Kayıt Ol

Kardeşimle Akşam Yemeği

Kardeşimle Akşam Yemeği
« : 03 Aralık 2014, 00:39:34 »
“-Sigara içmek. Kesinlikle sigara içmek.”

Bir tek akbabalar eksik. Onların dışında, her şey tam olması gerektiği, tam kafanızda canlandırdığınız gibi. Filmlerdeki gibi.

Hani resim dersinde çizdiklerimiz gibi. Tek fark, o üzerinde iki hindistan cevizi ağacı olan ufak adanın olmayışı.

Pantolonlarımız paçalarından gidişli gelişli yırtık, gömleklerimiz yakalarından iyice sarkmış, sakallarımız uzamış… Tüm o klişelerin tamamı. Bir de o sarı acil durum kurtarma botu. Bir de az önce içtiğim son damla içme suyumuz.

Klasik gemi kazasından kurtulmuş iki adam sahnesi. Bir de sonunu göremediğimiz bir okyanus.

Çizdiğimiz resimlerdeki adamların, nedense kocaman pastel dudaklarla gülümsedikleri sahne.

Tamam kabul, tembellik ediyorum.

Ama edebiyat dersinde de hiçbir zaman böyle durumları anlatmayı öğretmezler. Veya coğrafyada işinize yarayabilecek ne kadar bilgi varsa zaten hepsini çoktan unutmuşsunuzdur.

Hem güneşin ışınlarından ter damlalarımızın, gözeneklerimizden çıkar çıkmaz buharlaşmalarından bahsetmemin size bir faydası olacağını düşünmüyorum.

Veya o çizgi filmlerdeki kahramanlar çok acıktıklarında arkadaşlarını devasa bir tavuk olarak görmeleri esprisinin, aslında espri olmayışından.

Belki de kimse terli, uzun sakallı, aç ve susuz bir şekilde; güneşin altında lastik bir botta yatmanın ne kadar rahatsız olduğundan bahsetmemiştir, ama bunu kim neden bilmek istesin ki?

Yani demem o ki; başınıza gelecek olsa da olmasa da, gerçekten okyanusun ortasında kimbilir kaç gün boyunca aç ve susuz yatan iki kardeşten biri olmanın nasıl bir his olduğunu gerçekten bilmek istiyor musunuz?

Hiç sanmıyorum.

Çünkü belki kurtarılana, veya –ve muhtemelen- ikimiz de ölene dek; en çok neyi özleyeceğimizi birbirimize sırayla sayarken, ben bile nasıl olduğumu bilmek istemiyorum.

“- Oğlumla top oynamak.” Diyor karşımda oturan sakallı, az pişmiş, yağlı biftek. Gözleri yavaşça kapanırken, göz bebeklerinin de eş zamanlı olarak kafatasının içerisine doğru yuvarlandıklarını görüyorum.

Pastel dudaklarımın çatlaklarına tünemiş sinekler bile burnumun gölgesinden çıkmaya korkuyorlar.

“- Cips yemek.” Diyorum artık bayılmış olan kardeşime ve dudak çatlaklarımı oluşturan katmanlardan birini dişlerimin arasına sıkıştırıyorum. Kurumuş dudak derimi dişlerimle soyuyorum. Yiyemeyeceğim bir muz kadar sonra ölmüş olacağım.

İçemeyeceğim bir sigara kadar.

Susuzluktan iyice yoğunlaşmış kanımın tadı ağzımda sıcak ve demirli bir domates çorbası.

O eski sözü hatırlıyorum. Hani yok mu;

‘Bir insan, kusmadan litrelerce kan içebilir.’

Ve yutkunuyorum.

Bilmem kaç yüz derece sıcaklıkta terli sırt derim, üzerinde yattığım devasa lastik muzun yüzeyine yapışmış, en ufak hareketimde ‘şiuuup’ benzeri sesler çıkarıyor.

Ve biliyor musunuz,

Ölüme yiyemeyeceğim bir öğün yemek, içemeyeceğim bir bardak su kadar yakın olmasam; acil durum ‘kurtarma’ botunda ölmenin muhteşem tezatına kıkırdayabilirdim.

Onun yerine karşımda gözleri kapalı yatmakta olan küçük kardeşimin nabzını ölçüyorum. Henüz ölmemiş, ama muhtemelen çok vakti yok.

Son dakikalarında, birlikte büyüdüğüm adamın elini tutuyorum.

Okyanus, gökyüzüne karışıyor.

