Kağıt işleri de bittiğinde Carmelo burnundan hafifçe nefes verdi. Dışarıdan sakinliğini koruyordu, ama bürokrasi onu ölesiye sıkıyordu. Öyle ki, Hjotar şarlatanlarının zırvalarını dinlemeyi bile yeğeleyebilirdi.
Memurun kağıdı gözden geçirişi sırasında dikakt kesildi. Gözleri hafifçe kısılmış, adamın edeceği en ufak itiraza karşı Pendros düşmanını, Kerak düzenbazını, Malhonette çapkınını, Ghaccio soysunuzu, Caballo yağmacısını ve Hjotar şeytanını hazırda tutuyordu. Yani, gerçek Carmelo o gözlerin ardında pusuya yatmıştı. Bunca anlı şanslı unvanı hak etmek için çok çalışmıştı ne de olsa.
Neyse ki beklenen olmadı.
"Her şey tamam görünüyor. Subay istememişsiniz, listeden seçim yapmamıza da gerek kalmadı. Pekala."
Adriana'ya ben demiştim dercesine bir bakış atıp yarım ağızla pis pis sırıttı.
"Kaptan Carmelo Taglionini, Einfergel Cumhuriyeti size ve,"
Adamın isme takıldığını gördüğü anda tüm kibarlığıyla araya girid,
"Rakı Balık," genişçe gülümsedi.
"Rakı Balık'ın tayfasına iyi yolculuklar diler. Güzel gemi ismiymiş."
Hafifçe öne eğilerek reverans yaptı bu sözler üzerine.
"Sevgili bayım," dedi doğrulurken, "Güzelliği takdir eden her insana saygım sonsuzdur. Ne diyebilirim ki? Bu hayatın sunduğu her güzeliği tatmak için doğmuşum. Ben bir keyif arsızıyım."
Böylece oradan, ellerinde izinle uzaklaştılar. Yol boyunca Adriana gibi, Carmelo da kadınla konuşmadı. Gözleri yollarda ona uzanmaya çalışacak deneyimsiz ellerdeydi. Biri eğer onun kesesine uzanıyorsa ya gerçekten çok güçlüydü ya da henüz adını duymamış kadar bu işte yeni olmalıydı. Carmelo nasıl bir başkasının suç mahallini işgal etmiyorsa, kendi de aynı saygıyı bekliyordu.
En sonunda yeterince gürültülü bir yere geldiklerinde söze başlayacaktı ki, Adriana ondan önce davrandı. Bu hoşuna gitmişti. O nedenle kadın konuşurken dudaklarının kenarında hafif, alaycı bir sırıtışın gölgesi, gözlerindeyse takdir vardı.
"Cici çocuklar olup Kanatlı Kertenkele'den sivil birilerini mi arayacağız yoksa kanunun canı cehenneme mi? Ters Dürüm'de meclisin kararlarını tanımadıklarını, denize açılırlarsa kendi şartlarıyla açılacaklarını bağırarak söyleyen tiplerin buluşması varmış. Aynı şeyi düşünenlerin bir grubu da Kıyamet Hanı'ndalar; ancak bunlar daha akıllı. Çenelerini kapalı tutuyorlar."
Carmelo kadının beline kolunu doladı ve yürümeleri için onu hafifçe ittirdi.
"Adrianam, kanun doğası gereği kanunsuzluğu yaratır. Bu durumda onun yolundan gitmek de, gitmemek de aynı kapıya çıkar. O nedenle neden insanların yarattığı suni kuralları izleyelim? Bak, kendi memuru bile burasının dünyanın en özgür yeri olduğunu söylüyor." Genişçe sırıtıp kolunu sıktı ve kadının vücudunun yan tarafına doğru yapıştırdı. Aynı anda adımlarını da hızlandırmıştı. Gözleri doğrudan ileri bakıyordu şimdi. "Kıyamet Hanı'ndan başlamak en iyisi. Adında içimi gıcıklayan bir kargaşa, ruhuma kapkara bir tül çeken bir güzellik var. Amatörlerle vakit kaybedemeyiz. Ama, eğer gözleri keskin bir gözcü ya da bana Einfergel'i aratmayacak türde yemek yapan bir aşçı bulamazsak, o zaman oraya da bakarız."
Birdenbire durdu ve başını kadına doğru çevirerek onunla burun buruna geldi.
"Ayrıca, şu subay işini de göstermelik olarak yapacağız. Malum," dedi eğlenerek, "Diğer ülkeler bana bayılmıyor. Ayrıca özgür ülkemiz," burayı alayla söylemişti, "Einfergel'in de asıl amaçlarımızı fark etmemesi için gemide bir adet devletin sunduklarından aldığımız bir subay varmış gibi yapacağız. Başka bir deyişle, tatlım, bize sahte evraklar gerekiyor. Tabii önce o evraklara uyduracak denli iyi rol yapan bir düzenbaza ihtiyacımız var."