Kayıt Ol

Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri

Çevrimdışı okanakinci

  • **
  • 202
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« : 19 Eylül 2016, 13:56:30 »
Şu ya da bu şekilde büyük çoğunluğumuz bir ya da birkaç diziyi takip ediyor. Kimi Amerikan ve İngiliz dizileri izliyor, kimi Güney Kore dizileri izliyor, kimi Latin Amerika dizileri izliyor ve kimi de sadece yerli dizileri izliyor. İnsan istediğini izler, herkesin beğenisi farklı. Dizi sürelerinin çok uzun olması, sahnelerin sündürülmüş olması hakkında da değil bu eleştiri. O başka bir eleştiri konusu. Ben, içerik hakkında bir şeyler söyleyeceğim.

Normalde asla yerli dizi izlemem, bana hitap etmiyor. Fakat şu sıralar işsizim, zamanımın önemli bir kısmı evde geçiyor ve TV'nin kumandası ya annemde ya da babamda. Arada bir salona geçip ne izliyorlar diye bakıyorum ve gördüğüm şeye anlam veremiyorum. Her kanalın en az beş tane dizisi var ve hepsi neredeyse birbirinin aynısı.
Çoğu kadın-erkek ilişkileri hakkında ama bu ilişkiler olabildiğince çarpık bir biçimde ele alınıyor. Her milletin farklı bir kültürü ve yaşayışı vardır. Ve her kültürün olumlu kısımları olduğu gibi olumsuz kısımları da vardır. Her ülke bu olumsuz kısımları törpülemek ve kültürünü geliştirmek için çaba harcar veya harcamalıdır. Bizdeki bu diziler ise bizim kültürümüzü ve toplumumuzu yozlaştırmaya yemin etmiş sanki.

Bu dizilerde gördüğüm şey, gençlere olabildiğince çarpık bir kadın-erkek ilişkisini aktarmaları. İşe de yarıyor. Sokakta, çevremizde, sosyal medyada bol miktarda çarpık zihniyetli genç görüyoruz. Bu gençlerin ortak noktası ise bence bu tip dizileri ve TV yarışmalarını takip ediyor olmaları. Bu dizilerin önemli bir kısmının başrolünde yakışıklı olduğu varsayılan zengin bir erkek vardır. Bir de maddi durumu ona kıyasla çok aşağıda kalan genç bir kız vardır. Bu kızlar pek eğitimli ya da kültürlü sayılacak tipler değil. Fakat dış görünüşlerini kullanarak erkeği avucunun içine almayı, ona türlü oyunlar oynamayı ve en sonunda onunla evlenmeyi gerçekleştiriyorlar. Aynı şekilde erkekler de kızlara türlü oyunlar oynadıklarını ve aslında zaferi kazanan tarafın kendileri olduğunu düşünüyorlar.

Yani bu diziler genç kızlara, bedenini ve cinselliğini kullanarak sınıf atlama hayalleri aşılıyor. Bu da benim midemi bulandırıyor. Aynı şekilde genç erkeklere de kadınların satılık bedenler olduğu düşüncesini aşılıyor. Bu da midemi bulandırıyor.

Siz ne dersiniz?

Çevrimdışı cankutpotter

  • ****
  • 1233
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Büyülü Kale, Hayallerinizin adresi.
Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« Yanıtla #1 : 19 Eylül 2016, 15:07:44 »
Son zamanlarda içi boş ama raiting dolu diziler arttı ki sanırım bunun sebebi sistemin bazı grupların lehine değiştirilmiş olması. Behzat Ç, Leyla ile Mecnun, Kardeş Payı gibi dizilerin yerini son zamanlarda dediğiniz tüdeki, seri üretilmiş seneryolar aldı. Dileğim Netflix'in veya onun gibi cesur bir şirketin yerli yapımlara el atması, ki Netflix'in yerli yapımlar için görüştüğü söyleniyor. Artık çoğu insan televizyon izlemiyor, çünkü gerçeten malzeme kalmadı. Her şey fazlasıyla aynı, içerikler fabrikasyon. Pek çok iyi oyuncu da bu klişe sneryolarda harap olurken, sırf yakışıklı ve güzel diye donanımsız bir sürü tip de ünlü oluyor, o ayrı...
İnsan, hayalleriyle vardır.

