Kayıt Ol

88. Oscar Ödülleri ve Bir Türk Yönetmen

Çevrimdışı BlackOut

  • **
  • 71
  • Rom: 1
  • Mantık kontrolü eline aldığında insanlık ölür.
    • Profili Görüntüle
88. Oscar Ödülleri ve Bir Türk Yönetmen
« : 27 Şubat 2016, 20:50:59 »
Bu gün ödev yapma işini ağırdan alırken karşılaştığım bir haber. Belki birilerinin haberi olmuştur fakat buraya konusunun açılmadığını görünce bilmeyenler öğrensin dedim. Evet yarın 8 p.m EST'de (Türkiye için gece 3 oluyor sanırım. Canlı izleyemeyeceğim :( ) yapılacak 88. Oscar Ödülleri adayları arasında bir Türk yönetmen var. Gamze Deniz Ergüven. Biraz hakkında araştırınca Fransa'da büyüdüğünü ve çok iyi bir okuldan mezun olduğunu okudum. Oscar adayı filmi ise "Mustang". Konu yazmak ve eleştiri yapabilmek konusunda pek iyi değilim o yüzden onları sizin araştırmanıza bırakıyorum. Aday olduğu dalı belirtmekte fayda var: Yabancı Dilde En İyi Film Akademi Ödülü'ne aday. Kötü haber şu ki film Türkiye adına değil Fransa adına yarışıyor. Şurada yönetmenle yapılmış kısa bir röportaj ve filmin trailerını bulabilirsiniz.

Dipnot: Her ne kadar yorum yapamadığımı söylesem de çenemi tutamadım yine bir şeyler söyleyeceğim :D. Filmin Türkiye'nin kuzeyinde çekildiğini ve oraları anlattığını okudum. Henüz izleme fırsatım olmadı. Karadeniz'deki  insanları iyi yansıtamadığını (kişilik bakımından) ve tipleme olarak oyuncuların Türk olmadığını düşünenler bile olduğunu okudum. Her neyse yerden yere vuranlar elbette olacaktır ama şu an hala okuyorum cahilce konuşmak istemem. Benim anlatmak istediğimi şu yorum anlatmış zaten :
Spoiler: Göster
"Yep, you basically get it right. The reason the West loves this movie is because it feeds into all their stereotypes about Muslims, Muslim men, and Turkey. On its own merits, it's a very inaccurate portrayal of life, and it doesn't even make sense in terms of the story itself. Girls who are being abused by family don't hang out in their house half naked, nor are they so carefree with their own sexual relations"

Her ne kadar Dünya'ya açılmak anlamında iyi olduğunu düşünsem de bu yorumda olan bir şekilde olmasını istemem.
Yorumu çevirmeye çalışayım, naçizane:
Spoiler: Göster
"Evet, gerçekten anlamışsın. Batının bu filme ilgi gösterme nedeni, bu filmin onların, Türkler, Müslümanlar ve Müslüman erkekler hakkında düşündükleri her şeyi doğrulamasıdır. Kendi esasları içinde hayatı yanlış yansıtan bir film, hatta hikayesi kendi içinde bile çelişebiliyor. Ailesi tarafından istismar edilen kız çocukları evde yarı çıplak dolaşmaz veya cinsel ilişkileri ile bu kadar barışık(kaygısız) olmazlar."
“What is history but a fable agreed upon?”
-Napoléon Bonaparte


"He saw it in her eyes. The anguish, the frustration. The terrible nothing that clawed inside and sought to smother her. She knew. It was there, inside. She had been broken.

Then she smiled. Oh, storms. She smiled anyway.

It was the single most beautiful thing he’d seen in his entire life."

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Ynt: 88. Oscar Ödülleri ve Bir Türk Yönetmen
« Yanıtla #1 : 28 Şubat 2016, 01:39:11 »
Alıntı
"Yep, you basically get it right. The reason the West loves this movie is because it feeds into all their stereotypes about Muslims, Muslim men, and Turkey. On its own merits, it's a very inaccurate portrayal of life, and it doesn't even make sense in terms of the story itself. Girls who are being abused by family don't hang out in their house half naked, nor are they so carefree with their own sexual relations"

Bu ve bunun gibi yorumlar pek dikkate alınmamalı. Filmin oryantalist bir bakış açısına sahip olup, ülkesinin gerçeğini bilmediğini söyleyenler hangi ülkede yaşıyor çok merak ediyorum. Hepimiz biliyoruz şunu; öyle bir ülkeyiz ki dışarıya karşı maskemizi takıyor kendi içerimizde ise bambaşka gerçeklerle yaşıyoruz. Bu bakımdan filmi gerçeklerden kopuk diye yaftalayanlar bilmelilerdir ki sandıkları olası gerçekler çoğu zaman umdukları kadar tozpembe değildir.

Evet, film Karadeniz bölgesinde geçiyor olabilir. Fakat anlatı sırasında hiçbir zaman kendimizi belirli bir bölgede özellikle hissettirmiyor. İşlediği, kadınlara yönelik aşağılık tutumların esas olarak kötü niyet tohumlarının var olduğu her yerde meydana çıkabileceğine işaret ediyor. Bilhassa erkek egemen grup ve yapılarda bu tarz aşağılayıcı yönelimlerin daima var olacağını söylüyor. Bunu söylerken de sözünü sakınmıyor, iktidara oynamıyor, ikiyüzlü davranmıyor.

Neden bir takım -öyle de kalabalıklar ki- ısrarla filmi gerçek dışı kabul ediyor onu da tam anlamış değilim. Bana sorarsanız filmi distopya sınıfına da rahatlıkla sokabiliriz. Meydanda bombalar patlıyor, öğretmen öğrencisine tecavüz ediyor, kadınlarımız öldürülüyor, intihara sürükleniyor, kalem tutması gereken yaşlarda çocuk sahibi olduruluyor, daha sayalım mı? Böylesi bir ortamdan kaçış yolu, daha doğrusu daha iyiye, güzele, adil olana doğru bir çizgi çiziliyor. Yaşadığımız baskı ve şiddet dolu ülkede insanlara kendi gerçekliğini sunuyor ve çözümü için umut bağışlıyor.

Teknik, oyunculuk veya senaryo anlamında eleştirilebilecek birçok yönü var ve bunları da yazabilirim. Lakin bariz insanlar öyle kötü niyetli davranıp özellikle, bile bile kötülüğü kendilerine rehber eyleyerek, abuk sabuk noktalara hedef alıyorlar ki artık şu filmi uzun uzadıya tartışma hevesim de kalmadı. Reel hayatta dostlarımla çok güzel tartışmalarımız oldu ama sanalda anlaşmak, anlatmak, birbirini anlamak ne mümkün. Bu ülkedeki insanlar olarak en büyük günahlarımızı en gizli saklı kutularda sakladıkça konuşacak hiçbir şeyimiz de yok demektir.

Oscar alır mı bilemem ama eminim ki hak ettiği esas muameleyi -her zaman ki gibi- yıllar sonra görecektir.