Kayıt Ol

2666 - Roberto Bolaño

Çevrimdışı

  • ***
  • 581
  • Rom: 47
  • Hayvan Yemeyelim!
    • Profili Görüntüle
    • http://bulentozgun.blogspot.com/
2666 - Roberto Bolaño
« : 23 Kasım 2015, 22:18:50 »

2666
Roberto Bolaño

Çevirmen: Zeynep Heyzen Ateş

Pegasus Yayınları, 992 s. 2012
Alıntı
Kuzey Meksika'dan Nazi Almanyası'na, Stalin'in Moskovası'na, Drakula'nın kalesine ve denizlerin derinliklerine uzanan çarpıcı bir edebi labirent… Bolaño, ölümle yarışarak yazdığı 2666'da, kötülüğün en yalın halinin günümüz Meksika'sından bir gazete haberiyle başlayan hikâyesini anlatıyor. Hikâyenin geçtiği Santa Teresa sadece Cehennem olmakla kalmıyor, aynı zamanda da bir ayna; "sürekli işe yaramaz bir değişim içinde olan zengin ve yoksul Amerika'nın" hüzünlü bir aynası.


"Kitaplar pek çok işe yarar, sizi bazen çalışmaya bazen eğlenmeye ve bazen de yazmaya teşvik eder. Bolaño'yu okumak bana yazma konusunda ilham veriyor. Tam bir dâhi."
Patti Smith

"Bu yılki okumalarıma çoğunlukla Roberto Bolaño hâkimdi. Bolaño, 2666'da Güney Amerika, ABD ve Avrupa geleneklerini; modernizmin vahşi gerçekçiliği ile suç romanlarını pürüzsüz bir şekilde bir araya getiriyor. Bolaño'nun romanları, yazarı modern edebiyat tarihinde önemli bir yere oturtuyor."
Kazuo Ishiguro

"Bu doğaüstü roman tasvir edilemez; bütün ihtişamıyla yaşanması gerekir. Gelmiş geçmiş en korkunç gerçek cinayet furyasıyla, Juarez (Meksika) ve çevresinde öldürülen 400'den fazla kadınla ilgili olduğunu söylemek belki de yeterli."
Stephen King

"Garcia Marquez'in Yüz Yıllık Yalnızlık'la yarattığı depremden kırk yıl sonra, Bolaño yeri göğü yerinden oynattı. 2666, en yalın ifadeyle, yirmi birinci yüzyılın ilk gerçek başyapıtıdır."
The Complete Review

"Tıpkı Cervantes, Melville, Proust, Musil ve Pynchon gibi Bolaño da totaliter dünyayı romanda yeniden kuruyor."
Neue Zürcher Zeitung

"Bolaño'nun mirası olağanüstü. Kafka, Borges ve Cortázar'ın izinden giderek anlatıların sınırlarını muğlaklaştırıyor. 2666 bunun en güzel örneği.Bir roman bundan daha heyecanlı olamaz."
Frankfurter Rundschau


Benim Yorumum:

Bu devasa romanı tanımlamaya, özetlemeye, yorumlamaya gücüm yetmez ama aylar sonra bile hala içimde yoğun bir heyecan büyüdüğünü söylemem gerek. Onun içindeki yazma ve yaşama coşkusunu hala hissediyorum.

Bağımsız diyebileceğimiz 5 bölümden oluşuyor 2666. Tüm bu bölümler (novellalar) bir şekilde birbirleriyle bağlanıyorlar. Bu bağlantıların şaşırtıcı bir tarafı yok. Zaten bu güzel eseri "sonunda ne olacak" diye değil "bana neler hissettirecek" diye okumak gerekiyor.

Yaklaşık 1 yıl süren okuyuşum aylar önce sona erdi ama size 2666'dan bahsetmek şimdi kısmet oldu. Bölümlerin arasına başka kitaplar girdi; uzun süre okumadığım aylar, oturup saatlerce okuduğum günler oldu. Ama her elime alışımda özlediğimi hissettim. Genellikle acı dolu, karmakarışık bir dünya yaratmıştı benim için Bolaño. Kırmızı kapağın altında bir kalbin attığını duyacağım kadar gerçek (belki bu yüzden acı dolu) olan bu dünyayı özledim her seferinde.

Biraz bölümlerden bahsedeyim, çünkü "çok sevdim, çok güzeldi"den öteye geçemeyeceğim bu gidişle:

Eleştirmenlerle İlgili Bölüm:


Bu bölümde farklı ülkelerden bir grup edebiyat eleştirmeni, Benno von Archimboldi adlı Alman bir yazarın izini sürüyorlar. Hepsi de ona hayran. Ama bu gizemli yazar ortada yok. Nereye gittiğini kimse bilmiyor. Eleştirmenlerin ona duyduğu hayranlık onları birbirlerine yaklaştırıyor. Aralarındaki karmaşık ilişkilere şahit oluyoruz bu bölümde. Tam bir dedektiflik hikayesi, heyecanla deviriyorsunuz bu bölümü.


