Kayıt Ol

Zaman değişkeni

Çevrimdışı zaujas

  • **
  • 204
  • Rom: 3
  • "Gölgesiz Bulut"
    • Profili Görüntüle
    • Kenan Demir Blog
Ynt: Zaman değişkeni
« Yanıtla #15 : 27 Ağustos 2015, 23:15:58 »
Aklımdakini yazmayı unutmuşum.

İşte buna içilir :D
Söz sessizlikte, ışık karanlıkta...

Çevrimdışı Nightmare

  • ***
  • 627
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
    • Saklı Günlükler
Ynt: Zaman değişkeni
« Yanıtla #16 : 31 Ağustos 2015, 16:49:05 »
                    

                                                               Bölüm 5
                                                       Başlangıcı Ve Sonu Olmayan

Uzay her zamanki sessizliğine bürünmüştü.Doğal yalıtımı sağlayan hiçlik, burada hiç bir yerde olmadığı kadar hissedilebilirdi. Öyle ki bir insan, vücudunda varlığını hissedemediği tüm iletişimin burada farkına varıyordu. Kalp atışımız burada tüm evrenin duyabileceği şekilde gümbürdüyordu. Kısıtlı gözlerimiz yalnızlığımıza yalnızlık katıyordu.

İlk çağlardan bu yana inkarın en büyük sebebiydi gözler. İnsanlar gözüyle görmediği bir şeye inanmayı reddettiği için kısıtlanmışlardı. Dünyayı dışarıdan bir gözle göremedikleri için dümdüz sanan insanlar bugün de aynı sorunu evren için yaşıyordu. Gelişmiş teleskoplar uzayın bir bölümünü aydınlatıyordu ama bu insanlar için yetersizdi. Biz kendi gözlerimizle, daha yakından seyretmek istiyorduk. Ancak evren, onca oluşumuyla insanlardan kaçmaya devam ediyordu. Sırrına erişebilmemiz için bizi daha da uzaklara sürüklüyordu.Hiç bir zaman elindekiyle yetinmeyen insanoğlu için bu büyük bir maceraydı. Gözümüzün önünde duruyordu tüm oluşum. Sadece daha da ileri bakmamız gerekiyordu o kadar.Peki biz mi bakmayı bilmiyorduk yoksa evren mi bizden kaçıyordu?

Kavramlarla dolu olan bu evren sadece iki kelime arasında sıkışmıştı. Başlangıç ve son. Peki ya ikisi de var olmayan kavramlarsa, evrenin başı ya da sonu yoksa? Başlangıçtan bu yana daha da genişleyen bu evrenin bitiş noktası var mıydı? İhtiyacımız olan tek şey daha da ileriye, daha önce hiç gidilmemiş yerlere gitmek. Bu bizim görevimiz. Evrenin hiç keşfedilmemiş noktalarını keşfedeceğiz.

Motorlar çalıştığında mekik hızını artırdı. Hızını 2' ye 3' e katlayarak ilerledi ve sonunda müthiş bir patlama reaksiyonuyla ileri atıldı.Mekiğin hızına yetişemeyen ışık, görmeyi imkansız hale getirdi. Karanlığıyla meşhur olan boşluk her zamankinden daha da karanlıktı. Mekik ışığın yokluğundan faydalanarak karanlığa gömüldü ve ortadan kayboldu. Motorlar sahip oldukları yeni kuvveti kullanarak müthiş bir hıza ulaştı. Sonunda bu patlama yakıtı 1 dakika içerisinde tükettiğinde motorlar durdu ve mekik almış olduğu hızla devam ederken ışık mekiğe yetişmeyi başardı. Işık mekiği gözler önüne serdi.

                                                                                                ***




Uyandığımda ilk dikkatimi çeken şeylere odaklandım. Cızırtı yapan hoparlör gibi.

"Astro orada mısın? Hey astro cevap ver!"

