Kayıt Ol

Özel gücüm

Çevrimdışı Nightmare

  • ***
  • 627
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
    • Saklı Günlükler
Özel gücüm
« : 07 Ocak 2015, 18:19:39 »
Arkadaşlar bu yazdığım ilk hikaye lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin. Her türlü eleştiriyi yapabilirsiniz.                        

                                                                          Özel Gücüm

                                                                             Bölüm 1

Her şey çok hızlı gelişmişti. Yattığım oda bir anda sisle dolmuştu ve hiçbir şey göremiyordum. Kalın tahtaların üzerinde yürüyen postalların gıcırtısı kulağıma geliyordu. Biri
bana şaka mı yapıyordu?
Kim var orada? Ses yok. Kim var orada? Ve ne olduysa o anda oldu. Arkamdan bir postal sesi daha duydum ve kafamda inanılmaz bir acı hissettim. Bayılmıştım.
Uyandığımda iki adamın sesi buğulu bir şekilde kulağıma çalındı.

"Bak bu yapacağımız hiç hoşuma gitmiyor. "
"Nick ne yapmamızı söylediyse onu yapacağız. Emirlere itaat et!"
"Tamam ama bu bir çocuk. Bizim için nasıl bir tehdit oluşturabilir ki?"
"Bilmiyorum geri zekalı. Tek bildiğim şey senin iyice yumuşadığın. Nick ne dediyse onu
yapacağız. Şimdi sesini kes Ve bana aletleri getir."

Diğer adam hızla dışarı çıktığında benimle kalan adam uyandığımı fark etmişti.
"Bak sen uyandın demek. Bak çocuk. Sana tek bir şans vereceğim. Ya bana bildiklerini anlatırsın ya da o tırnaklarını tek tek sökerim. Şimdi konuş!"

Kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. Bu bir şakaya benzemiyordu. Fakat bu adamların benden ne istediğini de bilmiyordum. Ben her yaşıtım gibi okula giden, normal bir yaşantı süren bir çocuktum. Bu tip adamlarla ne işim olurdu benim!

"Konuş ya da gebertirim seni !"
"A abi ne-neden bahsettiğini bilmiyorum. Benim bildiğim, hiçbir şey yok yemin ederim. Hi hiçbir şey bilmiyorum abi."

Diğer adamda elinde bir kutuyla içeri girdi ve kutuyu bana işkence etmeyi planlayan adama
doğru uzattı. Kutudan ilk çıkan kerpetendi. Hayatımda hiç bu kadar korkmamıştım. Kerpeten yavaş yavaş bana doğru gelmeye başladığında adam ağzımdan koparabileceği her türlü kelime için gözünü bana dikmişti.

"Abi lütfen bana zarar verme yalvarırım. Yemin ederim ki ben hiçbir şey bilmiyorum."
Ağlamaktan yüzüm sırılsıklam olmuştu. Adam bunu umursamadı.

"Başparmağını uzat." "Abi ne olur yapma ben hiçbir şey bilmiyorum."
Parmağımı sertçe çekti ve gözümü kapatıp açtığımda tırnağım yerinde yoktu.
Hayatımda hiç bu kadar acı çektiğimi hatırlamıyorum.

"Şimdi konuş yoksa işaret parmağını da alırım!"
Adamın neden bahsettiği hakkında bir fikrim yoktu. Bu adamlar kimdi? Benden ne istiyorlardı? Neredeydim?
Adam bu sefer işaret parmağımı kaptı ve arkadaki adama çekici getirmesini emretti. Anlaşılan
kontrol işkenceci adamdaydı. Arkadaki adam işkenceciye doğru geldi ve:

"Yeter artık Alex çocuk bir şey bilmiyormuş işte. Nick’ e danışalım ondan sonra devam edersin."
Alex denen adam yerden kalktı ve diğer adamın suratına okkalı bir tokat yapıştırdı.
"Ya sesini kesersin ya da seni öldürürüm."
Tam bu sırada Hoparlörden cızırtılı bur ses duyuldu:
"İkinizde sesinizi kesin!"
Adamların bu yeni sesten korktukları her hallerinden belliydi.
Edgar öldür şu korkağı.
İşkenceci adam Silahını kaptığı gibi Alex ’ e doğrulttu. Alex de en az benim kadar korkmuştu anlaşılan.
Odada yankılan korkunç bir silah sesinden sonra yerde Alex ’in Ölü bedeni yatıyordu.
"Şimdi çocuğu serbest bırak ve odama gel."
Bu yeni emir Edgar’ ı şaşırtmış gibiydi fakat sesini çıkaramadı. İçeriden gelen başka biriyle birlikte beni aldılar ardından kafamda o bilindik acıyla birlikte bayıldım.


"Şimdi beni iyi dinle Edgar bu çocukta özel bir şeyler olduğunu düşünmüştüm ama bu acıyla birlikte özelliğinin ortaya çıkması gerekirdi. Sanırım yanlış kişiyi almışız. Fakat emin olmamız lazım. O yüzden bu çocuğun peşinden ayrılma. 7/24 Evini gözetle ve herhangi olağan dışı bir olayda bana haber ver. "
"Emredersiniz efendim. "
                                                                 ***

Size anlattığım hikaye bundan tam 2 ay öncesine aitti ve hafızamdan ben ölene kadar da
çıkmayacak. Size bu hikayeyi anlatmamın nedeni aynı adamların beni tekrar ziyaret edecek
olmalarıydı. Fakat bu kez hazırlıklı olacaktım. Çünkü sürpriz bir ziyaretçim vardı.

