Kayıt Ol

A Girl Walks Home Alone at Night (2014)

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
A Girl Walks Home Alone at Night (2014)
« : 03 Mayıs 2015, 01:50:39 »

İran asıllı Amerikalı yönetmen Ana Lily Amirpour’un ilk uzun metrajlı filmi olma özelliğini taşıyan 2014 yapımı Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız, ilk İran vampir filmi özelliğine sahip olmakla birlikte, anlatı tekniği ve içeriğiyle de adından söz ettiren bir yapım.

Mekân olarak, İran’da ölüm ve yalnızlık kokusunun kol gezdiği, hayalet kasaba diye anılan Kötü Şehir’de geçiyor. Kasaba erkekleri ise kadınlara karşı işledikleri suçlardan dolayı, kara çarşaflı ve yalnız bir kadın vampir tarafından cezalandırılmaktadır.

Evinin her bir köşesinde yabancı müzisyenlerin posterlerinin asılı olduğu bir ortamda, rock ve alternatif müzik dinleyen ve dans etmesini seven karakterimiz dışarıya çıkmadan önce özenli bir şekilde makyajını yaptıktan sonra kara çarşafını sırtına geçirerek avlanmaya çıkar. Kurbanları ise kadınları taciz eden erkeklerdir.

Bu noktada filmin fazlasıyla feminist bir bakış açısı içerisinde olduğunu söyleyebilirim. Öyle ki vampir kız, kurbanlarını karşısına aldığında erkeklerin tamamı efemine bir tutum benimsiyor. Kadınların böylesine açık bir şekilde üstün tutulmasının, filmin realitesini olumsuz yönde etkilediğini düşünüyorum.


İran gibi bir ülkede, vampir bir kadının bedenini kara çarşafla kamufle etme fikri ise bayağı kışkırtıcı. Dışarıdan bakıldığında sıradan gözükmesine karşın aslında büyük bir muhtemel tehlikedir. Saatli bombaya benzetebiliriz, görünürde saat fakat olmadık bir an patlayabilir ve bunun olup olmayacağını dahi bilemeyiz.

Kara çarşaflı görüntünün oluşturduğu tüm antipatikliğe karşın vampir kıza yüklenen entelektüel yan ve saf bir yüzden dolayı ana karakteri layığıyla benimseyebiliyoruz.

Baştan sona siyah-beyaz çekilen filmde, gün ışığını hiç göremeyip film boyunca kasvetli ve karanlık bir atmosfer içerisinde kalıyoruz. Korku filmi kadar kara film de izliyor olduğumuz hissine rahatlıkla kapılıyoruz. Birbiriyle bağlantısız duran olayları kolektif bir bütüne tamamlamasından dolayı Tarantinovari -en sevmediğim yönetmenlerden biridir- bir etkisinin de olduğu aşikâr. Filmin bütünlüğünün tam olarak sağlandığını söyleyemesem de, Amirpoor’un gerek ince dokunuşları gerekse de perspektif algısını hesaba katacak olursam gelecek adına fazlası ile heyecanlı olduğumu söyleyebilirim.

Müzikler konusunda ise hem İranlı hem de yabancı gruplardan faydalanarak geniş bir yelpaze sunması, modern anlamda filmi bir adım öne çıkaran bir unsur.

Filmdeki Kötü Şehir diye adlandırılan hayali kasaba ise aslında İran’da bulunmayıp ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki set ortamıdır ve çekimler burada tamamlanmıştır.

Özgün taraflarının çokluğundan dolayı ve bambaşka bir vampir filmi dünyasına dalmaları açısından herkese tavsiye ederim.

7/10