Kayıt Ol

Korkunç Bir Tesadüf

Çevrimdışı u.aslan

  • **
  • 101
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Korkunç Bir Tesadüf
« : 07 Kasım 2015, 02:44:08 »
Henry Huxley, elindeki kadehinden derin bir yudum alıp bana doğru yönelmişti.

-   Son derece basit bir durumdan bahsediyorum Hooker, gerçekten çok basit.

Aslına bakarsanız en başından itibaren sesimi çıkarmaya niyetim yoktu, sadece onun heyecanlı anlatımına izin vermekle yetiniyordum.

-   İnsanoğlunun yeniden canlanması fikri öyle sanıldığı gibi yüzeysel ve kâğıt üzerinde kalmış bir konu değil. Tarih boyunca birçok kez yazılıp çizildi ve denendi. Dinliyor musun Hooker?

Evet manasında kafamı sallarken hararetli konuşmasına devam ediyordu.

-   Milattan önce 2000 yıllarında Sümer topraklarında başladı her şey.  Nippur şehrinde cesetleri adeta birer salatalık gibi salamuraya yatırırlardı. Ardından Mısır ve Hititlerde mumyalama fikri ortaya atıldı. Sanılanın aksine ruhani varlıkların diğer dünyada rahat etmesi saçmalığına girmiyorum; öyle olsa hazırlıklar yaşanılan dünyada yapılmazdı değil mi?

Kadehinden bir yudum daha alan Henry aklımdan geçenleri anlamak istercesine yüzüme bakıp duraksadı bir an. Devam etmeden de kendini alamıyordu:

-   Her neyse daha sonra 10. Yüzyıl dolaylarında Avrupa’da başka çalışmalar yapıldı. Hazırladıkları solüsyonlar ile yaşamını yitiren bedenleri kuyularda bekletme fikri kol gezdi bir ara ortalıkta. Ardından ABD sıvı helyumda dondurduğu ölümcül hastaları stoklamaya başladı. Şu sıralar ise kök hücreden yeniden doğuş fikri gündemde. Tabi bu saydıklarımın hepsi başarısız oldu. Ama esas olan nokta ise; insanoğlunun zaten ekstra çaba sarf etmeden kendiliğinden yeniden dönüşü yaşamasıydı.

Henry Huxley’in o an kendinden geçtiğini düşündüm açıkçası. Epey yorgun gözüküyor ve kapıldığı fikri çılgınca savunan siyasetçileri andırıyordu.

-   Yeniden doğanların bir önceki yaşamlarından farkı, sadece değişik bilinç ve bedene sahip olmaları. Organizma zihnine restart atılmış haliyle yeniden dünyaya dönüyor. Sadece farkına varamıyoruz. Hatırlarsan Lock ve Piaget bu konuda görüş ayrılığına düşmüşler. Birisi insanların boş bir zihinle dünyaya geldiklerini iddia ederken diğeri doğuştan bazı donanımlara sahip olunduğunu savunmuştu. Bu görüş ayrılıklarının nedeni ise anlatmış olduğum durumdan kaynaklanıyor. Aslına bakarsan ikisi de düşüncesinde haklı.

Huxley’in konuşmasını yarıda kesme zorunluluğu hissettim o an. “Peki” dedim sakin tavırlarla.

-   Madem bu şekilde düşünüyorsun, söyler misin lütfen dünyaya gelen hiçbir ruh kaybolmuyor mu?
-   Hayır, kaybolmuyor yani ölenler yeniden dünyaya geliyor.
-   Pekiiii. Dünya da nüfus sürekli artış göstermiyor mu?
-   Evet.
-   Çok güzel. Madem ruhlar sürekli dönüşüm halindeler ve dünya nüfusunun sürekli arttığını da kabul ediyorsun, peki bu ortaya çıkan ekstra bedenlere ruh nereden geliyor?

