Kayıt Ol

Yeryüzünden Gelen Adam (Gökyüzü Krallığı #2) - A. Orçun Can

Çevrimdışı Bengü

  • **
  • 305
  • Rom: 9
    • Profili Görüntüle

Yeryüzünden Gelen Adam (Gökyüzü Krallığı #2) - A. Orçun Can

Selamlar sevgili okur,

Bu yazıyı okuyorsan ya şirin bir ufaklıksın ya da halen daha çocuk kitabı okuyan büyüklerdensin. Bu iki gruptan hangisinin içinde olduğun fark etmez, bu yazı senin için! Kitaptan genel de bahsedeceğim spoiler da vereceğim. Kitabı okumadıysan, yazıda okumaman gereken yerler kutucuk içerisinde olacak, korkma.

Bugün bu yazıda sitemizde Fiddler olarak tanıdığımız A. Orçun Can’dan bahsedeceğim. İlk kitabı Gökyüzüne Düşen Kız, 2013 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından çıkarılmış ve raflardaki yerini almıştı. Arşivdeki sitemizde bulunan şu linkte Bahri Doğukan Şahin, forumda ise ben şu sayfada bir şeyler söylemiştim.

Aradan iki yıl geçti, sene 2015 oldu ve YKY bu defa Gökyüzüne Düşen Kız’ın ikinci kitabı Yeryüzünden Gelen Adam’ı bastı. Gökyüzü Krallığı’nın bu ikinci kitabının adını bazen “Gökyüzünden Gelen Adam” diye karıştırıyorum. Sanırım gökyüzünden yeryüzüne gelen bir Aksel düşünüyorum. Belki üçüncü kitapta bu tahmin tutar, hiçbir fikrim yok. Aramızda bir sır olarak kalsın lütfen.

Bu kitapta da çizer değişmedi ayrıca. Yine Buket Topakoğlu çiziyor. İşin güzel yanı, benim hayal ettiğim şekilde çizimleri kitaba ekliyor ve okuma zevkimi yükseltiyor. Bir kez daha kendisine teşekkür ediyorum.

Yazar hakkında bir şey daha diyeceğim. Ne mi? Üçüncü kitabın ismini duyurdu sitesinde: Yeryüzüne Bakan Teleskop.

Orçun hakkında söyleyeceklerimiz bittiyse gelelim kitaplara artık...

İlk kitapta dedesi ve anneannesinin bahçesindeki trambolinde zıplayarak gökyüzüne düşen Nil’in orada yaşadığı maceraları okumuştuk hatırlarsanız.

Orçun 4 Mayıs 2016'da kardeşimin okulunda -Hakkı Değer Ortaokulu- 5. ve 6. sınıf okurları ile buluştu. Ben de gittim, çocukların sorularını arka köşeden dinledim. Hemen fotoğrafları da buraya sıkıştırıyorum.

Spoiler: Göster



Çok güzel sorular geldi kitap hakkında. Örneğin, Nil gökyüzünde adının tersine sahip bir prenses ile tanışıyor, hatta kitap kraliçe sayesinde heyecan dolu geçiyor: Prenses Lin. Bunlara ek olarak “Tulub” adında bir “bulut” var. Ama dediğim gibi Nil’in en yakın dostu orada Aksel oluyor. Gelen soru da şu: “Her şeyin ya da herkesin gökyüzünde ismen zıt olarak karşılığı var fakat gökyüzünde yaşayan Aksel’in dünyada karşılığı yok?” Orçun da bunu son kitapta öğreneceğimizi söyledi, Yeryüzüne Bakan Teleskop’u beklemek için hoş bir sebep doğdu bana.
Bir de aklımda kalan ikinci bir soru vardı. Bir ufaklık neden Aksel’in Küçük Prens’e bu kadar benzediğini sordu. Bu gibi referanslar var, dedi Orçun. Ama benim için önemli nokta şu idi: “Eğer dikkatli okursanız Küçük Prens’ten başka göndermeler de var kitapta.” Ben Küçük Prens’i fark etsem de diğerlerini bilmiyorum, son kitapta da fark etmezsem seriyi bir daha okumak için bir nedenim olacak. Sanırım biraz dikkatsiz bir okurum.

