilerinin servetinde gözü olmayan bir insanlık onlar için muhteşem bir fırsattı. Şebeke sularından tutunda yiyeceklerimize kadar her gıdaya karıştırmışlardı bu tozları. Aslında yaptıkları şey tam da benim isteklerimi karşılıyor diye düşünürken öyle olmadığını yıllar sonra anlayabildim.

Hayal gücümü kaybetmem geri zekâlı olmam anlamına gelmiyor ebetteki. Olan bitenleri gayet net anlayabiliyorum. Şöyle ki meraklarını ve hayal gücünü kaybeden insanlık, kendine yetmemeye başladı. İleriye dönük en ufak bir düşünceyi aklının ucundan geçiremez olmuştu. Belki……… diye bir cümle dahi kurmaktan acizdi insanoğlu. Kaynağını tüketen, tamamen kurumuş nehirler gibiyiz şuanda. İleriyi kestiremiyor, sürekli hata yapıyor, kısa sürede çözülebilen basit sorunları bile çözmemiz yıllar alıyor. Şimdi anladım ki insanı hayatta tutan bir duyguymuş merak. Eskiden sorunlar vardı ancak başarısızda olsa çözüm üretebileceğimiz fikirlerimiz de vardı. Şimdi ise sadece sorunlar var.

Kendi icat ettiğim bu tozlar, adeta zehir gibi her yere yayıldı. Üstelik panzehrini de bulamıyorum. Nasıl geçecek bu illet aklım almıyor. Bu dünyanın onca kahrı çilesi yetmezmiş gibi bir pranga da ben vurdum ayaklarına. Evet evet, pranga vurulu şuanda insanoğlunun hayal gücüne. Kaş yapayım derken göz çıkarmak benimkisi adeta.

Piyon gibi hissediyorum kendimi bu aralar. Can sıkıntısı da diyebilirsin yazdıklarıma. Belki zaman geçirmektir amacım; belki de biri sesimi duyar da çare olur ilerde bize, diye yazıyorumdur bu olanları kim bilir?

Bir dakika...

Bir dakika, sahi ne dedim ben biraz önce?

Buldum!”



Uğur ASLAN

14/10/2014
Sivas

Çevrimdışı u.aslan

  • **
  • 101
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Büyükbabamın El Yazmaları
« Yanıtla #1 : 20 Ekim 2014, 21:21:15 »
Yorum ve eleştirileriniz için ayrıca teşekkürler. 115 okunmadan 1 tane dahi görüş çıkmaması enteresan

Çevrimdışı

  • ***
  • 581
  • Rom: 47
  • Hayvan Yemeyelim!
    • Profili Görüntüle
    • http://bulentozgun.blogspot.com/
Ynt: Büyükbabamın El Yazmaları
« Yanıtla #2 : 20 Ekim 2014, 21:32:58 »
Yorum ve eleştirileriniz için ayrıca teşekkürler. 115 okunmadan 1 tane dahi görüş çıkmaması enteresan

http://www.kayiprihtim.org/forum/hikayelerinizi-nasyl-okutursunuz-t15946.0.html

Çevrimdışı u.aslan

  • **
  • 101
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Büyükbabamın El Yazmaları
« Yanıtla #3 : 20 Ekim 2014, 22:10:00 »
Yorum ve eleştirileriniz için ayrıca teşekkürler. 115 okunmadan 1 tane dahi görüş çıkmaması enteresan

http://www.kayiprihtim.org/forum/hikayelerinizi-nasyl-okutursunuz-t15946.0.html


Bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim. Söyledikleriniz aklımda.

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Büyükbabamın El Yazmaları
« Yanıtla #4 : 21 Ekim 2014, 13:12:45 »
Bilimsel çalışmaların çılgın silahların geliştirildiği bir dönemde okuma yazmanın pek gelişmemiş olması biraz tezat olmamış mı?

Çevrimdışı u.aslan

  • **
  • 101
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Büyükbabamın El Yazmaları
« Yanıtla #5 : 21 Ekim 2014, 15:26:48 »
Bilimsel çalışmaların çılgın silahların geliştirildiği bir dönemde okuma yazmanın pek gelişmemiş olması biraz tezat olmamış mı?

Haklısınız. Hatta dönem, büyük büyük dedesinden de önceki bir dönem ( el yazması dedesine geçtiğine göre) Böyle bir dönemde okuma yazma oranının az olması tartışılabilir. Bir de şu açıdan da bakmak gerekir. Asirlar önce okur yazar oranı azken bir çok formül ve buluşun çok eskilerde keşfedildiği de aşikar. Ama yorumunuz için teşekkür ederim bu açıdan pek düşünmemiştim

Çevrimdışı Grayswandir

  • ***
  • 815
  • Rom: 14
  • You may have heard of me.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Büyükbabamın El Yazmaları
« Yanıtla #6 : 21 Ekim 2014, 23:48:57 »
Tam olarak meselenin ne olduğunu anlayamamış olmam normal mi? Bir şeyleri kaçırdım gibi hissettim. :P Yani ne bulunmuş, ne olmuş da dil falan bu derece bir değişime uğramış, hikayede bunların anlatılması amaçlanmıyor belki ama eksik hissettim ben yine de.
In the beginning the Universe was created.
This has made a lot of people very angry and been widely regarded as a bad move.

#hayır

Çevrimdışı maviadige

  • **
  • 161
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Büyükbabamın El Yazmaları
« Yanıtla #7 : 23 Ekim 2014, 23:40:52 »
Küçük ayrıntılara takılmazsak bence güzel ve samimi bir hikaye olmuş. Geçmişteki yazılar hikayeye renk katmış ve merak uyandırıcı olmuş. Hikayedeki karakterin hayal gücünü köreltmek istemesi istemeden de olsa gülümsememe neden oldu çünkü kendi hikayelerimde hep hayal gücünün önemini vurgularım ve öne çıkarmaya çalışırım. Sonunu da güzel bağlamışsın, ellerine sağlık. :)
Yakından bakarsan güzelleşecek.
Uzun süre bakarsan sevimli olacak.
Sen de aynısın...

-School 2013-

Çevrimdışı u.aslan

  • **
  • 101
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Büyükbabamın El Yazmaları
« Yanıtla #8 : 24 Ekim 2014, 00:05:30 »
Yorumlarınız için çok teşekkür ederim hepinize. İlk defa hayatımda birşeyler karalamak istedim. Bu aralar o küçük ayrıntıları anlamak için daha sık okuyorum