Hani şu herkesin oynadığı oyunu oynarken, canımız sıkılınca; karakterleri havuza sokup merdiveni sildiğimiz gibi, tanrı da ufuk çizgisini siliyor olsa gerek.

Beş dakika geçiyor ve kardeşimin nabzı yavaşlıyor, ve yavaşlıyor, ve yavaşlıyor…

Ve akbabalar hala ortalıkta yoklar.

Kimse ev ekonomisi dersinde oturup karşınıza, okyanus suyunun tuzu ve güneşin sıcaklığıyla kurutulmuş et yapmayı öğretmez.

Ve hiçbir biyoloji öğretmeni size durduk yere, siz sormazsanız, kan içmenin susuzluğunuzu giderip gidermeyeceğini söylemez.

Bazı zamanlarda bilgi, lise öğretmenlerinin ağızlarından veya devletin bastığı ucuz ders kitaplarından gelmez.

Bazen bilgi, ağzınızın içinde iplik iplik ayrılan, damağınızı kanla dolduran, dişlerinizin kesemeyip yalnızca ağzınızda ezip durduğunuz vıcık vıcık bir kas yığını şeklinde gelir karşınıza.

En çok özleyeceğim şeyde kesin kararımı kılıyorum.

Yediğim ne kadar az pişmiş biftek varsa gözümün önüne getiriyorum.

“- Kardeşimle akşam yemeği.” diyor pastel dudaklarım güneş batarken.

Akbabalar gelmeyecek.

Yutkunuyorum.
"The woods are lovely, dark and deep,  
  But I have promises to keep,  
   And miles to go before I sleep,  
    And miles to go before I sleep."

Sentetik Distopya tüm kitap sitelerinde mevcuttur a dostlar. (Ayrıca, daginikoda.com'a bir bakın derim)

Çevrimdışı ZextaR

  • *
  • 19
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kardeşimle Akşam Yemeği
« Yanıtla #1 : 03 Aralık 2014, 11:35:00 »
merhaba,

öncelikle benim yazıyı okuduğum an itibariyle hiç "edit" lememiş olmanız ve sanırım buna da hiç gerek olmayacak olması dolayısıyla tebrik ve teşekkür ederim. yani okuyanı yormamak için "baştan savma" yöntemi yerine "önce worda yaz, hataları ayıkla, sonra yayınla" yöntemi kullanmışsınız, tekrar teşekkürler.

-önermeler ve az sayıda ama yeterli betimleme güzel.
-bolca "amerikan ve si" kullanmışsınız; ortaokul edebiyat hocam görseydi kulaklarınızdan asardı yeminle :) ama benim için sıkıntı yok; şiir temelli bir tekniktir, kısa yazılarda akıcılık sağlar.
-daha önce okuduğum yazılarınıza göre biraz zayıf kalmış. hikayenin sonuna kadar birşey olmasını bekledim... olmadı.

bilinen, hatta sonu adında bulunan bir hikaye, daha güzel işlenebilir miydi? belki, sanırım, muhtemelen.
tiksinti duyduğum çok çok az şeyden biridir yamyamlık; peki hikaye beni rahatsız etti mi? hayır. ancak bunun iyi bir şey olduğunu sanmıyorum, demek ki pek sarmamış.

velhasılı; iyi bir yazar, klişe bir konu, güzel ve okuyana saygı duyan bir yazım, rahat bir okuma, birinci ağızdan akıcı bir anlatım, okyanusun ortasında beklenen akbabalar ve işte buradayız: benim de naçizane eleştirim sonunda.

lütfen devam edin, kolaya kaçmanın kolay olduğu bir tarzı kolaya kaçmadan deniyorsunuz. bu bile yazılarınızı takip etmeye yeterli benim için.

sevgiler,
zeki
Koku alma duyumu geliştirmenin yararları fikri, insanlığımdan vazgeçip av köpeği olma kararını vermeme yetmezdi. - Golan Trevize

Çevrimdışı Grayswandir

  • ***
  • 815
  • Rom: 14
  • You may have heard of me.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kardeşimle Akşam Yemeği
« Yanıtla #2 : 03 Aralık 2014, 12:55:17 »
Konu nispeten alışılmış, yazım tarzı da bir yerlerden tanıdık geliyor ama bütün olarak epey iyi bir eser çıkmış ortaya. Kimin ve nasıl yazdığı demek ki önemli olan... Gerçekten etkileyici bir hikaye, tebrikler. Ha bir de,

-bolca "amerikan ve si" kullanmışsınız; ortaokul edebiyat hocam görseydi kulaklarınızdan asardı yeminle :) ama benim için sıkıntı yok; şiir temelli bir tekniktir, kısa yazılarda akıcılık sağlar.