Çevrimdışı okanakinci

  • **
  • 202
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« Yanıtla #2 : 19 Eylül 2016, 15:25:57 »
@cankutpotter, yazdıklarının büyük çoğunluğuna katılsam da kimsenin TV izlemediği fikrine katılmıyorum. Herkes hipnoz olmuş gibi sabahtan akşama kadar TV izliyor. Yerli diziler, yarışmalar, evlilik programları ve magazin programları gırla gidiyor. Bu ayrı eleştirilecek bir konu. Fakat izlenen şeyin kalitesiz olması bambaşka bir konu.

Bence TV izleyicisinin de bu kalitesizlikte payı var. Yapımcı bakıyor ki ne yapsa izleniyor. En kötü dizi de en kötü yarışma da en kötü evlilik programı da izleniyor. Ve iyi para kazandırıyor. Bu nedenle fazla emek ve para harcamadan bu iğrenç dizileri üretiyorlar. Yapımcı kötü dizi yaptıkça seyirci bunu daha çok talep ediyor. Seyirci talep ettikçe yapımcı daha çok bu dizileri yapıyor. Kısır döngü.

Ben Netflix'in Türk dizileriyle ilgili bir şeyleri değiştirebileceğini sanmıyorum, belki bir ihtimal korsan dizi sitelerini bitirir. Zaten Netflix'in el atması, Türkiye pazarına yönelik dizi üretmek değil bildiğim kadarıyla. Sadece mevcut dizileri kendi bünyesine almaya çalışıyor. Ki bu da öyle kolay olmayacaktır. Türk TV kanalları, Netflix ve korsan dizi siteleri nedeniyle bitirilebileceklerinin bilincinde. Hatta Blu TV gibi kendi alternatiflerini yapmaya çalışıyorlar.

Aslında kaliteli bir dizi yapabilecek imkanlar var. Bilimkurgu dizisi yapacak imkanlar da var. Fakat dediğim gibi maliyeti daha az olan, kalitesi daha düşük olan işlerle zaten işleri döndürürken neden uğraşsınlar?

Çevrimdışı Guy Fawkes

  • **
  • 266
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« Yanıtla #3 : 19 Eylül 2016, 16:55:34 »
Söylediğiniz her şeyde size hak veriyorum. Çok doğru noktalardan bahsetmişsiniz. Benim babam yönetmen yardımcısı, o yüzden şöyle bir ekleme de yapayım; o dizilerin yayınlanan yeni bölümlerinin senaryosu bir hafta içinde yazılıyor. Eğer senaryoyu dizi başlamadan önce yazmayı düşünüyorsanız böyle bir şansınız yok çünkü senaryonun başarılı olup olmama imkanı yapımcıyı çelişkiye düşürüyor. Ya senaryo iyi olmaz da para kazanamazsam diyor. Haliyle dizi izlendikçe senaryo devam ediyor.

Yalnız kurgu ile senaryoyu farklı tutun. Karakterler, olaylar vs tabii ki yapımcıyla anlaştıktan sonra netlik kazanıyor. Senaryo biraz daha farklı. Yani senaryoyu yazan kişiye bir hafta içinde şunu yaz, bunu yaz deyip baskı yaratırsanız ve bunu sadece kazanacağınız para için sürdürürseniz olacağı bu.

Neyse ki babam dizi değilde uzun metraj bir filmde çalışıyor şu an. Bana anlattıkları böyleydi.