"zzzt zzzt" Hoparlörden gelen ses bir şey ifade etmiyordu benim için. Astro konuşmaya çabalasa da onu anlamam mümkün değildi.

"Ah lanet olsun ya! Bekle düzeltmeye çalışacağım."

Hoparlöre doğru uçtum ve  sorunu bulmaya çalıştım. Bu sırada Astro inatla konuşmaya çabalıyordu.

"Astro sesini keser misin lütfen çok gürültü yapıyorsun!"

"Zzzzt zzzzt, zzzzzt"

Hararetle bir şeyler anlatmaya çabalıyor gibiydi. Ya da sadece hoparlörden gelen bir cızırtı idi.. O an anlamamıştım ama şu an gayet iyi anlıyorum.

"Senin sorunun ne dostum burada her şey sağlam gibi duruyor."

Hoparlöre attığım yumrukla birlikte bir değişim oldu. Cızırtı ortadan kalktı ve ses netleşti. Bu astronun sesi değildi.

"Nova beni duyuyor musun? Hey Nova cevap ver lanet olası!"

"Max sakin ol mutlaka bir cevap verecektir. Biraz sabret. Ee Nova sesimizi duyduğunda bize dön canım, ben de o zamana kadar Max' i sakinleştireyim."

Bir an yaşadığım şaşkınlığın ardından başkanın bana ulaşmaya çabaladığını anladım. Ama bir şeyler yanlış gidiyor gibiydi.

"Ses 3."

"Astro beni duyuyor musun? Lütfen cevap ver astro. Hey, beni duyan yok mu?"

Başkanın ağlama sesleri buraya kadar geliyordu. Can çekişen bir köpek gibi ağlıyordu.

"Bunlar da neyin nesi böyle?"

İçimdeki şüphe tohumları filizlenmeye başlamıştı. Ses 3 derken neyi kastediyordu ki? Max ile olan son konuşması en fazla 2-3 dakika önce olmuştu. 1 Dakika içerisinde 3 kayıt nasıl yapmıştı bu adam?

Hoparlör bu kez daha yüksek bir sesle inledi. Çok sinirli bir sesle hem de.

"Ses 4"

"Seni lanet domuz bana cevap ver yoksa seni oracıkta öldürürüm beni duyuyor musun? Orada olduğunu biliyorum bana cevap vermezsen mekiğini zehirle kaplayacağım ve oracıkta öleceksin! Sana diyorum sana! Bana cevap veeeeeeeeer! Novaa! Cevap ver dedim cevap ver!"

Yüzündeki öfkeyi başkanı tanıdığım kadarıyla bir çok kez görmüştüm. Ama bu sefer, öfkesinin sesini duymak bile ürkütücüydü.

"Hayatım lütfen sakin ol, Mutlaka cevap verecektir, hesaplarda bir yanlışlık yapmış olmalıyız."

"Hayatım mı ?"

"Tam bir ay oldu Jane! Şimdiye kadar cevap gelmiş olması gerekirdi. Hesaplamalarımız yanlış olamaz! Kesinlikle başka bir sorun var."

"Bir ay mı? Hah neyden bahsediyor bu salaklar?"

Asıl salak bendim. Nasıl olur da göremezdim?

"Max hız kontrolünü doğru yaptığına emin misin? Bence kontrolümüz dışında fazla bir hız yapmış olabilir."

"Hayır Jana hayır, her şey göstergede kontrolüm altında gerçekleşti. Nova orada olduğunu biliyorum!"

Aklıma bazı şeyler gelmeye başlamıştı. Frank' in sözlerinden sonra oluşan sessizlik, istasyonda ölen insanlar, zaman değişkeni deneyiyle ilgili sözler, yüksek hız kavramı, ilk defa gördüğüm çeşitli donanımlar, bunların hepsi beni yüzleşmekte zorlandığım gerçeklere itiyordu. Ve her şeyi yeni anladığıma inanamıyordum.