Anne babam olay günü tatildeydiler ki onları aradığım anda ilk otobüsle eve geldiler. Beni
sorguya çekmelerinin ardından polise gittik. Tabi bir sonuç elde edemedik. Çünkü beni alıp geri getirdiklerinde gözüm bağlıydı ve baygındım. Aradan 1 buçuk ay geçtiğinde olay kısmen unutulmuştu. Günlük yaşantıma döndüğümde bir gün arkadaşım Frank bize kalmaya geldi.
"Scott yeter artık anlat şu olayı artık. Ben senin arkadaşın değil miyim?"
"Bak bu olay çok farklı. Hem bunu unutmak istiyorum hem de duyulmasından korkuyorum. Lütfen ısrar etme."
"Hadi ama Scott kimseye anlatmam söz veriyorum. Meraktan çatlayacağım. Annen ağzından kaçırmasa bize olaydan bahsetmeyecektin bile.
"Olmaz dedim frank uzatma! "
"Öff be amma gıcıksın. Tamam. Ne yapalım? "

Bilgisayarı açtık ve sabaha kadar bilgisayar oynadık, yedik, içtik, eğlendik ve sonunda uykuya daldık. Gecenin bir yarısı ağzımda bir elle uyandım. Avazım çıktığı kadar bağırmaya çalıştım fakat adamın eli sesimin duyulmasını engelliyordu. Gerçi Frank' in uykusu öyle ağırdı ki onu hiçbir sesin uyandırma ihtimali yoktu.

"Şişt! Sana zarar vermeyeceğim. Lütfen benimle dışarı gel. Seninle konuşmam lazım."
Bu adamda nerden çıkmıştı? Yoksa onlardan biri miydi? Bu düşünceler Beynimi kemiriyordu.
Adamın bana zarar vermeyeceğini umuyordum. Zaten istesem de kurtulmam zordu.
Adamla birlikte dışarı çıktım. Adam evden 10 15 metre uzaklaştıktan sonra bana döndü:

"Şimdi benim diyeceklerimi dikkatle dinle hayatın tehlikede. "
"Nasıl, niçin tehlikede? "
"Bak bunu sana ayaküstü anlatamam, hemen gitmemiz lazım. Geliyorlar."
"Kim geliyor neden bahsediyorsun? "
"Seni buldular mı? Ben gelmeden önce biri seni kaçırmaya kalktı mı ya da tehdit edildin mi?
"Evet bundan yaklaşık 2 ay önce beni kaçırdılar. Tırnaklarımı kopardılar ama sonra beni serbest bıraktılar. "
"Tamam. Şimdi beni iyi dinle. Buradan uzaklaşmamız gerek. Seni kaçıran adamlar senden şüphelenmemiş olsa gerek ki seni bırakmışlar. Fakat bu kez seni keşfedebilirler. Buna izin veremem. Senin özel bir gücün var Scott. Dünyada teksin ve bu adamlar seni bulabilecekler arasında en basit adamlar. Tahmin dahi edemeyeceğin bir gücün var ve bu keşfedilecek olursa seni sonsuza kadar esir edebilirler. Arabam hemen şurada lütfen benimle gel."
Ben ne olduğunun idrakına varmaya çalışırken siyah bir araba bir anda evin önünde durdu. İçinden bana işkence eden adam ve tanımadığım 3 kişi daha indi.
Adam bana döndü ve:
"Koş! "
Adamın bir kere daha söylemesine gerek yoktu. Ayaklarım harekete geçti ve arabaya doğru koşmaya başladım. Arkamda çok büyük bir çatışma başlamıştı. Adamın bahsettiği araçtan 2 kişi indi ve adama yardıma koştular. Yanımdan hızlıca geçtiler ve suratıma bile bakmadılar. Çatışmanın ortasında bir anda ayağımda keskin bir acı hissettim. Ayaklarım yerden kesildi ve yüzüstü yere yuvarlandım. Kurşun seslerinin yankıları arasında evimizin camından bakan anne ve babamı gördüğüm O an hayatımın en acı anısıydı. Çünkü bu annemle babamı son görüşüm olacaktı.

Çevrimdışı

  • ***
  • 403
  • Rom: 7
  • ☆★
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özel gücüm
« Yanıtla #1 : 07 Ocak 2015, 18:53:19 »
Merhabalar;

"Şimdi beni iyi dinle Edgar bu çocukta özel bir şeyler olduğunu düşünmüştüm ama bu acıyla birlikte özelliğinin ortaya çıkması gerekirdi. Sanırım yanlış kişiyi almışız. Fakat emin olmamız lazım. O yüzden bu çocuğun peşinden ayrılma. 7/24 Evini gözetle ve herhangi olağan dışı bir olayda bana haber ver. "
"Emredersiniz efendim. "

Kahraman bakış açısıyla yazılmış bir öykü olmasına karşın böyle bir bilgi vermişsiniz. Bu tür bir ayrıcalıkla yazmak istiyorsanız tanrısal bakış açısını kullanmanızı tavsiye ederim. Çünkü karakteriniz bayıldığı halde bu anlatılanları nereden bilebilir ki? Sonuçta hikayeyi o anlatıyor.

Ayrıca madem çocuğu bayıltıyorlar neden bir de gözlerini bağlasınlar ki :). Orası biraz mantıksız olmuş.

"Ben her yaşıtım herkes gibi okula giden, normal bir yaşantı süren bir çocuktum."

Bu cümlede herkes kelimesini gereksiz kullanmışsın okumayı zorlaştırıyor.

