Kayıt Ol

Canavarın Çağrısı - Patrick Ness (Siobhan Dowd’un Özgün Fikrinden)

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
@-Kötü karakteR-, o sorunu hepimiz az çok yaşıyoruz  :).

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Helal Delidolu'ya! Çok sevindim bu jeste :) Kendilerine verdiğimiz değere ve desteğe bu şekilde karşılık vermeleri çok hoş olmuş gerçekten.

Kötü karakteR, o konuya hiç girmeyelim. Ağlama duvarına döner burası :D
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Filmi bugün vizyona giriyor :3

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Planda kız kardeşimle bu hafta sonu gidecektik :( Ama hafta sonu şehir dışında olması gerektiği için filmi izlemekte gelecek haftaya kaldı.

En azından, uyarlama olarak beklediğime değdiğini biliyorum :)

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Bugün kardeşimle gittik filme.

Kitabı okudukça aldığım duygu ve düşünceler vasıtasıyla, hikayedeki boşlukları bir fiil doldurarak hikayeyi özümsüyordum.

Film, seyircinin bunu daha rahat yapabilmesi için yardımcı olacak değişiklik ve düzenlemeler gitmiş. Tabii yönetmen de kendinden bayağı şeyler katmış.

Kitabın da filmin de mesajı aynı olsa da hissiyat olarak iki farklı hikaye izlemiş gibiyim. Tamam, sonuçta biri kitap biri film. Belki, kitabı bilmemden ötürü böyle bir tat almışımdır.

Canavar'ın varlığı konusunda filmin vardığı nokta, olayın neden yaşandığını bağlama konusunda, "Evet bu sebeple bunu yaşadı." diyebilecek bir dayanak noktası oluşturuyor. Dolaylı yoldan verilen bu cevap, kitabın içerdiği sertliğin filmde yumuşatılmasını sağlamış. Yumuşatma demişken, büyükannenin, beni ürkütüp hüzünlendirmesini beklediğim sahnesi, kitaba kıyasla oktavı düşük geldi. Seyir notu; yanımdaki seyirci büyükannenin ne yapacağını bilmediği için kıkırdarken, ben "Ne olacak bir bilsen." kıvamındaydım :(.

Kimi izleyen çok kasvetli diye yorumlarken, ben, film kitaba göre yumuşatılmış mı ne yorumunda bulunacağım. Bahsettiğim gibi, kitabı bilmek sanırım ben de filme karşı farklı duygular içerisinde olmama sebep olmuş olabilir.

Şimdi düşünüyorum da, film zaten başkaları kederlendirmişken, bu yeterli değil dememde biraz yersiz biraz. Sanırım, Canavar'ın, kitaptaki varlığı ile filmdeki varlığının bağlandığı köklerin farklı olması, ikisini de farklı duygu durumlarıyla algılamama sebep oldu.

Filmi beğendim. Ama gönlüm yine de kitaptan yana.

Bu tuhaf duygu durumundan çıkıp, oyunculuklara ve hoşuma giden bir ayrıntılara atlayayım.

Oyunculuklar harika. Bundan fazla bahsetmeye gerek yok.

Sigourney Weaver'ın başlardaki bakımlı hali ne kadar kendinden emin bir portre çizmişse, sonlara doğru ki bakımsız ve bitap halleri de karakterin değişimini anlatmada önemli bir görsel ayrıntı olmuş.

12:07. Bu saatteki rakamlarla sıkça karşılaşıyoruz. Conor'un annesi ile hastane odasında konuştuğu sahnede, gene bu rakamlarla, 17:02 olarak karşılaşıyoruz. 07:12 olarak da karşılaşıyoruz galiba. Orayı tam hatırlayamıyorum işte :(

Geçeyim, filme dair gelen bazı yorumlara dair görüşlerime.