Çevrimdışı Blonde

  • *
  • 27
  • Rom: 0
  • Hobbit+Lotr+HP
    • Profili Görüntüle
    • Blog'um
Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« Yanıtla #4 : 19 Eylül 2016, 17:14:08 »
Ben size katılıyorum, bu konu bence ciddi bir konu ve kimse bunun hakkında bir şeyler yapmıyor ya da istemiyor. Çünkü o da halinden memnun, liseden yeni mezun oldum ve okuduğum lisede dahil hiç güzel ortamlar görmedim, küçücük yaşlarında neler yaptığını bir duysanız sizde direk dizilere suç bulurdunuz, erkek kız ilişkisi,  sevgili bunlar tabi ki olması gereken şeylerdir. Ama maalesef lise ortamında bu çok ileriye gidiyor ve yaptıkları her şey artık sınıfta yapmaya başladılar ve benim buna tepki göstermem tamamen benim cahilliğimle ortaya çıkıyor (!) Hayatlarından 1 kez bile ellerine kitap alıp okumamış insanlar sadece dış görünüşüyle ZEKİ, ZENGİN, KÜLTÜRLÜ rütbesini alıyor ve bu çok üzücü bir durum. Ben bunun tüm suçunu tabi ki dizilere tamamen yüklemiyor insanda da bitiyor ama tv ve sosyal medya çok etkiliyor.
.may we meet again

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« Yanıtla #5 : 19 Eylül 2016, 17:20:48 »
Okan sana sonuna kadar hak vermekle birlikte bence bu konu burada tartışılmamalı. Neden biliyor musun? Çünkü bu forumun %99'u zaten senle aynı fikirde olacak. Yani siz ne düşünüyorsunuz sorusunun cevabı tek tip. Oysa böyle bir konu bu dizilerin izleyici kitlesiyle tartışılmalı. Keşke imkan olsa da izleyici kitlesine bu düşünceni/düşüncelerimizi yöneltip asıl hedef kitleyle bunu tartışabilsek.

Tabii yanlış anlama, neden konu açtın demiyorum. Ama en sonda sorduğun sorunun cevabı burada olan insanlar için çok bariz ve hemfikir olan bir cevap. O nedenle biz zaten büyük çoğunluk olarak hemfikirken o hedef kitleye buradan ulaşamıyor ve onlarla tartışamıyoruz. Bence bu izleyici grubuyla iletişime geçmenin yollarını bulmalıyız.

Çevrimdışı Kitap Adam

  • **
  • 141
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« Yanıtla #6 : 19 Eylül 2016, 17:48:47 »
Türk dizilerinin çoğunun neredeyse işkence aleti statüsüne alınması gerektiğini düşünüyorum. Çok uzunlar, oyunculuklar kötü, berbat senaryolar. Alıcısı olduktan sonra durum değişmez elbette. Ama katılmadığım noktalar da var. Dizilerden kültür aşılamak fikri bana yanlış geliyor. Bunlardan etkilenenler varsa, emin olun iletişim çağında diziler olmasa bile kendilerine bu tarz etkilenecek şeyler bulurlar. Dış dünya ile tüm bağlantısını kesme gibi hastalıklı bir önlem düşünülmüyorsa (böyleleri de var.) o zaman yapılacak şey o gençlere TV'nin gerçek dünya olmadığını, insani ilişkileri düzenlerken senaryolardan bir şey öğrenilmeyeceğini öğretmek. TV'nin doğası gereği buradan bir rol model çıkarmaya çalışmamak lazım.

Çok kaliteli yabancı dizileri de bu anlamda çöpe atmamız gerekir o zaman. The Sopranos, Breaking Bad vb. bir sürü dizi var. Yanlış anlaşılmasın, bu yapımlarla bizim dizileri aynı cümlede geçirmek bile yersiz. Ama konuya rol model olma, iyi şeyler aşılama noktasından bakıyorum. Senaristlerin böyle bir görevi olduğunu düşünmüyorum. Adam mafya, diğerinde uyuşturucu üretiyor. :) Game of Thrones'u hepimiz izliyoruz. E onu ne yapacağız mesela? :) Yani bir dizi iyi midir yoksa kötü mü? Mesele budur.

