Kayıt Ol

Vealtım-Barışgetiren

Çevrimdışı Moriarty

  • *
  • 42
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Vealtım-Barışgetiren
« : 12 Mart 2016, 00:45:29 »
 -Bölüm 1-
 Handakiler onla dalga geçtiler "Bakir Alreki, anca rüyasında görür güzel kızları, görkemli savaşları!". Alreki bu şarkıyı duyunca artık alışmış olduğu bu sözlere eskisi kadar tepki veremediğini yine de içinde bir şeylerin parçalandığını hissetmişti.
 Alreki işlerini hep yalnız halletmeyi severdi, çünkü arkadaşlarının ihanetine uğrayacağından korkardı. Zaten ayyaşların söylediği o sözler ilk defa kendisine çok yakın zannettiği arkadaşı Nemos tarafından söylenmişti. Nemos'un bu sözleri söylediğini duyduğunda şok olmuştu, inanamamıştı ama saniyeler içinde Nemos'un onu bunca zaman kullandığını fark etmişti.
 Belki de yaptıkları kötülükleri masum olan benle dalga geçerek unutmaya çalışıyorlar diye düşündü. Öldürdükleri nice insanın yükümlülüğünü, benim masumluğumla dalga geçerek azaltmaya çalışıyorlar.
 Alreki hanı terk etti. En güvendiği canlı olan atını, Byrne'ı, ipini çözdü ve sakince atına bindi. Mavi gözleri birden uzak ve tenha bir yerde daha önce hiç fark etmediği bir çiftliğin yandığını gördü.
 Çiftliğe doğru hızla atını sürerken, bu gibi küçük görünen işlerle benim gibi garip sayılanlar uğraşıyor ama onlar düşmanları öldürmekle meşgulken biz insanları kurtarıyoruz diye düşündü, eminim benim gibi birçok hor görülmüş var dedi içinden.
 Artık çiftliğe iyice yaklaşmıştı alevlerin içinden süzülerek çıkan bir aile babasını, karısını ve karısının elinde tuttuğu küçük bebeği fark etti. Çiftlik için artık çok geçti ama ailenin durumu iyiydi. Aileye doğru atını durdurup "Size yardım etmeye geldim!" dedi.
 Hem baba hem anne çiftçiye benzemiyordu, ikisi de daha yüksek konumlu insanlarmış gibi duruyordu ama yine de içinden çıktıkları durum gerçekti.
 Alreki "Hanın biraz kuzeyinde ahırım var, patikadan ilerlersek 20-25 dakika sürer ulaşmamız. Size şehre gitmeniz için at sağlayabilirim." dedi.
 Baba "Tüm paramız maalesef çiftlikte yan..." Alreki birden lafı kesti " Para önemli değil işiniz bitince atlarımı getirseniz yeter." ve sonra "At sürmeyi biliyor musunuz bayım?" dedi ve atını dengeleyip yavaşça indi.
 Adam başını aşağı yukarı salladı ama sonra başını yangında kendisinden daha kötü yaralanmış karısına çevirip, "Onun rahat etmesi daha önemli." dedi, Alreki kendini mahcup hissetti, "Haklısınız." ve sonra çabucak durumu kötü olan kadına ata binmesi için yardım etti.
 Byrne önce duruma alışamadı ama sonra elinde yavrusunu tutan anneye rahatlık sağladı, patikaya doğru yola koyuldular. Hanın yanından geçerken hala savaşçıların kupalarını tokuşturduklarını duydu. İç geçirdi ama yine de bir işe yaradığı için, bir aileyi kurtardığı için, seviniyordu.
 Ahıra yaklaştıkları an at üstündeki kadın "Yeter!" diye bağırdı, Alreki birden ortamın değiştiğini hissetti. Mermerden bir zeminin üzerinde yatmış bir şekilde buldu kendini. Sanki meleklerin sesini duyuyordu, burası huzur verici bir yerdi. Kendisine iki kişinin baktığını anladığında dirsekleriyle biraz geriledi ama bu iki kişinin çiftlikte yardımına koştuğu o insanlar olduğunu anlayınca içi birazcık da olsa rahatladı. Neden orada bulunduğunu, bulunduğu yerin neresi olduğunu bulmak için hafızasını sorguya çekti ama herhangi bir cevap bulamadı. İkisi de iyileşmiş, yaraları giderilmiş haldeydi.
 "Sen uzun zamandır aradığımız nitelikte birisin, içindeki yardımseverliğin, ihanete uğradığın halde şiddete bulaşmamış olman, sessizliğin seni Vealtım seçmemize neden oldu."
 Alreki bir yandan ikiliye şaşkın şaşkın bakarken bir yandan da içinden şöyle geçiriyordu, Vealtım-Barışgetiren, onlar Yüce Aven ve Leven.