Epey saçma bir kural zaten bu bence. Önceki cümleyi noktayla bitirip yeni cümleye "Ve..." diye başlayarak verdiğiniz vurguyu diğer şekilde veremiyorsunuz kesinlikle.
In the beginning the Universe was created.
This has made a lot of people very angry and been widely regarded as a bad move.

#hayır

Ynt: Kardeşimle Akşam Yemeği
« Yanıtla #3 : 03 Aralık 2014, 14:09:27 »
merhaba,

öncelikle benim yazıyı okuduğum an itibariyle hiç "edit" lememiş olmanız ve sanırım buna da hiç gerek olmayacak olması dolayısıyla tebrik ve teşekkür ederim. yani okuyanı yormamak için "baştan savma" yöntemi yerine "önce worda yaz, hataları ayıkla, sonra yayınla" yöntemi kullanmışsınız, tekrar teşekkürler.

-önermeler ve az sayıda ama yeterli betimleme güzel.
-bolca "amerikan ve si" kullanmışsınız; ortaokul edebiyat hocam görseydi kulaklarınızdan asardı yeminle :) ama benim için sıkıntı yok; şiir temelli bir tekniktir, kısa yazılarda akıcılık sağlar.
-daha önce okuduğum yazılarınıza göre biraz zayıf kalmış. hikayenin sonuna kadar birşey olmasını bekledim... olmadı.

bilinen, hatta sonu adında bulunan bir hikaye, daha güzel işlenebilir miydi? belki, sanırım, muhtemelen.
tiksinti duyduğum çok çok az şeyden biridir yamyamlık; peki hikaye beni rahatsız etti mi? hayır. ancak bunun iyi bir şey olduğunu sanmıyorum, demek ki pek sarmamış.

velhasılı; iyi bir yazar, klişe bir konu, güzel ve okuyana saygı duyan bir yazım, rahat bir okuma, birinci ağızdan akıcı bir anlatım, okyanusun ortasında beklenen akbabalar ve işte buradayız: benim de naçizane eleştirim sonunda.

lütfen devam edin, kolaya kaçmanın kolay olduğu bir tarzı kolaya kaçmadan deniyorsunuz. bu bile yazılarınızı takip etmeye yeterli benim için.

sevgiler,
zeki

Zeki Bey merhabalar.

Okuduğunuz için teşekkür ederim, yazılarımın son hallerini yazdıktan sonra tekrar tekrar sesli bir şekilde okuyarak hataları, akışı düzenleme huyum vardır. Yazım ve imla da çok dikkat ettiğim unsurlardır, okur-yazar arasındaki karşılıklı saygının bir parçası olduklarına inanırım. Dikkat etmiş olmanız beni çok sevindirdi.

Madde madde size cevap vermeye çalışayım:

- 'Amerikan "ve"'si olarak tanımladıklarınızı sık sık kullandığım doğrudur. Bu, sanırım okuduğum kitapların türleriyle alakalı. Göze çok fazla batmayacak şekilde, bol bol kullanmaya çalışırım çünkü sesli okurken oldukça etkili geliyor kulağıma.

- Daha önceki yazılarıma göre farklı olmasının temel sebebi bunun diğerlerinden farklı olarak daha çok bir durum öyküsü olduğundan ötürü olabilir. Olaya, şaşırtıcı sona odaklanmaktansa kahramanın duygusal ve tercihsel sürecini anlatmayı tercih ettim. Denedim daha doğrusu. :) Zayıf gelmesiyse, bu tarzda yeni yeni denemeler yapıyor oluşumdandır diye tahmin ediyorum.

Tabiri caizse 'pislik' yapmadan okuru tiksindirmek zordur, ne diyeyim. Asıl amacım tiksindirmek değilse de, ikincil amaçlarımın başındaydı evet. Belki ilerki yazılarımda daha iyi başarabilirim.

Zamanınızı ayırdığınız için çok teşekkür ederim.

Konu nispeten alışılmış, yazım tarzı da bir yerlerden tanıdık geliyor ama bütün olarak epey iyi bir eser çıkmış ortaya. Kimin ve nasıl yazdığı demek ki önemli olan... Gerçekten etkileyici bir hikaye, tebrikler. Ha bir de,

-bolca "amerikan ve si" kullanmışsınız; ortaokul edebiyat hocam görseydi kulaklarınızdan asardı yeminle :) ama benim için sıkıntı yok; şiir temelli bir tekniktir, kısa yazılarda akıcılık sağlar.

