Kitabı bitirmiş bulunmaktayım. İlk çıktığı gün almak istemiştim fakat pek çok aksaklık sonucu temin edememiştim. Kız arkadaşım hediye etti kendisine bir kez daha teşekkür etmiş olayım buradan. Bir yandan deli gibi okumak isterken diğer yandan aksaklıklar arasında sıkışık bir zamanda elime aldım ve bırakamadım. Sırf kitabı bir an önce bitirebilmek için 3-4 saat uyumuş olabilirim.
Kitaptan bahsetmeden önce hep birlikte el ele tutuşalım ve Brandon Sanderson için bir dua edelim. Sıradan bir fantastik edebiyat değil bu kitap , popüler kültürün omuzlarında yükselttiği bir eser değil. Bu bir Brandon Sanderson kurgusu ve bunu daha ilk bir kaç bölümden hissedebiliyorsunuz. " Neler oluyor , nerede , nasıl ?! " sorularınız arasında bir bakmışsınız ağzınızdan salya akarken sayfalar pervane gibi çevriliyor. Kendimi bu kadar çok kaptırmayı çok fazla ama çok fazla özlemişim. Tüylerimin diken diken olmasını , ağzımdan "AAaaaa" diye bir nida kopmasını , uyumadan önce kitap hakkında teori kurmayı ve düşünmeyi özlemişim. Abartıyor muyum ? Hadi canım sizde.
Gelelim Kuşatma'ya. Mükemmel bir açılış , durgun fakat yormayan bir gelişme ve bir klasik olarak muhteşem bir son. Goodreads üzerinden kontrol ettim son 6 ayda 40'ın üzerinde fantastik edebiyat okumuşum. Yeniyim bu türe hala fakat Sissoylu serisi tüm kitap türleri arasında benim favori kitaplarımdan birisi. Garanti ilk on.
Sazed ile düşüncelere daldım , Elend ve Vin'e verdiği tavsiyeleri kendime aldım.
Elend ile dürüstlüğün ve adaletin "gerçek" tanımına şahit oldum. Bir kez daha özendim ona.
Breeze , sen , harika insan ! Senden pek çok şey almayı , gerçek hayatıma yansıtmayı istedim. Teskin edemedim kimseyi , mutsuz oldum.
Vin sana lafım yok. Seni hiç sevmedim zaten , çok dandiksin.
Sissoylu ilk ve ikinci kitap hakkında ciddi spoiler içerir :
Sanderson yine bizi kendine has şekilde ters köşe yaptı. İpucunun gözlerimizin önünde , bu kadar bariz şekilde olmasına rağmen parçaları birleştiremedim ben. İkinci kitabın bitmesiyle birlikte pek çok soru işareti oluştu ;
1-) Vin ve Elend'i uyarmaya çalışan , bin yıl önce aynı şekilde İlk Şahit'i uyarmaya da çalışmış olan sis şekline bürünebilen varlık nedir ve kimdir ? Kendisi konuşamıyor , fiziksel bir beden sahip olamıyor. Fakat Vin kendisiyle etkileşime geçebiliyor aynı şekilde Vin'e dokunduğu zamanlarda bir buzlanma hissi yaratıyor , küçük de olsa Allomansi yayıyor.
Kuyunun içerisindeki varlığın kötü olduğunu bilen ve durdurmaya çalışan tek kişi. Belki engellenmiş bir shard olabilir ? Veya elçi.
2-) Sislerin insanları öldürmeye başlaması. 1000 yıllık süreç doldu ve Zifir geri döndü. Bunun kuyudaki yaratıkla bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum çünkü oradaki varlık serbest bırakılmadan önce başlamıştı. Kuyunun tam gücüne ulaşması ile birlikte Zifir'de geri döndü. Kuyudaki varlık ile ilişkileri ne şekilde acaba ?