Çevrimdışı Moriarty

  • *
  • 42
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Vealtım-Barışgetiren
« Yanıtla #1 : 12 Mart 2016, 15:14:08 »
-Bölüm 2-
  Aven’i, yüce tanrısını, daha önce hiç görmediği taşlardan oluşan kolyesinden tanımıştı. Tanrıların insanlardan daha farklı güzellik anlayışı olduğunu biliyordu. Leven ise rahat giyinmişti. İkilinin dediklerini aklından geçirirken birden ikisinin de sırtlarındaki bohçadan bir şey çıkardığını fark etti. Önce ne olduğunu anlamasa da Aven’in elinde bir çeşit parşömen, Leven in ise bir çeşit yay taşıdığını zar zor anladı.
  Aven ve Leven aynı anda konuşuyorlardı ‘‘Bu elimizdekiler yolculuğun boyunca sana yardım edecek yegane araçların.’’ Alreki yavaşça ayağa kalktı ve parşömene baktı. Haritaya benziyordu her ne kadar daha önce gördüğü yerler olsa da hiç görmediği yerler de vardı. Aven lafa girdi ‘‘Evet, bir harita. Bu gösterilen yerde senin için ayarladığımız yoldaşın Kuanan ile buluşacaksın.’’
  ‘‘İyi de beni yalnızlığım için seçtiğinizi belirtmiştiniz.’’ dedi Alreki.
  Leven sakince ‘‘Biz şimdiye kadar yaşamış olduğun yalnızlığın yeterli olduğunu düşünüyoruz. Sana yardım edecek daha birçok yoldaşla karşılaşacaksın ama sağ kolun Kuanan olacak. Ayrıca ihanetine uğramayacağın insanlarla kuracağın bir ekipte yalnız olduğun zamanlar için iç geçiremeyeceksin bile. ’’
  Aven ‘‘Ayrıca bu harita diğer gördüğün hiçbir haritaya benzemez, şuana kadarki kaderleriyle ilgilendiğimiz yoldaşlarının nerede bulunduklarının cevabını bu haritada bulacaksın.’’
  Alreki ‘‘Hepsini aynı haritada nasıl bulabilirim ki?’’ dedi.
  ‘’Ekibine her yeni yoldaş katıldığında onların elinde bulunan Dayker Tılsımını haritanın üzerinde kıracaksınız ve haritadaki işaretli yer değişecek. Kırdıkları tılsımlar yerine her birine çok daha kuvvetli aletler vereceğiz.’’
  ‘‘Dayker Tılsımı mı? Hayatımda ilk defa duyuyorum.’’
  ‘‘Onlar da senin gibi kimsesiz insanlar, hiç tanımadıkları ailelerinden kalan tek mirasın Dayker Tılsımı adı verilen nesneler olduğunu sanıyorlar.’’
  ‘’Onların da Nemos gibi hain arkadaşları oldu mu?’’ diye sordu Alreki.
  Bu soruya Leven cevap verdi ‘’Onlar da hayatlarında senin yaşadığın gibi büyük acılar yaşadılar. Hepsi senin gibi ailesini hiç tanımadı.’’
  Leven ortamı neşelendirmek için sırıtarak ‘’Yayı merak etmiyor musun?’’ diye sordu. ‘’Bu yayı kendim tasarladım.’’.
  Alreki bir anda yayın ne kadar güzel olduğunun farkına vardı yine hiç görmediği materyallerden yapılmıştı. Güzelliği gören herkesi şaşırtacak diye düşündü. Şimdi ise aklına atı Byrne geliyordu. Birden bulunduğu yer yine değişti. Şimdi odasındaydı. Hepsi bir rüya mıydı diye düşünecekken birden masasının üzerinde Yayı ve Haritayı gördü. Yay hala şimdiye kadar hiç görmediği materyallerden yapılmaydı. Yavaşça yatağından kalktı ve daha önce hiç giymediği pijamasını çıkardı ama pijamayı önemsemedi bile. Dolabını açtı ve üstüne bir şeyler giydi. Kapıyı açıp atını aradı. Neyse ki atı bağlanmıştı ama onun daha önce hiç kullanmadığı bağlama biçimiyle. İpi çözemediğinden kesmek zorunda kaldı, atını besledi ve evine girdi. Haritayı, yayı, sadağını, pusulasını ve yolculukta işine yarayacağını düşündüğü eşyalarını alıp yola koyuldu.