Emre Kınay'ın Genç Bakış programında söylediği bir şey geldi aklıma. Orada da bu diziler kültürümüze yapımıza ters gibi şeyler denmişti. O da, madem öyle izlemeyin, daha iyisini, size uygun olanını da siz yapıverin demişti. Durum biraz bu.
 
"Zekâ, zulümle baş ettiği kadar kurnazlıkla baş edemez; kurnazlık vasatın zekâsıdır."

Çevrimdışı okanakinci

  • **
  • 202
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« Yanıtla #7 : 19 Eylül 2016, 18:51:55 »
@Guy Fawkes babanız bizim burada söyleyeceğimizden 100 kat fazlasını söyleyebilir. O, içeride neler döndüğünü iyi biliyordur. Öte yandan son yıllarda Türk sinemasının da dizilerden pek farklı olmadığını belirtmem gerek.

@Blonde söylediklerinize tamamen katılıyorum. Elbette bu durumun bütün suçunu dizilere yükleyemeyiz. Hatta dizilerin rolü aslında daha küçük boyutta. Aileden politikaya, okuldan sanata bir sürü şey toplumu bu hale getiriyor. Diziler bunun sadece küçük bir parçası. Bunun yanı sıra gözlemlediğiniz durum sadece sizin nesle özgü değil. 20'li ve 30'lu yaşlardaki pek çok insan böyle. Toplum böyle.

Hazal seni anlıyorum. Keşke o insanlara bu dediklerimi aktarma imkanımız olsa ama o insanlar bence farklı düşüncelere tamamen kapalı. Burada yazanları onlara göstersek verecekleri tepkiyi tahmin edebiliyorum. Ne yazık ki kendi içimizde çalıp kendi içimizde oynamaya devam edeceğiz gibi görünüyor.

@Kitap Adam belki de kültür aktarımı konusunda ilk mesajımda abarttım. @Blonde'a söylediğim gibi diziler durumun sadece küçük bir parçası aslında. Belki de toplum böyle olduğundan diziler de böyledir. Sinema ve TV yapımcıları da toplum böyle olduğundan bu tarz dizi ve filmlerin iş yapacağını düşünmüştür.

Çevrimdışı cankutpotter

  • ****
  • 1233
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Büyülü Kale, Hayallerinizin adresi.
Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« Yanıtla #8 : 19 Eylül 2016, 20:25:04 »
Burada arz talep meselesi işin içine giriyor. Bazı şeyler sırf para için yapılıyor zaten, bir yerde Gecenin Kraliçesi adlı dizinin sırf Meryem Uzerli için çekildiğini duymuştum. Şöyle bir gerçek var, şu anda sizin bizim gibi okuyan, kendini geliştirmeye çalışan insanlar mesela eski dizileri daha çok sever. Hayat Bilgisi mesela, Çocuklar Duymasın'ın 2002'de çıkan o ilk versiyonu, Yılan hikâyesi vs... Örnekler çoğaltılabilir. Bundan on yıl önce bu konuda her şey çok daha iyiydi, ama burada sadece televizyon suçlanmamalı. Ülkede genel olarak bir sıkıntı var. Her konuda bir düşüş var ama sinema konusunda size katılamayacağım, şu ara zevkle seyrettiğim yerli filmler çıkıyor benim. Ayrıca Netflix konusunda da pek katılamayacağım maalesef çünkü televizyon izleyicisiyle gerçekten kaliteli işler izlemek isteyenler arasında artık uçurum var. Gerçekten kaliteli bir şeyler izlemek isteyen izleyici her önüne geleni izlemez, izleyeceği şeyi kendi seçer. Ama o kaliteli yapımlar bu sistemde çürüyor. Geçen aylarda başlayan Kırk Altı Yok olan çok beğenilmişti, ki oyuncu kadrosu mükemmeldi, bitti. Onur Ünlü'nün yazdığı Beş Kardeş keza güzel bir diziydi, raiting bahane edilerek kaldırıldı. Sonuçta gerçekten eğlenceli veya farklı içerik üretmeye çalışan senaristler ve yapımcılar bir şey yapamıyor çünkü fabrikasyon yapımların arasında kayboluyorlar. Bunun sebebi de kaliteli izleyicinin çoğu içeriği televizyondan değil de internetten izlemesi. Ayrıca, bu tamamen benim görüşüm olmakla birlikte, dört yıl önce değişen sistemle beraber raitinglerle oynandığını düşünüyorum.
İnsan, hayalleriyle vardır.