Film devamlı Pan'ın Labirenti'ne benzetiliyor. İki film de yaşanan olaylar gerçek miydi değil miydi sorunu sordurmuyor değil. Film olarak Canavarın Çağrısı, sizi yaşananların gerçek olup olmadığı konusunda ikileme bırakmada Pan'ın Labirenti kadar başarılı olamıyor bence. Yönetmen J.A Bayona'da, Pan'ın Labirenti'nin yönetmeni Guillermo del Toro'nun yapımcısı olduğu 2007 tarihli Yetimhane'nin yönetmeni. İkisi de İspanyol. Hikayeyi ele alış açısından kanı del Toro'ya çekmiş olabilir :D Bu arada film Amerikan-İspanyol ortak yapımıymış. İlginç geldi. Belki, filmin iyi bir uyarlama olmasının sebebi de budur ha? Ne dersiniz :)?

Filmin yeterince fantastik olmadığı yorumları kulağıma çalındı. Bunu, kardeşimin arkadaşından öğrendim. O da filme dair kendisinin okuduğu eleştirilerden almış bu yorumu. Sanırım, Canavar'ın olup olmaması konusunda ikilemde kalınınca bu tip yorumlar oluşmuş. Tabii kişinin "fantastik" denince filmden ne beklediği de önemli.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Film uyarlamasında Canavar'a sesiyle hayat veren Liam Neeson kitaptan bir parçayı okuyor:

Liam Neeson Reads 'A MONSTER CALLS'

Çevrimdışı cankutpotter

  • ****
  • 1233
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Büyülü Kale, Hayallerinizin adresi.
O bölüm neydi öyle ya, resmen tüylerim diken diken oldu yahu! Her ne kadar üpersem de kitabı okuma listeme aldım.
İnsan, hayalleriyle vardır.

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Kitabı okuduğumda pek sevmemiştim hatta bayağı sıradan bulmuştum. Bitirdikten sonra ara ara aklıma geldiğinde okuduğum kısımlar, daha da tiksinmeye başladım. Hele bu aralar goodreads'te övgü dolu yorumlara denk geliyorum ve okudukça acayip oluyorum. Bu kitap nasıl bu kadar seviliyor cidden hayret ediyorum. Bir taraftan insanların kitabı benimsemesi de hoşuma gitmiyor değil. Bir de yerli ve yabancı yorumlarda kitabı gözyaşı eşliğinde okuduğunu söyleyen yorumları görünce işte o zaman uçmaya başlıyorum.

Kendimce insanlara bu kitabın fos olduğunu açıklamaya girişmek istiyorum her seferinde ama her girişimimde tıpkı Joe (Johnny Got His Gun) gibi çaresiz kalıyorum. İnsanlara o zaman nasılsın? diye bağırmak istiyorum. Ama, dünya ha geldi ha gitti, diyerek elimi yine tuzludan uzak tutuyorum.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Sıradanın güzel sonuçları da oluyor da :D herkeste de aynı etkiyi oluşturması beklenemez tabii ki :)

Bence tepkiniz gayet normal. Kitabı değerlendirirken ele aldığı konunun okurdaki karşılığının türü ve derecesi de önemli. Ben öykücülük-yalan-gerçek-kabul etme/etmeme yönü sebebiyle kitabı bağrına basanlardanım. Tabii buna ek olarak erkek çocuğu olarak Conor'un yaşadığı hallerde ilgimi çekmişti.

Ön planda olan anne, oğul, canavar ve çevre ilişkisinde, okurun kişisel olarak hikayede kendinden ne bulduğu da önemli. Abartılı duygusallığı olmamasına rağmen kimisini hüngür hüngür ağlatmasını veya yine aynı sebeple mesafeli durmasını buna bağlıyorum. Olay okurun bu basit yapı içinde kendilerinden ne bulduklarıyla da bağlantılı. Ama bu bile karışık yorumlara sebep olabiliyor. Mesela sinema uyaralaması için yapılan yorumların bazılarında Conor'un durumuna benzer tecrübeler ettiklerini belirtenler, filmin fena olmadığını ama aşırı trajik bulduklarını belirtiyordu ve bu sebeple beğenip beğenmemekte kararsızdılar. Ki benim için ne kitap ne de film dram için dram barındırıyormuş gibi gelmediğinden "aşırı trajik" ve "hüngür hüngür ağlattı" durumları bende karşılığını pek bulmadı. Hüznü hissetmiştim. Ama sıradan hayatın bağrından kopan bir hüzündü hissettiğim, ne çok ne az.

