Fantastik eserler de, her edebi türde olduğu gibi, daha derin konulara sahip veya daha iyi kurgulanmış eserlere de sahiptir, böyle olmayanlara da. Ve aynı şekilde, her edebi türde olduğu gibi, fantastik edebiyattaki çoğu eser de bu türün "kültü" olma özelliğine sahip değildir. Ancak, bu demek değildir ki bu eserlerin hepsi, herhangi bir kaliteden yoksundur veya gereksizdir.
Öncelikle, "gereksiz"den kastedilen nedir? Kitap okumak, sırf bir görev bilinciyle yapılacak bir şey değildir. İnsan, zevk aldığı için kitap okur ve kişinin ilgisini fantastik edebiyat çekiyorsa, bunu okumasında hiç bir sakınca yoktur. İkinci olarak, bu ülkede kitap okuma oranı bu kadar düşükken, bir insanı bu şekilde kırıcı bir şekilde eleştirmek tamamen yanlış bir yaklaşım. Bunu hele öğretmenlerin, sözde pedagoji eğitimi almış olması gereken kişilerin, yapması hepten daha kötü. Zamanında ben de yaşadım bunları ama okumaya devam ettim çünkü okuduğum şeyleri seviyordum. Şu an, çoğunlukla çok daha farklı şeyler okuyor olsam da, fantastik okuduğum zamanların hiç birisine pişmanlık olarak bakmadım çünkü bunu zevk alarak yaptım.
Bazı insanlar böyledir. Bir şeyden zevk alınması için kafalarında tek bir doğru formül vardır ve başkalarının farklı şekillerde zevk almalarına katlanamazlar. Ek olarak, bu insanlar genellikle fantastiğe bir göz bile atmamışlardır. Tolkien'in yarattığı evrenin sonsuzluğu, muhteşem detayları, linguistik derinliği ve felsefi yaklaşımlarını bilmezler. Ursula'nın oluşturduğu evrenlerin sorgulayıcılığını ve alternatif toplumların nasıl olabileceği sorusunu nasıl da ilginç işlediğinden haberleri yoktur. Edgar Allan Poe'nun -ki o da, gotik hikayelerinde fantastik elementler kullanmıştır- yazdığı hikayelerdeki karanlık ve fantastiğin, gerçeklik ile doğaüstünün muhteşem dansını hiç tatmamışlardır. Alakalı olarak, bilim-kurgudaki pek çok eserin insaniyet ve doğadaki yerimiz hakkında sorduğu keskin soruları akıllarına bile getirmemişlerdir. Bu insanlar, kelimenin en düz anlamıyla, sığdır.
Kaldı ki, eğer bu insanlar, kafalarındaki muğlak bir "derinlik" fikrine göre hareket ediyor ve fantastik eserleri derin olmadıkları için eleştiriyorlarsa -ki yukarıdaki paragrafta bahsettiğim gibi, yanlış bir düşünce- bu derinlik kıyaslamalı sidik yarışı nereye kadar gidebilir? Aynı mantıkla denilebilir ki, kurgusal bütün eserler, Dostoyevski ve Kafka gibileri de dahil, felsefeye göre yeterince "derin" değildir. Yine devam edersek, felsefi eserler de bilime göre yeterince derin değildir. O zaman ne yapmalı? Bir tek bilimle alakalı şeyler mi okumalı? Böyle bir şeyi savunmak elbette absürttür. Ayrıyetten, bir şeyden zevk almak için illa ki onun derin olması mı gerekir? Koca bir tür olan komedi ne olacak o zaman?
Tek bir sonuca varan şeyler yazmadığımın farkındayım çünkü bu olaya farklı açılardan yaklaşımlar var fakat kişisel bir örnek verebilirim. Temel bilim okumuş ve o alanda devam eden bir insanım, biyolojik sistemlerde kuantum mekaniği üstüne makaleler okuyabiliyorum, dört yıl boyunca sadece felsefe kitapları okuduğum bir dönem oldu, kendi felsefi teorilerimi oluşturdum, aynı zamanda farklı türlerde yazılar yazıyorum fakat aynı zamanda bol bol anime de izliyorum, fantastik de takip ediyorum, video oyunu da oynuyorum, normal çizgi film de izliyorum. Bu kişilerin kafasındaki sığ ve sınırlayıcı değer yargılarına göre hareket etmeyi hiç düşünmedim ve açıkçası beni kızdırıyorlar çünkü yıllar boyunca, öğretmenlerin bu tavrı beni yerli edebiyattan uzak tutan şey oldu. Hala tam ısınabilmiş değilim.
Kısacası, bir şeyden zevk alıyorsanız, dar görüşlü insanların safsatalarına -yaşları kaç olursa olsun, konumları ne olursa olsun- kulak asmayın.
Düzenleme: Aklıma bir örnek geliyor. Bir zamanlar bir fizik hocam olmuştu üniversitede. İleri zekalı birisiydi, genç olmasına rağmen -bir tanesi ABD'den olmak üzere- üç doktoraya falan sahipti ve alanında Türkiye'nin en ileri gelenlerindendi. Bir gün bir kitap okurken, bölümünden başka bir hoca ona "Niye okuyorsun?" diye soruyor. Bizim hoca cevap veriyor "Öyle deme ama, Tutunamayanlar bu," diye. Diğer hoca, sözde kocaman bir bilim insanı, "bütün bunların boş işler olduğunu" söyleyip geçiyor. Bunu diyen adam, aynı zamanda bizim hocanın bulunduğu bilimsel seviyenin yanından geçebilecek birisi bile değil.