Çevrimdışı maviadige

  • **
  • 161
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« Yanıtla #9 : 19 Eylül 2016, 20:42:42 »
Dünya genelinde film ve diziler hakkında eleştiri yapılabilir. Benim özellikle sevmediğim taklitçilik. Batı dizilerini her ne kadar sevmesem de bizimkilerin onlara benzemeye çalışması daha sinir bozucu. Televizyonda severek izlediğim az dizi var. Beni Böyle Sev dizisi çok güzeldi mesela. Yapılacaksa öyle samimi diziler yapılsın.

Hoşuma gitmeyen bir diğer nokta bazı tarihi diziler. Tarihi dizilerin gerçekleri yansıtması gerektiğine inananlardanım. Kimileri "Sonuçta bu dizi, isteyen istediği gibi kurgular," dese de katılmıyorum. Kurgu olacaksa tamamen yeni bir karakter oluşturup çeksinler diziyi, geçmişteki karakterler üzerinden reyting toplamaya çalışmasınlar. Çünkü biliyorum ki dizide X kişisini kullanılmasa o kadar ilgi odağı olmayacak. Bu, hiç etik gelmiyor bana.





 
Yakından bakarsan güzelleşecek.
Uzun süre bakarsan sevimli olacak.
Sen de aynısın...

-School 2013-

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« Yanıtla #10 : 19 Eylül 2016, 20:51:30 »
Konu ile ilgili genel görüşümü anlattığım yazım. Başlangıç noktası farklı da olsa sonuçta anlatmak istediğim, tam da burada sözü edilen şey:


Efsaneler, Toplum, Beğeni, Takdir

"80l'ler efsaneydi". Ya da "90'lar efsaneydi" gibi ifadeleri sıkça duyuyorsunuz. Neden?

"Herkes kendi çocukluğunun geçtiği zamanları efsane olarak hatırlar." diyeceksiniz. Ben de uzun süre böyle düşündüm. İnsanın genel bir özelliğidir geçmişi olduğundan daha iyi hatırlamak.

Fakat gerçek hiç de öyle değil.

80'ler ve 90'lar, ya da daha eski zamanlar neden efsaneydi biliyor musunuz?

Çünkü o zamanlar bir insanın ya da eserin (ya da her ne ise) efsane olabilmesi, takdir görebilmesi için gerçekten kayda değer bir başarısı, özelliği olması gerekiyordu. O dönemler yapılan işler ne olursa olsun (sinema, müzik, edebiyat vb.) her birinin özgünlüğü vardı. Aynı kişinin elinden çıkan iki eser bile birbirinden farklı ve özgündü.

Günümüzde ise tüm işler aşağı yukarı aynı. Popüler çoğunluğun gölgesinde kalan istisnalar dışında her şey birbirine benziyor.

Yapılan işlerin hiçbirinde beceri, ince zevk, birikim ve emeğin izlerini göremiyorsunuz.

Peki bu "işler" ve onları yapanlar nasıl piyasada tutuluyor ve insanlar tarafından beğeniliyor?

Çünkü reklamcılık daha önce hiç şimdiki kadar ustaca, profesyonelce yapılmamıştı:

İlkokulda mutlaka sınıf başkanlığı, okul başkanlığı vb. için yapılan bir yarışı görmüşsünüzdür. Kimin seçildiğini hatırlıyor musunuz? Projeleri en iyi olan mı? En parlak fikirli olan mı? En çalışkan olan mı? En zeki olan mı? Elbette hayır. Böyle seçimleri her zaman en çok tanıdığı olan kazanır.