Hoparlörden gelen sesleri duymazdan geldim. Benim bazı gerçeklere ihtiyacım vardı. Ekranın karşısına geçtim ve bağlantı kurmaya çalıştım. Sistemler çalışmıyordu. Ekrana iyice baktım ve kaçırdığım bir şeyi bulmaya çalıştım. Hiç bir bağlantı sistemi çalışmıyordu.Görüntülü konuşma başarısız yazısı yanıp sönüyordu. Sesli konuşma da aynı şekilde. İstasyona bağlanmaya çalıştığımda da aynı cevaplarla karşılaştım. Bu işte bir şey var diye düşünürken bir şeyi fark ettim. Tarihin olduğu bölüme baktığımda gerçekler yine beni bekliyordu.

Tarih:15-09-2030

Çevrimdışı Nightmare

  • ***
  • 627
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
    • Saklı Günlükler
Ynt: Zaman değişkeni
« Yanıtla #17 : 13 Kasım 2015, 22:41:00 »
Wattpad' de Zaman Değişkeni  
      


                                                                                  Bölüm 6
                                                                               Sona 4 kala



3 Yıl 1 ay 4 gün.

Max hayatımdan tam olarak bunları çalmıştı. Tam 3 yıl boyunca neler olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Beni özleyen olmuş muydu acaba? Sevenim yoktu ama belki değerimi bilen birileri vardı. Max için çalışırken sevilen biriydim. Ama artık Max için çalışmak bir yana, onu öldürmek için can attığımı biliyorum.

Şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışırken aklıma bilgisayar sisteminin de hoparlör gibi bozulmuş olabileceği geldi.
Çok düşük bir ihtimal gibi gözüküyordu ama üzerinde durmaya değerdi. Zaten başka şansım da yoktu.

Ne yapmam gerektiğini düşündüm. Bir yandan da hoparlörden gelen mesajlara kulak vermeye çabalıyordum. Mesajlar hakaret ve nefret dolu cümlelerden oluştuğu için anlamak pek de zor değildi.

Ekranın önüne geçtim ve karmaşık ekranın üzerinde yönetici paneli yazan köşeye geldim. Girebilmek için şifre gerekiyordu ve şifreyi hatırladığımı pek sanmıyordum. Bu sırada gözüm koordinat bölümüne takıldı. Özel lazer ışınları sayesinde hesaplanan koordinatlar uzayın aydınlanmış tüm bölgesine hatta daha da uzağına kadar uzanıyordu. Yani uzayda nerede olursak olalım koordinatımız bilinirdi. Koordinat kısmında yazan " kapsama alanı dışı, Koordinat hesaplanamıyor " yazısı zaten çökmüş durumda olan bedenimi iyice güçsüzleştirdi. Bu sırada midemin guruldaması beni kendime getirdi. En son ne zaman yemek yemiştim? 3 yıl kadar önceydi herhalde. Kontrol panelinin tutacaklarını bırakıp kontrol odasının kapağına geldim. Max yolculuğa başlamadan önce kapıyı kilitlemişti. Şu anda açık durumdaydı ve bunun nedenini düşünemeyecek kadar bitkindim. Kapağı geçip mekiğin merkezine kadar gittiğimde her şeyin yerli yerinde olduğu görülüyordu. Kutulanmış yiyeceklerin olduğu odada rastgele bir kutu alıp açtım. İçinde konserve fasülye ve birkaç bisküvi vardı. Bisküvilere baktığımda aklıma üç yıl içinde bozulmuş olabilecekleri geldi. Bu fikir o kadar komikti ki gülmeden edemedim.