Çevrimdışı Moriarty

  • *
  • 42
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Vealtım-Barışgetiren
« Yanıtla #2 : 13 Mart 2016, 20:00:11 »
-Bölüm 3-
  Haritada gösterilen yer için belli noktalar vardı. Alreki her ne kadar daha kısa bir yolların da olduğunu düşünse de Aven’in hediyesine saygı duyması gerektiğini düşünüyordu. Yola başladığından beri birçok iyi insan gördü, mezarlık başlarında çocuklarıyla beraber şehit kocasına çiçek götüren kadınlar, köylerin içinden geçerken birçok kişi ona yemek vermek istedi, bu insanlar içten insanlardı. Alreki krallıkların halini, savaş durumlarını öğrenmek için hanlara girdiğinde kimse onla dalga geçmedi. Bu insanların kendi dertleri var. Yolu yarıladığında ise artık tamamen Byrne ile baş başa kaldı. Kuanan, Tamis Krallığı sınırlarında bir dağda yaşıyordu. Harita kolay anlaşılır bir haritaydı.
  Artık Tamis krallığına yaklaştığında insanların kıyafetlerinin kalınlaştığını, soğuk hava şartlarına uygun giyindiklerini fark etti. Kendisi de üşümeye başlıyordu ama görevi Kuanan’la buluşmaktı. Dağa çıkarken Byrne’ın zorlandığını hissedebiliyordu. Kuanan’ın dışarıdan güzel gözüken bir evi vardı. Kapıda uzun sakallı, kalın giyinmiş bir adam vardı. Bunun Kuanan olduğuna emindi. Alreki arada bir sonucunun kesin olduğu şeyleri tahmin ediyormuş gibi yapıp sonra tahminleri doğru çıkınca seviniyordu. Kuanan yaslandığı tahta sandalyeden kalkıp Alreki’ye baktı.
  ‘‘Burada çok misafirim olmaz. Kimse beni ziyarete gelmez, sizin bu durumu bozma sebebiniz ne?’’ dedi Kuanan şaşkın ve öfkeli gözlerle bakarak, sanki yabancılara hiç güvenmiyordu.
  Alreki klişe olduğunu bildiği halde şöyle dedi ‘‘Tanrıların misafiriyim.’’ Anlaşılan adam bu cevabını beğenmemişti.
  ‘‘Tanrılar bana kendilerini öğretecek bir aile vermedi. Benim de onlarla işim olmaz. ’’
  ‘‘Benim de hiçbir zaman bir ailemin olmadığını bilmiyorsun, bana Tanrılar Akademi’de öğretildi.’’
  ‘’Şu Akademi dediğin yer de neresi?’’
  ‘‘Birçok sırttan bıçaklayanın bulunduğu bir eğitim yeri. Ama ben o sırttan bıçaklayıcılardan biri değilim, ben bıçaklananlardanım.’’
  ‘’Adına üzüldüm, ama zaten durumum kötü sana ücretsiz konaklama yeri sağlayamam.’’
  ‘’İyi de ben buraya konaklamaya gelmedim.’’
  ‘’Neden geldin o zaman misafir?’’
  ‘’Seninle yapacaklarımız var. Görevlerimiz tamamlandığında Krallıklara barış gelecek.’’
  ‘’Ben sana nasıl yardım edebilirim ki? Ayrıca ne görevinden bahsediyorsun?’’