"Kerpeten yavaş yavaş bana doğru gelmeye başladığında adam ağzımdan koparabilecek her türlü kelime için gözünü bana dikmişti."

Bu cümlede de "koparabilecek" kelimesini koparabileceği yada koparılabilecek şeklinde kullanmanı tercih ederdim.

İlk hikaye için kurgu oldukça iyiydi. Hikayeni beğendim. Ama bir şey sormak istiyorum karakterimiz çatışma esnasında öldü mü yoksa hikayenin devamı gelecek mi? Gelirse takipteyim :).
İt was one of those March days.
When the sun shines hot,
And the wind blows cold.
When the summer in the light,
And winter in the shade.

Çevrimdışı Nightmare

  • ***
  • 627
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
    • Saklı Günlükler
Ynt: Özel gücüm
« Yanıtla #2 : 07 Ocak 2015, 19:06:40 »
Öncelikle yorumun için çok teşekkür ederim.Hikayeyi yazdıktan sonra bazı yerlerini düzeltmiştim bahsettiğin yerler gözümden kaçmış uyardığın için çok teşekkürler hemen düzelteceğim.
Şimdi ilk yazdığınız paragrafı yazmamın nedeni edgarın oraya neden uyarmaya gelen adamdan sonra geldiği merakta kalmasın ve orada olduğunu nereden biliyordu ki? Gibi sorular gelmemesi için yazdım.İzlendiğinden karakterin de haberi yok tabi. Eğer böyle bir şeyin yazılmaması gerektiğinden eminseniz o kısmı da kaldırırım.
Ayrıca hikaye devam edecek.Yorumun için tekrar teşekkürler

Çevrimdışı

  • ***
  • 403
  • Rom: 7
  • ☆★
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özel gücüm
« Yanıtla #3 : 07 Ocak 2015, 19:18:34 »
Rica ederim. Dediğim gibi devamını merakla bekliyorum :).
İt was one of those March days.
When the sun shines hot,
And the wind blows cold.
When the summer in the light,
And winter in the shade.

Çevrimdışı Nightmare

  • ***
  • 627
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
    • Saklı Günlükler
Ynt: Özel gücüm
« Yanıtla #4 : 08 Ocak 2015, 13:12:11 »
                                                   Bölüm 2
Kafamda inanılmaz bir ağrıyla uyanmıştım.Aslında tam olarak uyanmakta denemez buna.Yarı
baygın gibiydim.Bir yandan da ayağımda korkunç bir sancı vardı.Kafamı toplayıp etrafıma
bakabildiğimde loş bir ışıkla kaplı bir odadaydım.Aslında daha çok bir ameliyathaneye
benziyordu.Yanımda bir serum asılıydı.Karşıda bir masa vardı ve üzeri ameliyat aletleriyle
doluydu.Bir de kap vardı ki içinde görmeyi en son isteyeceğim şey vardı. Kurşun. Hemen
bacağımı kontrol ettim.Sargılıydı ve sancıyordu. Acaba ne kadar süredir baygındım. Olanları
düşünmeye başladıkça yavaş yavaş hafızam yerine gelmeye başlamıştı.Son hatırladığım yere
düştüğüm ve anne babamı pencerede hayretler içinde bana bakarken gördüğüm o an.
Ben düşüncelere dalıp gitmişken aniden kapı açıldı ve içeri biri girdi.
Uzun boylu bir adamdı. Baştan aşağı siyah giyinmişti.Bana bakarak gülümsüyordu.

