Kayıt Ol

Olive Kitteridge

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Olive Kitteridge
« : 30 Kasım 2015, 01:18:49 »

Alıntı yapılan: Olive Kitteridge
Nothing frightens God-fearing people more than when a good-natured man gets kicked into the abyss.

Bazı yapıt, yaratımlar vardır ki, üstünlükleri, özgün güçleri derinliğinden zuhur eder. Öyle bir çiçek düşünün ki dışı kabuklar, dikenlerle kaplı olsun, özünde, içerinde bir yaşamı, benzersiz olanı teşkil eder. Öyleyle esas değerli olan, sanat eserinin yahut fikirlerin özü olsa gerek. Öyleyle değer nedir, diye sorabiliriz.

Birçok güç barındırır şüphesiz yeryüzü. Bir demircinin elleridir, bu gizemlerden biri, bir çömlekçinin sabrı. Bir marangoz hayal edelim. Onun yapıtını değerli kılan verdiği emek midir yoksa kullanılabilir olması, iş görmesi mi veya çok daha ötesi özündeki anlam mıdır? Pekâlâ, topluluklar en sığ noktadan varacaktır yargıya. Demek ki değer de sığ olabiliyordur çok zaman. Anlam, karşıda şekil alandır, doğru veya eğri, iyi veya kötü, gerçek veya acı. Öyleyse bir sanat adamı, değer arayan, doğallık düşkününün gözünden irdeleyelim.

Derler ki, bir vakitler insanoğlu maskesiyle doğar, onsuz tek soluk almazmış. Bir esaretin gölgesine sığınır, düşen yapraklarında kanarmış. Okuduğunu işitmez, baktığını gerçek bellermiş, görünen ne ki ona. Bir yanılgı içinde tamamlarmış ömrünü. İşte bu doğrultuda çıkmış ortaya, sanatı sever. Sökmüş maskesini, takmış gözlüğünü, görür ki şimdi. Bir meczuba bilgelik ne kadar bayağıysa, bir denizciyeyse mülkiyet o kadar avaredir. Eğer iş özü aramaksa, işte bu ancak sanatkârın altından kalkabileceği bir yüktür, filozofun.

Şimdi anlıyoruz ki, değer kişinin kendini bilmesi, kavramlarla harap olmak ve varlığın hakikatine erişebilmektir. Mütecaviz bir tutumdan pek, söz bilmek, yargılarında adaleti ve doğruculuğu koruyabilmektir.

Kimi şeyler tanrısaldır, kurnaza eli uzunluk, çiftçiye bir kazma, demokrasi tutkununa ustaca palavralar, bilim sahibine ise kavrayış, bekadır. Hangisinin daha faydalı olduğuna girmek pek müşkül bir uğraştır. Şimdi, kesin olarak anlıyoruz ki, değer adi bir yanılgıdadır, yine de ana konuya dönelim.

Bir resim ustasının kâğıda boyalarını dökmesiyle ihya olur resim sanatı. O halde evinin duvarını boyayan kadına da böyle mi seslenmeliyiz. Dersek bu, kadına hakaret, resim ustasına ise koca bir latife olmaz mı hiç, olur elbet. Demek ki resim, bir sanat, günlük uğraşların ötesinde bir fiiliyattır. Kâğıda bir anlatı yüklenir, fikir veya duygu. İşte bu boyalı kâğıtta yer alan imgelemin, yetkin kişi de oluşturduğu sırasıyla anlam, kavrayış ve fikirden sonra edinilen felsefi doygunluktur, değer.

Sonuç olarak bir sanat eseri, fikir veya herhangi bir mal ne kadar heybetli bir değer yaratabiliyorsa alıcısında, kendi ölümsüzlüğünü o derece gerçekleştiriyordur. Öyle ki görülen noktada bu değer, alıcının felsefi veya dünyevi tamamlanmasına da katkıda bulunuyordur. Kitlelere hitap edebilmek amacıyla maliyeti düşürülüp sunulan, her türlü uğraşın sonunda elde edilen ürün ise kişilerde salt sahte bir memnuniyet oluşturmaktan öteye gidemez. Günübirliktir, sıradandır, ikamesi daima vardır.

Bizler ölümlüyüz, onlar olmak zorunda değil. Öyleyse gelin de hakiki bir değer yaratan, öylesine güzide sanat eserlerini, birlikte kutsayalım.

Alıntı yapılan: Olive Kitteridge
It baffles me, this world. I don't want to leave it yet.