  Alreki sırt çantasından haritayı çıkardı.
  ‘’Bu harita bana Tanrıça Aven’in hediyesi. Senin yerini bana bu harita gösterdi, bu çok yararlı bir harita, üzerinde Dayker Tılsımı kırdığımızda bir sonraki yoldaşımızı nerede bulacağımızı gösterecek ama öncelikle seninle... ’’
  ‘’Bir dakika bu büyülü bir harita mı, hem bu kadar şeyden üst üste bahsetmen başımı ağrıttı, önce bir dinlenelim haritadaki çizgilerin gösterdiğine göre uzun bir yolculuk yapmışsın. Halore İmparatorluğu’ndan buraya gelmiş olman için gerçekten önemli sebeplerin olmalı. ’’
  ‘’Evet, Kuanan dediklerinin hepsi doğru.’’
  ‘’Adımı nereden biliyorsun?’’
  ‘’Söylememe gerek var mı?’’
  ‘’Tanrılar, değil mi?’’
  Alreki cevap vermedi yeni arkadaşının kalın kafalı bir insan olduğundan emindi, tanrılar Kuanan’dan daha zeki biri bulamamış mıydı? Kuanan’ın evine girdiğinde birden her tarafta kitap olduğunu fark etti. Kuanan Alreki’nin etrafı incelediğini anlayınca açıklama yapma zamanın geldiğini anladı.
  ‘’Bu arada sen benim adımı biliyorsun ama ben senin hakkında buraya Halore İmparatorluğu’ndan geldiğin dışında hiçbir şey bilmiyorum.’’
  ‘’Adım Alreki. Tanrılar tarafından bahşedilen sıfatım Vealtım, yeni dilde Barışgetiren demek.’’
  ‘’Biraz kalın kafalıyım sanırım, dediklerini anlayamadım.’’
  Alreki şaşırdı, en kolay cümleyi kurmuştu. Sanki adam aklını okuyordu.
  ‘’Şaşırdın değil mi Alreki? Bu benim yabancılara karşı yürüttüğüm bir oyundur. Akademi’nin pisliğinden de, Tanrılardan da, Vealtım’dan da haberim var. Bu gördüğün kitaplar zaten seni şaşırtmıştı değil mi? Bu kitaplar ben bu yerleşkede yaşadığımdan beri nereden geldiğini bilmediğim bir yerden geliyor. Hepsi de güzel, bilgilendirici kitaplar. Böyle bir yerde başak türlü nasıl yaşayabilirim ki.’’
  Alreki sevinse mi üzülse mi karar veremedi. Aklından bu kitapları Tanrıların gönderdiği düşüncesi geçti.
  Kuanan sırıtıp ‘’Bu bakışı da bilirim, evet ben de Tanrıların gönderdiğini düşünüyorum. Hatta bir hangi kitapları Aven’in, hangi kitapları Leven’in gönderdiği konusunda bahse bile girebilirim. ’’
  Alreki şuan adamın kendisinden bile zeki olduğunu anlamıştı. Yaptığı tüm tahminlerin doğru çıkmasından sonra bu adam hakkında yaptıkları yanlış çıkınca adeta suratına bir yumruk yemişti.
  ‘’O zaman şaşkın suratından kurtul da başlayalım şu görevlere.’’ dedi Kuanan ve hızlıca bir odaya girdi, çıktığında elinde tüm krallıkların Alreki’dekinden küçük ölçekli bir haritası vardı.