"Bu seferde uyanmamış olsaydın seni ölü sayacaktık yahu.Tam 3 gündür baygınsın."
"3 gün mü?"
"Evet tam 3 gün. Neyse ki uyandın.Her neyse,şimdi sen nerede olduğunu ve benim kim olduğumu merak ediyorsundur. Benim adım Rick ve burası da benim malikanem. Buraya getirilme nedenini biliyorsun sanırım. Senin çok özel bir gücün var Scott. Ve benim görevim seni korumak."
"Peki ama beni özel kılan bu güç ne?"
Bak Scott sana senin hakkında bildiğim her şeyi anlatacağım.Beni dikkatle dinle.Senin hakkında
bildiğim her şey bundan 16 yıl öncesinde bana emanet bırakılmış bir sandık ve dedenin senin
hakkında beni uyardığı son cümleler."
"Dedemi nereden tanıyorsunuz? Kimsiniz siz?"
"Ben dedenin laboratuvar arkadaşıydım Scott. Biz çok önemli deneyler yapan bir gruptuk.Deden
çok önemli bir bilim adamıydı ama bunu bizden başka kimse bilmez.Hatta bunu babandan bile
sakladı.Baban dedenin bir denizci olduğunu sanıyordu.Çünkü biz deneylerimizi denizde
yapardık.
"Sandığın deneylerle ne ilişkisi var?"
"Bu sandık dedenin deneylerinin bir ürünü.Deden bizim patronumuz gibiydi.Bizim bilgemizdi.O
bizimle birlikte çalışmazdı ve kendine ait çalışma odası vardı.Birgün bir element üzerinde
çalışıyorduk.Elementin kimyasını değiştirip farklı elementler ortaya çıkarmaya çalışıyorduk,
doğada çok nadir bulunan elementlere.Biz bu elementle meşgulken dedenin odası bir anda havaya uçtu.Bu normal bir patlama değildi.Çünkü gemimizde her gün bir patlama yaşanırdı ki
bunlar uğraştığımız işlere bakacak olursak normal patlamalardı.Ama bu öyle bir patlamaydı ki
dedenin odası paramparça olmuştu.Hemen oraya koştuğumda deden yerde yatıyordu.Elinde bir
sandık vardı.
"Beni dinle patrick.Bu sandığı çok iyi koru.Bu sandığın içinde dünyanın en önemli elementi
duruyor.Bu sandıksa elementi korumak üzere en güçlü büyülerle koruma altına alındı.Bu sandığı
ne olursa olsun yanından ayırma ve bugün doğacak olan torunuma tam 16 yıl sonra teslim
et.Büyü bunu gerektiriyor Patrick beni anlayabiliyor musun?"
" Ne var bu sandıkta.Bu patlama neyin nesi ?"
Bunu sana anlatamam Patrick. Bunu tek çözebilecek kişi torunum.Torunumu da ne olursa olsun
koruman çok önemli.Yoksa bu sandığın hiçbir değeri kalmaz.
"sandığı torunundan başkası açamaz mı hem torunun nasıl açacak bunu?"
"Yaptığım büyü ters gitti Patrick çok özür dilerim.Aslında bu kutuyu açmak senin görevindi fakat
bugün torunum doğacağı için çok mutluydum ve torunum bir an için aklımdan çıkmadı.Büyüyü
yaparken senin yerine aklıma torunum gelince büyü ters tepti.Artık bu güç torunumda.Senin
görevin ise onu korumak."
"Nasıl böyle bir hata yapabildin.Daha doğmamış çocuğun üzerine böyle bir görev nasıl
yüklersin?"
"Hata yaptım patrick. Hata yaptım ..."
"İşte dedenin son sözleri bunlardı Scott ve senin gücünün tarihçesi bu.Ayrıca seni kaçıran
adamda benim deney arkadaşım.Tam 16 yıl boyunca benim yanımda çalıştı.Fakat senin kim
olduğunu ve sandığı nasıl açacağını bilmediği için seni serbest bıraktı.Zaten seni çok gizli bir
adamım izliyordu Scott. Nick'in asla şüphe duymayacağı bir insan.Oğlum Frank."
"Frank mi? Arkadaşım frank senin ajanın mı?
"Malesef bunu yapmak zorundaydım.Seni takip etmesi için doğumundan 1 yıl sonra bir çocuk
yaptım. Yani frank'i."
"Size inanamıyorum. Bunca şeyi benim için yapmışsınız ama ben hala kutuyu nasıl açacağımı
bilmiyorum."
"Kutuyu nasıl açıcağını bende bilmiyorum.Deden bunu senin açacağını söyledi bana."
Tam ağzımı açıp itiraz etmek üzereyken biri içeri daldı. Patrick, Nick ve adamları geliyor!

Çevrimdışı

  • ***
  • 403
  • Rom: 7
  • ☆★
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özel gücüm
« Yanıtla #5 : 08 Ocak 2015, 14:22:41 »
Kurgu oldukça güzel devam ediyor yalnızca işin içine büyü vesaire girince bayağı şaşırttı. Kötü adamların, çocuğu kurtaran adamlarla ilişkilerini ve geçmişlerini güzel anlatmışsınız. Adamın çocuğu izlemesi için bir yıl sonra bir çocuk yapması çok garipti :).

"Ama bu öyle bir patlamaydıki
dedenin odası paramparça olmuştu.Hemen oraya koştuğumda deden yerde yatıyordu."

"Patlamaydı ki" kelimesinde "ki" yi ayrı yazman gerekiyor.

"Peki ama beni özel kılan bu güç ne?"

Bir de son olarak çocuk kaçırılmış, bacağı sargıda ve bir ameliyathanede uyanıyor lakin içeri giren siyah takımlı adamla çok sakin bir şekilde konuşuyormuş gibime geldi benim.

Devamını bekliyorum :).
İt was one of those March days.
When the sun shines hot,
And the wind blows cold.
When the summer in the light,
And winter in the shade.

Çevrimdışı Nightmare

  • ***
  • 627
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
    • Saklı Günlükler
Ynt: Özel gücüm
« Yanıtla #6 : 08 Ocak 2015, 14:33:47 »
Yorumun için teşekkürler.Kötü adamlarla kurtaranların ilişkisini çok düşündüm aradaki bağlantı saçma olursa hikayenin tamamı çöpe gidebilirdi.Bir yıl sonra çocuk doğurması da adamın çocuğun dedesine olan güvenini gösteriyor aslında her ne kadar bundan hikayede pek bahsetmesem de ve biraz da hikayenin bütünü korumak amaçlı öyle bir şey yazmak zorunda kaldım.Ameliyathanede uyanıp adamla rahat konuşması konusunda bir şey diyemem çocuğun psikolojisini anlamak çok zor olur :).
Güzel yorum ve eleştirilerin için tekrar teşekkürler.

Çevrimdışı Nightmare

  • ***
  • 627
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
    • Saklı Günlükler
Ynt: Özel gücüm
« Yanıtla #7 : 30 Ocak 2015, 12:25:44 »
                                                      Bölüm 3

 "Siz Scott’ ı saklayın ben Nick' i hallederim."
 "Hadi gel Scott işler kızışmadan seni saklayalım."
"Nereye götürüyorsunuz beni ?"
 "Seni gönderdiğim yer güvenliğin için Scott. Bu işi halleder etmez tekrar görüşeceğiz merak etme."
 Yeni gelen adamı takip ederken bir yandan da koridorda Patrick denen adamın yankılanan sesini işitiyordum.
 "Neredeler?"
 "Binayı dört bir yandan kuşattılar keskin nişancıları da olabilir. Çatıda 3 Nişancımız duruyor. Ayrıca 5 silahlı adamda girişte nöbette. Senin adına kimin konuşmasını istersin ?"
"Gerek yok ben konuşurum."
"Ama bu çok tehlikeli!"