Tabii sizi "tiksinindiren" yönlerini sormadan edemeyeceğim; forum muhabbeti için bahane gerek :D

Spoiler: Göster
Acaba, Conor'un gördüğü kabusun barındırdığı gerçekten mi tiksindiniz? Canavar'ın anlattığı hikayeleri mi rahatsız etti sizi? Ya da... İşte anlatın canım :D

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Kitabın beni bu kadar etkilemesinin başlıca sebebi çok yakınım olan bir sürü eşimi dostumu kanser denen illet yüzünden kaybetmiş olmam. O nedenle Connor'ın o kabullenmek istemeyişi, yaşadıkları, sonraki günlerinizde sizin için dünyalara bedel olan bir tebessümü bir daha asla göremeyecek olduğunuzu bilmeniz... çok tanıdıktı. Belki gelmiş geçmiş en iyi kitap değil ama bazı duygulara çok fena tercüman oluyor. Asıl yazarının da aynı hastalıktan öldüğünü ve bu kitabı hiçbir zaman tamamlayamadığını da düşününce...

Kitabı benimseyemeyenlerin hiçbir zaman yapamaması, sevdiklerini asla kaybetmemeleri dileğiyle...
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Bay_Karamsar, aslında mevzubahis eser öyle yüksek edebi nitelik veya derinlik taşımadığı için ben de bir şey demeye çekiniyorum doğrusu. Bana göre oldukça sıradan bir hikâye ve kurgu barındırıyor ve de içerisine katılan bolca duygusal unsurla okuyucuyu domine ediyor. Yani aslında demek istediğim ne müthiş sevilecek ne de düşman olunacak bir eser değil çünkü ancak üstün eserler bu iki niteliği birden barındırırlar. Piyasasını hiç bilmiyorum ama bakarsak böyle çok eser vardır sanırım. Mesela yıllar evvel Ben Ölmeden Önce adında yine kanserin ne büyük illet olduğu üzerine bir roman okumuştum ve fantastik unsuru olsaydı o eserin az çok bizim Canavarın aynısı diyebilirdim.

Ama canavarın hikâyelerini sorun etmedim. Ben böyle eserlerde en çok evrenin sırrını çözmüş simitçi dayı tarzında felsefi veya kişisel gelişim tarzı son vuruşlara (headshot) bitiyorum. Yani ne gerek var, hepimiz biliyoruz bunun çocuk kitabı olduğunu niye araya gereksiz yetişkinlik katmaya çalışıyorsun ki? Dimi ama? Daha geçen Montague Amca’nın Dehşet Hikâyeleri adlı kitabı okudum, o Canavardan da beterdi bu konuda ve el kadar çocuk bir çözümleme yapıyordu pat diye sanki Sokrates disipliniyle yetişmiş bir yunan beyefendisi dedim yumurcağa. Birkaç alıntı vereyim ki pekişsin.

Yaşam kelimelerle yazılmaz, dedi canavar. Eylemlerle yazılır. Ne düşündüğün önemli değil. Ne yaptığın önemli.

Of, of, of, bir daha of. O Niçe’leri boşuna mı okuduk şimdi.

"Bu yalnızca bir rüya," dedi yeniden.
İyi ama rüya dediğin nedir, Conor O'Malley? diye sordu canavar, eğilip yüzünü onunkine yaklaştırarak. Diğer her şeyin rüya olmadığı ne malum?


Freud? Schopenhauer? Jung? Hangisi bilemedim. Ancak Conor bilir.

Yani aslında aynı anda çocuk kitabı, felsefe ve kişisel gelişim (ağaç efendi), dram (anne), fantezi ve biraz da yeraltı diyelim mi? Demeyelim dediğinizi duyar gibiyim o yüzden size yumurcağın evi nasıl dağıttığını hatırlatayım. Ha Trainspotting’de dayı beyin bira bardağını arkaya savurması ha malum ev dağıtışı. Bir de yukarıdaki alıntılar en beğenilen alıntılar genelde, herkes gururla paylaşıyor ama bir bana mı tatsız geliyor acaba.