Epey saçma bir kural zaten bu bence. Önceki cümleyi noktayla bitirip yeni cümleye "Ve..." diye başlayarak verdiğiniz vurguyu diğer şekilde veremiyorsunuz kesinlikle.

Sayın Grayswandir,

Zeki Bey'in belirtmiş olduğu 've'lerimin çokluğuyla yazım tarzının size tanıdık gelmesinin sebepleri aslında aynı, o da okuduğum kitap türleridir. İdol olarak benimsemiş olduğum Chuck Palahniuk'a benzetmiş olmanız muhtemel buradaki yazım tarzımı, ki öyleyse onur duyarım.

Klişe bir konuyu iyi işlemeye çalıştım aslında burada. Yani mantıken, klişe dediğimiz etkili bir şekilde ortaya konulmadığı zaman kötüdür diyemez miyiz?

Güzel yorumlarınız için teşekkür ederim. Daima güzel kalınız.
"The woods are lovely, dark and deep,  
  But I have promises to keep,  
   And miles to go before I sleep,  
    And miles to go before I sleep."

Sentetik Distopya tüm kitap sitelerinde mevcuttur a dostlar. (Ayrıca, daginikoda.com'a bir bakın derim)

Çevrimdışı

  • ***
  • 581
  • Rom: 47
  • Hayvan Yemeyelim!
    • Profili Görüntüle
    • http://bulentozgun.blogspot.com/
Ynt: Kardeşimle Akşam Yemeği
« Yanıtla #4 : 03 Aralık 2014, 14:59:02 »
Pastel dudaklarımın çatlaklarına tünemiş sinekler bile burnumun gölgesinden çıkmaya korkuyorlar.
-
Yiyemeyeceğim bir muz kadar sonra ölmüş olacağım.

İçemeyeceğim bir sigara kadar.
-
Susuzluktan iyice yoğunlaşmış kanımın tadı ağzımda sıcak ve demirli bir domates çorbası.
-
Ölüme yiyemeyeceğim bir öğün yemek, içemeyeceğim bir bardak su kadar yakın olmasam; acil durum ‘kurtarma’ botunda ölmenin muhteşem tezatına kıkırdayabilirdim.

Sırf bu ifadeler için bile öykünüze hayran kalabilirdim. Daha fazlası için sağolun. Keşke yazmaya yeltenen herkes uzun öykü serileri yazma çabasından sıyrılıp sizin gibi sade ve güçlü yazabilse. Ben dahil. Yazdığım her şeyi bir kenara atıp sizin gibi yazabilmeyi isterdim.

Ynt: Kardeşimle Akşam Yemeği
« Yanıtla #5 : 13 Haziran 2015, 20:21:43 »
Pastel dudaklarımın çatlaklarına tünemiş sinekler bile burnumun gölgesinden çıkmaya korkuyorlar.
-
Yiyemeyeceğim bir muz kadar sonra ölmüş olacağım.

İçemeyeceğim bir sigara kadar.
-
Susuzluktan iyice yoğunlaşmış kanımın tadı ağzımda sıcak ve demirli bir domates çorbası.
-
Ölüme yiyemeyeceğim bir öğün yemek, içemeyeceğim bir bardak su kadar yakın olmasam; acil durum ‘kurtarma’ botunda ölmenin muhteşem tezatına kıkırdayabilirdim.

Sırf bu ifadeler için bile öykünüze hayran kalabilirdim. Daha fazlası için sağolun. Keşke yazmaya yeltenen herkes uzun öykü serileri yazma çabasından sıyrılıp sizin gibi sade ve güçlü yazabilse. Ben dahil. Yazdığım her şeyi bir kenara atıp sizin gibi yazabilmeyi isterdim.

Editörümün benden eski bir hikayemi bulmamı istemesi üzerine buraları eşelemesem, sizin yazdığınız bu sıcak yorumunuzu görmeyecektim. Lütfen kusuruma bakmayın, bir yıl sürmüş takdirinize layık olmam.
"The woods are lovely, dark and deep,  
  But I have promises to keep,  
   And miles to go before I sleep,  
    And miles to go before I sleep."

Sentetik Distopya tüm kitap sitelerinde mevcuttur a dostlar. (Ayrıca, daginikoda.com'a bir bakın derim)

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Kardeşimle Akşam Yemeği
« Yanıtla #6 : 13 Haziran 2015, 21:13:53 »
Üslubu çok sevdim. Okuması her açıdan keyifliydi, teşekkürler.