Bir sonraki dönemeçte artık sesi duyulmaz hale gelmişti ve adama verdiği cevabı duyamamıştım. Yanımdaki adam nereye gittiğinden emin gibiydi. Hızlı adımlarla 2 dönemeci daha geçtikten sonra başka bir koridora geçtik. Bu koridor yere doğru eğimliydi ve biraz sonra bir kapının önünde duruyorduk. "Scott burası senin saklanacağın mahzen. Burası 3 kademeli olarak aşağıya sarmal bir şekilde iniyor. Buradan sonra sen devam edeceksin. Son odaya ulaşınca içerideki adamlara kod56 de ve kapıya 3 kere art arda vur. Kapıyı açtıklarında seni saklayacak ve acil bir durumda buradan kaçıracaklar."
"İçeride kim var ?"
"Soru sorma vakit daralıyor bu anahtarları al ve içeri gir."

Uzattığı anahtarları aldıktan sonra kapıyı açtım. Adam içeri girdiğimden emin olunca hızlı adımlarla geldiğimiz yoldan geri dönmeye başladı. İçerisi çok karanlıktı bu yüzden bir süre sonra yönümü kaybetmiştim bile. Biraz daha yürüdükten sonra zeminin aşağıya doğru eğildiğini fark ettim. Yol sağa kıvrılıyordu ben de yolu takip ediyorum. Adamın tarif ettiği gibi 3 kat aşağıya inince kafamı kapıya çarptım. Kapı simsiyah olduğu için orada olduğunu fark edememiştim. Kafama saplanan ağrıyla birlikte adamın verdiği talimatlar aklıma geldi. "Kod56!"

Ardından üç kez kapıya tıklamaya başlamıştım ki daha son vuruşu yapamadan kapı açılmış ve iki nasırlı el tarafından içeriye çekilmiştim.
"Bu o mu ?"
"Neden ona sormuyoruz?"
"Sen Scott mısın?"
"Evet, sanırım."
"Gel bakalım seninle konuşacaklarımız var."
 
                                                                           ***

Bu sırada yukarıda Patrick ile Nick görüşmek için bir odaya geçmişlerdi.

"Malikâneme hoşgeldin Nick. Sakıncası yoksa geliş sebebini öğrenebilir miyim?"

 "Geliş sebebimi gayet iyi biliyorsun Patrick. Oyun oynamaya vaktim yok. Çocuğu ve sandığı ver bu iş bitsin."

 "Ne çocuğu neden bahsediyorsun sen?"

 "Patrick benimle sakın oyun oynamaya kalkma. Scott denen çocuğun elinizde olduğunu biliyorum. Çocuğu bana ver ya da sonuçlarına katlan !"

"Madem öyle Nick ben de açık konuşmak istiyorum. Çocuğu istiyorsan eğer cesedimi çiğnemek zorundasın!" "Patrick seni son kez uyarıyorum. Çocuğu vermezsen eğer ben zorla almasını bilirim. Evini kuşattık. İstediğin zaman çocuğu getirebilirsin. Ya da istersen burada açlıktan ölebilirsin."

Hızla evden çıkan Nick’ in kafasında çılgınca planlar dönüyordu.

                                                                         ***

"Scott sanırım bizim kim olduğumuzu merak ediyorsun. Sana kendimi tanıtayım. Ben John ve ne tesadüf ki bu arkadaşın adı da John. Karşında gördüğün bu iki John senin yeni korumaların. Bundan sonra seni biz koruyacağız. Düşük bir ihtimal de olsa Nick' in burayı ele geçirmesi durumunda seni kaçırıp güvende olmanı sağlayacağız."

"Tabi bunu benim çok önemli olduğum için yapıyorsunuz ama ben ne tür bir güce sahip olduğumu hala öğrenemedim. Yani bütün bunlar benim için yapılmış yukarıda benim için birbirini yiyecek adamlar var ama ben hala ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Ayrıca bahsi geçen kutu nerede bu adamlar kutuyu değil beni istiyor gibiler. Sanki bir değerim varmış gibi."
"Bahsi geçen kutu tam arkandaki odada.Bir kasanın içine sakladık onu.Seni istemeleri kutunun sensiz bir değeri olmayacağı için.Sene ele geçirmeleriyle birlikte kutuyu ele geçirmeleri pek de zor olmayacaktır."
"Sandığı görebilir miyim?"
"Tabi görebilirsin seni buraya bunun için getirdik zaten. John sandığı getir."

Arkamdaki odaya geçen John kısa bir süre sonra elinde bir sandıkla geri dönmüştü. Belki de bu sandık 16 yıllık monoton hayatımın en önemli kısmıydı. Hayatımda ilk defa bu kadar önemli hale gelmiştim. Bunca yıl bu dünyayı daha da kötü hale getirmekten başka ne yapmıştım ki? Ama şimdi elimde bu dünya için yapabileceğim bir şey vardı. Ben de bu durumu kullanmak niyetindeydim.
"Sandığı al bakalım Scott. Umarım açabilirsin."

Sandığı almak için uzattığım ellerim sandığa dokunduğum anda buz kesmişti sanki kutu bana doğru bir akım gönderiyordu. Elektrik akımı gibiydi fakat bu daha farklıydı. Bana zarar vermekten çok bana güç veriyordu. Ne vardı bu sandığın içinde?