Haklı olduğumu söyleyen arkadaşım devam etti:

-   Haklısın çoğalma durumu mümkün. Yeni bedenler elbette ki artan bir ruh nüfusunu da beraberinde getirmekte. Ama sistem muazzam. Dünya üzerinde belirli bir kota her zaman mevcut. Yalnız durumu insanlarla sınırlandırmak yanlış olur. Mevcut insanların varlığı sürekli arttıkça bu durum dünya üzerindeki diğer canlıların yok olmasına sebep olmakta. Etrafında fark etmişsindir. Bazı türler nedensiz olarak ortadan kayboluyor ve genellikle bu durumun çevre kirliliği, doğaya yapılan müdahaleler, küresel ısınma vs. gibi etkenlerden kaynaklandığı savunulur. Hayır, durum sanıldığı gibi değil. Doğaya mükemmel bir sistem oturtulmuş durumda ve bu durum fark edilmez ise dünya üzerinde bizden başka yaşayan canlı türü kalmayacak. Bu da bizlerin de hazin sonunu getirmiş olacak. Anlıyor musun Hooker?

Henry’nin gerçekten fantastik bir hayal gücüne sahip olduğunu düşünüyordum o an. İnsanlarda olduğu gibi hayvanlarında bir ruha sahip olmasına ve gerektiğinde o ruhun insana geçebilmesine nasıl inanabilir diye hayret ediyordum. O ise kadehinden son yudumunu alıp ayağa kalkmıştı.

Odanın köşesinde duran, daha öncesinden fark etmediğim camdan bir kabinin içine girdi. Meraklı meraklı onu izliyordum, cam kabinin kapısını kapatıp konuşmaya devam etti.

-   Sevgili dostum Hooker. Anlattığım durumu kanıtlamanın tek yolu sanırım benim yeniden dünyaya gelmem olacak. Ve bu konuda şahit olmanın ayrıcalığını da sen yaşayacaksın.
-   Ne yapıyorsun Henry? Çıldırdın mı sen?
-   Hayır dostum. Dünyaya yeniden gelince ilk işim seni bulmak olacak. Şimdilik hoşça kal ve beni merak etme.

Henry’nin iyice zıvanadan çıktığını düşünüp müdahale etmek için yerimden fırladım ancak o kurmuş olduğu garip düzeneği çalıştırmaya başlamıştı bile. Şaşkınlık içerisinde arkadaşımın çıldırışını izliyordum. Camdan yapılmış kabinin içerisinde elektromanyetik dalgalar Henry’nin bedenini hızla sarmalamaya başladı. Vücudunun acı çektiği halinden anlaşılmaktaydı. Kabinden yayılmaya başlayan elektrik akımı o kadar genişlemişti ki artık odanın tavanına doğru hareket ediyordu.

Çok geçmeden yüzündeki deriye kadar her tarafının kabarışını ve ardından cansız bedeninin yere yığılışını izledim. Dostumun gözümün önünde yok olmasına izin vermiştim. Tarif edilemez bir pişmanlık ve şaşkınlık içerisindeydim. Henry'nin böylesine çılgın tavır sergilemesine ilk defa şahit olmuştum.

Ertesi sabah benden daha yakını olmayan arkadaşımı öldürme iddiasıyla emniyet bürosuna götürüldüm. Şükürler olsun ki Henry Huxley olan biteni, tüm çalışmalarını ve düşüncelerini kayıt altına almış. Tuttuğu el yazısı günlüklerden suçsuz olduğum anlaşıldı. Serbest bırakılır bırakılmaz da cenaze defin işlemlerine koyuldum.

Bir sonraki gün arkadaşımı toprağa veriyordum. Cenazesi sessizdi ve az sayıda yakınları mezarlığında onu son yolculuğuna uğurlamaya gelmişti. Yağmur ona son görevi yaparcasına hafiften kendini gösteriyor, küçük bir esinti insanın içini ürpertmeye yetiyordu.

Defin işlemi devam ederken telefonum çalıverdi. Arayan eski bir gazeteci ahbabımdı.

-   Hooker merhaba nasılsın?
-   İyi sayıldığım söylenemez John, Huxley’i kaybettik.
-   Evet duydum duydum, çok üzgünüm cenazeye katılamadım.
-   Evet, hepimiz üzgünüz.
-   Şey Hooker, olanları duydun mu?
-   Ne olmuş bir sorun mu var?
-   Bugün Asya’da bir bebek dünyaya gelmiş ve bebeğin doğar doğmaz çıkardığı ilk ses Hooker olmuş. İşin daha da tuhafı doğuştan konuşmaya çalışan bu bebek Huxley’ den bahsediyormuş. Bu nasıl olur Hooker?