Amalfitano’yla İlgili Bölüm:

Bu bölümde Şili'li Profesör Amalfitano'yla tanışıyoruz. Santa Teresa'da yaşayan Amalfitano kızı için endişeleniyor çünkü o bölgede sürekli kadın cinayetleri işleniyor. Bu endişe onu deliliğe sürüklüyor. Aklımda çamaşır ipine asılı bir kitap imgesi var şu an, ışıl ışıl. Amalfitano'nun karısıyla olan bağına dair çok ilginç şeyler öğreniyoruz bu bölümde.


Fate’le İlgili Bölüm:

Oscar Fate adlı Amerikalı bir gazeteci, Santa Teresa'ya bir boks maçı hakkında haberi yazmak için geliyor, istemeye istemeye. Santa Teresa'da nerdeyse her gün gerçekleşen kadın cinayetleri Fate'in ilgisini çekiyor ama bu olay hakkında bilgi toplamanın kolay olmadığını anlıyor. Derine daldıkça orasının tam bir cehennem olduğunu kavrıyor.


Suçlarla İlgili Bölüm:

Yüzlerce kadının ölümlerinin, daha doğrusu öldükten sonraki hallerinin anlatıldığı, uzun, acıtıcı, bezdirici, sarsıcı, sıkıcı, şok edici bölüm. Ara ara cinayetleri araştıran polislerin hayatlarına göz atsak da yaklaşık 300 sayfa sürüyor bu işkence. İşin ilginç yanı, başlarda gerçekten acı duysam da sonra bu ölümlere alışmamdı. Belki bilerek yaptı Bolaño, her gün yüzümüzü döndüğümüz cinayetleri yüzümüze çarpmak için. İşin kötü yanı ise bu bölümde anlatılan cinayetler gerçekten olmuş ve ben bunu bu yaşıma kadar duymamışım:
Meksika'nın Ciudad Juárez bölgesinde 370'ten fazla kadın vahşice öldürülmüş ve cinayetlerin failleri bulunamamış. Bu öyle acı bir bilgi ki. İnsan, kendi türünün bu denli vahşi olabileceğini kabul etmediğinden olsa gerek bu cinayetlerin bir seri katil veya örgüt tarafından işlendiğini düşünüyor ama öyle değil. O bölgede kadınlar öyle değersiz ki onları öldürmek, ötesinin düşünülmediği bir eylem. Cinayetler hemen unutulup örtbas ediliyor.

Archimboldi’yle İlgili Bölüm:

Adı üzerinde Archimboldi'nin kim olduğunun anlatıldığı bölüm. Çocukluğundan yazar olduğu zamana kadar ne olmuşsa öğreniyoruz bu kısımda ve doyurucu bir sonla bitiyor roman. Zaten tüm bölümler birbirleriyle bir şekilde bağlı: Bir bölümde okuduğunuz roman kişisiyle başka bir bölümde karşılaşabiliyorsunuz.


Ve çeviri:
Özgün metinle karşılaştıramam belki ama çevirmen Zeynep Heyzen Ateş'in Bolano'yu çok sevdiğini düşünüyorum. Facebook'ta yaptığımız kısa sohbet sırasında edindim bu izlenimi. Zeynep Hanım, İngilizce'den de çeviri yapıyor. Hatta "Yolun Sonundaki Okyanus"tan tutun "Bey Mercedes" ve "22/11/63"e kadar, tanıdığımız bir çok eseri o çevirdi. Ama İspanyolca'sının İngilizce'sinden daha iyi olduğunu her zaman dile getiriyor. Başka bir Bolano eseri olan "Tılsım"ı çevirirken çok zorlandığını ama çok içine sinen bir çeviri olduğunu belirtmişti konuşmamız sırasında. Ben zerre kadar rahatsız olmadım 2666'yı okurken. Hiçbir yazım hatasıyla cümle düşüklüğüyle karşılaşmadım. Belli ki düzelti ve son okuma da fevkalade yapılmış.

Anlatmaya çalışırken kırıp döktüm. Bunun olacağını biliyordum aslında. O yüzden bu kadar geciktirdim belki. Ama okurken hissettiğim coşkuyu aktarabildiysem ne mutlu bana. Hani derler ya, bu roman için sözcüklerin gerçek ve bayağılaşmamış anlamlarını düşünerek tekrar ediyorum: Anlatılmaz, yaşanır.