Gökyüzüne Düşen Kız’dan yeteri kadar bahsettik. Sıra gelsin mi artık Yeryüzünden Gelen Adam’a? Gelsin bakalım…

Kitabın ilk bölümünde şirin bir alıntı bulunuyor altını çizdiğim. Nil rüyasında bile Prenses Lin’den kurtulamıyor. “Yeter artık Orçun!” diyor okurlar, kızın rüyasında bile mi?

Alıntı
“Nil bir süre heyecandan uyuyamadı. Uykuya daldığındaysa rüyasında Gökyüzü Sarayı’nı gördü. Sarayın içinde geniş, yuvarlak bir salondaydı. Yer mavi-siyah, yedigen taşlarla kaplanmıştı. Metrelerce yükseklikteki yedigen pencerelerden ışık huzmeleri keskin şekillerle düşüyordu. Salonun ortasında yüksek bir tahtta kendisine çok benzeyen; ama onun aksine saçlarından tenine bembeyaz olan Prenses Lin oturuyordu. Nil ise bir yanında Aksel, diğer yanında tanımadığı bir adamla birlikte ayakta duruyor, prensese bakıyordu. Pencerelerden düşen ışık huzmeleri Nil, Aksel ve adamın üzerine düşüyor, onları sahnedeymiş gibi ortaya çıkarıyordu. Prenses Lin bir şeyler söylüyordu; ama Nil ne söylediğini duyamıyordu. Sonra prenses sustu ve Nil’e baktı. Daha ne olduğunu anlamadan arkasında beliren muhafızlar kollarından tutarak onu çekiştirmeye başladı. Nil onlara yapmamalarını söyleyecekti ki ağzından sözcüklerin çıkmadığını fark etti. Bağırmak için bütün nefesini topladı, ağzını açtı ve tam çığlık atacakken yerleri süsleyen yedigen taşlar birer birer kırılmaya, aşağı düşmeye başladı. Nil’in ayaklarının altındaki taşlar da kırıldı ve boşluğa düşerken bir anda uyandı.”


Kitapla ilgili bir şey itiraf edeyim sizlere, ama okumayanlar kutucuğun altındaki paragrafa atlasın lütfen.

Spoiler: Göster
Kitabın adında yeryüzünden gelen bir adam olduğunu okuyoruz. Sonra açıyoruz kitabın kendisini. Okumaya başlıyoruz. Nil’in dedesi gökyüzünde olanlardan haberdar.

Bunları okuyunca siz de benim gibi o gelen kişinin dedesi olduğuna kendinizi inandırmadınız mı?

Cevabınız hayır mı?

O halde sizi tebrik ediyorum!

Kitaptaki asıl adamı öğrenene kadar kafamdaki tahmin senaryosu bambaşkaydı benim…

Ama sonuçta başkasının düşmesini de sevdim mi? Sevdim.

Selam olsun sana Mada.


Genel olarak kitaba baktığımda, kendi açımdan konuşacak olursam, ilk kitaba nazaran daha tempolu bir kurgusu var. Nil oradan oraya birçok kez savruluyor.

Bu bir yandan güzel bir yandan kötü bence.

Tempo varken kitabı daha bir hızla okuyorsunuz. “Orada başına ne gelecek?” sorusu asla kafanızdan çıkmıyor. Bunu Orçun’un okur kitlesi, yani çocuk okurları seveceklerdir.

Gelelim benim gibi büyüklere. Ben daha az mekânda daha rahat bir kurguyu tercih ederdim sanırım bu kitapta. Ama sonuca baktığımda kitabın başlığı sevimli bir sonuca bağlıyor bizi. O yüzden bu eleştiriyi es geçebiliriz bile.

Sonuç olarak, kafanızı dağıtacak sevimli bir çocuk kitabı mı arıyorsunuz? Doğru yerdesiniz.

Yazarımız bir sabah uyandığında Neil Gaiman’a dönüşmeden çabucak okumalısınız bu sevimli seriyi!