Kayıt Ol

Cradle

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Cradle
« : 07 Temmuz 2015, 15:17:34 »

Bugün Ukrayna yapımı, çok ilginç bir oyuna denk geldim. Oyungezer'e haberini girmişken buradan da paylaşayım dedim, bizim sevdiğimiz türden bir şeye benziyor.

Flying Cafe For Semianimals (isme gel) adlı dört kişilik bir bağımsız stüdyo tarafından geliştirilen Cradle birinci şahıs kamerasından oynanan bir keşif-macera oyunu. Yani Portal gibi bulmacalar çözüyor, Dear Eshter gibi serbest serbest dolaşıyoruz.

Yakın gelecekte, Moğolistan çöllerinde terk edilmiş bir eğlence parkında geçiyor. Ana karakterimiz burada bir tür robot kadınla karşılaşıyor ve ihtiyaç duyduğu yedek parçaları bularak onu tekrar hayata döndürmeye çalışıyor. Karakterimizle arasında duygusal bir şeyler olacak gibi geldi bana. Bu açıdan biraz da Ex-Machina'nın konusunu hatırlattı.

Yalnız robotun bu kadar güzel olması hiç hoş değil -_-' Official Teaser'ı izlediğiniz zaman robotun "kimden" modellendiğini görünce Ukraynalıların güzelliğine yüz milyonuncu kez falan bir daha âşık oluyorsunuz. (Esmer <3 )

Oyun 24 Temmuz'da Steam üzerinden PC'ye çıkacakmış. İlgilenenlere duyurulur :)

Official Teaser: https://youtu.be/Y270FSjykBc

Oynanış Videosu: https://youtu.be/2aFjdYxoCfs
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı

  • ***
  • 403
  • Rom: 7
  • ☆★
    • Profili Görüntüle
Ynt: Cradle
« Yanıtla #1 : 07 Temmuz 2015, 15:27:10 »
Böyle dünyaları çok seviyorum. Doğa ve teknoloji uyum içerisinde.
İt was one of those March days.
When the sun shines hot,
And the wind blows cold.
When the summer in the light,
And winter in the shade.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Cradle
« Yanıtla #2 : 01 Şubat 2016, 20:33:33 »
Eh... Gerçekten de "ilginç" bir oyundu. Atmosfer olarak mükemmeldi. Bir sabah kim olduğunuzu bile bilmeden bir 'yurt'ta uyanıyorsunuz. Etrafınız ailenize ve geçmişinize dair bir sürü fotoğrafla, günlükle, kitapla ve eşyayla dolu ama hiçbirini hatırlamıyorsunuz. Kim olduğunuzu bile bilmiyorsunuz. Sanki oyuncu olarak bir anda o şahsın zihnini ele geçirip onun yerine geçmiş gibi.

Bir köşede de güzeller güzeli bir robot var. Ama arızalı ve acı çekiyor. Bir yandan onu tamir etmeye bir yandan da kim olduğumuzu hatırlamaya çalışıyoruz böylece. Yurt'un etrafındaki arazi harika görünüyor, ama maalesef bomboş. Etrafta Lost dizisindeki dumanı andıran kötücül varlıklar var. Bir de arada bir bizi ziyarete gelen, uçan bir tren kullanan bir makinist. Makinist bizi, anne babamızı ve dedemizi uzun zamandır tanıyor ama biz onu hatırlamıyoruz.

İlginç olan tek yer biraz ilerideki kocaman bir çadır. Oraya gittiğimizde robot kadının ihtiyacı olan parçaları kazanabilmek için farklı farklı odalarda bir tür mini oyuna giriyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse bu bölümleri son derece sıkıcı ve gereksiz buldum. Sırf oyuna "oynanacak" bir şey katmak için eklendikleri çok belli. Hepsinin aşağı yukarı aynı olması da bir diğer kötü tarafı.

Ama en kötüsü oyunun pat! diye bitmesiydi herhalde. Hiçbir açıklama, hiçbir şey yok. Fransız filmleri misali, işin ardında yatanları çözmeyi size bırakıyor. Oyundaki tüm notları okumadığınız ve tüm diyalogları tıklamadığınız takdirde neler döndüğünü anlamanız mümkün değil. Neyse ki ben bunları kısmen yapmıştım da oturup üzerinde düşününce az çok anladım olayı.

Uzun lafın kısası "ilginçti," ama tavsiye edilecek kadar değil.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.