"Ee Scott ne düşünüyorsun."
"Bu sandık çok güçlü bir sandık. Dokunduğum an bana bir akım yollamaya başladı bile. Elim buz gibi oldu. Size de oldu mu bunlar ?"
"Ben hissetmedim. Ya sen John?"
"Hayır, Scott ben böyle bir şey hissetmedim. Normal bir sandık gibi."
"Hissedemezsin tabi John. O nasırlı ellerden elektrik akımı bile geçmez. Hem Scott özel bir çocuk. O hissediyorsa eğer sandığın güçlü olduğu kesin. Yoğunlaşmaya çalış Scott bu sandık bizim için çok önemli."

Yoğunlaşmaya çalışmak... Daha önce hiç yoğunlaşmaya çalıştığım olmamıştı fakat denemekten zarar gelmezdi. Bana doğru gelen akımı hissetmeye çalışıyordum. Çok güçlüydü, gerçekten güçlü. O kadar yoğunlaşmıştım ki sandığa, sandık beni öyle bir çekmişti ki içine bayıldığımı fark edememiştim bile. Uyandığımda suratımda bir nasırlı el vardı ve beni tokatlıyordu.
"Oh, tanrıya şükür uyandın Scott. Sana bir şey olduğunu sandık. Uyanmasaydın Patrick i çağıracaktık."
"Merak etme John. Sandığı nasıl açacağımı biliyorum."

                                                                             ***

Bu sırada Patrick' in malikânesi ağır silahlar eşliğinde dövülmeye başlanmıştı. "Ateş serbest! Hepsini öldürün !"

Çevrimdışı Saduntuncay

  • *
  • 35
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özel gücüm
« Yanıtla #8 : 03 Şubat 2015, 17:47:58 »
Olduça güzel gidiyor ve devamını takip edeceğim
Fakat şurası biraz abest olmuş gibi:

 "Siz Scott’ ı saklayın ben Nick' i hallederim."
 "Hadi gel Scott işler kızışmadan seni saklayalım."

Biraz susam sokağı tadında olmuş :) Cümle devrikliği yok, yanlış yazım yok; ama basit ve düz bir cümle olmuş. Onun yerine en azından 'Scott işler kızışmadan evvel sana saklanacak bir yer bulmalıyız' demen daha doğru olurdu. Aslında karakterlerin bakış açısı gibi, yazarın karakterlere verdiği diyaloglara da karışılmasına karşıyımdır ben. Fakat işte bazı durumlar olur ya, roman türüne 'kesinlikle gitmemesi gereken' , 'sanane canım istediği gibi yazar' denemeyecek türde tablolar çıkar ya karşımıza. Bu da öyle bir örnekti. Umarım yanlış anlamazsın beni, sadece rehber olmaya çalıştım biraz da olsa :)

Çevrimdışı Nightmare

  • ***
  • 627
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
    • Saklı Günlükler
Ynt: Özel gücüm
« Yanıtla #9 : 03 Şubat 2015, 20:46:41 »
Yorumunuz beni sevindirdi.Hikayemin tek okuyanı da okumayı bırakınca devamını yazmamayı planlamıştım aslında.Sizin zamanlamanız çok iyi oldu.

Verdiğiniz örnek hakkında pek fazla bir şey söyleyemeyeceğim.Bu konuda benden bilgili olduğunuz belli fakat ben de o an aklıma ne geldiyse onu yazdım ve çok aşırı anlamsız olmadığı sürece çok da yazdıklarıma dokunmadım.Ama bundan sonra daha çok dikkat edeceğime emin olabilirsiniz.Yorumunuz için teşekkür ederim :)

Çevrimdışı

  • ***
  • 403
  • Rom: 7
  • ☆★
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özel gücüm
« Yanıtla #10 : 03 Şubat 2015, 21:08:45 »
Aa okumayı bırakmadım yahu :P. Hikayenin bu bölümü için çok eleştirilecek bir şey bulamadım sadece. Ama şu bölümde:

Bu sırada yukarıda Patrick ile Nick görüşmek için bir odaya geçmişlerdi.

"Malikâneme hoşgeldin Nick. Sakıncası yoksa geliş sebebini öğrenebilir miyim?"

 "Geliş sebebimi gayet iyi biliyorsun Patrick. Oyun oynamaya vaktim yok. Çocuğu ve sandığı ver bu iş bitsin."

 "Ne çocuğu neden bahsediyorsun sen?"

" "Patrick benimle sakın oyun oynamaya kalkma. Scott denen çocuğun elinizde olduğunu biliyorum. Çocuğu bana ver ya da sonuçlarına katlan !"

"Madem öyle Nick ben de açık konuşmak istiyorum. Çocuğu istiyorsan eğer cesedimi çiğnemek zorundasın!" "Patrick seni son kez uyarıyorum. Çocuğu vermezsen eğer ben zorla almasını bilirim. Evini kuşattık. İstediğin zaman çocuğu getirebilirsin. Ya da istersen burada açlıktan ölebilirsin."

Hızla evden çıkan Nick’ in kafasında çılgınca planlar dönüyordu. "

Burada Patrick ilk başta çocuğun kendinde olmadığını söylüyor fakat sonrasında çok çabuk pes edip hemen itiraf ediveriyor. Bunun dışında güzel ilerliyor. Takipteyim :).
İt was one of those March days.
When the sun shines hot,
And the wind blows cold.
When the summer in the light,
And winter in the shade.