Beynimden vurulmuşa döndüm o an. Aklım almıyordu olanlara. Huxley'in çılgınca söylemleri ve kendi canını feda edecek kadar gözünü karartması bundandı demek. Bilincini kaybetmeden yeniden dünyaya gelebilmesi muazzam birşeydi.

Oraya ulaşmam gerekiyordu ve kendimi toparlar toparlamaz bebeğin doğduğu yere gitmek istedim. Hazırlıklarımı kısa sürede tamamlayıp yola koyuldum.

Huxley’in yeniden dünyaya geldiği yerin oldukça ilkel ve bakımsız bir hali vardı. Çok katlı binaları buralarda görmeniz neredeyse imkânsızdı. Caddeler alabildiğince yorgun ve yaşlı gözüküyordu. Sanki bir kaos yaşanmışçasına etrafta garip bir hava esiyordu. İnsanlar yaşadıkları ortamın memnuniyetsizliğine bürünmüş hayıflanırcasına davranışlara sahipti.

Kargaşalar içerisinde bana verilen adresi arıyordum. Kasabaya vardığımda doğuştan konuşan bebekten ve elimdeki adresten bahsettim insanlara. Ancak anlamlandıramadığım bir öfke ile karşılaşmıştım.
Misafirden bu denli hoşlanmayan başka bir yerleşim yeri yoktur sanırım dünyada. Herkes bana sinirlenmişçesine bakıp yol kenarlarında ucubeymişim gibi beni seyrediyordu. Her şeye rağmen Huxley’in evini bulmam gerektiğini biran bile olsun aklımdan çıkarmadım.

Birkaç azılı genç önüme tükürüp anlamını bilmediğim şeyler söyledi. Kasabanın sokakları arasında dolaşıp adresi araştırırken, bulunduğum yolun giriş ve çıkışını siper almış askerler gibi bekleyen güruhu fark ettiğimde artık her şey çok geçti.

Bağrış çığırışların arasında birkaç el silah sesi duydum. Çok geçmeden ürperen bedenimde sıcak bir ıslaklık fark ettim. O an dengemi sağlayamadan istemsizce olduğum yere uzanıverdim.


***

Henry Huxley’in doğduğu andan itibaren konuşması kasaba tarafından yadırgandı ve bu olağan dışı durum kıyamet alameti olarak kabul gördü. Öfkeli birkaç grup olanlara daha fazla dayanamayıp Huxley ve yeni ebeveynlerinin bulunduğu evi ateşe verdiler. Yangından bebek dâhil kurtulan kimse olmadı.

Kasaba sakinlerinin öfkesi yeni yeni yatışmışken Huxley’in bahsetmiş olduğu Hooker adında bir adamın ortaya çıkması ve bebeği araması etrafın yeniden karışmasına sebebiyet verdi. “Şeytanın çırağı Hooker kasabamızda” söylentisi kısa sürede kulaktan kulağa yayıldı. Çıkan olaylar sonrasına Dr. Hooker Edelman, kimliği belirsiz kişiler tarafından sokak ortasında vurulduktan sonra cesedi ateşe verildi. (Kasım 1999)

 
Uğur Aslan

 

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Korkunç Bir Tesadüf
« Yanıtla #1 : 09 Kasım 2015, 00:09:58 »
Güzel giriş, güzel gelişme amaaaa kapanışta bazı problemler var :) İnsan okurken başından beri Huxley'nin haklı olup olmadığını merak ediyor (Cesur Yeni Dünya'yı okuduğumuzdan beri de öyle, ama o başka bir mevzu). Derken hikaye gelişiyor, beklenen an gerçekleşiyor ve hikayenin zirve yapacağı an geliyor ama derken her şey bir oldu bitti ile sona eriyor maalesef. Yine de eline sağlık.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı u.aslan

  • **
  • 101
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Korkunç Bir Tesadüf
« Yanıtla #2 : 09 Kasım 2015, 12:07:43 »
Belirttiğiniz noktalara dahada dikkat edeceğim, okuyucuyu sıkmama düşüncesiyle kestirip atma davranışımın huy haline dönüşmesinden korkuyorum  görüşleriniz için teşekkür ederim.