Hızlıca atıştırırken bir yandan da düşünmeye başladım. Bu yaşadıklarımın bilimsel açıklaması neydi? Anlayabildiğim kadarıyla Max mekiği ışık hızına çıkarmıştı ve bu zamanda bir değişim meydana getirmişti. Bu kadar büyük bir değişim nasıl olabilirdi? Uzay hakkında bildiğim tüm bilgiler bana öğretilen temel bilgilerden ibaretti. Elbette ki bu bilgiler normal bir insanın bilemeyeceği kadar fazla da olsa bu tarz uçuk fikirleri hiç aklıma getirmemiştim. İnsanlar ışık hızını, ulaşılabilecek bir hedef olarak görüyordu ama bir bilim adamı olarak bunu pek mümkün bulmamıştım.

Düşüncelerimden sıyrılıp kemiklerimi ovuşturmaya başladım. Uzun bir süredir havada asılıydım ve kaslarım zayıflamıştı. Tüm bu olanlardan sonra ne yapacağımı bilmiyordum ama ölmek de istemiyordm. Kemerimi sıyırıp havalandım ve havada nasıl antrenman yapabileceğimi düşündüm. Uzay istasyonundaki antrenman aletleri mekikte olmadığından aklımı kullanmak durumundaydım. Etrafıma baktım ve kullanabileceğim bir şeyler aradım. Az ileride yiyecek stoklarının arasındaki tutacakları gördüm. Onlara tutunarak basit hareketler yapabilirdim. Oraya kadar yavaşça süzüldüm. Tutacakları tuttum ve ayaklarımı hareket ettirmeye başladım. Basit hareketlerle uyuşmuş olan kaslarımı canlandırmaya başladım. Uzayda kaslarımızın yükü dünyaya göre çok daha az olduğundan kaslar bir süre sonra erimeye başlıyordu. Bu yüzden sık sık antrenman yapmamız için uzay istasyonuna bir oda bile kuruluydu. Bu lüksten faydalanamasam da bunun için üzülecek değildim. Şu an için daha önemli sorunlarım vardı.

1 saat süren uzun bir çalışmanın ardından kaslarımda yanma hissiyle suratımı sildim. Ter tanelerinin uçuşmasına izin vermedim. Bu durumdan kurtulana kadar mekiğin temizliğine dikkat etmeliydim. Ayrıca bir de yemek sorunu vardı.

Yemek stokları hakkında bilgilendirilmiştim. Yaklaşık olarak bir buçuk yıl yetecek kadar yiyeceğim vardı. Öğünleri kısabilirsem belki bir - iki ay daha uzatabilirdim bu süreyi. Tüm bunları daha sonra düsünmek üzere aklımın bir köşesine yazdım ve kontrol odasına geri dönmeye karar verdim. Belki Max' in nefret dolu mesajları arasında üç yılda neler kaçırdığımı görebilirdim.

Kontrol odasının ardına kadar açık beyaz kapağına baktım. Max ateşleme sırasında kapağı açmış olmalı diye düşünmüştüm fakat kapağın önündeki küçük ekran kapağın benim tarafımdan açıldığını söylüyordu. Bu durumda kapak Max tarafından değil, astro tarafından açılmış olmalıydı.

Kapağı geride bırakıp içeri süzüldüm ve sıcak odaya daldım. Yokluğumdan bu yana bir şey değişmemişti.

"Yalnız olmaya alışmam ve tedirginliği üzerimden atmam gerek" diye düşündüm.

Hoparlörden gelen sesler kesilmiş gibiydi. Astronun hala orada olup olmadığını anlama zamanı gelmişti.

"Astro orada mısın?"

Cevap gelmiyordu.

"Astro cevap ver. Orada mısın?"

Yine cevap gelmediğinde hoparlöre doğru süzüldüm ve geçen sefer yaptığım gibi yumruk atmaya hazırlanıyordum ki hoparlörden gelen bir ses beni engelledi. Çok derinlerden geliyor gibiydi. Biraz daha yaklaşıp kulağımı dayayınca astronun konuşmaya çalıştığını fark ettim. Kontrol paneline dönüp sesi yükselttiğimde duyduklarım şunlardı:

"Mekik a-536 yok etme işlemi. Onaylandı. İptal için son 4 gün 6 saat 32 dakika. Hızlandırmak için hızlandırma protokulünü 2 uygula."