Çevrimdışı Nightmare

  • ***
  • 627
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
    • Saklı Günlükler
Ynt: Özel gücüm
« Yanıtla #11 : 03 Şubat 2015, 22:19:43 »
Öncelikle takip ettiğinizi bilmiyordum özür dilerim.Verdiğiniz örnekte de haklısınız ben de bunu yazarken farketmiştim aslında ama biraz oldu bittiye getirdim galiba.Bundan sonra daha detaylı incelemesini yazıcam yazdıklarımın.

Bir de sizi okumaya zorluyormuşum gibi oldu kusura bakmayın.

Çevrimdışı

  • ***
  • 403
  • Rom: 7
  • ☆★
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özel gücüm
« Yanıtla #12 : 03 Şubat 2015, 22:32:12 »
Yok yahu olur mu hiç. Zaten okuma listemde öykünüz :).
İt was one of those March days.
When the sun shines hot,
And the wind blows cold.
When the summer in the light,
And winter in the shade.

Çevrimdışı Saduntuncay

  • *
  • 35
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özel gücüm
« Yanıtla #13 : 04 Şubat 2015, 11:16:52 »
Yorumunuz beni sevindirdi.Hikayemin tek okuyanı da okumayı bırakınca devamını yazmamayı planlamıştım aslında.Sizin zamanlamanız çok iyi oldu.

Verdiğiniz örnek hakkında pek fazla bir şey söyleyemeyeceğim.Bu konuda benden bilgili olduğunuz belli fakat ben de o an aklıma ne geldiyse onu yazdım ve çok aşırı anlamsız olmadığı sürece çok da yazdıklarıma dokunmadım.Ama bundan sonra daha çok dikkat edeceğime emin olabilirsiniz.Yorumunuz için teşekkür ederim :)

Hikayelerin tek okuyanı yoktur bundan emin olunuz :) Benim de burada çalışmam var; fakat yorum çok olmasa da okuyanı var. Her birey ayrı bir dünya olarak gördüğüm için, kesinlikle birden fazla kişiye hitap ediyordur diye düşünüyorum. Sadece herkes yorum yaparak ortaya çıkmak istemiyor o kadar. Bölümler ilerledikçe ve geliştikçe yorumlarının artacağını düşünüyorum. Yazmayı bırakmak olmaz, kabul edilemez :)

Çevrimdışı Nightmare

  • ***
  • 627
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
    • Saklı Günlükler
Ynt: Özel gücüm
« Yanıtla #14 : 05 Şubat 2015, 12:47:52 »
                                                              Bölüm 4

Rüyada mıydım? Evet, sanırım bu bir rüya. Rüya olmasa dedem karşıma geçmiş bana gülümseyerek bakamazdı değil mi? Bana gülümsüyordu ve elinde sandık vardı. Şu an elimin altında bulunan sandık.

“Ne kadar büyümüşsün evlat. Koca adam olmuşsun. Tabi sen doğduğun gün ölünce hiç tanışma fırsatımız olmadı. Ben senin dedenim Scott ve buraya sana çok önemli bir şey söylemek için geldim. Zamanım kısıtlı bu yüzden beni iyi dinlemen gerek. Patrick sana sandığın hikâyesini anlattıysa eğer sandığı çok güçlü bir büyüyle koruma altına aldığımı da anlatmıştır. Bu büyü sandığı sadece senin açabilmeni sağladı Scott. Bu yüzden sandığı sadece sen açabilirsin. Sandığı açmanın yolu yaptığım büyüye karşı bir büyü yapman. Sandığı koruyan bir mühür var ve bu mührü sadece bu büyü kırabilir Bu büyünün ismi Kilit kıran büyüsü. Bu büyüyü Patrick biliyor. Bu yüzden uyanınca doğrudan Patrick ile görüş. Sana yaptığım bu şey için beni affet Scott. Beni affet…

                                                                      ***

“Biliyor musun? Nasıl açacağız Scott, sandığı nasıl açacağız?”
“Hemen Patrick ile görüşmem gerek.”
“John koş çabuk Patrick’ i getir.”
“Hadi anlat Scott bayılınca neler oldu?”
“Rüya gibi bir şey gördüm ve dedem de oradaydı. Bana sandığı açmam için bir büyü yapmam gerektiğini söyledi. Bu büyüyü Patrick biliyormuş.”
“Patrick biliyor muymuş? Patrick bildiği hiçbir büyünün bu sandığı açamayacağını söylemişti. Hem senden önce çok fazla büyü denedi bu sandıkta fakat hiçbiri işe yaramadı. Bu işte bir terslik var gibi hadi hayırlısı.”

 Yaklaşık bir dakika sonra Patrick koşarak içeri dalmıştı.
“Nasıl açacağız Scott?”
“Kilit kıran büyüsü yapmamız gerekiyormuş.”
“Kilit kıran mı? Bunu sana kim söyledi Scott?”
“Az önce rüyama dedem girdi. Kilit kıran büyüsünü yapmamız gerektiğini söyledi bu büyüyü sen biliyormuşsun.”
“Ben de bu anın gelmesinden korkuyordum Scott. Büyünün nasıl yapıldığını biliyorum fakat bu büyü hiç de hoş bir büyü değil. Belki de en kötülerinden biri.”
“Neden ki nasıl bir büyü bu?”
“Scott, büyünün gerçekleşebilmesi için ölmen gerek.”