Ama görüyor musunuz, neden sevmediğimi o kadar güzel anlatamadım ki bu kadar olur. İnanın nereden vuracağımı bilemiyorum. Yoksa elbette ben de sevdim kitabı ama o kadar abartıldı ki -bence- neler oluyor diye şaşırmaya başladım.

Ama mit’in dediği nokta gerçekten önemli. Özellikle kanserden dolayı yakınlarını kaybeden bir kişiyle, kaybetmemiş kişinin hissedeceği şey farklıdır. Veya bir anneye sahip olan kişiyle annesini kaybetmiş bir kişinin durumu.

Ama yorumlarınızda çok da övmeyin bence. Yoksa bu defa, herkes anlamış yine bir ben anlamadım moduna girip üzülüyorum gerçekten. Proust övün, Camus övün, Clarke övün ki anlamamışsam bile net benim hatam diyeyim, olmadı Adana’yı övün ona da kabulüm. Şaka tabii, onu yerinde övmek lazım.

Çevrimdışı Evis

  • **
  • 307
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Yalnız buradaki önemli bir diğer nokta da o sözleri Conor'ın değil Canavar'ın söylemiş olması. Canavar'ın gerçek olup olmadığı hep muamma, hatta bazı yerlerde gerçek olmadığını düşünmek için güzel nedenlerimiz var ama bu yönde düşünürsek yazar iki ihtimale de açık kapı bırakmış olabilir. Gerçekliğini düşündüğümüzde bunu Canavar'ın söylemesi gayet normal. Diğer türlü de oluru var aslında, Conor hep kendinden büyük konuşuyor.

Çevrimdışı milenya

  • **
  • 260
  • Rom: 6
  • Belki de Tanrı bize inanmıyor!
    • Profili Görüntüle
Kitabı okurken her ne kadar kanserden çokça yakınımı kaybetmemiş olsam da aşırı hüzünlenmiştim. Empatiyi ne derece sağladığınızla alakalı. Zaten kitap tamamen duygu seliyle yazılmış, amaç psikolojik açılımlar ya da kabullenemeyişin altında yatan bilinci analiz etmekten çok bunların nasıl yaşandığını göstermek.

"Ha Trainspotting’de dayı beyin bira bardağını arkaya savurması ha malum ev dağıtışı."

Bu cümle çok sığ olmuş mesela.  Bu şekilde düşününce çoğu kitaptan aldığınız keyif azalır. Bir şeyler okurken bunun daha iyisi, daha başarılısı ya da başka şekli şöyle şöyle bir eserde de var, o zaman bu eser o kadar da abartılmamalı düşüncesi yanlış.

"Ama yorumlarınızda çok da övmeyin bence. Yoksa bu defa, herkes anlamış yine bir ben anlamadım moduna girip üzülüyorum gerçekten. Proust övün, Camus övün, Clarke övün ki anlamamışsam bile net benim hatam diyeyim..."

Dediğim gibi kitap size bir çocuğun travmasını belli başlı yollarla anlatıyor, anlaşılmayacak bir şey yok. Kitaplar analizi yapılıp, alt metinleri okunduktan sonra elimizde kalanlar mı yalnızca? Benim yüreğimi dağladı, sonunda kalbim de sıkıştı kederden ve sırf bunu yaşatabildiği ve amacının da bu oluşu bana hedefi 12'den vurmuş bir kitap olduğunu düşündürdü. Beğenmemiş olmanız normal ama kitabı övmeyin demek gerçekten yanlış.