Sesin tekrarını o kadar çok dinlemiştim ki kendime geldiğimde astronun söylediklerini ezberlediğimi fark ettim. Ve sona her zamankinden daha çok yaklaştığımı

Çevrimdışı

  • *
  • 39
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Zaman değişkeni
« Yanıtla #18 : 21 Kasım 2015, 19:22:51 »
Sadece, henüz okuyabildiğim ilk üç bölüm için konuşacağım. Bilim-kurgu ve fantazya yazmak ilk başta kolaymış gibi görünür. Halbuki, hikayeyi etkileyici kılmak için hayalimizdeki birkaç öğeyi ardı ardına sıralamaktan fazlası yer almalıdır. En basit konuları bile ilgi çekici kılan şey kurgu ve karakterlerdir. Bu nedenle üzerinde çalışman gereken kısım bunlar. Belki, uzay yolculuğu vs. gibi apokaliptik olgular kendi zamanı için ilgi çekiciydi ve sadece birkaç öğe kullanılarak basit bir hikaye yaratılabilir ve bu da beklenileni verebilirdi. Ancak artık böyle olaylar insanlık için neredeyse sıradanlaştı. Dolayısıyla bu kapsamda yazılacak olan hikayelerin ortaya ağırlığını koyabilmesi için temel hikayecilik tekniklerini geliştirmeye ve bunları kullanmaya ihtiyacın var. Umarım devam edersin. Herkes bir günde yazar olmuyor. :) Hoş herkesten yazar da olmuyor. Sadece keyif için de yazabilirsin. İyi çalışmalar.
Onur Şahin

Çevrimdışı Nightmare

  • ***
  • 627
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
    • Saklı Günlükler
Ynt: Zaman değişkeni
« Yanıtla #19 : 21 Kasım 2015, 19:38:13 »
Değerli yorumun için teşekkür ederim. Kendimi geliştirmem gerektiği konusunda hiç bir şüphe yok. Yazım tekniği, hayal gücü, yazdığım hikayenin konusuna göre teknik bilgi toplamak, bunların hepsinde eksikliklerim var. Amacım çok yazıp çok gelişmek. Ama sonda söylediğiniz keyif için yazmak şimdilik kafi. İleride kendimde bir ışık görüp büyük bir ilerleme kaydetmediğim taktirde kendime yazar diyebilmem mümkün değil. Ama yarının ne getireceği belli olmaz. Diğer bölümleri de sıkılmadan okursunuz umarım :)

Çevrimdışı

  • *
  • 39
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Zaman değişkeni
« Yanıtla #20 : 21 Kasım 2015, 19:59:20 »
Yanlış anlaşılmasın, bu sadece seninle ilgili bir konu değil. Benzer bir temel üzerine yazmaya çalışan herkesin karşılaştığı bir problem. Hikayeyi sınırlandıran şey daima kullandığın öğelerdir. Ya sınırlandırdığın öğeleri genişleteceksin ya da satrançta açılamayıp kendini sürekli savunmaya çalışan oyuncular gibi belirli öğelerin ve konuların arasına sıkışıp hikayeyi tüketeceksin. Bence aşamalı bir teknik kullanarak sürekli zihnini canlı tut. Örneğin, astronotun uzaya gitmesiyle beraber ortaya çıkan durumun kazanımlarını ve dezavantajlarını yaz.

Kazanımları; yalnızlık, yeni heyecanlar, keşif, huzur, özeleştiri ortamı vs.

Dezavantajları; sevdiklerinden ayrılma, doğaya özlem, rutin aktiviteleri özleme vs. gibi.

Bence elindeki kozları her durum için ortaya dökersen çok farklı şekilde hikayeler kurgulama şansını elde edersin. Gözün gördüğü az olunca zihnin düşlediği de az oluyor bazen.
Onur Şahin