                                                                      ***

 “Şaka mı bu? Eğer şakaysa lütfen kes şunu çünkü hiç hoş değil.”
“Keşke Şaka olsaydı evlat fakat değil. Bu büyü binlerce yıl önce kadim büyücüler tarafından oluşturuldu. Binlerce yıldır bu büyü böyle yapılıyor ve başka yolu yok. Lanet olsun deden zamanında bu görevi bana yükleseydi bunu seve seve kabul ederdim fakat bunu senden isteyemem Scott. Bu kararı senin vermen gerek.”

Bir sandık uğruna ölmek… Hem de içinde ne olduğunu bile bilmezken. Bu aptal sandığın içinde uğruna ölünmeye değer ne vardı ki?

“Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Bunu biraz düşünmem gerek.”
“Scott düşünmen için çok fazla vaktin yok. Nick Daha şimdiden bir adamımızı öldürdü ve durmaya da niyeti yok. Üzülerek söylüyorum ki Nick’ i uzun süre dışarıda tutamayız. Kararını hızlı versen iyi olur.”

 Patrick gittiğinde geride iki John ve ben kalmıştık.

"Scott aynı Patrick gibi John ve ben de dedenin eski arkadaşlarıyız. Deden öldüğünden beri deneylere ara versek de tam 16 yıldır senin gelmeni bekliyoruz. Deden çok önemli bir şey olmasa o kutuyu böyle bir büyüyle mühürlemezdi. Bu büyü çok büyük fedakârlık gerektirir. Bu iğrenç dünyayı ufacık da olsa düzeltebileceksek eğer biz her türlü fedakârlığa hazırız. Senden de aynı fedakârlığı bekliyoruz."

"Bu çok kolay bir şeymiş gibi konuşuyorsun. Ben daha 16 yaşındayım. Ölmek bu kadar kolay mı?"
"Scott ölmek tabii ki zor fakat sen de benim gibi bu dünyada 45 yılını geçirseydin bu dünyanın ne kadar acımasız olduğunu ve yaşamak için insanların pek fazla sebebi olmadığını öğrenirdin. İnsanlar artık birbirinden nefret ediyor Scott. Dünya bizi yaşayabilmek uğruna iğrenç şeyler yapmaya zorluyor. Her gün binlerce insan açlıktan ölüyor Scott. Sence de bu durumu değiştirmenin zamanı gelmedi mi?"
"Sandığın içinden bütün dünyaya yetecek kadar yiyecek mi çıkacak John bu sandık ne yapabilir ki?"
"Bu sandık bir simge sadece. İnsanlar biz ne yapabiliriz ki dediği için bugün bu noktadayız zaten. Belki de tüm dünya bir işaret bekliyordur Scott. Değişim için belki de bu sandığı açmamız gerekiyordur. İnsanlığını kaybetmiş bir insanlık 50 yıl sonra torunlarımız için hangi tuzakları hazırlayacak bir düşün Scott. Bu sandık bizim için değil dünya için lazım. Bu bir işaret, bir ilaç, bir yiyecek. Değişimi yaşatabilecek herhangi bir şey bu sandık. Dünya değişimleri unutmaz. Değişimin önderlerini ise asla unutmaz. Bu değişimin önderi olmak istemez misin?"

Ne yapmalıydım? Belki de ölümüm gerçekten çok önemliydi. Belki de ölümüm her şeyin ilacıydı. Belki de bu sandıktaki şey çok değersizdi ve ölümüm boşuna olacaktı. Kim bilir belki de yıllar sonra insanlar heykelimi yapıp bana dua edecekti. Kim bilir?

Yarım saat hiç durmadan düşünmüştüm. Artık karar vakti gelmişti.

"Ne düşünüyorsun Scott ?"


"Kabul ediyorum John. Ben fikrimi değiştirmeden Patrick' i çağırsanız iyi olur."

"John koş Patrick' i getir. Teşekkür ederiz Scott seni asla unutmayacağız."
"Unutmasanız iyi olur."

Birazdan ölecektim. Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Düşünmemeye çalışıyordum. Aklıma bir anda bırakıp geldiğim ailem geldi. Onları bir daha göremeyecektim. Ailemle yaşadığım o güzel anılar gözümün önüne geldikçe suratım biraz daha ıslanıyordu gözyaşlarımla. Güçlü olmalıydım. Kendimi sandığın çok önemli olduğuna ikna etmeye çalışıyordum. Bu sırada içeriye bilindik bir yüz dalmıştı. Halüsünasyon görüyordum galiba. Bu gerçek olamazdı.

"Nick!"

 "Hoş geldin yok mu John? Bu arada Kapılarınız çürümüş. Girişte pek de zorlandığımı söyleyemeyeceğim. Sen öldükten sonra yeni kapılar taktırırım artık."

"Cesedimi çiğnersin köpek! Scott Tam arkandaki kapıdan kaç!"

Ben arkamı döndüğüm anda mermiler şimşek gibi yağmaya başlamıştı bile. Sandığı kaptığım gibi hayatımda hiç koşmadığım kadar hızla koşarak kapıyı açmıştım. Dışarıya fırladığımda nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu fakat olabildiğince bu evden uzaklara gitmem gerekiyordu. Arkama bile bakmadan deli gibi koşuyordum. Koşmaktan bacaklarıma kramp girdiğinde arkama bakmaya cesaret edebilmiştim. Patrick' in malikânesi ufuk çizgim olmuştu. Nereye gitmem gerektiği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Bomboş bir arazide gidebildiğim kadar uzaklara gitmeye çalışıyordum. Malikâne görünmeyecek düzeye geldiğinde her şeyin bittiğini anlamıştım. Ölmeyi kabullendiğim anda ölümden kaçıyordum. Doğru ölümü arıyordum. Yaşamak artık amaçlarım arasında değildi...