3-) Gelelim benim için en önemli soruya. Zane'in beyninin içinde konuşan tanrı kim ? Zane sayesinde kazıklar ve Sorgucular hakkında bir ipucu aldık. Kazıklar yüzünden kendileriyle konuşan bir iç ses kazanıyorlar. Keza kitabın sonunda Marsh ve Sazed savaşırken Marsh sürekli olarak " Keşke seni neden öldürmem gerektiğini bilebilseydim " diyordu. Zane'in duyduğu soru ise " Öldür onu ! ".
Ben Zane'in tanrı olarak bahsettiği iç sesin bir varlık olduğunu hatta kuyudaki yaratık olabileceğini düşünüyorum. Zane ölmeden önce Vin'e " Seni öldürmemi asla söylemedi " derken tanrıdan karşılık olarak " Elbetteki onu öldürmeni söylemedim " demişti. Yani Vin'in kuyuyu serbest bırakmasına dair çalışan bir güç bu tanrı.
Aynı şekilde Sorgucuların bir şekilde kendisi için çalışmasını sağlayabiliyor. Çelik Sorgu tüm Sırdaşların peşine düştü. Şimdi bu durum benim kafamda daha büyük bir soru işareti doğruyor.
Sorgucular'ı Lord Hükümdar yarattıysa daha doğrusu onları Sorgucular'a çevirdiyse bu iç sesin farkında değil miydi ? İkincisi Lord Hükümdar'ın Kuyudaki varlığa karşı olduğunu ve Zifir'i kontrol altında tuttuğunu biliyoruz. Neden Kuyu ve Zifir lehine çalışacak canavarlar yarattı ?
4-) Lord Hükümdar'ın nasıl Sissoylu yarattığını görmüş olduk. O küçük metal parçası neydi ? Nereden geliyordu ve bu şekilde bir dönüşüm kazanıldığı zaman normal bir Sissoylu mu oluyor yoksa eski zamanlardaki güçlü Allomanser'lar gibi mi ?
Not : Spoiler bölümüne lütfen üçüncü kitabı okumuş olan arkadaşlar cevap vermesin. Biz kendi aramızda ikinci kitabı okumuş olanlar olarak teori üretelim biraz. Wiki yok , Google yok.
Önceki yorumlarda Elend hakkında yazılanlar için :
Kızmayın ama Elend benim kitapta en çok sevdiğim karakter oldu. Kitapta birbirine benzer özelliklere sahip pek çok karakter var fakat Elend en kendine hası.
En yüksek kademeye sahip olan asil evin varisi olarak yetişmesine rağmen kendisi her zaman skaalar için çözüm yolları aradı. Bu uğurda kendi dostlarına ve babasına dahi karşı durabildi. Hiçbir bilgisi , yeteneği ve özgüveni olmamasına rağmen çökmüş , dört tarafı düşmanlar tarafından sarılmış bir imparatorluğa Kral oldu. Hayalinde tasarlamış olduğu hukuk ve adaletin ön plana çıktığı bir sistem getirdi. Sürekli Kelsier'in gölgesinde kalıyor olmasına rağmen , Dox tarafından hor görülüp , düşmanları tarafından dürüstlüğü suistimal edildiği halde görevine devam etti. Bırakmadı ve kaçmadı. Hatta ve hatta her şeyden çok sevdiği Vin için bile ideallerini , skaaları terketmedi.
Kelsier ile birlikte yıllar geçirmiş , onunla savaşmış olan çetesi hatta Dox bile şehri bir asile teslim etmeyi düşünürken kendisi bir ümide sahip olmamasına rağmen çalışmaya devam etti. Elend kitaptaki en iyi karakter benim için.
Sonunda Sissoylu oldu yiğidim. Yürür gider artık. Kendisini Vin'in yanına yakıştıramadığı için eksik olan özgüven'i gider. Zaten aldığı eğitimler sayesinde kılıç konusunda uzmanlaşmış , vücudu gelişmişti. Duruşunu , konuşmasını düzeltmiş ve Kral olmaya daha da yakışır bir hale gelmişti. Şimdi Sissoylu oldu ya o , daha neler yapacak bakın.