Çevrimdışı maviadige

  • **
  • 161
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Korkunç Bir Tesadüf
« Yanıtla #3 : 24 Mart 2016, 22:59:37 »
Kurgu güzel, anlatım akıcıydı. Finali daha çok beğendim ben. Başlangıçta biraz daha teknik detaya yer verilebilirdi sanki. Böylece biraz daha bilimsellik ön plana çıkardı. Son kısımda ise adamın talihsizliğine üzülmeden edemedim. :) Böyle bir son hikayeye etki katmış bence. Ellerinize sağlık.
Yakından bakarsan güzelleşecek.
Uzun süre bakarsan sevimli olacak.
Sen de aynısın...

-School 2013-

Çevrimdışı BlackOut

  • **
  • 71
  • Rom: 1
  • Mantık kontrolü eline aldığında insanlık ölür.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Korkunç Bir Tesadüf
« Yanıtla #4 : 24 Mart 2016, 23:49:21 »
Öncelikle elinize sağlık. Ardından, maviadige'nin yorumlarıyla ortaya çıkan hikayeleri son mesajlara geldiği için okuyorum. Bir teşekkür de ona borçluyum.

Hikayenize gelecek olursam, girişinizi beğendim, cümleler ve olay akışı güzeldi. Felsefeden bahsetmeniz de hoşuma gitti. Aklıma takılanlar: Doğduğundan kısa süre sonra konuşan bebek olayını bilinçten bahsederek devam ettirmişsiniz ancak konuşma yeteneğinin bilinçle değil, beynin gelişme süreciyle oluştuğunu düşünüyorum. Yani demek istediğim, doğan bebekte bilinçten dolayı (Ki bu da karmaşık bir konu burada ruh ve mistik olabilecek konuları kabul edip devam ediyorum.) bir farkındalık olsa bile, yeni doğduğu için beyninin konuşma yetisini oluşturan kısımları(fonksiyonları) nasıl gelişmiş olabilir, kendime açıklayamadım. Bunu hikayenin bilimsel yönüne gölge düşürdüğü için belirtiyorum. Bu detaydan sonra, daha önce de söylenmiş olan öneriyi yenilemeliyim: Hikayeniz bir çırpıda okunabilmesiyle güzel olsa da, biraz daha tanıtım ve tasvir iyi olacaktır görüşündeyim. Bu kadarcık kelimeyle iyi iş çıkarmışsınız.
“What is history but a fable agreed upon?”
-Napoléon Bonaparte


"He saw it in her eyes. The anguish, the frustration. The terrible nothing that clawed inside and sought to smother her. She knew. It was there, inside. She had been broken.

Then she smiled. Oh, storms. She smiled anyway.

It was the single most beautiful thing he’d seen in his entire life."

Çevrimdışı u.aslan

  • **
  • 101
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Korkunç Bir Tesadüf
« Yanıtla #5 : 25 Mart 2016, 10:25:05 »
Yorumlarınız için teşekkür ederim. Aldığım karar itibariyle bundan sonra yeni birşey karalayacağımı düşünmüyorum sanırım buda son hikayelerimden biri olarak kalacak.

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Korkunç Bir Tesadüf
« Yanıtla #6 : 25 Mart 2016, 17:17:57 »
İyi gidiyor derken bitiveri :)

huxley teorisinde haklı ise -ki haklı olduğunu görüyoruz- daha önce bu şekilde hiç mi bebek doğmamış? hikaye sanki kendisiyle çelişmiş gibi geldi bana. yani bu durumda önceden de bu tip bebeklerin doğmuş olması gerekirken, neden bu bebek şeytan olarak yaftalanmış?