Konuya dönelim. Kitleler kendilerine sunulanlar içinde (bu herhangi bir şey olabilir. müzik, oyun, kitap vb.) hangisini seçer? En zekice tasarlanmış olanını mı? En sanatsal olanı mı? En Sade olanı mı? En öğretici olanı mı?

Hayır. Kitleler, kendilerine en çok reklamı yapılanı seçerler.

İnsanlar bu tercihi bilinçli olarak yapmazlar. Ortalama insan ezberci yaşar. Kendinden öncekilerin yaptıklarını yapar, keşfetmek ve daha iyisine ulaşmak için çaba harcamaz. Çünkü değerli olana ulaşma çabası, kararlılık ve birikim gerektirir; ortalama insan bu niteliklere sahip değildir.

Tekrar ediyorum: Ortalama insan ezbere yaşar ve neye alıştıysa, neye alıştırıldıysa onu tekrar eder.

"Ama insanlar bunu istiyor işte, insanlar ne istiyorsa onu veriyorlar." mı diyorsunuz? Zamanında Yaşar Kemal çok güzel bir laf söylemişti:

"Halkı neye alıştırırsanız, onu ister. Halkı uyuşturucuya alıştırırsanız, halk sizden uyuşturucu ister."

"Biz böyle gördük", "bize böyle öğretildi", "bunu yapamayız çünkü bizim geleneklerimizde yeri yok" gibi  sözler sarfeden insan aslında şunu söylüyordur:

"Ben, bana gösterilenler, öğretilenler dışında hiçbir şey bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum. Bir birey olarak, kendi başıma bir arayışa girmek ve bir şeyler öğrenmek gibi yeteneklerden yoksunum.  Kendi başıma bir şey öğrenemiyorum, ancak başka biri bana zorla bir şeyler öğretebilir."

Egemen zümre ise söz konusu kendi başına bir şey öğrenemeyen kitleyi yönlendirmek konusunda ustadır. Söz konusu kitleye bir şeyi her gün, her yerde, sürekli tekrarlayın. Sonunda mutlaka size inanacaklardır.

Sürekli gözlerine sokarsanız, tüm ilan panolarına yerleştirirseniz, sürekli reklamını yaparsanız; ortalama insan sonunda mutlaka sizin ona yaptırmak istediğiniz şeyi yapacaktır. Aslında hiç ihtiyaçları olmayan şeyleri, gözlerine soktuğunuz için (fiyatı maaşlarından fazla da olsa) sonunda gidip alacaklardır.




Not: They Live'i izleyenler yukarıdaki görseli anlayacaktır. Eğer şimdiye kadar izlemediyseniz: İzleyin.


Aynı şekilde, aslında hiçbir vasıfları olmasa bile sahte "efsaneler" yaratan egemen zümre, o sahte efsaneleri ortalama insanın gözüne soka soka, sonunda ortalama insanı o sahte efsaneye hayran edecektir.


Spoiler: Göster


Spoiler: Göster


Spoiler: Göster


Bu sayede egemen zümre, emek gerektiren değer yaratma çabasına hiç girmeden, seçtiği sıradan birini reklam ve pazarlama projeleriyle idol haline getirerek büyük bir masraftan kurtulmaktadır.

Yaratılan sahte efsaneler, ortalama insanın gözünde kaymak tabakayı oluştururlar. Çünkü onlar topulmun idolleri, ünlüleridir. Hayranlık duyulan şöhretleridir. Ve her toplum, kendi kaymak tabakasına imrenme ve onu taklit etme eğilimindedir.

Özünde vasıfsız insanlardan oluşan, becerikli olduğundan değil; reklam ve pazarlama sektörü sayesinde efsaneleşmiş bu sahte idollere hayranlık duyan toplumun, gerçekten değerli olan şeyleri görmesi ve onların hakkını vermesi mümkün değildir.