Basitçe bir tabirle kitap yüreğinize dokunan cinsten. Adanayı da övecektim de elim varmadı :)
Spoiler: Göster

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
@Rosemary, "Genç Yetişkin kitabıysa Genç Yetişkin kitaplığını bilsin; haddini aşıp başka alanlara girmesin." diyorsunuz yani :D Şikayetiniz, birazcık da benzer temalarla çok fazla karşılaşmanın yarattığı doygunluktan kaynaklanıyor olabilir. Aşina olduğunuz şeyleri anlatan kitapların çok yeni ve farklıymış gibi paylaşılıp övülmesi sizi rahatsız etmiş. İşin içinde, sıradan bulduğunuz bir kitabın fazlaca el üstünde tutuluduğunu düşünmeniz de var galiba. Daha önemli bulduğunuz yazarların ve eserlerinin önüne geçilmesinden rahatsız olmanıza anlam verebiliyorum.

Bazı yorumlardaki övgülerde sizin zayıf bulduğunuz yönlerden güçlü olarak bahsedilmesi, sizi de ister istemez kitabın genel yapısı ve hedefleri dışına çıkan değerlendirmelere tabii tutmaya zorlamış olabileceğini düşünüyorum. Siz de zaten eleştirilerinizin genel olarak Canavarın Çağrısı'na olmadığını belirttiniz. Sanırım buradaki temel sorun kitapla alakasız ve onun amaçladığı şeylerin dışına taşan övgülerle alakalı. Bununla da bağlantılı olarak "çok da övmeyin" kısmında size tamı tamına katılamayacağımı belirtmek istiyorum. Kitapla alakasız övgülere ben de karşıyım elbette. İtirazım, övgünün ve yerginin yine kitapla bağlantılı olup temellerinin tamamen farklı yönlere dayanmasında. Herkes eserleri kendi birikimi, kişisel deneyimi, beklentisi, algılayışı ve bağlantı kurma yeteneği gibi kıstaslara göre değerlendiriyor. Yorum farkları ve beğenip beğenmeme sebepleri de haliyle bunlara bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Mesela, ben kitabı "öykücülük ile hakikat" ilişkisi içerisinde algılayıp beğendim; siz de daha öncesinden benzer hikayelere aşinalığınız ve kişisel gelişim yönünden sıradan bularak sıradan buldunuz. Bu örnekteki gibi farklı temellere dayalı beğenme ve beğenmemelere dayanan övgü ve yergilerin karşılaştırılmasını hatalı buluyorum. Ek olarak, bu karşılaştırmaya dayanarak dışlanmanız  da  mantıksız olur. Beğendiğiniz yazarların ve eserlerin ucuz kopyalarının gölgesinde kalacağı endişeniz yersiz değil. Ama Canavarın Çağrısı'nın, kendi mütevazi hedefleri çerçevesinde, o büyük laflar söylemeye pek hevesli "gölgelik" kitaplardan olduğunu sanmıyorum. O konuda içiniz rahat olsun.

Genel olarak şu an ki münazaramız bu kitaba özel olmaktan çok, "yorum ve övgünün başka okurlarda yarattığı olumlu ve olumsuz etkileri"ne odaklanıyormuş gibime geliyor.

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
milenya, dedim ya bu kitaba nasıl laf atacağımı gerçekten bilmiyorum diye. Bu yüzden esprili şekilde yazdım. O alıntı kısımlarında da ciddi değilim yani. Hele yeraltı edebiyatı mevzusu tamamen gülmece amaçlı. Ben kitaba değil de okuyucularına laf atmışım gibi hissettim biraz. Yanlış anlamayın lütfen.

Hani Nietzsche diyor ya, benim hırsım, başkalarının bir kitapta söylediğini on cümlede söylemektir, başka herkesin bir kitapta söylemediğini, diye. Doğrusu artık bu düsturu her kitaptan bekliyorum. Biliyorum hiç adil değil bu ama şimdilik elimden gelen bu. İşin duygu kısmında ise yazdıklarınıza saygı duyuyorum, ne güzel ki eserin samimiyetine vâkıf olmuşsunuz. Hoşuma gidiyor yazılanlar, sizlere bulaşarak latife ediyorum azıcık.

Bay_Karamsar, güzel yazmışsınız, çoğuna katılıyorum. Birkaç söz daha etmek geliyor içimden ama dediğiniz gibi konuyu başka yollara sürüklerim kesin. Zaten yorum yazmamdaki esas amaç da suyu bulandırmaktı azıcık.