-Bölüm 3-
Haritada gösterilen yer için belli noktalar vardı. Alreki her ne kadar daha kısa bir yolların da olduğunu düşünse de Aven’in hediyesine saygı duyması gerektiğini düşünüyordu. Yola başladığından beri birçok iyi insan gördü, mezarlık başlarında çocuklarıyla beraber şehit kocasına çiçek götüren kadınlar, köylerin içinden geçerken birçok kişi ona yemek vermek istedi, bu insanlar içten insanlardı. Alreki krallıkların halini, savaş durumlarını öğrenmek için hanlara girdiğinde kimse onla dalga geçmedi. Bu insanların kendi dertleri var. Yolu yarıladığında ise artık tamamen Byrne ile baş başa kaldı. Kuanan, Tamis Krallığı sınırlarında bir dağda yaşıyordu. Harita kolay anlaşılır bir haritaydı.
Artık Tamis krallığına yaklaştığında insanların kıyafetlerinin kalınlaştığını, soğuk hava şartlarına uygun giyindiklerini fark etti. Kendisi de üşümeye başlıyordu ama görevi Kuanan’la buluşmaktı. Dağa çıkarken Byrne’ın zorlandığını hissedebiliyordu. Kuanan’ın dışarıdan güzel gözüken bir evi vardı. Kapıda uzun sakallı, kalın giyinmiş bir adam vardı. Bunun Kuanan olduğuna emindi. Alreki arada bir sonucunun kesin olduğu şeyleri tahmin ediyormuş gibi yapıp sonra tahminleri doğru çıkınca seviniyordu. Kuanan yaslandığı tahta sandalyeden kalkıp Alreki’ye baktı.
‘‘Burada çok misafirim olmaz. Kimse beni ziyarete gelmez, sizin bu durumu bozma sebebiniz ne?’’ dedi Kuanan şaşkın ve öfkeli gözlerle bakarak, sanki yabancılara hiç güvenmiyordu.
Alreki klişe olduğunu bildiği halde şöyle dedi ‘‘Tanrıların misafiriyim.’’ Anlaşılan adam bu cevabını beğenmemişti.
‘‘Tanrılar bana kendilerini öğretecek bir aile vermedi. Benim de onlarla işim olmaz. ’’
‘‘Benim de hiçbir zaman bir ailemin olmadığını bilmiyorsun, bana Tanrılar Akademi’de öğretildi.’’
‘’Şu Akademi dediğin yer de neresi?’’
‘‘Birçok sırttan bıçaklayanın bulunduğu bir eğitim yeri. Ama ben o sırttan bıçaklayıcılardan biri değilim, ben bıçaklananlardanım.’’
‘’Adına üzüldüm, ama zaten durumum kötü sana ücretsiz konaklama yeri sağlayamam.’’
‘’İyi de ben buraya konaklamaya gelmedim.’’
‘’Neden geldin o zaman misafir?’’
‘’Seninle yapacaklarımız var. Görevlerimiz tamamlandığında Krallıklara barış gelecek.’’
‘’Ben sana nasıl yardım edebilirim ki? Ayrıca ne görevinden bahsediyorsun?’’
Alreki sırt çantasından haritayı çıkardı.
‘’Bu harita bana Tanrıça Aven’in hediyesi. Senin yerini bana bu harita gösterdi, bu çok yararlı bir harita, üzerinde Dayker Tılsımı kırdığımızda bir sonraki yoldaşımızı nerede bulacağımızı gösterecek ama öncelikle seninle... ’’
‘’Bir dakika bu büyülü bir harita mı, hem bu kadar şeyden üst üste bahsetmen başımı ağrıttı, önce bir dinlenelim haritadaki çizgilerin gösterdiğine göre uzun bir yolculuk yapmışsın. Halore İmparatorluğu’ndan buraya gelmiş olman için gerçekten önemli sebeplerin olmalı. ’’
‘’Evet, Kuanan dediklerinin hepsi doğru.’’
‘’Adımı nereden biliyorsun?’’
‘’Söylememe gerek var mı?’’
‘’Tanrılar, değil mi?’’
Alreki cevap vermedi yeni arkadaşının kalın kafalı bir insan olduğundan emindi, tanrılar Kuanan’dan daha zeki biri bulamamış mıydı? Kuanan’ın evine girdiğinde birden her tarafta kitap olduğunu fark etti. Kuanan Alreki’nin etrafı incelediğini anlayınca açıklama yapma zamanın geldiğini anladı.
‘’Bu arada sen benim adımı biliyorsun ama ben senin hakkında buraya Halore İmparatorluğu’ndan geldiğin dışında hiçbir şey bilmiyorum.’’
‘’Adım Alreki. Tanrılar tarafından bahşedilen sıfatım Vealtım, yeni dilde Barışgetiren demek.’’
‘’Biraz kalın kafalıyım sanırım, dediklerini anlayamadım.’’
Alreki şaşırdı, en kolay cümleyi kurmuştu. Sanki adam aklını okuyordu.
‘’Şaşırdın değil mi Alreki? Bu benim yabancılara karşı yürüttüğüm bir oyundur. Akademi’nin pisliğinden de, Tanrılardan da, Vealtım’dan da haberim var. Bu gördüğün kitaplar zaten seni şaşırtmıştı değil mi? Bu kitaplar ben bu yerleşkede yaşadığımdan beri nereden geldiğini bilmediğim bir yerden geliyor. Hepsi de güzel, bilgilendirici kitaplar. Böyle bir yerde başak türlü nasıl yaşayabilirim ki.’’
Alreki sevinse mi üzülse mi karar veremedi. Aklından bu kitapları Tanrıların gönderdiği düşüncesi geçti.
Kuanan sırıtıp ‘’Bu bakışı da bilirim, evet ben de Tanrıların gönderdiğini düşünüyorum. Hatta bir hangi kitapları Aven’in, hangi kitapları Leven’in gönderdiği konusunda bahse bile girebilirim. ’’
Alreki şuan adamın kendisinden bile zeki olduğunu anlamıştı. Yaptığı tüm tahminlerin doğru çıkmasından sonra bu adam hakkında yaptıkları yanlış çıkınca adeta suratına bir yumruk yemişti.
‘’O zaman şaşkın suratından kurtul da başlayalım şu görevlere.’’ dedi Kuanan ve hızlıca bir odaya girdi, çıktığında elinde tüm krallıkların Alreki’dekinden küçük ölçekli bir haritası vardı.