Beethoven günümüzde yaşasaydı belki de kimse yaptıklarına değer vermeyecekti. Müzik dehası sayesinde sağır olmasına rağmen gösterdiği başarı, ortalama insan tarafından değersiz görülecekti, hatta "Şuna bak sağır haliyle beste yapmaya kalkmış bir de." diye eleştirilecekti. O sırada ortalama insan, "Elbette tüm şarkılarım birbirine benzeyecek. Yedi tane notayla kaç beste yapılabilir ki?" diyen büyük sanatçı(!) Serdar Ortaç'ı dinliyor olacaktı.


O yüzden efendiler, yaptıklarınızın değerinin toplum tarafından anlaşılmasını beklemeyin. Değer arama ve değer üretme çabanızı sadece "değeri" sevdiğiniz için yapın. Ortalama insan değil, değerli insan olabilmek için yapın.





Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı RedElf

  • **
  • 116
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« Yanıtla #11 : 19 Eylül 2016, 21:44:01 »
Konu ile ilgili genel görüşümü anlattığım yazım. Başlangıç noktası farklı da olsa sonuçta anlatmak istediğim, tam da burada sözü edilen şey:


Hoş bir yazı olmuş, beğendim.

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« Yanıtla #12 : 19 Eylül 2016, 21:54:16 »
Ryuk bunlarin devamini bekliyoruz :)
“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« Yanıtla #13 : 19 Eylül 2016, 23:45:26 »
RedElf ve muaet, teşekkür ederim. Başlığı açan üyeye de teşekkür ediyorum. Fırtınakıran'a katılmadığım bir nokta var, bu konu özellikle burada tartışılmalı ki birbirimizle fikirlerimiz paylaşıp düşüncelerimizi sağlamlaştıralım ve yeri geldiğinde onları popüler kültür takipçilerine karşı daha iyi savunabilelim :)

Ryuk bunlarin devamini bekliyoruz :)

Daha fazlası için bkz:

http://www.kayiprihtim.org/forum/dunyayy-kurtarmak-ysteyen-var-my-t14788.0.html

Devamı da gelecek, bekleyin :)


Anlatmak istediklerimi pekiştirmek için bir film önerisi: Idiocracy


Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index

Çevrimdışı valarrr

  • **
  • 63
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« Yanıtla #14 : 20 Eylül 2016, 20:44:45 »
Çoğu değindiğin noktaya katlıyorum. Fakat kültür aktarımı konusunda her dizi az ya da çok - ama illaki bir şeyler yansıtır.
Türk dizilerinde beni bunaltan nokta uzun sahneler, bakışmalar, anlamsız mimiklerle zamanı doldurmaya çalışmalarıdır. Belki bu gereksiz sahneleri azıcık(!) kısaltsalar bir şeyler yavaş yavaş oluşacak. Saydığınız güzel diziler var bunlar da tutuyor demek istenince bir şeyler olabiliyor. Tarihi diziler konusunda TRT mini diziler çekiyor her ne kadar emekleme dönemi gibi gelse de  Türkiye ortalamasının üstünde ve böyle işlere ihtiyaç var.
Senaryolar genel olarak aynı, karakterlerin isimleri değişiyor adam akıllı oyuncumuz yok. Allah var komediyi iyi yapıyoruz. Ee elin adamı 40-50 dakikada bilemedin 1 saate her şeyi anlatıyor da sen 2.30 saatte nasıl anlatamıyorsun be yurdum insanı. Game of Thrones'un son sezonundaki o savaş sahneleri hangi dizi ya da filmde şu an var ki; muazzam üstüydü. Adamlar senaryosunu önceden yazıyor bizimkilerin değişik senaryoları olsa bile bir yerden sonra dizi tuttu mu yine klasik olayları yazıyorlar. Adamlar da haklı haftada kaç sayfa yazmak mecburiyetinde ve saatler de uzun olunca elindeki tüm malzemeyi de kullanıyor. Bizim halkımıza da aynı şeyleri izlemek kalıyor. Ve bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş derler ya bir şeyi kırk kere izlersen (farklı karakter aynı olaylar) 'sen' de öyle olursun. Aynı şeyleri istersin hep. Kültürün de ona göre şekillenir.
Mantık sizi A’dan B’ye götürür. Hayal gücü ise her yere…