Çevrimdışı u.aslan

  • **
  • 101
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Korkunç Bir Tesadüf
« Yanıtla #7 : 25 Mart 2016, 20:17:04 »
İyi gidiyor derken bitiveri :)

huxley teorisinde haklı ise -ki haklı olduğunu görüyoruz- daha önce bu şekilde hiç mi bebek doğmamış? hikaye sanki kendisiyle çelişmiş gibi geldi bana. yani bu durumda önceden de bu tip bebeklerin doğmuş olması gerekirken, neden bu bebek şeytan olarak yaftalanmış?






hikayede huxley zihnini başa sardırtmadan tekrar dünyaya geldiği için şeytan olarak gösteriliyor. Hiç bebek doğmamış gelişi güzel intihar etmiyor, zaten o şekilde doğan ilk ve son bebek yani buluşu kendiyle birlikte yok oluyor. Sanırım birşeyleri kaçırmışsın .

@BlackOut madem konu açıldı bir yanıtta size vereyim. Madem bilimsellikten bahsettiniz size bilişsel gelişimin babası piageti ve psikolingüistik kuramcıları belirtmek isterim. Yani konuşma yeteneği bilinçsizce olan bir eylem değildir, hazırbulunuşluk seviyesi yeterli seviyeye (gerek donanım gerek zihin) erişince dil gelişimi tamamlanır. Bide evreler var agulama babıldama çağıldama şeklinde ve bi kaç ay içinde yeni doğan bebek çıkardığı seslerin bilincine varır. O bebek için tek sorun yeni doğmasına rağmen konuşabilecek fiziksel donanıma nasıl sahip olabildi (zihinsel varlığını zaten deneyiyle aktardı huxley onda sorun yok)
Demekki diyorum hikayede bazı kısımların üzerine basa basa belirtmemişim yada okuyucu o bölümleri üstün körü geçiyor. Kahramanımız bu yaşanılan olayın aslında devamlı olduğunu ama idrak sınırında takılıp kaldığını belirtmiş. Kanıtlamak için kendini feda etmiş ve yapmış olduğu düzenekle zihnini 2. hayatına taşıyabilmiş olayın hepsi bu

Çevrimdışı BlackOut

  • **
  • 71
  • Rom: 1
  • Mantık kontrolü eline aldığında insanlık ölür.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Korkunç Bir Tesadüf
« Yanıtla #8 : 25 Mart 2016, 21:03:25 »
Alıntı
O bebek için tek sorun yeni doğmasına rağmen konuşabilecek fiziksel donanıma nasıl sahip olabildi (zihinsel varlığını zaten deneyiyle aktardı huxley onda sorun yok)

Ben de aynısını söylemeye çalışmıştım, zihinselliğini aktardıktan sonra, yeni doğmuş bebeklerde beyin ancak hayatta kalacak fonksiyonlarını geliştiriyorsa konuşmak için hızlı da olsa bir süre gerecektir. En başta söylediğim cümle yanlış anlaşılmaya elverişli duruyor.
Alıntı
...konuşma yeteneğinin bilinçle değil, beynin gelişme süreciyle oluştuğunu düşünüyorum.
Cümle şöyle olmalıydı "... konuşma yeteneğinin ilk olarak bilince değil, beynin gelişme sürecine bağlı olduğunu düşünüyorum."
Demek istediğim bunu yalnızca bilinçle açıklayamazsınızdı. İleride yazarım diye düşünüp unutmuşum sanırım. Sinir sistemi gelişimi olmalı. Bunları özellikle okuyucuya söylemek üstüne basmak değil bilginizi anlatmaktır bence. İnsanlar da öğrenmekten keyif alacaktır söylerseniz.
“What is history but a fable agreed upon?”
-Napoléon Bonaparte


"He saw it in her eyes. The anguish, the frustration. The terrible nothing that clawed inside and sought to smother her. She knew. It was there, inside. She had been broken.

Then she smiled. Oh, storms. She smiled anyway.

It was the single most beautiful thing he’d seen in his entire life."

Çevrimdışı u.aslan

  • **
  • 101
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Korkunç Bir Tesadüf
« Yanıtla #9 : 25 Mart 2016, 22:32:05 »
@BlackOut aynen hak veriyorum size.